22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Muş ve Batman' Ortadoğu için hareket noktalan ABD'li stratejistler 1980'den itibaren Türkiye'nin, SSCB'yi giincyinden çeviren ülkeler kuşağı ile iüşkilerini teşvik ettikferi sıralarda, aynı zamanda "Doğu Anadolu'daki savunma boşlugunu" doldurmak için çabalıyorlardı. Bu çaba içinde Türkiye'deki ABD üs vetesislerininmodernleştirilmesi ile altyapılannın genişletilmesi ve aynca Muş ve Batman'da iki yeni hava üssü kumlması konusu özel bir anlam taşıyordu. Çünkü: 1 AfganisUn ve lnuı'm kaybı Türkiye'deki üslerin misyonunun genişlemesine yol açtığından, hepsinin modernizasyonu ve altyapılanmn iyUeştirilmeleri ihliyacı dogmuştu. 2 SSCB'nin giıneye iniş güzergâhlan, yapüması diişünülen iki üssttn menzili dahilindeydi. 3 ABD'nin Basra Körfezi'ne en yakın zincirleme harekât üssü bu iki» olacaktı. ABD bu niyetin hızla hayata geçirilmesi için Türkiye ile "Pakl lci paragraf" diye anılan Yüksek Savunma Konseyi (High Level Defense Group) kurmak arayışlarına girmişti. O günlerde ABD Savunma Bakanlıgı'nın harika çocuğu Richard Perle sık sık Türkiye'ye geliyor, spor giysilerle sokaklarda dolaşıyor, Türkçe bilen danışmanlannın yardınuyla havayı kokluyordu. Perle'nin o dönemde ABD ile Savunma Işbirliği (DECA) müzakerelerinde Türk heyetine başkanlık eden General Öztorun ile kişisel dostluğunun da hızlandırdığı çalışmalar sonucunda Türk Amerikan Yüksek Savunma Konseyi kurulmasını kararlaştınlıyordu. CUMHURİYET/8 12 KASIM 1986 POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Varoluşçuluk'un Kaynağı Say Yayınları bilimsel amaçlı kitaplar çıkarmayı sürdürüyor. Elimize son erişenler arasında Friedrich Nietzsche'nin 'Tarih Ûzerirrt', J. J. Rousseau'nun 'İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı" ve Kart Jaspers'in 'feteefe Nedir1 adlı yaprtlan var. Biz bu yazımızda Karl Jaspers'in felsefe tarihi, varoluşçuluk ve Nazi Almanyasında bir bilim adamının yasayışı üstünde duracağız. İsmetZeki Eyüboğlu dostumuz, varoluşçuluğun kurucularından olan Karl Jaspers'in (18831969) 'Felsefe Nedir' adlı yapıtını Almancası'ndan dilimize çevirmiştir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Jean Paul Sartre'ın dilimize çevrilen kitaplan ile ülkemize giren varoluşçuluğun Alman felsefesinden kaynaklandığı ayrıntılı olarak pek bilinmiyordu. Yıllar sonra da olsa ana kaynaklardan biri de dilimize aktanlmıştır. Her filozofun bir varoluşçuluk anlayışı vardır. Her biri varoluşçuluğu kendine göre yorumlar. Jaspers'in varoluşçuluk anlayışına göre, "İnsan evrende tedirgin bir variıktır. Çözemediği sorunlar vardır. Bu nedenle "Yeryüzü ayaklarının altında kaymaktadır, geleceğe güveni yoktur. Bu güvensizlik onu varlığının kaynağını aramaya, evrendeki yerini bulmaya rtmiştir. \feroluşçuluk'un insani, anlaşılması, açıklanması gereken bir varlık olarak da almasının başlıca nedeni budur. Jaspers'in bu konudaki düşünceleri, Kierkegaard, Gabriel Marcel ve Heidegger'in görüşleriyle birlikte çok geniş bir alana yayılmış, özellikle yaztnda etkili olmuştur. Kimi dinci yazahar bu görüslerden esinlenerek Hıristiyan anlayışının çağdaş bir düşünceyte ele alınması gereğini savunurken, kimi felsefe tarihçileri de Varoluşçuluk'un çok eskiye gittiğini, Sokrates'in insan variığıyla ilgili düşüncelerinden kaynaklandığını ileri sürmüşterdir. varoluşçuluk'un iki büyük savaşla sarsılan Avrupa'da kaçınılmaz bir bunalım felsefesi olduğu göruşünü ortaya atan düşünürier de vardır." Kıta Avrupasındabunaltm felsefelerinin ortaya çıkmasında baskı rejimlerinin çok büyük payı vardır. İki büyük savaş arasında felsefede görülen bunalım ve darmadağtnık akımlar bu yüzdendir. Felsefenin bilgi teorisi ve ana kaynaklannı araştırırken birdenbire Nazilikle karşılaşan yazar korkular geçirmiştir. Şairane bir davranışla, "Ben dezizlerie birlikte büyüdüm" derken 1933'te yönetim Nazilerin eline geçinçe dehşetli bir korkuya kaptlıyor. Herkes gibi durumun nereye gideceğini sezmeye calışryor. Emst Mayer adlı yakın bir arkadaşı vardır, durumu şöyle anlatıyor: "Bir gün biz Yahudileri barakalara götürürier, barakalarda yakılınz." "Yok, Ernst, bu gene senin aşırı sonuçlara değin giden yanılsamandır, bu olanaksızdır." Yıllar geçtikçe olan oluyor. 1938'de bir 'aydınlık gece'yle durum değişiyor. Nazi göreviileri profesöre,h«r yalana bir bir evet dedirtiyoıiar. Saklanan bir delikanlının sorgusu sırasında Gestapo'nun baskı ve zulmünü tanıyor. Delikanlı Berlin'den geliyor, Yahudi olan eşinden aynlması isteniyordu. Bu istem karşısında ne yapacağını şaşırdı, sonra: "... Şunu Beıiin'de açıklamanızı dilerim," dedi. "Ben yasalara karşı saygılı bir yurttaşım. Sizin Yahudiler konusundaki anlayışınızı uygun bulamam, çünkü kanm Yahudidir. Artık ben bu devlete karşı hiçbir nesne üstlenmeyecegim." Karısı ile birlikte son ytllannı korku içinde geçirdiler. Hitlerden sekiz yıl izin istedi. 'Büyük Bilgeler Tarihi' adlı yaprtı için gerekli belgeleri topladı. Yahudi kıyımı dönemi başlamıştı. Sonunda şöyle bir sonuca varıyor Jaspers: "Biz, bizi kıyıma sürükleyen bir devlet içinde yaşadık. Biz, kişisel olarak, aktöre ve kıyım anlamında suçlu degiliz. Ancak biz, bu devlette onun uyruklan olarak yaşadık, kendimizi ondan ayıramayız. Bunun anlamı şudur: Biz, bu yeni devlette, onun kıyıcı bir devlet olarak, açıkca yaptığı her eyleme katılmışız. Bu sonuçlara katlanma gereğinde imişiz. Siyasal sorumluluk bu demektir." Felsefe, tarih boyunca bilimlerin anası olmuştur. Baskı ve korku rejimleri bunun dışındadır. "Çevik Kuvvet'in Gölgesinde Türkiye" UFUK GÜLDEMİR indik ki karşımızda yemyeşil, ılık bir Erzurum var" diyerek başlattığı sohbetinde hayli kararlı gözüküyordu. Türkiye ile Amerika arasında çözülmeyecek sonın yoktur. Aslında sorun çoktu, ama Perle'in kişiliği, yöntemleri bilinirse, neden birçok kişinin "bu sorun çözülmez" diyebileceği engellere onun "sorun" bile demediği daha kolay anlaşılabilirdi. Her şeyden önce Amerikan yönetimi içinde, her yeni Sovyet teklifine iki saniye içinde kontr bir teklifle cevap bulabilen nadir stratejistler arasındaydı. örneğin Sovyetler Cenevre'de "Yüdız Savaşlannı durdurun" dediğinde Perle, Reagan'ın "Heniiz icat etmediğimiz bir şeyi nasıl durduracağız" demesini sağiayan cevabi teklifleri kaleme almıştı. Yüksek Savunma Konseyi toplantılannda ortaya çıkan birçok sorunun, hem Amerika'nın menfaatlerine uygun, hem de Türk yönetiminin başını ağntmayacak biçimde çözülmesini sağiayan oydu. örneğin Yüksek Savunma Konseyi'nde Türk kanadmın başkanı General Öztorun ile arasında "hipotetik" bir müzakere geçtiği düşünüiürse Perle muhtemelen şu yoldan giderdi: Öztorun: Körfez'in güvenliği Körfez ülkelerine aittir. Bu yüzden biz çevik kuvvete geçiş kolaylığı sağlayamayız. Perle: Zaten öyle bir taiebimiz yok ki. Ben hiç çevik kuvvetin adını andım mı? Biz diyoruz ki Türkiye'yi güçlendireüm, güçJü bir Türkiye zaten kendisinden bekleneni otomatikman yerine getirir. Savunmâsı güçlü bir Türkiye fikrinde mutabık mıyiz? üssü kullanmak değil. Biz başka yerden de bu kolaylığı alınz. Ama burada sizin izin vermeniz, Türkiye için büyük bir fırsattır. Çünkiı bu, Kongre'de Türkiye'nin bir müttefik olarak Lübnan olayında Amerika ile işbirliği yaptığı izlenimini uyandırır, ki bu da Türkiye'ye gerekli olan savunma fonlannı çıkarmamızj kolaylaştırır. Bu, bizim için değil sizin için büyük fırsattır." Kongre işine kolayhk Kongre unsurunu o kadar çok kullanıyordu ki artık Türk müzakereciler cümlelerine "Sizin Kongre'deld işinizi kolaytaştırmak için" diye başlayarak espriler yapmaya da başlamışlardı. Perle, bir müzakere dahisiydi. Ama bazen sertleşmesini de biliyordu. 1984'te VVashington'daki Heritage Foundation'da "Türkiye'nin doğusunda bir askeri savunma boşluğu vardır" cümlesiyle başlayan ünlü konuşmasında, Türk basınınm Ermenüerle ilgili tavsiye kararlan nedeniyle ABD'ye ateş püskürmesini şöyle eleştirmişti: "Türkiye'de basın Kongre'nin en önemsiz kararlanna bile yüksek dozda tepki göstermektedir. Bunda şaşırtıcı olan Türk basınının Kongre ile yönetimi birbirinden ayıramamasıdır. Bazen histerik boyutlara ulaşan bu tepkileri sakinleştirmek doğnıltusunda çabalara ihtiyaç vardır." KUrsüden indikten sonra o dönemde Tercüman'ın Washington temsilcisi olan Turan Yavuz ile yanına gittiğiınizde şu ilginç beklentiyi dile getiriyordu: Türk basını bu histerik çığlıklan irtica konusunda atsa ya! Sedat öldü, Türkiye'nin kapısım çalacağız Bu karar açıklandığı tarihten en az altı ay önce verilmiş, hatta Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan 1981 kasımında Washington'dan yazdığı bir haberde ABD Dışişleri Bakanlığı'nda verilen bir brinngte üst düzeyde bir yetkilinin "Türkiye ile yeni bir askeri anlaşma düşünüyoruz; Sedat öldü, Türkiye'nin kapısım artık daha çok çalacağız" dediğini yazmıştı. Aynı dönemde ABD sadece Türkiye ile değil, lsrail ve Fas ile de yeni birer stratejik askeri işbirliği anlaşması imzalama arayışlan içindeydi. Nitekim 1 Aralık 1981 tarihinde imzalanan anlaşma üzerine yayımlanan ABDlsrail ortak bildirisinde "anlaşmanın Ortadoğu'ya yapüması olası bir Sovyet saldırısı ya da Sovyet desteğindeki saldınya karşı imzalandıgı" belirtiliyordu. Anlaşmaya göre ABD'nin bir kriz anında kullanabileceği askeri malzeme lsrail topraklarında depolanacaktı. Amerikan kanadınca verilen izlenimlere göre bölgede, sadece Israil'e dayanan bir güvenlik anlaşmasının Arapları endlşelendireceji düşünülüyordu. Perle Türk tarafını dinliyor Teknik ayrıntılardan ziyade politikalar oluşturmak için kurulan Türk ABD Yüksek Savunma Konseyi aynı zamanda Amerikalı stratejistlerin, General Öztorun ve General Torumtay'ın bölge sorunlanna farklı yaklaşımlanm dinleyebildikleri eşsiz bir platformdu da. Perle, bu platformdan ne kadar çok yararlandığını şöyle anlatıyordu: "Türk tarafında öylesine insightlar var ki müthiş işimize yanyor. Özellikle General Öztorun'un bir olajı yonımlayış biçimi bana çok ilginç geliyor. Aynı dili konuşuyonız, ama onlar geçmişleri dolayı AntiAmerikanlara ceza TürkABD Yüksek Savunma Konseyi anlaşmasının ABD kanadındaki baş teknisyeni Uluslararası Güvenlik Işlerinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle idi. Reagan yönetiminin "Şahinler" kanadından olan Perle'in "AntiAmerikan çizgideki müttefik ülke devlet adamlarının cezalandınlması" şeklinde özetlenebilecek stratejisi "ABD'nin koruyucu şemayesinden faydalanmak isteyen her ülkenin antiAmerikan siyaset ve sloganlan terk etmesi gerektigine" olan inanandan doğuyordu. ABD'nin Vietnam yenilgisi ve Watergate skandaLndan doğan komplekslerini artık yenmeye başladığınm göstergesi olan bu düşünce akımı, bazen Ankara'daki ABD misyonuna da yansıyordu. Orneğin Büyükelçi Robert StrauszHupe Ankara'da bir diplomatik yemekte aynen şunları söylemişti: "Türkler 1railyardolar isteyeceklenniş. lstesiıder. Ancak 500 bin doiar alabilirlerse bundan memnun olsunlar. Konıyucu şemsiyemiz altında bulunduklan için aslında Türkler Amerika'ya bir milyar dolar vermeli. Sanki Türkiye'de Amerikan üslerinin bulunması bir tek bizim menfaatimize? Çekilip gitsek, telaştan ne yapacaklarını şaşınrlar. Şimdi yeni isteklerde bulunacaklarmış. Bulunsunlar. Bakalım Pandorra'nın kutusundan neler çıkacak?" Perle, müıakerede "F4lerin yerme F161an vereüm" diyordu.Böylece "Uçaksayısmı arttırdık" demeden uçak sayısı artttnlmış oluyordu. Öztorun: Elbette mutabık oluruz. Perle: Tamam işte o zaman tncirlik'teki eski F4'leri modern F16'larla degiştirerek bu mutabakatı teyil etmiş oluruz. Bunun kabulü, hiç müzakere konusu olmadan dahi Inciriik'teki Amerikan jetlerinin sayısının arttınlması anlamına geliyordu. Çünkü bir F4 filosu 18, buna karşıhk bir F16 fılosu ise 24 uçaktan oluşuyordu. Yani, örneğin bir Körfez bunalımı anında Türkiye'ye eskiden 38 uçak tahsisi sözkonusuyken, bu sayı, hiç "uçak sayısını arttırdık" demeden otomatikman 48 uçağa yükselmiş oluyordu. Perle, yukarıya örnek olarak aldığımız hipotetik müzakerede de görüldüğü gibi genellikle bu taktiği izliyordu. Yani Türkiye'den, ikili üst düzey görüşmeler dışında, resmi müzakereler sırasında hiçbir zaman çevik kuvvete direkt katkı istemiyor, çevik kuvvetin adı anümadan Türkiye'deki üslerin altyapılarının iyileştirilmesi, depolama olanaklarının arttınlması gibi lojistik detaylar üzerinde duruyordu. sıyla bizden farklı analizler yapıyor. Ancak yine de bölgedeki durum ve çözümler konusunda Türk tarafı ile tamamen aynı fikirdeyiz." Bu fikir birliğini şöyle özetlemek mümkündü: 1 Bölgede bir yangın vardır. 2 Bu >angını söndürmekte Türkiye, gerekirse Batılı müttefikleri ile işbirliği yapabilir. 2 Ama Doğu Anadolu'daki savunma boşluğu bu işbirliğini yapmaya engeldir. Ancak eski ABD Büyükelçisi James Spain'in sözleriyle, "Türkiye'yi bu yangını söndürmekte gerektiğinden fazla role zorlamak ABD'nin de yaranna değUdi. Türkler gonüllü itfaiyeciüği ancak üzerindeki konıyucu semsiye genişletildiği ve "massive" (>oğun) askeriekonomik yardım verildiği zaman kabullenebilirdi. Çünkü Körfez konusunda açık bir taahhüte girmek için Türkiye'nin savunmasının bu taahhütün doğuracağı tehlikelere karşı caydırıctlık kazanması gerekirdi. Bu, iki ülke için de riskli ve hayli masraflı bir çözümdü, oysa NATO çerçevesindeki daha esnek yaklaşımlar her iki amacın da elde edilmesini kolaylaştırırdı." Taraflar bu cümle üzerinde konsensus sağlamıştı. ' O halde ne yapılacaktı? Türkiye'deki üslerin modernizasyonu, kapasitelerinin arttınlması ve Doğu Anadolu'da Muş ile Batman'a iki yeni zincirleme harekât üssü (Colocated Operation Bases) eklenmesiyle Körfez'deki Batı aleyhtarı hareketler caydınlabilecekti. Evren bir özel toplantı sırasında bu iki üssün hangi yöntemle seçildiğini şöyle anlatıyordu: "Doğu'da havaalanı sayısının çok az oiınası, Erzurum ve Elazığ havaalanlarının halen hazır olmayışı, Erzincan'ın da bir türlü yapılamayışı nedeniyle çaresiz kalınmıştı. 'Nereye havaalanı yapalım' diye düşünüidüğü sırada ben Muş'ta çok güzel bir ova bulunduğunu hatırladım. Oraya yaptık." Oysa VVashington, daha 1970'lerin sonunda, Wholesteter Doktrini'nin benimsenmesiyle birlikte Doğu Anadolu'da inşa edilecek yeni üslerin Körfez'deki Batı aleyhtarlanm caydıracağını kabul etmişti. Hatta 1982'de Brüksel'de yapılan resmi açıklamadan önce Muş'ta yapılacak üs için ölçüm faaliyetlerine girişilmiş olması SSCB'nin, "Moskova'nın Sesi" radyosunda "Türkiye'nin Doğu'da Amerika'ya çevik kuvvetin de faydalanabileceği iki üs verdiği" haberini yayımlatarak rahatsızlığını hissettirmesi sonucunu getirmişti. 12 Eylül'u takip eden bir iki ay içerisinde Ankara'daki Sovyet elçiliğine mensup bir diplomat da her fırsatta kulaklara Türkiye'nin Doğu Anadolu'da Amerika'ya yeni iki üs verdiğini fısıldayıp duruyordu. Müstehcen "Kızılderili şef" fıkraları anlatmakla ünlü bu diplomatın iyi haber alması için birçok neden bulunduğu düşünülürse, demek ki Doğu Anadolu'da yeni havaalanı yapımı konusundaki esas girişimler askeri yönetimin işbaşına gelmesinin hemen ertesinde gerçekleşmiş, ama kesin sonuç daha sonra alınmıştı. Perle tansiyon ölçüyor Perle enteresan bir adamdı. 1984'te Altınyunus'ta yapılan NATO Nükleer Planlama Grubu toplantısı dolayısıyla Izmir'e gelmiş, gezmeyi düşündüğü Efes'te biz onu helikopterler, korumalar altında beklerken, o üstünde yeşil bir Lacoste, başmda baseball şapkası, güneş gözlüğü ile bir turist gibi harabeleri gezmiş ve yine kimseye hissettirmeden aynlıp gitmişti. 1986 şubatındaki Türk ABD Yüksek Savunma Konseyi toplantılarına katılmak üzere geldiği Istanbul'da da uçaktan, başında bir Yunanlı balıkçı şapkası, üzerinde mont, blujean ve docksiderslarla inmişti. Koruma polislerini almadan Istanbul'da dolaşmış, Boğaz'da balıkçılarla konuşmuş, sivil giyinmiş bir Türk subayı kadar rahat davranmıştı. Bunu, "Türk kılıgına girerek gizli tuzaklar kurmak" için değil, hem Türklerin nabzını tutmak, hem de zekası davranışlarına yansıdıgı için yapıyordu. Holyvvood'da doğup, New York'ta büyüyen bir Musevi olması ondaki bu esneklik duygusunu belki de güçlendirmişti. ABD Büyükelçisinin Çankaya sırtlarmdaki rezidansında "Erzurum'a gelirken uçaktaki Kongre üyelerinin danışmanianna gri, soğuk, kunı bir yerle karşılaşacaklannı söyledim. Ama uçaktan bir CALIŞANLAREV SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL "Memurlukta geçen 5 yıl" 1970 yılında kendi istegimk işçi statüsünd*n memur statüsüne geçtün. 5 yıl 3 ay memuriyerten sonra 1976 yılında yeniden işçi statnsândc cabşmaya başladım. EmekH Sandıfı'nda geçen hizmetierim de Sosyal Sigortalar Knmmu'na aktanldı. Ancak, ladem fmhtatt konusunda çok önemli bir sorun çıkü. Memarlnkta geçen 5 yıllık süraln ludem tazminab yönünden degerlendirilmesi ile ilgili olarak yapbğım başvuruya, "2320 sayıh yasa gereğince ilgili anılan statülere geçişte istifaen aynlmış bulunduğundan kıdem tazminatı ödenmesi yasaca mumkün değildir" denildi. Bu sürenin de kıdem tazminaonı alabilmem İçin ne yapmam gerekijror? 1. Z. İÇEL YANIT: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 29.4.1980 tarih, 1980/3408 Esas ve 1980/5110 karan durumunuza ilişkindir. "(.) izlenen amaç, kamu kuruluslannda önce memur iken, daha sonra işçi statüsüne geçerek çabşmalanm sürdünnüs olan kimselerin memuriyette geçen ve emekli aybğı bağlanmasına yeterli olmadığı için hiçbir sekilde deieriendirilemeyen sürekrin kıdem tazminaü açtsından değerlendirflmesmi sattamaknr. Bn yoo, sözü edflen hükümlere Uişkin tasan gerekçesüıde hlzmetlerin birieîtirflmesi suretryle 506 sayıh kanuna göre vaşfahk vey« maluDük «yhğı alarak işinden ayrdmn isçlerm de daha önce memurrak statüsünde geçen hizmetlerinin kıdem tazminatı bakımından değeriendirflmesini sağlamak olduğu açıkça bebrtflmiş ve gerekçelere dayaL olarak sevkedilmiş buhınan hüknmler, yasama mecUskrinde hiçbir değişikliğe ugramadan aynen kabul edDerek yasalaşm^tır. Hnkümlerin çok açık olan söderinden de defişik bir anlam çıkanlması olanağı yoktur. Bu dnrumda istifa 3e sonuçlanan memuriyette geçen sürelerin kıdem tazminatı açısından değeriendirilmesine yasal bir engel bulondugu söylenemez." SORU: Çevik kuvvetin adı bile geçmedi Böylece her Yüksek Savunma Konseyi toplantısmı takip eden basın sohbetinde "müzakerelerde değil konusu, çevik kuvvetin adı bile anılraamıştır" derken hiç yalan soylememiş oluyordu. Perle'in bir başka müzakere taktiği deTürk tarafına "X maddenin kabulü, benim Kongre'deki işimi kolaylaştınr, Türkiye'yi savunabilmem için bana imkân verir" demesiydi. Nitekim 1984 Lübnan olaylan sırasında Türkiye'den insani amaçlı üs kolaylığı izni istendiğinde "Meseleye şöyle bakın Sayuı Öztorun, önemli olan bu Körfez için senaryolar Napoli'deki NATO Karargâhı'nda verilen briftnglerde edindiğimiz izlenimlere göre NA TO, bir kriz anında Sovyetler 'in daha ziyade Doğu Anadolu üzerinden güneye inebileceği senaryosuna ağırlık veriyordu. Peki böyle bir harekâtı doğurabilecek varsayımlar nelerdi? ABD Savunma Bakanlığı varsayımlanndan bazıları şöyleydi: NA TO SORUML UL ÜK BÖLGESİ VARSAYIMLARJ 1 Sovyetler NA TO'nun Güney Kanadma saldınr. NA TO Baktmlar Konseyi topyekün mukabeleyi kararlaştınr. 2 Sovyetler NA TO'nun Güney Kanadma saldınr, çatışmanın merkez cepheye sıçrama tehUkesi heniiz olgunlaşmadığı için NATO üyed Orta Avrupa ulkeleri topyekün mukabele için isteksiz davrantr. (KibunaPentagon'da "Merkez CepheSendromu"dentyor). Amerika, vakit kaybetmiş olmamak için NA TO karannı beklemeden Güney Kanattan tek yanlı mukabeleye girişir. 3 Sovyetler Güney Kanada saldınr. NA TO Bakanlar Konseyi topyekün mukabeleyi onaykunaz, yabuz kalmaktan çekinen ABD de tek yanb mukabeleden kaçuur. 4 NA TO ve Varşova Paktı arasında topyekün çatışma başlar, Varşo va Paktı kanatlar ve merkez cepkeden NA TO topraklarma saldınr. NA TO Güney Kanada tahsis edilmiş destek kıtalannı saldın altmdaki merkez cepheye tahsis eder, kanada karsı taahhüdünü yerine getiremez. NA TO SORVMLULUK BÖLGESİ DIŞ1 VARSA YIMLAR1 5 Ortadoğu'da bir ülkede Sovyetler tarafindan kışktrtünvs subay grubunun ülkenin yönetimine el kpyması üzerine hükümete sadtk kuvvetlerle çatışma baslar. Sovyet yanhsı subaylar Sovyetler 'den yardtm ister. Sovyetler yardanı hızla yetisttrebümek için NA TO üyeü ülkenin hava sahasını ihlal etmek zorunda kalv. Kuzey Atlantik Konseyi ihlalin mukabeleyi gerektirdiği kanaatbu vanr. 6 ABD, Sovyetler 'in kışkırtüğı bir iç ayakUmmayı bastırmak için Körfez V tek yanb olarak çevik kuvveti gönderir. Bu işlem strasmda kanattaki NATO üyed ülkedeki Amerikan üslerinde depolanmıs malzemeyi ve yakttı kuttanır. Sovyetler kanada saldâmak için bunu gerekçe gösterir. 7Arap lsrail savasmda lsrail ABD 'den yardım ister. Buna karsıak Araplar da Sovyetler'e basvurur. ABD tsrail'e yardımı bölgeye en yakm üssü üzerinden sevkeder. Sovyetler üs kolaylığutı "taraf obnak" diye addeder. Bu varsayımlan 1986 başında StSA V tarafindan düzenlenen "Türk ABD HlşkUermbt 40 Yıb" konulu toplantıya katılmak üzere Istanbul'a gelen Jed Snyder'dan tartışmasını rica ettik. Reagan 'ın ilk dönemi sırasında ABD Dışişleri Bakanlığı'mn Ulusal Güvenlik Konseyi'ndeki teknisyenler grubu içindeyer alan Snyder, General Sinclair Melner ile danışmaları sonucunda şu analizleri yaptı: "1. ve 2. durumun çesitli varyasyonlan olabiUr. örneğin, Sovyetler NA TO'nun danışmalarla vakit kaybedeceği ve mukabelede gecikebileceği varsayunından yola çıkarak Trakya ve Boğazlar a ağvr darbeler de mdirebOir. NA TO burada, Boğaziar düşse de Karadeniz'den çıkışın hâlâ Ege'den kontrol edilebileceği düşüncesiyle Ege'deki adalara tutunur. Burada Girit'in önemi ortaya çıkar. (Limni'nin de. U.G.) 3. durum NA TO'nun dağıtmasıyia sonuclanır. Çünkü NA TO'yu ayakta tutan ilke, NA TO topraklanna yapılacak bir saldvnnın ittifakın güvenlik semsiyesi altında olacağıdır. NA TO'nun sorumluluk bölgesi dışındaki kontenjanlara geünce, gerçekleşme oranı en yüksek olan 6. durumdur. ABD, ılımlı Araplann, Suudi Arabistan, Kuveyt, Umman'm tehdidi halinde, hele Sovyet müdahalesi varsa, taahhütlerini yerine getirmek için harekete geçebüir. Bu hareket NA TO'ya sıçrama eğiümindedir. Ancak, ABD harekâta girişeceği yohutda kesin işaret vermeden de NA TO destek kıtalannın kanada kaydmlması ertelenebilir. A vrupahlar bir Körfez krizinin kendi menfaatlerine halel getirdiğine ikna olana kadar ABD'yi tek başına bırakabiür. Merkez cephe sendromu da NA TO kararlannı etkileyecektir. Çünkü merkez cephenin savunulması NA TO planlannda öncelik taştmaktadtr. NATO stratejistleri Sovyetler'in, ancak merkez cepheye salduvsa Güney Kanada da saUbracağmı düşünmektedirler. Yani bir Avrupa krizinde ittifak açısından Güney Kanat cephesi ikinci önem derecesine sahip olabüecektir. Bu yüzden de gerek SA CEUR, gerekse Orta A vrupa 'daki NA TO üyeleri, merkez cepheye bir saldın olmayacağma emin olana kadar kaynaklannı halen saldın altmdaki Güney Kanat için seferber etmeyebüir. Kanat burada merkez cephe sendromuna kurban gidebilir. Sovyetler eğer Ortadoğu'daki dostlanna destek için kanattaki bir NA TO üyesi ülkenin hava sahasmdan geçiş izni talep ederse, geçişleri durdurabilecek askeri kudrette olmayan bu NA TO üyesi Sovyetler > boyun eğip, geçise müsaade edebilir. Bu, aynı kriz bölgesinde olan Amerika 'nm işine gebneyeceğinden, söt konusu NA TO üyesine Sovyet geçişme izin vermemesi için destek filolan vaat edebilir. Hava sahası Sovyetler tarafindan kullanılan NA TO üyesi, bu garantileri yeterli saymayabilir, ki bu da NA TO 'yu parçalanma noktasma getirebilir. Sovyetler böyle bir adımıNATO'dakisiyasihassasiyetiölçmekiçm, banşdönemindc dahi deneyebilir." TOPRAK MAHSÜLLERİ OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 150 ADET EL TELSİZİ SATIN ALINACAKTIR Şartnameleri Ankara'da Genel Müdürlük Malzeme tkmal ve Idari İşler Daire Başkanlığı ile Kayseri, Istanbul, lzmir, Afyon, Konya, Iskendenın, Samsun, Erzurura ve Diyarbakır Bölge Müdürlüklenmızden bedel mukabilinde terain edilebilir. Kapalı zarfla teklif alma yoluyla yapılacak ihalede geçici teminat ile birlikte verilecek diğer vesaik ve şartlar şartnamesinde belirtilmiştir. Teklif mektuplan 8.12.1986 günü saat 15.00'e kadar Genel Müdürlük Haberleşme Şube Müdürlüğüne verilecek ve aynı gün saat 15.15'te komisyon huzurunda açılacaktır. Postada vaki gecikmelerle telgraf ve telexle gönderilecek teklifler kabul edilraeyecektir. Müessesemiz 2886 sayılı Devlet Ihale Kanununa tabi değildir. Basın: 31632 M u ş ve Batman havaalanları 1982 yılında imzalanan ve kısaca COB diye anılan (Colocated Operation Bases) "Zincirleme Harekât Üsleri" anlaşması, bir kriz anında ABD'den Türkiye'ye gelecek takviye hava kuvvetlerinin konaklaması için Türkiye'deki hava üslerinin modernize edilmesini ve en gelişmiş teknolojiyle iki yeni havaalanının (Muş ve Batman) inşa edilmesini öngörüyordu. Yapılan açıklamada üslerin NATO çerçevesinde kullanılacağı belirtiliyor, ancak anlaşmanın direkt olarak Türk ve Amerikan kanatları arasında imzalanmış olması ve masrafların "NATO'ya vereceğine mahsuben" ABD tarafindan karşüanacak olması, ikili çerçevenin hayli ağırlık taşıyacağını gösteriyordu. Teknik anlaşmalann müzakereleri aylarca sürmüştü, çünkü bunlar mutabakat belgesinin çeşitli durumlarda nasıl uygulanacağına ilişkin ayrıntılan içeriyordu. Bu konudaki mıizakereler de Türkiye NATO arasında değil, doğrudan Türk ABD askeri makamlan arasında göturülüyordu. Zaten ABD Kongresi Araştırma Merkezi Savunma Bölümü'nün 1984'te Kongre üyeleri için hazırladığı "Türkiye'deki Amerikan Askeri Tesisleri" başhkb raporda da Muş ve Batman, şu cümle ile ABD tesisi sayıhyordu: "Muş ve Batman'da yeni kurduğumuz Usler ABD Hava Kuvvetleri'nin faydalanabilecekleri Ortadogu'ya en yakın Uslerdir." MUKAVVA KUTU SATIN ALINACAKTIR Müessesemiz ihtiyacı bulunan (330 x 155 x 155 mm.) ebath 600.000 adet fayans kutusu ile (250 x 210 x 105 mm.) ebatlı 400.000 adet seramik kutusu olmak üzere toplam 1.000.000 adet mukavva kutu kapalı zarfla teklif almak suretiyle satın aunacaktır. Jhale 24 Kasım 1986 günü saat 15.00"te müessesemizde yapılacaktır. Geçici teminat 4.000.000r TL. olup teklif mektuplan ile birlikte ihale gün ve saatine kadar MOessesemiz Haberleşme Servisi'ne birer adet numuneleriyle birlikte verilmesi gerekmektedir. Kat'i teminat ihale bedelinin V» 10'u kadaıdır. Konu ile ilgili şannameleT, Müessesemiz Ticaret Alım Servisi'nden temin edilebilir. Müessesemiz, 2886 sayılı yasaya tabi değildir. TÜRKİYE ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİ1 T.A.Ş. BOZÜYÜK SERAMtK SANAYÜ MÜESSESESİ Basın: 31590 ' StHECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle