18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 MART 1986 çesi bile bugün dil bakımından eskimiş durumdadır. Bu yasanın başına karşılıkh olarak koydu ğumuz yeni "gerekçe" metni ile eski "esbabı mucibe lâyihası" metnini karşılaştıranlar bunu açık seçik göreceklerdir. Hiç kuşkum yoktur ki, bizim yaptıftımız bu çeviride bırakmak zorunda kaldıgımız Arapça sözciiklerin yerlerini de, bir 44 yıl daha geçtlkten sonra çok güzel Türkçe terimler alacaktır." ••• İşte böyle yazmışız, tam 16 yıl önce 1970yılında. Yukarıya eleştirisini aktardığım genç okuruma hukuk dili konusunda yerden göğe hak vermekliğimin nedeni böylece anlaşılıyor. Hep şu kanıyı taşımışımdır: Madem ki hukuk, toplumu düzenleyen kuralların bütünüdür; toplum bireylerinden, ortaöğrenimden geçmiş olanların hepsi bu kurallardan kendini ilgilendirenleri okuyunca az çok anlamalıdır. Her bilim dalında olduğu gibi hukuk biliminin ticaret, devletler, usul hukukları dallannda özel kavraıııları belirleyen teknik terimler vardır. Bunları ortaöğretimden geçmiş olanlar bir yana, yükseköğrenim görmüş olanlar bile anlayamaz. Ancak hukukçular anlar. Ama bunun yanında, örneğin evlenme, boşanma, miras, vasiyet, rehin gibi konuları düzenleyen kuralların ortaöğrenim görmüş bireyler tarafından anlaşılmaması için teknik bir neden yoktur. Bütün bunlar bir yana, her ulus, yasalarını kendi öz diliyle yazarken, Türk ulusunun kendi yasalarını Arapça terimlerle doldurması Türk milliyetçiliğine aykırıdır ve bizim için ayıptır. Bu bir geçikmiş anma değil çunkü Halk. Hukuk ve HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Geçen haftaki yazımda sözü edilen ve Ankara Hukuk Fakültesi'nin yüksek sınıflarında öğrenimini sürdürdüğü anlaşılan gencin mektubundan hakkımdaki övgülü bölUmlerc teşekkürlerimi sunarak onları bir yana bırakıp en önemli buldıığum eleştiri bölümlerini aşağıya aktarıyorum: Okumuşu, okumamışı ile bizim halkımızın büyük çoğunluğu hukuk kavramı ile öyle pek ilgilenmez. Bu kavram soğuk gelir ona. Hukukun sadece mahkemelerde yargıçlarla avukatlar arasında geçerli olan ve mahkeme dışına taşmayan soyut birtakım kurallardan oluştuğu önyargısını taşır halkımız. Hukuka aykırı herhangi bir olay, doğrudan doğruya kendisine dokunmadıkça aldırış etmez. En insaflısı, böyle bir olayı duyunca 'yazık, vah vah' demekten öte bir eylemdc bulunmaz. 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın bencilliği sanki iliklerimize işlemiştir bizim' diyorsunuz. Ben Tiirk halkına karşı yaptıgınız suçlamayı yerinde görmediğhni, hatla haksız buldugumıı söylersem hoş göriirsünüz herhalde. Bir mlllel yiizlerce, hatta binlerce yıldan beri devletin başında bulunanların ağzından çıkan emir ve yasakların "Kanun" olduguna alıştınlmışsa, durup dururken hukuk kavramı ile ilgilenir mi? Ancak kendisi bir haksızlığa, bir zarara ugrarsa, tıpkı bir tarafına igne batırılın" 9 şubat tarihli yazınızda: Dil iradesi değil midir? Eğer Cumhurbaşkanlarının sözleri "kanun" sayılırsa, demek halk kendi iradesiyle seçtiği kişiyi sorumsuz bir despot olarak başkanlık mevkiine getirmek inancıyla oy kullanmaktıdır. Böyle şey olmaz, olamaz; çunkü anayasasında "Hukuk Devleti" nitelemesi bulunan bir devlette buna olanak yoktur. Büıün sorun, anayasa ile halka tanınmış olan hakların uygulanmasında ve böylece yasa maddelerindeki kuralların soyutluktan somutluğa dönüştürülmesi için toplum bireyleri arasında bir dayanışma ruhunun bulunmasındadır. Zorbalık ve zorbalar karşısında toplumsal suskunluk, o toplumu bir koyun sürüsünden farksız kılar. Genç okurumun eleştirdiği yazımda, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, bencilliği sanki iliklerimizc işlemiştir bizim" derken ben, işte bu acı gerçeği dile getirmek istedim. Genç hukukçu adayının "Hukuk dilimizin ağdalılığı" konusundaki eleştirisine tümüyle katılıyorum. Atatürk'ün gerçekleştirdiği kültür devriminin bütününe inanmış bir "devrim eri" olduğum için, Dil Devrimini de Türk milliyetçiliğinin koşulu, dahadoğrusu, temeli olarak kabul etmiş bir kişiyim. Bu nedenle hukuk dilinin de ki hukuk dili, devlet dili demektir Türkçeleştirilmesi için savaşır dururum. Bu gazetede yaklaşık 44 yıl önce, 3 ve 4 Mayıs 1942 tarihlerinde arka arkaya yayımlanan ilk yazılarımın başlıkları "Hukuk ca aglayan çocuk gibi hareketlenir. /.arar gören de polise, savcıya veya avukatu başvurarak hukuku, yani kendi hakkını onlar aracılıgıyla arayıp bulmaya çalışır. Kendi durumu karşısında komşulannın alakasız kalınasını da tabii bıılur. (,'iinkü vaktiyle kendisi de başkalarının ugradıgı haksızlık karşısında alaka duymamıştır. Ayrıca resmi dairelere ve mahkemelere karşı güvensizligi vardır. Üstelik kanunlanmız hfllfl Arapya kelimelerle doludur. Şu fakultede iiç senedir okuyoruz, sizin, Tiirk Dil Kurumu'nca bastırılmış olan 'Türkceleştirilmiş Metinleriyle Birlikte Tiırk Mcdeni Kanunu' adlı kanun metniniz olmasa Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu'nun birçok maddelerini anlamayacagız. Kanun maddelerinin metni anlaşılmayınca, ne kadar şerh ve tefsir edilirse edilsin akılda kalmıyor. Bizler böyle olursak halk ne yapsın. Hukuk kurallarını elbette soyut ve soguk bulacak ve bu konu üzerinde kafasını yormayacaktır." • • • lster sultan, ister han, ister padişah olsun, devlet başkanının ağzından çıkan buyruk ve yasakların tarihte uzun süre "kanun" sayıldığı doğrudur. Ancak şimdi Cumhurbaşkanları için de halk böyle düşünüyorsa, toplumsal yapımızda bir sakatlık var demektir. Şöyle ki: Adına CUMHURİYET dediğimi? devlet biçiminin getirdiği demokrasi rejiminde esas olan ve bunu ayakta tutan temel öğe, halkın limiz TUrkçeleştirilirken, Osmanlıca yanlılarının "tasfiyecilik" dedikleri yolun tutulmasını hiçbir zaman savunmadım. Genç okurumun mektubunda sö?ü edilen Yurttaşlar Yasası (Medenî Kanun) çevirisinin önsözunde bunu şöyle belirttim: "44 yıl önce Medenî Kanun ve Borçlar Kanunu kabul edildiği zaman, bunlarda, o zamana görc çok sade bir dil kullanıldığı sanılıyordu. Oysa eldeki çeviriden anlaşılacağı gibi, bu yasaların dili bugün yer yer çok eskimiş ve yeni kuşaklar için anlaşılmaz duruma gelmiştir. Halk arasında yerleşmiş bulunan ve yadırganmayan 'Al, aile, ceza, dava, devlet, faiz, haber, hakaret, hak, hükümet, im?a, kabul, karar, kefil, kusur, mahkeme, mal, miras, niyet, nufus, san'at, sanayi, sınai, senet, şikâyet, taksit, taraf, tedbir, temsil, tcslim, ticaret, ticarî, tüccar, vakıf, vasiyet, vasiyetname, vekil, zarar, zina, ziyan' ve benzeri birçok Arapça sözcüğü ve 'amortisman, garanti, ipotek, rejim' gibi Batı dillerinden gelip eskiden beri hukuk dilimize yerleşmiş bulunan kimi terimleri bu çeviride alıkoydum (...). Halkın bilmediği Arapça terimlere gelince, onların yerine kimileyin eskiden beri kullanılagelen Türkçelerini kullandım; kimi zaman da Türkçe köklerden üretmiş olduğumuz yeni terimleri yerleştirdim. örneğin "Temerrüd" yerine "direnim", "zilyet" yerine "elmen" dedim. "Muhacir" yerine "göçmen", "müntehib" yerine "secmen" sözcükleri dilimize nasıl yerleştiyse, bu "elmen" sözcüğü de öylece yerleşecektir (...) Bu kısa acıklama, halkın /a Dilinin Türkçelestirilmesi ve Yeni Dil Cereyanı"dır. Hukuk di ten anlamadığı Arapça teknik terimler yerine yeni Türkçelerini rahatça niçin kullandığımızı ve halkın diline yerleşmiş bulunan Arapça terimleri ise niçin olduğu gibi ahkoyduğumuzu göstermektedir. Bütün bu çevirileri yaparken hukuk dilimizin % 80, hatta kimi zaman Borçlar Kanunu'muzun: "Havale, bir akittir ki onunla muhalünaleyh bilvekflle kendi namına kabza salâhiyettar olan muhalünlehe muhil hesabına nakil veya kıymetll evrak veya sair misli şeyler itasına mezun ORHAIV APAYDEV Yaşadığı sürece ortaya koyduğu olumluluklarıyla herkcsin her zaman anacağı bir insandır. t. Ü. HUKUK FAKÜLTESİ ÖGRENCİLERİ ADINA YILMAZ DOGAN "Miirtehin, merhun iizerindeki zilyetligini ve merhuna vaz'ıyed eden üçiincii şahışlardan mutalebe salahiyetini zayi edince rehni sakıt olur. Râhin, mürtehinin rızasıyla merhun üzerine fiilen yedini idame ettikve rehnin hiıkümleri muallâkta kalır" diyen kılınır" diyen 457. maddesine veya Medeni Kanunumuzun: HULUSİ GÜRKAN (İst. Yıldız Tek. 1941) 23 Mart 1986 Pa/aı günü Izmir'de vefat etmiştir. 25 Mart 1986 Salı günü Hacıbayram Camii'nde kılınan öğle namazını mıiteakip Asri Mezarlık'a defnedilmiştir. Izmir'deki kardeşlerinıize ilgilerinden dolayı te^ekkUr eder, ailesi, akrabaları, dostları ve kardeşlerimize başsağlığı dileri/. ACI KAYBIMIZ 857. maddesınde olduğu gibi °!o 99 oranında Arapça sözcüklerden meydana geldiğini ve yarım yüzyıldan beri gittikçe artan bir hızla yazın (edebiyat) alanında kendine yaraşan yeri almaya başlayan güzel Türkçemizin bu sure içinde hukuk dili alanında bir arpa boyu yol almadığını gördüm. Ki 44 yıl önce Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu kabul edildiği zaman, bunlarda o zamana göre çok sade bir dil kullanıldığı sanılıyordu. Oysa eldeki çeviriden anlaşılacağı gibi, bu yasaların dili çok eskimiş ve yeni kuşaklar için anlaşılmaz duruma gelmiştir. Türk Medeni Kanunu tasarısının, o devrin adalet bakanı, devrimci ve ülkücü insan, Mahmut Esat (Bozkurt) tarafından, zamanına göre çok sade Türkçe deyimler kullanılarak kaleme alınmış gerek UYANIŞ KARDEŞLERİ ANKARA Değerli uycmiz, ŞANDOR HADİ'yi Saygıyla anar, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileri7. TMMOB, MİMARLAR ODASI KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YLIVANIZ GCKETSl7.LİFJLEKı*TFA.ESKİ ÇAYve MLAMURtJNirZ • 5 DOĞAL KA YAK PİSTİ Bir kltl tam panslyon EVET/HAYIR Tartışılan Sözcükler... OKTAY AKBAL Bu kitabı bir daha basmazlar! ADTYK'na bağlı Türk Dil Kurumu yayınlarında bu tür kitaplar bir daha yayımlanmaz! Hangi kitap mı? Prof. Dr. Doğan Aksan'ın "Tartışılan Sözcükler"i... uündellk dilimize yerleşmış nice sözcük var ki, her gün gündeme getiriliyor, tartışmalar yaratıyor, hatta yasaklanıyor. 'Türkçede yoktur, uydurmadır" diye suçlanıyor Oysa bu sözcükler Türkçedir, kimse taralından uydurulmamıştır SayınAksan. i976yılındaTDK Yayınlarında çıkan "Tartışılan Sözcükler ve özleştirme Sorunu"r\da bu konuya şu sözlerle değinmiş: "Turkçeleştitme, özleştirme konusu Türkiye Cumhuriyeti'nin ber şeyden önce bir kultür ve eğltim sorunudur; kalkınan bir ülkenin, çağdaş llerlemelere ayak uydurmak zorunda bulunan bir ulusun, bu yolde sağlam adımlar atabilmek içın gereklı olan güçlü bir bilim ve kültür diline kavuşması sorunudur. Bu sorun Atatürk'ün önderliğinde başlatılan dil devriminin başanya ulaşmasıyla çözümlenme yoluna girmiştir." Aksan önsözü şöyle sürdürüyor: "Koşul, olanak, örneğin gibi bir bölüm sözcüklere karşı yöneltilen ve durmaksızın sürdürülen eleştiri ve yer(Arkası 15. Sayfada) OKURLARDAN (tğrelnıenin nerede? hakhhğt Etiler Hasan Âli Yücel tlkokulu 1. sınıf öğretmenlerinden Günstli Şahin öğretmenin, bir dersi iyi diğerleri tiimü pek iyi olan oğlumu "aptal" diyerek kafasına demir cetvelle vurması sonucu, çocuğum okuldan soğudu ve gitmem diye tutturunca, başka bir okula vermek zorunda kaldım. Olaydan iki gün sonra okulda yapılan öğretmenter toplantmnda konuyu gündeme getirdiğimde ö'ğretmen, "çocuğun yalan söylediğini, çocuğu çağırarak kendisine velilerin karşısında bunun doğruluk derecesinin sorulmasını" isiedi. Çocufcu çağırarak sorulduğunda, "Demir cetvelle vurup, aptal dediniz ö'ğretmenim" deyince, topluca sınıfa gidilerek, sınıfta öğrencilere böyle bir şeyin yapılıp yapılmadığı soruldu. İçlerinden bir çocuk kalkarak "Evet" dedi. Bazı öğrenciler de "Bana da aptal demiştiniz öğretmenim" dediler. Bu kez ö'ğretmen velilere dönerek, "Hepsine sembolik vuruyorum, bütün sınıfa aptallar dedim" deyince, kendilerine "Smıftaki 56 çocuğun hepsi mi aptal" diye sordum. Müdüre çıkıp çocuğun başka bir sınıfa verilmesini istedim. Bu isteğim yerine getirilmeyince, çocuğumu alıp başka okula verdim. Yetkililere ve tüm öğrenci velilerine sesleniyorum, bu öğretmenin haklıltğı nerede? Hangi eğtimcinin, üstün başanlı bir öğrencinin geleceği ile oynarcasına tutarsız tavır takmmaya yetkisi vardır? SONGÜL ÜÜRtSİN tSTANBUL (tğretnton yclerlilik stnavt Eğltim fakültesinden mezun oldum. öğretmen yeterlilik sınavına girdim; yedekte kaldım ve kaybettim. Sınav sonucunda tayini çıkan öğretmenlerle benim puanım arasında, bir puan fark vardı. Adı yeterlilik sınavı olmasına rağmen bu işlevi yerine getiremediğine inandığımız bu sınav ve bürokratik kararlar yüzünden, öğretmen ihtiyacımn had safhada bulunduğu bu dönemde, hem hiz öğretmenler hem de öğretmensiz öğrenciler mağdur oluyor. MEGSB yetkililerinden ricamız, öğretmen yeterlilik smavının tekrar gözden geçirilmesi ve yurdun en ücra köşesinde dahi görev yapmaya hazır biz öğretmenlere sahip çıkmasıdır. MEHMET FEVZt GÜNEŞ BÎRECİK / ŞANLIURFA KAPAIIYÜZMEIIA \1!ZU • DİSKO SAUNÂ\t, V PajarPcrşembe (4 gocc 5 gıın) 60 000 TL Perşembe.Pazar (3 gece 4 gün) 60 000 TL PaMr.P,i7ar (7 gece8 gu") 120 000 TL Cuma'Pa/ar (2 gece 3 qun| 45 000 TL OtobOt lirvlılmlı vsntır. Rtz: Beılktaı 161 10 74 161 22 81 16112 26 Kadıköy 3361660 if^Jλ KİRALIK /ıiKirlıkıiMi \c Gumuşsuyu semtleri arasında daire aranıyor. Tcl: 141 76 29 141 44 80 (Gundü/) 141 68 75 (Akşam) D C Z O T I L I I > Ve işte, Egebank'ın istikrarlı gelişmesini belgeleyen son beş yılın rakamlarla özeti... 1985 *CTL 3.234 n c c \ / ı ı ılv ı 1985, Egebank için her yönüyle başarı dolu b i r yı daha olclü 193 1 6 968 Odenmı« Sermaye va Y«0ek Akçeleı (mılyon TL) 61b 51? II) , " ( ' M M 8 230 1 14 128 23 867 '4 2, •5 66.1 ' ' 83S49 189 3A6 219384 1985 TL 47.025 1985 $219.384 1985 TL 2.462 1985 TL 18.831 1984 TL 28.497 1984 TL 2.040 1984 TL 14.128 1984 TL 1.764 1983 TL 18.791 m 1984 $ 169.366 TL 10783 1983 $83 549 1983 TL 1.418 1983 TL 8 870 1983 TL 8.230 1983 TL853 1982 TL 5.647 1982 TL6 968 1982 TL 14.441 $74, ^^^•j^^. 1982 TL663 1982 TL622 TL 10.297 TOPLAM AKTİF İHRACAT 1981 $ 71.449 1981 TL 4.935 1981 TL 4.350 KREDILER MEVDUAT 1981 TL616 ÖDENMIŞ SERMAYE VE YEDEK AKÇELER KAR 1481 TL512 EGEBANI^.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle