18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
fMHURÎYET/8 18 MART 1986 EComünist partisi kıınıbııalı 2 LGÜN CERRAHOĞLU 1ADRİD Bülent Ecevit, söyleşimizin ikinci bölümünde gerek ı ve Kuzey Avrupa sosyal demokrasileri ve gerekse Türk demoksi konulanndaki görüşlerini açıklıyor. Ecevit, her türlü partinin ütlenmesine serbestlik tamnması gerektiğini söylüyor. SHP ile ilgili vslerfni de açıklayan Bülent Ecevit'e sorular ve yanıtlar şöyle: Felipe Gonzales, tspanya AET'ye tam üyelik anlasmasını imzaladığı da "Bundan böyle bu ülkede asırlar boyu diktatörlukler doğurmuş olan yalruzlık ve gene ülkeyi sürekli yanlızlığa iten diktatörlukler kısırdöngüLinlmıştır" demişti. Sizce Türkiye'nin AET yaklasımı açısuıdan da bcnbir mantık yüriitülebUir mi? ;CEVtT Kuşkusuz, Avnıpa Topluluğu'na lam üye olduğumuz takJe, demokrasirniz çok önernli bir güvence kazanmış olacak. Ama sadece ırdan sağlanan bir güvenceye dayanmak, bence doğru olmaz. Onun bu. katkısı olur, büyük önemi vardır. Fakat Türkiye'de demokrasiyi sağı temellere kavuşturrnak için yapılması gerekenleri de yapmak gerekir. ksa şundan kaygı duyanm: 12 Eylül öncesinde, bildiğiniz gibi demokrabirtakım kurumlarla güvence altına alan bir anayasa vardı. Bu, Türk luraunu, özellikle "aydın" denen kesimleri, biraz kolayolığa alıştırd\. asd olsa anayasa var, anayasaJ kunımlann guvencesi var... Bağırasu Anaa Mahkemesi, özerk universiteler, basın ozgüriıigü vs. var" diye, demokiyi biraz rahata aldılar. Oysa, demokrasi, bir haklar, özgürlükler rejimi uğu kadar, en az o kadar, bir sorumluluk rejimidir de. Toplum olarak Ae kolaycılık alışkanhğımız olduğunu bıldiğım için, güvenceyi bir ölçüı ötesinde birtakım uluslararası dayanışmalarda aramaktan da kaçınmajerekli görürüm. Asıl önemli olan Türk toplumunun kendi içindeki, deıkrasiyi güçleştirici, engelleyici bazı etkenleri ortadan kaldırmamızdır. Cumhuriyet'le yaptıgı bir söyleside, tspanyol komünist liderlerden Sanjo Carrillo "Avrupa'da reformcu sosyalizmin olanaklarının sınırına vanıstır. Sosyalist ve sosyal dernokrat partilerin biı dönüşümüne şahit olktayız. Bn partiler geleneksel reformcu pozisyonlanm bir kenara bıra•ak, tutucu liberal burjuva partilerine dönüşmektedir. Solun ideolojisiı çöküşünü izliyoruz, attık" divordu. Siz, bu gönışe katriıvor musunuz? ECEV1T Bu görüşün doğru yanı da var, yanlış yaru da var. Şunu söylek istiyorum. Benim gördüğüm, Batı Avrupa'da sosyal demokrasi, iki klı şekilde uygulamyor. Bazı ülkelerde sosyal demokrasi, kapitalist dillin çerçevesi içinde binakun düzenlemeler, düzeltmeler yapmaya çalışır. Yani sosyal demokrasi, kapitalist düzenin çerçevesi içinde işliyor. Bazı r rupa ulkelerinde ise sosyal demokrasi, kendi düzenini kuruyor ve o dülin çerçevesi içinde, kapitalist kurumlan güdümlu olarak işletiyor. Carlo'nun söylediği, birinci kategori için, sanıyomm, bir ölçiide doğrudur. ülkelerde de zaten sosyal demokrasi çok güçlenememektedir. Güçlenip idara geldiği dönemlerde büe, istediği reformları, atılımları yeteri kadar pamamaktadır. Buna karşılık, ikinci kategoriyi, özellikle tskandinav ülleri temsil eder. Onlarda ise sosyal demokrasi çok başanlı ve kalıcı olıktadır. Bu birinci kategoriye örnek olarak hangi ölkeieıi veriyorsanuz? ECEVtT îzin verirseniz ömek vermeyeyim. Fakat bunu bir kusur olak da görmüyonım. O ülkelerin koşulları öyle getirmiş. Neden ömek vennek istemiyorsunıu? ECEVtT Vennek istemiyorum. Önemli olan, bir gerçeği saptamak. lkinkategoriyi en iyi temsil eden, en başanyla temsil eden partiler, tskandiıv ulkelerindeki sosyal demokrat partilerdir. tskandinav ülkeleri derken, hnda kendi kullandıkları deyimle kuzey ülkelerini kastediyorum. Çünkü zaman, Finlandiya ve tzlanda da girmiş oluyor. Bu beş kuzey ülkesinde, ıni tsveç'te Danimarka'da, Norveç'te, Finlandiya'da ve tzlanda'da eko>mik ve toplumsal düzenin ve siyasal rejimin çerçevesini, 1930'lardan bu ına, sosyal demokratlar kesin olarak belirlemişlerdir. Kapitalist kurumlaı ve pazar ekonomisine engel olmamışlardır; ama bunları sosyal demokranin kuralları ve çerçe\esi içinde yönlendirmiş ve kullanmışİardır. Cumhuriyet Halk Partisi içinde Italyan faşizminden ve Ahnan nazizminden Sızmalar ve önlem: CHP'nin bazı açık hava etkılenmiş kişüer vardı. Bunların yönlendirilmesinde bir tuzük tasansı hatoplantılarında, özellikle tutucu yörelerimizde, ben zırlanmış ve belü kademelerin onaylanndan geçerek, Ataturk'e kadar geltopluluğa konuşurken, bazı gruplar ilkin bana hararetle miş. Atatürk tasanyı dikkatle okumuş ve çok büyük tepki göstermiş. Çüntezahürat yapıyorlardı. Fakat bir süre sonra demokratik kü nazizmin, faşizmin etkilerini görmus tüzük tasla|mda. Ve yanında busolla hiç bağdaşmayacak bir takım Marksist veya eylemci lunan samimi arkadaşlarına bundan ne kadar üzüntü duyduğunu, hayal kınklığına uğradıgını ifade etmiş. O arada şunu söylemiş: "Beni anlamıyorsloganlar atıyorlardı. Bunun için DSP, herkesi kabul lar bnnlar" demiş; "Ben öyle bir Türkiye hayal ediyorum ki, eğer hâlâ etmiyor, demokratik sol çizgiye kesin bağhlığı şart saltanatı geri getinnek isleyenler varsa, onlar bile parti kurabilmelidirler" görüyor. SHP ise bu konuda tam tersine bir tutum demiş. Ataturk'e, 1930'larda, padişahçılıktan daha ters düşen bir akım olamazdı. Fakat onlann bile örgütlenmesi gerektiğini kabul ediyordu. izliyor, açık kapı politikası izliyor. "Yasalara göre parti Komünistlerin parti kurmalan yasaklanmakla komünizm ortadan kalküyesi olmaya hakkı bulunan herkes, isterse bizim maz. Tam tersine, en tehlikeli biçimini alır. Çünkü örtülü faaliyet gösterpartimize girebilir" diyor. Türkiye koşullarında böyle bir meye baslar; yeraltı faaliyeti göstermeye baslar, kendini başka türlü tanıtır; partiyle sosyal demokrasinin gelişebileceğine ben ve başka partilere sızmaya çahşır. inanmıyorum. Sosyal demokrat partUert sızar... SHP'nin yeri: Ben, SHP'ye baktığım zaman onun Sızaniar ne yapar? yerinı saptayamıyorum. Meclis grubunda, rejim ECEVtT Tabü ve onlann görüıitüsünü bulandınr. Bu, şu şekilde bibakımından MDP'nin daha sağmda pek çok SHP'li zim basımıza geliyordu: Bazı açık hava toplantılarımızda, özellikle tutucu milletvekili var. Ekonomi konusunda özal hükümetinin yörelerde, ben topluluğa konuşurken, bazı gruplar ilkin bana hararetle teuyguladığı politikaya ayrıntılar ve üslup dışmda karşı zahürat yapıyorlardı. Fakat bir muddet sonra demokratik solla hiç bağdaşmayacak birtakım Marksist veya eylemci sloganlar atıyorlardı. O zaman, çıkılmıyor. Rejimi demokratikleştirmenin yolu, halkın gözünde şöyle bir manzara oluşuyordu: Evvela lehimde tezahürat yapanayasadan geçer, ama böyle bir kampanyaya katılmak tıklan için halk, onlan, bizden kimseler olarak görüyordu, fakat sonra onistemiyorlar. lann ağzından duyduklan sloganlan da bize mal ediyordu. Bundan dolayı Ama sonra geriye döndük. ECEVtT O başka. Ama bu, toplumda bir birikim sağladı. O asamada Cumhunyet Halk Partisi tüm dikkatini, demokrasiyi kurmak ve geliştirmek üzerinde yoğunlaştırmıştı. Ama salt demokratikleşürilmeye yoğunlastınlması... Ve ekonominın modernleşlirilmesi... ECEVtT Evet, evet, ekonominin modemleştirilmesi, o da var. Dikkatler yalnız bunlara yoğunlaştınldığj zaman, yeterli sonuç ahnamadı ve demokrasirniz daha sonra kesintilerden, kısıntılardan kurtulamadı. Oriye baktığımda şunu düşünüriîm: Keşke biz, koşullar elverseydi de, demokratik sol hareketi, 195060 arasında başlatabilseydik; bir yeni sosyal düzen arayışı ile birlikte yürütebilseydik! O zaman 1960'tan sonraki kesintiler, kısıntılar belki de olmazdı diye düşünürüm. Ama bir varsayım, tabü... büyük zarar görüyorduk. Onun için, bu gibi deneyimlerin ışığında, Demokratik Sol Parti, örgütlenme ve kadrolaşma konusunda çok titizlik gösteriyor. Herkesi kabul etmiyor; demokratik sol çizgiye kesin bağlıhğı şart olarak görüyor. SHP ise bu konuda tam tersine bir tutum izliyor, açık kapı politikası izliyor. "Yasalara göre parti üyesi olmaya hakkı bulunan herkes isterse bizim partimize girebilir" diyor. Türkiye'nin koşullan içinde, böyle bir partiyle, sosyal demokrasinin gelişebileceğine ben inanmıyorum. Geçici bir dönem için dahi buieşmeyi dnşünmez misiniz? ECEVtT O iz bırakır. Bunlar militan gruplardır, aktivist gnıplardır, yönetimi ele abrlar... Hayır, ben geçici bir dönem için SHP ile birleşmekten söz ediyordum... Mllent Ecevifle Madrid'de söyleşi: MUST4FA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Bu da Vtfashingtoıfdan... Halk »eçsin ECEVİT Aksine. DSP'nin daha inandırıcı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkabilmesi için özellikle kunıluş ve örgütlenme döneminde bu titızliği göstermesi lazım. Yoksa bir kez tutarlıhğı bozuldu mu bir daha kolay düzeltilemez. Ben bunu DSP açısından sormamıstım. Sosyal demokrasinin Türkiye'de daha çok oy alabilmesi için... SHPDSP işbirUgi" Burada görüştügüm sosyalist olmayan siyasi gözlemciler dahil olmak üzere, Türkiye'deki demokratikleşme süreci ile ilgilenen hemen hcrkes. ncden DSP'nin SHP iie bir anlaşmaya v^ramadıgını sonıyor? Neden bu Türkiye'de mumkun olamıyor? 'ürkiye\e drnek Bunun sonucu da şudur: tsveç dışındaki kuzey Ulkelerinde sosyal demokttlar, çok nadir olarak tek başlanna iktidara gelirler. Finlandiya'da ve Daimarka'da tek başlanna iktidara geldikleri sanırım hiç görülmemiştir. Ya anlık hükümetlerinin başında, ya koalisyon hükümetlerinin başında veya >ürkan*Eeevit mutabakatı: Sağcı partilerin tazılan toplumla çok daha iç içe örgütlenmişlerdi. DSP, m geleneği kırmak istiyor. Benim Sayın Gürkan'la 1984'te mzı görüşmelerim olduğunda, bu denemenin mutlaka 'ürütülmesi gerektiğini söylemiştim; onun için eğer sosyal iemokratlar bir araya gelecekse, bu denemeyi yürütecek nr çatı altında bir araya gelmelerini telkin etmiştim. Ayrıca HP'nin, hem DSP ile hetn SODEP ile işbirliği ıramasını kabul etmemişti. Çünkü SODEP'te elitist çizgi :ok daha belirgindi. HP'nin ağırhğı Meclis grubundaydı. Ve o grubun önemli bir kesimi de bir hayli sağdaydı. Özellikle rejim anlayışı bakımmdan sağdaydı. Demokratik sol hareketin önerisi şu oldu: Seçime kadar bekleyelim. Herkes kendini kanıtlasın ve uygun koşullar altında, tutarlı bir şekilde bir araya gelinsin! KoMttnist partisi: Komünist partisi dahil her türlü oartinin serbest bırakılması gerekir. Başka türlü demokrasi olmaz. içinde, iktidara ortak olurlar. Ama, sendikal hareketle işbirliği yaparak, sosyal iemokrat çerçeveyi öyle sağlam bir biçimde oturtmuşlardır ki, azınhk hükümetlerinde, koalisyon hükumetlerinde yer alırken bile, hatta muhalefetteyken bile, sosyal demokrasinin sUrekliliğini güvence altına alrnışlardır. tsveç'te genellikle sosyal demokratlar tek başına, yeterli veya yeterliye yakın çoğunlukla iktidar olabilmişlerdir. Ama bildiğiniz gibi, son zamanlarda 6 yıl kadar ıktidardan uzak kalmışlardı. Fakat o yıllarda muhafazakârlar kurulu düzenden bir tuğla bile sökememişlerdir. Son iktidar döneminde ise Olof Palme ve Isveç Sosyal Demokrat Partisi, sosyal demokrasi)! yozlaştırmak şöyle dursun, sosyal demokrasiyi bir aşama daha öteye götürme yolunda, ekonomik demokrasi ile butünleştirme yolunda, önemli adımlar atmaya başlamışlardır. Anladıgım kadanyla siz Türkiye'de sosyal demokrasiye ömek olarak, tskandinav sosyal demokrasisini alıyorsunuz, öyle mi? ECEVtT Evet, ancak şunu hatırda tutmak gerekir. Her ülkenin kendine özgü birtakım koşulları vardır ve o koşullara göre kendi sistemini, kendi sosyal demokrasisini oluşturması gerekir. .Ama doğrultu ve ilkeler bakımından, yöntem bakımından, kuzey sosyal demokrasileri, başanları açısından da Türkiye'ye örnek olmalıdır bence. Bizim Isveç'le De kadar benzer yanımu olabilir? Örnegin tspanya ile Türkiye'ye baktıgınızda, pek çok benzer noktalar bulabiliyorsunuz ama tsveç'le biraz güç. Ornegin İspanya'da bir militarist gdenek var. tsveç'te boyle bir gelenekten söz edebilir miyiz? ECEVİT Ama bir ara tsveç bir hayli militaristmiş. tsveç bayağı istilacı devletmiş bir ara. Koskox:a Rusya'yı kasıp kavurmuş. Benim vannak istediğim soru şu aslında. Güney Avnıpa sosyal demokrallannın en büyük sonınu şimdi, ideoloji ile pragmatizm arasındaki sının çizmek olarak ortaya çıkıyor. tdeoloji nerede bitiyor, pragmatizm nerede basbyor. Siz bu sının Türkiye için... ECEVtT O sırurı iyi çizmek, sosyal demokrat olsun olmasın, herkes için, her parti için ve her toplum için zaten gereklidir. Sadece kurallara, teorilere bağlanıhrsa, uygulamada tökezlenilir elbette. Iskandinavlarda da pragmatizm çok önemli bir etkendir. Sosyal demokrat felsefelerini o pragmaıik davraruşlar ve uygulamalarla iç içe geliştirmişlerdir. Kendilerine özgü bir sosyal demokrat felsefeleri vardır. O felsefe ile, Marksist kökenlerden, daha geçen yüzyıhn sonlarından itibaren kopmaya baslamışlardır. Anlaşılan Güney Avrupa sosyalizmi sizi pek fazla ilgilendirmiyor. Fakat bu konuyu kapatmadan once, bir soru daha sormak istiyorum: Portekiz ve ozellikle tspanyol sosy alisüeri önceliği ekonomiyi modemleştinneye ve demokrasiyi yerleştirmeye verdiler. Sizce Türkiye açısından da benzerr' bir yaklaşım. ilginç olmaz mı? HATIRA RESMİ Bülent Ecevit, Madrid'de gittiği Corral de La Moreria Kulübü'nde izlediği ünlü Flamenco dansçısı Bianco del Rey ile daha sonra bir hatıra resmi çektirdi. Fotoğrafta (soldan sağa ) arkadaşımız Mlgün Cerrahoğlu, Bianco del Rey ve Bülent Ecevit. ECEVtT Birlik başka, işbirliği başka... Isbüiiği... ECEVtT Örneğin, Demokratik Sol Parti, Sosyaldemokrat Halkçı Parti'ye anayasa değişiküği konusunda işbirliği teklif etti. Konuyu, yani bir ulusal uzlaşmaya dayanan anayasa konusunu, DYP ortaya atmıştı. Ve DSP Genel Başkanı olan eşim, ziyaret etti kendilerini ve bu işbirliğine hazır olduğunu söyledi. Arkasından Sosyaldemokrat Halkçı Partisi'ni ziyaret etti ve önümüzdeki seçimlere, sağlı sollu, demokrasiyi benimsemiş partilerin, ortak bir anayasa platformu ile gitmesi için işbirliği onerdi sayın Gürkan'a ve sayın Inonü'ye... Fakat ne "evet" ne "havır" dediler görüşme sırasında; ama sonradan başında yayımlanan bilgilerden öğrendik ki, meğer daha eşimle göruşmeden önce, yetkili kurullarında bir işbirliğine girmeme karan almışlar. Bundan sonra gidip bazı anayasa değişiklikleri konusunda Anavatan Partisi'yle işbirliği arayacaklanm soylediler. Yani işbirliği çağnsı DSP'den geldi, fakat SHP tarafından reddedildi. Bu, aslında şunu gösteriyor: Sosyaldemokrat Halkçı Parti, rejim konusunda atacağı adımlarda çok çekingen ve fazlasıyla dikkatli davranmaktadır. Birleşme konusuna gelince, Demokratik Sol Parti'nin kuruluş biçimi çok farkU. Şimdiye kadar Türkiye'de tüm partüer çatıdan kuruünuştu. Oysa bir sosyal demokrat partinin doğal oluşma süreci temelden yukarıya doğrudur; halktan başlar. Bizde üstelik, tarihimiz boyunca halkın yönetüne katılması, yönetimi dolaylı olarak bile etkilemesi, hep engellenmiştir. Halkın yönetime bir olçüde ağırhğmı koyabildiği tek dönem, 195060 arası ocaklı, bucaklı dönemdir. Çunkü o zaman partüer bütun köylerde, mahallelerde ögrütlenirlerdi ve halk o yoldan yönetime ağırlığım koyabilirdi. Onun dışmda halk hep yönetimden uzak tutulmuştur. Demokratik Sol Parti bu geleneği kırmak amacıyla kuruldu ve temelden oluşturulmaya başladı. Buna karsılık Sosyaldemokrat Halkçı Parti, askeri yönetim döneminde tamamen çatı örgütleri olarak kurulan panilerin birleşmesinden doğmuştur. Öte yandan halkın yönetimden dışlanmasıyla bağlantıb olarak Türkiye'nin bir elitist geleneği var. Sosyaldemokrat Halkçı Parti, bu elitist koşullanmalar kınlmadıkça demokrasinin sağlam biçimde yerine oturamayacağına, kalıa olamayacağina ve gerçek bir sosyal demokrasi oluşturulamayacağına inanıyor. Eğer ocaklar kapatılmasaydı, o sorunlar kendiliğinden aşılabilirdj. Ama ocaklar kapatıldı, partilerin toplumla organik bağlantılan koptu ve ondan sonra CHP herhangi bir toplumsal örgutlenmeye dayanmayan bir sosyal demokrat parti olmak durumuna geldi. Bunun bir sonucu şu oldu: 1977 seçimlerinde, ben inanıyorum ki, CHP işçüerin en az yüzde 80'inin, belki yüzde 90'ının oyunu almıştır. Hem DtSK'e hem deTürktş'e bağlı işçilerin... Ama Türktş'in yonetiminde de DtSK'in yönetiminde de demokratik sol çizgi egemen değildi. Yani işçi örgütleriyle bir doğrultu bağlantısı bile kuramamıştı. Çünku yapısı ve geçmişten gelen bazı koşullanmalan buna engeldi. Sağcı panilerden bazılan toplumla çok daha iç içe örgütlenmişlerdi. Bu geleneği de kırmak istiyor Demokratik Sol Parti. Benim daha önceleri, yani 1984'te Sayın Gürkan'la bazı görüşmelerim olduğunda, bu denemenin mutlaka yürütülmesi gerektiğini, sürdürülmesi gerektiğini söylemiştim; onun için, eğer sosyal demokratlar bir araya geleceklerse, bu denemeyi yürütecek bir çatı altında bir araya gelmelerini telkin etmiştim. Eşimi ziyaret ettiğinde, o da bunun zamamnın ve şeklinin iyi belüienmesi üstündeki titizliğini belirtmişti. Ayrıca, Halkçı Pani'nin hem Demokratik Sol Parti ile, hem Sosyal Demokrasi Partisi ile işbirliği aramasını kabul etmemişti. Çunkü Sosyal Demokrasi Partisi'nde yani eski SODEP'de elitist çizgi çok daha belirgindi. Buna karsılık Halkçı Parti'nin ağırlığı Meclis grubundaydı ve o grubun önemli bir kesimi de bir hayli sağdaydı. Özellikle rejim anlayışı bakımından sağdaydı. Onun için demokratik sol hareketin önerisi şu oldu: Seçime kadar bekleyelim; herkes kendini kanıtlasın ve en uygun koşullar altında, tutarlı biçimde bir araya gelinsin! Öte yandan başka ülkelerde, aynı derecede önem taşımayabilir, ama Türkiye'de bir sosyal demokrat partinin yapısal tatarlıhği, kadro tutarlılığı, çok önemlidir. Önemli oluşunun da somut bir nedeni var: Türkiye'de Marksist sosyalistlerin veya komünistlerin kendi partilerini kurabilmeleri önünde birtakım ciddi engeller var. Bence bu engelleri aşmaları için çaba göstermeleri gerekir, ama bazılan o çabayı göstermek yerine, işin kolayını seçiyorlar ve bazı kurulu partilere sızmak istiyorlar... Siz komünist partinin serbest bırakılmasından yana mısınız? ECEVtT Tabü, her turlu partinin serbest bırakılması gerekir. Başka türlü demokrasi olmaz. Size bu açıdan, ilginç bir olayı anlatayım. 1930'larda ECEVtT Demokrasiye inanıyorsak, halka inanacağız. Seçime gelindiğinde halk iki partiye bakacak ve karannı verecek. "Halk anlamaz" diyenler varsa, onlar demokrat değiller demektir. Türkiye'de bugün büyük bir sosyal demokrat potansiyel var, ama bunda SHP'nin en kuçük bir katkısı yok. Bu evvelce oluşmuş bir potansiyel; aynca son 6 yıldır uygulanan ekonomik ve sosyal politikaların toplumda uyandırdığı tepki de sosyal demokrat birikime daha büyük bir guç katmıştır. Yani bu SHP'nin eseri değil. O halde seçime doğru vatandaşlar bakacaklar ve seçimlerini yapacaklar. Nitekim sağdaki seçmen bunu 1960'larda yaptı. Sağ seçmene guveniyoruz da, sol seçmene niye güvenmiyoruz? "Sosyal demokrasiyi yalnız biz temsil ediyoruz, seçimi halk yapamaz" demek hakkını kim kendinde görebilir? Bunun takdiri halka bırakılmalıdır. Kaldı ki ben Sosyaldemokrat Halkçı Parti'ye baktığım zaman onun yerini saptayamıyorum. Örneğin parlamento grubunda, rejim bakımından Milliyetçi Demokrasi Panisi'nin daha sağında pek çok SHP'li milletvekili var. Ekonomi konusunda Özal hükümetinin uyguladığı politikaya SHP, ayrıntılar ve üslup dısında karşı çıkmak büe istemiyor, rejimi demokratikleştirebilmenin yolu, anayasa kampanyasından geçer, ama öyle bir kampanyaya katılmak istemiyor. Bir yandan da sosyal demokrasiyi hor gören, bir araç gibi kullanmak isteyen kimseler dahi uye olmak isterse, onlara da kapısını açıyor... Dört Amerikalı senatörle iki milletvekilinin. 1984 martında Orhan Apaydın'm durutnu ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Kenan Evmn'e bir metctup gönderdiklerini o zamanlar duymuştuk. Şimdi, mektubun imzaiı metni elime geçti. Daha başka belgeler de. "insan Haklan Gözlemcilermin Kongre Mensubu Oostfan"(Congressional Friend of Human Bights Monitors) adlı derneğin üyeleri senatör Dave Durenberger, Claibome Pell, Mark Hatfield, Daniem Patrick Moynihan, milletvekili Tony Hall, James Jeffords 15 Mart I984tarihli mektuplarında şöyle demişler. "Sayın Kenan Evren, Türkiye Cumhurbaşkanı Ankara ' Sayın Başkan, Bu mektubu, halen Türkiye'de Metris Cezaevinde bulunan Ortıan Apaydın hakkındaki kaygılanmızı dite getırmek için yazıyoruz. İnsan Haklan Göztemcılerimn Kongre Mensubu Dost/an Amerifca Birleşik Devletlen Partamentosunun ve Senatosunun 104 üyesinden olusan bir gruptur Amacı, dunyanın her tarafmda insan haklan gözlemcilehni ve onlann çalışmalannı desteklemektır. Öğrendiğimıze göre Istanbul Barosu Başkanı Bay Orhan Apaydm 14 Kasım 1983 tarihinde, Türkiye Banş Derneği'nin diğer üyeleriyle birlikte 5 yıl ağır iş cezasına mahkum olmuş. Yine öğrendiğimize göre, Türkiye Barış Derneği 1975 Heisinki Sonuç Belgesine uyularak yasalara göre kurulan bir silahsızlanma ve insan haklan grubu imış. Biz, Bay Apaydın'ın geçmişte diğer Turk siyasal tutuklulannın savunulması yolundakı çabalannı destekliyor, Türkiye'nin de imzalayan devlet olarak benimsediğı Heisinki Sonuç Belgesi'nı gözlemesi hakkına saygı duyuyoruz. Saygılanmızla sizden Bay Apaydm için müdahalede bulunmanızt ve kendisinin koşulsuz salrverilmesını nca ediyoruz. Bay Apaydın'ın sağlık durumu pek iyi olmadığı için, Türk hükümetince yapılacak insancıl bir jest, insan Haklan Gözlemçileri'nin Kongre Mensubu Oyeleri'nce büyük memnunlukla karşılanaçaktır. Saygılanmızla (İmzalar)" Amerikan Kongresi Parlamentosu'ndan, aralarında Howard Afe/pe, Mel Levine, Michael Barnes, Robert Garcıa, Edward Feigan, Gus Yafron, Don Edvards, Tony Hall, Jerry Petersoriun da bulunduğu 52 parlamenter. 2 Ekım 1984'te Başbakan Turgut ÖzaPa yazdıkları mektupta bir yerde şöyle derler: "... Bundan önçekı mektubumuzda da bildiğiniz gibi, özellikle kanserden acı çeken Mahmut Dıkerdem ile kalp hastası olan ve birböbreği de işiemeyen Orhan Apaydm için kaygı duymaktayız. Yalnız insancıl nodenler bile bu iki kışinin gersği gibi bakılabilmeleh için salrvehlmelerini gerektirmektedir. Banş Derneği'nin bütün üyelehnin salıverilmeleh bizim çok sevınçle karşılayacağımız bir seyın Türkiye'nin insan haklan konusunda ileriediğınin yeni bir kanrth oiaçaktır. Bizim için büyük bir endışe kaynağı olan bu konuya gösterdiğiniz.... ilgtden dolayı çok teşekkür ederiz... " Bu mektuplara, Dtşışleri Bakanlıgt'nın yönergesiyle olacak, VVashington Büyükelçisi Şukrü Elekdağ yanıt verir. Elekdağm Mel Levin'e yolladıgı 3 Mayıs 1984 gunlu yanrtia şunlar var: "Sayın Kongre uyesı, Cumhurbaşkanı Kenan Evrerfe ve Başbakan Turgut ÖzaTa "Turk Banş Dernegi" diye anılan dernek hakkında sizi mektup yazmaya yönelten kaygılar dolayısryle, aşağıda vereceğim bilgileri yarartı bulacağmızı sanıyorum. Bu bilgiler, bu davanın ne gibi koşullar içinde oluştuğunu ve Turk adatet sıstemince sanıklara ne gibi güvence sağlandığını anlamanıza yardım edecektir. Türkiye son zamanlarda parlamenter demokrasiye dönmüştür. 1983 kasım ayında ve 1984 mart ayında yapılan ulusal ve yerel seçimler sukunet içinde geçmiştir... ...."Türkiye Barış Derneği" üyelerinin davasma gelince: mahkemelerce bakılan öbür davalarda olduğu gibi bu davada da hükümetin sonuç hakkında yorum yapması doğru olmaz Bununla birlikte. "Barış Derneği" davasında Askeri Mahkeme'nin Yargıtay usulüne aıt kurallann uygulanmasına engel olduğu yolundaki ifadelerinizin aksine olarak, Yargıtay işlemlerine başlanılmıştır Ve halen verilen karar Askeri Yargıtay'da inc&lenmektBdir Burada benim söyleyebileceğim tek şey, kovuşturmanm yürürlüktekı yasatann çığnenmiş olması dolayısıyla başlatıldığıdır. Mektubunuzda Orhan Apaydın'ın ve Mahmut Dikerdem'in ağır iş cezasına Türkiye'de böyle bir ceza yok çarptırıldığından söz ediyor ve insan haklannm savunuculuklarını yapmış olmalan dolayısıyle, insancıl düşüncelene salıverilmelerini istıyorsunuz. Ancak bunu isterken, kendileri aleyhine yöneltilen suçlamalara, hangi koşullar içinde ve neden suçlandıklarına ve masum mu, suçlu mu olup olmadıklarma herhangi bir atıfta bulunmuyorsunuz Bu nedenle "Türk Banş Derneği"m'n uyelerının derhal ve koşulsuz salıverilmelerini istemenize şaşmaktan insan kendismi alamıyor. \\ Amenkada olduğu gibi, Türkiye'de de bir mahkeme karan, kesin hör küm haline gelip kesınleşinceye dek, Yargıtay'ın tüm yollarına başvurulabilir. . Bay Orhan Apaydın'ın böbrek rahatsızlığı geçırdiğı teşhis edılir edilmez kendısı 23 Aralık 1983 tarihinde İstanbul'da Bayrampaşa Hastanesi'ne kaldınlmıştr Rahatsızlığının başanlı tedavısinden sonra da şimdi hastanede nekahat devresını geçırmektedır. Keza, Bay Dıkerdem de, aynı biçimde İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesı'nde doktor bakımı ve denetimı altındadır. Bu çeşit uygulamanın öteden beri Türk hükümetlerinin insancıl endisesi sonucu olduğunu vurgulamaya gerek görmüyorum. Türklerin, yasalann koyduğu kurallara ve ılkelere bağlılık konusunda Amenkalılardan geri olmadıklannı sıze temin edenm. Doğruluk ve dürüstlük duygularmıza başvurarak, bu konuda hemen sonuçlara varmamanızı ve Türk adaletmm sonuna dek ışlemesini beklemenizi sizden rıca ederim. Bu mektubumun size ve öbür meslektaşlarınıza konu ile ilgili gerçeklerin anlaşılması konusunda yardımcı olacağmı umarım. Saygılanmla. Sükrü Elekdağ, Türkiye Cumhurıyetı Büyükelçisi"{\mza) 'Soykırım Raporu' gündemde (Baştarafi I. Sayfada) gündem maddesi olarak yer alıyor. Ancak, "Türk yanlısı" Avrupalı milletvekilleri tarafından verilen değişiklik önergelerinin sayısı 150'den fazla ve bu yüzden önergelerin tercüme işlemlerinin halledilmesi için konunun bir sonraki toplantıya sarknılması uzak bir ihtimaJ değil. Parlamento Siyasi Komisyonu'nun bir sonraki oturumu ise, büyük bir "tesadüf eseri", "Ermeni Soykırımını Anma G ü n ü " olarak kutlanan 24 Nisan'a rasthyor. Bu toplantı, Ispanya'nın Kanarya Adalannda gerçekleştirilecek. Türk dış politikasımn son bir yıldakı ön önemli "başagnlanndan" birini oluşturan "Ermeni raporunun", Avrupa Parlamentosu'ndan geçip geçmeyecegı hâlâ ortada. Ankara'run genel yaklaşımı, "Vandemeulebroucke tasansının" Avrupa Parkmentosu Genel Kurulu'na gitmeden siyasi komisyon toplantısında reddedilmesi şeklinde. Nitekim, Türk tarafının yürüttüğü kulis faaliyetleri sonucıında, komisyonun ocak ayında yapılan toplantısında, raporun hazırlayıcısı Belçikah parlamenter Jaak Vandemeulebroucke, metni, Sovyetler Birliği ve İran'daki Ermenilerin durumuyla da genişletmekle görevlendirildi. Bir "zaman kazanma" taktiği olan bu yaklaşımdan sonra, ikinci zaman kazanma taktiği de, siyasi komisyondaki "Türk yanlısı" parlamenterlerin, çok sayıda değişiklik önergesi vermesi. Bu arada, pazar günü Fransız seçimlerinin gerçekleşmesinden sonra, bugün ve yann yapılacak komisyon oturumlannda, bazı Fransız üyelerin oylama yapılması durumunda, seçim kaygılarından uzaklaşmalan nedeniyle, V'andemeulebroucke tasarısı aleyhinde oy vermeleri de mümkün. Bütün bu gelişmeleri göz önüne alan siyasi değerlendirmecilere göre, Turkiye'yi çok zor durumda bırakabilecek "Ermeni raporunun" Avrupa Parlamentosu'ndaki "kabul edilebilirtik şansı" gittikçe azalmakta. Platform vok Yani kısacası üzerinde buluşabileceginiz hiçbir plalform göremiyorsunuz? ECEVİT Platform, anayasa olabüirdi; rejim konusu olabüirdi; o platforma gelmeyi kendileri reddettiler. Bir de Sayın Ecevit, herktsin merak ettigi bir soru var sanıyorum. Bülent Ecevil nerede bitiyor, Rahsan Ecevit nerede başlıyor? ECEVTT Biz bir kere çok erken evlendik. Yirmi yaşında yoktuk evlendiğimizde. Gençlik çağının bütün yaşam güçlüklerini birlikte yaşayıp aştık. Yaşamım boyunca da eşim bana çok yardımcı oldu. Örneğin eski bazı alışkanlıklanru ve yapısal sonınlanru çözemedüğim, asamadığım için Cumhuriyet Halk Partisi'ne yaptıramadığım bazı şeyler vardı. Evvela partiye yaptırmak istedim onlan. Partiden direnç gelince, eşim üstlendi. Bunu özetleyebilirim: Başanlı sosyal demokrat paniler, tabii hepsini yakından bilmiyonım, fakat özellikle Iskandinav, Aiman, Avusturya sosyal demokrat partileri, sosyal çalışmaya, en az siyasal çalışma kadar önem verirler. Fakat ben Cumhuriyet Halk Partisi'ni bir turlü sosyal çalışmaya yöneltemedim. Bu sosyal çalışma, tabii, derneklerin sosyal yardımı gibi bir çalışma değil. Topİumdaki üretim potansiyelini harekete gecirecek, halkı siyasete de yansıyabilecek bir biçimde örgütleyebilecek sosyal çahşmalar... Ben partiye bunları yaptıramayınca, eşim bu işi Üstlendi ve epey başanlı da oldu. Sonra tabii araya 12 Eylül girdi ve tabii o çalışma orada sona erdi... Ama o vesileyle, eşim, temelden örgütlenme konusunda büyük deneyim kazandı. Şimdi de ben, aktif siyasete ve örgutlenmeye kanşraaksızın, ona yardıma olmaya çalışıyorum. Sanınm, biri nerede bitiyor, öbürü nerede başlıyor diye sınır çizmek, hem çok zor hem de zaten gereksiz. Bazı evliliklerde ve işbirliklerinde bu sınır olmayabüir de... O zaman seçmen, Bülent Ecevit'e ya da Rahsan Ecevit'e degil, "Ecevitler'e" oy verip vermemek konusunda karar verecek... ECEVTT Hayır, bence Türk seçmeninin önce kendine oy vermesi lazım. Bir sosyal demokrat hareketin veya demokratik sol hareketin başansı, eğer belirli kişilerin başta olmasına fazlasıyla bağımlı ise, o hareket henüz olgunlaşmamış demektir. Bunu daha somut bir şekilde anlatayım. Benim uzerimdeki aktif siyaset yasağının kalkması için daha 7 yıl kadar zaman var. Eğer bu 7 yılın sonunda Türkiye'deki demokratik sol hareket, hâlâ, bana veya eşime yani herhangi bir "Ecevit"e ihtiyaç duyuruyor ise ikimiz de kendimizi yenik düşmüş sayarız. Eşimin de yapmak istediği, halkın kendine güvenini pekiştirmek ve kişilere fazla muhtaç olmaksızın, kendi dayanışmasıyla, hareketin yürütulebilir hale gelmesine katkıda bulunmak. Tabii, her ülkede ve her siyasal herekette liderin önemi vardır. .Ama bir sosyal demokrat harekette bu önemin çok ağırlık taşımaması gerekir. Aksi halde, önder kişi saf dışı bırakıldığı zaman, hareket de darmadağın olur veya durur. Katar'dan Demokrasiyi yerleştirmek ECEVTT Tabii bu her ülkenin koşullanna, içinden geldiği tarihsel surece göre değişebiür. tspanya ve Portekiz halkları, çok uzun yıllar koyu faşist ve totah'ter yönetimler altında yaşamışlardır. Dolayısıyla bu toplumların, salt demokratikleşmeye ağırlık vermeleri kanımca doğaldır. Ama Türkiye'nin o bakundan koşullan farklıdır. Bir kere Türkiye'de, çok mütevazi bir biçimde de olsa, demokratikleşme yolunda ilk adımlar bundan 110 yıl önce başlamıştır. tspanya'da da öyle aslında. ECEVİT Evet, fakat cumhuriyet döneminde de Atatürk devrimlerinin bütün unsurlan Türk toplumunu demokrasiye hazırlamaya yönelikti. Yani, Türk toplumunun demokrasiye geçişini engelleyici değil, tam tersine, kolaylastıncı, demokrasi için yol açıcı reformlardı. O bakımdan, toplum çok panili rejime geçtiğimizde demokrasiyi doğal karşılayacak hale gehnişti. Öte yandan Türk toplumunda soyluluk geleneği yoktu;" Batıh anlamda feodalizm yoktu; Batıdaki anlamda serflik, kölelik yoktu; daha eşitlikçi bir gelenek içinde bulunuyordu. Bu da, demokrasiye geçiş bakımından, bir kolayhk sağlıyordu. Aynca sizin Portekiz ve İspanya'da değindiğiniz aşamayı biz 1950 ve 1960 arasında geçırdik. (Baştarafi 1. Sayfada) yaptı. Konuk bakan bugün Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafmdan kabul edilecek. Görüşmede özel temsilcinin Katar Devlet Başkanı El Thani'nin İranIrak savaşını konu alan özel bir mesajını Cumhurbaşkanı Evren'e üetmesi bekleniyor. Dışişleri Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamada, Katar Devlet Bakanı'nın bölgedeki son gelişmeler üzerinde gorüş teatisinde bulunacağı bildirildi. Bununla birlikte diplomatik kaynaklar(Bajtanfi 1. Sayfada) dan sağlanan bilgiler, Katar'ın mezrasında, sayıiarı henüz belir savaşın durdurulması amacıyla ienemeyen bolucu çete mensup Türkiye'nin ağırlığım koyması lan tarafmdan pusuya düşürül istegiyle özel temsüciyi Ankara'düler.' Erlerden Kadir Özmen ya gönderdiği yolunda. (22), Mebraet Pırlar (22), Necip Bu çerçevede, Katar'ın, özel Oral (21) olay yerinde, Alaattin temsilci göndermesinin gerisinde Ekmekçi (22) ise Diyarbakır Tıp İran'ın son zamanlarda Körfez Fakültesi'ne kaldırıhrkeri yolda ülkelerinin ucuz fiyatla petrol saöldü. tışını engellemek amacıyla petrol Konu ile ilgili olarak bir açık tankerlerini bombalamasının yalama yapan Adıyaman Vali Yar rattığı 'rahatsulığın" yattığı bildımcısı Müfıt Yavuz. çete men diriliyor. suplanrun ıjzun menzilli silah Eski tablolannız, tuğralı kullandıklarının belirlendiğini söyledi, bölgede komando ve gügümüşleriniz ve el venlik güçleri tarafmdan çok yazma eserleriniz için yönlü operasyonlara başlanıldıTroy 140 79 36 ğını belirtti. Dört şehit
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle