Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ancak bir anayasa değişikliğiyle olabileceği yolundaki çok yaygın ve yerleşik bir inanca yol acmıştır. Oysa kanımca, yukarki hükümler ölüm cezasının anayasaya aykırı olmadığını, anayasaya uygun oiduğunu belirtmekten öteye bir anlam taşımaz. Bir başka deyişle, bu hıikümler anayasada var oldukça, ölüm cezalannın ve bunlara yer veren yasaların anayasaya aykın düştükleri yolundaki bir tezin pozıtif dayanağı yoktur; aksine bunlar, anayasa tarafından hukuka uygun sayümışlardır. Fakat bunun ötesinde, ölüm cezasının yasayla kaldınlmasına olanak bulunmadığı, bunun mutlaka bir anayasa değişikliğini gerektirdiği görüşünün mantığa ve hukuk mantığına uygur. bir yanı yoktur. Sanınm ki, bu noktadaki yanılgı, anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini (md. 11), eie alınan anayasa kuralıniD nîteligini irdelemeden, mekanik bir şekilde kavramaktan ileri gelmektedir. Bu yuzden de, anayasamn, hak ve özgürlüklerin sınırlanması konusunda "yasamaya yetki vereo", onun takdir «lanını genişkten bazı kurallarının, yasama tarafından kullanılmaktan vazgeçilmesi durumunda anayasaya aykınlık halinin doğmuş olacağj sonucuna ulaşılmaktadır. Bu mantık zinciri, anayasa değişikliği yapılmadan bazı hak ve özgürlüklerin alanının yasama tarafından genişletilemeyeceği şeklindeki yanlış inancı beslemektedir. Oysa anayasanın, hak ve özgürlüklerle ilgili olarak getirdiği "yasaklayıcı nitelikteki hükümler" dışında kalan alanlarda, yasama organına bazı geniş sınırlama yetkileri tanıdığı, fakat onu bunları kullanmakla yükümlü tutmadığı görülür. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, anayasadan çıkartılabilecek en azından üç düzenleme kategorisi ve tipi vardır ki, buralarda yasama, anayasadan sınırlama buyrugu degil, suuriayabilme izni almaktadır (bkz. "Özgürlük, Anayasa, Yasa", Cumhuriye», 20 Eylül 1985). Bu kategorilerde hak ve özgürlüğün bazı istisnaları olabileceğine ("olduğuna" değil) anayasa tarafından işaret edilmekte, bunlann benimsenip benimsenmemesi ise yasamanın takdirine bırakılmaktadır. Anayasanın genellikle "sınırlanabilir" sözcüğüyle bağladığı cümlelerde yer alan düzenlemeler bu niteliktedir. Yasama organının bu türden anayasa kurallarına dayanarak sınırlamalar getirmesi ne kadar anayasaya uygunsa, siyasal sorumluluğunu üstlenerek bunlan kullanmaması. hatta daha önceki yasama meclisleri tarafından getirilmiş sımrlamalan kaldırması da o derece anayasaya uygundur; konu, yasamanın takdir alanıyla ilgilidir. Bu yüzden bir anayasa değişikliğine gerek olmadığı gibi, bir sonraki yasama meclisinin, hatta aynı meclisin, daha sonra bu takdir yetkisini yine anayasanın verdiği sınırlar içinde ve bu defa da kişi hak ve özgürlükleri aleyhine yeniden kullanması da anayasaya aykın düşmez. ölüm cezalan ve bunlann kaldırılması konusu da bu alana giren bir örnektir. Konu, anayasanın da işaret ettiği gibi, "herkesin yasama hakkı"na sahip olmasıyla ilgilidir (md. 17/1). Anayasa bu hak ve özgürlüğün, ofaıbüecek ("olması gereken" değil) istisnalan arasında, "mahkemelerce verilecek ölüm cezalan"na da yer vermektedir. Bu türden cezalar, "birinci fıkra hükmü dışında" (md. 17/4) tutulmakla, bunlann ve bunlann yerine getirilmesi yolundaki TBMM kararlannın "hukuka aykın" sayılmayacaklan (ve sadece bu kadarı) hükme bağlanmıştır. Yasama organı, örneğin "kişi hurriyeti ve güvenliği" ile ilgili alanda anayasanın kendisine tanıdığı geniş sınırlama (takdir) yetkisini bazı noktalardan kullanmamaya (md. 19/3), siyasal sorumluluğunu üstlenerek bu alanı kişi lehine genişletmeye nasıl yetküi ise, aynı şekilde ceza koyma yetkisini en uç nokta olan ölüm cezasına kadar uzatmaktan vazgeçme hakkına da sahiptir. Bazı ülkelerin anayasalarında görülen "ölüm cezası kaidırümıştır" şeklindeki hükümler ise, ölüm cezasının ancak bir anayasa değişikliğiyle kaldınlabileceği anlamına gelmez; yasama organının ölüm cezası koyamayacağını gösterir. SONUÇ Sonuç olarak; Türk anayasal sisteminde ölüm cezasının yasayla kaldınlması mümkündür ve bu iş bir anayasa değişikliği sorunu değildir. Ölüm cezasını kaldıran yasa değişikliğine karşı ise, hiçbir organ ve makamın, istişari ya da bağlayıcı referandum yolı.na gidebilmesine olanak yoktur. Cumhurbaşkanının yapabileceği, ölüm cezasını kaldıran yasayı bir kez daha görüşülmek üzere Meclise geri gönderebilmekten ve Meclis ilk karannda direnmişse, bu defa da Anayasa Mahkemesine başvurmaktan ibarettir. (1) Ölum cezalanna karşı olan Sayın Faruk Erem de bu görüştedir: "ölüm cezası ve halkoylaması", Hürg*B, 21 Eylül 1985. 28EYLÜL 1985 Ölüm Cezası ve Halkoy laması Sonuç olarak; Türk anayasal sisteminde ölüm cezasının yasayla kaldırılması mümkündür ve bu iş bir anayasa değişikliği sorunu değildir. ölüm cezasını kaldıran yasa değişikliğine karşı ise, hiçbir organ ve makamın, istişari ya da bağlayıcı referandum yoluna gidebilmesine olanak yoktur. Doç. Dr. BÜLENT TANÖR TBMM'nin 17. döneminin üçüncü yasama yılını açış konuştnasmda Cumhurbaşkanı Kenan Evren, ölüm cezalannın kaldınlması fıkrine sert bir şekilde karşı çıktıktan sonra sözlerini şöyle bağüyordu: "Sayın milletvekilleri; bu tabloyu eksiksiz gözlerinizin önine seriyorum ki, buna göre kararınızı veriniz. Bu konuda belki ben çok katı ve yanlış düşünüyor olabilirim. Eğer öyle kabul ediliyorsa, bunun en salim yolu, ölüm cezası kalksın nu kalkmasın mı konusunu halkın oyuna sunmaktır. Halkımız o eşsiz sağduyusu ile her zaman oldufu gibi bu konuda da en iyiyj ve en doğruyu mutlaka bulacaktır. Böylece bize baskı yapmaya devam eden bazı Batılı dostlarımıza da gerekli cevap verilmiş olacaktır" (Cumhuriyet, 2 Eylul 1985). Bu almtıda ilk dikkati çeken hukuki sonıniar, Cumhurbaşkanının yasama iktidannı ve halkoylamasını bu biçimde yönlendirmeye çalışmasınm, Cumhurbaskanının anayasal statüsü, sonımsuzluğu, tarafsızlığı, yasamayürütme aynlığı gibi temel ilke ve esaslarla çelişip çelişmediğidir. Ancak bu yaa, bu sorunlara de|il, yukarki alıntıdaki fikirlerin temelinde yatan bir varsayımı tartışmaya ayrılmıştır. Varsayım sudur: ölüm cezası anayasada öngörülmüş olduğundan, bu cezanın kaldınlması bir anayasa değişikliğini gereküür; dolayısıyla Cumhurbaşkanının da halkoylamasına (referandum) başvurma yetkisi vardır (1). Bu varsayım ya da hukuki kanı doğru mudur? HALKOYLAMASI 1982 Anayasası, halkoylamasını sadece anayasa değişiklikleri için öngörmuş ve haJkoylamasına başvurma yetkisini Cumhurbaşkanına tanımıştır. "Cumhurbaskanı anayasa değişilcliklerini Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderdikten sonra, Meclis geri gönderilen kanunu aynen (ve yine "üye tamsayısının ılçte iki çoğunluğunun oyuyla'VBT) kabul ederse Cumhurbaşkanı bu kanunu halkoyuna sunabilir" (md. 175/1 * e 3 ) . "İlk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Başkanlık Divanı kurulduktan sonra altı yıllık süre içinde yapılacak anayasa değişikliklerini Cumhurbaşkanı, TBMM'ye geri gönderebilir. Bu takdirde TBMM'nin geri gönderilen anayasa değişikliği hakkındaki kanunu, aynen kabul edip tekrar Cumhurbaşkanına gönderebilmesi, üye tamsayısının dörtte üç çoğunluğunun oyu ile mümkün olabilir" (Geçici md. 9). Anayasa, anayasa değişikliği konusu dışında alan alanlarda ise (yasa değişikliği, halka danışma, vb.) halkoylaması kurumunu öngörmemiş, ne halka ne de devlet organlarına halkoylaması na başvurma yetkisi tanımıştır. Anayasanın sözüne sadjk kalındığında böyle bir yetkinin tanınabilmesi zordur. Anayasanın nıhu ve genel demokrasi ilkeleri açısmdan soruna bakıldığında ise, belki, böyle bir yetkinin tanınmasında sakınca görülmeyebilir. Ancak bu bir "yasama konusu"dur ve bugün anayasa değişikliği konusu dışında kalan alanlarda "halkoylamasf'nı tanıyan bir yasa da yoktur. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere, hiçbir makam ve merci bu alanda halkoylamasına başvurabilme yetkisine sahip değildir. ÖLÜM CEZASI ölüm cezası açısından durum nedir? ölüm cezasının kaldırılması bir anayasa değişikliği konusu mudur? Anayasanın "ölum cezalan"ndan soz etmiş (md. 17/4 ve 87) ve TBMM'yi bunların "yerine getirilmesine karar vermek yetkisi"yle donatmış olması, öiüm cezalannın kaldırılması işinin de PENCEItE Yakınma ve Sakınma... Bir okurum yazıyor: "Lutfen söyler misiniz, bir işçi olsaydınız, sigortanız, sosyal güvenceniz olmadan 3040 bin liraya çalışsaydınız, üstelik dört çocuğa bakıp onları okutsaydınız, ne yapardınız? Memur olsaydınız, yapılan haksızhklar sonucu amirinize karşı geldiğinizi ileri sürerek size Anadolu'nun en ücra köşesine sürselerdi, ne yapardınız? Sizler yazar ve gazeteci olarak her şeyi tüm gerçekliği ile gözler önüne serebiliyor musunuz? Bizler, bu ülkenin halk kitlelerini oluşturanlar, bızleri en iyi şekilde temsil edeceğine inandığımız kişileri seçtiğimizde düşünebilir miydik ki en kuçüğümüzden buyüğümüze dek hepimize oturup kalkışımıza dek sınırlamalar getirecekler, sizleri refaha kavuşturacağım, dedikien sonra ekonomıyialt üst edecekler, demokrasiyi hiçe sayacaklar.Dinimizde sakal bırakmak saygıdeğer görülüyor da seçtiğimiz kişiler, üniversitelerimize yıilarca emek vermiş nicelerini niçin sakalı var diye kapı dışan ediyorlar? Bu ülke aydın kişilerle yükselecekse niçin öğrenim güçleştiriliyor? Yaşam şartları o kadar ağır ki, bu halkın daha uzun süre baskılara dayanacağını sanmıyorum." İyi niyetle yazıldığı hemen anlaşılan bu mektubun bir yakınma oiduğunu görerek diyebiliriz ki: Haydi canım sen de!.. Bu tur yakınmalar her dönemde eksik olmamıştır; şimdi bir seçim yapılsa ANAP yine malı alır götürür, sandıktan çıkar. • Bir başka okurum yazıyor: "21 Ağustos 1985 günlü yazınızı okudum, konusu demokrasjydi. Demokrasi iyi güzel, ama kendimden örnek vereyim: İTÜ mezunu mühendis bir gencim. Okulu bitirdikten sonra bir buçuk yılboşta gezdim. Askerden geleli üç ay oldu. Yine boştayım ve İstanbul sokaklannda yarı aç dolaşıyorum. Soranm size, ben demokrasiyi neyleyim? Benim ve benim gibi büyük bir kitlenin sorunu ekmek ve iştir. Demokrasi sözcüğü o kadar soyut ve ilgisiz kalıyor ki, hiçbir şey ifade etmiyor. Halk kitlesinin, yani benim içinde bulunduğum büyük kitlenin durumu bildiğınizden daha vahim. Bence Gürkan'larm, inönü'lerin, Ecevit'lenn ve maddi sorunları olmayan halkçı aydın kişilerin baş sorunu olabilir demokrasi... Sayın İlhan ağabey, içinde yaşadığımtz ekonomik sosyal sarsıntı, üniversite mezunlarmı da kapsamıştır. Bana acil tavsiyelerde bulunursanız, çok sevinirim." Eh, buna da denebilir ki: YoJunu şaşırmış bir üniversite mezunu bu; demokrasiyle yaşam arasında somut bağlantı kuramıyor; umutsuzluğa düşmüş, feryat ediyor. * Her iki okurumun da adını ve adresini yazmıyorum, saklı tutuyorum. Çünkü bir başka okurumun mektubunun imza yerinde şu yazı okunuyor: " Ülke o hale geldi ki, vatandaş kimliğini açıkladığında fikrini söyieyomiyor; fikrini söylediğinde kimliğini açıklayamıyor." Adını, sanını, adresini açıkça bildiren okurlarımı neden rizikoya sokayım? Türkiye, durup durduğu yerde 12 Eyiül'e gelmedi; çeyrek yüzyılın yatınmı sonucudur 12 Eylül... Ne var ki, beş yıldan bu yana "IMFÖzal" simgelerinde somutlaşan ve çok katı biçimde uygulanan siyasetlerin de ülkeyi gelecekte nereye sürükleyeceğinı düşünen yok. Bir azınlığı miTyarderleştirmek uğruna toplumun bütün dengelerıni bozarak Latin Amerika'nın çıkmazına doğru yürüyoruz. Bfliyoruz ki, okurlann yakınması durmaz; halkın yakınması da durmaz; peki, devlet eliyle kişiyi zengin etme politikası ve halk yoksullaştıkça azınlığın daha da zengin olma hırsı duruyor mu? Devlet siyaseti olmakta direnmiyor mu? KITAPA'AYIN AKBAL jçerdekiler, Dışardakiler... Tutuklu ve rnahkum annelerinın seslenişi: "Genel af muhakkak çıkarılmalıdır. Toplumsal barışın kurulması, kardeşliğin sağlanması için ayrıcalıksız bir af gereklidir. Cezaevlerinde ınsan onuruyla bağdaşmayan uygulmalar sürmektedir. Bunlar önlenmelidir. Tutuklu ve mahkum yakınlarıyla iki üç yıldır görüşememiş anaların, babaların varlığı unutulmamalıdır. Uygulamalar yerinde saptanmaJı, üzücü olaylar sergilenmelidir. Infaz haklarının yanması için maksatlı disiplin cezaları uygulanmakta, mahkum ve tutuklular çürümeye bırakılmaktadır." Otuz üç imzalı bu dilekçe Halkçı Parti Genel Başkanı Sayın Aydın Gürkan'a verilmiştir. • * • BlLtMcSANAT EKİM (58) SAYISI ÇIKTI! • KONUŞMAK DÜŞÜNMEK ÖRGÜTLENMEK • AF VE DEMOKRÂTİKLEŞME • AŞI KAMPANYASININ İÇ YÜZÜ • İmzaları ile: Muzaffer İlhan Erdost, Onur Kumbaracıbaşı. Erşen Sansal, Kemâli Saybaşılı. O.İzzet Kök, Sinan Sönmez. Oğuz Oyan, Âlpaslan Işıklı, Ayhan Başaran. Mahmut Uyanık. Bülent Tanık. Cemil Turan, Kaya Umut. Çakır Üçoba. Hasan Caner. Selçuk Alsan, Mümtaz İdil. Aydın Süer, Ömer Can, Mehmet Bayrak, Sezai Kaynak. Ahmet Öztuncer, Remzi İnanç. SOKAKTA SİYASET UAK M l l i OARSOKAKTA T L i DOCAN1 AU U U n UM (19801983) "Biz tutuklu anneleri, eşleri ve aileleriyiz" diye başlayan başka bir seslenişte de şöyle denilmekte: "Tutukluailesi olarak haftanın en az bir günü cezaevi kapıterında beklemek, bir günü oğullarımızın, kızlanmızın maddi ve hukuksal gereksinimlerini karşılamaya çalışmak, öteki günlerde de onları düşünmek, onlar için birşeyler yapmaya çalışmakla geçirmekteyiz. Yıllardır çocuklarımızla birlikte geçmiş bir karmaşa döneminin tüm yükünü sırtlarımızda taşımaya alıştık" Anneler, eşler, kardeşler. bir kargaşa döneminin ağır biçimde cezalandırmalarla çözümlenmeyeceğini, idamların, müebbet hapislerin toplumda süreklı bir barışın kurulmasında etkili olmadığ/nı belirterek, şunları ekliyorlar: "Şurası da bir gerçek ki, istenilmeyen, beğenilmeyen bir dönemin suçlusu, yalnızca cezaevlerine doldurulanlar, asılanlar, cezalandırılanlar, baskı altında tutulanlar değildir. Nitekim. bu yüzden çeşitli af yasaları çıkartılmıştır. 1960'da Menderes'le birlikte idam edilmemiş Celal Bayar'tn bugün çoğu çevrelerde sözü yasa niteliğinde sayılmaktadır, eli öpülüp onayı alınmaktadır. Bu çevreden kimi kişilerin idamdan yana olmaları çok çelişkili bir tutumdur. Bir tek anlamı vardır bunun, konu bizimkıler' olunca af, 'ötekiler' olunca ceza ve idam! Biz sağsol ayrımı yapılmadan bir genel af yasasının çıkarılmasını istiyoruz." Aileler idam cezasının da 'yaşam hakkı evrensel bir haktır' görüşüyle kaldırılmasından yanadırlar. "Biz öldürümlerle gerçekleştirılecek bir çözümü usumuza sığdıramıyoruz. Bir dalı, bir çiçeğı koparmaya eiı varmayanlar çocuklara. gençlere olan sevgiierine inandıkfarımız, çocuklara, gençlere nasıl kıyacaklar?" Tutuklu ve mahkum ailelerınin gönderdikleri mektup şu sözlerle bitiyor: "Cezaevi koşulları üzerinde ayrıntıya ginnek istemiyoruz. Bu konuda basına yansıyanlar bir buzdağının yukanda görülen bölümü kadardır. İdam kadar vahim bir başka olgu da cezaevi koşullanndan kaynaklanan yavaş ölümdür. Henüz soluk alıp verebilenler bunu çok genç olmaları yüzünden başarmaktadırlar. Ama çoğu hastadır. Kısa sürede çıkarılacak bir genel af belki bazılarını yasama kavuşturabilir" • Bir mahkum okur da "Bir kaç yıldır yaygın bir biçimde uygulanan yeni bir politikaya, infaz yakmaya değinmiş. "İnfaz yasasının cezaevi idarelerine sağladığı takdir yetkisinın suiistimal edilmesı sonucu, önce infazın cezaevinin takdiriyle ilgili bölümü yakılmakta. sonra da tamamı yakılarak 10 yılsa 10 yıl, 20 yılsa 20 yıl, hükümlü aldığı cezanın tümünü yatmak zorunda bırakılmaktadır Genel af tartjşmasının yap/ldığı şu günlerde belki bu mesele sözü edilmeye değmez bir konu gibi görülebilir. Ancak, infaz yakmanın ikinci bir ceza olduğu düşünüldüğünde, öncelikle siyasal düşüncelerı nedenıyle cezaevlerinde yatmakta olan tutukluların tepesinde süreklı saflandırılan bu damokles kılıcının nasıl bir şey olduğu anlaşılabılir sanırım." Mahkum okur T.G. şöyle bitiriyor uzun mektubunu: "Cezaevlerinde görev yapacak biçimde eğıtilmemiş, bu anlamda meslekten olmayan cezaevi yöneticilerinin ve çoğu zaman sıradan bir görevlınm tuttuğu tutanaklara göre verilen disiplin cezalannın hikmeti infaz yakmakla ortaya çıkıyor. TCK.'nın ilgili maddesi gereği, kınamadan gayri alınan tek bir disiplin cezası bile iyi halin verilmesıne engel teşkil ettiği ve iyı hali görülmeyen tutuklunun infazdan hiç yararianamadığı düşünülürse keyfiliğin yarattığı vehametin boyutunu takdir edersiniz. Ben de şu an infazımın yakılması durumuyla karşı karşıyayım. Benim durumumda yüzlerce insan var ve bu ınsanlar ınfazlarının yakılması sonucu yıllarca haksız olarak yatmak durumundadır Yıllarca oğlunun tahliyesini bekleyip, tahliye günü kendisine 'oğlunun infazı yandı, şu kadar daha yatması gerekıyor' deniten bir ananın içine düşeceği korkunç kederı tahmın edebilirsiniz. İsteğım, yalnızca mahkumlar ve ailelerınce bilinen bu gerçeğın kamuoyuna yansıtılmasıdır." Mahkumlardan, tutuklulardan, onların kardeşlerinden, annelerinden, babalarından, eşlerınden, çocuklarından gönderilen acı seslenişler bir değil, on değil, sayısız!.. Toplumda gerçek bir barışı kurmak, ancak ve ancak genel bir af yasasını kısa sürede çıkartıp uygulamakla olacaktır. YALÇIN DOĞAN Bütün kitapçılarda 3GÜNDE 2.BASKI Tekin Yaytnevi k atilla özkırımlı • * • • BİLİM ve SANAT AYDINLIĞIMIZ Abone : Yıllık 2200.6 Aylık 1200 TL Adres : Sumer Sk. 36/1A Kızılay ANKARA Tel: 30 11 66 Dağıtım : Etkın (Merkez) Nuruosmaniye Cd. 9/34 Cağaloğlu/lstanbul Tel 527 60 11 bektaşîlik vc edebiyatı cem yayınevi BAŞSAĞLIĞI Çok sevgili arkadaşımız ZATER SÜKAN'ı kaybetmenin acısı içindeyiz. Ailesine ve tüm Üsküdar Amerikan Kız Liselilere başsağhğı dileriz. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi Mezunları Derneği YAYIMCILIKTA YAYIMLARIMIZ KANUN. KAflARKAME. TÜZÜK, YÖNfTMELlK VE TE81.IGLER İLE BUNLARA İLİŞKİN SAlft MEVZUAT METİNLERINI IÇERMEKTE OLUP. CİLTLER FÖVVOLANT (DEGIŞEN YAPftAKLAR) ŞEKLİNDE HA2IRLANMIŞTIR CİLTLERİMİZİN TESLİMİNDEN SONRA MEVZUAHAKİ OEÛIŞİKLİKLER VE İLAVELER METNE İŞLENMEK VE ESKİ ŞEKİLLERI DE AYRICA VERİLMEK SURETIYLE EN SERİ ŞEKİLDE ABONELERIMİZE GONOERİLMEKTE VE BÖYLECE METİNLER YURÜRLOKTEKİ ŞEKLİNİ MUrtAFAZA ETMEKTEDIR. ASAĞIOA KONULARI VA2IU rAYIMUI RIMIZDAN ILGILENDIGINIZ SERILER BU LUNDUĞU TAKTIRDE YAYIHEVIMIZE MÜRACAAT EDINIZ VEYA BBBSUR ISTEYINI1 INGILIZCE MCGRAWHILL tüm teknik kitapları sergisi açılmıştır. 30 EYLÜL18 EKİM Amerikan Neşriyat Bürosu. îstiklal Cad. 348 Kat: 3 Tel: 149 35 58144 07 72 • İŞ VE SOSYAL SİGORTA MEVZUATI A. Vuksek Mahkemeler Kanun ve Kararları (7 Cılt) B. İş Hukuku (16 Cılt) C. Sendikalar Toplu İş SozleşmesiGrev ve Lokavt (5 Cılt) D Sosyal Sıgortalar (20 Cılt E BagKur (6 Cılt) • VERGİ MEVZUATI ~ • GÜMRÜK MEVZUAT1 GiGumruk Kanunu ve Yonetmelığı ile Muafıyetierve uygulama (11 Cıir) G2 Gumruk Gınş Tarıfe Cetvelı ile dığer vergı ve resımle' (9Cilt) G3Gumruk Anlaşmaları GATT, TıR Karayollan Naklıyat anl vb ı 4 C ı t ı > TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA (KAMBİYO) MEVZUATI n c ı n »TÜRK PARASI KANUNLARI (Banka ve Sermaye Pıyasası fuievzjatıı (1 Cıll/ • İMALAT SANAYİİ MEVZUATI (4Cilt) • TURİZM MEVZUATI (3 Cılt» > İHRACAT MEVZUATI 3 Cılt) ' İTHALAT MEVZUATI (3 Cılt) ' AVRUPA EKONOMİK TOPLULUGU (A.E.T) MEVZUATI ı3 Cılt) Gelır Vergısı (7 Cılt) Kurumlar Vergısı (2 Cılt) Veraset ve Intıkal Vergısı H Cılt) Verg. Usü Mevzuatı (5 Cılt) Amme Alacaklarının T U H. Kanun (3 Cılt) Damga Vergısı Kanunu Degerlı Kagıtlar Kanunu (2 Cılt) Yatınm Indırımı Mevzuatı (5 Cilt) Emıak Vergısı (3 Cılty Harçlar Kanunu {3 Cılt) Motorlu Taşıtlar V Taşıt Alım V (3 CılN Beledıye Gel'rlerı Mevzuatı (1 Cıltı Katma Deger Vergısı 11 Cılt) DEÛŞEN YAPRAKLAR SISTEM' YIL FÖYVOLANT BW0L0N|N0US CRAMMAKE STKUCTURALE DUFRANÇAS LEB B YALKIN YAYIMLARI VE BASIM İŞLERİ A.Ş. Meclısı Meousan Cad No 32^ Cursun Han Kat3 Salıpazarılstanbul Tel 143 15 75 (5 Hat) TEŞEKKÜR Eşimin ameliyatını başarı ile sonuçlandıran değerli ağabeyimiz, eşsiz insan, Sayın Prof. TURGAY ATASÜ'ye vefakâr dostumuz, kardeşimiz Sayın Prof. Dr. ALTAN İPLİKÇÎ'ye Sayın Jin. Opt. Dr. HÜRER PALANDÖKEN'e Sayın Anestezist, Dr. Necdet Terun'a, Güzelbahçe Kliniği ameliyathane ve servis personeline, ayrıca bizleri yalnız bırakmayan dost ve arkadaşlarımıza teşekkürü borç bilirirn. Dr. GÜNDÜZ SEVİN ADAPAZARI TEŞEKKÜR Ailemizin büyiığü BAŞSAĞLIĞI Tum yasamında Trabzon'un sosyal ve kültürel etkinliğine önemli katkılan bulunan ve bir süre gazetemizin muhabirliğini yapan. 24 Şubat Kitabevi sahibi, YARDIMCI GRAFIKERLER ARANIYOR Bir yayın tanıtım organizasyon şırketinde çalışmak üzere yardımcı grafikerler arar.ıyor. Tel: 522 07 08 520 54 20 FİKRET ÜSTER'in vefatı dolayısıyla acılı gunlerimizde bizleri \alniz bırakmayan yakınlarımıza, akraba, dosı ve arkadaşlarımıza teşekkürü borf biliriz. AtLESİ ORHAN KARAALİ'nin en olgun çağında oluraünden buyuk uzuntu duyduk. Merhuma Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. CUMHURİYET ÇALIŞANLAR1 i