Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ŞUBAT 1986 CUMHURİYET/13 BrükseVden Faris'ten Çikolata kalpler kremah oklar Aziz ValentineGünü "Sevdalılar Bayramı"dır. Kimileri sevgilisine yakut yüzük, kimileri de her köşede satılan kar papatyalarından alır. Belçikah kuyumcuların cirosu bugünlerde iki Katına çıkar. bilimadamlanna göre, aşk, insan metabolizmasındaki kimyasal bir değişimden kaynaklanmaktadır. HADİ ÜLUENGİN BRÜKSEL Hıristiyan takviminde yılın 365 günu ayn bir azizin adım taşır. Şubatm 14'ü de "Aziz Valentine Günü"ne denk düşer. "Aziz Valentine Günii" nun diğer adı "Sevdalılar Bayramı" dır. Her 14 şubatta, başta çok inananlar ve daha az çok inananlar, karasevdahlar ve daha gri tonlarda sevdalılar, "Aziz Valentine Günü"nü kutlarlar. Aslında "Aziz Valentine Günü"nün Hıristiyanhkla hiçbir ilgisi yoktur. Şubatın diğer öteki önemli bayramı karnaval gibi "Sevdalılar Bayramı" da, Tanrı tanımaz geleneklere uzanır. Romalılar, şubat ortasında kuşlann aşk mevsiminin başladığmı mimlemiş ve doğurganhğa seferber etmek için de kendi kadınlarını 14 şubatta sembolik olarak dövmüşlerdir. Ne var ki, ilahi şehrin çocuklan henüz Sade'ı okumamış olmalanna karşın, işin ucunu biraz kaçırmışlar ve doğurganlık günü de giderek zevkü sefa dolu bir âlem gunüne dönuşmuştür. Ahlak mübaşiri Hıristiyanlar ise, günahkârları ennetmekân kılabilmek için 14 »ubatı "Sevdalılar Bayramı" ilan etmiş ve böyllikle de zehaviri kurtarmışlardır. lşte, ahlakçılar sayesinde artık masumane bir yortuya dönüşen bu gelenek, büıun Hıristiyan dünyasında olduğu gibi Belçikada da kökleşmiştir. 14 şubat günü butün Belçika biraz "âşıkânedir". 14 şubat günü, fınncılardaki çikolatalı pastalar, kalp şeklinde çıkar ve üstlerinde kremadan oklar vardır. Şehir merkezindeki lokantalar "özel âşıklar menüsü" hazırlarlar. Antrede istiridye yenir, etle Saint Emilion şarabı içilir ve masada tek bir murn yanar. Louise caddesindeki mücevherci dukkânlarının vitrinlerine de "Bugun Aziz Valentine Günu, onu düşündünüz mü?" tabelası konur. Kimileri onu hep düşünselerde, onu düşünmek Louise caddesindeki vitrinlere erişmeye yetmediğinden, sevgililerine yakut yüzükler alamazlar. Bir elma gönul alma hesabı "Aziz Valentine Günü" butün kösebaşlarında satılan kar papatyalarından alırlar. Kimileri, artık karasevdalı olmasalar bile, artık zengin olduklarından ve zengin olmak da aşkta yabana atılamayacak bir unsur oluşturduğundan, "Aziz Valentine Günü" sevgjliierine Louise caddesindeki "Piaget"den ya da Wolfere'den yakut yüzükler alırlar. Yakut yüzükler önemlidir. Ve "Aziz Valentine Günü" butün Belçika kuyumcularının ortalama cirosu diğer günlerin iki katıdır. "Sevdalılar Bayramı"nın Belçika'daki diğer bir özelliği de 14 şubatta aşka ilişkin teorilerin güncellik kazanmasıdır. Bu yıl, sorunun biyolojik yanına eğilen Louvain Üniversitesi'nden uzman bir hekimin anlattığına göre, karşı cinse sevdalanan kimsenin beyin hücreleri aktif faaliyete geçmekte, yürek atışlannı hızlandırmakta ve giderek de bütün organlan tesiri altına almaktadır. Aynı uzman hekime göre, "Mevcut tıbbi olanaklar henüz dışandan mudahale ile suni bir karase\da yaratmava imkân vermiyorsa da. mevcut tıbbi olanaklar karasevda illetine düşmiiş âşıkların artık kolayca tedavilerine imkân hazırlamaktadır." Cuma günü Sevdalılar Bayramı'ydı. Kimileri, sevdahlarına kar papatyaları aldı, kimileri Piaget'ten yakut yuzük. Kimileri kalp biçiminde çikolatalı pastalar yediler, kimileri mum ışığında istiridyeler. Kimilerinin karasevdalarda beyin dokulan yeni salgılar saldı, kimilerinin yürekleri unutulmuş karasevdalarda sızladı. Cuma günü hava soğuktu, köşe başlannda kar papatyalan satıldı, mücevheıcüer iki misli ciro yaptı ve cuma günü aşktan konuşuldu. Cuma günü "Sevdalılar Bayramı" idiyse de, deliye her gün bayramdır ve delilerin sevdaL olamayacaklan tıbben ispatlanamamıştır. Çok vitesli Avrupa teoıisi SABETAY VAROL PARİS önyargısız gittiği AET başkenti Brüksel'de, Ortak Pazar üst düzey görevlileriyle görüşen Ahmet Tan temaslan sonunda şu yargıya vardı: "AET yirmibMBd yüzyıkk." Tarihc gececek bu saptamadan birkaç gün sonra Fransız hükümetinin Avrupa başkentlerine gönderdiği bir dışişleri üst düzey yetkilisi, Ankara'ya da uğrayarak 2000 yıhnm savaş uçağı girişimi için temaslarda bulundu. Lahana turşusu, zayıflama perhizine iyi gelir. Ünlü deyişi ortaya atanların yaşadığı devirde sadece yüksek tansiyona karşı perhiz yapıhrmış. Zayıflama perhizi, bilemediniz otuz yıldır var. Son zamanlarda Türkiye'de, Avrupa tartışmalan hayli yoğunluk kazandı. Türkiye'nin AET üyeliği her ne kadar çok zor bir sorunsa da kamuoyu bu konuyu tartışmada bizce yerden göğe kadar haklıdır. Aslında Avrupa da aynı konuyu tartışıyot. Türkiye1nin ne zaman üye olacağını değil, ama Avrupa'nın nereden gelip nereye gittiği, tüm tartışmaların odak noktası. Bir Westland olayı Ingiltere'de hükümet bunalımı yaratmaya yetiyorsa konu önemli demektir. F. Almanya'da, Fransa'da gün geçmiyor ki savunmadan iletişime, ekonomidcn kültüre, Avrupa'nm kaderini konu alan yeni bir kitap yayımlanmasın. Avrupa'da sık sık bahsi geçen teorilerden biri, değişken geometrili Avrupa teorisi. Yani tansiyon perhizine iyi gelmeyen lahana turşusunun zayıflama perhizine uygunluğu. Bu teoriye çok vitesli Avrupa da deniyor. Birinci viteste gidemediniz mi, ikinci vite$e takacaksını?, orada da olmadı mı üçe, dördt F. AlmanyaTürkiye arasında gidip gelen TIR şoförleri çok vitesli Avrupa'yı hepimizden önce anladılar. Gel gelelim Fransızcadan gelme vites sözcüğünün tam karşıhğı hız, yani sürat, gene anlamadınızsa, hızlı gidemezseniz, yavaş gideceksinız demektir. Yavaş giderek hızL gidene yetişmenin tek bir yolu vardır o da hızlı gidenin aşın süratten kaza yapması. Bu çok vitesli Avrupa konusuna fazla takılmasak iyi ederiz. lnarun samldığı kadar karamsar bir doğa yasası değil yavaş giderek hızlı gidene yetişememe kuralı. "Vivmna 18801938 Bir YüzyıIn Doftaşu"adlı, Paris'in Pompidou Sanat Merkezi'nde geçen pcrşembe günü açılan dev sergiyi gezseydiniz siz de benimle aynı yargıya varacaktınız. 19.yüzyıhn sonunda, çöküşünü hazırlayan 400 yıllık Avusturya Imparatorluğu başkentinin bilimsel, kültürel, duşünsel planda günümüzde "modernite" adı verilen olgular yumağına nasıl ana rahmi görevi gördüğünü, gözlerinizle görüp elinizle dokunacaktınız. Avusturya tümden cahili olduğum bir alandı geçen persembeye kadar. Pompidou merkezindeki sergı sonunda en azından bu kentin son derece dokunaklı bir dönemi hakkında bazı temel bilgilere sahip olduk. Yalnızca aflannı bildiğimiz klimt ve kokoschka gibi yuzyıl sonu ressamlann tablolannı, psikanalizin babası Freud'u, Otto Wagner gibi bir mimari dehasını, Ernst Mach gibi günümuz aerodinamiğinde kullanılan ses hızmı ortaya koyan bir fızikçi ve filozofu ve daha nicelerini bağrında yasatan yirminci yuzyıl habercisi Viyana'yı Mahler'in ve Schonberg gibi müzik dehalarırun müziği altında, yaşamadığınız bir dünyanın nostaljisiyle geziyorsunuz. Hem ses hızını bulan, hem de ampriokritisizm gibi, diyalektik materyalist felsefecilerin kıyasıya eleştirdiği bir felsefenin kuramcısı Ernst Mach büyük bir olasıhkla Viyana'nın hem yeni doğan hem de çökmekte olan bir kültürü nasıl beraberinde yaşattığının gizemini elinde taşıyan tek kişiydi. O da hız konulanyla uğraştı. Nasıl vites değiştireccğimizin sırrı belki de bu sergide yatıyor. Nfubat, "Aziz (Saint) Vstentiru"Âştklar Günü. Sevda türkülerinm sokaklardan ekranlara, vitrinlere kadar uzandtğı bir tür açk bayramı. Efsantlerden uzanan bir çizgi umutlan kanatlandırıyor. New York'tan Annabel Lee ve Eskiıno Mene TANJU AKERSON NEW YORK Manhattan'da Lexington Caddesi'nden kalkan dört numaralı metro treni sizi hem dünyanın en matrak mezarlıgına hem de Edgar Allan Poe'nun "Annabd Lee" şiirini yazdığı çiftlik evine götürür. Mezarhk, Harlem nehrini geçerek New York'un Broru denilen kesimine giren metro treninin son durağı olan Wbodlawn'da. Burada kentin en büyük zenginleri yatar. 1865 yılında kurulan Woodlawn mezarlığinda çivilemek istercesine birbirleriyle yanşıyorlar. Amerika'nın en yaygın ve en ucuz mal satan mağazalar zincirinin kurucusu Frank W. Woolworth, iki yanında dev birer sfenksin beklediği bir fıravun mezarı yaptırmış kendisine. Efsanevi atyarışçısı ve banker CHi KimUksiz aşklar Şimdiki gençler modüllü bilgisayarlarla kız arkaaaşının ekranına ulaşıyor. Çılgın aşık radyo istasyonunu basıp, mikrofondan naklen ilan eaiyor sevgisini. Özel jetinin dumanıyla göğe sevdiğinmadınıyazarakiianeden de var... RAGIP DURAN LONDRA Hıristiyan takvimine göre 14 şubat "Sainte Valentine" bir başka deyişle "Âşıklar Bayramı". Tüm dini bayramların kökeninde olduğu gibi, Sainte Valenıine'nin kaynağında da rivayet muhtelif ve hakikat namevcut. Kimileri, Sainte Valentine'in dünya güzeli bir azize olduğunu söyler. Dilber Valentine, mistik gücünün yanı sıra dudaklan, saçlan, göğusleri ve bacaklarıyla kara cübbesinin altından erkeklerin gönüllerini yakarmış. Milattan sonra 300 yıllarında, Hıristiyanların ezilmesine karşı çıktığını söyleyip, Valentine yengeyi de\ximci halk kahramanı olarak gösterenler de var. Her neyse.. Maksat tarihi bilmek .eğil, gönülleri neşelendirmek. Hıristiyan dünyasında Sainte Valentine, gizli aşkların kimliksizce su yüzüne çıktığı gün. tlanı aşkın binbir yolu var. Pencere altı serenadları ortaçağda kaldı. Şimdiki gençler.modüllü bilgisayarlarla kız arkadaşının ekranına ulaşıyor. Çılgın aşık radyo istasyonunu basıp, mikrofondan naklen ilan ediyor sevgisini. "Sayın dinleyiciler, ben Ahmet, ben Ahmet ki Süheyla'ya kapı gibi vurulmuşum." Özel jetinin dumaru ile semaya "Seni sevryonım Kadriye" diye yazan da var, ya da otoyol üzerindeki sürat sınırı panosuna "Gazla Serpil, 10 kilometre sonra sevgiline ulaşacaksın" panosunu yerleştiren de. Duvar yazıları ise bu işin güzel mecrasıdır. Aşkın milliyeti yoktur, ama Eros çeşitli dilleri konuşur. Mesela İngilizler, gerektiğınden fazla soğukkanlı ve çekingen olduklan için kartpostalları tercih ederler. Bu aralar kartpostal dükkânları tıklım tıklıtn. Karamela ya da çikletlerin içinden çıkan manilerdeki basmakalıp deyişler yazılı çoğunda. "KimUksiz aşklar" demiştim ya Sainte Valentine'in en önemli özelliği, aşki mesajların altında imza yok. Genellikle erkekler meyillendiklerine gönderiyor. Bir de ciddi ve popüler gazetelerde en az iki tam sayfa Sainte Valentine mesajlarına aynlmış: "Sevgili kediciginı, yün yumagıa olayun", "Liza, ben bir elbiseyim, sana çok yakışınm, giysene hele bir bcni", "Seni Alain Delon gibi öpmek isüyorum". Tüccarlar yaşadı. Bir de kalp resimli kutularda çikolatalar peynir ekmek gibi satılıyor. Bu arada ilginç bir kamuoyu anketi: tngiliz erkeklerine sormuşlar: Hangi kadmla baş başa bir gün geçirmek istersiniz? Sonuç pek şaşırtıcı değil: Margaret Thatcher listenin sonunda. Fransızlar, bu konularda romantizm ile güldürüyü daha berrak şekilde sergiledikleri için, kartpostallarda daha çok yatak, yastık, çarşaf, pike resimleri filan koyuyorlar. Italyanların ise Fransızlardan da daha hızlı olduklan bilinir, ama sevdiği kıza karyola armağan ettiklerini bılir miydiniz? Iskandinav ülkelerinde ise kalp resmi genellikle soba, ya da sömine şeklinde çizilirmiş. Almanların kartpostallannda ise genç bir kız ve erkek el ele, kol kola, aralarında bir tek kalp var. Fonda ise bir elektronik atölyesi. tnsaniar çalışıyor. lş askı... Bir lspanyol kartında gördüklerimi anlatmama ise basın yayın ahlak yasası izin vermez sanınm. Amerika her şcyi şov haline getirmekte özellikle maharetli. Hamburgerlerin içinden kalp çıkıyor. Soğandan yapılmış. Fantezi, geçim derdi olmayanın elzem gereksinimi. Kimse sormaz ki bu Eros işçi midir, devlet memuru mudur, mirasyedi midir diye!.. Londra'dan ÎManhattan'ın Lexington istasyonundan kalkan 4 numaralı metro sizi, Edgar Allan Poe'nun "Annabel Lee" şiirini yazdığı çiftliğe ve dünyanın en ilginç mezarhklarından biri olan Woodlawn Mezarlığı'na götürür. madeni kabartma resmi asılı. Şairi sırtında rüzgâra kapılmış pelerini, en çok sevdiği gezinti yeri Harlem nehri üzerindeki köprüde dolaşırken gösteriyor. Poe, karısı Virginia'nın ölümü için yazdığı "Annabel Lee" şiirini bu köprüde yurürken kafasında kurmuş gibi.. Bronx'U "Annabel Lee" şiirinin yazıldığı çiftlik evinin yakınlarında ise bir eskimonun anılan aramyor.. 1897 yılında Amerikalı kutup kâşifi Robert Prearynin Grönland'dan 10 yaşında iken getirdiği Eskimo Mene'nin 175. sokakta geçirdiği yıllar. KüSenekrce ieneteree önceytH Bir dtniı ütkesbtde Yaşayon bir kız vardı, BOeeeksiniz, Adı Annabel Lee ffifbir şey düşünmezdi Sevttmekten, Sevmekten bafka beni Ür günlftebu yuzden göze gekü O deniz iiikesinde Üfiidü riiıgânndan bir bututun Guzelim Annabel Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittüer beni... rına dönmüş. Eskimo Mene fazla yaşamamıs.. Otuz yaşını biraz geçtikten sonra yaşamını ağaç kesiciliği yaparak kazanırken ölmıiş.. Eskimolarla ilgili araştırma yapan Danimarkalı bir profesör, "Mene, Grönland'da hâlâ unutulmuş degil.. Öjküleri anlatılıp duruyor. Eskimolar Mene için iyi bir insandı ama garip bir konuşması vardı ve avlanmayı bilmiyordu şeklinde konuşuyorlar" diyor.. Danimarkalı profesör buna karşılık Bronx'ta Eskimo Mene ile ilgili tek iz bulamamış. Çeşitli yerlere başvuran profesör "Tüm umudum Mene'nin kendisini evlat edinen aiknin birlikte bü> udükleri, o> nadıklan ogullanndan bir haber alabilmek.. Onun çocuklannı, torunlarını bulabilirsem belki nin yaşam öyküsiine yeni parcaiar ekleyebilhrim" diyor.. Yine Bronx'ta bir seyyar satıcı Eskimo Mene'nin yaşamını bi Bilîm nasıl üretilir Edgmr Aüm Poe: (19991949) Amerikah öykü ynmn ve ver Selmont kendisini Leonvdo da Vinci gibi gömdurmüş. Leonardo da Vinci'nin Fransa'da Amboise kasabasında görnülü olduğu St. Hubert Kilisesi'nin aynısını kendisi için insa ettirmiş. Fransa'daki kilisenin eşi, trenden iner inmez sivri damı ve hayvaı» başlı su olukları ile karşımza dikiliyor. Bir başka banker Jay Gould kendisini mitolojik tannlar ile eş tuttuğundan olacak, bir eski Yunan tapınağımn içinde son uykusuna yatmış.. Edgar Allan Poe'nun çitflik. evi, Woodlawn mezarhğına gelmeden birkaç durak önce.. Ünlü şair buraya 1846 yılında eşi Virgüıia ile yerleşmiş, yerleşme nedeni, verem olan karısına çiftlik havasınuı iyi geleceği umudu.. Ne var ki meyve ağaçları, çiçek bahçeleri ve kuş kulübeleri iie çevrili çiftlik evinin havası Virginia'nın ömrünü iki yıldan fazla uzatamamış. Bugün muze haline getirilen çiftlik evinde merdiven sahanlığında Poe'nun bir Edgar Allan Poe (Türkçesi: M.Cevdet Anday) çük eskimo bu sokakta oturan Wollaca ailesi tarafından evlat edinilmiş.. New York'a gelişine o günlerde basın geniş yer vermiş.. Central Park'ta yaptığı ilk gezi gttzcic n.<jiCKM)onlarında şöyle BUKPUR TAPULAMA HAKİMLİĞİNDEN Esas no: 1981/696 Karar No: 1984/91 Davacı: Hazine Davalılar: 1 Ayşe Taşdemir Ahmet kızı, 1940 doğumlu, Yakalar köyunden. 2 Şerife Taşdemir, 3 Alime Avcı, 4 Havva özçelik, 5 Hüseyin Akgün, 6 Suleytnan AkgUn. Dava: Tapulama tespiüne itiraz. Karar tarihi: 10.12.1984 Burdur Merkez Belenli köyünün Kocadağ roevkiinde 14.500 m' yuzölçümündeki 874 parscl sayılı taşınmazın 6 pay kabul edilerek birer paydan Süleyman Akgün, Havva özçelik, Şerife Taşdemir, Alime Avcı, Ayşe Taşdemir, Hüseyin Akgün adlanna tapuya kayıt ve tesciline, masrafların davacıdan alınmasına karar alınmış olup, karar davacı vekili tarafından 8.1.1985 gunlu dilekçe ile temyiz edılmıştir. Karar ve temyiz dilekçesi adres yoklugundan dolayı davalı Ayşe Taşdemir'e tebliğ olunamamıştır. Karar özeıinın ve temyız edildiğinın gazetede duyuru yolu ile davalı Ayşe Taşdemir'e tebliğıne karar verilmiş olduğundan, iş bu tebliginden itibaren davalı veya vekili tarafından 15 gun içcnsınde mahkemeye başvurulması gerektigı açıkça duyurulur. Basın: 12229 anlatılmakta: "Küçuk eskimo çocuğu bisikletleri görünce sevincinden kurtlar gibi uludu. Atlar ile karşılaştığında onlara 'Biiyiik köpek' adını taktı. Hayvanat bahçesinde kutup ayılarını görünce bir türlü yanlarmdan aynlmak istemedi.!' Eskimo Mene 22 yaşına kadar Wallace ailesinin yanında kalmış.. Bu arada okula girmiş, Ingilizce öğrenmiş, New York'u tanımış. Golf oyununa da merak salmış. Okula giderken bir yandan da Bronx'ta bir golf sahasında çalışmaya başlamış. Görevi golf sopalarını taşımakmış.. Birara doğduğu ülkeyi yeniden görme isteği uyanmış içinde, Grönland'a gitmiş. Ancak Grönland'da yedi yıl kaldıktan sonra tekrar Amerika'ya, golf sahala KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ V KAPALlYÜZMEHAVUZV DİSKO • SAW/ DCR£TSlZUFrL£RveTELESKİ ÇAYvelHLAMURUNl>ZfDOĞALKAYAKPİSTt BlrktşMaınMnslyon Pazar.Perşembe {« gpco 5 gtini 60 000 TL Perşembe.Pazaf (3 gece 4 gün) 60 000 TL Pazar.Pazar (7 gece 8 gün) 12DO0OTL CumaPa?ar (2 gece 3gun) 45 000 TL Otobus ttnritlmlz variır. Bejtktat 161 10 74 1«1 22 8116112 26 KadıMy 336 16 M ortur işlemlerden bile daha güç. "Taksiniz geliyor" yanıtını alSTOCKHOLM Taksi bir dıktan sonra başlayan bekleyişin "karau hizmeti" midir, yoksa bir sonu belli değil. Telefon sant*iuunu iDeti" mi? Avrupa'nın he raline telsiz bilgisayarla bağlı men tüm büyük şehirlerinde otu olan taksiciler, "möşteri bizi karanlar böyle bir soruyu duraksa pıda nasıl olsa fazla beklemez" madan "kamu hizmeti" biçimin diyerek kapımza kadar gelmek de yanıtlayacaklardır. Ama yerine yoldan başka birisini alPoe'nun "Annabel Lee" şiiriStockholmlülere sorarsanız şe mayı tercih edebiliyor. ni düşünürken yürdüğü köprü, hirdeki taksi servisi "kamu illemağazalar kralı Woolworth'un Durumun vahametini ilk kez ti"nden başka bir şey değil. Çün yılbaşı gecesi bizzat farkeden yattığı firavun mezarı, fotoğrafçı Forss'un sokak lambaları ara kü taksiden "hizmet" olarak ya Stockholm belediye yöneticileri rarlanmak için taksiye binmek, arasında da aynı yönde bir eğisından dört numaralı tren bir zabinmek için de taksi bultnak ge lim göze çarpıyor. Tkksi sorunumanlar Bronx'ta golf oynamış rekiyor. Oysa özellikle son aylar nun, şirket ve buna bağlı olarak eskimoyu hiç anımsamadan geda taksi bulmak, en bürokratik çip gidiyor... taksi sayısının çoğalmasıyla çözümleneceğine inananlann sayısı da gün geçtikçe artmakta. Ancak, eğlence ve ziyaretlere giden Stockholmlülerin taksi bulamadıkları için sokaklarda gece ortasında mahsur kaldıkları zannedilmesin. Her sorun acil çözümunü de beraberinde getiriyor. Taksilerin esamesinin yalnızca kendi konusunda ilgileniyor". "Eh... MEHMET İNHAN okunmadığı Stockholm geceleöyle soruyorsan evet. Politikayı izliyorum!" rinde bir yıla yakm bir süredir "Peki solcn musun, sagcı mısın?" VİYANA Viyana'daki Yüksek Bilimsel çok sayıda "korsan taksi" dolaFessüphanallah... çattık, hem de bir bilim kuAraştırmalar Enstitüsu'ndeyim. Viyana'daki şıyor. ruluşunda, açık açık soruyor. Gazeteyi katlıonlarca benzerinden biri. Bilimsel bir semineBu yasadışı grubun içinde düyorum, sigara paketine uzanıp bir sigara alıri izledikten sonra enstitünün kafeteryasında şük ve orta gelirli memurlar, işyorum. Kibrit düşüyor. Sorduğu çok basit bir son elime geçen Cumhuriyet Gazetesi'ni karışçiler, öğrenciler, işsizler, serbest soruya yanıt bekleyen şaşkın bakışlar karsısında tırıyorum. Kuruluşun öğretim görevlilerinden meslek sahipleri var. kendi halime kendim de güluyorum. Ulan Avbir bayan elinde kahvesiyle masaya oturuyor. Geçenlerde uzun bir gece sorupa'dasın be. Sonunda eğilerek kısık bir sesSohbete dahyoruz. Böylelikle kuruluş hakkınnunda ana caddelerden birinde le, "Şey.. üzerinize afiyet biraz..:' Onun eğilida daha ayrıntılı bilgi ediniyorum. umutsuzluk içinde taksi beklermini sorarak topu karşı tarafa atıyorum. Bağımsız bir kuruluş bu, parasal olarak geken sivil bir araba yanaştı. Şoför "Ben Sosyalist Parti'nin üyeslytan" diyor. Boş rek devlet gerekse ulkenin büyük devlet banTürk olduğunu hemen belli eden bulunup gene soruyorum, "Peki nasıl olur da kaları tarafından destekleniyor. Ancak özerk bir Isveççe ile "Nereye burada öğretim görevlisi olarak..!' bir yönetimi var. Genellikle yönetimin sağ ve gidiyorsunuz" diye sordu. BinYüzünden yeni bir şaşkınhk dalgası geçiyor. sol arasında eşit ağırlıkta yürutülmesi, iki tadim. Çok geçmeden Türkçe koSusuyorum, çUnkü sorduğum sorunun saçmarafın da gözettiği ve sosyal uzlaşmanın hiçbir nuşmaya başladık. Orta Anadolığını kendim de fark ediyorum. O da yanıtlayerinde yazılı bir resmiyet kazanmanuş geleneklulu, orta yaşlı, güler yüzlü bir ma gereği bile duymadan devam ediyor. "Üyeİerinden biri. adam. Bu işe neden başladığını yim ama burama geldi artık." Niye? "Uygulasordum. Anlatınaya başladı. "Ne Ekonomi bölumü örneğin, ülke ekonomisidıklan politikanın artık solla bir ilgisi yok da yapalım, evde 7 kişiyiz ancak gene ve işgücü pazarına ilişkin periyodik raporçiniyoruz. Elime biraz fazladan lar yayımlamasının yanı sıra, her iki yılda bir para geçsin diye haftada iki üç yirmiotuz kadar lisans üstu öğrenci alarak iki Viyana'da Bilimsel Araştırma yıllık eğitim programları yurütuyor... gece çıkıyorum işte." Enstitiisu öğrencileri, konulan "Ne kadar çalışıyorsun?" GeAmaç, öğrencilerin kendi alanlannda son geilgi alanlanna göre seçiyor. lişmeleri izleyebilmeleri ve uzmanlaşarak kence saat 23 civarında başlarım. Kilitli kapı yok. Şu saatte gir, şu di ürünlerini vermeye başlamalan. Konular neSaat 3.54'e doğru da iş biter." ye göre belirleniyor diye soruyorum. öğrenci"Gecede ne kadar kazanıyorsaatte çık yok. Herkesin bir nin ilgi alanına bağlı diyor. Herhangi bir progsnn?" anahtan var. Dileyen sabaha ram yok. Kuruluşa hem ulke dışından bilim "Ortalama 500 kron. (40 bin kadar çaltşabilir. adamları davet ediliyor, hem de her hafta ülTürk Lirası) filan geçer elime. kedeki üniversıtelerden bilim adamları son yapBenzin parasını çıkartınca 400 tıkları calışmalan burada sunuyorlar. ondan. Sol olarak tanımlamak bile gucieşti. kron kadar kalıyor" Lygulanan diipedüz sag bir politik a." "Neleri Öğrenciler hangi konuda dilerlerse o alan"Tehlikeli değil mi? Ya polis eksik buluyorsun?" "İşsizlik ile mücsdele çok daki calışmalan izliyor. O alanda kendilerini göriir durdurursa?" zayıf kalıyor hatta tam tersine Issidik yaratıcı geliştiriyorlar. Ortalama gelir düzeyindeki burs"Bir kere gece sokakta kalan önlemlere gidiyorlar. Sonra savaş halindekl üllar ceplerinde; kendilerine ait odaları, telefon herkes evine dönmek istiyor. kelere silah satılması çok tatuz." ları var; kütüphane, bilgisayarlar tüm olanakTaksi bulmak zor, biliyorlar. ları diledikleri gibi kullanabiliyorlar. Kilitli ka"Yapma canım, Viyana Belediyesi her AllaSoyleyince şaşıracaksuı, müşteripı lar yok, şu saatte gir, şu saaıte çık, şuraya gihın günü yeni yol inşaatlarına girişiyor, yeni ek lerimin arasında polisler de var. remezsin buraya giremezsin yok. Herkeste bir metro hattının tüm hıayla başlaması, tüm bunOnlar da durumu anlayışla karanahıar. Dıleyen dilerse sabaha kadar çalışıyor. lar büyük bir sosyal yatırım değil mi?" şıhyorlar. Yapılacak bir şey yok Bilimsel üretimin başka koşullarda yeşereme"Onlar zaten olmazsa olmaz şeyter. Bizde ördiyorlar. Ama polis arabası göyeceğini anlıyor insan. neğin işsizlik > u/de bir bile artsa hukumete çok rünce dikkat ediyoruz tabii. Geagır sonımluluk yüklüyor bu dunım." Gazeteyi hararetle okuduğumdan olsa gerek çenlerde bir Türk arkadaşı dur"Politik misin?" diye soruyor öğretim gorevliBu kez yüzde bir rakamını duyunca benim durup 2 bin kron ceza kesmişler. si masa arkadaşım. Hay allah .. ne biçim soru yuzumdeki burukluğa, uzaklara dalıp giden "Miışterilerle aranda bir sorun bu? Onun için çok doğal olan bu sorunun, bengözlerime, elimdeki Cumhuriyet Gazetesi'ne çıkmı>or mu?" "Ne olur ne olde anlam veremediğı bırtakıtn tıklere yol açtıbakarak soruyor: "Kuzum sen hangi alknlenmaz diyerek parayı baştan alıyoğını şaşkın bakışlarla izliyor. Sağıma soluma sin Allahaskına?" "Turkiye;' diyorum. "Haaa... rum. Çünkü bazı müşteriler pabakıyorum. "Canım herkes biraz poliük değil şimdi anlıyorum." rayı sonradan vermek istemiyormi?.!' "Yoa. öyle olması gerekmiyor" diyor biNeyi anlıyordu? Anlamış mıydı gerçekten? lar. Polise şıkâyet edeceklerini raz da şikayetçi bir tavırla, "Burada çogu kimse Anlaması mümkün muydu? ^oyluyorlar. Ama bugune kadar pek bir tatsızlık olmadı" tirdiği yaşta fotoğrafçılığa başlıyor. Otuz yaşından sonra seyyar satıcılığım bırakıp fotoğrafçılığa başlayan Bronx'lu George Forss çektiği resimleri her gün dört numaralı trenle Manhattan'a inip sokaklarda sergiliyor. Yaklaşık on beş yıl sonra kaldırımdaki resimlerine hayran kalan bir gazete fotoğrafçısı George Fbrss'u sanat dünyasına tanıştırıyor. BugünleTde fotoğraflan galerilerde sergileniyor, müzelere konuyor, unlü yayınevlerinin albümlerinde basılıyor.. "Yepyeni bir yaşam içine girdim.. Bir zamanlar sokaklarda süriinürken simdi sanat tarihine geçiyornm" aiyen George Forss ileriye dönük çalışmalarını şöyle açıküyor: "Şu anda en biiyuk tutkum sokak lambalan. Surekli fotoğraflannı çekmek isüyorum.. Çiinkii onlar kent yaşamınjn Umfıdır". Korsan taksüer Stockholm'den YAVUZ BAYDAR Viyana'dan