14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 31 AĞUSTOS 1985 Park sorununa çözüm için "katlı otopark" seferberliği 23 otoparka 11 mîlyar AJNKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ tstanbuVda hızla çoğalan araba sayısı ile giderek artan otopark sorununa çözüm için anakent belediyesi yoğun bir 'katlı otopark' seferberliği başlattı. 1986 yılında hizmete girmesi planlanan 6 yeni katlı otopark ile 5.216 araca park yeri sağlanacak. 22 semtte yapılması planlanan yeni katlı otoparklar ile 9.250 aracın park sorununun çözümü planlanıyor. İslanbul Haber Servisi İstanbul, bir yerinden bir yerine gidilemez bir kent görünümü taşıyor. İstanbul trafiği, hemen her gün trafiğe katılan yüzlerce araç yüzünden daha da karmaşık hale geliyor. Kentin sokakları, caddeleri bu nedenle açık hava park yeri haline gelmiş durumda. Park sorununun çözümü için tstanbul'da yeni bir seferberlik başlatıldı: Katlı otopark seferberliği. İstanbul Anakent Belediyesi'nce yaptırılan ve bu yıl içinde hizmete girecek olan 4 yeni otopark ile katlı otopark sayısı 7'ye çıkarken, araç kapasitesi de 2 bin 766 olacak. 1986 yılında ise, yapımı süren 2 otoparkın hizmete girmesi ile araç kapasitesi 6 bin 216'ya yükselecek. Yapımı planlanan 22 katlı otopark ile TIR parkı için 11 milyar 270 milyon lira harcanacak. Şu anda kullanılmakta olan 620 araç kapasiteli Karaköy katlı otoparkı, 350 araç kapasiteli Aksaray otoparkı ve 250 araç kapasiteli Cihangir katlı otoparkının yetersiz kalması yen< otoparklar sorununu gündeme geririyor. Yapımı sürmekte olan 800 araç kapasiteli Beyazıt Yanıksaraylar katlı otoparkı, 766 araç kapasiteli Üsküdar katlı otoparkı, 700 araç kapasiteli Mecidiyeköy katlı otoparkı ile 500 araç kapasiteli Spor ve Sergi Sarayı arkası katlı otoparkı bu yıl içinde hizmete girerek, Istanbul'daki toplam otopark araç kapasitesini 2 bin 766'ya yükseltecek. 1986 yılında ise hizmete girecek olan ve yapımı süren 1.450 araç kapasiteli Taksim Talimhane katlı otoparkı ile 2 bin araç kapasitesiyle Balkanların ikinci buyük otoparkı özelliğini taşıyacak Beyoğlu Tepebaşı katlı otoparkı hizmete girecek. Bu yıl ve 1986 yılında hizmete girecek 6 katlı otopark için 4 milyar 978 milyon 237 bin 897 lira harcanacak. BALKAM. 4RDA 1KISC1 BL'YL A htanbuVdaki katlı otopark seferberliğinin en büyuk yapısı, 2 bin araç kapasitesiyle Balkanlar'm ikinci büyük otoparkı özeOiğini taşıyacak olan Beyoğlu, Tepebaşı Katlı Otoparkı. lnşaatm bu yıl bitirUmesi amaçlamyor. (Fotoğraf: CUMHURtYET) Istanbul'da yapımı planlanan toplam 9 bin 250 araç kapasiteli katlı otoparklar, yerleri, araç sayıları ve tahmini maliyetleri şöyle: Eminönü Sultanahmet (600 araç 540 milyon lira), Şişli Dikilitaş (436 araç 400 milyon lira), Üsküdar Altunizade (1198 araç 1 milyar 200 milyon lira), Üsküdar Seiami Ali (100 araç 90 milyon lira), Kadıköy tkbaliye (576 araç 550 milyon lira), Beykoz Paşabahçe (160 araç 150 milyon lira), Bakırköy Merkez (600 araç 540 milyon lira, Bakırköy Zeytinlik (400 araç 360 milyon lira), Şişli Cumhuriyet (500 araç 450 milyon lira), Kadıköy Kozyatağı (500 araç 450 milyon lira), Fatih Denizabdal (60 araç 50 milyon lira), Fatih Akşemsettin (100 araç 90 milyon lira), Kadıköy Kusdili (320 araç 300 milyon lira), Üsküdar • Merkez (100 araç 100 milyon lira), Eminönü Meydanı altı (600 araç 800 milyon lira), Sirkeci Meydanı altı (500 araç 600 milyon lira), Hilton girişi (200 araç 250 milyon lira), Maçka Parkı (400 araç 500 milyon lira), Kuledibi (400 araç 350 milyon lira), tnönü Stadı arkası (900 araç 1 milyar lira), Şişli Sıracevizler (300 araç 250 milyon lira), Şişli Osmanbey (300 araç 250 milyon lira), Rtııneü Yakası TIR otoparkı (1.52 milyar lira). 30 Ağustos'ta Özgürlük, Barış Şiirleri... Bayramın üçüncü gunü, uçakla Antalya'dan İstanbul'a geçiyordum. Kaptan pilot, bir ara yolculara şöyle seslendi: Sayın yolcıMar, şu anda Afyon üzerinden geçiyoruz... Görerek uçuyorduk. Pencere yakınındaydım. Aşağılara baktım, gözlerim Kocatepe'yi, Hıdırlık Tepesi'ni. Güzelim Dağlan'nı arıyordu. 1922 ağustosunun son haftasında en çetin savaşlann yapıldığı yerlerin üstünden geçiyorduk. Kurtuluş Savaşı Destanı'nı en güzel Nazım yazdı. Nazım, Kocatepe'yi şöyle anlatır: "Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır / Ne ağaç ne kuş sesi / Ne toprak kokusu vardır. / Gündüz güneşin / Gece yıldızlarm altında kayalardır. / Ve şimdi gece olduğu için I Ve dünya karanlıkta daha bızim / Daha yakın / Daha küçük kaldığı için /Vebu vakitlerde topraktan ve yürekteh I evimize, aşkımıza ve kendimize dair / Sesler geldiği için I KayaJıklarda şayak kalpaklı nöbetçi / Okşayarak gülümseyen bıyığını / Seyrediyordu Kocatepe'den I Dünyanın en yıldızlı karanlrğını. / Düşman üç saatfik yerdedir. / Ve Hıdırlık Tepesi olmasa / Afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek. / Şimali garbide Güzelim Dağlan / Ve dağlarda tek / Tek ateşler yanıyor. / Ovada Akarçay birpınltı halinde I Ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde / Şimdi yalnız sulann yaptığı bir yolculuk var I Akarçay dereboğazında değirmenleri çevirip / Kılçıksız yılan balıklarıyla I Yedişahitler Kayası'nın gölgesine girip I çıkar. / Ve kocaman çiçekleri eflatun I Kırmızı / Beyaz I Ve sapları bir, bir buçuk adam boyundaki / Haşhaşlann içinden akar. I Ve Afyon'un önünde /Albngözler Köprüsü'nün altından / Güneydoğuya dönerek / Ve Konya tren hattına rastlayıp yolda I Büyük Çobanlar Köyü'nü solda I Ve Kızılkilise'yi sağda bırakıp gider. I Düşündü bir bir kayalıktaki adam I Kaynaklan ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri, I Kimbilir onlar ne kadar büyük I Ne kadar uzundular? I Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız Yunan'dan önce ve seferberlikten evyel/Selimşahlar çiftiiğinde ırgatlık ederken Manisa'da /Geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek.. /Dağlarda tek I Tek ateşler yanıyordu. / Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki / Şayak kalpaklı adam / Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden IO öc alıcı, güzel ve rahat günlere inanıyordu / Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu mavzerinin yanında. / Kocatepe'de, gö~ zetleme yerinde... Saat beşe beş var, I Dağlar / Aydınlanıyor. / Bir yerlerde bir şeyler yanıyor. / Gün ağardı ağaracak I Kokusu tütmeye başladı/ Anadolu toprağı uyanıyor. /Vebu anda kalbi bir şahin gibi göklere salıp / Ve pırıltılar görüp I Ve çok uzak I Çok uzak bir yerler çağıran sesler duyarak/Bir müthiş ve mukaddes macerada I Ön safta en ön sırada I Şahlanıp ölesi geliyordu insanın..." Nazım, Kurtuluş Savaşı'nı en iyi anlattığı, şiirleştirdiği için onun dizeleriyte düşündüm. Babalarımız kurtuluş için, özgürlük için savaşmışlar. Cumhuriyetin yeni kuşaklarına düşen de, barışı kurmak, yaşatmak olmafı. Bayram öncesi, tiyatro sanatçısı Dinçer Şümer, "Sandalım Kıyıya Bağlı" adlı şiir kitabını verdi. Şiirler Dinçer Sümertn babası ile babasının Rum arkadaşı Aleko'nun öyküsünden oluşuyor. Kitabın girişinde, "Benden selam söyleAnadolu'ya"öar\ Dido Sotiriyu'dan şu sözler alınmış: "Ve karşı kı/ılarda çocuklar, hısımlar, kardeşler... VB kardeşi kardeşe kırdıran cellatlann Allah bin beJasını versin." Dinçer Sümer'in babası, Ahmet Şükrü şöyle der: "Behey, testimizde suyumuzu soğutan, lUzüme incirebalkatan, börtüyü böceği gönendiren, canımızı yenileyen iki gözüm barış. / Söyle Muhammed askına, İsa, Musa aşkına, I Nimetini niye kestin bizden? / Ne alıp veremediğimiz vardı bizim I İngilizin, Alamanın, Fransızın I Üç koyunundan beş keçisinden? I Her şey karmakarışık, hazin ve birdenbire, I Aklımızın, yüreğimizin ötesinde gelişti. /Mayısın on beşiydi, gemilerle gelenler, /hani çay içmiştik ya Pasaport'da, I İşte tam orada oğul tam oradar/ Şehit ettiklerınde Osman Nevres Bey'i, I Kimbilir kaç gün olmuştu Alekos'la görüşmeyeli? / Sahi, en son ne zaman rakı içmiştik Sürmelis'de? / Meserrefde tavlada yenilip çay ısmahayan kimdi? / iyi insanların bu aydınlık kentinde I Bir cinneti naralarla bölüşürken I Saltanatçılar, işbirlikçiler, yağmacılar I Germencik'ten selam geldi: I Kuvayı Milliye'den çağrı var. Selçuklu Bınali, Menemenli Nuh, üçümüz, /Hilal'den birmarşandizle o gece / Nasipse Aydın'a yolcuyuz. Ve o gece benim tek dileğim: / Nasıl bulup Alekos'u, nasıl helalleşeyim?..." Kitabın sonunda, Dinçer Sümer'in babası Ahmet Şükrü'nün vasiyeti yer almaktadır. Dinçer Sümer, Alekos'un oğluna şöyle der: . "Alekos'un oğlu, heeeey, Alekos'un oğlu. /Gün yükseiiyor, gecikmeyelim, haydi! I Güzelim kıyılanmıza bağlı sandallarımızı. / Beyaz sandalları, heeeey kürek çekeliml / Nilüferler gibi, niluferler gibi, aydınlansın şu eski suyun yüzü. I İki halkın iyiteri, çalışkanları, / Güzel hasretimiz ve tatlı tütünümüzle, I Bir zeytinin altında sarmaşıp helallasalım. / Euripides'in, Pir Sultan'ın, Nikeforos'un, Kemal Paşa'mın / Görkemli korosuna katılalım birlikte. /Bu bezirgân panayırlarının, çığırtkanların şamatası bitsin Akdeniz'de. / İşte o zaman, komşum, kardeşim, / Cunda'da, Gümüldüfde, Sakız'da, Sisam'da, Lamnos'da, Gökova'da, / Minicik bir papalina başını sudan çıkarır da, I Günaydın! derse bir yaş// balıkçıya, I Ya da iki sedef güvercin can bulup / Süzülür konarlarsa omuzlarımıza, I Sakın şaşırma. I Komşum kardeşim, Alekos'un oğlu, heey, I Senin yurdunda ve Anadolu'mda I Berekat ve barış türküleriyle çınlarsa gökyüzü, / Alekos ve Ahmet Şükrü I Mutlu uyurlar karanfilleri altında, / Ve çocuklarımız, I En önemlisi çocuklar, I Alınlarında ve kalplehnde sıcacık Ege güneşi, I Özgür ve aşkla yaşamalılar..." Susuzluk yaktı geçti (Baştarafı I. Sayfada) Son yılların en yağışsız döneminin yaşandığını belirten meteoroloji yetkilileri, eylul ayında normal yağışların beklendiğini söylüyorîar. Bölgede süren kuraklık yüzünden birçok yerde kavun ve karpuz bostanları kururken, Manisa'nın Alaşehir, Salihli gibi üzüm üretim yörelerinde kuraklık yüzünden üzümlerin yeterince gelişemediği belirtiliyor. Dışsatımcıların 140 bin ton, Ziraat Odası'nın 110 bin ton, üreticinin de 90 bin ton dolayında beklediği çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesinin kuraklık nedeniyle bu tahminlerin altında olacağı öne sürülüyor. Gediz Nehri'nin son yıllann en düşük seviyesine indiğini belirten DSt yetkilileri, "En şanslı yörelerden biri olan Ege Bölgesi'nde sulama ağımız yeterli, ama su bulup veremiyonız" diyorlar. Yeraltı kaynaklarınm da son 13 yılın en düşük seviyesine indiğini belirten yetkililer üreticilere, mecbur olmadıkça başvurmamalarını istediler. Bölgeden edinilen bilgilere göre Kemalpaşa ilçesinde pamuk ve üzum, Sökede pamuk, Aydın'da pamuk ve üzüm ürünleri kurumaya yüz tuttu. Nif Ovası ve Turgutlu Ovası'nda üreticinin yaklaşık 1.5 aydır sulama yapamadığı, ürünün kurumaması için tankerlerle pamuk tarlalarına su taşıdığı belirtiliyor. ödemiş çevresindeki kışlık patates üretiminde de susuzluk yüzünden tehlike başgösterdiği, Gölcük ve Bozdağ yaylasındân tankerlerle su taşıyan üreticinin endişeli olduğu vurgulanıyor. Bir tanker suyun 15 bin liraya mal olduğunu belirten ureticiler, "Biz yüzde 50 oranında ürün düşüşıi bekliyoruz" dıyorlar. Torbalı ve Bayındır yörelerinde de susuzluk yüzunden ka\Tin ve karpuz üriınünün gelişemeden tarlada kaldığı, Kuçük ve Büyuk Menderes nehirleri kıyısındaki pamuk tarlalarının eksik sulama yüzünden kuruma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. TRAKYALI ÜRETİCİ VURGUN YEDt Kurakhktan en çok etkilenen bölgelerjmizden biri de Trakya... Meriç ve Ergene'nin suiadığı Trakya Ovasfndaki çiftçilerin yüzü gülmüyor. Başta çeltik olmak üzere ayçiçeği ve buğday üreticileri sanki vurgun yemiş gibi. Çatalca, Silivri, Çorlu, Babaeski, Havza, Edirne, Uzunköprü, Keşan, Enez ve lpsala çiftçileri ağız birliği etmişcesine rekoltenin çok düşük olacağından yakınıyorlar. Mayıs ayından bu yana bir damla yağışın dahi görülmediği Trakya'da kurakhğın buğday üretimini yüzde 25, pancar, ayçiçeği ve fasülyeyi ise yüzde 50 oranında etkilediği belirlendi. Trakya'da yaklaşık 5.5 milyon dekar alanda buğday ekimi yapılıyor. Geçen yıl 2 milyon ton buğday elde edilirken, bu yıl kuraklık nedeniyle üretimin 1.5 milyon ton dolayında beklendiği açıklandı. Türkiye'de ayçiçeği üretiminin yüzde 80'inin yapıldığı Marmara ve Trakya illlerinde üretimin 300 bin ton dolayında gerçekleşeceği sanılıyor. Bu rekolte geçen yıl 450 bin ton idi. Pancar üretiminde ise sürekli düşüş görülüyor, 1983 yılında 609 bin tonla en yüksek düzeyine ulaşan pancarda üretim geçen yıl 300 bin tona düştü, bu yıl bölgede ekim alanlarının azalması ve gerekse kuraklık nedeniyle pancar üretiminin 200250 bin ton dolayında oluşması bekleniyor. Bölgede geçen yıl 2 bin 750 ton olan fasülye rekoltesinin de bu yıl 2 bin ton dolayında gerçekleşeceği sanılıyor. Bandırma ve çevresinde buğday ve ayçiçeği üretiminin yan yanya düşmesine neden olan kuraklığın arpa, yulaf ve zeytindeki verimi de büyük ölçüde etkilediği bildirildi. Geçen şubat ayında hüküm süren şiddetli kış sırasında donan birçok zeytin ağacı, yazın yağış olmaması nedeniyle etkisiz halde kaldı. Üreticiler donan bu ağaçlardan 23 yıl ürün almanın olanak dışı olduğunu belirtiyorlar. ŞAMSUNLU AYÇİÇEĞİ ÜRETİCtSİ ZARARDA Samsun Ziraat Odası Başkanı Şevki Yücel. ayçiçeği üreticisinın bu yıl kuraklık yüzünden ürününün üçte birini kaybettiğini, ürün bedelinin peşin ödenmesi halinde yarasını kısmen sarabileceğini belirtti. Meteoroloji 11 Mudürlüğü yetkililerine göre Ordu son 21 yılın en kurak yazını yaşıyor. Kuraklık nedeniyle Ordu'da birçok yerleşim yerinde toprak çatladı, köylere su veren kaynaklar kurumaya başladı. Hayvanlann yaylım için ot bulamaz hale geldikleri belirtiliyor. BALIKÇILAR DA DERTLİ Kuraklık yüzunden zarar görenler arasında, çiftçilerin yanı sıra balıkçılar da var. Kuruyup kavrulmaya yüz tutan çeltik tarlalan için kanallarla su alınan Manyas ve Gala Gölü balıkçıları da zararlannın büyük olduğundan yakınıyorlar. Manyas Göjü'nde balıkçılık yapanlar, "DSİ'nin açtığı kanal kapatılmazsa goldeki balıkçılık ölür" diyorlar. Şikâyetlerini Balıkesir Valiliği'ne ileten Manyaslıların bu istekleri için valilik bir rapor istedi. Raporda "Suyun alınmasıyla goldeki balıkçılıgın yok olacağı, Kuşcenneti Parkı' nın da su çekilraesi nedeniyle gölden uzaklaşacagı" belirtildi. Yılda 100 ton kerevit, 300 ton sazan balığı üretilen 162 kilometrekarelik Manyas Gölü sulan kuraklık ve su çekilmesi yüzünden 90 kilometrekareye düştü. Bu arada, Enez yakınlarınaaki Gala Golu'nden de çeltik tarlalarına su aktanlması nedeniyle, 70 tona yakın balığın tarlalara akıtılıp ölıime terk edildiği belirtildi. Coşkuyla kutladık (Baftarafi 1. Sayfada) hoşu ile egilmektedir." Anıtkabir'deki törene Kara Kuvvetleri Komutam Orgeneral Necdet Öztonın, Hava Kuvvetleri Komutam Orgeneral Halil Sözer, Deniz Kuvvetleri Komutam Oramiral Zahit Atakan, Jandarma Genel Komutam Orgeneral Fikret Oktay, Genelkurmay tkinci Başkanı Orgeneral Necip Tonımtay, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Oramiral Orhan Karabnlut, Milli Savunma Bakanlığı Müsteşan Orgeneral Sabri Çelik, Genelkurmay Değerlendirme Başkanı Orgeneral Cemil Çuha ile general, amiral ve subaylar katıldı. Başkentte ilk tören saat 08.30'da Atatürk anıtlarına çelenk konulması ile yapıldı. Anıtkabir'i ziyaretten sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Üruğ ve kuvvet komutanları Genelkurmay Başkanlığı şeref salonunda tebrikleri kabul ettiler. Buradaki törene TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleri Nurettin Ersin. Tahsin Şabinkaya, Nejat Tümer ve Sedat Celason, Başbakan Vekili Kaya Erdem, HP Genel Başkanı Aydın Güven Giirkan. MDP Genel Başkanı Ülkü Söylemezoglu, bazı bakanlar ve milletvekilleri katıldılar. Yüksek rütbeli subaylar, yüksek yargı organlarının başkanları. askeri ataşeler de Orgeneral Üruğ'a tebriklerini sundular. Hipodromdaki büyük geçit töreni saat 11.00'de başladı ve töreni Cumhurbaşkanı Kenan Evren de izledi. Askeri bandolar ile belediye ve polis bandoları akşamüstü Ankara'nın çeşitli yerlerinde konserler verirken, gece de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ, Gazi Orduevi'nde Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in de katıldığı bir kabul resmi verdi. Bayraklarla donatılan tüm yurtta da Atatürk anıtlarına çelenkler kondu, geçit törenleri düzenlendi ve şehitlikler ziyaret edildi. Gece de fener alaylan düzenlendi. KKTC Cumhurbaşkaru Rauf Denktaş da, Lefkose Cumhuriyet Alanı'ndaki Atatürk anıtı önünde düzenlenen törende özel deftere şunları yazdı: "Büyük zaferi yeniden kutladıgımız bugünde, zulmün vatan müdafaasında Türkün azmini yenemedigini hatırlıyor ve yeniden ulusumuzun yüceligi ile iftihar ediyor. gurur duyuyoruz. Hakkın bükülmez kolunu, kurtuluşun şasmaz yolnnu Atatürk'le ve O'nun öngördügü vatan sevgisinde, ulusal birlik ve beraberlikte göriiyoruz. Büyük zaferin ve Türk Cumhuriyeti'nin miman aziz Atatürk'ün yolunda ilerlemek andımızdır. Yüce ulusum, Büyük zaferin kutlu olsun." Kara Harp Okulu'ndan mezun olan 136. dönem 914 teğmen törenle diplomalarını aldılar. Törende bir konuşma yapan Kara Harp Okulu Komutam Tümgeneral Hikmet Köksal, yeni teğmenlerin her türlü ard niyet taşıyan çağdışı kalmış ideolojilerin sinsi yönıemierıni sezinleyebilecek yaşlan ve tecrübelerinin el verdiği ölçüde milli kültür ve değerlere sahip birer genç asker olarak harp okulundan mezun olduklannı söyledi. Törende yapılan konuşmalardan sonra dönem birincisi Muhabere Teğmen Sami Durgut'a diplomasını Cumhurbaşkam Kenan Evren verdi. Okul ikincisi Teğmen Zafer Öztanlı diplomasını TBMM Başkanı Necmettin Karaduman 'dan, okul üçüncüsü Teğmen Bedirhan Koç da Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Nuretlin Ersin'den aldı. Diplomalann verilmesinden sonra devre birincisi yaş kütüğüne yıldız çaktı. Tören sancak devir teslimi ile sona erdi. Bıılgarlaştırnıa nov, Hasan Tasnov, Hasan O milov ve Osman .latipov'dur. Aynca bir de cami tahrip edilmiş, minaresi yıkılmış ve tütün deposu yapılmıştır. Caminin imanu Hüseyin Kabov da tutuklanarak, aynı hapishaneye gönderilmiştir. Söz konusu kişilerin neden tutuklandıklan, yargılanıp yargılanmadıkları meçhuldür. Af Örgütü bunları birer fikir suçlusu olarak kabul ederken, yine bu kampanya sırasında tutuklandığı belirlenen 79 Türk bakkında araştırmasını sürdürmektedir." Öte yandan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi 25 eylül 3 ekim tarihleri arasında "Bulgaristan'da yaşayan Müslümanlara yapılan insanlık dışı muamele" ile Türk vatandaşlarına bazı Avrupa ülkelerince vize uygulanması konulannı görüşecek. Bulgaristan'daki Türklerle ilgili olarak Ingitiz parlamenter David Atkinson tarafından hazırlanan raporda Bulgar makamlarınca, "Türk azınlığa adlarının değiştirilmesi ve Bulgarlaştırılmaları konularında yapılan ağır ve insanlık dışı baskılara ve öldürmeye kadar varan şiddet olaylanna" yer veriliyor. Rapora eklenen karar tasansında da Bulgar hükümetine "bu baskılara derhal son vermesi, Türk asılhlara eski adlarını iade etmesi, azınlıkların haklannı ihlal etmekten vazgeçmesi, uluslararası anlaşmaJar, Bulgar Anayasası ve Helsinki Nihai Belgesi hükümlerine uyması ve Avrupa Konseyinden bir heyetin Türk azınlığjn yaşadığı bölgeleri ziyaret etmesine izin vermesi" çağrılannda bulunuluyor. Türk yurttaşlarına bazı Avrupa ülkelerince vize uygulanmasının haksız olduğu ve ayınm teşkil ettiği belirtilen ve bu uygulamaya derhal son verilmesini isteyen "Foschi Rapora" ise, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ne sı*nulmadan önce "Göç, Mülteci ve NUfus Sorunlan Komisyonu'nun" 24 eylül tarihleri arasında San Marino'da yapacağı toplantıda ele alınacak. (Baştarafı 1. Sayfada) maktadır. Af Örgütü, isim degiştirmeye karşı çıkan Türklerin derhal olay yerinde oldürüldükleri yolunda haberier almıştır. 26.2.1985'te Bulgar makamlanna yazılan mektupta Af Örgütü, aynntıh ve tarafsız bir soruştunna yapılmasını ve neücenin halka açıklanmasını istemiş, ancak Bulgaristan bu konuda cevap vermeyerek, sessiz kalmıştır." Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'na gönderdiği raporda, kampanya sırasında tutuklanan 6 kişi ile bir imamın fikir suçlusu olduklannı bildirdi. Raporun son bölümünde de şöyle denildi: "G. tsbor köyünden Bulgar ismini kabul etmeyen bir Türkle, verilen kimlik kartını kullanmamakta direnen 5 Türk tutnklanarak, Tuna üzerindeki Beiene Hapishanesi'ne gönderilmişlerdir. Tutuklanan Abdullah S., SaHh Kibariyev, Memin Hasa Soykınm (Baştarafi 1. Sayfada) gibi Birleşmiş MilletW lugatında kullanılan ifadelere rağbet edilmediğini de vurgulayarak, Komite*nin "not etmekle" yetin diğini anlattı. Eralp, "Aynca BM calısmalannda mutad olduğu gibi, raporun geniş bir şekilde dağıtılması yolunda bir hü küm de mevcut degildir" şeklinde konuştu. Buna karşılık, Dışişleri Sözcüsü gazetecilerin ısrarlı sorulanna rağmen Ankara'nın Alt Komite'den çıkan bu sonuç uzerinde herhengi bir yorumunu açıklamaktan kaçındı. "Ben size yalnızca objektif bir şekilde çıkan sonucun fotoğrafını yansıtıyorum" dedi. Bununla birlikte sözcü, Ankara'nın bu sonucu "ehvenişer" karşıladığını ima ederek şöyle devam etti: "Raporla ilgüi olarak komiteden ne gibi sonuçlar çıkabilirdi? Bizim itirazımıza yol açan raporun 24'üncu maddesi rapordan olduğu gibi çıkarılabilirdi. Bu, tercihe şayan olurdu. Ancak raporun olduğu şekiiyle bir üst komiteye gönderilmesi ihtimali de vardı. Bu ihtimal gerçekleşmemiştir." Alt Komite'nin Whitaker raporunu destekleyen bir karar tasansını kabul etmesi halinde, rapor BM yöntemleri içinde işleme konacak, önce Üst Komite'ye gönderilerek, oradan da Sosyal ve Ekonomik Işler Komitesi'ne sevkedilebilecek ve sonuçta BM Genel Kurulu'na kadar giden bir yol izleyebilecekti. Ancak diplomatik gözlemcilere göre, kabul edilen kararla rapor, bir anlamda "çıkış noktasında bloke edilmiş oldu." Whitaker'in Osmanlı İmparatorluğu'nu Ermeni soykınmı yaptığı yolunda ağır bir dille suçlayan raporu, ağustos ayında Türk diplomasisini yoğun bir şekilde meşgul etmiş, bu arada Cenevre'deki Alt Komite gorüşmeleri sırasında da bir dizi tartışmaya yol açmıştı. 25 ülkeden resmi sıfat taşımayan bağımsız uzmanlann biraraya geldiği Alt Komite çalışmaları sırasında ABD, Ürdün, Bangladeş, Fas, Çin Halk Cumhuriyeti, Mısır ve Meksika temsilcileri raporun "Ermeni soykınmı" iddiasına yer veren 24'üncü paragrat'ına karşı çıkmışlar, bu arada Sovyetler Birliği de genel olmakla birlikte raporu sert bir dille eleştirmişti. Alt Komite görüşmeleri sırasında söz alan Belçikaü, Yunan, Kanadalı, Arjantinli, Fransız ve İngiliz uzmanlar ise raporun 24'üncü paragrafını destekleyen konuşmalar yaparak Ermeni soykınmı tezine arka çıkmışlardı. Bu arada Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu, Azınlık Hakları Grubu, Dünya Yahudi Kongresi ve çeşitli kilıse örgütleride Alt Komite'de Whitaker'in Osmanlı İmparatorluğu'nu soykırımla suçlayan göruşlerini desteklediklerini bildirmişlerdi. Cem Karaca: Af değil (Baştarafı 1. Sayfada) istiyorum" dedi. Münih'teki Türk Ticaret Odası'mn açılış töreninde Başbakan Turgut Ozal'la da görüşüp, "Yasal bir engel yoksa yeniden Türk vatandaşlığına kabul edileceği" konusunda söz aian Cem Karaca bu göruşmeyle ilgili olarak Cumhuriyet'e şu açıklamayı yaptı: "Bin yıilık dostlarımı ara>a koyup Başbakan Ozal'la görüşme olanağı buldum. Sayın Özal'ı insan vasfı ağır basan biri olarak gördüğüm için kendisine yurt özlemimi dile getirme cesaretini buldum. Bana Türkiye'ye dönünce durumumla iigileneceğini, eğer yasal bir engel yoksa Türkiye'ye dönmemin mutnkün olabilecegini söyledi. Bekliyorum bakalım nasıl sonuçlanacak. Ben kimseye aman ben ettim sen etme devip el etek öpmuyorum. Bana hemen her gün Türkiye'deki gazetelerden telefon ve mektup geliyor. Aman ya bir Türk bayragına sarıl ya da operken fotoğraf çektirip gönder diyorlar. Ben Amigo Çetin degilim. Ben kimseden af dilemiyorum, çunkü suçsuzum. Ben kavram kargaşası sonucunda yitirdiğim vatandaşlığımı istiyorum." Almanya'ya gelişi ve vatandaşlıktan çıkarılma gerekçeleriyle ilgili bilgiler de veren Cem Karaca konuşmasını şöyle surdürdü: "1979 yılında Halkçı Devrimci Federasyonu'nun düzenlediği (Bu isim ürkütücü gelmesin, son derece legal bir federasyon olup CHP'nin Avrupa'daki paraleli diye tanımlanabilir) 20 konserlik bir Avrupa turnesine çıkmıştım. Selda da vardı. Ben burada kalmaya karar verdim. Çalışmaianmı burada sürdürecektim. Eşim Feride bu fikrimi paylaşmayıp Türkiye'ye döndu. Sonra ben Amerika'ya gidip tekrar Aunanya'ya dondum. 1 Mayıs 1979 günü Münib'te bir konserim vardı. Mardann Engelslerin ülkesinde acaba 1 Mayıs nasıl kutlanır diye son derece insani bir merakla Selda'yı da alıp 1 Mayıs'ın kutlandığı Marienplatz alanına gittik. Toplantıda Sosyalist Enternasyonal'in başı Will> Brandt güzel bir konuşma yapiı. \anımda birçok Türk gurbetçisi de vardı. Benim de birkaç şarkı soylememi istediler. Bunun çok ters olacağını söjledim. Hiç olmazsa bir iki kelime soyle dediler. Elime bir megafon verip sahneşe çıkardılar. Ben de sadece Turkçe anlanııyla "Yaşasın uluslararası dayaruşma" dedim. Demez olaydım. Bu olaydan sonra birçok kez Türkiye'ye girip çıktım kimse bir şey demedi. 12 Eylül müdahalesinden sonra bir magazin gazetesi "Cem Karaca Gizli Hesaplar Peşinde" diye bir haber yazdı. Bu haberden sonra bana yurda dön dediler. Açıkca söyleyeyim korktum. Bir insanın hayatı söz konusu idi. Selda için çagnya uymak kolaydı. Çünkü Türkiye'de idi. Etiler'deki evinden çıkıp Selimiye'ye gitti. Selda Almanya'daki toplantı Türkiye aleyhine bir anlam taşımadığı için aklandı. Bana yapılan çağrı ısrarla sürdu. sonuçta 1983 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldım. Siyasi sığınma olayı öylesine dejenere edildi ki, Türkiye'de bakkala borcu olan, ev kirasını ödeyemeyenler bile "Türkiye'de siyasi baskı altındayım" deyip iltiea isteminde bulundular. Bu Alman işadamlanna yaradı. Bu kişileri saati 1 marktan çalıştırdılar. Hepsi vatanı kötülüyordu. Belki benden de bunu istiyoriardı. Ben de böyle yapsaydım bir elim yagda bir elim balda olurdu. Vatan denen o olağanüstü muhteşem varlığa saygım fazla olduğu için böyle bir şeye tenezzül etmedim." Asgari (Baştarafı 1. Sayfada) diklerini açıkladılar. Asgari Ücret Komisyonu'nun yaklaşık 1.5 yıl aradan sonra 2 eylülde yapacağı toplantıda, İş Yasası'mn 30"uncu maddesi uyannca hazırlanan yonetmelik hükümlerine göre asgari ücret yeniden belirlenecek. 5 hükümet, 5 işveren ve 5 işçi temsilcisinin katılacağı toplantıda, yetişkin bir işçinin bir günde alması gereken 3 bin 500 kalori gereksinmesini karşılayabilmek için alması gereken besin içi harcamaları saptandıktan sonra, besin içi harcamalarının oranına göre besin dışı harcamaların tutan belirlenecek. Bu saptamalar sonucunda yeni asgari ücret brüt olarak ortaya çıkanlacak. Türkİş adına komisyon çalışmalarma katılacak olan Türkİş Genel Eğitim Sekreteri Kaya Özdemir, asgari ücretin belirlenmesinde yeni faktörlerin dikkate alınmasının zorunlu olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Komisyonda getireceğimiz öneriler bugünün koşullanna göre ayn olacak. Milli gelir dagılımuıdaki diışuşler \e reel ucretkrdeki azalmalar muhakkak bir faktör olarak asgari ücretin saptanmasında göz önune alınmalıdır. Biz Türkİş temsilcileri olarak bu faktörlerin asgari ücretin belirlenmesine aksetmesi gerektiği konusunda sonuna kadar mücadele edecegiz." Faralyalı (Baştarafı 1. Sayfada) mücadelede. hem de ihracatımızda önemli rol oynamaktadır. Türkiye'de hemen her konuda tahmin yapmak fevkalade guç. Nerede kaldı ki. büiunuyle tabiat şartlarına bağlı bulunan tanm ürünlerinin rekoltesi dogru belirlenebilsin. Bir örnek verelim. Bazı kuruluslar bu yıl buğday rekoltesinin 17 milyon ton olduğunu ileri süriiyorlar. Buna karşılık bir başka kuruluş 14 milyon tonluk bir buğday rekoltesinden söz ediyor. Bu çelişkili değerlendirmeler elbette bizi derin bir düşunceye sevketmektedir. Şayeı başta buğday olmak üzere bizim giıvendiğimiz diğer zirai urünlerimizde bu çapta bir düşme olursa, önümüzdeki dort aylık süre içersinde, gerek büyüme hızında, gerek enflasyonla mücadelede, gerekse devamlı artırmak mecburiyetinde bulunduğumuz ihracatta, bedeflerden çok uzak kalırız. Bunun yamnda sanayi üretiminde son üç ayda izlenen durgunluk devam edecektir. Finansmanda karşılaşılan ve devam etmekte olan zorluklar, enerjinin çok pahalı olrnası, bizi, üretimde birtakım kısıntılara zorlamaktadır. Aynca dış pazarlarda beklenmedik bir gerUeme olmuşlur. Eğer yeni pazarlar bulamazsak, eğer zamanında harekel etmek suretiyk, esasen temasta olduğumuz bazı pazarlara. sanayi urunlerimizi süratle yayamaz ve oralarda satışını temin edemezsek, ihracatta da sanayi üriinü olarak gerçek anlamda bitmiş sanayi ürünü, imalat sanayi üriinü olarak bir gerileme beklenebüir." ÜCRETLER VE SOSYAL PATLAMA TOB Başkanı Faralyalı, ülkemizde enflasyon hesapları ya da tahminlerinin ekonometrelerindı şında yapıldığım ve özellikle Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerde, enflasyonun bir ölçüde psikolojik faktörlerle de yakından ilgili olduğunu belirterek özetle şunları söyledi: "Toplumumuzda çok önemli bir sorun olan gelir dağılımının dengelenmesi için memurlara ve işçilere belli bir ölçüde ücret zammı yapmak gerekecektir. Yani bu konuda yeni düzenlemelere gitmemiz şarttır. Bu yeni düzenlemelerin yapılması, mutiaka enflasyon uzerinde bir iki puanlık artışa yol açacaktır. Ancak bu olacak diye daha büyük boyutlu, sosyal patlamalara yol açacak gelişmeleri dikkatten uzak tutarak, bu düzenlemeden de vazgeçemeyiz. Vazgeçmememiz lazımdır. Ben ümit ediyorum ki, şayet özellikle enerji başta olmak üzere, sanayinin diğer girdilerinde temel bazda tercihler yapılır ve üretim safhasında yeni teşvikler uygulanırsa, üretimi arttırmak suretiyle enflasyonla mücadelede daha başarılı olunacaktır." Su yüzünden (Baştarafı 1. Sayfada) lanılan Ozankuyu kesimindeki tek su kuyusundan su çekmekte olan Cuma Oğuz adlı kişinin üzerine üç kişi tarafından av tüfekleri ile ateş açıldı. Silahlı saldırı sonrası yakalanan Behçet Özdemir ve İsmail Çevik adlı kişilerin gözaltına alındığı, Osman Özdemir adlı kişinin kaçtığı bildirildi. Kilis Kaymakamı Ünal Erdogan, olayla ilgili olarak, "Adı geçen köyde tek su kuyusu >ar. Buradan köylüler haftanın belirli günlerinde sıra ile su çekiyorlar. Cinayeli işleyenler verdikleri ifadelerinde sıranın kendilerinde olduğunu belirttiler. Cinayetin sıra yüzünden işlenmiş olabileceğini tahnıin edivomm" dedi. •i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle