18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 23 MART 1986 "Umut gemisi" îmralı'ya 400 yolcu almak için gitti, 18 özgür yolcuyla geri döndü Ozgürlüğe yenîden merhaba Her cuma îstanbul'dan Imralı Yarı Açık Cezaevi'ne bir gemi kalkar. Geminin yolculan, mahkum yakınlarıdır. Geçen cuma, geminin her zamankinden fazla yolcusu vardı. Adadaki mahkumlann yaklaşık 400'ünün infaz yasasıyla tahliye edilmeleri bekleniyordu. Herkes yakınlarını karşılamaya, kucaklaşmaya koşuyordu. Ama adaya varıldığında herkesin sahverilemeyeceği anlaşıldı. "Hava muhalefeti" nedeniyle dosyalar Bursa ve Mudanya adliyesine ulaştınlamamıştı. Sadece 18 kişi salıverilecekti... YALÇIN ÇAKIR Karaköy'de Ayvalık vapuruna binenlerin tümünün de yüzlerinde sabah mahmurluğu okunuyor. Kadınerkek, çolukçocuk, neşeli bir kalabalık. insanların yüzlerinden anababalarına, yakınlanna kavuşacak olmanın, yıllar sonra kııçaklaşabilecek olmanın umudu, sevinci okunuyor. Bunca kişinin birbirleriyle "tanış" olduğu, hem de içlidışlı olduklan görülüyor. "Kolay değil" diyor kimileri; "Bunca yıl her cuma gide gele, artık kader ortağı olduk.." Ayvalık vapuru haftada bir uğradığı Îmralı'ya yanaşacak ve "Allah nasip edersc" başka bir "yiik"Ie dönecek iskeleye.. Her şeyin fiş karşılığı satıldığı gemide "bu son seferimiz nasıl Karadeniz ImnOul MUSTAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Veysel'den Fıkralar... olsa" düşüncesiyle çay üstüne çay içiliyor, birbiri ardına yakılan sigaralarla ortak dertler, ortak düşünceler tartışılıyor. Anadolu'dan gelenler saz, davul ve benzeri çalgı aletlerini de getirmişler; üç saatlik dönüş yolculuğu boyunca iyi bir eğlence düzenleyebilme umuduyla.. Yaklaşık iki yüz kişilik bir grubun gittiği lmralı Yarı Açık Cezaevi'nde alınan ilk haberlere göre, yaklaşık 400 hükumlü tahliye edilecek. Hükümlü aileleri ve yakınları arasında CHP eski milletvekili Süleyman Gçnç'in eşi Fatma Genç de var. Kardeşi Ahmet Sultan Başaran'ın çıkması umuduyla getirdiği yiyeceklerden söz ediyor yanındakilere. Vapurun salonlannda ortak tek bir konu var: Bir an önce îmralı'ya ulaşmak ve iskelede kendilerim bekleyen, sivillerini giymiş eski mahkumları kucaklamak... Îmralı'ya yaklaştıkça heyecan artıyor. Hemen herkes güvcrtede, iskeleye bakıyorlar. Tek umutları var; eğer iskele kalabalıksa bekledikleri umut gerçeğe dönüşecek ve iskelede hcpsi yakınlarıyla kucaklaşacak. Gemi yaklaşıyor adaya, iskele boş; birkaç gardıyan, volta atan birkaç mahkum; o kadar! Sevinçler uğultuya dönüşüyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Yine de umutlar tükenmiyor ama. Gemi adadan ayrılacak, akşam 17.00'de yeniden geri dönecek. Belki dönüşte?.. Gemi yanaşıyor, kapakları açılıyor. İskeleye ayağını basan, ince bir aramadan geçiriliyor, sonra bir haber alabilmek umuduyla cezaeyinin bahçesine dağılıyor. Gazetecilerin izin almadan adaya ayak basması yasak. Yine de iniyoruz. Konuşurken gemi kal ÖZGÜRLÜK HALA YI Imrah'dan salıverilmesi beklenen 400 kişiden, ancak 18'i sahverilmişti. Gemi kalktığında bu 18özgür insan ne yapacaklarım şaşırmış durumdaydı. Acaba sevinmeli miydiler? Peki ya geride kalanlar, bu hafta değil gelecek hafta bırakılacak olanlar? Geminin güvertesinde kaldı 18 kişi. Buruk bir sevinçle halay çektiler, adayı geride bıraktrlarken. (Fotoğraf: YALÇIN ÇAKIR) kıyor. Cezaevi görevlileri farkına varmıyorlar. Artık kalmaktan başka çaremiz yok. Cezaevi savcılarının bulunduğu odaya davet ediliyoruz. Ve tutuklu yakınlarından önce, haber bize ulaşıyor burada: "Hava muhalefeti nedeniyle evraklar Bursa adliyelerine geç gitli. Tahliyeler aksayabilir." Adnan Menderes'in mezarının da bulunduğu adada bir sabun fabrikası, bir konserve fabrikası ile hayvan çiftlikleri var ve tarım yapılıyor. Ada döner sermaye ile yönetiliyor. Mahkumlarla görüşmemiz, izin almadığımız için yasak. Arada bir tuvalete cıktığımızda yüzümuze bakanlar, bir umut, bir işaret beklentisiyle kafalannı salhyorlar. Artık sinirler gergin. Mahkumlar arasında bir tedirginlik başlıyor. Sivillerini giymiş, kravatlarını takmış bekleyen 400 insan.. Ve saat 16.00'ya geldiğjnde haber ulaşıyor: Cezaevi yöneticilerinin "hava muhalefetini" gerekçe göstererek ancak cuma sabahı Bursa ve Mudanya adliyelerine gönderdiklerı hukümlu dosyalarından ancak 18'inin işlemi tamamlanmış. Hopurlörlerden anonslar başladığında cezaevindeki herkes alana toplanıyor. Okunacaklar arasında kendi adını duyabilmek için çaba harcıyor insanlar, okunursa atlamamak için yanlarındakilerin susnıalarını istiyorlar.. Ad okunnıasj sona erdiğinde önce bir sessizlik kaplıyor ortalığı. KlMİ HICKIRIYOR, KİMİ SİGARA YAKIYOR Sonra, kimi yanındaki arkadası na sarılıyor hıçkırarak, kimi yenıden bir sigara yakıyor, kimi bir sonraki anonsu beklemek için volta atmaya başlıyor.. Ve neden sonra Ayvalık vapuru ağır ağır yanaşıyor iskeleye. Bu arada cezaevi yöneticileri, tamdıkları, "iş bilen" mahkumlan çağırıyorlar, tahliyeden sonra adada kalıp çalışmak isteyip istemediklerini soruyorlar. Eğer tahliyeler tümuyle gerçekleşirse adada Uretim duracak, yeni gelecek mahkumlara işi öğretmek zaman alacak çünkü. Mahkumlar iskeleye koşmaya başlıyorlar yeni bir postanın gelmesi umuduyla. Biz ise onlardan çabuk öğreniyoruz: 18 mahkumdan başkası aynı gün akşamı adadan ayrılacak vapura "özgür" olarak binemeyecek. Dışarı çıkıyoruz. Yanımıza yanaşan mahkumlar kısık sesle soruyorlar: "Neden orada oturdunuz? Asıl bizi dinlescni/.e. Bu adamlar evraklarımızı geç gönderdi. Ilâlâ buradayız." Kimi, daha önce başka cezaevlerinde Barış Davası sanıklarıyla birlikte yatmışlar, onlara selam götürmemizi istiyorlar. Bazılan, elimize tutuşturdukları telefon numaralarını arayıp ailelerini haberdar etmemizi istiyorlar. Tahliyeleri açıklanan 18 kişinin hepsi ağlıyor. Ve gemiye biniş. Arkamızdan boynu btıkük bakan üç yüz küsur kişilik bir gruba, ağlayarak el sallayan 18 kişiden başka kinıse kalmıyor gövenede. Bazılan ellerine aldıkları çiçekleri, ada hatırası diye saklayacaklarını bağırarak geride kalan arkadaşlarına duyurmaya çalışıyorlar... UMUTLAR HAFTAYA CUMAYA KALDI Kimi mahkumlar cezaevi yöneticilerinin, adadaki Uretim durmasın diye, yeni mahkum gelinceye kadar kendilerini mahsus beklettiklerini öne sürüyorlar. Bir cuma daha geçmişti işte ve bir dahaki cumaya kadar da adayla ulaşım yoktu. Cezaevinin motorları ise küçüktü ve kimse insanları bunlara yüklemek gibi bir sorumluluk almak istemiyordu. Gemi tstanbul'a yanaşırken çıkanlar birbirleriyle kucaklaşıp adres almaya başlıyorlar. Birçoğu ağlıyor. tçerde kalan arkadaşlarının ailelerine sanlıyorlar, üzüntülerine ortak olmaya çalışıyorlar. Gemiık Mudanvı Mahkum aileleri için Imralılstanbul arasında yapılan düzenII seferler, bu kez "tahliye sevinclyle" dolu yolculuk oldu. DtSK GENEL SEKRETERİ, SAVUNMASINDA"ÇARPIK KAPtTALİZMt" SUÇLAD1 Işıklar: DİSK, toplumumuza uygun bir sosyulizm önerdi I»Sendik« Servisi DİSK dava sında önceki gün savunmasını sürdürcn DJSK Oenel Sekrcterı Fehrai Işıklar, "Ülkemizde çagdaş anlamda bir kapitallzm uygulamasının soz konusu olmadıgını" sövlcdı. Işıklar, "Emperyalizme baglı varpık bir kapitalizmin ayakla tutulmak islenditlnl, düşunıc ve orgutlcnmı o/gurlllftum, sındikal lıuk ve o/nurlvıkUre, demokralik kuruluşlara baskı ve kısıllamalann, demoknısiden u/aklaşma egUiminin bundan kaynaklandıgım" savunarak, "Bugun DİSK'e yönelik suüdınlann lemel nedenl de budur. Oysa biılün bu yapılanlann ve yapılmak istenenlerln çöziim olmadıgı da ortadadır" diye ekledi. DlSK'ın duruın belırlemesı, eleştiri ve önerilerinin giderek haklıhk kaıandığını beürtcn Işıklar, "DİSK butun bu olumsu/.lııklann onune geçilmesi, tiim Kelişmelerin ve degerlerin toplumun yararına duzenlenmesi için, sosyaltzmi genel anlamda ve sendikal planda önermiştir" şeklinde konuştu. Butun iyi niyetli ya da örlülü açıklamalara karşı Türkiye'de sınıfların vc sınıflar varolduğu için de sınıf savaşımının varolduğunu, bu gerçeği dile getirmenin nedenleri uzerinde durtnanın suç olmudıgım, DİSK olsa da olmasa da bu gerçekligın tüm sıcaklığı ile yaşandıÇını anlatlı. Türkiye'de sermayenin ışçi sınıtına kar$ı ekonomik politik ve ideolujık alaııda yoğun bir saldırı içinde olduğunu, DlSK'in işci sımfının sendikal alandaki temsilcisi olarak görev yaptığını söyleyen Işıklar, özetle şöyle devam etti: "DİSK işçi sımfının ekonomik, politik ve Ideolojlk alanda ttçlu mucadelesini vurgularken ve bu mucadelenin bir bülünlük içinde verilmesi Kereklitini açıklarken, uçlu mucadelenin bütünlugü içinde sendikal alanda kendi payınn duşeni uslUnıniştir. DİSK, sosyalizmi savunurken de bunun bilinci içinde olmuştur. Çunkü UİSK'in aynı zamanda bir kille or^ıılu oldugu açıktır. Bu anlamda çe$itü dunya goruşune sahip olan i^çileri kendi bünyesinde loplamış ve temsil elmişdr. 12 Kylul'de go/.allına alınan DİSK'Iİ sendikacılar arasında CHP. AP, MSP üyesi olanlar vardı ve butun bu arkadaşlar komunist ya da gosyalist diye agır işkencelere ugradılar. Bu denli ayrı dünya gönışüne sahip isçileri bagrında loplayan DİSK, nasıl olur da parti durumuna, hem de komünisl parlisi durumuna gelir ve siyasi iktidar savaşımı verebilir? Hemen tüm olaylara bilimscl açıdan bakan DİSK, bu olaya da bilimscl açıdan yaklaşmış, bu yaklaşıınını tum belgderinde ozlü bir biçimdc dile getlrmistir. DİSK, sosyalizm önerisini aynı zamanda bagımazlık ve demokrasi önerisi ile birlikte yapmıştır. DİSK, savundugu susyalizmden dolayı proletarya diklatörlügünü amaçlayan MarksistLeninisl parli ya da komunist parlisi durumuna gelmişlir diye nitelenemez". Isıklar, daha sonra ıddıa makamının DİSK metınleruıden montajlaına, boznıa, nıakas, ambızlama, kavram ve kelımeleri başka anlamlarda kullannıa, kıyas ve lelkııı yönleıulerıyle suç yaralmaya çalıştığını, anayasanın, DlSK'in savunduğu sosyalızme kapalı ulmadığını söyledi Işıklar, "İddia makamı ozel giriyut ve öznel bir suçlamadır" diye devam etti. DlSK'in savunduğu sosyalızmın, kendi somul koşullarına, loplunıu muzun geleneklerine ve değer yargılarına uygun düşen bir sosyalızm olduğunu kopyacı vcya takhtçı bir göruşün savunucusu olnıadıklarını bildirdi. DlSK'in önerdiği sosyalizmın anlaşılabilmesi için DlSK'in ıstemlerınin bılinınesı gerektiğinı belırlerek DİSK istemlerinın genel bir dökumunü yaptı. lannı okuyup anlayabilmek için hukuk ogrenimine de gerek yoktur. DİSK 5. Genel Kurulu'nu olu>luran i>çi ve sendikacı delegeler, bu sayılan grevlerin demokrasiyi benimseyen tüm ulkelerde suç sayılmadıgını ve yalnı/ca Türkiye'de suçlama konusu yapıldıgını saptadıgı içindir ki, bu kararları almıştır". Işıklar ülkemizde de başka seııdı kaların genel grev ve benzeri grev haklarım istedıklerı, hatta uygulamasını yaptıklannın öıneklerıııi verdı, dUnyada grev hakkının kullanımına ilişkin durumu özetledı, ıddıanamcmn çevremizdekı gelışmelerı görmezlikteıı gelerek gene) grevi uygulamak bir yana, yasalaşmasını isteyen DlSK'i ekonomiyi çökertmek, hükümetı yıpratmak, ihtılale kalkışmak, devleti yıkmak ve Marksist Leninistliklc suçladığını anlattı Işıklar şöyle konuştu. "Devletle siyasi iktklan ve devlelle patronlan sık sık birbirine kanstıran ve bir anlamda ozdeş sayan iddia makamı, bu yorumu ile de begendigi siyasi iktldan ve grevden dolayı çıkarlan zedelenecek sermaye sınıfını devlet gibi gormustür. Batıh ulkelerde artık tartısma konusu bile olmaktan çıkmıs bulunan grevlere, Türkiye'de palronlar ve onlann adamlan tarafından umacı gozüyle bakılmakla ve her fırsulU kar>ı çıkılmaktadır. İddia makamının greve karşı olusunu da boyle yorumlamak gerekiyor. Ancak bulun karsı koymalara ve baskılara ragmen Türkiye'de genel grev yanal bir hak olacak ve isçi sınıfı bilinçle bu hakkını kullanacaktır." BUYUK SURMELI OTELI GAYRETTEPE İSTANBUL Talih Oyunları Salonu CASEVO hergün saat 14QO arası hizmetinizdedir TEL.: 172 11 60 (10 HAT) IŞIKLARTV SAVUNMASINDAN DISK'in durum belirlemesi, eleştiri ve önerileri giderek haklıhk kazamyor. DtSK'in savunduğu sosyalizm, toplumumuzun geleneklerine ye değer yargılanna uygun düşen bir sosyalizmdi. 12 Eylül'de gözaltına alınan DtSK'li sendikacılar arasında CHP, AP, MSP üyesi olanlar vardı ve bütün bu arkadaşlar komunist ya da sosyalist diye ağır işkencelere uğradılar. şimci bir anlayısa sahip oldugu ve kapitalizmi savunduğu için DİSK'İ suçlu göstermeye çalı^mıslır. Yani burada kamıı udına ıtorev yapan, bir anlamda devleti temsil eden iddia makamı dogrudan devletçilige karşıdır. Karşı uldugu için de oneınli urelinı ve hizmet alanlannda devletçiligin agıruklı olmasını, hizmel ve uretimin kamu yararına duzenlenmesini isteyen DİSK'i suçlamaktadır. Dogal olarak bu suçlama yasal olmayan solsıklar, daha sonra DlSK'in genel grev isteminin MarksistLeninistlik olarak iddianamede suçlanması Uzerinde durdu ve şunları söyledi: "En bagnaz i^verenlerin dünya görusune uygun düşen bu yorum, çagımızda taratsız görev yapmak zorunda olan bir hukukçunıın goruşu olamaz. Bu goruş belli bir ideolojinin politik amaçla ilcri surdugu çagdışı bir anlayı^ı yunsılınuklun ileri gidemez. DlSK'in grev hakkına ilişkin kanır Sevgilinize sağlam bir kalp veriniz. Rakamların ortaya koyduğu carpıcı gercek Erkek dergilerinin toplom aylık dergı satıslarındaki payı Türkiye'de yüzde 54, anavatanı ABD'de ise yuzde 6 Erkek dergılerı neden çok 'Otıyor? Kim, neden okuyor? • Bir kadın okur "Almaya utanıyorum, ama surekli okuyorum.' Bir erkek tıryakı "Kanmla dusunemediğimi onda buluyorum " SHP Genel Sekreterı Angm, N o k t a ' y a ıcını doktu"Calısanlan alıp, lembellen getırecekler " Fransa'nın yem baibakanından Ozal'a "Birkaç yuzbın Ermenı ıcın aromızı bozmoyalım " ChıracOzal ıkılı gorusmcsının tom metnı Denızcılık lılelmes personel alımında yolsuzluk Personel Daıresı Baskanı acıklıyor Sınav kâ^ıtları nosıl tahrıf edıldı 8 Ulaslırma Bakanlığı'nın torpıl lıslesı Oğretmenlere "hazırol" komutuyta baslayan zorunlu sıyosı eqıtım konferansı Eskı Emnıyel Muduru SHP'lı Ural, donem donem j ıjkencoy değerlendırdı / lla/hılık TOPKAPI HASTANESI Tel 524 19 194hat Prof. Fehmı Yavuz anlatır "Domuz ve Beslenme Sorunlan" adlı yapıtında; Âşık Veysei Istanbut'a her gelişinde, Sabahattin Eyuboğlu'r\un evinde. dostlara konserler verırmiş. Sofra başında bir yandan yenılır, ıçılır, bir yandan da türkü söylenirmiş. Bir ara sofraya domuz salamı gelmiş. Sabahattln Eyuboğlu Veysel'e sormuş: Veysel kardeş, domuz salamı var, yer misin? Duraksamadan karşılık vermiş Veysel: Ağzına gırenden değil, çıkandan korkmalı! Sonra salamı keyifle yemiş... Tercüman'cılar, Veysel'in domuz salamını şapur şupur yediğini bilseler, cuma günü onun şiirlerini yine yayımlarlar mıydı ne bileyim? Bir gün Veysel'e sormuşlar: Usta, saz çalıyorsun, şiir söylüyorsun iyi. Gelgelelim, blzim gördüğümüz halk şairleri, saz çalarken, bir ellerini de sazda gezdirıyorlar. Sen bir yeri tutuyorsun, hiç elini, parmaklarını oynatmadan çalıyorsun sazını... Veysel karşılık vermiş: Onlar, benim turtugum yeri arıyorlarl Onun için gezdiriyorlar parmaklarını, tellerin uzerinde! Âşık Veysel, uzun yıllar köy enstitülerinde "usta öğretld" olarak çalıştı, öğrencilere sazını dinletti; onlara dersler verdi. Köy enstitülerinin kurucusu IsmallHakkı Tonguç, tutmuştu Veysel'in elinden. Âşık Veysel'le bir dost evinde, Günbulut'larda buluşup konuşmuştuk. Konuşmamızdan bir yıl sonra öldü. Yaşamöyküsünü soruyordum: 78 yıllık bir hayat bu, diyordu, bir günde bir ayda anlatmakla bitmez ki, acı hayatım var, fakat ben şikâyetçi değilim. Gözlerim kapanmış, djjnya bana zindan olmuş, benı de dünyaya tanıtmış. Şikâyetçi değilim, müsterihim.. Babam, Birinci Dünya Savaşı'nda bir kızla everdi beni, sonra sekiz yıl beraber kaldık. Annem, babam öldü. Ağabeyim yalnız iş çeyiremiyor. Komşunun birini hizmetçı olarak aldık. O da sütünün iktlzası 0 cahil kadını kandırıyor, ondan önce bir oğlan çocuğumuz oldu. Memesi çocuğun ağzında kalmış. Çocuk öldü. ikinci bir kız oldu, altı aylıkken onu da bıraktı kaçıp gitti. Sonra tekrar evlendim. iki evliliğim ondan ibaret... Veysel'in altı çocuğu, onaltı torunu vardı. Oğullarından biri öğretmen. Ahmet, Veysel'le birlikte dolaşıyor, babasının gezilerinde yardımcı oluyordu. Bir ara sordum: Rakı içmek ister misin Veysel amca, yemek altınal Adamın güleceğini getirme Allahaşkınal Son şiirini söyler misin Veysel amca? Söyleyeyim: "Beni hor görme kardeşim,/ Sen altınsın ben tunç muyum?/ Aynı vardan var olmuşuz,/ Sen gümüşsün, ben sac mıyım?/ Ne var ise sende bende,/ Aynı varlık her bedende;/ Yann mezara girende,/ Sen toksun da, ben aç mıyım? Kimi molla, kimi derviş,/ Allah bize neler vermiş;/ Klml an çlçek dermlş;/ Sen balsın da ben çeç mlyim? Topraktandır cümle beden,/ Nefslni öldür ölmeden,/ Buyle emretmiş yaradan,/ Sen kalemsin ben uç muyum? Tabiata Veysel âşık,/ Topraktan olduk, kardaşık;/ Aynı yolcu yuz, yoldaşık,/ Sen yolcusun ben baç mıyım?" Rakıya su ister misin Veysel amca? Yoo, harama hile katmam ben! Veysel, köy enstitüsü yıllarını anlattı söyleşimizde. "Enstltüler olmasaydı daha yüz yıl köylere okul girmezdi" dedi. ilk Arifiye Köy Enstitüsü'nde işe başlamış. Sonra Çifteler Köy Enstitüsü'ne, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne gitmiş, dersler vermiş. Çocukları yetiştirmiş. Ancak ders dışında Veysel, dehşetli sıkılırmış. Bir odaya onu koyuyorlar, ders saatlerine dek orada bekliyormuş Veysel. Köy enstitüleri günlerınden bir anısını şöyle anlattı: "Çifteler Köy Enstitüsü'ndeyken, Raşit Toygan adında genç, neşeli, şakacı bir öğretmen var. Zenaat öğretmeni. Elektrik çalıştırıyor, sanat dersine giriyor, şoförlük yapıyor. öğretmen odasında otururken gelir, sandalyeyi böylesine tutar geriye, devirecek gibi: Bana bir şiır yazmazsan, sazının sarı telleri kırılsml der. Ne yazayım Raşit Bey ben sana ne yazayım? diyorum. Bir yırtık, pırtık tulum giyer, elini cebine sokar, parmakları aşağıdan çıkar! Ellmı tutar gösterir; İşte vazıyetı görüyorsun ya, buna göre birşeyler düşün! Adamı sevdim. Fakat elde bir konu yok. Günün birlnde Eskişehir'e geliyor; gelirken yolda taksl bozuluyor. Orda Harmandalı diye bir köy var, bir çift at almış, takslyi atlarla çeke çeke getirdi okula. Motorlu araca da hayvan koşmak tuhaf oluyor malum. "Şimdi yakaladık, dedim, konuyu" başladım: "Sabah sabah bana çatma,/ Ne istersin Bay Raşit?/ Uzun, kısa söz uzatma/ Sözlerimi duy Raşit! Akıl, fikir yok mu başta?/ Ayna yok mu, bak yamaçta?/ Eller cepte, parmak boşta,/ Giyme şunu, soy Raşit! Ceplerinin dibi delik,/ Nedır sendeki bebelik?/ Ne sarhoşluk ne semelik;/ Sanki içmiş mey Raşit! Raşit çok adın gibi,/ Hiçbir tad yok tadın gibi,/ Yontulmadık odun gibi,/ Uzatmışsın boy Raşit! Veysel dolarsa taşıyor,/ Gören bu işe şaşıyor,/ Tenezzühe at koşuyor,/ Çekmez bunu tay Raşit!". Şimdiokulda ad taktılar "Tay Raşit aşağı, Tay Raşit yukarı!" adam güceniyor, diyor ki: Tuluma filan baktıydın, biliyordun. Boyumun uzunluğunu nereden bildin? Konuşurken sesin yukarıdan geliyordu! dedim... Raşit yine takılıyordu: Eğer radyoda söylemezsen sazının sarı telleri kısılsın! Geçen yıl Anafartalar'da rastlaştık. Aman, boynuma bir sarıldı; kahveye göturdu, oturduk. Ayağının altında bir yara varmış, yara bosa gelsin diye, ayakkabısının altına demir koydurmuş.. Veysel amca, evvelce tay idim, şimdi at oldum, buna da bir şıir düşün Allahaşkına" Veysel, "Şimdi istek saati..." dedi, dinleyen dostlarınm hangı türküleri istediklerini sordu. Bir yandan da sesinin iyi olmadığını söylüyordu. Şu fıkrayı anlattı: "Hoca, namazda Esselâmünaleyküm verahmetullah' deyince, Bektaşı, Aleykümselâm!'dern/ş. imam tabii kızmış, 'Vayy, demiş, namazı bozdun, nereden geldin, defol git şuradan!' Bektaşi karşılık vermiş, 'Hoca, ben ne yaptım? Sen selâm verdin, ben de aldıml'Hoca: Ben sana mı selâm verdim? Meleklere selâm verdim! deyınce Bektaşı dayanamamış: Eee, hocam, senın gibi imamın da benim gibi meleği olur! karşılığını vermiş". Veysel ekledi: 78 yaşındaki adamın da sesi bu kadar olur, kusura bakmayın! Veysel'in Ankara'da, istanbul'da, İzmir'de yurdun pek çok yerinde sevdiği dostlaları vardı. Onları bu kentlere gelınce arar, sorar ama Veysel'in kendisini tanımayan yoktur. Veysel'e bunu anımsattım şöyle dedi: Tılkı bir gün köye gelmiş. Bir köylü, "Aaaa, tilkiye bak!" demış. Bir başkası, "Sahı, tılkı bak!" Bir öteki, "Tilkiye bak, tilkiye!" diye yınelemış. Tilki, konuşanlara dönüp bakmış: Yahu, bunların hepsi benı tanıyorlar, ama ben hiçbirini tanımıyorum! demış. Veysel ekledi; "Biz de öyle olduk, tanıyanımız çok!" Veysel'i görenler, duyanlar tanıyorlar. Veysel, şöyle dedi: Benim de kulağımda çınlayan bir ses kalır, onunla hatırlarım. Benim konuştuğum adamlar, beni unutmasınlar. Yeter bu benim için... merkezi Proıe grubunda görevlendırılmek uzere: aranmaktadır Ingılızce bılınmesı ve askerlık gorevınm tamamlanmış olması (baylar ıçın) tercıh nedenıdır Başvuruların fotoğraflı orgeçmış ve deneyımlerı ıçeren bir mektupla. "YAPI MERKEZİ ÇAMLICA, İSTANBUL" adresıne yapılması rıca olunur (Muracaatlar açıklanmayacaktır ) • STATİKERLER • MİMARLAR • BETONARME DESİNATÖRLERİ İLAN BAKIRKÖY ASLİYE 6. HUKUK JV1AHKEMESİ HAKİMLIĞİNDEN Dosya No: 1985/361 Davacı Has.an, Mehmet ve Mustafa Abanuz tarafından Nüfus ldaresi aleyhine açılan soyadı tashihi davasının yapılan yargılanması sonunda, Giresun, Bulancak, Erdoğan KöyU H. 122, C. 014/04, S87 de Muzaffer ve Vasfıye'den olma, 1955 D.lu Mustafa, 1957 D.lu Mehmet ve 1959 D.lu Hasan'ın ABANUZ olan soyadlarının ERSİN olarak tashihine karar verilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. (Basın: 3412)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle