18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bulunurlar. Türk ulusunun yazgısının, bugünkü çağda bile ortaçağ düzen ve kıırallarına bağlı kalmasında dinin değışmez kurallarından esinlenen ve Tanrı katıyla sürekli olarak ilişkili durumda bulunan yasalarımızın en güçlü etken olduklarından kuşku duyulmamalıdır. Ulusal toplum yaşamının düzenleyicisi olan ve yalnız ondan esinlenmesi gereken dergin bir Yurttaşlar Yasası'ndan Türkiye Cumhuriyeti'nin yoksun olması, ne çagdaş uygariık isterieriyle, ne de TUrk Devrimi'nin gerektirdigi anlam ve kavramla bağdaştınlamaz. Çagdaş devleti ilkel siyasal kuruluşlardan ayıran niteliklerden birisi de, toplum yaşamının gidişinde uygulanan kuralların yasalaştmlmış olmasıdır. Göçebelik çağlannda kurallar dergin değildir. Yargıç töreye göre karar verir. Mecelle'nin sözü edilen 300 maddesi ayrık tutulursa, Yurttaşlar Hukuku alanında Türkiye Cumhuriyeti yargıçları, derme çatma hukuk kitapların dan ve din ilkelerinden kural bulup çıkarmak yoluyla yargı görevi yapmaktadırlar. Türk yargıcı, yargılannda belirli bir görüş, dinsel bir deyiş ve bir temel kural ile bağlı değildir. Bu nedenle herhangi bir konu uzerinde ülkemizin bir yerinde verilen bir karar ile başka bir yerinde, özdeş koşullar altında oluşan özdeş bir konuda verilen kararlar, çoğu kez, başka başka ve birbiriyle celişkili olmaktadır. Sonuç olarak TUrk halkı, adalet dağılımında tutarsızlık ve sürekli bir karışıklık ile karşılaşmaktadır. Halkın yazgısı, belirli ve oturmuş bir adalet temeline değil, rastlantıya ve talihe ve birbiriyle çelişkili ortacağ fıkıh kurallarına bağlı bulunmaktadır. Cumhuriyet, Türk Adaleti'nin bu karmaşıklıktan, yokluktan ve pek ilkel durumdan kurtarılmasını, Devrim'in ve çağdaş uygarlıgın gereklerine uygun yeni bir Yurttaşlar Yasası'nın ivedi olarak oluşturulmasını ve yasalaştınlmasını zorunlu kılmıştır. Bu amaçla hazırlanan Türk Yurttaşlar Yasası, yurttaşlar yasalan arasında en yeni ve kusursuz ve halkçı olan lsviçre Yurttaşlar Yasası'ndan alınmıştı. Bu görevi yurdumuzun seçkin hukuk bilginlerinden oluşan özel bir kurul (4) Adalet Bakanlığı'nca verilen yönergeye uyarak yerine getirmiştir. Çagdaş uygarlık ailesinden olan ulusların gereksemeleri arasında köklü bir ayrılık yoktur. Sürekli toplumsal ve ekonomik ilişkiler, insanlığın büyük ve uygar bir kitlesini bir aile durumıına getirmiş ve getirmekte bulunmuştur. llkeleri yabancı bir ülkeden alınmış olan Türk Yurttaşlar Yasası Tasarısı'nın yUrUrlüğe konulmasından sonra Ulkemizin gerekleriyle bağdaşmayacağı savı yerinde görülmemiştir. Kaldı ki, lsviçre Devleti'nin türlü tarih ve geleneklere bağlı Alman, Fransız ve Italyan soylanndan oluştuğu bilinmektedir. Bu denli ve kültür bakımından bile birbirinden ayrı bir ortamda uygulanma esnekliğini gösteren bir yasanın, Türkiye Cumhuriyeti gibi yüzde doksanı bakımından türdeş bir soyu banndıran bir devlette uygulanma olanağmı bulabilmesinde kuşku yoktur. Bundan başka, uygar bir ulusun ileri bir yasasının Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanamayacağı görüşü sakat bulunmuştur. Bu sav Türk Ulusu'nun uygarlık yeteneklerinin bulunmadığını ileri süren bir mantık zincirine doğru gidebilir. Oysa olaylann gösterdiği gerçek, gUnUmüz ve tarih, bu savın büsbütün tersinedir. Türk Yenileşme Tarihi tanık tutularak denebilir ki, Türk Ulusu bu çağın gerektirdigi yönde yapılan akılcı ve doğru, akıl ve zekâ ile bağdaşan yeniliklerden hiçbirisine karşı çıkmamıştır. Bütün bir yenileşme tarihimizin akışında kamu yararı düşüncesiyle gerçekleştirilen yeniliklere karşı, yalnız kendi çıkarları aksayan takımlar savaşmışlar ve halkı din adına, bozuk ve çürük inançlar adına doğru yoldan sapmaya ve bozgunculuğa itelemişlerdır. Unutmamak gerekir ki, TUrk Ulusu'nun karan, çagdaş uygarlığı, bağsız koşulsuz, bütün ilkeleriyle kabul etmektir. Bunun en belirgin ve canlı kanıtı, devrimimizln kendisidir. Çagdaş uygarlıgın TUrk toplumuyla bagdasamayan noktalan görUlüyorsa, bu Turk Ulusu'nun yetenek ve becerisindeki eksiklikten degil, onun çevresini gereksiz yere saran ortaçag örgütlerinden ve dinsel hukuk kural ve kunımlarındandır. Nitekim çagdaş uygarlıkla Mecelle kurallan, kuşku yok ki, bağdaşamaz. Fakat Mecelle ve buna benzer öteki yasalar ile Türk Ulusu'nun yaşamının bağdaşmadığı da açıktır. Adalet Bakanlığı, en yeni ve en kusursuz olan lsviçre Yurttaşlar Yasası'nı, ulusumuzun şimdiye değin bağlı kalan geniş zekâ ve yeteneğini doyuracak ve ona gerçek bir değişme alanı olabilecek bir uygarlık yapıtı olarak görmektedir; bu yasada ulusumuzun duygularının ısınıp alışmayacağı hiçbir nokta düşünmemektedir. Şunu da belırtmek gerekir ki, çagdaş uygarlığı almak ve benimsemek kararıyla yUrüyen Türk Ulusu, çagdaş uygarlığı kendisine (uydurmak) değil, her ne pahaya olursa olsun, kendisi çagdaş uygarlıgın gereklerine ayak uydurmak zorundadır. Yaşamak kararında olan bir ulus için bu, kesin bir gerekliktir. Hazırlanan tasan, bu zorunlukların önemli bölümlerini kapsamaktadır. Gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlı kalmak savı, insanlığı en ilkel durumundan bir adım ileriye götürmeyecek kadar tehlikeli bir kuramdır. Hiçbir uygar ulus böyle bir inanış yöresinde kalmamış ve yaşamın gereklerine ayak uydurarak zaman zaman kendini bağlayan gelenekleri yıkmakta duraksamamıştır. (Gerçekler karşısında atadan ve dededen kalma inanışlara ille de bağlı kalmak, akıl ve zekâ gereği değildir.) Zaten devrimler, bu konuda en etkili bir araç olarak kullanılmijlardır. (1) Bu yazı vc gerekçe. TBMM Znbıt Ctridal, Devrc II, Cilı: 22, s 238/13 dedir. (2) TBMM Zabıl Ccridol, Devre II, Cilt. 19, s. 8/10. (3) Atalürk'ün bu devrimcı konu$masının lım melnlnl 3.12.1982'de "TUzc Devrlml'nln İlk Belgni" başlıjı altında bu sutunlarda yayımlamıştım. (4) Bu bilim kurulu 24 Uyedcn oluşmuştur; adları ve gOrcvlcri. TBMM Zabıl Ceridcai, Devre II, Cilt: 22, s. 238/86'da yazıhdır. 2 MART 1986 GerekçeI HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Gün: 29 Aralık 1924. Başba kanlık'tan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na şu yazı geliyor: "Büyük MiHet Meclisi Başkanlığı'na: Adalet Bakanlıgı'nca düzenlenip verilen ve Bakanlar Kurulu'nun 20 Aralık 1340 (1924) larihli toplantısında göriişiilerek yüce Meclis'e arz edllmesi uygun görülen Yurtaslar Yasası (Medeni Kanun) Tasarısı ilişikte sunulmuştur. Gereğinin ivedilik karan ile yapılmasına ve sonııcunun bildirilmesine müsaade buyurulmasını rica eylerim efendim. Başbakan: İsmet Bu yazıda sözü edilen tasarının "Adalet Bakanı Mahmııt Esat" imzasını taşıyan biraz aşağıda okuyacağımız ilginç gerekçesi de yazıya ilişiktir (1). Gün: 1 Kasım 1925, Pazar. Cumhuriyet'in ilanı üzerinden sadece iki yıl geçmiş. Türkiye Büyük Millet Meclisi II. Dönem, 3. toplantı yılının ilk birleşimi, saat 14.20'de, Cumhurbaşkanı, Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal'in geleneksel yıllık konuşmasıyla açılıyor. Atatürk, Meclis Uyelerini saygı ile selamladıktan ve doğudaki irtica hareketi karşısında alınan önlemler, ekonomi alanındaki gelişme, sanayileşme zorunluğu, kendi para ve emek kaynaklanmızla demiryolu yapımındaki başarı gibi türlü işler Uzerinde kısa bilgi ve direktifler yerdikten sonra, hazırlanan yeni yasalar konusunda şunları söylüyor: "Bir yanda bilimsel yeteneklileri yetiştirecek olan kurumlara öneın verirken, 6le yanda Cumhuriyel adliyesinin dayanagı olacak yasalann bir an önce hazırlanmasına önem verilmelidir. (...) Yüce Meclis'e sunulacak olan Ceza Yasası, Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) ve Ticaret Yasası'nın bu toplantı yılı içinde kanunlaştırılıp yayımlanmasındaki ivedilik durumunu özellikle be lirtmek isterinı. Toplumsal yasamımızı yeniden diizenleyecek olan bu temel yasalann, çagdas uygarlıgın yasalan türünden olntası doğaldır. Ulusumuzun katıldıgı uygar dünyanın ekonomi ve uygarlık gereksemeleri o kadar birbirine yakındır ki, bunları karşılayan yasalarda da aynı yakınlıgın bulunması gerekliligl dogaldır. Çağın gereksemelerine uygun yasa yapmak ve onu iyi uygulamak, bayındırlık ve yükselme yollarının en önemlilerindendir. (...)" (2) Gün: 5 Kasım 1925. Bir bölümünü aktardığım yukarıki konuşmanın üzerinden ancak bes gün geçmiş. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ankara'nın ilk yüksek öğrenim kurumu olan Hukuk Mektebi'ni açarken yaptığı konuşmanın sonlarına doğru söyle diyor: "BUsbütün yeni yasalar koyarak eski hukuk kurallannı kökünden söküp atmak girişimindeyiz. Yeni hukuk kurallannı abecesinden öğrenmeye başlayacak yeni bir hukuk kuşagı yetiştirmek için bu kurumu açıyoruz. (...)" (3) Görülüyor ki, büyük devrimci Mustafa Kemal, hukuk devrimini gerçekleştirip pekiştirmek için hiçbir savsamaya ve gecikmeye yer vermeden her önlemi alıyordu. • • • Şimdi gerekçeye gelelim. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde nasıl kabul edildiğinin öyküsünü geçen hafta anlattığım TUrk Yurttaşlar Yasası'nın Adalet Bakanlığı'nca hazırlanmış olan gerekçesi, kendi içinde numaralı bölUmlere ayrılmamışsa da, aşağıda görüleccği gibi, içerik bakımından iki ana bölüme ayrılmış bulunmaktadır: 1) lsviçre'den alınan bu yasanın ülkemiz bakımından önemi ve eski hukukumuzla karşılaştınlması; 2) Bu yasanın Türk toplumunca yadırganmayacağının, Batıdaki kanunlaştırma olgularından örnekler verilerek kanıtlanması. Bugün gerekçenin birincl ana bölümünü yayımlıyoruz. Medeni Kanun düşmanlığının gittikçe yaygınlaştırıldığı günümüzde, bütün aydınların bu gerekçeyi bütün dikkatleriyle okumakla yetinmeyerek başkalarına da okutmalarının bir vatan borcu olduğu kanısını taşıyorum. Gerekçe şöyle: "Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti'nin dergin (müdevven) bir Yurttaşlar Yasası yoktur. Yalnız sözleşmelerin küçük bir bölümüne değinebilen Mecelle vardır. 1851 nıaddedir. 8 Muharrem 1286 (1869) tarihinde yazılmaya başlanmış ve 26 Şaban 1293 (1876) tarihinde bitirılerek yürürlüğe konmuştur. Denebilir ki: Bu yasanın bugünkü gereksemeleri karşılayan, ancak 300 maddesidir. Gerisi yurdumuzun gereksemelerini karşılayamayacak ölçüde ilkel birtakım kurallardan oluşmuş bulunduğu için, uygulanmamaktadır. Mecelle'nin kökeni ve ana çizgileri dinseldir. Oysa insanlık yaşamı, her gün, hatta her an köklü değişimlerle karşı karşıyadır. Bunun değişimleri, yürüyüşü hiçbir zaman bir nokta yöresinde saptanamaz ve durdurulamaz. Yasalan dine dayalı devletler kısa bir süre sonra yurdun ve ulusun isterlerini karşılayamazlar. Çünkü dinler degişmez kurallar içerirler. Yasam yürür, gereksemeler hızla degişir, din yasalan, her ne olursa olsun ilerleyen yaşamın karşısında biçimden ve öjü sözcuklerden ileri bir değer, bir anlam taşıyamazlar. Degişmemek, dinler için bir zorunluktur. Bu nedenle dinlerin yalnız bir duyunç (vicdan) işi olarak kalması, çagdaş uygarlıgın temellerinden ve eski uygarlıkla yeni uygarlıgın en önemli ayıncı niteliklerinden biridir. Köklerini dinlerden alan yasalar, uygulandıklan toplumları, gökten indikleri ilkel çağlara bağlarlar ve ilerlemeleri engelleyici belli başlı neden ve etkenler arasında PENCERE Orhaıfın Ardından... Sondan bir önceki görüşümdeydi. Hastalık Orhan'ın bedenini tüketmişti. Mırıldanır gibi konuşan dostum, duyulur duyulmaz bir sesle dedi ki: ' Galiba yeniliyoruz". insanlığın en büyük sayaşını mı veriyordu? ölüme karşı son meydan muharebeslni mi yaşıyordu? Gözlerine kuşkuyla baktım; saçma sapan bir şeylersöyledım. Hep öyle olur; sevdiğimiz kişinin ölüme gittığını görürüz; ama, konduramayız. Yanından ayrıldıktan sonra kötü düşüncelerden kurtulmak için saldırgan bir sineği kovarcasına, başımı salladım; "Haydi canım sen de!" dedim. Ne var ki kendi kendimi aldatmaya çalışıyordum. Köşe yazarlığı hem kolaydır, hem güçtür. Güçlük nerede başlar? öyle bir an gelir ki makineye geçirdiğin kâğıt ya çok büyür, ya çok küçülür. Yazacağın konuda donanımlı ve birikimli değilsen kâğıt büyüdükçe büyür, kocaman bir beyazlık oluşur. Eger yazacağın konuda kafan ve yüreğ*1n doluysa, kâğıt küçüldükçe küçülür; yetmez olur. Bugün kâğıt bana çok küçük geliyor; çünkü bir dostumun ölümünü yazacağım. Orhan Apaydın'ı nasıl sığdırabilirim avuç içi kadar bir yere? Yılların birikımi, anılar, duygular, olgular, yalnız kâğıda değil, sözcüklere de sığmaz. Ama Orhan Apaydın'ın yaşamını özetlemek için "on binlerce sözcük arasından üçünü seç!" deseler seçebllirlm. Bu üç sözcük: Barış, adalet, demokrasi. Apaydın'ın yaşamı bu üç sözcükten oluşuyordu; Orhan bu üç sözcük için yaşadı... Orhan'ın canı uçup gitmiş cesedini adli tıbbın masasına yatırsalar, bedeninin bütün gözeneklerini en çok korktukları "üç mlkrobun" sarmış olduğunu saptayarak otopsi raporunu buna göre düzenlemek zorunda kalacaklardır. Tüm yaşamında Orhan Apaydın'ın bir başka derdi, tutkusu, özlemi olmadı. İnsanın beden ve ruh dokusu karmaşık bir doğa ürünüdür. İnançlar nerede başlar, nerede biter? Damarlarda dolaşan kan hangi duygularda, fikirlerde tazelenip soluklanır? Yürek nasıl kalkıp iner? Ciğerler hangi yana yatarlar? Kimisinde para tutkusu bir hastalıktır; kimisinin benliğine müzik, resim, spor tutkusu işlemiştir. Orhan'ın derdi neydi: Barış, adalet, demokrasi. • Doğa insanı şaşırtan bir düzenle dönüşüyor; çok sevdlğimiz kelebeklerin yaşamlarını hiç inceledınız mi? Kelebeğin aslı tırtıldır. Tırtıl, yaşamı boyunca koza örer. Ne var kı bir yandan bitkilerle beslenerek öte yandan salgısıyla kozasını ören tırtıllar arasında ipekböceğinin ayrı bir yeri var. Çünkü ipekböceği, adı üstünde ıpekten örer kozasını... Sonra günü gelince ipeğini insanlara bırakarak kozasını deler; kelebek olur, uçar gider. İnsan da tüm yaşamında bir tırtıldır; bir yandan beslenir, öte yandan kozasını örer; ama, her insan ipekböceği değildir. Ancak ıpekböceğine benzeyen insanlar vardır ki, uygarlık, onların ördüğü kozanın ipeğinden dokunur. Bu tür insanlar uçup gittiklerinde geriye değerli birikimler, anılar, ürünler bırakırlar. Orhan Apaydın onlardandı ve dokuduğu kozanın üç boyutu vardı: Barış, adalet, demokrasi. • Başına türlü belalar gelmesi için de bu üç sözcük yeter de artardı. Çünkü banşadaletdemokrasi bir toplumda gerçekleştiği zaman çıkarları bozulacak güçler vardır. Orhan, o güçlerin düşmanlığını üzerine çekti; kendisini zamanından önce ölüme sürükleyecek bir yolculuğu göze aldı. Ve uçup gitti... . Kozasını gerıde bırakarak. «1 • " EVET/HAYIR AKBAL Demokrasimizin yılmaz savaşçısı Büyük hukuk adamı ve demokrasi savunucusu, "Sizin de Başınıza Gelebilir" Mahkumlar Sendikası. Yanlış okumadınız, evet mahkumlar bir sendika kuracaklar. Nerde mi? Fransa'da... Herkesin haklarını savunan bir sendikası var demokrasilerde... En başta işçilerin, memurların, hekimlerin, avukatların, öğretmenlerin, aklınıza hangi meslek dalı gelirse hepsinin... Ülke yönetiminde ağırlıklarını duyuran, şu ya da bu partinin iktidara getmesi için çaba harcayan örgütler bunlar... fstediklerinde grev yapabilirler; hekimler, öğretmenler, memurlar, herkes grev silahına gerektiğinde başvurabilir. Demokrasilerde yasalar bunu önleyemez. işbaşındaki partinin yöneticileri böyle bir şeyi aklına bile getiremez. 'Le Monde'un 17 şubat tarihli ekinde bir yazı okudum. "Hapishaneler, başkaları içindir" diye başlamış yazar. Öyle sanırız: Hapishaneler bizden başkaları içindir. Hiç bir zaman kendimizi demir parmaklıklar, çelik kapılar ardında, ranzaların üstünde görmeyiz. Hep başkaları yatacaktır hapishanelerde! Niye? Biz suç işlemeyiz ki! Ama günü gelir en doğal davranış, en sıradan bir eleştirı bile 'suç' sayılır, bir de bakmışsınız, siz de demir parmaklıklar ardında, bir ranzanın üstündesiniz, ya da daracık bir avluda volta atmaktasınız! Mahkumlar için böyle bir derneğin kurulması 1901'de çıkarılan bir yasaya dayanılarak gerçekleştirilmiş. "Fransa Mahkumlar Sendikal Birliği" nisan 1985'te kurulmuş, ama pek az insan öğrenmiş bunu. Ancak hapishanelerde ölen bazı mahkumlar konusunda sendika işe karışınca sendikanın vartığı ortaya çıkmış. Üstelik böyle bir sendika kurma fikri hiç de yeni değil, 1968 olaylarından sonra, Mahkumlar Eylem Komitesi oluşturulmuş. Bu örgüt, 1972'de adliye ve ceza yöntemlerındeki aksaklıkları belirtmeye başlamış. llerı sürdüğu görüşler daha sonraki yıllarda gerçekleştirilmiş. Örneğin, ölüm cezasının kaldırılması, görüşme odalarında mahkumla zıyaretçisinin baş başa görüşebilmesi... Şimdi de Jacques Gambier adlı bir mahkumun girişimiyle üyeleri hep mahkumlardan oluşacak bir Mahkumlar Sendikası kurulması düşünülmekteymiş... Bize masal gibi geliyor! Öğretmenlere, memurlara sendika (Arkası 12. Sayfada) ORHAN APAYDEV'ı Her zaman sevgiyle, saygıyla anacağız. Tüm dostlara, sevenlere başsağlığı dileriz. Avukat ORHAN APAYDEV'ı kaybettik. Çok acılıyız. Ailesi ve dostlarına sabırlar dileriz. PROR DR. VELİ LÖK » Î BtLSAK TİYATRO ÇALIŞANLARI v*,;....*»*. Değerli insan ORHAN APAYDIN'ı yitirdik. Dostlarına, arkadaşlarına ve ailesine başsağlığı dileriz. ÇATI RESTAURANT Yılmaz bir hukuk savaşçısı, yaşamını hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü için adamış gerçek demokrat, değerli avukat; BAŞSAĞUĞI Sizden çok şey bekliyoruz' • Avrupa lnsan Hakları Komisyonu Merkez üyesi, Dünya Barolar Birliği Başkan Vekili ve eski Istanbul Barosu Başkanı ORHAN APAYDEV'ı kaybetmiş bulunmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. bir "Mağaza yöneticisi" auyoruz Mobılyanın sanat olabıleceğını duşunuyorsanız, insan ve mekân arasındakı ılışkıyı yönlendımıek sızı heyecanlandırıyorsa. sız de bızım gıbı, modern yönetıcılığın kultuaın her alanıyla yakından ılgılı olduğunu duşunuyor ve gıyımınızden kışılığınıze bu ozeliıkleıı taşıdığınıza ınanıyorsanız 141 2971den landevu alın, goruşelım. Koleksiyon Kuruluşları ıçın ORHAN APAYDlN'ı yitirdik. Acımız büyüktür. BURSA BAROSU AVUKATLARI Avukatımız, can dostumuz, ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI OPERATÖR Dr. KAZIM SARI Genel Cerrahi Uzmanı Mua.: Mecidiyeköy, Kervangeçmez Sok. No. 5 Keramet Apt. (Keçeliler Garajı yanı) Mua.: 166 47 48 Ev: 167 39 17 ORHAN APAYDIN'ın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. VİLDAN KOMAN ile DOSTLAR TtYATROSU CENK ALP evlendiler. 1 Mart 1986, İstanbul Hilton Oteli Iktisat 1985 Iktisat Bankası Genel MUdUrlük Tel 17? 7000 Iktlaat Bankası Merkez Şubesı Erkan Sezer Tel 107 ^180 Iklisat Bankası Bahç»k«pı Şubcsı özer Algan. Tel 522 4809 Iktisat Bankası Mecidiyeköy Şubesl Talat Ercan Okudan Tpl 172 5? 18 Iktlsal Bankası Kadıköy Ş.ıbesl AdaTurna. Tel 338 9838 iktisat Bankası Karaköy Şubesl Tulug Sıyavuş Tel 14b 7084 Iktisat Bankası Bakırköy Şubesl Yaşar Debrelı Tel 570 1680 Iktlsal Bankası Ankara Şubesl Ufivor üultemır lel 3J 08 70 Iktisat Bankası izmır Şubesl Unerı Okşan, Tel 22 62 47 Iklisat Bankası Bursa Şubesl Ah Sedat Unal Tel 230 23 Iklisat Bankası Adana Şubesl Halıl O^soy lel 370 0/ Iktlut Bankası Mersln Şubesl Alılla Turkkal. Tel 223 78 Iktisat Bankası Guiantep Şubesl' Atılla Taşdelen Tel 247 18 Iktisat Bankası Denizli Şubesl Erol Ergın, Tel 130 10 Iklisat Bankası Iskendarun Şubesl Alı Hıkrnel Dağ. Tel 128 44 Dış Işlem Hacmi:l,l Milyar Dolar T BARKASI İKTİSAT 1985 yılında toplam dış ticaret hacmimizin 1 Milyar 121 Milyon Dolarlık payı İktisat Bankası ile gerçekleşti. Ulkemizin önde gelen 500 şirketinden 385'i dış ticaret işlemlerinde İktisat'ı seçti. Iktisat müşterisini ön plana alır ve kazanır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle