18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 8 UZ 1985 DOGU'D\ TATIL... Yalçın Pekşen • Adlarını antik eserlerin paha biçilmez fresklerine kazıyan yatandaşlarımız, tarihe çivi yazısı ile geçtiklerinin farkında değiller. Bu olayın ikinci bir anlamı Anadolu'da hâlâ çivi yazısının kullanılması.. • Fransız turistin boğazına saplanan balık kılçığını kadın hastalıklan uzmanı çıkardı. Jinekolog doktorun uzmanlık alanına taban tabana zıt bir sahaya el atmasının nedeni KBB'cının teravi namazında oluşuydu.. Türklerin tarihe çivi yazılı katkıları 2 umela Manastınna (*) çıkarken son metrelerde bu yapının neden bu kadar ' yukseğe yapıldığını anlamaya başlıyorsunuz. Insan bu yokuşu çıkarken öteki dünyaya gitmek ' üzere olduğuna inanıp, kendini Tannya daha koiayca adayabilir çunkü.. Manastıra ulaşmak için otoyolu bittikten sonra hemen hemen duz duvara tırmanırcasına 1 km. kadar yol ahnıyor. İlk metreler kolay geçiyor. Yolun ' ortasına gelindiğinde daha fazla ilerleyemeyeceğinizi duşünme•ye başlıyorsunuz. Fakat yukarda bir kilise olduğuna göre, daha önce insanların oraya varmış ' olduğu duşüncesi sizin de bu işi başarabileceğiniz duygusunu ge. ri getiriyor. Sonunda gerçekten yol bitiyor, fakat siz de biti• yorsunuz. ' Varış noktasında yarım saat kadar dinlenmeden hareket etmek olanaksız. Zaten bekçi de ortada yok. Saat tam 11.00'de '£elip, demir kapıyı açıyor. • Geçen yıl meydana gelen fresk .hırsızlığından dolayı onlem olarak kapılar kapalı tutuluyor ve gunde dört kez bekçi denetımin• de gruplar halindı geziliycr. S muzdaki Belçikalılar tarafından buyuk ilgiyle karşılandı, ama sonunda küçuk bir trajediye yol açtı... Fransız bayanlardan birinin boğazına bir kılçık saplandı. Olay duyulunca, lokantadaki tum Turk vatandaşlannın tıp bilımine ne kadar aşina oldukları ortaya çıktı. Kılçığı çıkarmak için iki sürahi kadar su içirilen ve yaklaşık 1,5 kg. ekmek yedirilen bayan bu yolla kılçıktan kurtulsa bile sonunda patlayarak öleceğini anladığı için bir doktora görunmek istedi. Aslında doktora hiç gerek yoktu. Çünku bir sürü Türk vatandaşı doktorlann bile bilmediği bir süru yol önermeye hazırdı orada. Fakat Fransızlann aklı boyle şeyleri almıyor. tlle 'doktoru gorecegim' diye tutturdu ve rehberle birlikte kentte doktor aramaya çıktı. 45 dakika kadar sonra döndüklerinde bir doktor bulmuşlardı ama adamın uzmanlık dalı kadın hastalıkları (jinekoloji) idi. KBB doktoru teravi namazında olduğundan, bu uzman kılçık kaçan bolgeyi kontrol etmiş ve tehlike olmadığına Fransız bayanı inandırmıştı. Jinekolog doktorun uzmanlık alanına taban tabana zıt bir sahaya el atması, sofrada bir suru şakaya yol açtı. örneğin Fransız bayanın olayı ucuz atlattığı söylenıyordu. "ya jinekolojik bir dunım olsaydı da, KBB'cinin dine duşseydi?" Veya lsmaıl'in savına göre, "adam işe kendi uzmanlık alamndan başladıysa, kılçıgın saplandıgı bölgeye epe> zor ulasmıs olmalıvdı.." gibi. Bu gezi sırasında ben bekçiyi seyretmekten manastırı yeterince göremedim, diyebüirim. Çünku bekçinin burada oturmadığını, her gün yokuşu inip çıktığı' nı öğrenmiştim. Bu işi nasıl yaptığını sorduğumda daha şaşırtı" cı bir şey söyledi: "Bu yol biçbir şey değildi. Köyünden manastırın vokuşuna kadar 7,5 km. daha yüriıyordu. Üstelik bu yol da yokustu." Manastır gezisı sırasında bek• çi, fresklerin üzerine yazı yazılmaması için turistleri uyanyor ve bu işe buyuk önem veriyordu. Ama bence harcadığı çaba boşunaydı. Çunkü bugüne kadar yazılanlarla fresklerin üzerine en azından insan boyunun yetişebileceği yuksekliğe kadar yazı yazacak tek santimetrekere yer kalmamıştı. Örneğin Yakup Sönmez ile Nurten'in aşkı 17.9.I964'de renkli fresklerin üzerine kazılmış olarak duruyordu (bu aşk acaba hâlâ surüyor • mu?) Aynı şekilde Selahattin Ünsalan, Aüf Turkkan, Mehmet Altındal, Sinop Ayancık'tan Mehmet Şavşat ve diğer binlerce kişi Sumela manastırının paha biçilmez fresklerini bozan kişiler olarak tarihe çivi yazısı ile yazılmışlardı. Bu olayın ikinci bir anlamı, Anadolu'da hâlâ çi~.vi yazısının kullanılmasıydı. Bekçinin çilesi MA\ASTIRA ULAŞM4 K ÇOK ZOR Sumela Manastın 'na ulaşmak için otoyol bittikten sonra hemen hemen duz duvara tırmanırcasına I km. kadar yol ahnıyor. tlk metreler kolay geçiyor. Yolun ortasına gelindiğinde daha fazla gidilemeyeceği duşünulmeye bay lanıyor. Sonunda yol bitiyor, ama çıkan da bitiyor. Yeniden Trabzon'a dönup Ayasofya Muzesi (•*) ile Fatih Camıini (*•*) ziyaret ettik. Camie vardığımızda ıkindi namazı kıhnıyordu. Beklememiz söylendi. Avluda toplu halde beklerken "gel lan, turistleri seyredelim" dıyen bir kaç genç tarafından çevremiz sarıldı. Zorunlu olarak konuşmaya başladık. konuşuyorduk, fakat Trabzonlu gençlerden garip bir dılle karşıhklar alıyorduk. Aramızda şu konuşma geçti: Siz var turist? Evet turistiz.. Trabzon var çok giizel.. Evet çok guzel.. Ne kadar kalmak siz Trabzon?.. Bugün ikinci gunümuz. Yarın gidiyoruz.. Okey, hadi gud bay.. Peki, hadi gudbay O sırada yanlanna bir başkası geldı. "Turistlerle mi konuşuyorsunuz lan" dedi. "Evet" diye yanıtladı bize soru soran.. Nasıl konuşuyorsunuz peki? Genç beni göstererek şu karşılığı verdi: "Bu herif biraz Türkçe bilivor." Gecenın büyük bir bölumü yine Özgür Otel'de geçiyor. Yemekte barbunya bahğı var. Belçika'da kıymetli bir baiık olduğu anlaşılan barbunya, grubu 1924 yıhnda boşalttlan manastır, bir yangın SÜMEL4 MANAST1RI (*) Maçka ilçesi, Altındere koyu sınırlan ıçmde sonucu harap duruma duşmüştur. Trabzon 'a 48 km. uzaklıktadır. t. ö. S. AYASOFYA MtZESİ(**) yüzyılda yapıimaya başlanmış 12, ve 13. yy. 'da Fatıh Mahallesi 'nde bulunmaktadır. Şimdi bugünku durumuna getınlmiştir. Manastıra müze durumuna geıirilmiş olan Ayasofya Sultan II. Beyazıt, I. Selim, IV. Mehmet gıbı Kilisesi, TrabzonRum Imparatortuğu'nun 4. birçok Osmanlı padişahı ferman vermıs, Imparatoru olan I. Manuel Commen'in imtiyazJar tanımışlardtr. buyrutuyla 12381263 tarihlen arasında Meryem Ana Manastın, Kaya Kilisesi ve yapılmfjtır. Daha sonra bir siıre cami olarak yapılar olmak üzere ikı ana kumeden kuHanılmıs, 1964 yılında müze olarak ziyarete oluşmaktadır. Kaya Küisesi'nin içi ve girişi açıtmıştır. kapatan duvarlannm üstü çok renkli fresklerle Kilisenin içi dinsel freskterle süslenmiştir. tnal'den ahnan dınsel konularla işlenmiştir. FATIH CAıMİt (***> Fresklerin yapılıs tarihi 17 ve 18. yy.lardır. 13. yüzyılda kilise (Panaghia Chrysocephalos Manastırda Kaya Kılısesı 'nden ayrı olarak 4 küçük şapel bulunmaktadır. Bunlardan tiçıi Kilisesi) olarak yapılan ve Fatih 'in 1461 yılında Trabzon 'u almasıyla camiye çevrilen yapı, tamamen dinsel konuları ıçeren bugün Ortahisar deniten yerdedir. fresklerle kaplıdır. ıçın Sumela'dan çok yukarılara tırnıarup evler kurmuşlar, neredeyse dik duvar gibi görünen tarlaları ekip biçiyorlardı. Birbirinden ilginç yuksek yerleşim örnekleri ile dolu yoldan Zigara geçidine varıldı. Ve vardığımız nokta rehberimiz tarafından "Medeniyetin sonu" olarak tarumlandı. Elimizdeki programda Zigara geçidinın pitoresk (tablo gibi) manzarasına hayran olacağımız yazılıydı. Manzara gerçekten hayranlık verıciydi. Hatta bu "pitoresk" manzaraya bir kaç kamyon ve otobusun iskelet haline gelmiş kalıntıları ayrı bir hava katıyordu. Medeniyetin sonuna, Samsun'da değilse bile Trabzon'da vardıklarını sanan yabancılar iyice heyecanlandılar. Fakat olumsuz bir tavırlan yok. Tersine bö>le bir konumu anyorlar gibi... Vahşı Batı'ya gider gibi, şimdı de vahşi Doğu'nun peşindeler sanki.. Afrika'da safariye çıkan birinin duyduğu heyecanı duyduklanm sanıyorum. berle birlikte mutfağı gözden geçırıyoruz. Taze fasülye, kav1 ma ve biber dolması var.. G. bumuza yetecek ölçulerde.. Fakat yemekler bıraz soğumuş. "Isıünz" diyor patron. Anlaşmaya varılmca "koş" diye bağınyor çıraklardan birine "Biraz ağaç kes getir." Başka biri kağıt peçete almak için köydeki bakkala koşturuhıyor, bir de diğerı ekmek getirsin diye eve.. Turistler otobüsten iniyorlar. Servisin yapılmasını beklerken lokantamn çevresini dolaşmaya çıkıyorum ve inanılmaz bir manzara ile karşılaşıyorum. Biraz önce ağaç kessin diye gönderilen çocuk elinde bir testere ile üzerine çıktığı bir ağacı budamakla meşgul.. Yemek buyuk bir ıştahla yendı. Su konusunda duyulan kuşkular nedeniyle koka kola içi İdi ve 80 km. daha yol alarak Erzurum'a varıldı. Erzurum, "Doğu'nun Paris'i" denmesi nedeniyle Fransızlann buyuk ilgisini çekiyordu. Grubumuzdaki altı Fransız (üç çift) Erzurum'u gördükten sonra rehberimıze teessüflerini bildırdıler. Fakat daha sonra programımızdaki diğer yerleri gezince bu teessüflerini geri aidılar ve Erzurum'un gerçekten "Dogu1nun Paris"i olduğunu kabullendiler.) Erzurum'da otele inmeden ayağınunn tozuyla tarihi anıtlan dolaşmaya çıktık. Çifte Minare, Üç Kumbetler, Kale ve Ulu Cami'yi gordük. Saat 16.00 sıralarında her yer kapalıydı. Çifte Minare medresesınin bekçisi Ulu Cami'de namaz kılarken bulundu ve namazını bitirir bitirmez getirildi. Üç Kumbetlerin bekçisi hiç bulunamadı ve duvardan atlayarak içeri girildi. Bu yolculuğun en guzel yanı, akşam saat 18.30 sıralarında Oral Oteli'ne yerleşmek oldu. Buyuk kentlerimizde bile zor bulunabılecek guzellikteki otel, aradığımız herşeye sahipti. Kentin sakin bir kesimindeydi ve serin odaları, iki gecedir uykusuzluktan kıvranan grubumuza ilaç gibi geldi. Erzurum'da uyuduğumuz bu uyku, yolculuğun bundan sonraki bolümlerinde de sık sık anılacaktı. Medeniyetin sonu Ertesi gün Trabzon'dan Erzurum'a giderken yol boyu gördüğumuz manzaralar, bir gun once Sumela manastırınm uzerımızde bıraktığı etkiyi epey azalttı. Çunku Karadenizli vatandaşlarımız Tannya yakın olmak gibi ulvi duygular nedeniyle değıl salt kannlarını doyurmak Türkçe biliyoruz Fakat tuhaf bir konuşma ıdı bu. Bız düzgun bir Turkçe ile DOĞU'DA TATİL M İ ? Yazançizen: İsmail Gülgeç TRABZON'DA SUMELA MANASTIRI DÜNYA HARIKASI BİR YER . YEMYEŞIL BİR ORMAN CAĞIL CAĞIL AKAN SULAR VE KARTAL YUVASI GİBİ 650 YILLIK MUHTEŞEM BİR YAPININ KALINTILARI TUM BU GÜZELLIĞIN UFACIK BİR KUSURU VAR MANASTIRA BIRKAÇ KILOMETRE TIRMANARAK ULAŞABILIYORSUNUZ Zehir Ali'nin tuvaleti Zigana tepesınde "Meşhur Kebabçı Zehir Ali" kendin pişır kendin ye ocağına davet ediyor bızı. Etin kilosu 1200 lıra. Fakat saat sabahın 09.00'u... Bir şey yivecek hele et halimiz yok . Ama acaba tuvalet var mı? "Var, tabii" diyor Zehir Ali ve bizi son derece ilginç bir tuvalete çıkanyor. Tuvalet üst katta bir oda. Delik yerindeki bir soba borusu Zigana geçıdınin yarundaki uçuruma uzanıyor. Böylece tuvalete bırakılanlar uçuruma doğru yol alırken, aşağıda pitoresk manzarayı seyredenler tarafından gözlenebilıyor.. Gerçekten Zigana geçidi geçildikten sonra herşey hatta bitkı ortüsu bile sıhirli bir değnek değmişçesine değişiyor. Uçurumdaki otobüs, kamyon iskeletleri ve neredeyse tek tekerleğin zaman zaman havada döndüğü yol, yolculann yureklerinı ağızlarına getiriyor: "Ah Mustafaa.. Vab Mustafaa.." çığlıkları (şoförumuzün adı Mustafa) bir ara muziksiz bir "Ya Mustafa.. Ya Musufa" şarkısına dönüşuyor. ILERLEDIKÇE YAVAŞ YAVAŞ DOĞUDA TURİZMİ YAŞAMAYA BAŞLADIK LOKANTADA MUTFAKTAN YAPILAN SELFSERVISLER RAMAZAN DİYE YEMEK SERVISINI YASAKLAYAN VALILER VE TURİZMİ RAKI İLE OZDE5LEŞTIREN IŞLETMECILER(') Temiz bir tuvalet Manastın gezıp, yokuşu indikten sonra aşağıda küçük bir lur kahvesi farkettik. Burası grubumuz tarafından buyuk ilgi gördu. Şaşırtıcı bir şekilde çayları sıcak, içecekleri soğuk ve ucuzdu. Bizi bunlardan daha çok şasırtan tuvaletlerin temiz• liği oldu. Bu işin sırnnı öğrenmeliydim. Çok geçmeden de oğrendim. Kırkahvesi on gün önce açılmıştı. Bu bilgiyi aldıktan sonra şaşkınlığım hâlâ sürdu. Acaba Türk milletinin en temiz tuvaletleri bile 10 günden daha az zamanda harabeye çevirme yeteneğinde bir azalma mı başlamıştı. Kahvenin karşısında bir postane var. Otobusun kalkmasını beklerken burayı da gezdim. " PTT gorevlilerinden biri Türk olduğumu öğrenince: Nasıl, manastın beğendiniz ;mi? diye sordu. Tabii, diye yanıtladım, be'. ğenilmeyecek gibi rni? Valla ben bilmiyorum, dedi, yolu çok vokuş olduğu için görmek kısmel olmadı.. Temiz tuvaletler karşısında rçok şaşırmıştım. Bu sozler üze• rine küçük dilimi yuttum. SvATMAY/NCA H.'C TUR.ZM F%TLA€ MI. PATLASA PATIASA yCE TUR.S.T llN/O PATLA& VALLAH. BEY;M RAKI ^ S ERTESİ GUN TRABZON'DAN AYRILIRKEN KEDIDEN. BÖCEKTEN, KILÇIKTAN MÛZDARIP ("J OLAN TURİSTLERİ DINUYORDUK KARADENIZ KIYILARINDA ILERLERKEN BİR YANDA OLAĞANUSTU GUZELLIKTE DOĞAYI ÖBÜR YANDA MUTEAHHITUKLERIYLE UNLÜ KARADENIZULERIN KENTLERINI (') IZLEDIK YAŞ ORTALAMALARI 60 OLAN TURISTLERIN BU KEYIFLENMELERINI BIZ UZAYLI GİBİ IZLERKEN YEDEK REHBERİMİZ PERRAN USTÜNDAĞ DURUMU AÇIKLADI Koppınar Lokantasında Medeniyet bittikten sonrakı ilk durağımız Kop geçidini geçer geçmez karşımıza çıkan "Koppınar Otel ve Lokantası" oluyor. Öğle yemeği için burada durmak zorundayız. Saat 15.OO'ı geçiyor. KahvaJtı>ı saat 06.30'da yapmış olan grubumuz uzun zamandan beri açlıktan kıvranıyor.. O ana kadar yapılan rehber Teoman'ın gruba zorunlu oruç tutturduğu yolundaki sakalar bile çoktan son bulmuş durumda. Koppanar Lokantası kam>on ve TIR şofârlerme yemek veren son sınıf bir lokanta. Turistleri otobüsten indirmeden once, reh I BURAYA AMA 8UMLAR YALNIZ &EZEK LEP ... SONUNDA YUKARI VARDIĞIMDA BEN BEKÇIYE BEKÇİ DE BANA ÇOK ŞAŞTI YABANCILARI ANLIYORDU DA BIH TURKUN "GAVUR" INAOINI AKLI ALMIYORDU ANLADIK Kl TURKİYE'YE GELIP DOĞU GEZISINE ÇIKAN TURISTLER BU GEZIYE KENDILERINI AFRIKA DA SAFARIYE ÇIKAR GİBİ HAZIRLIYORLARDI Yarın: Kars 3. Çeşme Deniz Şenliği sona erdi ÇEŞME, (Cumhuriyet) Beş gündur suren 3. Çeşme Deniz Şenliği dun sona erdı. Şenlik suresince her gece tarihi Çeşme Kalesi'nde verilen konserlerin yanı sıra çok sayıda haika açık gösteriler, su yanşmaları, yelken yarışlan ve deniz gezilerı gerçekleştirildi. Yerli sanatçılarla birlikte bu yılki şenliğe unlu disko kraliçesı Gloria Gaynor ve Latin müzığı grubu Los Mochucambos renk kattılar. Türk Deniz Kuvvetleri'ni Güvlendirme Vakfı'nca önceki gece Çeşme Oteli havuzbaşında "yaz balosu" yapıldı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem, Çalışma ve Sosyal Güvenhk Bakanı Mustafa Kai lemli ile Guney Deniz Saha Kotnutanı Koramıral Işık Biçer'in :yanı sıra baloda milletvekilieri, işadamları ve sanatçılar yer aldı. KIYI KIYI AKDENİZ Taşçıoğlu: Festival Hüseyin amcanın pansiyonımda kahvaltı ücretsiz enflasyonu oldu Otyam,Gazipaşa'daki "Ak Evi"nde sürekli bir şeyler üretip emeklüiğin tadını çıkanyor DENİZ SOM de kale kalıntıları olan dağın eteğinı gosterdi. Eve birlikte gittik, yaşlı koyluyle. Hüseyin amca derlermiş ona. Artık pansiyonculuk yapıyormuş, karayollarından emekİi olmuş. Beş dakikahk yol boyunca anlatamadıklannı Otyam'larda anlattı. Birlikte beş çayı içtik, Filiz Oljam'ın poğaçalanndan yedik. Ertesi gun de Fikret Otyam'la birlikte Hüseyin amcanın pansıyonuna gittik: Asmaaltı Aile Pansiyonu. Gazipaşa'nın ilk pansiyoncusu Hüseyin amca. Gazipaşalılar Hüseyin amca diyorlar ama, nufus kâğıdında Hasan Bozkurt yazıyor. 10 yıldır duşunuyormuş boyle bir ış yapmayı. Sonunda önce hanımını razı etmiş sonra annesini. Evın tapusunu annesinin ustunden kendi ustüne çevirmış. 3 oda, bir hol, mutfak ve banyodan oluşrn evi için Turizm Bakanlığı'nuan da 700 bin Iira kredi almış. Eve bir boya, bir badana yapıp, yeni de doşekleri atınca odalara, olmuş Hüseyin amcanın evi Asmaaltı Aile Pansiyonu. Hüseyin amca belediyenin verdiğı tarifeye göre, 2 kişilik odadan 1400 Iira para alıyor. Huseyın amca resmen pansiyonculuk yapıyor ama, ona göre muşteriler birer Tann misafıri. Sabah kahvaltısmdan para almıyor. "olur mu öyle şey" dedi. "Süt, peynir, tereyağ. Allah ne verdiyse beraber yeriz." Her yıl en çok dövızi getiren turizmcilere odüller verilir ya, işte o ödullerden en büyüğunu Hüseyin amcaya ya da Gazipaşa Denızyolu üzerindeki Asmaaltı Aile Pansiyonu'nun sahibi Hasan Bozkurt'a vermek iâzım. Fikret Otyam'a gelince, bildığiniz gibi Felinuz Kralhğı'nın eteğindeki "Ak Ev"inde surekli bir şeyler üreterek emekliliğinin tadını çıkartıyor. Dere yatağında durmadan patlayan su borusunu durmadan onarıyor, bahçeyi suluyor, tavukların yumurtasım topluyor, tilkileri kolluyor, balıklan yemliyor, domatesleri kopartıyor, kedilere bakıyor, köpeği Kostakbey'i seviyor, çiçeklerı ilaçlıyor, resim yapıyor, kitap yazıyor, kitap okuyor, güneş rakı burcuna girende bardağuıı dolduruyor, yoldan geçenleri çağırıp konuk ediyor, bir dakika boş durmuyor. CamaJtı resmi yapıyordu şu sıraJar. Hapishanelerde muebbete mahkumlarm safyürek dedıkleri resimleri cama altın barakla uyguluyor. Yağlıboya resmi de bırakmış değil tabii. Bir de adı buyük bir olasılıkla "Mayınlar Çiçek Açü" olacak yeni kıtabına başlamak üzere. "Kışlan çok yanlız oluyor" dedi, Filiz Otyam. Fikret Otyam, "dostları kışın da bekliyornz" diye ekledı, "yazın da ama ozellikle kışın, buranın luşı çok guzel olur." Fikret Otyam anlattı, ben yazdım. Yazdım ama, hepsini değil. Zaten röportaj ustası ile röportaj yapmak haddimız değil, bir kusur olduysa af ola. Gazipaşa'dan sonra Alanya var. İki ilçenin arası 45 km. ya da yarım saat. Laf aramızda Gazipaşa Antalya'nın denizi ve toprağı en güzel ilçesi galiba. ANTALYA Antalya'nın doğusundakı en uç kıyı ilçesi Gazipaşa kıyıda kurulmamış. Denizden 4 km. kadar içerde. Gazipaşa'ya gidip de Fikret Otyam'a uğramamak olmaz. Meydanda Otyam'ın evini sorunca, "Kıyıda orada bclediye'nin tesisleri var, kime sorsanız gosterir" dediler. Kıyıdaki gazinonun onünde otomobil daha durmadan içerden yaşlıca bir koylu çıktı. Kasketi, şalvarı ile yaşlı ve guleç yuzlu koylu, "birini mi arıyorsun, hele bir bana sor" der gibi otomobile yaklaştı. "Fikret Otyam'ın evi..." demeye fırsat kalmadan, "Biz ona Baba deriz burada" dedi, "Babanın evi, ta şurdaki bevaz ev" diye tepesin Turizm Bakanı, "Eğlence ile festivali ayırmak lazım, festival niteliğı taştmayan yere odenek ayırmayacağız" dedi. BURSA, (Cumhuriyet) Bursa 24. Uluslararası Kultür ve Sanat Festivali dun Kultur ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu'nun konuşmasıyla başladı. Kulturpark'ta yapılan açılışta Taşçıoğlu, yaklaşık bir aydan bu yana Turkıye'nin çeşitli illerini gezdiğını, yerli ve yabancı tum insanların bu yorelerde eğlendıklerıni söyledi. Eğlence ve festivalin birbirinden aynlması gerektiğini belırterek, "Şimdi bir festival enflasyonu ile karşı karsıya>ız. Kiraz veya vişne bol olan bir yerde eğlence duzenleniyor, buna da festival deniliyor. Feslival kelimesi kolava alınmama lı. bunun içeriği uluslararası olmah. Artık festival niteliği taşımayan eğlencelere, şenliklere odenek ayırmayacağız" dedi. Bu yılki festıvale katılar ^ yabancı ulkenin folklor ekip. ı ile çok sayıda yerli ekip, Cumhuriyet Meydanı'nda geçit düzenlediler. Bunlar arasında çok sayıda kılıçkalkan ekibi dikkatı çektı. Bursa Valısı Zekai Gumüşdiş de, "Buram buram tarih kokan Bursa'da hayat ve bereket fışkıran topraklar var. Bursa dosduk arayıp bulmak isteyen herkese açıklır" şeklinde konuştu. Festıvalin açıhşını Malıye ve Gumruk Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin de izledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle