13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 29 EKÎM 1986 27 Mayıs gunü sabahm erken saatlerinde "Kösk Harekâtt" sırasında Celal Bayar'ı teslim alan ekibin başında olan Askeri Veteriner Okutu Kumandanı Tuğgeneral Burhanettin Uluç, harekâtla Ugili olarak 31 mayıs 1960 tarihinde Kara Kuvvetleri Kumandanlığı'na bir rapor sundu. Burhanettin Uluç'un ailesi tarafmdan bize ulaştmlan bu tarihi raporun tam metnini aşağıda okuyuculanmıza sunuyoruz. U.M. T.C M.M.V. ASKERİ VETERİNER OKULU KUMANDANLlCl KARARGÂH1 ANKARA VET. OK.: MOtKMO 31 M«yıs 1960 KONU : Rapor KARA KUVVETLERİ KUMANDANLIĞI'NA ANKARA 27 Ntean27 Mayıs 1960 tariMeri arasında ynrtu esen korkunc tedhiş havrna esnasında ve 27 Mayıs gününun ilk saatlerinde ordıı silahlı birtikierinin Osman KöksaVın sandığından çıkan mektuplar 'İnkılap Mektupları' Uğur Mumcu 'nun kaleminden Tevkif harart: Bu gibi durumlarda geçen her dakikanın çok büyük değer taşıdığını bildiğimden, hayatım pahasına da olsa köşke girmeye ve Şayın Celal Bayar'ı tevkife karar verdim. Tankların yanasmasını söyledim ve arkadaşlarımla beraber köşkün alt merdivenlerinde bir yaver ve kâtibi umumi ile karşılaştım. Tank subaylarına, "Ben arkadaşlarımla köşke giriyorum, 15 dakikaya kadar çıkmazsam ateş açacaksınız" emrini verdim. POLİÜKA VE OTESI MEHMED KEMAL Bu Kaçıncı Cumhuriyet?.. , Lozan Arrtlaşması'nın imzasından sonra, İsmet Paşa başkanlığındaki delegeler Ankara'ya gelmek üzere yola koyuldular. Antlaşmadan ötürü yurtta sevgi ve coşku büyüktü. Ama ne çare ki Lozan Antlaşması sırasında İsmet Paşa'yla Başbakan Rauf Beyin arası açılmıştı. Açıklık öylesine büyüktü ki, bir daha kapanması da olası değikji. Bir gün Rauf Beyle, Ali Fuat Paşa Çankaya Köşkü'nde Atatürk'ü ziyarete geliyortar. Rauf Bey, aradaki açıkiığı belirleyerek, "Ben İsmet Paşa ile karşı karşıya gelemem" diyor. "Onu karşılamada bulunamam. İzin verirseniz, karşılamada Ankara2 da bulunmayayım. Seçim bökjemi soyfe bir doiaşmak istiyorum. Srvas'a doğru bir geziye çıkayım." Atatürk, Rauf Beye, bu davranısına gerek olmadıgını, burada bulunmak suretiyle bir hükümet başkanına yaraşır kabul göstereceğini söylüyor. Rauf Bey direniyor. "Kendime guyenemiyorunf diyor. Atatürk, başbakanlıktan istifa ederse geziye çıkabileceğini söylüyor. Rauf Bey istifa ediyor. Aralarında geçen konuşma şöyledir: "Hükümet başkanlığından çekilirken sizden çok rica ederim, devlet başkanlıgı makamını güçlendirint" "Bundan kesinlikle emin olunuz!" Bu görüşmeden sonraki gelişmelerde, yorumu da dikkat cekicidir. Rauf Bey, devlet başkanlıgı makamı olarak Hilafet'i düşünüyor, ona güç vermesini istiyor. Atatürk 'bundan kesinlikle emin olunuz' derken Rauf Bey, bu sozlerden hilafeti anlıyordu. Oysa Atatürk'ün kafasındaki devlet makamını güçlendirme ise Cumhuriyet'ti. Cumhuriyet'in ilanından yıllarca sonra karşılaşıp görüşmelerinde, Rauf Bey: "Ben devlet başkanlığı makamını guçlendirin!... derken, asla Cumhuriyet ilanını tasaıiamış ve düşünmüş değildim" diyor. Rauf Beyin bir görüşü daha vardır, 'bu ulus maddi ve manevi (padişahlık ve hilafet) bir otoriteye yüzyıllardan beri alışmıştır. Cumhuriyet ilan edilse bile bu otoritede temsil edilmelidir.' Atatürk ve arkadaşlan hükümet bunalımından da yararlanarak Cumhuriyeti ilana karar vermişlerdi. Bir gece paşalan Çankaya'da toplar, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" der. Şaşıranlar olursa da, çoğunluk kabul eder. Cumhuriyet ilan edilir. Atatürk, bir ulusal kurtuluş hareketini başlatan ve bunu başarı ile yürüten siyasal bir liderdir. Amaçlan, hesapları, gözledikleri ileriye doğrudur. Yönetimin başına Cumhurbaşkanı olarak, başka bir adla da geçse yapacağının bilincindedir. Ya Atatürk'ten sonra? Rauf Beyin maddi ve manevi otorite' dediği burada ortaya çıkıyor. Cumhuriyet demokrasi ile birlikte gelemedi. Sonradan demokrasi geldi. Cumhurbaşkanlığı makamı, Atatürk'ten sonra, Celal Bayar dönemi dışında hep askerlerin gölgesinde oldu ı Cumhuriyet sivilleşemedi. Bugün demokrasiyi özlediğimiz ka / dar, sivil toplum olmayı da özlüyoruz. Toplum demokraside bunalımlar geçiriyorsa, demokrasinin bir türtü sivilleşemediğindendir. Bugün de bir an önce sivil topluma geçme savaşımı içinde değil miyiz? Atatürk'ün Cumhuriyeti kendi kalıpları içinde kendine özgü bir yönetimdi. Bu yönetimi olduğu gibi alanlar oldu, belli etmeden değiştirmeye çalışanlar oldu. 1924 Anayasası'nın, yani Atatürk'ün Cumhuriyeti pekiştiren yönetiminin askerierce sık sıkdeğiştirilmesi, askıya alınması neden kaynaklanıyor? Hele en son denemede, anayasa, meclis, hükümet, siyasal partiler (Atatürk'ün partisi) vasiyetnameler, tümüyte iptal edilemedi mi? Bu kaçıncı Cumhuriyet oluyor? Sivil demokrasinin hangi aşamasındayız? Atatürk'ün elbette bir Cumhuriyeti vardı. Sonradan gelen Cumhuriyetlere Fransa'da olduğu gibi birinci, ikinci diye birer ad konulabilirdi, İsmet Paşa buna engel oidu. Oysa bundan sonra cumhuriyetleri değişen anayasalara göre sayılandırmamız gerekiyor. Her degiştirilen Cumhuriyet'in bir adı olmalıdır ki anlaşılsın! 'Bayar'ı tevkife karar verdim' lahaltkakuna çalıştığım vazifeler hakkında rapordnr. 5 Nisan 1960 günü Kızılay Meydanı'nda Sayın lsmet Inönü'ye, gençlerin yaptıklan bir tezahürat sırasında polis ve polis görevlisi jandarmalann gençlere ve halka coplarla hücumuna, insafsızca dövme ve yaralamalanna şahit olmuş, büyük bir yeis ve keder duymuştum. 27 nisan tarihini takip eden günlerde, hükürnet kuvvetlerinin gençliğe ve bilhassa üniversite talebeierine karşı gösterdikleri şiddet, bir vatan evladı olarak ruhumda çok daha derin akisler uyandırdı ve gençüğin, normal bir insanm akıl ve idrakine sığmayacak derecede şiddet ve zulme manız bırakılmalanna karşı nasıl bir çare bulunabileceği ve bu masum vatan yavrulannın bu zulümlerden nasıl kurtarılabüecegine dair bir karara varılmanın zamanı gelmiş bulunduğunu idrak ederek, hayatım pahasına da olsa gençliği müdafaaya karar verdim. t Tüğgeneral Burhanettin Uluç'un 31.5.1960 tarihli Köşk Harekâtı'na ilişkin raporundan Gençlerin nümayişi 28 nisan günü siyasal bilgiler ve hukuk fakültelerinde yapılan tezahuratta, Türk gençlerinin polis aüan ve coplan altında yaralarup öldüğünü ve makineli tüfek atesine manız bırakıldığını haber alınca, derhal vaka mahaline gittim. Burada yaralanan on üniversiteli genç, tıp fakültesi hastanesine sevk edildiğinden, kardeşlerıhin kanlar içinde ve bazısı korna halinde hastaneye getirildiğini gören tıp fakültesi öğrencileri, çok haklı olarak hükümet aleytıinde tezahürata başladığından, örfi idare kumandanı yanında bir sivil polis amiri, bir bolük atlı polis ve bir takımı mütecaviz piyade eri ile tıp fakültesine geldiler. örfi idare kumandanı General ArguçMe fakültenin kapısında karşılaştım. General Argüç, nümayişe devam eden talebeye, ateş açtıracağını söyledi ve talebe tarafından şiddetle yuhalandı ve büsbütün kendini kaybederek atlı polisleri içeri sokmak üzCTe emir verdi. Gençliği bir kere daha polis atlan ve coplan altında ezdirmemeye, ne pahasına olursa olsun dunıma mttdahaleye karar vermiştim.(...) Polislere ben orada iken bu gençlere ne ateş ettirmek, ne de içeriye asker ve polis sokturmak yoluyla tamiri gayn kabil bir hata yapılmasına meydan vermeyeceğimi söyledim ve talebeyi kendım teskin edeceğimı \aat ederek oradan uzaklaşmalannı rica ve tavsiye ettım. Filhakika onlan uzaklaştırdıktan sonra talebeyi içeri girmeye ikna ettim. İstifa önerisi Bu tarihten sonra sokaklarda halka yapılan şiddet muamelesi, süvarilerin tretuvarlarda gezdirilmesı, halk üzerine hücum ettirilmesi, erlerin coplarla teçhiz edilerek halka ve gençlere yerli yersiz saldırtılması gibi acı ve gayn insani haller sık sık tekernır ettiğinden, 9 mayıs sabahı General Argüç'ü makamında zıyaret ettim. Kendisine, yapılmakta olanların hiçbir kanuni müeyyide ile telif olunamayacağını, bu zulum ve şiddetin gençliği hiçbir suretle sindiremeyeceğini, memlekete ve ordunun şerefli tarihine bir leke sürülmekte olduğunu, fen fakültesinde gösteriye katılan kız talebelerin üstüne süvarilerin kılınç çekerek hucum etmeleri kadar orduyu küçük düşürücü elim bir hal olamayacagmı, hükümet başında olan şahıslann kendisini maşa gibi kullandıklannı, halkın orduya olan güven ve muhabbetini ortadan kaldıran bu gibi olaylann halk nazannda orduyu menfur bir kuvvet olarak tanıtacağını, zulüm ve istibdatla hükümet idare edilemeyeceğini, binaenaleyh kendisinin bu işten cekilmesini ve bir rahatazkk bahane ederek istifa etmesinin en mantıki hareket olacagını eski bir arkadaş olarak kendisine anlattım. Bana verdiğj cevapta, kendisinin siyasete kanşmadığım, aldığı emirleri yaptıgını, kanuni muamelelerin dosyalannda tekamül ettirildiklerini ifade etti. Kendisine, şiddetin devamının doğru olmadığını tekrarladım ve itidal tavsiye ederek yanından aynldım. GÜRSEL VE ULUÇ 27 Mayıs sonrast Cemal Gürsd, Burhanettin Uluç. (GürseHn yanında sivil giysili) ve dtğer MBK üyeleri dülhamid'in zulüm idaresinin ne kadar uzun devam ettiği halde münevverlenn ve gençliğin bu zulüm ve şiddeti yenerek sonunda hürriyeti elde ettiklerini hatırlattım ve Allah bu millete aasın diyerek müsaade istedim ve yanından aynldım. arabayla yola devam etti ve herhangi bir catışmaya mani olmak üzere riyaseti cumhur muhafız alay kumandanı ile görüşüp onu ikna etmek için muhafız alayı cihetine gitti. ben de yammdakilerle birlikte köşkün kapısına gittim. Burada Kurmay Yb. lsmet ve sahsen Unıdığım, fakat ismini bilmediğim uzun boylu bir kurmay albay ve ikı tankın kumandanlan ve Bnb. Muzaffer Karan ile karşılaştım. Kendileriyle gönıştüm ve derhal köşke girmeye karar verdim. Erdelhun: Serseriler Olaylar devam ediyordu: 26 mayıs günü Erkanıharbiyei Umumiye Reisinin yüksek kumanda heyetı ve generallerle bir görüşme yapacağı emrini tebellüğ ettim ve bu göruşmede bulundum. Bu göruşmede General Erdelhun'un temas ettigi hususlar malumdur. Bilhassa, Türk ordusunun hükümet nazanndaki notunun çok kınkhgı şeklindeki beyanlan, "Harp Okulu talebesine keşki haki dbise giydirmez olsaydık" sözleri ve yürüyuşe katılan Harp Okulu ögrencileri hakkında "Serseriler" tabirini kullanması, beni çok derin teessüre garketti. Ne büyük bir ilahi tecellidir ki, ızdırap içinde gecirdiğim müteakip 810 saat gibi kısa bir süre nihayetinde 27 Mayıs sabahının'erken saatlerinde tüfek sesleri ik yatağımdan fırladıro. Ne pahasına olursa olsun gençliğe ve millete yardım amacıyla acele hazırlanıp okula hareket ettim. Sokaklarda pek çok subay, öğrenci ve asker vardı. Harp Okulu'nun önünde okul kumandam Sıtkı Paşa'yla karşılaştım, soysuziaşmış idarenin tasfıye edilmekte oldugunu öğ Muhafız Alayı Komutanı geldi Köşke doğru ilerlediğim sırada yukanda ateşe hazır vaziyette mevzide asker bulunduğunu görerek kıta subaylannı yanıraa çağırdım, muhafız alay kumandam yanıma geldi, büyük bir anlayış ve vatajıperverane bir hisle, bizimle beraber oldugunu, askerini çekeceğini ifade ederek, benim yammda askerine çekilme emrini verdi. Yalnız mevzide jandarma eratının bulunduğunu, bunlann emir ve komutalan kendinde olmadığından, bunlar hakkında mesuliyetin kendine ait bulunmadjğım, bunlann her an ateş edebileceklerini söyleyerek beni ikaz etti. ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Harp Okulu yürüyor Şiddet ve baskı hareketleri aynen devam ediyordu. Bu günlerde bir yüksek rütbeli subayın polisler tarafından dövuldüğunü haber alan ve esasen üniversiteli kardeşlerinin polisler tarafından dövuldüğunü, öldürülduğünü bilen Harp Okulu öğrencUeri, 21 mayıs günü saat 15.00*16 asil bir askere yakısan ağır, temkinii ve vakarlı bir sessiz yurüyüş yaptılar. Bu yürüyuşe tahminimce 500700 Harp Okulu öğrencisi, 10001500 kadar subay katıldı ve 45 bin kadar halk ve universiteli de bunlan takip etti. Bu sessiz yürüyuş, idarenin basiretsizliği ve sabit fıkir haline gelmış bulunan şiddet tedbirleri ytlzünden yeni Meclis binası önünde kanlı bir mücadeleye inkılap edeceğı sırada müdahale mecburiyetini duyarak bunu önledim. Hadise şöyle cereyan etti: Kafile, yenı Meclis binasına kadar çıkacak, orada geriye dönüp dağılacaktı. Nereden ve kim tarafından emir aldığını bilmedığim bir süvari bölüğü, Meclis önünde yolu kesti. Subaylar ve Harp Okulu ögrencileri, yolun kesilmesinden galeyana gelerek, yolun açılmasını istedüer. Ne kadar şayanı teessüftür ki, Türk askeri burada, almış bulunduğu emir dolayısıyla kendi subayma kılınç çekmek gafletini gösterdi ve çekti. lyi talim ve terbiye görmüş bir Harp Okulu öğrencisi, erin bileğıni tuttuğu gibi kılıncını elinden aldı, işte bu anda dunıma müdahale ettim, süvari bölüğune geri cekilmesini emir ettim ve yolu açtım. Yol açüdıktan sonra çocukları teskın ederek geriye döndürdüm. Şüphesiz bu hadise, tahtı tesırinde şiddet tedbirine karşı galeyan ve infıal artmış bulunuyordu, kütle dağılmadı ve zafer abidesine kadar gidildi ve burada marşlar söylenerek hadise protesto edildi. Bunu müteakip Harp Okulu öğrencilerine yapağım ufak bir konuşma neticesınde hepsini etrafıma toplayıp Harp Okulu'na getirdim. "Birden fazla emekli ayhğı" Sosyal Sigortatar Konnna'ndaıı birden fazla emekli aybgı baglanması miimkiin mü? Örnegin; birkaç işyerinde çalışıp da birkaç yerden prim ödeyen kişilerin emekli ayhklan bağianırken, bu dnramlan göz önüne alımyor mn? Birçok teknik eleman, danışman veya avukat bu şekilde çalışıyoriar. Bunlar daha fazla emekli maaşı mı alacaklar? Eğer böyle ise, diğer çalışanlann yani bir yerden prim ödeyenlere de bu imkân tamnamaz mı? Y.B. tSTANBUL YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası uyannca birden çok işveren tarafından çalıştınlma söz konusudur. Ancak birden çok emekli aylığı almak ise söz konusu değildir. Sosyal Sigortalar Yasası'mn 78. maddesi ile "Günlük kazanc sınırian" belirlenmiş ve aynı madde ile sigortalılann prim öde« yebilecekleri alt ve üst sınırlar da saptanmıştır. î' Saptanan sigorta primine esas aylık kazanan alt sının bugün için geçerli asgari ücret tutan olan 41.400 TL.'dir.Prime esas alınan ücretlerin üst sınırı ise bugün için geçerli olan Gösterge Tablosu ile geçerli katsayı 62'ye göre 90.690 TL. 'dir. Sigortalı çalışmasını, birden çok işverenin yanında sürdüren ve bu işverenlerden aldığı ücretlerin gerek toplamı, gerekse ayn ayn tutan üst sınır aşılarak ödeniyorsa, bu her işyerinden ayn bir emekli aylığı bağlanacak anlamı tasunamaktadır. "Aynı zamanda birden fazla işverinin tşinde çalışan sigortalılann ücretlerinden kesilen primler" bugün için geçerli üst sınır olan 90.690 liradan hesapİanacak tutan aşarsa, "fark, sigortalmuı müracaab özerine kendisine geri verilir." KonuyubİTOlaylaOrnekkrsek: Bir işverenden 230.000 TL. Brttt aylık ücret alan bir kişi bir başka işverenden de ücret olarak ayda 75.000 TL. (brüt) alıyorsa, 1. işverenden aldığı ücretin yalnızca 90.960 lirasından sigorta primi kesilecek ve buna işveren payı da katılarak ödenecektir. 2. işverenden aldığı 75.000 liranın tamünden sigorta primi kesilecek ve işveren payı da buna katüarak ödenecektir. Ancak emekli (yaşhlık) ayhgı baglanmasına esas ahnacak ucret yalnızca 90.960 TL. olacaktır. 2. işverenin yaürdığı prim toplamından kendisinden kesilen sigortalı payını (% 14) başvurusu üzerine geri alabilecektir. SORU: Bayar'ı tevkife karar verdim Bu gibi durumlarda geçen her dakikanın çok buyük değer taşıdığını bildiğimden, hayaüm pahasına da olsa köşke girmeye ve Sayın Celal Bayar'ı tevkife karar verdim. Tanklann yanasmasını söyledim ve arkadaşlanmla beraber köşke doğru yürüdüm. Köşkün alt merdivenlerinde bir yaver ve kâtibi umumi ile karşılaştım, kendilerine kati bir ifade ile Celal Bayar'ı göreceğimi ifade ettim ve tank subaylarına "Ben arkadaşlanmla köşke giriyorum, 15 dakikaya kadar çıkmadığım takdirde ateş açaoksınız" emrini verdim. Evvelce bahsettiğim uzun boylu kurmay albay, "15 dakika çoktur, beş dakikaya kadar çıkmadıgımz takdirde ateş açalım mı?" diye mütalaa serd etti. Bu mütalaayı kabul ettim ve arkadaşlarımla köşke girdim. Sayın Cumhurbaşkam ile köşkün alt salonunda karşılaştım. Kendilerine, "Memleket idaresini askerin dc aldıgııu, hayatlanıun mahafazasa içia tctlim olmalanaı" söyledim. Burhanettin Vluç anlattyor: Saym Cumhurbaşkam ile köşkün alt salonunda karşılaştım. Kendilerine "memleketin idaresini askerin ele aldığını, hayatlarının muhafazası için teslim olmalannı" söyledim. Büyük bir asabiyetle "Ben teslim olmam, siz beni tevkif edemezsiniz, ben buradan çıkmam, ancak seçim yoluyla beni buradan çıkarabilirsiniz" diye direndiler. Kendilerine yaptığım son ihtan da kabul etmediklerinden, Yb. lsmet ve Tğm. Çakmak'a yaptığım bir işaretle bunlar mumaileyhin kollarına girdüer. rendim, birbirimizi tebrik ettik ve kendisine kimlerin henüz tevkif edilmediğini sordum. Bilhassa bir akşam evvel ordu baş kumandanlığını ve baş vekil vekâletini eline aldığını söyleyen General Erdelhun'un, Reiskumhur'un, M.M.V. müsteşanrun, Hava Kuvvetleri Kumandanı'nm daha tevkif edilmediklerini öğrendım. Bilhassa Cumhurbaşkam ve General Erdelhun'un herhangi bir tedbir ve müdahaleye fırsat bulamadan acilen tevVaflerinin luzumuna karar verdim ve Harp Okulu'ndan Teğmen Özdemir Çakmaklı ve Yılmaz Tuncer'i yanıma alarak ve yolda bir tank ve bir bazukayı peşime takarak General Erdelhun'un evine gittim. General Erdelhun, kapıyı açmadı. Kendisine yaptırdığım ricalan kabul edip teslim olmadığından kapıyı kırdım. Kendisini tevkif etmek isterken ubancasma sanldı, Teğmen Çakmak, buna mani olarak kendisini silahsız hale getirdi, General Erdelhun'u cipe bindirerek Harp Okulu1 na getirdim. Bayar direniyor Büyük bir asabiyetle, "Ben teslim olmam, siz beni tevkif edemezsiniz, ben buradan çıkmam, ancak seçim yoluyla beni buradan çıkarabilirsiniz" diye direndiler. Teslim olmak istemediği gibi kendilerine yaptığım son ihtan da kabul etmediklerinden. Yb. lsmet ve Tğm. Çakmak'a yaptığım bir işaretle, bunlar mumaileyhin kollarına girdiler. Bu sırada Celal Bayar tabancasını çekti, bir an tereddüt geçirdi, bize ateş edemeyeceğini anlayınca namluyu kendi başına çevirerek intihar etmek ister gibi bir harekette bulundu ise de, arkadaşlarımın çok şayanı takdir çevik hareketleriyle silahından tecrid edildi, kendisini koridora çıkardık. Kılınç ve coplar Bu durum karşısında daha buyuk makamlara vaziyeti butun çıplaklığı ile anlatmaya karar verdim. 23 mayıs sabahı Milli Müdafaa Vekili Ethem Menderes'i ziyaret ettim ve 5 nisan olayından itibaren, üniversite olaylan, Harp Okulu ve subaylann sessiz yurüyüş olaylanm kendisine açıkça anlattım. Gözlerimle gördüğüm cop yaralılarım, kız talebe uzerine nasıl coplarla ve kılınç çekilmiş olarak hücum edildiğini, subaylar ve Harp Okulu talebeierine nasıl süvari böluğü sevk edildiğini çok açık ve acı bir lisanla çekınmeden anlattım. Millete ve bilhassa üniversite gençliğine yapılmakta olan muamelelerin şimdiye kadar dünyamn hiçbir yerinde göriilmemiş oldugunu, bu şiddet ve zulum devam ettigi takdirde, idare olarak halkın ve ordunun bütün sempatisini kaybetip nefretini kazanacaklannı, askerin sokaklarda perişan hale sokulduğunu, halk nazannda küçültülduğunü, buna kirosenin hakkı olmadıgını, ordunun her şeyin ustünde kalmasv icap ettigini, bilhassa yabancüara karşı erlerin halka hücumunun ne kadar kötu tesir yapmakta oldugunu, zulüm ve istibdatla, cop ve kursunla memleket idaresinin imkânsız oldugunu misaller göstererek kendisine izah ettim. Bana verdiği cevapta, "halk partisinin kışkınuğı ufak bir zümre ile, Halk Partililerin üniversitede okuyan çocuklannın bu isleri ve nümayişleri yaptıklannı, şiddet kullanmak mecburiyetinde olduklannı, zamanla bu : şin müzminleşip çocuklann bıkıp vazgeçeceklerini" ifade etti. Kendilerine hürriyetin nasıl ilan edildiğini, Ab Bayar arabaya bindirüiyor Arabaya bindirilmek üzere köşkün önüne çıkardığımız sırada da yine mukavemete devamla, orada bulunan saray mensuplanna, "Ne dunıyorsunuz?" diye bağırarak üzerimize saldırmak istedi, fakat etraftakiler anlayış gösterdiklerinden kendisini kan dökulmeden steyşin vagına bindirdim ve Harp Okulu'na getirerek isürahate terk ettim, yanına herhangi bir ihtiyacına karşı müdavatta bulunmak üzere bir tabib yüzbaşı gönderdim. Bu tarihi ve milli vazifenin sükunet ve muvaffakiyetle başanlmasından sonra Sıtkı Pasa ile tekrar görüştüm. M.M.V. Müsteşarı Orgeneral S. Coşkun'un daha tevkif edilmemiş bulunduğunu öğrenince, yanıma Tğm. Çakmak'ı alıp evlerine gittim. Giyinmiş, hazır vaziyette kapıda beklemekte idi. "Daireye kadar teşrifinizi istirham ediyoram," diyerek arabaya davet ettim ve Harp Okulu'nda getirdim. Bu vazifenin de hitaraında, Hava Kuvvetleri Kumandam'run örfi idare kuraandanlığında oturmakta oldugunu öğrendim; kendi kuvvetleri üzerindekı büyük tesir ve nüfuzunu yakınen bildiğim Hava Kuvvetleri Komutam'nın orada serbest oturmasını doğru bulmayarak, Tğm. Çakmak'la beraber kendisini örfi idare binasından alarak Harp Okulu'na getirdim. Köşk'e hareket Bu süre zarfında reisicumhur henüz tevkif edilmemiş bulunuyordu. Bu işi en kısa zamanda bitirmeye karar vererek yanıma Bnb. Abdullah Tardu, Tğm. Özdemir Çakmak ve spor savaş okulu kursiyeri Tğm. Lütfü Kızücan'ı alarak Tümgeneral Muharrem Kızüoğlu ile birlikte Çankaya'ya müteveccihen yola çıktık. Yolda arabamız anza yaptığından General Muharrem Kızıloğlu ayn bir Eski MBK üyesi Muzaifer Karanın acıklaması 27Mayıs kimsenin teketinde obnamah Sayın Uğur Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi'ne ek olarak yayımlanmakta olan "İnkılap Mektaplsn" başlıklı yazınızın kimi yerlcrini düzekmek ve eksiküklerini tamamlamak zonınluğunu duymaktayım. 19 Ekim 1986 günlu açıklamalarda, Çankaya'ya yönelik vc özellikle zamanın Devlet Başkanı merhum Ccial Bayar'ın teslim alınıp Harp Okulu'na getirilişine ilişkin eytemlerde eksiklik, unutkanlık ya da açıklanmalanna gerek duyulmamış olaylar bulunmaktadır. Daha önceleri yayımlanmış benzeri yaniarda da olduğu gibi, başan ve onur paylan, üç beş kişinin tekelinde kabruş olarak gösterilmemelidir. Ben öteden beri 27 Mayıs'la Ugili tek yanlı kişisel ba$an ve övgüleri içeren, kimi zaman da anılann sauşından kâr sağlama amacını güden bu tttr yazılann gelişiguzel yayimlanmalaruun karşısındayım. Arkadaşlanma her zaman söylediğun gibi, tarihe mal olacak 27 Mayıs anılaruun, eski Milli Birlikçi'lerden oluşacak bir ekip eliyle hazırlanıp beraberce imzalandıktan sonra yayımlanmalanrun daha uygun olacagı ve gerçekleri daha dogru yansıtacagı inanandayım. Bu nedenlerle şimdiye değin içinde bulunduğum 27 Mayıs ve 13 Kasım olaylan ik Ugili açıklainalar yapmaktan sakinmıs bulunuyonım. 27 Mayıs'ta görev almış tank tabunınun gamizondan görev aianına çıkışından baştayarak Ankara'ya yayüışı ve devlet başkanını teslim alışma degın geçen süre içındeki olaylan, belgelere ve o zaman tutulmuş devrim notlanna dayanarak açıklamak gerekir. Yazılannızda adım geçtiği için bu açtkiamayı yapma gereguıi duydum. Adı geçmeyenler de var. 27 Mayıs Harekâtı'nın onur ve başan payı, hiç kuşkusuz en küçük rütbelisinden en buyuğune kadar bu tarihsel görev içinde yer almış tüm kişilere ait olacaktır. Bu inançla, yukardaki açıklamanın Cumhuriyet Gazetesine ek "İnkılap Notlan" kösesinde kamuoyuna duyurulmasını diler, saygılanmı sunarım. 22/10/1986 Muzaffer Karan Eski M.B.K. Üyesi 1MZ A Menderes'in izinde Bu saate kadar (27 Mayıs 09.00) Adnan Menderes'in tevkif edilip edilmediğınden haberdar değildim. Sıtkı Paşa ile görüşerek, "Konya'da ise arabayla gidip geüreyim" dedim. Hava Kuvvetleri tarafından tevkif edilmiş bulunduğunu, yakında Eskişehir'den uçakla getirileceğini söylediler. Derhal Hava Kuvvetleri Kumandan Vekili'ne gittim, Adnan Menderes'i hava meydanından alarak Harp Okulu'na getireceğimi arz ettim. Yanıma bir kurmay yüzbaşı verdüer. Güvercinlik Havaalanı'nda milli komiteden bir kurmay albay ve bir piyade yarbayını bu işin hazırhğı ile meşgul buldum. Teşriki mesai ederek lüzumlu tertıbatı aldım. Saat 10.20*de uçak alana inince, Adnan Menderes'i uçaktan indirerek vazifeli Kur. Alb., P. Yb. ve Tğm. Çakmak'la, Adnan beyi ortamıza alarak steyşin vagın ile Harp Okulu'na getirdim. Okulun önünde büyük bir subay ve talebe kitlesi bulunduğundan, herhangi bir hadiseye meydan vermemek için arka kapıdan girmek istedim, kapalı idi. Nizamiyedeki ikinci kapıya yanaştırttığım arabadan, kalabalığın başka gelenlerle meşgui bulunduğu bir sırada Adnan beyi elinden tutup indirdim ve şeref salonuna götürüp istirahate terk ettim. Yukanda safahatıru açıklamış bulunduğum vakayi ile vatanıma ve milletime olan vicdan ve insanlık borcumu ödemeye çalıştığımı yuksek bilgilerinize arz ederim. iktişat AYLIK DERGI Burhanettin Uluç Tuğgeneral As. Vet. Okul K. Kalkınma İktisadının Sorunlan: Hans W. Singer Paul Streeten Tarım Sorunlan: Yücel Çağlar Muzaffer Ilhan Erdost Ekonominin Nicel Göstergeleri: Tümay Ertek Süleyman Özmucur Ertuğrul Tokdemir Cumhuriyet Cad 27/6 TAKSIMISTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle