18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 1986 EKONOMİ Geçen hafta CUMHURÎYET/11 EKONOMDE DIYALOG ÇAĞLAR KEYDER 1947'de doğdu. Robert Kolej'i bitiren Keyder, yiiksek Oğrenimmi ABD'de tamamladı. Bir süre Ortadoğu Teknik Universitesi'nde öğretim üyeliği yapan Çağlar Keyder, daha sonra bu görevinden aynlarak yurt dışında çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı. Halen New York Eyalet Universitesi'nde doçent olarak görevini sürdüren Keyder'in Türkçe olarak yayımlanmış yapıtlannın başlıcalan şunlar: Emperyalizm, AzgettşmifUk ve Türkiye, Dünya Ekonomik Krizi fçinde Türkiye 192329, Toplumsal Tarih Çabfmalan. Keyder'in ayrıca Ingilizce olarak yayımlanmış kitaplan ve çok sayıda bilimsel makalesi bulunuyor. "çevre" ülkelerin, "periferT'nin geliştirilmesine ihtiyaç duymuyor, artık, "periferi"nin orta smıfımn geliştirilmesi diye bir tercih yok. Tersine "periferi" ekonomilerin tüm olarak marjinalize olmalan diye bir durum var. Bir avuç zenginleşen sermayedar ve tüccar dışmda "çevre" ülkelerdeki insanlann eskiye nazaran çok daha mütevazi gelirlerle yetinmesi, dünya nimetlerinden daha az pay alması isteniyor. Oluştuğunu gözlediğimiz bu birikim modelinde "periferi"nin iç pazara dayanarak sanayileşmesine olanak yok. Bu da gelir dağıhmımn ve üretim yapısmın ona gore değjşmesini öngörüyor. Azgelişmiş "periferi" ülkeleri dünya maliyetlerini tutturamayan sanayileri tasfıye edecekler, yeni gelişen sektörlerden hiç pay alamayacaklar, eski sanayilerin de en standardlaşmış, en az ücret verebiİenleriyle yetinecekler. Artık, nisbeten az sayıda tüketiciye dayanan Dövizde istikmrsizhk Hafta boyunca rekor düzeyde düşüş gösteren Amerikan doları, haftanm son günü sert paralar karşısında ani bir yükselişe geçti. Mark karşısında 2.20'den 2.22'ye, Japon Yeni karşısında da 178'den 180 yene çıktı. Doların hızlı iniş çıkışlan, uluslararası döviz piyasalanndaki istikrarsızlığı iyice körüklüyor. Nitekim dolann kaderine hükmeden 5 Batılı ülkenin maliye otoritelerinin piyasalardaki istikrarsızlığı önlemenin yollannı araştırmak üzere yeniden toplanacaklan şeklinde bazı haberlerin yayüması, dolann cuma günü güç kazanmasına neden oldu. Içerde ise bir yanda bankalann "dolar ve marka Türk Urası karşısında prim vermesi, diğer yanda çeşitli spekülasyonlarla dövizin karaborsa fiyatının oluştuğu Tahtakale'ye güç kazandınlması sonucu, döviz piyasası hafta boyunca büyük bir kargaşa yaşadı. Dört büyük bankanın TL'yi dolar ve mark karşısında devalüe etmesi birçok bankayı da aym yönde adım atmaya yöneltti. Bu yonelim sonucu, dolar ve markın alış kurlan birçok bankada 600 liranın üzerine çıkarken, kimileri bu kuru 615 liraya kadar yoğunlaşıyor 267 50 Ulagay sordu, Keyder yanıtladı: 1970'lerde ortaya çıkan krize karşı geliştirilen yeni birikim modelinin başarısı için yaygın bir toplum kesiminin tüketimine, gelirin iyi dağılmasına gerek kalmıyor. Eski birikim modelinin dayanagını oluşturan büyük ve geniş "orta sınıf "ın fonksiyonu bitmiş görünüyor. Bu birikim modelinde orta sınıfların milli gelirden aldıklan pay düşerken nüfusun en zengin yüzde 20'sinin aldığı pay yükseliyor, sosyal kutuplaşma keskinleşiyor. bir birikim modeli ülkeler içinde olduğu kadar dünya çerçevisinde de geçerli. Bu demektir ki hesapları ülke için degil de tüm kapitalist sistemde yaşayanlar için yaparsak, gelir dağüımındaki bozulma daha da çarpıcı olacak. Orneğin Amerika'daki zenginleyen gruplar ile Türkiye'de yoksullasan gruplar arasındaki uçurumun giderek acüdığını göreceğiz. S ^ m Keyder, 19S0'dea ba ymaa ba yeni birikim modetmi kendi eapuda nygakunaya çataşaa Tirldye'de gelir dagıhmı nasd etkilendi, Bereden aereye geldi dace? KEYDER Bence 1970'lerin Türkiyesi gelirin kapitalist ölçülere göre nisbeten iyi dağıtıldıgı bir ülkeydi. Geniş bir orta sımf vardı ve zenginyoksul uçurumu çok büyük değildi. Buna karşılık bölge Ö3 60 Martc (alış kuru) 26 28 Gelir dağılınıındaki lıızlı bozulma dünyadaki yeııi modelin bir uzanüsı Sayu Keyder; 1930'lvda yasanan dünya ekooomik krizi ve bu krize karşı geUşÜrilen tepkflerle, etkikri g ü i m i z e kadar aza•an son kriz ve bu krize karsı geUştirita tepkiler arasında ne gibi teatd farknr vmr? ömct çok lasa olarak bunu özetler misiniz bize... KEYDER 1930'larda yaşanan krize karşı tepki aslında piyasa mekanizmasına ve liberal ekonomiye karşı bir tepkiydi, buhrandan sorumlu tutulan da kapitalist sistemin toplumsal refahı arka plana iten işleyişiydi. Nitekim o dönemde ekonominin ürettiği mallar insanlara iletilemiyor, gelir dağüımının bozuk oluşu tüketicinin piyasadaki mallan satın almasına imkân tanımıyordu. Bu ortamda doğal olarak liberal doktrine karşı tepkiler uyandı ve devletin ekonomiye müdahalesine ağırhk veren "dlrijist" fıkirler geliştirildi. Bu fikirler kapitalist dünyanın gelişmiş "merkez" ülkelerinden azgelişmiş "çevre" ülkelerine, yani "periferT'ye de yansıdı; LatLn Amerika'da, Balkanlarda, Orta Doğu'da ülke hükOmetleri TUrkiye'nin devletçüiğine benzer politikalar yürürlüğe koydular.. EtkBeri gmnümüze kadar gelen son krize karşı tepkiler nasıl gettşti? KEYDER Bu kez tüketim eksikliği değil, sermayenin kâr oranlannın düşmesiydi krizin başlıca nedeni. Dolayısıyla krizi Once kapitalistler hissettiler ve taleplerini kâr oranlannı yükseltme yönünde formüle cttiler. Bu taleplerin başlıcalan vergilerin azaltılması, ücretlerin dOşurülmesi, devlet harcamalannın sermaye yaranna yönlendirilmesi ve sermayenin önündeki hukuki engellerin kaldırılmasıydı. 1930 buhranında öğrenilen ve 1945 sonrasında uygulamaya olmayan önemli buyuklUkte bir grup giderek fakirleşip tüketim ekonomisine marjinalleşiyor. Ortalama işçi ücretleri yerinde sayıyor, bir yandan da egitim gibi vazgeçilemeyecek kategoruerde devlet sübvansiyonu azaldığından, orta sınıfın lüks tüketimi neredeyse sıfıra iniyor. Sonuç olarak yeni tüketim maddeleri oluşturan ve hızla büyüyen sektörlerin uretimine talep yaratan kategoriler, devletin silahlanma programı, şirketlerüı artan kârlanyla gerçeklestirdikleri yenüeşme yatınmlan ve nüfusun zenginleşen ufak bir grubunun lüks tüketimi oluyor. Anladıgım kadar bu birikim modetinin gelir dagılımını bozucu bir etki yapması kaçınılmaz göriiaiiyor. KEYDER Bu yeni birikim modelinin eski birikim moddme nazaran çok daha keskin ve belirgin bir sosyal kutuplasmayı öngördüğü kesin; hiç olmazsa eğilim olarak ortadaki gelir kategorisi önemini kaybediyor, sendikab işçi sayısı azalıyor, küçük mütesebbis, çiftçi iflas ediyor. Üstlerde ise kapitalistler çok yüksek kârlar elde ediyorlar, bir de yeni teknolojilerle haşır neşir iyi eğitilmis bir profesyonel kadro iyi maasla iyi gelir kazanıyor. En alttaki sendikasız hizmet sektörO isçileri, issizler, Meksikalılar, siyahlar giderek yoksullaşıyor, ekonominin hâkim eğilimine dıslamyorlar... ABD'deki duromu anlatıyorsunıu.. KEYDER ABD'de olanlar tüm kapitalist dünyaya Uişkin ipuçlan verdiği için önemb. ABD ekonomisindeki yeni teknoloji sektörleri ve aşın tüketim eğilimi artık yeni sanayileşme çabasındaki ulaştırdılar. Sembolik olmaktan öteye gitmeyen bankalann gerek döviz gerekse efektif satış kurlan ise 625 ile 640 lira arasında oluşuyor. Resmi kurlarda Merkez Bankası, liranın dolar karşısında değer kaybına hız verirken, mark hafta boyunca 14 lira değer kazandı. Aİman parası, dış piyasalarda dolar karşısında hafta başındaki 2.29'luk değerinden 2.20'lere, resmi kurda 253.60 TL'lik değerinden 267.80 TL'ye Tahtakale'de de 270 liradan 288 liraya kadar yükseliş gösterdi. Altının 18 dolarhk iniş çıkışı Altın fiyatlan dış borsalarda bir hafta içinde 18 dolara varan iniş çıkışlar gösterdi. Bir önceki hafta sonu ve pazartesi günü dış borsalarda genellikle 337 dolar civarında işlem gören altının 31.1 gramlık onsu, salı günü dolann rekor düşüşünden yararlanarak 352 dolara kadar fırladı. Altın dolarla birlikte zirveden yavaş yavaş aşağı çekilmeye başladı. Aynı gün dış borsalarda ortalama düzeyi 347 dolar civannda oluşan altın fiyatlan, çarsamba günü 10 le 13 dolar arasında iniş gösterdi Perşembe günü 334 dolara kadar gerileyen altının kapanış değeri Londra'da 338 dolar oldu. Altının dışardaki keskin iniş çıkışlan Kapalıçarşı'ya daha yumuşak yansıdı. Cumhuriyet altını48.400 46.200 ABD 'nin kapitalist dünyaya benimsetmeye çalıştığı yeni birikim modeli, Türkiye gibi sistemin "çevre" ülkelerindeki insanların eskiye nazaran çok daha mütevazi gelirlerle yetinmesini, dünya nimetlerinden daha az pay almasını öngörüyor. Türkiye gibi "çevre" ülkelerin iç pazara dayanarak sanayileşmesine de olanak kalmıyor. lerarası dengesizlik belirgindi. Türkiye'de gelir dağıhmımn 197778'den sonra inanılması zor bir hızla bozulduğunu ise birbiri ardından yapılan araştırmalar net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu arasürmalarda ele ahnan başlıca unsurlar reel ücretlerin takriben V» 50 düşmesi; faal nüfus içinde önemli bir yer tutan memurlann maaş gelirlerinin ona yakın bir oranda azalması; tanmın milli gelirden aldığı payın 7* 30'dan *k 20'ye düşmesi, işsizliğin % 20'lere yükselmesi, bütün bunlara karşılık önceki dönemin ölçflleriyle inanılmayacak zenginlikte bir grubun ortaya çıkması. MiHi gelirde "faiz(Arkası 12. Sayfada) Cumhuriyet Altını Mart 26 27 nın satıs fiyatı 45 bin 800 lira ile 46 bin 400 lira arasında seyretti. Cumhuriyet altmı dün Kapahçarşı'da 46bin200liradan24 ayar külçe de 6930 liradan satıldı. 1930'larda yaşanan dünya ekonomik krizi, bir tüketim eksikliği kriziydi. Bu krizden kapitalist sistemin toplumsal refahı gözetmeyen işleyişi sorumlu tutulmuş, liberal ekonomiye karşı bir tepki doğmuştu. 1970'lerde ortaya çıkan krizin nedeni ise kâr oranlarının düşmesiydi. Kapitalistlerin kâr oranlannı yükseltme ve sosyal devlete karşı çıkma talepleri bu ortamda gündeme geldi, ABD ve îngiltere'den dünyaya yayıldı. kona» müdahalecîligin ve gelir dağüımını duzeltmeye yonelik sosyal politikalann kaldınlması isteniyordu. Ideoloiik düzeyde "Hberalizn" olarak tanjmlanan bu istekler ABD ve îngiltere'den dünyaya yayıldı, diğer ülkelerin sennaya sımflan da aynı talepleri dile getirmeye başladılar. 1970'lerde ortaya çıkan krizin bir diğer Ozelliği de, ABD'nin dünya ekonomisindeki hegemonyasırtm kesinleşmiş olduğu, IMF gibi, Dünya Bankası gibi, GATT gibi kurumsallaşmalann mevcut bulunduğu bir ortamda ortaya çıkması ve devletlerin kendi ülke ekonomilerini yönetebilme iktidarını sınırlama yönünde çözümleri gundeme getirmesiydi... "Liberalizm" adı altıoda sunulan bu çözümleme çercevesi asbada eskUndea farkb bir birikim U r a o ı , birikim raodetiai de gündciM getirdi gaüba.. KEYDER Evet bu nokta çok önemli ve biraz üzerinde durmak istiyonım. ABD'nin 1950'lerde, Avrupa'nın da 1960'larda yaşadjğı dönem, her hanenin otomobil, buzdolabı, TV, müzik seti gibi birtakun tüketim mallanru tekrar tekrar aldığı bir dönemdi. Üretinı yapısını belirleyen sektörler de bu mallan ve bu mallann ham madde ve teknolojilerini üreten sektörlerdi. Birikim modeli nüfus içmde epeyce yaygın olan bu tüketim kaübı üzerine kurulmuştu. Gelir dağılıffli da böylesi yaygın bir tüketim modeline uygundu; aynca devletin sosyal politikası tüketim modelinin az gelirli gruplara da yayümasını kolaylaştırıyordu. Ikinci Dünya Savaşı sonrası iktisadî büyümesi sürdüğü müddetçe sözünu ettiğimiz birikim modeli de problemsiz devam etti. 1970'lerden itibaren ise hem büyüme hem de birikim modeli beraber sekteye ugradılar. 1970'lere gelindiğinde Yeni birikim modeline ayak uydurmaya çalışan Türkiye'de gelir dağılımı, 197778'den sonra inanılması zor bir hızla bozuldu. Ücretmaaş gelirleriyle tarımın milli gelirden aldığı pay hızla düşerken "faizkârkira" gelirlerinin payının altı yılda yüzde 35'lerden yüzde 60'lara yükselmesi gerçek anlamıyla müstehcen bir durum yaratmıştır. ABD ve Avrupa'ya flaveten periferideki bir takım ülkelerde de yaygın bir dayanıklı tüketim mallan üretimi başlamıştı. Brezilya, Arjantin, Meksika, Türkiye gibi orta gelirli toplumlarda yüksek ücretli bir işçi aristokrasisi ve küçük burjuvazi bu tür mallann genişleyen tüketimini garanti ediyordu. Fakat periferideki bu kopyacüık birikim modelini yeniden canlandınnaya kafı değildi. Politik şartlar da tüm dünyanın Amerikan banliyölerine benzer bir gelişme göstermesine izin vermiyordu. Böylece, bir yandan modası geçmiş teknolojileri satan "çokuluslu şirketler" periferiden kâr elde ederken, bir yandan da eski modelin yerini alacak yeni bir modelin temeli atılmaya başlandı.. Ba yedi birikim modetimin temd niteUkieıi neierdi Sayın Keyder? KEYDER Bu modelde demirçelik, otomotiv sanayii, beyaz mallar, TV ve bunun gibi eski birikim modelinin gözde sanayi sektörlcri geri plana itiliyor, onlann yerine iki yeni kategori çıkıyordu. Birincisi hep söylenilen yüksek teknoloji sektörleri özellikle de bilgasayar ve biyoteknoloji; ikincisi ise hızla gelişen, lüks tüketime yonelik mal üreten çeşitli sektörler. Bu ikinci kategori daha dağınık olduğundan göze çarpmıyor fakat piyasa hacmi önemli. Görülen eğilim, yeni gelişen birikim modelinin başansı için yaygın bir toplum kesiminin tüketim potansiyeline ihtiyaç olmadığı. Dolayısıyla gelirin de eskisi gibi dağılması gerekmiyor, yani eski birikim modelinin dayanagını oluşturan büyük "orta sınıf'ın fonksiyonu artık bitmiş, sahnenin gerisine çekilme zamanı gelmiş. Nitekim ABD'deki gelir dağüımı trendleri kaybolan orta sınıf tezini açıkça destekliyor: Orta kategorilerin milli gelirden aldıklan pay düşerken, nüfusun en zengin <> 20'sinin aldığı pay yükseliyor. Bunlar da, yaf i •i burjavazi ve 'yuppü'ler, alabildiğine tüketiyorlar, tüketim kalıplan ise nüfusun diğer % 80'inin tüketimi ile pek az çakışıyor. Devletin sosyal harcamalannı kısması aynı eğilimi güçlendiriyor, süreklı ışı Ülkemizde ilaç yapimını düzenleyen ilk nizamname 1860da yayınlanmış, bunu daha sonraki yıllarda ve Cumhuriyet döneminde yayınlanan yasalar izlemiştir. 1928'de, Saglık Bakanı Dr. RefikSaydam' ın hazırlattığı 1262 sayılı yasa ise, pek çok batı ülkesinde ancak 1950'lerde uygulanan ilerici, yenilikçi hükümlergetirmiştir... Ancak, yasalar ve yönetmelikler ilaç üretimindeki hızlı gelişme karşısında zamanla yetersiz kalmıştır. Aynı sorun batının en gelişmiş ülkelerinde de yaşanmıştır. İyi ilaç üretmek için gerekli ortaküretim kuralları, ancak, 1956da Cenevre'de, 1961'deVarşova'dave 1968'de Helsinki'de yapılan toplantılar sonucu sap . tanabilmiştir. ABD'de ve Avrupa ülkelefinde zamanla uygulanmaya başlanan bu kurallar Good Manufacturing Practices (GMP İyi Üretim Uygulamalarıldiyeadlandırılır. Sürekli gelişen ilaç endüstrimizde de GMP kurallarına büyük oranda zaten uyulmaktaydı. Yeni yönetmeliğin zorunlu kıldığı belki ağır, ama kaçınılmaz olan bu üretim koşullarını, 1 Kasım 1985'den bu yana artık tüm ilaç üreticileri yerine getiriyor... Nedir GMP? GMP, personel seçiminden işyeri düzenine, temizligine ve donanımına; uygun hammadde kullanımından ambalaja kadar, jjaç üretiminin tüm aşamalarını kapsayan, çagdaş, ileri kurallar bütünüdür. Amaci nedir? Hangi ülkede üretilirse üretilsin, ilacın kalitesine tam güven kazandırmaktır. Hangi kuruluşlarda uygulanır? En büyüğünden en küçüğüne kadar, ilaç üreten bütün kuruluşlar, GMP kurallarını eksiksiz uygulamak zorundadır. Yaşamak ve gelişmek isteyen bir ilaç firması için, bu kurallardan kaçınmanın olanağı yoktur. GMP'den kaçınmakdemek, ilaç üretmekten vazgeçmek demektir. GMP'yi uygulamak ise, yenilikleri sürekli izlemek... Yeni yatırımlar yapmak demektir. mekolduğuna göre, en önemli öge, üretimde ulaşılmış en ileri teknolojiyi ve bilgileri kullanarak, "kalite'ninsağlanmasıdır. racak? Herşeyden önce, Türk ilacına uluslararası düzeyde güven kazandıracak Halkımızın sağlığına ve ülke ekonomisine sağlayacağı katkının.onuru ise, kazancımız olacak... GMP uygulaması Türk İlaç Endüstrisi'ne ne kazandı GMP'nin kapsadığı en önemli öge hangisidir? Amaç, ilaca duyulan güveni uluslararası düzeyde korumaİc ve güçlendir TÜRKİYE ILAC ENDUSTRISI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle