Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUM'HURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yazarlann aldığını sananlar varmış. Doğru değildir, kitabı basan alır o paralan. Alsın, yeter ki okuma alışkanlığı genişlesin, sanatlardan tat alabilecek düzeye gelinsin, bilimsel konulara düşkunluk artsın! Peki, okurun mın değerini her önüne gelene bundan yaran ne olacaktır? Bilsorarsam, nasıl çıkanm işin içinmiyorum. Görmek, görmemekden! ten daha iyidir. Gerçi, duygulaAma bu konuda en talihsiz rımızın, düşüncelerimizin zenolanlar yazarlardır. Müzikçilere, ginleşmesinden zarar bile gördüressamlara, yonutçulara kimse ğümuzu söyleyenler vardır, ben birşey sormaz, soramaz, korkar çünkü soru sormaktan:renkton onlan bu inançlanndan caydıramam, elimde öyle bir güç yok da larını, ses tonlannı bilmediği, ondan. Sakıncalı, dokuncaJı oluzam bilgisi oLmadığı için korkar. Ama yazann dili, onun ko sa da zdhnimin her gün biraz daha gelişmesini isterim. Biraz danuştuğu dildir ya, yeter bu ona. Az kaldı unutuyordum yaz ha yaşamak, buna yaramazsa neye yarar! Ama bunun sonu yok mayı; bizim gazetenin kurduğu Kitap Kulübü de, orada bize im diyeceksiniz: evet, yoktur bunun $pnu ve asıl şaşırtıcı olan, gelişza günleri belirlemiş. İmza guntirdiğimiz bu zihinleri, bir gün, lerinde okurla karşılaşmak daha suskun durumda toprağa bırakabaşka olur, ytiz yüze geliyorsunuzdur artık, size adını söylüyor cağımızdıı. Ne yapaüm, orası öyle, biliyoruz. Ama insanoğlunun dur. (Benim bir kulağım hiç duybilme, daha da bilme, yaratma, madığı için bana iki, hatta üç kez daha yaratma, yenisini, daha yesöyledigi olur). Sonra teşekkür nisini bulma tutkusu nedensizeder, sİ2 de teşekkür edersiniz. Yorucu olmasa, hoş bir şey de dir. Böyle olması onun soyluluf undandır. Her şey de paraya nebilir. çevrilmez ya! Paraya çevrilmez Bu imza günleri, kitap fuarladiye gökyüzüne bakrnayacak mın, duyduğuma göre, kitap satış yım? Bitkilere, hayvanlara duylarının artmasında yararlı oluduğum bunca sevgi, para kazanyormuş. öyle ise zahmete, yor mak için mi? gunluğa değer. Aklıma gelmişken yaavereyim, imza günlerinMuğla'yı çok severim, her gide satılan kitapların parasını dişimde içim açılır orda. Nedenini açık seçik çıkaramamışımdır. "Muğlanın nesi?" diye sorulduğunda, "Kası, gözü, taşı" denmesi adet olmuştur. Gerçekten Mu|la'lı hanımlann kaştarı, gözden yana maşallahlan vardır. Taş ise, oradaki taş ocaklanm anlatır. Temiz bir kentimizdir Muğla, asçıları ustadır, rakısı çok keyifli içilir; sonra öyle orta bir yerdedir ki, kalksanız, bilemedin bir saat içınde dünya güzeli yerlere ulaşıverirsiniz. Sözgelişi Marmaris'e. Ama ondan önce Akyaka köyü var, orada HaUl'in Yeri var. Halil'in Yeri demek, azmaklann arasında içmek demektir. Yaz mevsimini Akyaka'daki evlerinde geçiren dostum Naim Kılıç, Muğla'y^a gideceğimi okumuş gazetede, mektup aldım, "gelmişken köye beklerim" diyor. Sevindirdi beni, sağ olsun! Bizim Ilhan Selçuk'un da orada evi vardır. Nail'in evi ve yaptığı evler vardır. Gökova körfezinin dibindedir bu köy. Ben bu yaz iki kez, Akyaka ile Bodrum'un asağı yukarı tam ortasına düşen Oren köyüne gittim. Bu iki köyden hangisini daha çok seveceğimi bilemiyorum. Ören köyü, yapılacağı çok gürültu çıkaran Gökova santraline çok yakındır. Ora köylUsünü çok iyi tanınm, istemiyorlar doğanın bozulmasım, dertleniyorlar bu yüzden; çünkü tek gelir kaynaklan toprak, o da bozulursa ne olur! Geçenlerde gazeteler yazdı, resimleri basıldı, Oren köyü arkasındaki tepelerde toprak kaydı, büyük çukurlar açıldı. Duyduğuma göre, bu işi üstlenecek olanlan bir düşüncedir almış. Düşünsünler düşünsünler, belki o bölge için hayırlı bir sonuca vanrlar, yani santraldan vazgeçerler. Dün dostum Orhan Karaveli ile aynı dolmuşa düştük, ordan burdan konuştuk. Oğlu gelmiş tsveç'ten, orada okuyor, yukarda anlattığım toprak kayması olayı, manşet olmuş gazetelerde, "Doga Türkleri kurtaracak" diye yazıyorlarmış, onu anlatmış. Şaştım kaldım, adamlar yalnızca kendi doğa varlıklarını korumakla kalmıyorlar, bizim doğa varlıklarımızı da düşünüyorlar. Hele bir de görseler Gökova körfezini, akhmızdan kuşkularurlar. Sadun Boro, anılarında, bütün dünyayı gezdiğini, fakat Gökova kadar güzel bir yer görmediğini yazmıştı. Bu yazım çıkuğı gün ben Muğla'da, sonra da Gökova'da olacağım. Dünya gözü ile körfezin sulanm göreceğim bir daha, gireceğim o sulara. Hani yaralı kaplumbağanın bize geldiği sulara. Benim ruhum, belki de insanın ilk zamanlanndan kalmadır diye düşunüyorum. Küaptaıı DoğaY a MELİH CEVDET ANDAY Muğla Belediyesi ilk kez bir kültür şenliği dü2enlemiş, îstan• bul'dan da dört yazar çağınyor, bir açıkotunıın için. Ilhan Selçuk haber verdi bana. O »ar, Haldun Taner var, Aziz Nesin var, bir de ben. Açıkoturumda neyi söz ko. nusu edeceğinıizi bilmiyorum. Belki de dinleyiciler soru yönel• tirler bize. Hazırhklı konuşmaktansa, öylesi daha iyıdir, daha içtenlikli olur; bakarsmız böyle karşılıklı konuşurken ortaya yararlı, hatta özgün düşünler de çıkıverir. Dinleyicilerden çoğunun okur olması koşuluna bağlıdır bu. Kitaplar okumuş, bunlar üzerinde düşünmüş okurun, tanıdığı yazarlara soracağı sorular vanür elbet, bu sorulardan çoğunun içinden çıkılamaz belki, olsun, bu gibi durumlarda, soran , danlmaz yazara, onunla bir eşitlik kurmuş olması yeter ona. Yazarın kimi sorular karşısında bocalaması ise, çoğun bilisizliğinden degil, dinleyenleri bilisiz sanmasından, doğrusunu konuşsa, onlann kendisini anlayamayacaklarını düşünmesindendir. Ama belli etmez bunu yazar, dinleyenlere çok saygı gösterir. Ancak bir çocuğa gösterilen saygıya benzer bir saygıdır bu. öyle ya, bir yazann, bir ozanın, bir romancının sorunlartnı ne bilsin okur, dinleyici! Siz yıllarca şiirin, romanın çilesini çekmişsinizdir, o ise işin içinden gelme değildir, okuduklarına "hoşlandunhoşlanmadım" ölçüsü ile bakar ancak, hatta kendi hoşlanıp hoşlanmama ölçüsünün neye dayandığıru, nerden, nelerden kaynaklandığını bile bilmez. Çoğu insan böyledir, edebiyattan, sanattan anlama yetisinin ona doğuştan verildiğine inanır. Marx'ın şöyle bir sözü var: "Sanatlardan tat alabilmek için, saaatlardan tat alabilecek diizeye geimtş olmak gerekir." diyor; demek okura, genel olarak alıcıya büyük çaba düştüğünü belirtiyor. Bu görüş doğruysa, "Ben balk için yazıyonım" demek boşunadır. Bakarsınız halk asıl o zaman sevmez onu, beğenmez, basit bulur. "Ne yapmalı" diye sorulacak olursa, ben, elden geldiğince okurdan uzak bulunulmasıru salık veririm. Yazdıklan PENCERE 27 EYLÜL 1985 Garibanla Oynamayın... Dlırmuş, oturmuş bir hukuk devletinde af gereksizdir, suç işleyen cezasını çeker. Bizimkı gibi hop oturup hop kalkan, on yılda bir askeri müdahaleye, olağanüstü dönemlere, ara rejımlere, doğal sayılmayacak davalara sahne olan ülkelerde ise genel af gereği sık sık ortaya çıkar. Hele hapisaneler adam almazken, bir yatakta üç hükümlL yatarken, cezaevlerinin iç düzeni bozukken, yüzlerce hükümlü idam beklentisindeyken, aydınlar fjkır suçu işledikleri savıyla mahkum edilirken, demir parmaklıkların ardı yeni suçlular üreten fabrikalar gibi işlerken, bir genel af önerisimn karşısına çıkmak kolay iş değildir. Ne var ki bu yolda çalışmalar sürürken, Başbakan Turgut Özal, pişmek üzere ısınan yemeğe soğuk su kattı, af konusunu rafa kaldırdı ya da erteledi. Türkiye'de genel af, rafa kaldırılacak türden bir konu değildir. Gerıye dönüşü olmayan bir yola girilmiştir. Ancak cezaevlerinde "kader mahkumlan" ile siyasal suçlardan yatanlar arasında bir ayrım yapmaya çalışanlar da az değildir. "Kader mahkumlarf'm kışkırtrnaya çalışıyorlar: Af çıkacak, ama şu komünistlerle anarşistler olmasa işler kolaydı. Oysa, Türkiye'de genel aflar hep büyük siyasal çalkantıların ardından çıkarılır. Salt adi suçlar için Türkiye'de ve dünyada genel af söz konusu değildir. Kader mahkumlan iyice bılmelidirler ki bugün içerde siyasal suçlular olmasa, genel af ne Ankara'da gündeme getirılirdi; ne de bütün dünyada Türkiye'ye yönelik bir af beklentisi yaratılırdı. * "Kader mahkumu" denen garibanı kim takar? Gerçekte af kurumu Türkiye'de durmadan işlemektedir. 1982 Anayasası'nın geçici hükümleriyfe 12 Eylül döneminde suç işleyen görevlilere peşin af getirilmiştir; Başbakan Özal yönetımi ele aldığından bu yana işadamları için üst üste af çıkarmıştır; büyük kaçakçılar için af çıkarılmıştır; vergi suçları için af çıkarılmıştır; büyük holding patronları için af çıkarılmıştır, ama ış adaletli bir genel affa dayandığında Sayın Özal ne demiştir: "Kader mahkumu ne demek? Bunlar suç işledikleri için içerdedirler." İçerdeki siyasal suçlulann durumları ise değişiktir. Bugün uygar dünyada ve üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi'nde siyasal suç kavramı çağdışı sayılmakta; bu düşünceyi Türkiye'de paylaşanların ağırlığı artmaktadır. Kader mahkumu diye anılan ve çoğu öğretim görmemiş garibanlar bu düzenlerın mekanizmalarını bilmediklerinden af beklentileriyle gerılim içinde kıvranmakta, kıme bel bağlayacaklannı, kime öfkelenecekierini bilememektedirler. • Başbakan Turgut Özal'ın bir sözü unutulmadı: " Osmanh'da sadrazamın iki gömleği varmış; bir bayram gömleği, öteki idam gömleği..." (Arkosı 15. Sayfada) ARADA Bffi Dr. RÜŞTÜ ERGUN HAZIRLAYAN OGRETMENOGRENa SELIM OZYÜKSEL Dil Özleşmesi Engellenemez THT'nin ve Milli Eğitim Bakanlığı'mn sözcük yasaklamalarına değgin haberler, dil devrimıne bağlananlarda üzüntü doğurmaktadır. Ama, bunun yanında uygulanması olanaksız olan bu davranışın, özleşmeye daha sıkı bir ilgi uyanütrdtğı da gözden kaçmamaktadır. Sözcükleri yasaklamayı düşünenler bu tutumlarında ne denli özgürseler, karşı görüşte olanlar da savunmalarında o denli özgürdürler. Türk Dil Kurumu (TDK)nun büyük çalışma ürünleri olan anadil köklerinde türetiidikleri için, öğrenilmeleri, oğretılmeleri, bilgı üretmedeki üstün etkileri ortada olan bu sozcüklerin, uğraş dalım olan hekimlikle ilgılı birkaç sözlükte yer almış bulunduğunu beiirtmekle yetineceğim. 1) Üniversıte öğretim üyesi Muzaffer AJtınkök'ün titiz bir emek ürünü olan, Işınbilım (Radyolo/ı) Terimlerı Kılavuzu'nda, yasaklanmış sözcükler dizinindeki bağıl, bağıntı sözcükleri, yabancı dılden Relative sözcüğüne karşılık olarak gösterilmiştir. 2) Üniversite öğretim üyeliğinden ayrılarak betik (kitap) basımcılığı yapan Doç. Dr. M. Tahir Hatiboğlu'nun, 1985 yılında ikinci basımı yapılan Anatomi Sözlüğü'nde, yasaklanmış sözcükler dizinindeki İşrtsel, Devinim sözcükleri, yabancı dilin, auditorius, aTum; motorToris sözcüklerıne karşılık olarak gösterilmiştir. . 3) Genç uzman hekim Süreyya Ülker'in, Almanca'dan dilimize çevirdığı, Anatomi Sözlüğü (Dilgibilim Adlığı)oda, yasak sözcükler dızınmdeki özdek, dizge sözcükleri, yabancı dilden corpus, sistem sözcüklerıne karşılık olarak gösterilmiştir. Bunlar gibi, sayısız bilimsel sözlüğe. yapıta. bilim adamlannın, yazarlann, toplum bireylerinin diline yerleşmiş olan anadili sözcüklerinin yasaklamalarla kullanımdan kaldırılabılecekleri nasıt düşünülebilir? Kişilerin düşüncelerinı anlatırken kolayca kullanıverdikleri bu sözcüklere nasıl engel olunabilinir? Beş yaşındaki torunuma ilişkin bir gözlemimi aktarmama izın veriniz. Bozulan televizyonun onarımdan gelmesi gecikınce. "dede, görüntü aygıtımız ne zaman gelecek" demesi beni şaşırttı. Kendisine televizyona görüntü aygıtı derler, diye bir açıklama yapmamıştım. Ama sık sık, görüntunün iyılığinden ya da kötülüğünden söz ediyorduk. Bu adlandırma, ona anabilimın sağladığı düşünce kolaylığının ürünüdür. Sevındiricı bir olaydır. Böyle üstünlükleri olan dil devriminin kesıntisız süreceğinı, bu devrimin de birın<Ji adamı olan Atatürk'ten bir anı aktararak kanıtlamak isterım: "En iyı müdafaa usulü, taarruzdur. Şu halde. dil alanında yabancılıklara saldıralım, ağacı bir defa silkeleyelim; görelim hangı çürükler düşecek. kalan sağlamlar bakalım ne kadardır? Dökülmeyenler. özieri, annmışları bulununcaya kadar biraz daha ışe yarayabılirler: Geçiciolarak..." (Arın Inan, Düşünceleriyle Atatürk, s. 94). Evet, sırası geldikçe ağaç silkelenecek, özleşme sürdürülecektır. Dil bayramımızı dün, biz devrime gönül verenler, üzülerek de olsa, icten kutladık 19851986 öğretim yılı başlarken f k biitünleme smavları zaman kargaşası yarattı. Okul açılışı erteleniy^6r" başlığı 23 eylul tarihli Cumhuriyet'in birini sayfasında yer almıştı. Üniversite sınavlannda basanlı olup da lise bitirmelerde başansız olan öğrencilere bir hak daha verme amacmı taşıyan "ek biitünleme smavları" tek neden değil sanırım "okul açılışını" erteleten. MEGSB bir yıl sonra okutulacak ders kitaplarını genellikle nisanmayıs aylarında Tebliğler Dergisi'nde yayımlar, okullara yayınevlerine, kitapçılara duyurur. Bu yıl, bu duyuru ancak 1 Temmuz 1985 tarihli ve 2191 sayıh Tebliğler Dergisi'nde iki ay gecikmeyle yapılmıştır. Duyuruda, ilkokul matematik, ticaret liselerinin ve imam hatip liselerinin bir kısım kitapları "hazırlanıyor" olarak gösterilmiştir. Arkasından tüm ders kitaplannın yeniden gözden geçirilmesi ve 1275 derse ait 2419 kitabın yeniden yazılması yazdınlması amacıyla "kitap yazma seferberliği" ilan edilmiştir. Basınm, kitap yazmayı bilenlerin tüm uyanlanna, (bu boyutta bir işin iki ay gibi kısa surede bitirilemeyeceği) karşın kampanya sürdürülmek istendi. Sonunda yeni hazırlanacak kitapların önümüzdeki 19861987 oğretim yılına bırakılmasına karar verilmiş, fakat bu öğretim yıhnın kitapları da gecikmeye uğramıştır. 2191 sayıh Tebliğler Dergisi'nde "ileride duyurulacak" kitaplar için MEGSB'den Musteşar Mustafa Turhan imzası ile 13.9.1985 tarihinde bir genelge yayımlanmıştır. Bu genelgeden sonra basımı yapılacak kitaplar, öğretim yılı başına kadar yetiştirilebilir mi? Ücretlerin serbest bırakılmasıyla 19651970 dönemini anımsatan "özel okul patlaması" oldu. Yeni açılan özel okullara sınav kazanamamış ya da başka okullara kayıt yaptıramamışlar alınacak. Bakanlık 11 Eylül 1985 tarihinde bir genelge ile "Hiçbir yeri kazanamamış veya kayıt >aptıramamış öğrencilerin 1213 eylül tarihlerinde on kayıt yaptırabileceklerinC ön kayıt yaptıranların 14 eylül cumartesi giinü de kesin kayıt yaptıracaklanm" duyurur. Bir gun önce gen°lge ile duyuru, iki gun ön kayıt süresi ve ardından kesin kayıt. Radyo ve TV'den ae duyurmaya gerek görülmemiş. Kaç kişi on kayıtla çocuklarını yeni açıîan okullara yazdırabildi? Bunca gecikmelerden sonra 19851986 öğretim yılı "Bir hafta gecikme"ye uğramamış olması başan mı sayılacak? Tüm öğrencilere, oğretmenlere ve ana babalara yeni öğretim yılı hayırlı olsun. Öğrenci, öğretmen, ana babalar ve uzmanlar bu sütunlar eğitimle ilgili sorularınız ve sorunlarınıza açıktır. Eğitim geçmişimiz Şeyhül İslam 'ınfetvasma dayanarak III. Ahmed'in, ancak sozlük, mannk, fızik, kozmografya ve benzeri kitapları basmok üzere Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Sait ve tbrahim Müteferrika tarafmdan ilk kez olmak üzere Arap harfleri ile Türkçe kitap basacak bir basımevinin açılmasına irade çıkarması. Temmuz 1727: 27 Arahk 1734: Temmuz 1776: Üsküdar'da Toptaşı'nda Humbaraa man yetiştirmek üzere "Hendesehane" lek okulunun açıiması. Ocağı'na bilgili eleadh ilk askeri mes Lufthansa Yolcularının Dikkatine 28 Eylül tarihinde Türkiye'de saatler 1 saat geri alınacaktır. Bu nedenle sadece 28 Eylül Cumartesi günü Ankara ve İstanbul kalkış ve varışları 1 saat erken olacaktır. 29 Eylül Pazar gününden itibaren kalkış ve varışlar tarifedeki saatlere uygun yapılacaktır. Elimizde olmayan* bu değişiklikten dolayı ozur dılerız. Ankara Ataturk Blv. 143, Bakanlıklar. Tel 138855İstanbul:Cumhuriyet Cad 179,Elmadağ Tel.1465130 İzmir. Kızılay Cad.1/A Tel:218736 Dıyarbakır. Inonu Cad. 45B Tel 12077 18 Kasım 1776: 1784: Yerinde Fransızca oğrenerek memlekete dönüşünde Divan'da (padişahm • sadrazamm bulunduğu toplanlılarda) görev alan Fenerlı Rum lereümanlar yerine çalışurılmak uzefe hhak adh bir Türk gencinin ilk kez ve gizlice Paris 'e gönderilmesi. Denizsubay ve mühendisleri yetiştirmek üzere Kasımpaşa Tersanesi'nde "Hendesehane" adı ile bir okulun açıiması. Sadrazam (Başbakan) Halit Hamıt Paşa ile tstanbul'daki Fransız büyükelçisi arasmda, Fransa 'ya uğrenim için 30 Türk genci gönderme konusunda anlaşma yapılması. T C D I I M I BL İ A A İ GS Y R T.C. MİLLİ EGİTİM GENÇLİK VE SPOR BAKANLlGl ÛZEL TEPUM BİLGİSAYAR KURSLARİ 14 Ekim 1985 tarihinde baslayacak olan 198586 öğretim yılında BİLGİSAYAR PROGRAMCJSI oiarak yetiştirilmek üzere üniversite mezunları, üniversıte öğrencilen, ve lise ya da dengi okul mezunları arasından. sınavla öğrenci alınacaktır. 5Ekm 1985deyapılacakGenel YeteneiT] Sınavını kazananlar 8 aylık biigisayar eğitimi ve 2 aylık staj görecekier, mezun olanlar M.EB.dan tasdikli sertifika alacaklardır. Milli Eğitimde iz bırakanlar A t a t ü r k ' ü n ve genç Cumhuriyet'in Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Uğural (18941929) Türk ABC'sini Türk ulusuna tanıtan, öğreten bakandır. îzmir'de doğdu Yukseköğreniminı tstanbul Hukuk Mektebi'nde tamamladı. İzmir Öğretmen Okulu'nda göreve başladı. 19151918 yıUan arasında Vasıf Çınar'la birlikte Özel Şark Okulu'nu yonetti. 1919'da Kuvayi Milliye'nin bir Müfreze Komutanı olarak görev aldı. Anzavur Çetesi ve Yunanlılara karşı savaştı. 192O'de Saruhan Milletvekili seçildi. Karadeniz Bölgesi İstiklal Mahkemesi'nde kâtip olarak çaiıştı. Daha sonra Kastamonu ve çevresi Istiklal Mahkemesi Başkanı oldu. 1923'te İzmir Milletvekili olarak tekrar Meclis'e girdi. Mübadele İmar ve İskân, 1924'te Adalet Bakanı oldu. 20.12.1925 tarihinde üstlendiği Milli Eğitim Bakanlığını, oldüğü 11.1.1929 tarihine kadar sürdürdü. 1928 yıhnda ilan edilen Harf Devrimi onun bakanlığı döneminde halka benimsetildi. Tarlada, bağda, bahçede, sandalda, atölyede, yeni Turk harfleri oğrenildi. Onu saygıyla anımsıyoruz. I EKUIVI KURSLARI TEPUM'UN ÛZEL İMKANLARNOAN YARARLANIN • ÜCRETSİZ İNGİÜZCE KURSLARİ • BASARIU ÖĞRENCİLERE BİLGİSAYAR ÖDÜLÜ • BAŞAR1U ÖĞRENCİLERE PART TIME ÇAUSMA İMKANI • KURS BİTİMİNDE STAJ VE İŞ GARANTİSİ • 8. 16 VE 32 BİT BİLGİSAYARLARDAN OUJSAN 3 LABORATUVAR • WORD PROCESSING. DATA BASE VE MUHASEBE UYGULAMALARI. Tepum'a Uğrayıp, Bilgi Almadan Karar Vermeyin Acele Edin. Öncelik Kazanın. Son Kayıt Tarihi : 4 Ekim Cuma Genel Yetenek Sınavi: 5 Ekim Cumartesi DAR SOKAKTA SİYASET (19801983) YALÇIN DOĞAN Bütün kitapçılarda DAfi SOKAKTA SİYASET e Y/UJCINDOÛAN KURSLARİ (jnıı Sık. No (i Ktı • Iovtknc IS1 »4 Itrl lı~ 44 10 I •! ~H • Şofor ehlivetımı kaybc'Min. Hukumsuzdur. SAZMl DURMAZ . «6181 nolu ehliyetimi kaybetıim. Hukumsuzdur. NAF1Z EKASLAS TEPUM BİLGİSAYAR KİTABI ÇIKTI ekin Yayınevi Alman Havayolları Lufthansa