10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKÎM 1986 1957yılı sonunda ihtilalci örgütten 9 subay tutuklamr. Tutuklama htanbul ve Ankara'daki subaylar arasında heyecanlı tartışmalara yol açar. Bazılan hemen eyleme geçilmesini ister. Osman Köksal, önce htanbul, sonra da Ankan 'dakileri yanştırarak öfkeü hareketkri ve tepkOeri önler. Gerismi Köksal'tn notlanndan izUyelinv Tutuklu subaylar aşırı sıkıntı cektüer. Ama başka türlü karar verilip de uygulamaya geçselerdi, sakmcalar yaratacağından ve başansız kalacağından hiç kuşkum yoktu. Aynı gün Sezai Okan, Suphi Gürsoytrak ve ben bir jeepe atladık, Necati Ünsal'a uğradık. Koçaş'ı bulamadık. Şifreli bir haber bıraktık. Necati Ünsalan ve Koçaş, Harp Okulu civanndaki iki topçu taburunda görevliydiler. Necati Ünsalan ile yağmur altında, kışlarun bir köşesinde konuştuk... Koçaş için de nöbetçi subayına isimlerimizi verdik. "Aradığımızı söylersin" dedik. H Bcn bir konfcnuu verecektim. Notlannı rfca edecektim" dedim. Talât Aydemir'in Koçaş'm adını açıklamamak için verdiği şeref sözünü tutmayarak, adının yayılmasından ötürü kendimi Koçaş'a karşı CUMHURÎYET/7 Osman KöksaVın sandığından çıkan mektuplar 'İnkılap Mektupları' Uğur Mumcu 'nun kaleminden Ses aleti olabilir: Gürsel'in isteği üzerine "Odanızda ses aleti olabilir" diyerek alçak sesle konuşan Köksal anlatır: Siyasal iktidarın azgın gidişini genel seçimlerle halkın önleyeceği duşünülürse de halkın elinaen bu olanağın alınacağı çok kuvvetlidir. Bu bakımdan zamamnda ordu müdahalesi zorunludur. (...) Bu örgüte yüksek rüîbe ve makam sahibi olaraJc ilk kez katılıyorsunuz. Örgüte güç kazandırdınız. Sizi çok gizli tutacağız, aramızda size "Faik Bey" diye hitap edeceğiz. ı. Okan, 1956'dan beBMK üyeUrinden Sami Küçük ı ri ihtilalci faaüvetin kilit adamlanndandı. Gürsel: Aman güvenliğe önem verin sorumlu hissediyordum. Vakia, Koçaş olayı duymuş olabilirdi, ama benim gidip, "tedbirli olmasını" söylemem hiç olmazsa beni ferahlattı. Ben hemen o'akşam Yüksek Kumanda Akademisi'ne katılmak üzere trenle lstanbul'a hareket ettim. Gönlüm rahat yolculuk yaptım. Şubat 1959'da Koçaş, ihtilalci faaliyeti Org. Gürsel'e açar, "Faik Bey" kod adını alan Gürsel, KöksaVı uyarır. Muhbir Kuşçu'ya orduyu isyana teşvikten 2 yıl Kurmay Binbaşı Samet Kuşcu, Silahlı Kuvvetler içinde, Menderes hükümetine karşı ihtilal planJadığjnı, biri emekli general i]e iki kişiye bildiriyor. Samet Kuşçu'nun ihban hızla hükümete ulaşıyor. 23 aralık gecesi tstanbul'da Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin, lçişleri Bakanı Namık Gedik, Kurmay Binbaşı Samet Kuşcu, 1. Ordu Komutanı Fszıl Bilge, emekli General Kâzım Demirkınuı ve Mitbat Perin toplantı yapıyorlar. Kuşçu toplantıda duyduklannı anlatıyor. Fakat anlattıklan içinde kanıt olabilecek bir şey görünmüyor. Buna karşüık Gedik, Samet Kuşçu'nun adlannt verdiği subaylann tutuklanmalarını istiyor. Ancak Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin "Elitnizde kanıt yok" gerekçesi ile subaylann tutuklanmalanna karşı çıkıyor. Bunun üzerine toplanan kişiler, Kuşçu'nun bu subaylarla ilişki kurarak kanıt toplamasına karar veriyorlar. Milli emniyetçe gerekli önlemler alındıktan sonra, Samet Kuşçu, ikinci bir kez Kurmay Albay tlhami Barut (sonraları korgeneral) ile ilişki kuruyor. Ikisinin konuşmaları teyp bandına alınıyor. Sorumlular Kuşçu'yu ve ses bandını dinliyorlar. Hayret! Teyp bandındaki bekledikleri kaıuta rastlamadıkian gibi Samet Kuşçu'yu güç duruma düşurecek konuşmalar var. Bu durum karşısmda Samet, telaş ve korku ile "Beni öldürecekler" korkusuna kapdıyor. Samet, bu ruh haliyle, tstanbul Amerikan Başkonsolosluğu'na kaçıyor. Sorumlular Samet'i buradan alıp getiriyorlar. nız, gerek ordu, gerek halk üzerinde rahatlık yaratacaktu. Bugün Türk Ordusu, Türk yurdunu koruma ve kollama üstün bihnci ve hazırlığı içindedir. Ama cumhuriyeti kollama ve koruma görevinde bu kertede değildir. Bazı subay ve astsubaylar, cumhuriyeti koruma ve kollama görevi içinde değillerdir. Şu veya bu nedenle iktidara yakın ve destekler görünmektedirler. Böylece bilmeden iktidara cesaret vermektedirler. Ancak, Türk Ordusu'nun güçlü, sarsılmaz bir niteliği vardu. O da vazifede birleşmektir. Şu veya bu düşünce veya kaygıda bulunanlar, cumhuriyeti kollama ve koruma vazifesinde, her şeyi bir yana iterek, birleşirler. Bu surette hiyerarşi ve disiplini de sağlanuş olurlar. Bu güzel nitelik üzerinde etkili çalışmalar yapılmalıdır. Halk tedirgin olmaya başlamıştır. Siyasal iktidarın bu tutum ve davranışlan sürdükçe ki süreceği muhakkaktır halkın tedirginliği de artacak, ordunun müdahaJesini de ister duruma girecektir. Bu durum yapılacak ihtilalin halk tarafından desteklenmesini sağlayacaktır. Siyasal iktidann olanak ve yetenekleri Siyasal iktidar, birinci hareket tarzına karşı, uyaran ordu üst kademe personelini emeklive ayırabilir. Fakat, ikinci hareket tarzına karşı bir harekette bulunamaz. İktidar dış güçlerden yardım umabilir. Fakat, süratle hareket etmemiz bunlann da yardımını önler. İktidar yöneticileri sağa sola saklanabilirler. Bu durum da hareket tarzımıza etki yapmaz. Bu konuşmadan sonra karanmızı açıklayayım: Karar: Cumhuriyeti, çok partili özgürlükçü rejimi ve Atatürk ilkelerini kollamak ve korumak amacıyla, komite öncülüğünde ve halkın desteğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'yle, siyasal iktidan, iktidardan düşürmek ve kısa bir süre için iktidar olmaktırf' Biz üç arkadaş (Kurmay Binbaşı Sezai Okan, Kurmay Binbaşı Talât Aydemir ve ben) bir araya geldik ve uzun uzun konuştuk, tartıştık ve sonunda, 1956 yılında bir örgüt kurduk. örgütün amacı cumhuriyeti kollamak ve korumak bihnci ve hanrlığı içinde orduyu donatmak... İktidar cumhuriyete ihanetini sürdürürse, ne pahasına olursa olsun korumaktır. Dikta rejimine yönelmiş bir iktidar karşısında örgütün çalışmalarını gizli yapması önemli bir koşuldur. Bu bakımdan güvenlik konusuna önem veriyoruz. Örgüt kısa sürede Harp Akademileri çevresinde genişledi. Ancak 1957 aralık ayında 9 subay tutuklanınca (lci bunlardan biri örgüt başkanımız, ikisi de gözenin üyesiydiler) gerek tutuklanan bu subaylara ve gerekse örgüte çekince getirmemek için çalışmalarımızı bir süre gevşetir gibi olduk. Esasen üyelerimizin bir kısmı da akademi öğrenimini bitirmişler ve ordunun çeşitli bölgelerine atanmışlardı. Top J lanma olanağımız da yoktu. • , 'Muhbir'' Kusçu'ya cezaz Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu^ıun ordu içindeki gizli örgütlenmeyi Bayar Menderes ıktidanna ihbar etmesi sonucu, komiteden 9 subay tutuklamr. Faaliyet yavaşlar. Ancak 26 Mayıs 1958'de 9 subay "kanıt olmadığından beraat eder. Muhbir Samet Kuşçu "orduyu isyana teşvik"ten iki yıl hapis cezası alır. 9 subayı tutuklama hevesi içinde kıvranan Gedik, tutuklama emrini veriyor, böylece Kurmay Albay tlhami Barut, Yüzbaşı Kâzım Özfırat, Binbaşı Ahmet Dalküıç, K.Binbaşı Ata Tan, Yarbay Faruk Güventürk, Yüzbaşı Hasan Sabuncn, Albay Naci Aşkun, Binbaşı Ural ve emekli Albay Cemal Yıldınra tutuklanıyorlar. Tarihe "9 subay olayı" diye geçecek olayın sanıklan, 26 Mayıs 1958 günü aldıklan beraat karan ile bırakılıyorlar. Mahkeme, karan "kanıt olmadığından" oy birliği ile veriyor. Muhbir Samet Kuşçu'yu da "orduyu isyana teşvik" suçundan iki yıl hapis cezası ile cezalandınyor. "FAİKBEY" Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Gürsel, ihtilalci çahşmalara "Faik Bey" kod adıyla kattfır. Gürsel'in kanlması, örgüte büyük güç katar ve Köksal'm Kurmay Şube Müdürlüğü 'ne atanması ile ihtilalci faaüyetler kurmay şubesi çevresinde yogunlafir. Gürsel, Köksal'ı "Aman güvenliğe önem verin" diye sürekli uyanr. Siyasal iktidarın siyasal, sosyal ve ekonomik tutum ve davranışlannı gözden geçirdik. Dördümüz de örgüt üyelerinin yeniden gözden geçirilrnesini ve örgüt üyelerinin bazılannın Ankara ve tstanbul'da toplanmalarını ve güvenliğe çok önem verilmesini kararlaştırmıştık. Sezai Okan ve ben 9 subay olayından hemen önceki örgüt üyele• ri üzerinde durduk. Anahtarımız, 9 subay olayı süresince üyelerin tutum ve davranışlan oldu. Ancak bu arada unuttuğumuz kişiler de olmuştu. Bu toplantıda seçmedigimiz subaylar, 27 Mayıs 1960 ihlilaline kadar, karşılaştığımızda, örgüt çalışmalanmız yönünden bizlere ne bir soru sormuşlar ve ne de ilgilenmişlerdir. Ama, başta Talât Aydemir olmak üzere "27 Mayıs ihtilalini biz yapük" propagandasına girişmişler ve kendilerini de inandırmışlardı. Ancak 9 subay olayında tutuklanan arkadaşlarımız izlendikleri için bu subayları örgüte almayı uygun görmemiştik. " Osman Köksal siz misiniz?" " Evet, benim komutanım." " Nerede çalışıyorsunuz?" " Kara Kuvvetleri Kadro ve Teşkilat Şubesi'nde.:' " Seni Kurmay Şubesine atıyorum. Yann işe başlarsın. Başanlar dilerim." "Sağ olun komutanım." Gürsel, "Yann işe başlarsın" dedi ama bu emrin Gürsel'e kadar olan ve Kurbay Şubesi Müdürlüğü'ne geçtikten sonra yeni amirlerime de bildirilmesi gerekiyordu. Ancak hiçbir yerden ses gelmiyordu. Birkaç gün bekledim. İki üç gün geçtikten sonra amirlerim tarafından bana "Kurma> Şubesi Müdürlüğü'ne başlayacaksın, Gürsel çağınr da ne zaıtıan başladığım sorarsa, 23 gün önce başladığını söyleyeceksin" yolunda emir verdiler. Sonradan anladım ki, Gürsel'e "Bu subayı bizden almayın, yerine başka subay verelim" önerisinde bulunulmuş. Gürsel öneriye kızar gibi olmuş "Hâlâ bu subay görevine başlamadı mı?" diye yann vermiş. Onun için bana böyle emir verilmiş. 9subay olayı örgütte suskunluk yarattı 9 subay olayuun özellikle örgüt başkanı Güventürk'ün ve ona bağlı gözüpek üyelerden Hasan Sabuncu'nun tutuklanmaları, örgüt üzerinde derin ve düşündürücU kuşku yaratmıştı. Tutuklananlann sır vermeyeceklerinden çok emindik. Ancak kuşkuyu üzerimizden bir türlü atamıyorduk. Suphi Gürsoytrak, Rıza Akaydın ve Orhan Erkaniı da yazılı olarak ihbar edilnriş ve soruşturmaya tutulmuşlardı. Hepsi de bizim örgütün üyesiydiler! Bu hal, soruşturmanın örgüte yöneldiğini gösteriyordu. Bu yüzden olay kuşkuyu arttırmış; örgüt üyelerinin örgüte bağlılıklarını gevşetmişti. Güvenlik nedeniyle örgüt toplanamıyordu. Esasen toplanma olanakları da yoktu. Zira akademi öğrenimini bitiren üyeler, ordunun çeşitli yerlerine atanmışlardı. Bu durum örgütün toplanması, çalışması, karar alması bakımlarından sakıncalı olabilirdi. Kuşku ve örgütün dağınık olması yüzünden suskunluk dönemine girmiştik. Ankara ve İstanbul'da birkaç arkadaş buluşabiliyor, gerekli önlemleri almaya çalışıyorduk. Bu çalışmaJarda Kurmay Binbaşı Adnan Çelikoğlu ile Kurmay Yüzbaşı Suphi Gürsoytrak'ın çalışmalannı takdirle ananm. Oumhuriyet çekincededir Ben bu toplantıda ordunun cumhuriyeti koruma ve kollama görevi üzerinde durdum. Nasıl ki, yurdumuza içten ve dıştan bir saldın karşısmda ordu derhal davranışa geçerse, cumhuriyete karşı yapılan bir saldınya da bu tür bir davranışta bulunması görevinin gereğ^dir. Siyasal iktidarın bugüne kadarki tutum ve davranışlan diktatörlük yolunda olduğunu simgelemektedir.. Yani cumhuriyet çekincededir. Zamanla çekince artacaktır. Bu bakımdan; ' Ordu, cumhuriyeti koruma ve kollama görevinde uyanlmah; gerektiği zaman da davranışa geçebilecek duruma getirilmelidir. Bizim tutumumuz ve çalışmalarımız da bu yönde olmalıdır. Sanınm, halk da zamanla, siyasal iktidarın izlediği diktatörlük yoluna karşı çıkacaktır. Bu durumda, siyasal iktidar, şiddet ve yasal önlemlerle diktatörlüğü sağlama>a çalışacaktır. Ordu bu aşamada davranışa geçemediği takdirde, hem vazifesini zamamnda yapamamış, hem vazifesini guçleştirmiş olacaktır. Hem de memleketin üstünü kara bir bulut kaplamasına neden olacaktır. tkinci bir nokta: İktidar DP yöneticilerinden kurtulduktan sonra orduyu uzun süre iktidarda tutmak çok sakıncalı olur. Üçüncü bir konu da güvenlik problemidir. Bu konuya ne kadar önem verilirse yine de az görülmelidir. Gürsel ile konuşma Ertesi gün çok erken saatlerde, çalışma odama gelmiş, işierimle uğraşıyor, Gürsel'in çağırma haberini bekliyordum. 45 dakika sonra telefonum çaldı. Telefonun öbür ucundaki, rahmeüi Gürsel'in emir subayıydı. Beklediğim haberi veriyordu. Yanıt verdim: "Atama listelerini alıp şimdi geliyorum." Gürsel'in bir gün önce imzaladığı atama listesini koltuğumun altına sıkıştırdım. Ve Gürsel'in yanma gittim. Gürsel odanın içine girer girmez: " Köksal, Almanya'da Sadi Kocaş'tan bir şeyler dinledim. Şimdi senden de dinlemek istiyorum. Bana açıkça anlatabiür misin?" "Tabii komutanım, yalnız odanızda ses alma aleti bulunması olasılığına karşı, izin verirseniz, çok yavaş bir sesle konuşacağım!' Ve konuşmaya başladım: "Siyasal iktidar, halkın çoğunluğunu geçim sıkıntısına sokan, bir avuç çıkarcıyı mutlu kılan, sosyal adaletten, sosyal güvenlikten yoksun, dengesiz, savurgan, enflasyonist, sosyal ve ekonomik bir politika uygulamaktadır. Uygulanan bu politika ile meydana getirilen düzenin, cumhuriyet ve çok partili özgürlükçü demokratik rejiro ile bir yakınlığı yoktur. Bunun için de bu tür düzenler, cumhuriyet, çok partili özgürlükçü demokratik rejim ve Atatürk ilkelerine sadık lcaİınarak sürdürülemez. Nitekim bu yüzden, siyasal iktidar, cumhuriyet, çok partili özgürlükçü demokratik rejim ve Atatürk ilkeleri ile çatışan önlemler almaya devam etmektedir. Kısaca: Uygulanan sosyal ve ekonomik yapı, bugüne kadar iktidarın aldığı antidemokratik önlemler, yöneticilerin bencil karakteri, muhalefetin olumlu uyanlarına karşı sert ve öfkeli tepkiler dikkate alınırsa, sonuç, tek partili dikta rejimi ile noktalanacaktır. Siyasal iktidarın bu azgm gidişini samimi genel seçimlerle halkın önleyeceği duşünülürse de giderek, halkın elinden bu olanağın alınacağı çok kuvvetlidir. Bu durumda, iktidann gidişini durdurmamak memlekete çok zararlar getirebilir. Bu bakımlardan zamamnda ordu müdahalesi zorunludur. "Türk yurdunu ve Teşkilatı Esasiye Kanunu ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır;' Bu vazifeler, 935 yılmda çıkarılan yasa ile saptanmıştır. Ordunun varlığı da bu vazifelere bağlıdır. Bu yasa iç hizmete de yansımıştır. Aynca orduya katılan herkes "cumhuriyet ve vazife uğruna seve seve hayatımı feda eyleyeceğime.." biçiminde yemin etmektedir. KökMaVa atama: Almanya gezisi sırasmda Koçaş "ihtilalci örgütıenme" konusunu Gürsel'e açar. Org. Gürsel gezi dönüşü Köksal'ı hemen Kurmay Şubesi Müdürlüğü 'ne atar. Göreve başladığı gün Köksal'ı odasına çağıran Org. Gürsel sorar: "Köksal, Almanya'da Sadi Kocaş'tan bir şeyler dinledim. Şimdi de senden dinlemek istiyorum. Bana açıkça anlatabilir misinr" Tutuklanan subaylar beraat ettiler. Siyasal iktidar, cumhuriyete, demokrasiye, Atatürk ilkelerine ve özgürlüğe ihanetini sürdürmektedir. Biz toplanamıyoruz, çalışamıyoruz. Bugün durum böyle. Gürserin kod adı: Faik Bey Bu örgüte yüksek rütbe ve makam sahibi olarak ilk kez katıhyorsunuz. Mutluyuz. Örgüte büyük güç kazandırdınız. Sizi çok gizli tutacağız. Aramızda size "Faik Bey" adıyla hitap edeceğiz. Ancak izninızle, kişiliğinizden, rütbe, makam ve yetkilerinizden faydalanacağız. Nitekim dun ünzaladığınız atama listesinde de: A Örgüt üyelerini coğunlukla Ankara ve İstanbul'da topladım. B Örgüt üyelerini, atama yönetmeliğine sadık kalarak hazırladım. Fakat cumhuriyeti koruma, kollama bilinci içinde olan subayları çevrelerinde etkili olabilecekleri yerlere yerleştirdim. Bu durum atama yönetmeliklerine de uygundur. C Atama listesinin güvenliğini çok iyi sağladım. Kuşku duyacak bir yön yoktur. Bu sırada kapı çalındı ve içeriye emir subayı girdi. " Komutanım 10 dakika kurmay başkanı sizinle görüşmek istiyorf' ' Yanm saat sonra gelsin.." " Komutanım çok acele olarak bir şey arzedecekmiş!' " Pek iyi gelsin" diye yanıt verdikten sonra bana döndü. " Köksal, yann gel yine konuşalım. Seni ve koouşmanı çok beğendim. Çok da duygulandım. Çok teşekkür ederim." Ben de kendilerine teşekkür ederek aynldım. Orduda ise olumlu tartışmalar başladı 1 Ocak 1958 tarihinde Milli Müdafaa Vekaleti temsil başkanhğından şu bildiri yayımlanıyordu: "Tiirk Silahlı Kuvvetleri mensuplan arasında biryuk sayıda tevkifler yapılmış olduğu, binaenaleyh geniş ölçiide birtakım tevkiflere girilmiş bulundugu yolunda, ortalıkta mubalagalı sayılar dolaşmakta ve bu sayılar ecnebi memleketler ajanslan tarafından da neşredilmeye başlanmış bulunmaktadır. Hakikat şudur ki, tevkif edilenlerin hepsi İstanbul'da olmak üzere 9 kişidir. Bunlardan biri emekli olmak üzere 3 albay, bir yarbay, bir binbaşı ve bir ynzbaşıdan ibarettir. Bn hadise, bir snbayıo Ihbanyla ortaya çıkmış bulunmaku re alakablann ifadesiyte teeyyüt etmektedir. Ba sayüaria hadise, Tirk Silahlı Knvıvtleri'ne mal edilmek istenmektedir. Halbulü tahakkvkn takdirinde, aziz milletimizİB maddi ve manevi her sahada mesnt gelişmesini semtedar edecek ve batta vatanımınn emoiyetiııi tehlikeye dnşörebilecek mahiyettekl bu gibi hareketierin şaniı ordumoznn kttçik bir birUginde dahi makes bulmayacagı her türlü şüpheden varestedir. Aksine olarak bn bedbaht cüret ve tasavvuriann Silahlı Kuvvetlerimizin bütün mensuplannca infiaJ ve nefretle karjılanacağı muhakkaktır. Askeri kaza merdlerince el konulmuş bulunması hadisenin hakiki mahiyet ve şümulii ile ortaya çıkacagı tabiidir." Bu bildiri, 9 subay olayıran Türk Silahlı Kuvvetleri'nin vazifelerinin konuşulmasına, tartışılmasına neden olmuştur. Sonuç olumlu olmuştur. Çeşitli rütbelerde bildiriyi onaylayanlar çıkıyorsa da bildiri gelecek için iyi hava estirmiştir. Deniliyordu ki, sen cumhuriyeti, Atatürk ilkelerini, özgürlükleri tahrip et, halkı boğaz tokluğuna çalıştırırken, çıkarcı çevreleri abat et, ondan sonra da cumhuriyeti koruyan orduyu kötüle. Olmaz böyle şey! Faaliyet yeniden toparUmtyor: 1959 yılı mayıs ayında da Kocaşhn evinde Osman Köksal, sezai Okan, Suphi Karaman ve Sadi Koçaş buluşurlar. ihtilalci çalışmalann yeniden toparlanmasına ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Gürsel ile ilişki kurulmasına Karar verilir. Ben Kara Kuvvetleri Kadro ve Teşkilat Şubesi'nde, Koçaş ise Kara Kuvvetleri Neşriyat Şubesi'nde çalışıyorduk. Odalanmız aynı koridor üzerinde ve birbirine yakındı. Tanıştığımızdan beri dostluğumuz, konuşmalarımız iyi bir hava içinde sürüp gidiyordu. Ocak 1959 ayının son günlerinden bir gündü. Koçaş ile Genelkurmay'ı Kara Kuvvetleri'ne birleştiren koridorda buluştuk. Dışanda hafiften kar yağıyordu. Pencereye dayanmış, kann yağışını seyrediyor ve Kara Kuvvetleri Komutanı Gürsel'in nitelikleri üzerinde konuşuyorduk. Her saydığımız nitelik üzerinde anlaşıyorduk. Bu sırada Koçaş: " Osman, Almanya'da yapılacak bir manevrayı izlemek üzere Gürsel ve Eğitim Daire Başkanı General Mehmet Mete, birkaç gün içinde Almanya'ya gidecekler. Ben de bu geziye tercüman olarak kaülacağım. Madem ki Gürsel'in bu nitelikleri üzerinde birleştik, Gürsel'e cumhuriyeti koruma ve kollama uzerindeki çalışmalarımızı anlatayım mı? Örgüte girmesini önereyim mi?" "Güzel rastlantı olacak.. Anlat ve öner. Sonucu coşkuyla bekleyeceğim" dedim. Sanırım Almanya'ya 959 şubat başlannda uçmuşlardı. Gürsel: "Beni de mi uyarıyorsunuz?" Gürsel'in yanına sık sık girerdim. Bazen ihtilal örgütünden, bazen de ihtilali yapar yapmaz gerçekieştireceğimiz işlerden konuşurduk. tçlidışlı olmuştuk. Rütbe, yaş, makam gibi değerleri, değil o günlerde, yaşanumın sonuna kadar zedelemedim. O da bunlardan yararlanarak beni kırmadı. Her konuşmamn sonunda: " Osman'cıgım, örgütün güvenligine çok önem verin. Bir arkadışınızı sezerlerse hepinizi ortaya çıkarabilirler" derdi. Bir kez de şöyle yanıt vermiştim: " 9 subay olayında Güventürk başkanınuzdı. İki subay da üyemizdi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar kendisi bu arkadaşlarla uğraştığı ve işkence yapıldığı halde ağızlarından bir tek kelime alamadılar. Her arkadaşım böyle! "Bu örnegi verirken beni de mi uyarmak istiyorsun?" "Hayır, komutanım, böyle bir şey düşünmedim. özyapınızı biliyoruz. Ne bende ne de arkadaşlarımda böyle bir kuşku var. Muhafız Alayı komutanı olduktan sonra Gürsel ile sık sık buluşamıyorduk. Haftada bir ve önemli günlerde iki kez görüşebiliyorduk. O da bundan yakınmaya başladı. Dedim ki: ' Köşkte istihbarat elemanınca izleniyorum. Örneğin bugün geliş nedenimi alaya nevresim lazım, onlan sağlamak için KKK'ye gideceğim, diye bildirdim. Ben sık sık görüşmek isterim. Ancak güvenlik buna engel oluyor" "Haklısm Osman." " Arkadaşlann toplantılanna da sık sık gidemiyorum. Ama sevgili Karaman aracılık yapıyor. Her şeyi ondan öğreniyorum!' İki hareket tarzı Bizler bu açık ve seçik vazife karşısmda iki hareket tarzı düşündük. Birinci hareket tarzı... Siyasal iktidann tek partili dikta rejimine gidişini olumlu uyarmalarla önlemek.. Bu hareket tarzı, ordu üst kademesinde oturanlar, ya teker teker veya toplu olarak, sözlü veya yazılı uyarmalarla gerçekleştirilebilinir.. Bu surette hem astüst (hiyerarşi) düzeni, hem de ordu disiplini korunur, hatta kuvvetlendirilebilir bile.. Ancak, ordu üst kademelerinde oturanlann, bugüne kadar, siyasal iktidan uyardıkları duyulmamıştır. Derin uyku içindedjrler. Vazife karşısmda, uyumalarını sağlayan, rütbe, makam ve kişisel çıkarlardan yoksun kalacakları korkusudur. İktidar sapık ve azgındır. Korktuklan da başlanna gelebilir. Fakat, ne pahasına olursa olsun, uyarma vazifesi yapılmalıdır. Vazife yapma erinçliğini, onurunu kazanırlar, yücelirler. Bizler bu hareket tarzmı en iyi ve en yararlı bulduğumuz için gerçekleşmesini umutla bekleyeceğiz. Fakat bu hareket tarzı gerçekleşmezse, hazırlıkta geç kalmamak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İktidarın tek partili dikta rejimine gidişini durdurmak için kuvvet yoluyla iktidarı düşürmek.. Bu hareket tarzı, en iyi biçimde, ordu üst kademelerinin öncülüğünde ve emriyle yapılabilir. Fakat, ordu üst kademelerini daldıkları derin uykudan uyandırma olanağı yoktur. Uyanlsa bile çok çekinceli olabilirler. Sizin, üst kademede bir kişi olarak, bu hareket tarzına katılma Koçaş'ın evinde toplantı Günler akıp gidiyordu. Siyasal iktidar diktatörlük yolunu açmak için zorluyordu. Adaletsiz bir sömürü düzeni yalnız çıkarcılan koruyordu. Halk, korkunç biçimde geçim derdine düşmüştü. Harp Akademilerinde yoğunlaşan örgüt üyelerinin çoğu bu olayın patlamasından önce akademi öğrenimini bitirmişler ve atandıkları çeşitli yerlere gitmişlerdi. Örgüt olarak toplanmak, konuşmak, konuştuklarımızı planlamak bir yana, aynı ildeki örgüt üyeleri hariç, diğerleriyle konuşnıa olanaklan dahi yoktu. Örgütün çalışmalarını, 9 subay olayından çok, üyelerin ordu içindeki dağınıklığı etkiliyordu. Sanınm 959 mayıs ayındîi, bir dinlenme günü, Sadi Koçaş'ın oturdugu evde (Umut Sokak 42) Sezai Okan, Suphi Karaman (Diyarbakır'da görevliydi, kurs için Ankara'ya gelmişti) Sadi ve ben buluştuk. Koçaş'ın dönüşte anlattıkları Kurul, Almanya'dan dönmüştü. Yalnız Gürsel İstanbul'da birkac günlüğüne kalmıştı. Koçaş, gelişinin ertesi günü beni buldu. Gürsel ile Almanya'da yaptığı konuşmaları ayrıntıları ile anlattı. Bu arada, Gürsel'e Kurmay Şubesi Müdürlüğü'ne beni önerdiğini, ancak benim kabul edip etmeyeceğimi bilmediğini, "Ankara'ya gidince kendisine sorar ve o zaman size bildiririm" dediğini söyledi. Ve "Şimdi sana soruyorum, Kurmay Şubesi Müdürlügü'nü kabul eder misin?" "Tabii" dedim. Gürsel, Istanbul'dan dönüşünün ertesi günü sabahleyin beni çağırdı. Gittim. Konuşmamızı şöyle sürdürdük: Sürecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle