23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHVRİYET/2 OIAYLAR VE GÖRÜŞLKK vergldlr. Beyaz ırkın içinde de en Ustünii "An ırk"tır. Bu ırk içinde ise en ari olanlar "Gernıenler"dir. Aşagı ırklar, işle "bu efendilerinin ayaklan dibinde suriinmeye, sonsuza degin yargılıdırlar." Gobineau, ırklar arasındaki uzlasmaya kesinlikle karşı çıkmaktadır. Ona göre barış durumu, ancak "üstün ırkın yo/laşması ve böylece ırk ayrımının ortadan kalkması (vc dolayısıyle) insanlık tarihinin canlandırıeı ilkesinin yok olmasıyla" sağlanır. Ne var ki, o zaman da bu; "insanların tıpkı bir koyun ya da sığır sürüsü gibi bir mutluluk (barış) içinde yaşamaları" demektir. E. Cassirer, bu iki kuramcının genelde yanlış yorumlandığını kimi yerde savunursa da, özellikle Gobineau için: "... O, dolaylı bir şckilde de (olsa), 'totalitor devlet ideolojisi'ni hazırlamakta en çok kalkıda bulunmuş diişünürler arasına girmektedir, (Çünkü) daha sonraki totaliter devlet görüşlerine giden yolu açan, bu 'ırk totaliterciligi' olmuştur" ka nısını ileri sürmektcn de kendini alamaz. YENİ TEKNtK 19. yüzyılın sonlarına doğru iyice kök salan bu düşün tohıımlarının, 20. yüzyılda üıün verebilnıeleri için gereken öteki öğelerin de bu yüzyılda büyük aşamalar geçirip gcliştikleri görülür. Bunlardan biri, yukarıki savları, kuramları "eyleme" geçirmek için gerekli araçlaıı yapacak olan "yeni teknik"ti. Son yüzyılın ikinci çeyreğinde büyük bir sıçrama yapan tekniğin bu konudaki etkisini Cassirer, "katalizöre benzetip şöyle yorumlar: "... Bu yeni teknik tüm (epkileri hızlandırıp, ortaya konan düşüncelere tam etkinlik ka/andırmıştır." Yukarıda sözünii ettiğimi/ öğelerden en etkilisini de 2500 yıl öncc, çoğunluğu köniür işçısı olan Akhaınai kenti halkının yakarışlarında belirtilen güç olıış tıırmaktadır. Aristofanes'in geı çeği gören bu emekçileri, tüm Atika halkına şöyle sesleniyorlardı: "savaşlardan yalnızca birkaç kodaman (parababası) yararlanmakladır." Anamalcı kesimde 2500 yıl sonra da ilke yönünden bir değişiklik olmadığı, Carlyle ile Gobineau'nun savlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı en iyi biçimde planlamalarıyla belirlenmiştir. Bu plan gereğince, Almanya'nın ünlü Krupp tekeli, öteki işbirlikçileriyle birlikte "gökyüzünde onlar için seçilmiş lider Hitler'e" her türlü desteği sağlamıştır. Böylece, 1930'ların başında silah işinden hiç kâr etmediği için pek şikâyetçi olan Krupp, bu "kahraman" sayesinde 193339 yılları arasında 380 milyon markı kasalarma dolduruvermişti. (2) Anamalcı yönetimindeki cmek ve yeni teknik ile üretilenlerin, Gobineau'nun ırkçılığına bürünmilş Carlyle kahramanının bııyruğuna sunulmasıyla, İkinci Dünya Savaşı cehennemi yaratıldı; "Şişman Adam"la da bu cehenııem en korkunç boyutuna ulaştırıldı. Barış yandaşlan, barışsever güçler, bütün bu olanların hangi tarihseltoplumsal koşulların ve yasaların zorunlu sonucu olduğunun bilincindedir. Bu yüzden " b a n ş " kavramının içeriği üzerinde geniş kapsamlı tartışnıalar, yıllar öncesinden başlatıldı. Banşın artık yalnızca "savaşın yokluftu" olarak algılanınasına barış bilimcilcri, araştırıcıları ve yandaşlan karşı çıkmaktadır. Uzmanlar bu tür barış için "olumsuz barış" tanımını kullanmaktadır. Banşın, "sadece savaşın simgclediği şiddet tiirünün değil, onunla birlikte yapısal şiddetin, yani (toplumun oluşuıııundan kaynaklanan) toplıımsal adaletsizligin de ortadan kaldırılmasına baglı oldugıı" (3) kesin bir gcrçek olarak ortaya konnıuştur. Böylece, "bireysel ve yapısal şiddetin" ortadan kaldırıldığı durumlar, "olıımlu barış" deyimiyle tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, BM'ye üye 160 ülkenin büyük çoğunluğu barış içindedir diyebilir miyi/? Hayır. Çünkü, özellikle az gelişmiş veya gelişmekıe olan pek çok ülke halkı, birbirleriyle çatışma içinde olraasalar bile, tam bir "olumsuz barış" ortamında yaşamaktadır. Bu ülkelerde "bireysel ve yapısal şiddetin baskısı öyledir ki, çoğunda dünya barış güçleriyle işbirliği yapmak, bu yolda örgütlenmek, etkinliklerde bulunmak" suçtur. Nüklecr denemelere, silahlanmaya, kıtalararası füzelere, ırk ayrımına baş kaldıran eylemlerle dünya politikasını protesto etmek, bu gibi ülkelerde, ancak iktidarların bileceği, karar vereceği bir tutumdur. Kendi ülke sorunları için bile halkı depolitize etmeyi planlayan bu "doğuştan yetenekli" yöneticilerin, bu tür etkinliklere izin vermesi, uyguladıklan düzene ters düşer. Çünkü onlar, benimsedikleri "düzeni yıllar yılı görece barış ile özdeş" görme yanılgısı içindedirler. Dolayısıyla görece barışa (olumsuz barışa) da karşı olanböyle eylemlerde bulunmak, barış örgütleri kurmak, bu yönclicilcre göre, ülkedeki kurulu düzeni yıkmaya yönelik en ağır suç sayılır. Oysa BM Genel Kurulu, 39/10 sayılı bildiride, 1986 yılı barış çalışmalannda, resmi olmayan kuruluş ve örgütlerc (yani, hükümet dışı kuruluş ve örgütlere), dahası, bireyse' etkinliklere gcniş yer vermiştir. Bütün olumsuz tutumlara karşın, hiç olmazsa, 1986'nın savaş kıskırtıcılarının degil, banş için savaşım verenlehn yılı olmasını yürekten diler, bu yolda yaşamlarını veya özgürlüklerini yitirenler için de saygılanmızı belirtiriz. (1) Ernsl Cassirer, Drvlrl K.fsanrsl, Çev N. Araı. Carlyle vc Gobineaıı ik' ılgıli ulın alar bu kitapıandır. (v l'W 251) (2) Gün, Marı 85, sayı I, s. 14 (3) Barıj KID va/dılar (izdilcr. Dcr. H. derKer, s. 17, Banş Bilimi; s. 45, Bans vc Sanaı. 15 MART 1986 Barış Yılında Olumsuz Barış!.. BM'ye üye 160 ülkenin büyük çoğunluğu barış içindedir diyebilir miyiz? Hayır. Çünkü, özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan pek çok ülke halkı, birbirleriyle çatışma içinde olmasalar bile, tam bir "olumsuz barış" ortamında yaşamaktadır. Bu ülkelerde "bireysel ve yapısal şiddetin baskısı öyledir ki, çoğunda, dünya barış güçleriyle işbirliği yapmak, bu yolda örgütlenmek, etkinliklerde bulunmak" suçtur. MERIÇ KARACAOVALI Geçen yılın 24 ekirn günü Birleşmiş Milletler'in kuruluşunun 40. yıldönümüydü. O günkü kutlama etkinliklerinin kuşkusuz cn anlamlısı, bütün dünyaya yapılan hir duyuru ile, 1986'nın, "Uluslararası Barış Yılı" olarak ilan edilmesidir. Bu duyuru barış için savaşım vercnlcrin sesini dinlemek ve onlara katılmak içiıı, BM üyesi 160 ülkenin halklarına, yöneticilerine yapılan ve belki de bir kcz daha yinclenemeyeeek bir çağrı olabilir. Çünkü kırk yıldır barış için uğıaş veren güçler, savaş kı.'jkırtıcılannın yakın bir gelecekte meyvelerini topianıak üzere, yeni ycni projelerle iyice ortalara dökülüp, el ovuşturarak hazırlandıklarmı açıkseçik görüyorlar. Onlara derin bir kaygı veren bu ortama, gezegenimİ7 hiç de yabancı değildir. Gerçekten, barışseverler 1840'larda serpilen tohumların tam yüz yıl sonra ne sonuçlar verdiğini hiç unutmamışlardır. Çünkü, üretenlerin alay edercesine, "Şişman Adam" gibi sempatik bir ad taktıkları ikinci atom bombasının, I945'in 9 ağustosunda Nagazaki halkına sunduğu (!) düşlenemez cehennemin temelleri, Thomas C'arlyle'in 22 Mayıs 184O'ta Londra soylularına verdiği seri kontcranslarla atılıyordu. Nazi yönetimindcki Alnıanya'yı terk ederek yaşamını ülkesi dışında sürdürnıek zorunda kalan Alman filozofu Krnst Cassirer, "Devlet Efsanesi" (1) adlı yapıtında: "Dinleyicilerden hiv hiri, bu konferanslardu dile getirilen diişüncelerin lehlikeli birer patlayıcı icerdiklerini bir an için bile diişünemezlerdi" diyor ve ekliyoı: "Ne var ki, yüz yıl sonra bu diişiinceler, siyasal savaşımda en tehlikeli silahlara dönü$fliirülmüşlerdir." minin, (artık), kahramati tarafından yönetilıne anlamına gelen 'heroarchy'ye dönüştıırıılnıesini" öğütlediği vurgulanır, Cassireıin kitabında. GOBİNEAU'NUN IRKÇI GÖKÜŞÜ PENCERE DoğuBatı Topoğrafyası... Londra'da, bu görüşlerin şaşkınlık, ama daha çok hayranlık Uu konf'eranslarda Carlyle: yarattığı sıralarda, Paris'te de "Büyük adamlar olmasaydı larih Fransız düşünürü Joseph Arlhur olmayacaktı; durgıınlıık olacak Ae Gobineau: "..tarihsel dünyatı; durgıınlıık (yani barış) isc nın biricik efendisi ve yöneticisi . öliim dcmektir" diyordu. Ayrıca, ırk olduğunu, (aynca), var olan ona göre, tüm sıradan insanların tüm öteki güçlerin (bunun) uyşöyle düşünnıeleri gerekiyordu: dusu olarak kaldıgını" ileri sürü"Benim yönelicitn olarak seçilen yordu. Soylu bir aileden gelen ve islenci (iradcsi) benimkinden Gobineau'ya göre, "Irk her şeydaha yiiksek olacak kişi, (aslın dir. (...) İnsanlık larihinde ırkın da) benim için gökyüzünde seçil ilk kez görüldügü an, yalnızca miştir. Özgürlük, gökyüzünde diinyasal degil, aynı zamanda evsecilmiş olana boyun egmenin rensel bir andır. (...) Bu, tanrılar dışında kavranabilecek bir şey vc gökler için de göriilerek bir değildir." Demek ki insanlık, olaydır." tüm yaşamını, tüm varlığını, yaGobineau, yeryüzünde üç terattığı bütün uygarlıkları bu bü mel ırkın varlığını kabul ediyoryük adamlara, kahramanlara du. Bunlardan biri olan siyah ırk borçluydu. Üstelik bunlar "do için: "Yırtıcı hayvanlar bu igrenç ğııştan seçilmiş", "doguştan kabilelerle karşılaştırıldıklarınyelenekli" kutsal birer varlık da, çok soylu yaratıklar olarak olunca, sıradan insana, onlara kalırlar" biçimindeki bflirleme"tapmaktan" başka yapacak bir yi kullanır; sarı ırkın te'rhel ııite şey olmamalıydı. liğinin "bayagılık" olduğunu ileri sürer. Beyaz ırk ise bu iki ırkın Genelde, "Ingiliz emperyaliz efendisidir. Her iki ırk da, beyaz minin babası" olarak belirlenen ırkın clinde "cansız bir özdekten Thonıas Carlylc'in "Kahramana (maddeden) başka bir şey değilTapınma İlzcrine" başlıklı kinıi dir." Tarihi yaratma, uygarlıklar konlcranslaıında: "Orlaçagın kurma ancak ve ancak, her tür'hierarchy' denilen yönetim bici Iü güce sahip olan, beyaz ırka Bir okurum gazeteyi kesip yollamış. Hakkârı Belediye Başkanı Sayın Şukrü Çallı ile yapılan bir konuşma. Soru ile yanıt bırbırı ardına ılin resmini çiziyor. Bu köşeye sığdırmak amacıyla yalnız Belediye Başkanınm konuşmasından altını cizdiöim satırları aktarıyorum. Diyor ki Başkan: Fukarahk çok. Aylık gelir 1000 lira. Şehirde var, köylerde de. Fukarahk Hakkâride büyük boyutlarda. Halkın yüzde 30'u bu durumda. Bu ay içinde bana başvuranlahn sayısı 500'ün üstunde. Fukaralar komşuların, dostların yardımıyla geçiniyorlar. Bız belediye olarak konuya ağırlık veriyoruz. Yardımlanmız yılaa 25 mılyondan aşağı düşmüyor. Bir ay içinde 3 bin haneli bir ılde 500 yardım başvurusu olursa gerisini siz düşünün' " Hakkâri'nin durumu yeni bir şey değil. Çeyrek yüzyıl öncesınde de böyleydı; şimdi de böyle. Çok partili demokrasi bu ortamda yürüyecek Nasıl ? * Başkan açıklıyor: ' Bugün iki büyük aşiret var. Biri Pihyanış, öteki Ertuşi. Pinyanış aşireti bütün nüfusuyla 40 bine yakındır. Ertuşiler daha fazla gelebilir. Ben Pinyanışlardanım. Merkezdeki temsilcisi biziz. Diyelim A partisi Pinyanışlarınsa, B partisi mutlaka Ertuşilerindir. Mesela şu andaki durum şöyle: Pinyanışların Zeydan kanadı SHP, bizim Çallılar kanadı ANAP'tan. Ertuşilerin bir kanadı DYP, bir kanadı DSP'de. Her aşiret mutlaka bir milletvekili çıkaracak güçtedir. Ama bakın şunu söyleyeyim, iki aşiret arasında bugüne kadar seçim yüzünden bir olay çıkmadı. Ben 197779 arasında AP il başkanıydım. 1979'da CHP'ye geçtik, ben il başkanı oldum. Pinyanışlar Atatürk döneminden beri CHP'Iİdir. Sonra Güven Partisi kurulunca ona geçtik. O dağılınca APye... Hakkâride öyle gönülden bağlı partıcılik olmaz, günün şartları neyi gerektiriyorsa, politikada öyle hareket edilir. icabında başka bir partide laaliyet gösterebiliriz. Aynen şimdiki kadromuzla. Zaten bağımsız da olsak, bizim için netice değişmez. Öteki aşiret için de aynıdır." Siyasal topoğrafya böyle... * Ya toplumsal düzen? Başkan anlatıyor: " Merkezde birden fazla karısı olanların sayısı çok az. Köylerde iki, üç, dört karılı olanlar var. Biri resmi nikâhlı, ötekiler dini nikâhh... Yüksekova Belediye Başkanı'nın üç karısından 24 çocuğu var: Mustafa Zeydan!.. Köylerde başlık parası var. Bir milyon vermeyen kızı alamıyor. Hakkârili, Hakkâride evlenir. Bu, daima tercih sebebidir. Bizde dışarıya kız verilmez, kız alınmaz." Aylık bin lira Hakkâri'de, başlık parası bir milyon lira; başka söze gerek var mı? Hakkâri Belediye Başkanı Sayın Şükrü Çallı, bu açıklamaları Milliyet'ten Yener Süsoy'a yapıyor. (19 Ocak 1986). Okurumun yolladığı gazete kesiğini bir yana koymuştum; yazmak için. Bugüne dek elim varmadı. Bu gerçekler devletin en yüksek kesiminde bilinmiyor mu? Biliniyor. Siyasal partilerle de askeri darbelerle de Hakkâri'nin aşiret yaşamı üzerine bir uzlaşma sürüyor. Hakkâri, ortaçağda yaşıyor... Ama Belediye Başkanı'nın arabası Mercedes... Sayın Şükrü Çallı'ya da kızamıyorsun; Belediye Başkanı içinde yaşadığı düzenin ortaboy bir balığı... * Ne var ki, bu toplum yapısına bir de anarşi, terör, bölücülük olayını eklemek gerekiyor. Güneydoğu'da anarşi, terör, bölücülük; Batıda vesayet demokrasisi, şirket kurtarma, liberal ekonomi, Amerikan doları ticareti, gözetilen holding yönetimi, adaletsiz vergi, boş sermayecilik, yabancı işbirliği, serbest bölgeler... İyimserlik güzel şeydir; bilmem ki memleketin DoğuBatı topoğrafyası iyimserliğe elverişli mi? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL "Görüyorsunuz ya sapasağlam bir kişiyim" dedi. Kalktı, odada dolaştı. "Hiçbir yerimde yara bere yok. Gidip bir sağlık raporu da alacağım." Niye gelmişti beni görmeye? Alışmışız konuşmaya, gelen okurlardan dert dinlemeye... Yalnız yazarlık yapmıyoruz, bir çeşit Marko Paşalık görevi de üstleniyoruz zaman zaman! Karadeniz'in bir ilçesinde öğretmenmiş, ama aynlmış, tıca.ret yaşamma girmiş, bir dükkân açmış, işleri iyiymiş! Ne var ki öğretmenlik günlerinden kalan bir soruşturma için yeniden çağrı yollamışlar "Bir süre gözaltında kaldım. Neler çekmedim ki! Sonra bıraktılar. Ûğretmenlikten ayrılmak zorunda kaldım. Şimdi gidip teslim olacağım. Ama başıma geleceklerden korkuyorum. Elimde kanıt olsun diye sağlık raporu alacağım ve güvendiğim kişilere, bu arada size de sağlam olduğumu gösteriyorum. Belli olmaz neler olacağı!.." Kalktı gitti. Gidiş o gidiş. Bir daha haber almadım. Oysa "Durumu bana yaz, ya da geri dönünce buraya uğra" demiştim. Belki de rapora, bizlerin tanıklığına karşın acılar çekmekte şu anda... "Ûğretmen Dünyası"r\\n son sayısında Ayhan Sarıhan adlı bir öğretmen 5 Aralık 1984'te yaşadığı işkence olayını anlatıyor. Almışlar, gözlerini bağlamış bir yerlere götürmüşler. Yirmi gün, yataksız yorgansız, günü saati bilmeden karanlık bir odada kalmış. Sonrasını şöyle anlatıyor: "Aynı katta 810 metre uzakta bir yere götürüldüm. Burada çırılçıplak soyuldum. Belime bir ip bağlandı, bu ipten çekılerek tuvalete götürüldüm, ıslak betona sırtüstü yatırıldım. Üzerime 1520 dakika normal musluk suyundan daha gür ve daha basınçlı soğuk su fışkırtıldı. Soğuğu dışında, basıncı da alabildiğine acı veriyordu. Buradan, soyulduğum yere götürüldüm. 7bpuklanma bağlanan iplerle tavana asıldım. Vücuduma elektrik kabloları bağlandı. Saatlerce, bir yandan elektrik verilerek böyle tutuldum. İnsanın böyle tutulmasının vereceği sıkmtıyı belki tahmin edebilirsiniz. Fakat elektrikl insan vücuduna yıldırım düşmüş gibi, kızgın demirle dağlama gibi, çok kalın bir matkapla oyuluyormuş gibi, et kopartılıyormuş gibi..." Günler geçer, gözaltına alınışının onuncu günü bir kez daha işkenceye alınır. Yine aynı işlem yaşanır Kollar, dil, beyin (Arktısı 10 Sayfadu) OKURLARDAN DosyuYi invelemv yetkisi ahnamnz 657 sayılı yasaya göre dîsiplin cezası verilen bir öğretmene hııkııki yardımda hulunmıık ve avııkat olarak dosyayı inceleme isteğimîz Idare Muhkemesi'nde kabul edilmedi. 2577 sayılı yasanın 20. maddesi 4. paragrafında "getirilen veya idarece gönderilen gizli belge ve dosyalar, taraf ve vekillerine inceletlirihnez " denilmekıedir. Ya "anayasa"ya karşın "kanıın adını laşıyan 2577 sayılı yasanın ifude kıtlığından ya da uygulamadaki anlayıs aykırılığından ileri gelen çeliskili dıırumu, .1 yönden irdelemekte yarar görmekteyiz: l) tnveleıne konusıı olan 657 sayılı yasanın 125'itıci maddesi c fıkrasının b ve c benllerindeki disiplin suçu ile ilgili davu dosyasının, 2577 sayılı yasanın 20'nci maddesinde belirtilen gizli helgelerle, uzaktan yakından bir ilgisi yuktu. Gizlilik, ancak, soruşturmanın selameli, devletin güvenliği, genel ahluk ya da kisinin seref ve haysiyeti söz konusıı olduğıı durumlardu dıifünülebilir. liu durumlar yoksa "gizlilik, adaleli daha kaynağındu zehirler". liıınun karsıtt açıklık (alenilik) ise, adalelin dağıtılması işinin kontrolünü sağlar; hâkimi kuskudan kvrıır; tunık ve bilirkisileri dürüst davranmaya yönlendirir. Hu bakımdan açıklık, sanık için en büyük güvencedir. 2) Ikincisi, 2577 sayılı yasa. "gizli helge ve dosyaların taraf veya vekillerine inceleltirilmenıe"sinden söz eder. Olayımızda belge ve dosyalan gönderen taraf aynı idare olduğıtna, 3'üncü bir kisi ya da k ıınıııı olntadığına göre, davalı idurenin enıri ve eli altında bıılunan ve bizzat mahkemeye gönderdiği bu belge ve dosyalan incelememis olmusı ya da incelettirilmenıesi. akla ve manrığa uygıın diismez. 3) Üçüncüsü, kanıu yararı nedeniyle bazı yetkiler suçlanan durumıındaki kisiye yasaklanabilir. Ne var ki, adaletin ortaya çıkmasına yardımcı olun avııkat, \ır saklamakla yüküınlıı, mesleki disipllne bağlı bir kamıı görevlisidir. (iörev bakımından iddia makanıı kadar ahlak ve yasalaru bağlıdır. Her türlü belgenin örneğini onaylayarak kııllanubilen uvııkat, ııoler gibi, devletin kendisine inandığı, güvendiği kişidir. Sııçlananın nıaddi savunmasnun yantnda (tnüdafi) avukatın savunması teknik savunmadır, biçimsel savunmudır, kamıısal savunmadır. liuradaki anlamıyla toplumun koruntnası değil, daha çok adaletin savunnıasıdıı. Savunma makamının dosyayı inceleme yetkisi. gizli dosya sistemini ortadan kaldırmak için tanmmıstır. liitmis soruşturma belgelerini her zaman elinde bulunduran ve inceleyebilen bir iddia makamma karşı, belgeleri inceleme hakkından yoksun bıraktlan bir savunma makamının, dosyayı bilme hakkı yerine getirilmeden, sııçlanana nasıl yardım ve adalete hizmet edebileceği aıılaşılıı hir durıım değildir. MU7.AITLR l'OLAT AVUKAT / tSTANBUL bazdarı, görev yaptıkları okullara, bulabildikleri 2530 kilometre ıızaklıktaki semtlerde oturmak tadırlar. Ç'ogu, görev ve evi arasında çalışan halk otobüsleriyle gidip gelmektedirler. Öğretmenlerimiz, halk otobüslerinde de ücretsiz seyahat etme olanağına kavuşturulmaiıdır ki aile ekonomilerine hu konuda ufak bir katkıda bulunulsun. Geçen yaz döneminde oğlumun kursu için gittiğinı Bayrampaşa 'daki bir ortaokulda tamştığım tngilizce hocasının fedakârhğmı kısaca özetlemeye çalısayım: ''Mecidiyeköy de oturuyor, orada bir okıılda görev yapıyorum. Bayrampaşa 'daki bu okulda tngilizce kurs öğretmeni olmadığını haber aİdını ve beş kuruş para talep etmeden öğrencilere günlük kurs vermeye başladım. Yeter ki buradaki çocuklar öğretmen yokluğundan mağdur olmasınlar. Bunların hepsi bizim çocuklarımız, öğrencilerimiz. Buraya kursa gelirken iki araç değiştiriyorıım. Akşam dönüşüm ise yol parası külfetini hafifletmek için yürüyerek oluyor. Bir taruftan da hu benim için bir spor olmuş oluyor.'' Bizim çocuklarımız için hu denli fedakârlığa katlanan bir öğretmene, şehir içi ulaşımı ücretli kılmak haksızlık olmuyor mu? MESl.EÖt ÖĞRETMEN OLMAYAN BİR VATANDAŞ • İşkence ve İnsan Onuru... Toplu tuşımacılıkta ntcnııır avrıvaJığı Menııır maaşlarım aşatı düzeyde ev kiralannın yükseldiği Istanbul'da geçim sıkıntıları doruk noktasınu çıkan öğretmenler, belediye otobüslerinden tenzjdath yararlanma yerine, ücretsiz yararlandınlmahdır, Polisler ve bekçiler, gerek halk otobuslerine gerekse belediye otobüslerine sadece şoföre selatn vererek binerken, neden öğretmenler de "öğretmen kimlik belgeleri göstererek " hu durunıdan yararlandırılrnıyorlar. Her iki rneslek dalı du devlet memurluğu olduğuna göre, belediyelerin uyguladığı bu ayncalık niye? Belediye yetkitilerine göre öğretnıenlerin, emniyet mensuplarına göre sosyo ekonomik durumlan daha mı yiiksek? Kirçoğumuzun tanık olduğıı gihi, yarınların devlet idaıecilerini yetiştiren öğretmenlerimizin bir kısmı işportacılıktan kahve ocakçılığına kadar ek iş peşinde koşnıaktadırlar. Yine BAŞSAGUGI Av. ORHAN APAYDEN'ı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Bütün hukukçulara başsağlığı dileriz. Büyük hak savunucusu KÜTAHYA BAROSU BAŞSAĞUĞI Halamız ŞERİFE DİNAMO'yu 14 martta kaybettik. Dostlarının başı sağolsun. Cenazesi Bakırköy Şenlikköy Mezarhğına yarın öğle namazını müteakip defnedilecektir. TOMURCUKİSFENDİYAR ERZİK Iktisat 1985 Kurumlar Vergisi:l,035 Milyar Iktisat DsnbAeı llrllant Bankası ilanAİ Genel Müdürlük Mî'lHIırllllr Tel \7? 7000 Iktisat Bankası Merkez Şubes! Eıkan Sezer, Tel: 172 0511 Iktisat Bankası Bahçekapı Şubesl Özer Algan, Tel 522 4809 Iktisal Bankası Mecidiyeköy Şubesl Talal Ercan Okıılan, Tel 172 5218 iktlsat Bankası Kadıköy Şubesl Acla Tuıııa. I el: 338 9838 iktlsat Bankası Karaköy Şubesi Tulug Sıyavuş, Tel: 145 7084 Iktisat Bankası Bakırköy Şubesi Yaşar Debreli, Tel 570 1680 İktlsat Bankası Ankara Şubesi Unver Gultemır, Tnl 33 08 70 iktisat Bankası izmir Şubesi Ünerı Okşan. Tel 22 62 47 iktlsat Bankası Bursa Şubesi Ali Sedal Ün.il, Tel 230 23 Iktisat Bankası Adana Şubesl Halıl özsoy, Tel 37U 07 iktisat Bankası Mersln Şubesi Alılla Turkkal. Tel: 380 50 iktlsat Bankası Gazlanlep Şubesi Atılla Taşdelen, Tel 247 18 İktlsat Bankası Denizli Şubesl Erol Ergin, Tel 130 10 iktisat Bankası Iskenderun Şubesl Alı Hıkmet Dag, Tel, 128 44 BMİIllilıiılHıllıllllılllıUiliniı ı ıl ı J ^ ^ .I 4MF İKTİSAT BAINKASI İktisat Bankası'nın 1985 yılındaki kârı üzerinden ödeyeceği vergi 1,066 Milyar olarak gerçekleşti. Bu toplamın 1,035 Milyarını Kurumlar Vergisi, 31 Milyonunu Savunma Sanayii Destekleme Fonu oluşturdu. İktisat müştehsini ön plana alır ve kazanır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle