Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/1Q HABERLERİN DEVAMI 75 MART 1986 ÎDıan Selçıık'un yanıtı (Bastarafi 1. Sayfada) lirası" gibi simgelerin ne anlam taşıdıkları belirlenmelidir. Çunkü Türkiye kamuoyunda yıllardan beri stiren ve bu dava açıldıktan sonra da sürmekte olan bir tartışma ele ahnmaktadır. Bu tartışmanm tarajlarının kim olduklarım açıkça saptamadan, yazıda kimlerin kastedildiği anlaşılamaz. "Kurtancı" başlıklt yazıda, demokrasi rejimini ülkemizde çağdaş değerteriyle isteyenler ile Türkiye'yi 12 Eytül'e sürükleyen anarşi ve teröni ileri sürerek demokratik hukuk devletine açılışı engellemek isteyenler arasındaki tartışma ele alınmıştır. Bu tartışma ne bir kişiyle, ne de bir kurumla sınırlıdır. Yazının kurgusu, biçimi, ekseni ve çerçevesi bütiin toplumu içine almayı amaçlamıştır. Yazıdaki "adam" tek bir adam değildir; tekil (müfret) değildir. "Işçi, profesör, genç, holding başı" diye vurgulanan konuşmacılar da tekil değildir; çoğuldur. Kimi zaman bir çoğunluk, yazı sanatında tekil sözcükle ifade edilebilir. "Türkler kahramandır" diyeceğimiz yerde, "Türk kahramandır" diyebiliriz. Işçiler.yerine işçi, profesörler yerine profesör, adamlar yerine adam sözcüğü kullamlabilir. Dava konusu yazıda "adam"ı tekil (müfret) saymak ve cumhurbaşkanı sanmak bir yanılgıdır. "Adam" kelimesi bu yazıda Türkiye'yi 12 Eylül'e getiren anarşi ve terörü bahane ederek lam demokrasiye geçişi engellemek isteyenlerin tiimünü kapsamaktadır. 2) Dava konusu yazıda "devletin askeri kuvvetlerine matufiyet ".olanaksızdır. Silahlı Kuvvetler "12 Eylül Harekâtı"na emrii kumanda zinciri içinde katılmıştır. 12 Eylül'ün siyasal sorumluluğu ise beş kişilik "MiUi Güvenlik KonseyV'n dedir. Bu konudaki hukuki durum tartışmaya yer vermeyecek kadar kesindir. 12 Eylül'den sonra kurulan geçici düzende, MGK'nın (Milli Güvenlik Konseyi'nin) kararları, yürürlükteki anayasadan da üstün sayılmış ve bu kararlar anayasaya aykımal etmek, ne mantığa ne de sirı olduğu takdırde anayasamn yasal bilim yasalarma sığabilir. geçersiz sayılacağı ilan edilmiştır. Türk ulusu da tek kişi tarafından 1982 Anayasası'mn geçici kurtarüamayacak kadar büyük2' nci maddesinde "Türkiye Bütür. yük Millet Meclisi toplamp göSayın Evren, 12 Eylül eylemi reve basladıktan sonra MGKaltı içinde önemli bir gö'rev üstlenyıllık bir sure için Cumhurbaşmiştir; ama kendisinin Türk uüıkanlığı Konseyi haline dönüşür" denmektedir. "Kurtancı" yazısı 2 Ocak 1986'da yayımlanmıştır. MGK'nin olağanustü askeri yonetimi 1983'te ortadan kalkmış ve "tarihe intikal etmistir" 12 Eylül yönetimi 6 Kasım 1983 genel seçimlerinde kazanan siyasi partinin kurduğu hükumeıe iktidarı devretmiştir. Bu durumda orduya matufıyet "maddeten" olanaksızdır. Şöyle ku a) Ordu asli görevine dönerek kışlasına çekildiği içın yazının sonunda belirtilen "kitrtancıdan kurtulmak " düşuncesinin anlamına ve çerçevesine girmez. b) 12 Eylül'ü sımgeleyen sorumlu MGK, ordu ile özdeşleştirilem'ez. MGK, siyasal iktidarı elinde tutan kuruldu ve zaten varlığı ortadan kalkmıştır. c) 12 Eylül ile Türk Silahlı Kuvveüeri özdeşleştirilemez. Eğer böyle bir mantık geçerli olursa, 27 Mayıs MAHKEMEHEYETI Yazı lşleri Mudürümüz Okay Gönensin veyazanmızîlhan Selçuk'uyargtlave 12 Mart askeri müdahaleleri yan 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, (sağdan sola) Üye Yargıç Hüsnü Aşktn, Başkan Şakir Çaidağ ile de Türk Silahlı Kuvveüeri öz ve Üye Yargıç Kenan Aysan'dan oluşurken, iddia makamında Savcı (en solda) Cevdet Varol yer aldı. deşleştirilir, bu müdahalelere lı yazının hem orduya hem matuf her türlü eleştiri devletin dığını, yalnız 12 Eylül'de değil, sunu ve ülkesini kurtarmak gibi askeri kuvvetlerine yönelmış Cumhurbaşkanı'na yönelik olher zaman savunmak zorundabir iddiası olabileceğini düşünesayılır. duğunu kabul edelim. meyiz; böyle bir yakıştırmadan yız. Ceza hukukumuzun gereği Sayın Cumhurbaşkanını tenzih 1982 Anayasası'mn 101'inci Türk Ordusu'nun manevişahmaddesine göre cumhurbaşkam olarak önümüze ikinci bir soru siyeti geçmişten geleceğe uzanan ederiz. Buna karşıhk 12 Eylül'ün gölolan kişi ikinci kez seçilemez. Sa ve sorun çıkacaknr. bir kapsamda oluşmaktadır. Bu Türk Ceza Kanunu'na göre gesine stğınarak "kurtancıhk" yın Evren'in cumhurbaşkanlığı onurlu tarih içinde ülke savun"ima ve matufiyet" kamtlandıkedebiyatı yapan çoğu kişinin sisüresinin dolmasına birkaç yıl masını üstlenmiş Silahlı Kuvvetkalmıştır. Sürenin bitiminde çe tan sonra dava konusu yazıda lerimizin manevi şahsiyetini 12 yasal yaşamda geneksiz bir gösEylül eyleminin dışında tutmak gerekiyor. Eğer bu ö'zen gösterilmezse, iç politikada sürekii tartışma konusu olan 12 Eylül ola Kim ister 12 Eylül'den önlim için çalışıyordum. 12 Eylül'(Bastarafi 1. Sayfada) yına ilişkin her eleştiri orduya den sonra sorgusuz kapı dışarı cesini? Sokaklarda kurşunlamyorOcak 1986 tarihlı Cumhurıyet yönelik sayılacak ve Silahlı Kuvedildim. Neden 12 Eylül öncesi dunuz. evin kapısı önünde vuruvetler günluk siyaset tartışmala Gazetesi'nin 2. sahifesindesanıkni aramayayım? Hukuk daha luyordunuz. günde 40 kişi öteki lardan llhan Selçuk'un kaleme rının içine çekilecektir. dünyaya göçüyordu, birbırinizi çok işliyordu o dönemde... aldığı Pencere sütununda (KURboğazlıyordunuz. biz sizi kurtar3) "Kurtancı" başlıklı yazıda Adam sordu: TARICI?) başlıklı yazıda: Cumhurbaşkanına "matufiyet" Sen 12 Eylül öncesine mi dık, 12 Eylül kurtardt "Adam sordu: veya "ima" da yoktur. Biz bu flimi daha önce çok dönmek istiyorsun? Sen 12 Eylül öncesine dönmek Cumhurbjoşkam Sayın Evren, mi istiyorsun? görmedik mi? Gözetilen holdingin başı: 12 Eylül'ü tek başına yapmamış Hayır. Görmez olur muyuz? Genç yamtlaâı: tır. Bu çapta bir olavı tek kişiye Niçin Kovboy fîlmidir bu; hep aynı EvetL. Saka mı ediyorsun beyefen senaryo üzerine işlenir, oğlan kı Niçin di? Ben holdingımi 12 Eylül'den zı kurtarır... Çünkü beni 12 Eylül'den Sonra da... sonra gözaltına alıp tutukladılar. sonra kurdum. Milyarlan 12 Ey"Kurtancı" başlıklı yazıyı ince Ancak 4 yıl sonra mahkeme karlül'den sonra istif ettim. Her şetnsanlar ve toplumlar bir kez lemek üzere Prof. Nevzat Gürelli kurtanlmasınlar; kurtancılardan şısına çıkarıidığımda suçsuz oi yimi 12 Eylül'e borçluyum. ile Hukuk Fakültesi öğrelim üye duğum anlaşıldı, salıverdiler. Bu kurtulmak çok ama çok daha Adam sordu: lerinden Erdener Yurtcan ve Sen 12 Eylül öncesine mi zordur..." denilmektedır. dört yılımı bana şimdi kim Köksal Bayraktar'ın bilirkişi olaYazıda eleştiri sınırları aşılarak dönmek istiyorsun? ödeyecek? rak tayinine karar verdi. Üye Hâmuhatap zikredilmeksizin 12 Ey Evet Adam sordu: kim Hüsnü Aşkın'a bilirkişi inlül harekâtım gerçekleştiren Türk Niçin Sen 12 Eylül öncesine mi celeıjnesi konusunda "tam yetki" 12 Eylül'den önce yetmişi Silahlı Kuvveüeri alenen tahkir dönmek istiyorsun? veren mahkeme, yargılamayı 9 ve tezyifedilmiş ayrıca Cumhurmiz bir araya geldık mi birAmetşçi yanıtladv mayıs saat 14.30'a erteledi. rikan Dolan'na karşı çıkabiliyor başkanına ima sureti ile yayın EvetL. volu ile hakarette bulunduklan Selçuk ve Gönensin'in yargıduk; şimdi bir dolara karşı Niçin? lanmasını, ABD Başkonsoloslu600'ümüz bir araya gelsek yetmi 2 Ocak 1986 ve 2831 aralık ta Çünku 12 Eylül'den önce rihli Cumhuriyet Gazetesi'nin inğu Basın tşleri Müdurü Cbaries işim vardı, sendikal haklarım yoruz, rezil olduk... celenmesinden anlaşılmıştır. Walsh, İngiltere Büyükelçiliği 2. Adam yığınlara baktv vardı, şimdi ne işim var, ne senKâtibi Andrew Sparkes ve Basın Işçilere, memurlara, esnafa, Her sanığın harejcetine uyan dikal haklarım. lşleri Mudürü Michael Ward, bilim adamlarına, aydınlara, ge 5680 sayılı kanunun 2950 sayılı Adam sordu: Genel Yayın Müdurümüz Hasan cekondularda yaşayanlara, işsiz kanunla değişik 16 maddesi yar Sen 12 Eylül öncesine mi Cemal, Muhasebe Müdürumüz kitlelere, yasaklı politikacılara, dımı ile TCK 159/12, 158/23, dönmek istiyorsun Erol Erkul, TGS Genel Başkanı köylülere, şoföre, İciraaya, öğret 173/3, 74'ncu maddelerine gore Profesör yanıtladv Oktay Kurtböke, Talat Turhan, mene, bakkaia, emekliye, kadıayn ayrı cezalandırılmalarına EvetL Olcay Sezen, Merih Sezen ile çok na, erkeğe, politikacıya, yazara, karar verilmesi iddia olunur. Siçin? sayıda avukat ve yurttaş izledi. sanaıçıya bağırmaya başladı: 29.1.1986. Çünku ben üniversıtede bıterişie demokrasiye as ılış yollarını tıkamak istediklenni görüyoruz. Her siyasal çalkantıdan sonra böyleleri çıkabilir. Nitekim 27Mayıs'tan ve 12Mart'tan sonra da benzerleri görülmüştür. Türkiye'nin askeri müdahalelerle kurtarılacak bir ülke olmakilmek zorundadır. Bu durumda "kurtancıdan kurtulmak" mantığının çerçevesine cumhurbaşkanını da sığdırmak olanaksızdır. 4) Bununla birlikte Sayın Savcının iddialannı bir an için geçerli şayalım ve "Kurtancı" başlıkOrdu'yu "tahkir ve tezyif' ile cumhurbaşkanına "hakaret ve sövme" bulunması gerekir. Bilindiği gibi suçun oluşması için "tahkir" yetmiyor, "tezyif'in birlikte bulunması gerekiyor; "hakaret" yetmiyor, "sövmennin birlikte bulunması gerekiyor. Oysa "Kurtancı" başlıklı yazı okunduğunda hakarete ilişkin en küçük bir nitelik bulunmadığı görülmektedir. Yazı bütünüyle ve kullandığı kelimelerle, edep ve terbiye içinde yazılmıştır. tddia makamının yazıda 158'inci maddeye aykırılık görmesi de olanaksızdır. Ceza kanunumuzdaki bu madde İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bugünkünden değişik biçimde kullanılmış ve yorumlanmış, cumhurbaşkanına hakaret konusunda geniş bir uygulama alanı yaratılmıştı. 1961 yılında çıkarılan 235 sayılı kanunla cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması, TCK 480 ve 482' nci maddelerindeki hakaret suçunun unsurlannı taşımasına bağlanmıştır. Daha başka deyişle, TCK açısından cumhurbaşkanına veya sıradan bir yurttaşa hakaret suçunun unsurları birdir. Savcılık ISŞtnci maddeyi kuüanırken değişik bir ölçüye başvuramaz. 5) Ancak bu açık gerçeğe de gözlerimizi yumalım ve diyelim ki yazıda hem belirlenen kişi ve kurumlara matufiyet, hem de hakaret ve sövme vardır. Türk Ceza Kanunu ve hukukuna göre bu da yetmemektedir; yazıyı yazanm hakaret kastının bulunup bulunmadığı sorusu gündeme girmektedir. Kasıt, suçun oluşması için gereklidir. Yargıcın vicdanında sanığın kasıt sahibi olduğu konusunda kuşku kalmaması şarttır. Hayata avukat olarak atıldım, otuz beş yıldan beri de basın mesleği içindeyim. Bu koşullarda Cumhurbaşkanlığı'na ve orduya kasten hakarete kalkışmam, akıl ve mantığa sığacak bir iş değildir. Ülkemin ve devletimin temel kurumlanna her zaman saygı duydum. Böyle olmasa, Cumhuriyet gibi ciddi ve saygın bir gazetede çeyrek yüzyıldan bu yana her gün sürekii olarak yazmam zaten mümkün olamazdı. Cumhuriyet, adını Atatürk' ün koyduğu ve bu devletin kuruluşuyla yaşıt bir gazetedir; devlet kurumlanna layık otduklan saygıyı göstermenin ağırbaşlığı içinde sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Ülkemizde demokrasiye açılış sürecini yaşamaktayız, Uygar dünyada layık olduğumuz saygınlık hakkımızdır. Bu durumda basın özgurlukleri göz ardı edilerek açılacak davaların devletimize içte ve dışta yararlı olacağını sanmıyorum. Gerçi siyasal hayatımız gergindir, olağanustü dönemin izleri henüz silinmemiştir; ama adaletin, politıka yaşamımn geriliminden uzak kalması gerekmektedir. Sonuçta, yazıda ne bir kişi ve kuruma matufiyet, ne hakaret, ne de bir kasıt söz konusudur. UĞUR MUMCU GOZLEM İddianame \argılandılar (Bastarafi 1. Sayfada) Selçuk ve Yazı lşleri Müdüriimüz Okay Gönensin'in TCK'nin 159/12 ve 158/23. maddeleri uyannca 2.5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırıl, ması isteniyor. Sorgulan yapılan llhan Selçuk ve Okay Gönensinin avukatlığını Giilçin Çaylıgil yaptı. lddia makamında Savcı Cevdet Vtrol, mahkeme heyetinde ise Yargıç Şakir Çaldag, üye Kenan Aysan, üye Hüsnü Aşkın yer aldılar. llhan Selçuk'un sorgusundan sonra ne diyeceği sorulan Savcı Cevdet Varol, yazıda "siyasi eleştiri hudutlannın aşılıp aşılmadığının tespit ettirilmesi icin" üç kişilik bir bılirkişı kuruluna incelettirilmesinı istedi. Mahkeme, savcının talebini kabul ederek CÖHEYT ARCAYÛREK yazıyor (Bastarafi 1. Sayfada) Mehmet Yazar, bu savları çürütecek nitelikte "yetişmis bir lider adayı'' olarak kamuo vuna sunuluyor. Hatta daha da ileri gidiliyor: Yazar'ı sağın Demirel'li, özal'lı lider kadrosunun üçüncü adı gibi yakıştırmalarla canlı tutma girişimleri arzı endam ediyor. Yazar adını Demirel ve özal'la aynı kefeye koymanın yersizliği, geçmişi ve bugünü ammsamakla yanıtlanabilir elbette. Fakat pek çok kimsenin yanıtını bulamadığı soru gibi, "Yazar, hangi 'müktesebatı' ile sağın belli baslı liderleri" arasına giriyor, burası belli değil. Yazar'ın geniş bir kesimde değil, yalmzca bir küçük çevrede büyuk destek görmesinin altında yatan nedenler nelerdir, araştırılmaya değer nitelik te bir soru. Kişisel "iğbirarlar"mı, ya da mutlaka Türk siyasal yaşamımn perde gerisinde rol oynama güdüsünün verdiği dürtüler mi Yazar'ı "lider gösterme kampanyasmın" belli başlı adı yapmaktadır? Kuşkusuz bu konuda da daha berrak bilgiler edineceğimiz günler gelecektir. Yazar, doğasının verdiği alışkanhklarla bir adım ileri, üç adım geri atarak istijasını kamuoyuna duyurduktan sonra, bir giz perdesinin gerisine çekildi. Ne yapacağı, neyi amaçladığı gibi sorulara yanıt arayanlann sürekii aramalanna karşın, Yazar'ı bulma başarısma ulaşılamadı. Esasen Sayın Yazar'la konuşma olanağı sağlansa bile, hemen her konuda öziü, somut yamtlar saptamanın güçlüğü çekilecekti. Konuşmaktan çekinmediği bir yazanmıza söylediği gibi, "hele her şey berraklaşsm" gibisine kaypak, fakat aranılan asıl verilere uygun düşmeyen yamtlar sıralayacaktı. Yazar, sağı birleştireceği savıyla siyasal yaşama sıinilüyor. Bu birleşmeyi sağlamak için önce AP oylannı, sonra Anava tan milletvekillerini kuracağı partide toplayacağından söz ediyor. Eğer AP oyları söz.konusuysa, bu oylar, "geçmişte bir gün olsun AP'li olmayan, yaşı nedeniyle eski DP ye bile yetişemeyen" Mehmet Yazar'a neden nasip olsun?.. Eğer Anavatan milletvekillerinin Yazar'a gideceği varsayılıyorsa, ikıidar partisindeki her tür olanağı kimileri niçin bıraksın, nereye varacağı belli olmayan yeni kuruluşa gitsin?.. Serbest ekonomiye dayalı bir siyasal yapı yaratacaksa, zamlanyla, kimilerinin işine gelen kaptıkaçtı kazançlanyla bu türii Özal iktidarı hem de alâsından yürütüyor. Siyasal görüşleriyle nedir, ne değildir? Hiç belli değil. Gününe göre kudret sahiplerinin ağzına bir parmak bal çalmak, yeri geldiğinde hafif eleştirel bir tavır takınmak.. Bu biçimde özetlenecek bir siyasal görüşün ise 1986 'da artık geçerliği yok! Mehmet Yazar treni kaçırmış durumda! 27 Mayıs darbesi daha baştan güçlü siyasalyapının, CHP'nin kesin desteğiyle on yıl ayakta kalabildi. 12 Mart darbesi "hiçbir şey olmadığı" içın daha ilk yılı yıkıldı gitti. 12 Eylül müdahalesiise, "bir deviet partisi kurma" girişimi fiyasko ile sonuçlandığı için sivil yönetime geçildikten sonra bir sure desteksiz, askıda kaldı. Fakat Sayın Özal, 12 Eylül yöneticilerinin bu "stkıntısını" kısa zamanda kesfedip iktidar olabilmek için askerle "iyi geçinmenin gerekliliğine'''' inanınca, 12 Eylul'u hemen her eylemi ile benimsediğini, hatta o rejimle özdeşleşip 1988 seçimlerine 12 Eylül'ü savunarak gireceğini ilan eyledi. Böylece Sayın Yazar'ın savunacağı, özdeşleşmeye özen göstereceği söylenen hemen hiçbir siyasal dayanağı kalmadı. Çankaya ile iyi geçinmek, her dediği yoldan davranmaksa amacı, bunu Sayın Özal'dan daha iyi yapması artık olanaksız, yollar kapalı. Savunduğu ekonomik felsefe ise hem yitirdi değerini, hem de "ıtstası" ortada. Daha ötesi, Sayın Yazar'ın kuracağı parti nereden oy alacak?.. Oylar da parsellendi. Sağda ANAP, DYP ve Refah partileri... Solda birleşmiş bir güç.. Herbirinin, oy tabamnda artık yeri belli. Ne bekleniyor?.. Kemikleşmeyeyüz tutan oylar, Mehmet Yazar ortaya çıkıp parti kurdu diye birdenbire haydaaa yerini yurdunu bırakıp Yazar'ın partisi BAP'a koşacaklar herhalde!.. Ama Yazar'ı bu yola itenler arasında Erkmen kardeşler, ünlü Dr. Mükerrem Sarol, bir iki doçent, bir gazeteci var ki, kamuoyuna durmadan "müstakbe\ başarının" gizemini şırınga ediyorlar. Hani neredeyse insan Yazar'dan çok destekleyicilerinin bir parti aradıklan izlenimine kapılacak... Örneğm, Yazar'ın amansız destekleyicilerinden Sayın Nazlı Ilıcak, yeni parti işine kendini o denli kaptırmış olmalı ki, gazetesinin genel yayın müduriinün, "hiçbir yerde yayımlanmamış" diye ilan etıiği Celil Gürkan Paşa ve öteki kimi kişilerin el yazılarıyla verdiği 12 Mart ifadelerini on iki yıl önce, 1974 yılı sonlarında yayımladığımızı anımsamaz görunüyor. O tarihte, "12 Mart Olayı" başhğı altında yayımlanan yazı dizisine kaynak olan bu el yazısı belgelerden sonra yazılanlar, yapılan açıklamalar, bir çuval dolusu bendenizin küçük çalışma odasında bir köşede duruyor. Eğer el yazısı ifadelerden kaza eseri yitirilen kimi sayfalar varsa, meslek dayanışması gereği "takdime hazuiz..." Sağdaki yeni arayışların panzehiri hiç kuşkusuz 1988 seçimleri olacak... Herkesin saçı önünedüşecek. Yazar'ın sağlıklı teşhisi de bu noktada. Bir birleşme aramyorsa sağ kesimde, 1988 seçimlerinde halk hedefi gösterecek, elbette bugünden yeşeren büyük hevesler 1988'de kırılıp dökülecek. Ne çare, yeni bir sağ parti arayışının ne gereği olduğu hâlâ anlaşılmış değil. Yazar, dün gittiği Arslanhane Camii'nden hele bir çıksın, bakalım nereye varacak. Belki anlarız! Devalüasyon (Bastarafi 1. Sayfada) yasa düzeyine ulaştırarak bankaları disipline etmeyi amaçlayan Merkez Bankası'nın kararında şöyle denildi: "Bankalar. 15 mart tarihinden itibaren ticari ve gayri ticari işlenüer için uygulayacaklan döviz ve efektif alış kurlannı, Merkez Bankası'nca günluk olarak belirlenecek doviz ve efektif alış kurlannın yüzde 1 altını ve üslm.u gecmemek üzere tespit edeceklerdir." Kararda, bankaların son günlerde yüzde 7'Vre varan döviz alış ve satış kurları arasındaki açığı sınırlayan bir uygulama getirildi. Kararın soz konusu bölümü şöyle: Bankalarca tespit edilecek döviz alış ve satış kurları arasındaki fark, yüzde 2 oranını aşmayacak. Bankalar arasındaki döviz ve efektif alım satım işlemlerinde kurlar, bankalarca serbestçe tespit ediiecektir." Dövizde serbestliği 1 Temmuz 1985 öncesindeki sımrlamanın da ötesine götüren yeni uygulama sonucu, doviz ve efektif alışsatış kurlannı son zamanlarda resmi kurlann yaklaşık 50 lira üstüne çıkaran birçok banka, tek bir gün içinde kurlannı Merkez Bankası'nın kurlanmn düzeyine getirmek durumunda kalacak. Döviz kuriannın serbestçe belirlenmeye başlandığı 1 Temmuz 1985 öncesinde bankalar, döviz kurlannı Merkez Bankası'nın yüzde 6 üstünde veya altında belirleyebiliyorlardı. Efektiflerde ise bu oran, yüzde 8 altı veya üstü şeklinde idi. Son kararla bu sınınn hem dövizde hem de efektif kurlannda yuzde 1 altı ve üstü sınırı getirilmesi ve serbestliğe son verilmesiyle, Türk Lirası'nın konvertibiliteye geçiş beklentileri de zayıfladı. öte yandan alış ve satış kurları arasındaki farkın yüzde 2 ile sınırlanmasıyla yurtdışındaki işçilerin dovizlerinin Turkiye'de efektif olarak odenmesi konusunda yüzde 3'ü aşan bu fark nedeniyle meydana gelen sorunlar, bir ölçüde gidirilmiş olacak. (Bastarafi 1. Sayfada) Genel kurvtda oylanır... Sayın Başbakan uzman olduğu "elektrik muhendisliğr konusu dışına çıkınca hep böyle bağışlanmaz yanlışlar yapıyor. Bu konuda ileri sürdüğü düşünce de yanlıştır. Vanlıştır; çünkü, 84'üncü madde Danışma Meclisi'nde görüşülürken, bu konu t a r : : m ı ş ve milletvekillerinin kurulacak yeni bir partide kur. . otmaları ya da kurulan bir partiye katılmaları madde kap amı dışında tutulmuştur. Bunu nereden anlıyoruz... Tutanaklardan... Dantşma Meclisi tutana<!arı, açılıp okunursa, DSP milletvekillerine de, Yazar'ın partisine girecek milletvekillerine de kimsenin karışamayacağı anlaşılır. Açıp okuyalım mı? Danışma Meclisi üyesı Salih İnal soruyor: Bir partiden bir grup milletvekili istifa etmistir. Bunlar, mevcut partilerden herhangi birine girmiyortar. Fakat yeni bir parti kurmak yolunda girişimleırie bulunuyortar. Acaba bu tasarıda mevzubahis edilen hükümler muvacehesinde bunlann durumu ne olacaktır? Bunlar yeni bir parti kurabilecekler midir? Anayasa Komisyonu Sözcüsü Prof. Kemal Dal bu soruya yanıt verir. Ancak yanıtı pek açık değildir. Bunun üzerine üyelerden Avni Şahin soruyu yineler. Der ki: Kapatılmayan bir parOnin mHletvekiHeri istifa ederek yeni bir parti kurmak isteseler, o zaman bu maddedeki "bir başka partiye" ifadesı geçerli olacak mıdır, olmayacak mıdır? Komisyon Sözcüsü Kemal Dal, bu ikinci soru üzerine, "Vfeni bir parti kurması ile ilgilı bizım getirdiğimiz düzenlemede bir önlem yoktur" diye yanıt verir. (Danışma Meclisi, b: 139, 31.8.1982, O: 3, 2:214215) Anayasamn 84'üncü maddesi, partisinden istifa ederek, o anda kurulu bulunan bir partiye katılmayı engellemektedir. Bu nedenle, ANAP milletvekillerinin bir kısmı partilerinden ayrılarak Yazar'ın kuracağı partiye katılsalar, bunu engelleyecek hiçbir anayasa hükmü yoktur. Durum bu kadar açıktır. Sayın Özal, anayasamn 84'üncü maddesini bir silah gibi kullanarak, mılletvekilleri üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır. Önemli olan da budur. Aynı baskı daha önce de denenmedi mi? SODEP, HP'ye katılırken bu konu ortaya atılıp, HP milletvekılleri üzerinde "Sakın ha, milletvekilliğiniz elinizden gider" diye bir yılgınlık yaratılmadı mı? Yaratıldı. İşte anayasa, işte tutanaklar. Hani, engel nerede? Aramayın yok böyle bir engel... Ya DYP Genel Başkanı Cindoruk'un Yazar ile ilgili sozlerine ne dersiniz? DYP'yi 40 senelik militarizm bölemedi, Yazar mı b&ecek? Bu sözler pek "edebi" de, "siyasi" mi o pek belli değil... Değil çünkü, henüz bellekler, Cindoruk'un kurulacak sağ partinin başına Turgut Sunalp'i geçirmek için Demirel'in sözcülüğünü yaparak Sunalp ile görüştüğünü henüz unutmadı. Yalçın Doğan'ın "Dar Sokakta Siyasef kitabında Cindoruk'un 1983 ocağında Sunalp ile görüştüğü yazılıdır. Demirel, Sunalp'i, parti kurulması çalışmalarında adı geçenler arasında, "En aklı başında olanlardan biri" olarak tanımladığı, Cindoruk'un önerisinden sonra AP kurmaylartnın Sunalp'ten telefon bekledikleri de aynı kitapta yazılmıştır. DYP'nin ilk genel başkanı da askerler tarafından seçilen bir Danışma Meclisi üyesi değil midir? Bu muydu "militarizm testeresi?" DYP İstanbul il Başkanı Yaşâr Keçeli, Yazar'a "Bazıçevrelerce sağın gerçek partisini bölmek için görevlendirilen bir ajandı. Şimdi de parti değil ihanet cephesi kuruyor" diyor. Nasıl sözler öyle? Bilebildiğımiz kadarı ile işadamı Keçeli de DP ya da AP kökenli değil, tersine CHP'den geliyor. Birisi de çıkıp Yaşar Bey'in siyasal geçmışini anımsatarak benzer sözleri kendisi için söylese hiç yakışık alır mı? Genel Başkan, Yazar için "Köstebek bahçeden çıkınca bereket artar" derse, istanbul İl Başkanı da böyle konuşur. Partinin üslubu, en az tüzüğü kadar önemlidir. Sağ kesimde "bölünme" ile birlikte "seviye" de iyice belli oluyor. "Masaliah" diyelim de nazar değmesin... OKTAY AKBAL EVET/HAYIR ıçfnnYO ••• ÇIKU Hükümlü (Bastarafi 1. Sayfada) konuştu: "Yazdığı bir yaadan dolayı 8 Kasım 1985 tarihinde tutuklanan Arif, 3 Mart 1986 günu rahatsızlık sonucu hastaneye kaldırıldı. Numune Hasianesi'nde İnlaniye Servisi'nde sanlıktan yatıyor. Önceki gün ayağından zincirle karyolaya bagladılar. Vilayete başvurduk, aynı gün zincir çıkartıldı. Dün yeniden zincire vurulan AriFin ayaklan da şişti. Jandarma alay komutanlığını aradım ve bu yaptıkJannın doğru olmadığını söyledim. Alay komutanı, kaçmak isteyen mahkumlann zincire vurulabilecegini söyledi." (Bastarafi 1. Sayfada) ANKA'ya yaptıklan açıkiamalar şöyle: Ülkü Söylemezoğlu (MDP Genel Başkanı): "Hukumetin bu kararı, bir tehlike işaretinin gostergesidir. Ayrtca bu karar, bizim bugune kadar yaptıgımız eleştiri ve uyarılarda ne ölçude haklı oldugumuzu da ortaya koymuştur. ANAP iktidannın her konuda attıgı adım ters dönraüştür. En başaniı olduklanm övünerek soyledikleri döviz konusunda da başansız olduklan ortaya çıkmıştır." Nuri Korkmaz (DSP Adana Milletvekili): "Özal'dan başka bir se> beklenemezdi. Türkiye şartlanna uygun olmayan ve Turk insanına yakışmayan Özal'ın ekonomik modeli bir kez daha iflas etmistir. Sayın Başbakan ne derse desin Türk ekonomisi kötuye gitmektedir. Enflasyon durdurulamamaktadır. Bütçe açıgı kapatılamamaktadır. Döviz sıkıntısı sürmektedir. thracatta duşuşler vardır. Bu da, ekonominin kotuye gittigini göstermektedir." Mehmel Golhan: (DYP Genel Başkan Yardımcısı): "Ne oldu serbest ekonomik modele. Hani dövizimiz boldu? Bar bar bağırdık. Hukumeti uyardık. 'Doviz sıkınıımız olur. Har vurup harman sa\unmayın' dedik. Diıüetemedik. Şimdi sonucu goruyoruz. Sıkıntı ve sınırlamalar donemi başladı. Bu. ekonomik modelin iflasıdır. Turki>e ehliulsu eilere bırakılırsa olacagı bu>du." Ekonomik KÜLTÜR MÜZİK SEÇKİSİMART 1986 • "Rock Şarkıcısı" Kimdir, Me Yapar? "5tar Şarkıcı" olayı ve "David Bovuie" üzerine iki çeviri değerlendirme • Zenci, Hip ve Jazz Beatnik'lerin 60'lardaki kalıtçıları Hipster'lar üzerine • Büyük Siyah Umut JIMI HEMDRIK • Geçmiş Zaman Ozanian (Bastarafi 2. Sayfada) uyuşur, konuşamaz hale getirilir. 24 aralıkta uzunca ifadesi alınır. Sarıhan'ı dınleyelim: "Bayan doktor üç metre uzaktan kirden koktuğum için yüzünü buruşturarak vücudumda yara bere oiup olmadığını sordu, yok' dedim 'sağlamdır' raporu verdi. Senim yaram yoktu, olan da zaten yara iyileştirilınceye kadar bekletiliyor, doktora öyle götürülüyordu. Zaten herkes Mamak'a gitmek için can attyordu, yarası olan da 'yok' diyordu." Sarıhan Mamak'a götürülur, yarım saat sonra serbest bırakılır, bir daha ne aranır ne de bir soran olur. Bir olay... Sayısız olaydan bir teki... Kimileri, aman kimse burv ları duymasın, başımtza kimbilir daha neler gelir, diye susmayı yeğliyor. Ama kötü işler hasıraltı edilirse toplum bundan ne kazanacaktır? Sarıhan "Turkiye'de işkence bir deviet politikasıdır. Öyle bir deviet politikası ki Kıbrıs politikasından, Batı ile ıttifak politikasından daha istikrarlı yürütülmektedir. Bu nedenle şikâyet edecek merci bulamadım" diyor. Başka bir öğretmen de şunları söylüyor: "33 gün boyunca çarmıha üç kez çıkarıldım. İki kez çırılçıplak soyularak birkaç kez bekletildikten sonra üstüme soğuk su döküldü, cop gibi bir şeyle dövüldüm, adiküfurlerle sorguya çekildim..." Askeri savcılığa şikâyeti üzerine soruşturma açmışlar, sormuşlar 'Onları tanıyor musun? Adlan ne?' Gözlerinin kapalı olması yüzünden kesin bir şey söyıeyememiş, takipsizlik kararı verilmiş... "öğretmen Dünyası" dergisi bu konuda şunları yazıyor: "Adı ister işkence, ister 'sui muameie', isterse 'işlem' olsun, insan onurunu yok etmeye yönelik bu tür uygulamaları nefretle kınıyoruz." Bilmem yakınmak, kınamak, işkence konusunda yazılar yazmak yeterlı midir? Bir başbakan, bir bakan çıkıp da 'Nedir bu çirkin, yakışıksız işler?' diye olayların üstüne yürüyor mu? İşkence olaylannın gerekli biçimde soruşturulmasım, her türlü işkence ve eziyetin anayasaya aykırı olduğunu bilerek tarih ve kamuoyu önünde her şeyin bir bir açıkianmasını istiyor mu? Nerdeee! Tam tersidir gördüklerimiz, tam tersi!.. JETHRO TULL 17 Sayfa Özel Bölüm • Ömer Zülfü'den Yığmların Livaneli'sine tl • Kültür/Müzik Dosyası'nın Konuğu MOZAİK Gecikmeden dolayı okurlarımızdan özür dileriz. ! | ! ÖZGÜR KUZUGÜDENLİOĞLU'NUN Doğumunu sevenlerine duyururuz. 12.3.1986 NtMETtLAN TANSİYON SORUNUNUZA ÇÖZÜM Basit kullanımh, elektronik tansiyon aletleri. İthalatçısından 143 10 23 İngilizce dersi verilir. Teleffuzunuz ve "intonation"nınız düzeltilir. Çeviri yapılır. Tel: 523 39 80 TELESEKRETER Teiefon cevaplama cihazı. hhalatçiMiıdan. 143 10 23 Eski tablolannız, tuğralı gümüşleriniz ve el yazma eserîeriniz için Troy 140 79 36 ÖSSÖYS Matematik, Fizik 155 46 69 155 55 92 Hüviyetimi, Paşabahçe kimliğimi, sigorta kartımı çaldırdım. Hukümsuzdür. VİLDAN ÖZDİLEK