18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 1986 CUMHURÎXET/U "CIAnın üniversitelerle ilişkileri daha çok karşılıklı bilgilenme ve analiz yöntemlerine dayanırdı "İşlemeye müsait" yabancıları belirlerdik 3 ABD basını, son yülarda, her nedense CIA ile hiçbiı alışverişleri olmaması lazım geldiği kamsına varmıştı. Oysa bundan 20 sene önce böyle miydi? îlişkiler ve karşüıklı yardımlaşma gayet iyiydi. Orneğin yabancı bir ülkede görev yapan Amerikan gazetesi veya ajansının büro şefi ile aynı yerdeki CIA istasyon şefi birbirlerini iş arkadaşı olarak kabul ederdi. Alan memnun satan memnundu. Gazeteci, kendisinin ulaşma imkânı bulunmayan gizli olayları istasyon şefinden, şef de kendisinin ulaşma imkânı bulunmayan kaynaklann ne düşündüğünü gazeteciden öğrenirdi. Her ikisinin de amacı, bulunduklan ulke hakkmda bulabilecekleri kadar haber toplamak olduğuna göre, ortak çıkarlan olduğu yadsınamazdı. Ama bu ilişkinin hiçbiı zaman resmiyete dönüşmemesine özen gösterilirdi. Fikir alışverişi şeklinde cereyan eden yardımlaşma, bazen gazetecinin belirü bir olayı arkadaşı istasyon şefi istedi diye araştırtnasuıa uzanabüirdi. Hmt durumlarda gazeteciye para da ödenirdi. CIA, Gizlilik ve Demokrusi Eski CIA Başkanı Stansfıeld Türner'ın anıları 197B'da yapüan soruşturmalarda en az 50 Amerikah gazetecinin CIA'nın bordrolarında gözüktüğünün ortaya çıkması CIAbasın ilişkilerini bozdu. Gazeteciler hangi meslektaşlarının bordroda olduğunu ortaya çıkarmak için yarışa başladılar. CIA, işadamları ile temasa önem verir işadamlan ile iliskimizin temeli iş yaptıkJan ulkelerdeki faaliyetteri ile ilgiliydi.Bazı Amerikan şirketleri tş yaptıkları ülkelerde politik durumun ne olduğu ve buna göre hangi yolun izienmesi gerektiği konusunda istihbaratçtlardan daha fazia bilgi sahibi olabilirter. Onlarla sadece sobbet ederek dahi çok değerli bilgiler ekJe edilebilir. Örneğin CIA'nın, dış temsilciliklerde iş çevreleri ile temas kurmakta uzmanlaşmış elemanlan vardır. Bu işe önem verilir. Ama çok zor bir iştir; çünkü ne soracaklannı çok iyi bilmek, verilen cevaplan da kavrayabilmek zorundadırtar. Görevde bulunduğum sırada bir işadamını, bu konulara bakan dairenin baştna getirmek için girişimde bulundum, ama bizimle çahşmak istemedi. CIA benim dönernimde çeattli ülketerdeki ihaietorin takip edtlerek verilen tekliflere ilişkin bilgi sağlandığı, bu bilgilerin kaynak gösterilmemek koşuluyla ABD Ticaret Bakanlığı'na devredildiği, bakanlığın da o thale ile ilgilenen şirketleri rakiplerinin teklifleri konusunda bilgilendirerek ihaleyi Amerikan firmalannın almasım sağlayan bir pilot proje geliştirmişti. Bu projenin yürürlüğe konmasından bir süre sonra ClA'daki 6 üst duzey görevii odama geterek, yapılan işin CIA'nsn' 'miMt menfaattori korumak" olan kuruluş amacı ile bağdaşmadıgını soylediter. detti. Ne istiyorduk biz bu insanlardan? Sadece kendilerine sağlayacağımız verileri yorumlamalannı. Biz ör. neğin bir liderin psikolojik durumu ya da tslam'ın yükselişi konusunda somut bilgiler sağkyorduk. Onlar da verilerden yola çıkarak söz konusu ülkede gelecekte durumun ne olacağı konusunda anaüzler yapıyorlardı. CIA'de çalışan üniversite mensuplannm kendileri de elbetteki bu deneyimden yararlanıyordu. örneğin bir hükümetin fıili icraatlannı öğrenme olanağı bulabiliyorlardı. CIA dışındakilerin hiçbir zaman rüyasında göremeyeceği gizlilik, tasnifli dokümanlara ulaşabiliyorlardı. Gerçi, CIA'de iken ulaştıklan bilgiyi öğrencilerine aktaramıyorlardı ama, o bilginin ışığjnda yaptıklan yonımlar, öğrencilerini daha iyi enforme etmelerini sağlıyordu. Üniversitenin işin içine girdiği bir başka alan da tahsil için ABD'ye gelen yabancılardan hangilerinin "işlenmeye müsait" olduğunu bize bildirmeleriydi. Burada ortaya çıkan tartışma ise "egitmek üzere bize emanet edilen bu gençlerden, iradeleri dışında faydalandıgımız" suçlamasıyla başlıyordu. Bu suçlamaya katıunak mümkün değildi, çünkü bizim üzerinde durduklanmız, henüz üniversitede okuyan masum gençler değil, daha ziyade mezuniyet sonrası uzmanhk eğitimi için kendi ülkelerince Amerika'ya gönderilmiş gözü acık gençler, kamu görevlileriydi. Kısa sürede farketüm ki CIA'yı yönetmek içîn, Harvard Ünivensitesi Işletme Bölümü'nde öğretilen prensıplerle yetinmemek gerek. Bir kere hemen hemen tüm personel rejimi, CIA başkanının iradesi dışında işliyor. İstasyon şefi gibi atamalar, benim dışımda gerçekleşiyor. Bir keresinde, hiç unutmuyorum, daire başkanlanndan yetenekli genç elemanlannın listesini istediğimde az daha isyan çıkıyordu. Oysaki niyetim onları geleceğe hazırlayacak girişimlerde bulunmaktı. CIA'i yönetmek, duvarlannda son dcrece gösterisli dflğmeler, göstergeler olan bir odanın içinde görev yapıp o göstergelerin, düğmelcrin aslında hiçbir yere bağlı olmadığını bilmek gibi bir seydi. CIA bir tane değildi ki, tam bağımsızlığa sahip Üç CIA vardı. Ve işin kötüsü hepsinin de başkanı bendim. Bu üç CIA casusluk, teknik operasyon ve analiz dairelerinden oluşuyordu. Bağımsızhklannın ilk nedeni ayn zamanlarda kurulmalanydı, ikinci nedeni de kompartman usulü dediğimiz, herkesin gerektiği kadar bilgi sahibi olmasına izin veren gizlilik sistemi yüzündendi. Örneğin casusluk dairesi ajanlannın kimliğini korumak için disiplinli bir gizlüikle çahşmak zorundaydı. Fakat buna karşılık, CIA'nın eleştirilmesine yol acan olaylar dizisi de genellikle bu daire tarafından yaratıldığından denetlemeye de ihtiyaç vardı. Yeteri kadar gizlilik ile yeteri kadar denedeme arasında sürekli bir denge olması gerekiyordu. Kantann topuzu herhangi bir taraftan yana kaçsa hemen istenmeyen olaylar patlak veriyordu. O halde CIA nasıl idare edilecekti? Daire başkanlanna bakılırsa, ideal CIA başkanı, "Onlan Kongre, basın ve politikacılara karşı koruyan, fakat içişlerinde serbest bırakan birisi obnataydı". Tabü benim bu fıkri kabullenmem mümkün değildi. Çünkü, Amerikan halkı CIA'nın yaptıldanndan dolayı onlan değil, beni sorumlu tutuyordu. Aynca Başkana, CIA'run geçmişte olduğu gibi işler çevirmeyeceği güvencesini ben vermiştim. "Afclak suurian içinde kalınmasını" beklemek hakkıydı. Bugün gecmişe bakınca görüyonım ki, CIA büyüdükce idare edilmesi güçleşiyor. Casuslar belki hızlı kararlar gerektiren operasyonlarda başarüı olabüiyorlar, ama kriz idaresi dediğimiz, yöneticilik ve uzun vadeli plan gerektiren yöneticilik isinden anlamıyorlar. Kilit noktalara acık kafalı, reformcu adamlar getirdim, ancak tüm reformlan tamamlayamadan 1981 yüında görevden aynldım. Casus dahi olsalar bürokratlarm değişmeye, yeniliğe karşı çok muhafazakâr bir tavırları vardı. CIA'den aynldıktan sonra en çok muhatap kaldıjun soru "Yaptıgınız reformlar ve atamalar sayesindc CIA'de dönen her şeyi ögreair hak geiebfldiniz mi"ydi. Cevabım, "Arük aklak d^j bir şey ya. pılıp da benim haberim olmadıgı asamayı atlatmıştını" oluyordu. Çünkü genç ve namuslu insanlan işbaşına getirmiş, istasyon şeflerini ahlakm önemini kavrarmş gençlerden seçtirmistim. Gelgelelim ki, CIA'nın kontrolüm dışında olmadığını bilmek, kontrolüm dahilinde olduğunu hissetmekten farklı bir duyguydu... Gazetecilerle ilişki yasaklandı Bu ilişki uzun yıilar gürültüsüz devam ederken, günün birinde çatı çöktü. Çünkü CIA istasyon şefi o Olkeden başka bir ülkeye atandığında, gazetecinin, o ülkedeki meslektaşına bu durumu bildirmesi, isimlerin ortaya dökulmesine ve ağın yırtılmasına yol açtı. Ve nitekim ben göreve başlamadan çok kısa bir süre önce CIA, personeline gazetecilerle, kimliklerinin ortaya çıkmasına yol açabilecek düzeyde ilişkiye girmesini yasaklamıştı. Artık basın ile ilişkimiz, sadece, herhangi bir ülkede bir olayı izlemek uzere gidecek gazeteci, eğer başvurursa, Langley'deki CIA merkezinde ona bir brifing vennekle kîsıtlanmıştı. lannı bildiğjnden, bizimkilerin de öyle olduğuna muhakkak gözüyle bakıyordu. Bu inanç ortadayken, bizim tutup da "CIA olarak artık bünyemizde gazeteci kullanmayacağız" şeklinde bir açıklama yapmamız, "hedef şaşırtıa bir manevra" şeklinde yorumlanabilirdi. Üniversitelerdeki ajanlanmız Her ne kadar üniversite çevresinden birisini işe ahrken, "öfretim iiyesi akademik ilişkiler dışındaki ber tarln geiir getirici isini üniversiteye rapor etmeüdir" ilkesini hatırlatıyorsak da, bu, çoğunlukla söz konusu şahsın bileceği bir işti. Biz üniversitenin ahlak polisi değildik. Eğer kendi elemanlan bizimle ilişkisini bildirmiyorsa, bunu yapmak bize düşmezdi. Bazı üniversiteler elemanlannın üniversite dışında herhangi bir işte çalışmalan halinde durumun üniversite yönetimine bildirilmesi ilkesini benimsemişti. Buna saygı göstermemek mümkün değildi. Ama bazı üniversiteler de şirketlerde çalışanlara ses çıkarmazken, "sadece CIA ile ilişkisi olanlann yönetime duroma bildinnesi" ilkesini benimsiyordu. Ben, ikinci tür Universitelerin sadece bizi ön plana çıkarması hiç hoşuma gitmediğinde, o üniversiteden işe aldığım öğretim üyesini, üniversite yönetimine haber vermeye zorlamıyordum. Fakat buna karşdık ilk grup üniversiteler daha dürüst olduğundan ben de o üniversiteden aldığım elemanlan, durumu fakültelerine bildirmeye ikna etmeye çalışıyordum. Bazı durumlarda, öğretim üyeleri, kesinlikle bilinmemesi koşuluyla CIA'de calışmayı kabul ediyorlardı. Bir keresinde Brooklyn Üniversitesi'nden bir profesör, gideceği bir Demirperde ülkesiyle ilgili olarak brife edilmek üzere bizi aramış, bu dileği yerine getirilmis, döndükten sonra o da bize izlenimlerini an CIA bordrosundaki gazeteciler 1976'da yapüan soruşturmalarda en az 50 Amerikalı gazetecinin CIA'nın bordrolannda gözüktüğünün ortaya çıkması, CIAbasın ilişküerini bozdu. Gazeteciler, hangi meslektaşlarının bordroda olduğunu ortaya çıkarmak için yarışa başladılar. Bu arada bir başka sorun ortaya çıktı. CIA istasyon şefleri merkeze rapor verirken konuştuklan kişiye "ismi saklı kaynak" şeklinde atıfta bulunuyorlardı. Çoğu zaman da bu raporlarda atıfta bulunulan kişi aslında CIA istasyon şefi ile konuştuğunu bilmiyordu. Soruşturma komisyonu CIA'nın belgelerini ortaya dökünce, bazı gazeteciler, bu kez baktılar ki bazı sohbetlerde isim verilmeden kendi söylediklerine atıfta bulunulmuş. O sohbet sırasında o odada kimler varsa onlardan birisi istasyon şefi. Başladılar bizim adamlan tek tek teşhis etmeye. Üzerimizdeki baskı giderek artıyordu. Gazeteler benden "hiçbir Amerikah gazeteci ile Oişkiye gecmeyecefimii konusunda »zHi güvence" istiyordu. En çok bastıranlar arasında New York Times'ın Genel Yayın Müdttrü Abc Rosenthal da vardı. Bir keresinde New York'taki merkezlerinde yemek yerken Abe, "Bvak Amerikah gazetedleri, CIA, yabancı gazetecuerden de yararlanmak için girişimde bulıınmamahdır" dedi. Kulagına eğildim ve dedim ki, "Abe, bilmeai isterim ki Pravda'nın VVashington büro şefi benim adamım1'. Şaka mı yoksa ciddi mi söylediğimi kavraması bir iid dakika sUrdükten sonra " N e bicim haber ohırdu ' demekle vetindi. ClJVyı yönetmek kolay değildi. Bir değil, tam üç tane CIA vardı. Ve işin kötüsü hepsinin de başkanı bendim. Bu üç CIA, casusluk, teknik operasyon ve analiz dairelerinden oluşuyordu. Bağımsızhklanmn ilk nedeni ayrı kurulmuş olmaları, ikinci nedeni de kompartman sistemiyle çalışmalarıydı. latmıştı. Bu gayet masumane bir Uişkiydi. Bir kereye mahsus olmak uzere, işin içine hiç para kanşmadan gerçekleşmişti. Ama bu olay üniversitede duyulunca, meslektaşlan ona kan kusturdu. Bir keresinde de önemli bir üniversitedeki bir arkadaşıma bizimle bir yıllık mukavele yapması için teklif yaptım. O da akademik kariyerini tehlikeye düşüreceği endişesiyle red Hayati bilgi saglamak gerekseydi Tamam, onlann dediği gibi yapabüirdik. Ama bazen bir gazetecinin temaslan bizim için hayati önem taşıyan bilgiler sağlayabilirdi. örneğin, eğer bir gazeteci, bir uçak dolusu rehineyi elinde tutan teröristlerin lideri ile diyaloğu olan tek insan olsa ondan yardun istemeyecek miydik? örneğin Iran'daki elçilik mensuplannm rehine alınması olayı sırasmda bir gazetecinin yardımı elzem olmuştu. Şartlar değişti yardıma ihtiyaç duymadık. Ama ihtiyaç olsa bir dakika bile tereddüt etmezdim. Gazeteciler, "Yurt dışuıda bir iç savaşı izlerken, CIA ile bağlantımız olduğu şüphesi dahi hayatımızı tehlikeye atabüir" görüşünü savunuyoTİardı. Tabü benim için bu gerekçe pek inandıncı değildi, herhalde kendileri de inanmıyordu. Çünkü basın özgürlüğü bulunmayan müttefiklerimizde dahi zaten CIA ile ABD'Û gazeteci arasında ilişki bulunduğu varsayüıyordu. Kendi gazetecUeri zaten kendi istihbarat örgütleriyle üişkili olduğundan bizde de öyle olduğuna muhakkak gözüyle bakıyorlardı. örneiön Sovyetler, Pravda mensuplarırun çoğunun KGB için de çalıştık üniversitedeki elemanlarımızdan ne istiyorduk? Sadece kendilehne sağlayacağımız verileri yorumlamalannı. Biz, örneğin bir liderin psikolojik durumu ya da îslamın yükselişi konusunda somut bilgiler sağlıyorduk, onlar da o verilerden yola çıkarak, söz konusu ülkede gelecekte durumun ne olacağı konusunda analizler yapıyorlardı. CIA 'da çalışan Üniversite mensuplannm kendileri de elbette bu deneyimden yararlanıyordu. CIA ve KGB arasındaki çalışma farklan CiA, teknolojide KGB'den ileridir. Resmi fıkirler dışında fikir geliştirmekte de öndeyiz. Teknolojik açıdan KGB'den dolayısıyta Sovyetler Birliği'nden kat kat ilerdeyiz. Eğer öyle olmasa Sovyetler, bizim teknolojimizi çalmak için bu kadar enerji harcamaziardı. Onlardan iyiyiz, çünkü bizim sistemde, "En dogru fiklrter, devlet adamlannın flklrteridir" cümlesi ancak Broadvvay tiyatrolannda söylenebilir. Resmi görüş dışındaki görüşler "Ihanet" değil, "yaratıcılık" sayıldığı için her alanda onlardan öndeyiz. Bir başka şansımız, İngiliz, Fransız ve Israil istihbarat örgütleri ile çalışmamız. Ama Sovyetler iki alanda bizden önde: Karşı istihbarat ve devlet sırlannm korunması. Bu iki alanda bizden önde olmalannın nedeni gelişmiş araçlara sahip olmaları değil, toplumsal düzenleri. örneğin Sovyetler bizim başımıza "bela" olan İnsan Haklan gibi dertlerle uğraşmak zorunda değil. istihbarat toplarken, kişi hak ve özgürlüklerini ihlal ettikleri suçlamasıyla karşı karşıya da değil. Casusluk yaparlarken basın ve kamuoyu başlannı ağrıtmıyor diye Sovyet rejimini elbette ki kendi rejimimizle değişecek değiliz. Ama bunun bir avantaj olduğunu da kabul etmeliyiz. BİTTİ HABERLER Savcıya hakaret eden işadanu 15 aya mahkum oldu MUĞLA, (Cumhuriyet) Mannarisli işadamlanndan Abmet ŞaaİHkaya, Muğla Savcısı Üwü Ank'a hakarette bulunduğu gerekçesiyle çıkarıldığı Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan ilk duruşmasmda 15 ay hapis, 30 bin lira ağır para cezasına çarptırıldı. Sanık avukatlanndan Ccyhan Mumcu, karan temyiz edeceklerini belirtti. Marmaris Belediyesi hakkmda açılan rüşvet davası ile bağlantıL olarak Muğla SavcılığYnca Şahinkanat aleyhine ikinci bir dava açılmıştı. Rüşvet davasımn bir duruşmasında samklardan Şahinkanat, Muğla Savcısı Ünal Ank'm özel yaşantısı ile ilgili olarak suçlamalarda bulunmuştu. Bunun üzerine Savcı Ank, Şahinkanat aleyhine dava açrmştı. Dünkü duruşmada Ahmet Şahinkanat'ı avukat Ceyhan Momcn ve Kazım Demirns savundular. Davacı Muğla Savcısı Ünal Ank, mahkemede verdiği ifadede Ahmet Şahinkanat'ın Marmaris Belediyesi ile ilgili rüşvet olayuıa kanştığuıı ve çok kuvvetli deliller sonucu gözaltına alındı$ını belirterek, "Sanık bn soraştunnadan rahatsız olmaştnr. Çünkü sorusturma süratk tamamlanmıs ve gerekcn dava acdnuştır. Kendisinin cezalandınlmasmı istiyomm" biçiminde konuştu. Şahinkanat ise, "Ben bir işadamıyım, 7 yıldir MaraanV teyim, devlete vergi veriyonun. Devtetin ne savasına, ne de mahkcmesine hakaret etmek gfbi bir dnşüncen ve kastım yoktur" dedi. . Sendika tenısilcîleriyıırtdışına giderken Içişleri Bakanlığı^ndan iziıı alaeaklar lşSendika Servisi Içişleri Bakanlığı sendikalann, yabana ülkelerdeki herhangi bir sendika veya kuruluşun üyelerini Türkiye'ye davet etmelerinin veya üye ve temsilcilerini yun dışma göndermelerinin bakanlık iznine bağlı olduğunu belirterek, bu konudaki başvurulann en az 15 gün önceden yapıfanasını istedi. Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden Türklş'e gönderilen bu konudaki yazıda uygulamanın Dernekler Yasası'na dayandırüdığı açıklanarak sendikalann uyanlması, aksi halde başvurulara yanıt verilmeyeceği bildirildi. Ankara Emniyet Müdürlüğü, Dernekler Yasası'mn yabancı dernek ve kuruluşlarla ilişkileri düzenleyen 43. maddesinin işçi ve işveren sendikalan Ue üst kuruluşlan için de uygulanacağının, aym yasanın 92. maddesinde acık olarak belirtildiğini savunarak bir yazı ile TürkIş'i uyardı. Vah' Yardımcısı Cengiz Bulut imzası Ue gönderilen ve sendikalara dağıtUması istenen 8 Ocak 1986 tarih ve 2743 sayılı yazıda, 9.5.1984 gün ve Em. Md. Güv. Şb. Send. 01 SND. Müt/81869 sayılı tamim yazısı Ue Yasa'mn 43. maddesi ammsatüarak şöyle denUdi: "(...) Sendikalann yabana ülkderdeki herfaangi bir sendika veya kııruluşıın «yekrini Türkiye'yt davet etmeieri veya üye ve temsftdJerinl ynrt dışımt göndermeleri Bakanhğı'mmn iznine baglı bulunmaktadır. Yııkanda izah olunan kanuni düzeniemelere rağmen işçi ve işveren sendikalnrmın V e konfederasyonlann bu hususlara tam olarak uymadıklan, özellikle gerekU Inceleme ve araşdrmaya imkin tanımayacak bir şekHde toplanbdan birkaç gün önce Bakanltgımıza ve Valillfimi» müracaatta bulunuldugu, kanunnn öngördngü bn hnsuslaruı uygulamasında akıtakiıklara meydan verildigi müşahede edilnüştir. Yurt dışına çıkacak ve yurt dışından davetii olarak yurdumuza gdecek sendika yöneticileri haitfcmd^'H evraklann en az 15 gün önceden Valiiigimize veya Bakanhgunıza verilmesi gerekmektedir. Içişleri Bakanugı'nın 16 Aralık 1985 gün ve Güveıdik Sen. Faa. Top. 01.A.1/445094 sayüı emirlerinde de, yurt dışuıa çıkacak sendikacüaria ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanbgı'yla yapılan protokol ve yukanda beUrtaea kanıuı hükmü geregi başka bakanhklann da görüşü alınacagından, konuyia ilgili taleplerin en az 15 gün öncesinden bUdirilmesi, yetern zamanın tanuunası bakımından bn tür konfederasyon ve sendikalann oyanlması, aksi halde cevap verilmeyeceği bUdirilmistir." tlgüi çevreler Sendikalar Yasası'nın 33/2. maddesinde sendika ve konfederasyonların "Kanun ve uluslararasi «ntiaşnm hükümlerine göre toplanan kurullara temsifci gönderebileceklerinin hnkme baglandıgını ve bunun icin bir izin şaru aranmadıgııu belirterek, tçişleri Bakanugı'nın Dernekler Yasası'na dayandntbğı bu uyguhunası ile sendikalann uluslararasi iüşldlerine yeni bir loatlama getirttdiğnu ileri sördnler. Türklş'in Uluslararasi Çalışma Örgütü Genel Kuralu'na temsilci gönderdigini, aynca birçok uluslararasi işçi kuruluşunun üyesi oldagunu hatuiatarak, alaslararaa anlaşmalar ve sendikalar yasası ile güvence altına alınan nluslararası işçi kuruluşlanna üyeük hakkını zedeleyen bu uygulamayı Türklşin de benimser bir tavır almasım eleştirdiler. PM KIRALADI Küçük Ilanları 'Sağ bir sendika bulıın, ona girin yoksa işten ataruıı dedi ve atü' tşSendika Servisi Istanbul'da Ayazağa köyü yolu üzerinde kunılu Saper Ateş, Ateşe Mukavim Malzeme Sanayii A.Ş.'de çalışan işçUer, sendika değiştirmeye zorlandıklannı belirterek, iş guvencesinin sağlanması için Cumhuriyet Savcüığı'na, ValUiğe ve Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne basvurdular. Ücretlerinin ve sosyal haklarının geciktirilerek ödenmesi, sendikalannın da "pasif kabnası" üzerine ekim 1985'te Çimselş Sendikası'ndan aynlarak Kristal Çitser İş Sendikası'na üye olduklarmı söyleyen işçUer, hemen ardından sendikal baskıların başladığını iieri surdüler. 21 arkadaşlannın "işvereoce sagtenan araçlarla, nstabaşı ya da posta başüann refakatinde zoria notere götürülerek" Kristal Çitserlş'ten istifa ettirildiğini, direnenlerin işten atıldığıru ya da işlerinin değiştirildiğini belirttiler. Kendisiyle birlikte 5 arkadaşının daha sendikadan aynlmayı kabul etmediği için işten çıkanldığım ileri süren Ali Kaya, "Işyeri Teknik Müdurii ve işveren vekili Hasan Yalcıntaş, geçen salı günü saat 15M)'da beni odasına çağırdı. 'Ben milUyetciyim. Sizse gidip sol bir sendikaya üye otdnnuz. Ya istifa eder sag bir sendikaya üye otursunuz, ki o zaman ben de sizink beraberim, ya da yeniden Çimsetş'e dönersiniz. Aksi takdirde işten çıkannm' dedi. Ben kabnl etmedim. İşten atıldım. Bu ne biçim sendika secme özgnrlogü. Kullanan işten atüıyor" şeklinde konuştu. Konuya ilişkin bUgi almak istediğimiz işyeri teknik müdürü Hasan Yalcıntaş ise herhangi bir açıklama yapmayacağım söyledi. Süper Ateş işçileri, işvereni valiye şikâyeî eîti KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ KAPALl YÜZMKHAVtrZU DİSKOSAVNA • CCKETSİZLlfTLEttve TF.LESKİ ÇAYvelHLAMVKVNVZ • $Dİ)ĞAL KAYAKPİSTİ MASUME ÇÖL Dahiliye Mütehassısı Adres: Yeşilköy, Polat Yal»D:6 Tlf.: 573 91 06 Doktor DtŞ TABİBİ HER PERŞEMBE • CUMA • PAZAR Istanbul Rezervasyon: 161 10 74 161 22 81336 16 60161 82 26 Bolu Hezervasyon (4611) 35723573 ORHAN TÜZÜN Levent, Güvcrcin Durağı, Gazeteciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok, Daire 7. Saat: 913 Tel.: 164 57 25 Randevu alınması rica olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle