27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER meti, İnsan Haklan ve Ana özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi'ne taraf Fransa, Hollanda, Danimarka, Norveç ve Isveç hükümetlerinin, sözleşmenin 24. maddesi gereğince, Avrupa tnsan Haklan Komisyonu'na başvurulannı, insan haklarına saygı d'uyduğu, Avrupa Konseyi'ne üye olduktan sonra sözleşmeye "tarar* olduğu ve karşılaştığı yeni bir tür savaşa ve demokratik rejimin felce uğramasına rağmen sözleşmeyi feshetmediği ve sözleşmeyi milli hukuku haline gctiren 10 Mart 1954 tarih ve 6366 sayılı kanunu yürürlükten kaldırmadığı için "şikâyetin kabul edilirliği" bakımından cevaplandırmak istemektedir" demiş ve komisyonla o safhada işbirliğini kabul etmiştir. Cevabi raporda şikâyet konulan hakkında gerekli savunma aynntılan ile yapıldıktan sonra özellikie işkence iddialan üzerinde durulmuş ve Türkiye'nin işkenceyi ret ettiğini, hükümetin bu konuda gerekli önlemleri aldığuu belirtmiştir. Fakat, içeride ve d'şanda işkence iddialan sürdürülmüstür. Bu iddialann bazüan cevaplandınlmış, bazüan hakkında açıklama yapılamamışür. İşkence suçluları hakkında açılan davalar kısa zamanda sonuçlandırılamamış, bazı iddialann ise tamamen uydurma olduğu ortaya çıkanlmıştır. Bu arada, Türkiye'de anayasa kabul edilmiş, secirnler yapılımş ve demokratik rejime dönüş dönemi başlatılmıştır. Beşlenn şikâyetlerinin bir kısmı, bu bakımdan önemlerini nispeten kaybetmişlerdir. Fakat, işkence konusu, Batı Avrupa kamuoyunu etkileyen sorun olarak kalmıştır. Avrupa İnsan Haklan Komisyonu, esas spruşturmaya girmeden önce sözleşmenin 28/b maddesi hükümleri gereğince taraflan, aralannda dostane anlaşma yolu ile sorunu halletmelerine yardımcı ounak istemiştir. Şikâyet edenler ve Türkiye, bu öneriye uymuşlardır. 1984 yazında, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'ndan beş kişüik bir heyet Türkiyelye gelmiş, ilgililerle görüşmüş, Ankara, Istanbul, Diyarbakır çezaevlerini gezmiş, işkence iddialannın sağlık derecesi hakkında bilgi edinmiştir. Heyetin hazırladığ] gerçekçi rapor, Türkiye tarafından da incelenmiş ve rapora itiraz için ciddi bir neden görülmemiştir. Türkiye ile beş hükümet arasında bu aşamada aracılık yapan komisyon heyeti, raporunu şikâyetçi hükümetlere tevdi etmiştir. Beşler, henüz resmi cevaplanm hazırlamamışlardır. Ancak komisyon sekretaryasının ifadesine göre, bir anlaşma ümidi ortaya çıkmıştır. Beşier, işkence konusunda anlaşılması halinde şikâyetlerini geri alabilecekleri izlenimini vermişlerdir. Ancak, Türkiye'de işkence iddialannın incelenmesi için sürekli şekilde bir Uluslararası Denetim Komisyonu'nun kurulması fikri üzerinde de sondaj yapmışlardır. İnsan Haklan Sözleşmesi'nde ongörülmeyen böyie bir kontrol sistemini Türk hükümeti tereddütsüz reddetmış ve içişlerine müdahaleyi kabul edemeyeceğini bir kez daha açıklamıştır. Türkiye, işkence konusunda da kendi kendisini denetlemek olanaklarına sahiptir. Anayasamızın 108. maddesi ile kurulan Devlet Denetleme Kunılu'nun bu denetim görevini yapıp yapamayacağı üzerinde durulmuş ve kadrosu gerektiğinde takviye edilecek bu kurulun güçlendirilmesi fıkri ileri sürülmüştür. Ancak bu kurulun yetkileri kısıntılıdır. Kurul kendisine Cumhurbaşkam'nca verilecek görev konusunda inceleme yaparak rapor verebilecektir. Önlem almak yetkisi yoktur. Aynca Silahlı Kuvvetler ve yargı organlan, Devlet Denetleme Kurulu görev alanı dışında bırakılmıştır. Parlamento içinde çezaevlerini ziyaret konusunda yetkili kılınmış olan komisyonun da sorunun hallinde kesin rol oynayamayacağı anlaşılmaktadır. İşkence hususunda, yeni ve yetkileri genişletümiş bir devlet denetim mekanizmasının kurulmastna öncelik verilmesi gereken bir konudur. BATltLE tLİŞKİLERİMİZİN DÜZELMESİ tÇÎN... Baü Avrupa ile ilişkilerimizin düzelmesinin ilk şartı, beşlerin şikâyetlerini geri çekmeleri olacağ] anlaşılmaktadır. Avrupa Konseyi ve AET ile ilişkilerimizin düzlüğe çıkanlması, ancak bundan sonra mümkün olabilecektir. Şikâyetçilerle bir anlaşmaya vanlması ihtimaünin ortaya çıktığı ve denetim mekanizması konusunda uzlaşürıcı bir formül arandığı sırada, Amnesty International, Temmuz 1985'te, "Türkiye'deki Işkencelerle İlgili Tamklık" başhğım taşıyan yeni bir raporu yayımlamıştır. Pişmekte olan aşa su katan bu raporda, daha ziyade bir iki yıl önceki şikâyetler tekrarlanmakta, yeni şikâyetlere yer verümekte, Türkiye'deki işkence usulleri hakkında krokiler, tamklann ad ve fotoğraflan gösterilmektedir. Raporda, gerçekleri bilmeyenleri derinden etkileyebilecek ağır suçlamalann yam sıra, Türk hükümetinin işkence konusunda 1984 yılında verdiği rakamlar da açıklanmaktadır: Şikâyet sayısı 897, esassız şikâyet 584, sonışturma yapılan 153, hapis cezası yiyen 102 gibi... Rapor, şikâyetçi beş hükümeti tekrar duraksamaya yöneltmiş, aralanndaki çözülmeyi durdurmuştur. Esasen Danimarka, sen tutumunu devam ettirmektedir. Fransa'nın durumu, açıklık kazanmamıştır. öbürleri cephenin bozulmamasma öncelik vennektedirler. Amnesty'nin son raporu, Türkiye'yi Avrupa'dan koparmak, dünya kamuoyu önünde küçük düşürmek ve bölmek isteyenler için tam zamanında gelmiştir. Raponın hazırlanmasında, bu şer kuvvetlerinin de, doğrudan doğruya veya dolayısıyla rolleri şüphesiz ki ohnuştur. Rapor, Avrupa'da aleyhimize yeni tepkiler yaratmış, Hollanda'da Unilever'in tertiplemekte olduğu bir gazeteciler gezisı iptal edilmiş, bir iki sayfasını Türkiye'ye ayıracak olan büyük bir Alman gazetesi bu niyetinden derhal vazgecmiştir. SONUÇ İşkence, bugün, bunu uygulayan veya uygulatan devletler için gerçekten bir yüz karasıdır. Türkiye'nin dışandaki gerçek itiban, bazı finans kurumlannın ve büyük sanayi şirketlerinin, Türkiye'yi, borçlanna sadık, borç taksitlerini zamanında ödeyen, kolay ve çok para kazanılan bir ülke olarak değerlendirmeleri ile değil, hukuk devleti ve insan haklanna ve temel özgürlüklere saygjlı bir ülke olarak kazanacağı güven ile elde edilecektir. Bize karşı olanlann, içte ve dıştaki oyunlanna gelmememiz ve artık işkenceyi ve işkence iddialannı ortadan tamamen kaldıracak bir denetim mekanizmasını, komplekse kapılmadan, cesaret ve kararhlıkla gerçekleştirmemiz gerekmekıedir. Baskaiannın, yüzümüze, haketmediğimiz bir karayı sürmelerine müsaade etmemeliyiz. 18 AĞUSTOS 1985 İşkence. İşkence, bugün bunu uygulayan veya uygulatan devletler için gerçek bir yüz karasıdır. Türkiye'nin dışandaki gerçek itibarı, bazı finans kurumlannın ve büyük sanayi şirketlerinin, Türkiye'yi, borçlarına sadık, borç taksitlerini zamanında ödeyen, kolay ve çok para kazanılan bir ülke olarak değerlendirmeleri ile değil, hukuk devleti ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygılı bir ülke olarak kazanacağı güven ile elde edilecektir. PENCERE Ses... Yasam, kimi zaman ayna gibi partak bir su yüzeyidir. O an her şey durgundur; pırıl pınldır. Ses duyulmaz çevrede. Bilinç, kımıldamayan görüntülerin dinginliğinde yan uykuludur. Sonra nereden geldiği belirsiz bir taş düser suya. Göremezsin taşı; sesini duyarsın: ük... İlkin ses uyanr seni. Ardından suyun yüzü daJgalanmaya başlar. Bir noktadan çevreye dogru yayılan çemberler aynayı bozar, görüntüleri dağıtır, hayalleri alıp götürür. Suya baktığında sen de dalgalanırsın; başın döner, dengen bozulur. Su mu dalgaJanıyor, sen mi yalpalıyorsun? İstasyonda yan yana duran trenlerden biri kalkmıştır. Duran trende misin, yürüyen trende mi? Su yüzeyi, bir süre sonra durulmaya, dalgalar kınşıklığa dönüşür; kırışıklar hayalleri birbirine yapıştırmaya çabalar; suya atılan taş dibe inmiştir. • Geçenlerde evde yalnız oturuyordum. Bir ses bilincimi dalgalandırdı. Sürekli, aralıklı, tok bir sesti bu: Güm, güm, güm... Sese dogru yürüdüm, pencereye yaklaştım; bir işçi elindeki demir baylozla kaldırımın betonunu kırıyordu: Güm, güm, güm... Mekânın tokmak sesiyle zamanlaştığını duyumsadım; büyük bir saat işliyordu: Tik, tak, tik, tak... İşçi, düzenli aralıklarla tokmağı vuruyordu. Tokmağın sesini değil, aralıkları dinlemeye yöneldim: Bir kuş örtü; gezgin bir satıcı bağırdı; bir çocuk ağladı; bir motor sesi duyuldu: Güm, güm, güm... İşçinin tokmağı, dünyanın duvarına asılmış evrensel saatin sarkacıydı. Suya atıian bir taşın yumuşak sesi bile insanı uyanrken betonu kıran demir tokmağın gümlemesi kitleleri nasıl uyandırmazdı? İşçi inanılmaz bir güçle tokmağı indirip kaldırıyor, savurup betona vuruyordu: Güm, güm, güm... Durdu bir ara işçi, terini sildi, çevreye baktı, gözlerini betona dikti. Zaman durmuş muydu? • Zamanı algılamak için sese, sesi duymak için zamana gereksinme var. Denizin sesi zamandır, uğuldar, kımıldanır, dakjalanır, köpüklenir. Rüzgâr ancak zaman içinde esebilir. Kentin gürültüsü akan zamanın sesidir. Yağmur zamana yağar esen yelle sağa sola sallanan ağaçlar evrensel bir saatin sayısız sarkaçlandır. Fabrikaların homurtusu; makinelerin düzenli aralıklarla çalışmasından yüksefen sesler, zamandır. Seslerin çemberleri zaman içinde dalga dalga çevreye yayılır; görüntüler dalgalanır, dağılır; hayallerle gerçekler birbirine karışır; kımıldamazlığın dinginliğini arayan bilinçler uyanlır, uyandırılır. Seslerin duyulmadığı yerde zaman da durur mu? İşçi, sorumu anlamış gibi avuçlarına tükürdü, demir tokmağın sapına yapıştı: Güm, güm, güm... İstasyonda yan yana duran trenlerden biri hareket etti; lokomotifin sesi duyuluyordu: Çuf, çuf, çuf... Duran trende misin? Yürüyen trende mi? Zamanın mekânlaşmasına bakıp kendini aldatma !.. Duran tren yok; akan zamanla birlikte yürüyor her şey, dönüşüyor. SEMİH GÜNVER Emekli Büyükelçi 1961 Anayasamtzın 14. maddesinin ikinci ve üçüncO fıkralan, "kimseye eziyet ve işkence yapılamayacağı, kimseye insan haysiyeti ile bağdaşmayan ceza verilemeyeceği" açık hükümünü getirmekteydi. 1982 Anayasamız da aynı esaslara sadık kalmakta ve 17. maddesinde "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz. Kimse, insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz" prensibini kabul etmektedir. •iir hükümetin işkence ye eziyeti uygulaması, buna izin vermesi veya bunu uygulayanlan teşvik etmesi, onlara müsamaha göstermesi, anayasanın ihlali niteliğini taşır. Gelmiş gecmiş bütOn Türk hükümetleri, işkenceye karşı olduklannı ve bu yola gidenlerin kanun hükümlerine göre hâkimin karşısına çıkanldığmı resmen ve alenen açıklamışlardır. Türk Ceza Kanunu da, işkence uygulayanlara karşı verilecek cezalan saptamaktadır. lç hukuktaki bu duruma karşın, dış hukukta da Türkiye, işkence ve insanlık dışı işlem konularında uluslararası taahhütlere bağlı bulunmaktadır. Türkiye'nin, 1949'dan beri üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin haarladığı ve 1954 yılından beri tarafı bulunduğu Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 3. maddesi, işkence ve kötü işlemi kesin şekilde yasaklamış, ve hatta, savaş veya ciddi savaş tehlikesi durumlannda bile 3. maddenin geçici olarak dahı askıya alınamayacağını saptamış, bu hükme uymayan üye devletler için yaptınmlar koymuştur. Türkiye'ye karşı ileri sürülen, ülkemizde işkence uygulandığı yolundaki iddialar yeni değildir. Bu iddialar, bazen Birieşmiş Milletler İnsan Haklan Komisyonu'nda, bazen Avrupa Konseyi'nin çeşitli yetkiü organlannda ve son yülarda da AET Avrupa Parlamentosu'nda ortaya atılmıştır. tddialann kaynaklan çoğunlukla Amnesty International raporlan, Türkiye içinden ve yabana ülkelerdeki aşırı uçlan temsil eden Türk uynıklu sanık ve kaçaklardan gelen ihbar yazılandır. Bu şikâyetler, Avrupa tşçi Sendikaları ve Konfederasyonlan, Batı basuu, Kiliseler Birİiği, üniversite çevreleri, siyasi partiler tarafından ciddiye alınmakta ve Türkiye'ye karşı suçlamalar gelişmekte, Türkiye'ye yaptınm uygulanması için hükümetler üzerinde baskılar sürdürulmektedir. Amerikan Kongresi de bu propagandamn etkisi dışında kalmış değildir. Fakat Türkiye'ye karşı esas baskı Batı Avrupa'dan gelmektedir. Bu yoğun propagandamn en olumsuz yanı, Batı dünyası kamuoyunda ve halk tabakaJarının bilincinde bir "cirkin Türk" imajının haksız olarak yerleşmeye başlamasıdır. Türkiye, buna layık değildir. tkili temaslanmızda ve uluslararası forumlarda, bu duyarlı konuda savunmamızı ikna edici şekilde yapmak olanağını bugüne kadar bulamadığımız inanandayım. Anayasamızın işkenceyi yasakladığını, hükümetleritnizin işkenceye karşı sürekli savaştıklanm, ancak özellikle polisimizin yeter derecede îğitilmemis bulunduğunu, ve tek tük işkence olaylannın, ilkel Juygulannın etkisi altında kalan oazı görevlilerin suçu olduğunu, tıer ihbar halinde yasal mekanizmanın derhal harekete geçirildiğini, fakat 12 Eylül 1980'den önceki parlamenter rejimin hükümetleri devresinde bile işkencenin tamamen önlenememiş olduğunu muhataplanmıza anlatmamız hususunda tafimat almıştık. Ayrıca, yapılan ihbarlann bir kısrm gerçeği aksettiriyorsa, çok büyük bir kısmının da kasti ve devletin itibarını çökertmek amacıyla iftira niteliğinde olduğunu izaha çalışmıştık. Bu arada Amnesty International'ın kendisine gönderilen ihbar mektuplanm ciddi bir araştırmaya tabi tutmadan yayunladığını, tarafsız davranmadığmı, sorumlu hükümet yetkilileri ile yaptıklan görüşmelere raporlarında yer vennediklerini, Amnesty Temsilcisi Miss Burley'in, Avrupa Konseyi Damşma Meclisi Siyasi Komisyonu'nun Paris'te yaptığı toplantıda verdiği izahata cevaben belirtmiştik. Buna rağmen Amnesty, çizdiği yolda devam etmiş ve Türkiye aleyhine rapor üzerine rapor düzenlemiş, bunlan bütün dünyaya dağıtmıştır. Bu arada 1982 Ukyazında, Avrupa Konseyi üyesi 5 ülkenin hükümetleri, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'na dilekçe ile başvurarak Türkiye'yi, insan Haklan Sözleşmesi'nin 3. (İşkence), 9. (Fıkir ve inanç özgürlüğü), 10. (Haberleşme, basın, sinema, radyo ve televizyon özgürlükleri), 11. (Dernek vesendika kurmak ve bunlarla ilgili haklar), 5. (Bireysel özgürlük ve güvence hakkı), 6. (Bağımsız mahkeme, savunma özgürlüğü) maddelerinin hükümlerini ihlal ettiğini iddia etmiş ve Türkiye'ye karşı yaptınm uygulanmasını istemişİerdir. Avrupa tnsan Haklan Komisyonu, şikâyetin kabule şayan olup olmadığı konusunda karar alabümek için, önce Türk hükümetine bu şikâyet raporlannı yollamış ve karşı görüş istemiştir. CEVABIMIZ VE SÜRDÜRÜLEN tDDİALAR 1982 yazında konuyu inceleyen Ulusu hükümeti teknisyenleri, komisyona gönderilmek üzere hazırladıklan uzun cevapta, "Türkiye Cumhuriyeti hükü EVET/HAYIR OKTAY AKBAL TEŞEKKÜR Annemiz VTTJEOmfiOiJE BAYİLİKLER VERİLECEKTtR Tel: 165 62 31 Adres: Yeni yol Bağarası Sok. No: 5 Bebeklstanbul Bulut, i Gitti... FEHİME AlAMAN'ı başanlı bir operasyon ile yeniden sağlığına kavuşturan Sayın "yblum düşünce Anamur'a Havalar yağar eser de olsa Elini kulağına götürerek Uzun hava çeken köylüleri Dinlemeliyim mutlaka" Anamur'dan Mersin'e dönerken olan oldu. Bir minibüs, bir bozuk kapt. Birden dışanya fırlayan bir yolcu. Sonradan anladılar ki bir şairdi ölen yolcu... Anamur'lu Abdülkadir Bulut... "yblum düşünce Anamur'a Göğüs kılları yenice büyümüş Mısır sulayan delikanlılarla Ayaküstü bir şeyler konuşmaJıyım Tarialara akan sulara bakarak Yolum düşünce Anamur'a Kökleri dahi sökülerek yakılan llgın ağaçlarının duruşlanndan • Bir şeyler katmalıyım hayatıma". 1943'te Anamur'un Akine köyünde doğmuştu Abdülkadir Bulut. Anamur'da Akşehir'de öğrenim yaptı. Anarnur ve Kırıkhar^ da da öğretmenlik .. Bakanlık emrine alındı. Üç yıl sonra Danıştay'dan göreve geri dönme kararı çıktı. Yeniden ögretmenlikte geçen yıllar, sonra İstanbul'da yerieşiş... Şiirler yazdı. Kitaplar yayımladı: 'Sen Tek Başına Değilsin', Kahveci Güzeli', 'Uvelikler Geçerken', 'Acılar Yurdumdur', 'Gözyaşları da çiçek açar'... Yolu düştü sonunda yine Anamur'a... Oradan Mersin'e giderken yaşamdan koptu. Bir trafik kazası bile değil! Minibüsün kapısından dışarı düşmek... insanın inanası gelmiyor böyie bir ölüme. Sağlam, sağlıklı bir kişiydi. Dosttu, iyi insandı. Acılan, yurdu sayan bir şair... Kendi yaşamıyla ilgili şiirlerinden birinde şöyle yazıyordu: "Kıtlıkla yaşıtım ortak • Öfkeyle, ele gelmiş acıyla • Ve ekmek yerine palamuda Burçağa, süpürge darısına Uzanmış bütün eHerte Tuzlu nohutta da olsa insan Aylarca, yıllarca yaşayabilir Ama öfkesiz durulmaz bir gün dahi O yüzden ancak hayatıma dair Bir şeyler anlatabilir Bu şiir" Her ölüm acıdır. Ama şairlerin ölümü daha acı gelir. Daha 40 yaşlannda ise... Şiirlerini yeni yeni söylüyorsa, önünde nice çalışma yıllannın olduğuna inanıyorsa... öykücü Necati Güngör gazetemizde güzel bir yazı yazdt onun için, der ki: "Günümüz Türkiyesi'nden motifler, sesler, insan yüzteri getiriyor. Söyieyeceklerini şiirsel bir kapalılıkla soylüyor. Sıcak, duyarlık yüklü, özenli dizelerle kuruyor şiirini. Ölenler, mahptıslara düşenler, gurbette yitenler için söylenmiş türküler tadında. Bir yorük kilimi albenisi taşıyor Bulut'un şiirleri" Cemal Süreya da bir yazısında Bulut'tan söz ederken 'Kasabalı bir Lorca' demiş. O da Cemal'i çok severmiş. Bir şiirinde Anamur evlerinden söz ederken şöyle yazmış, "Ev değil de sanki her biri Birer Cemal Süreya şiiri'. Doğrusu, pek az tanıdım Bulut'u. Gazeteye gelirdi arada bir. Fazla kalmazdı. Neyse öğrenmek istediği söylerdi. Saygılı bir kişiydi. Bir şair nasıl olmalıysa, öyleydi. Kasabalı bir Lorca'ydı işte... "Aşkı En Güzel Bizim Oralılar işler' adlı şiirinde "Şiirierim hiçbir zaman Böyie dolmadı ağzına kadar Seninle ey sevgili yurdum Ve hiç bu kadar çırpınmadı Seni tutuşturan yaralar için Can haviiyle" diyordu ve bu şiiri $u parçayla bitiriyofdu; "Yiğitliğine bir diyeceğim yok • Ey omuzlanma dokunan hayat • Ama sevda bahsinde kurban Biraz temkinli davran Çünkü aşkı en güzel Bizim oralılar işler". Bir ülkeyi, o ülkenin insanlarını en çok kimler sever? Şairler... Bu yüzden hiçbir şairi şu ya da bu gibi sözlerle suçlamamalı... Şiirdemek, sevgi demektir. Şair, insan denen varlığı anlamak, tanımak, çözümlemek savaşı verir ömrünce... Dize di2e. Bulut da, bu savaşın bir şehidi... Op. Dr. AIAMAN TOMRUK'a An. Dr. NİHAL HAMZAOĞLU'NA An. Dr. UĞUR ALKAN'A Anestezi Teknisyeni Sayın AYFER KÖKSAL'a, aynca HALİME ÖZTÜRK, KAMURAN TUTKUN, EMİN KAYA Hemşirelere, Ameliyathane Personeli MUSTAFA GÖKTEPE ve AHMET GÜVEN'eve tüm İSTİNYE DEVLET HASTANESİ personeline sonsuz şükranlanmızı sunanz. KARDİOLOJI KURSU DUYÜRUSU TÜRK KARDtOLOJf DERNEĞt'NDEN Demeğimiz, Dünya Kardioloji Demekleri Federasyonu ve Avrupa Kardioloji Derneği müştereken tstanbul'da bir diploma sonrası egitim kursu düzenlemişlerdir. Kurs 678 Eylül 198S günleri Çapa Tıp Fakultesi Hastanesi, 14 Mart Anfısi'nde yapılacaktır. Her biri konusunda dünyanın önde gelen otoritelerindcn olan yabancı uzmanlar tarafından 14 konferans verilecek ve 3 yuvarlak masa toplantısı yapüacak, kardiolojideki güncel sorunlar tartışılacaktır. Konuşmalar lngilizce olup anında tercume yapılacaktır. Kurs bütün dokiorlara açık olup kayıtlar 6 eylül sabahı anfi girişinde hazırlanacak bürolarda >apüacaktır. Meslektaslannuza saygı ile duyurunız. TÜRK KARDİOLOJt DERNEĞİ YÖNETİM KURUUJ VDEOTHEOI TİM MM İ H d ı (1MI) TİM Stnm Da«s (1171) Tb* tetamr (1172) Pat Smatt mâ BHy UM KM (Ifl73) CMtty (1171) TİM tetara WMkMd (1983) Merkez vc lUm bayilerde AİLESİ CUMHURİYET KflAP KULÜBÜ İZMİR FUARINDA ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE ÎARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK ÎARİH KURUMU "BELLETEN" dergisinin 193. sayısı Doc. Dr. Ali M. DÎNÇOL, Dr. Burhan BALCIOGLU, Doç.Dr. Mehmet AYDIN, Salih ÖZBARAN, Ismail SOYSAL, İ.O., Doç. Dr. Necmi ÜLKER Doç. Dr. Melek DELÎLBAŞI, Prof. Dr. Jale İNAN'ın makale, çeviri ve tanıtma yaalarıyla çıkmıştır. İsteme adresi: Türk Tarih Kurumu SıhhiyeANKARA Basın: 22536 CUMHURİYET STANDINDA Gelin, .Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne üye olun. Yüzlerce yaymevinin, yeni çıkan kitaplarını izleyin, yazarlarla tanışın. Kitaplara, Cumhuriyet Kitap Kulübü indirimleri ile sahip olun. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN MALİYE MÜFETTİS MUAVİNLİĞİ GİRIŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca 3.9.1985 salı günü saat 09.30'da, Ankara ve İstanbul'da Maliye Müfettiş Muavinlıği Giriş Sınavı açılacaktu. GİRİŞ SINAVINA KATILABİLMEK İÇİ.N a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip obnak, b) 1.1.1985 tarihinde 30 yaşım doldurmamış buluıımak. c) Siyasal Bil^ler, Işleune, İktisat, Hukuk Fakülteleri ileOrta Dogu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi ldari llimler Fakülteleri'nden, Iktisadi ve Ticari llimler Akademilerinden (veya bu vasıfları haiz olduğu Milli Eğitira Bakanbğı'nca tasdik edilecek yurl içi ve yurt dışı fakulte veya yüksekokullardan) birini bitirmiş olmak, gerekmektedir. Isteklilerin sınav için gerekli belgelerle sınav konularını belirten kitapçığı, adlan geçen fakulte ve akademüerle. Ankara'da Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan, Istanbul ve Izmır Defteraarlıklannda Maliye Müfettişlerinden, bizzat veya mektupla sağlayarak. basvurma ve kayıt işlemi ivin en geç 23.8.1985 cuma günü çalışma saatinin bitimine kadar Teftiş Kurulu Başkanlığı'na başvurmaları ilan olunur. Bu yazarlar Cumhuriyet standında Gelin bu yazarlarla tanışın, kitaplarını imzalatın Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Uğur Mumcu, H. Veldet Velidedeoğlu, Aziz Nesin, Cüneyt Arcayürek, Rıfat Ilgaz, Bekir Yıldız, Şükran Kurdakul, Muzaffer İzgü. BAŞSAĞLIĞI Arkadaşımız yitirdik. Onurlu yajamının zamansız sona ermesı tüm dostlanm yasa boğdu. Ailesinin ve dostlannın başı &ağ olsun. Cenazesi 18.8.1985 pazar günü (bugün) öğle naraazını müteakip Kasımpaşa Büyük Camii'nden kaldınlacaktır. TEKEL İŞYERİ ARKADAŞLARI ADINA NLRAN YILDIRIM KEMAL ÇAĞIN'ı NURHAN KOMÜRCU ile ALİ BOL EVLENDİLER 17.8.1985 ERZİNCAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle