18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
r Cumhuriyef Sahibi. Cumhurivel Matbaacılık ve Gazeıecılık Turk Anonım Şırkeu adına Servıs Şeflerı: Isıanbul Haberlerı: Rrba Oz, Dış Haberler Ergun Balcı, Ekonomı OsNadir Nadi, • Genel Yayın Muduru. H»s»n Cemal. Muessese Muduru: Emi man Liaga), Kulıur Aydın Kmeç. Magazin. Yalçın Pekşen, Spor Damşmanı: Abdülne Uşaklıgil. Yazı Işlerı Muduru: Oka> Goncnsin, • Haber Merkezı Mu Juıdir Yucelman. Duzeltme. Refik Durbaş, Ara^tırma: Şahin Alpav IjSendika: Şukran duru: Yalçın Ba>er. Sa\fa Düzenı Yonetmenı. \li Acar, • Temsılaler. AN Kelenci, • Koordınaıor Ahmel Korukan, 9 Mali İşler Krol Krkul, llan Zi>» ErgeKARA: Yalçın Doğan, İZ.M1 R: Hikroel Çetiflkaya, ADAN A MHunrt Mercan. nr. Halkla liişkıler: Gıılderen Koşar, Idare Huseyin Gurer, Işletme. Sadun Sonmez. TAKVlM 8 Temmuz 1985 Imsak: 3.35 Güneş: 5.32 öğle: 13.14 Ikindi: 17.13 Akşam: 20.45 Yatsı: 22.34 Basan ve Ya\an: Cumhuriyrt Maıbaaeılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu Istanbul, Pk: 246lstanbul, Tel: 526 10 00 (9 hal), Tdex. 22246 • Bıırolar. Ankaıa. Zı>a Gokalp Bulvarı Inkılap Sokak No: 19/4 Tel: 33 I I 4147, Telex. 42344 • hmir: Halıı Zıya Bulvarı No: 64/3, Tel: 25 47 0913 12 30Telex. 52359 • Adana: Çakmak Cad. No 134 Kat 3, Tel: 1455019731 Telex: 62155. Sükan'ın önerisi: Evren, Ecevit ve Demîrel gizli bir akşam yemeğinde bir araya getirilsin Bayülken 'e, "Genelkurmay Başkanı Evren 'in A 'dan H harflne kadar sıraladığı önlemler nelerdir?" diye sordum. Bayülken: "Notlanma devam ediyorum.." dedi. Bayülken "Sayın Evren'le yaptığımız görüşmede Öztrak, DGM'lerin ve olağanüstü hal kanununun demokratik koşullara ve anayasaya en uygun biçimde gerçekleşmesi için Cumhurbaşkanının direktifleriyle yaptığımız çahşmalan birer not halinde ki bu not, alınacak hukuki önlemJeri, hatta madde taslaklannı da kapsıyordu Cumhurbaşkanının Sayın Ecevit'le, Sayın Demirel'e vermiş olduğunu, fakat bu yumuşak ve birleştirici prosedürlere henüz ütifat edildiğini işitmediğimizi Sayın Evren'e 'istidraten' kaydetti. Bu notlan arzusu Uzerine 4 Ocakta kendisine sunduk. (A'dan H'ya) O dokümanda bunlar aynntılanyla var. Alabildiğim notlara göre, Meclis başkanlannın Meclis'leri sürekli çalıştırmalan, mümkün olsa da bütün bu işler bitinceye kadaı her gün çalışmalannı diğer, parti üderlenyle Cumhurbaşkanının görüşmesini kapsıyordu. 'CMaylann nereden nasıl geliştiğini izab etmiştik' diyordu Sayın Evren, "Önemlileri seçim kanununun, partiler kanununun değiştirilmesi" diye zikrediyordu. tki parti başkanının anlaşması için Cumhurbaşkanının faaliyetlerini biliyorlar, ama bu çabalann daha 'teksif edilmesini istiyorlardı. 'Böyle konularda askerler araya girerse demokratik unsurlar zedeleniyor, içte ve dışta bunlar iyj karşılanmıyor' diyordu. Cumhurbaşkanının ileride Anayasa ve Danıştay Başkanlarını çağırarak onlarla da istişarelerde bulunmasına işaret ediyordu. Bunalımlı zamanlarda tçişleri, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlannın tarafsızlardan seçilmesini sağlayacak usuller düşünülmesi, Valilerin yetkilerinin arttınlması üzerinde durduğu konulardı. 'Adamlar adeta posta kutusu gibi bugün' diyordu. Mesala 'Danıştay sraıf geçmelere kadar yetki knllanıyor' diyordu. Toprak kanunu reformu. Zaten 1971'de de vardı, derneklere yardım diye yapılan işlemin vardığı sonuçlar. Vergi kanunları, matrah sistemleri v.s." (Bunun gibi istekler?) Nitekim 12 EylüFden sonra bunlann hepsi ele alındı... (Bu görüşmenin dışında askerlerle başka görüşmeieriniz oldu mu, onların istekleri neydi?) Evet, bir de asker arkadaşların sıkıyönetimlerden sıkıntıları... Bakınız, 24 Şubatta, şurada diyorum ki: Norveç sefır ve sefiresi NATO Askeri Komitesi başkanlığından aynlan Norveç li Orgeneral Gundersoon'un veda ziyareti için verdikleri resepsiyonda Ankara Sıkıyönetim Komutanı Nihat Ozer Paşa ve diğer bazı arkadaşlar buiunuyor. Konuşmalar içinde aklımda kalanları not etmişim. özer Pa^a, 'Mahkemeler ağır işliyor. Meclis'krden bir idam hükraü dahi çıkmadı. Askeri Yargıtay'ın işlemleri de yavaş işliyor. Hızlı çalıştınlsa, sanıklara yeterli savunma bakkı verilmedi deniliyor, yavaş işleyince işler bitmi>or' diyordu. KOŞK 2 12 Eylül Öncesi HALUK BAYÜLKEN ANLATIYOR CÜNEYT ARCAYÜREK Ecevit görüşmede Korutürk'e "Hükümet ile işbirliğine, koalisyona hazınz, ama Başbakan 'dan diyaloğu bile lüzumlu bulmadığı izlenimini alıyoruz" diyordu. Korutürk ise Ecevit'e "itidal" tavsiye ediyor ve şunları söylüyordu: "Afganistan'ın işgali karşısında Sedat ve Begin bile birleşiyorlar. iki büyük partinin Mecliste birleşmemesi tarihi bir vebal olur." Demirel, Korutürk'e komutanlarla yaptığı görüşmeyi şöyle anlatıyordu: "Sayın komutanlarla konuştum. Söylediklerini not ettim. Ben bunları hem hükümet programında söylemiştim, hem de her yerde, her vesile ile söyleyip duruyorum. Bunları birlikte halledelim dedim. îş bölümü yapmamız lazımdır, hangi tedbir icraya, hangisi parlamentoya düşüyor, tespit edelim, bunları tespit için de tekrar görüşelim diye belirttim." i "Dış tehlikeler artıyor. Afganistan ve tran olaylannı göriiyoruz. Türkiye ise en hassas bölgede. Türkiye'nin birliği sağlanmalıdır. Mektubu soğukkanlıhkla değerlendirmeniz için bir sıire tutmuştum. Sayın Demirel'le sizi birlikte davetimin sebebi alacağınız nihai tutnmun, karann ordunun teşebbuslerinin muallakta boşlukta kalmasının doguracağı ağır sonuçlara, keza çevremizdeki gelişmelerin agırlıgına dikkati çekmek, iki partinin işbirliğini sağlamaktır. Siz kapınızı açık bırakımz, Sayın Başbakan bu tutuma lakayt kalmaz, kalamaz.' Ana muhalefet partisi Genel Başkanı da: 'Gruplanmız uyannın şekline değü, özüne dikkat etti. En hararetli iiyelerimiz dahi o sırada gruplarda tartışmalar oluyordu ya bu hususta ittifak içindeler. İşbirliğine hazınz. Sayın Başbakan ise kanunlar çıkar, iş biter imajını yaratmak eğiliminde gozükuyor' gibi bir ifade kullanıyordu. Sayın Korutürk ise, "Siz itidalli olun, kapıyı açık tutun. Afganistan'ın işgali karşısında Sedat ve Begin bile birleşiyorlar. Hâl böyle iken iki büyük partinin Mecliste birleşmemesi tarihi bir vebal olur" diyordu. Sayın Ecevit ise, diyaloğa, işbirliğine, hatta koalisyona bile açık olduklarını tekrar ediyordu. Demirerie görüşme Bize verdiği bilgiye göre, aynı gün Başbakan Sayın Süleyman Demirel'le yaptığı görüşmede Sayın Korutürk: 'Mektubun üzerinden bir hafta gecti. Belki kanaatinizi açıklayacaksınız, bunda yardımcı olmak istedim, bugün bu nedenle sizi rica ettim' demişti. Sayın Demirel de şöyle konuşmuştu: 'Sayın komutanlarla konuştum. Söylediklerini not ettim. Ben bunları hem hükümet programında söylemiştim, hem de her yerde, her vesile ile söyleyip duruyorum. Yani komutanlann isteklerini. 'Bunları birlikte halledelim' dedim. tş bölümü yapmamız lazımdır, hangi tedbir icraya, hangisi parlamentoya düşüyor, (espit edelim, bunları tespit için de erken bir tarihte tekrar görüşelim diye belirtlim.' Başbakan Demirel, komutanlarla yaptığı görüsmelerin özetini Cumhurbaskanına vermiş anlaşılan Komutanlarla yaptığı konuşmaların. Sayın Korutürk de kendisine 'Bu söylediklerinizden çok memnun oldum' diye yanıt vermişti. Sayın Korutürk bize 'Gördüğünuz gibi Sayın Demirel, (mektubu değişikliği, hatta Sayın Korutürk'ün görevi sona erdikten sbnra başkanlık sistemiyle Cumhurbaşkanı seçilmesi için hazıriıklar da varmış..' CHP hükümetteyken, o sırada kontenjan senatörü olan, Ulusu hükümetinin Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu ile Büyükelçi Çoşkun Kırca, birlikte bir anayasa metni hazırlamışlardı. Bir çeşit De Gaulle anayasası olarak niteleniyordu bu metin. Ecevit, bu metne şiddetle karsı çıktu Kimi söyientüerse, Demirel'in de bu anayasantn hazırlanmasmı kışkırttığını yayıyordu. Karşüıkh savlann alabildiğine kol gezdiği bir ortamdı. Müezzinoğlu 'anayasa hazırlığmm askerler tarafmdan' yapıldığını mı söylemek istiyordu? Hayır!.. Onu değil, belki karşı partiyi söylüyordu. Bilemiyorum. tki partinin itimatsızlığı. Hatta, Müezzinoğlu'na göre, 'Bütçe çıksın bekleniyormuş'. Diyordu ki, 'Bülent Bey mektubu çok ciddiye aldı. AP, hep dıştan destek alarak bunlann üstesinden nasıl gelir, azınlık hükümeti nihayet. Gerektikçe 'sizden yani CHP'den yardım isteriz' diyorlar. Böyle diyalog olur mu?' CHP'liler, enerji, vergi gibi konularda somut önerilerini hazırlamağa başlamışlardı. Şimdi göriiyorsunuz ki, iki partinin birbirine bakış açılannda yalnız liderler yönünden değil, kadrolar bakımından da itimatsızlık vardı. Birinin fikri başka, ötekinin zikri başka gibi. Devam edelim: Sayın Korutürk 10 Ocakta yaptığımız görüşmede bana, 'Sayın ana munalefet başkanı koalisyona bazınm diyor. Sayın Başbakan hükümet meselesi diye bir şey olmadığını ifade buyunıyor. Belki de bir ortaklık yapılırsa o zaman alınacak tedbirleri sitediği gibi alamamaktan çekiniyor' diyordu. Çünkü, her partinin kendine göre bazı sıkıntıları vardı anlaşılan. 'Hakkı da olabilir' diyordu Korutürk bana. 'tşte, sıkıntılar burda Haluk bey. Şimdi önümüzdeki günlerin meselesi bu.' Hep bu noktaya kafayı yoruyor. 11 Ocak 198O'de, komutanların iki küçük parti ile işbirliği arayarak MSP ve MHP memleketi kurtarmak için yapılmasını istedikleri işleri iki büyük partinin yapamayacağmı liderlere belirttikleri anlaşılıyordu... Bu noktayı biraz açar mısınız, ne demek bu? Muhtelif görüşmelerde söz, şu ya da bu nedenle hükümet düşer veya çekilirseye geliypr."gerek AP ve gerekse CHP olarak bu kü lerin kuşkulan başka yerden O kuşkular var... kaynaklanıyordu? Faruk Sükan olayı Bu kuşkulann bir öncesi var. 20 Eylül 1979'da Bülent Ecevit hükümetinde önemli görev üstlenen Faruk Sükan istifa etti. tstifadan sonra Ecevit, doğruca Korutürk'e gidiyor ve yazılanlar yanıltmıyorsa Sükan 'in aynlma nedeninin bir ordu müdahalesi olasüığmdan kaynaklandığmı, kendisine bu biçimde gerekçe gösterildiğini söylüyor. Nedir bu olayın içyüzu? Defterime baktım. 19 Eylül diye bir not var. Hatta 9.30 demişim. Şöyle gidiyor: Sayın Faruk Sükan telefon etti. Yarın sabah kabineden ayrılacağmı, keyfiyeti de Sayın Başbakan Ecevit'e bildirdiğini söyledi. Altını çizmişim, müteessir bir sesle, 'Artık kalamayacağım. anarşi bakımından ayda yaşıyorlar sanki. Hiçbir esaslı tedbir alınmıyor ve alamayacaklannı da anladım. Anarşi konusunda tefernıatlı aymntılı çalışüm, kimse sormadı bile' dedi. Sonra Cumhurbaskanına gönderdiği mektup üzerinde izlenimlerimi sordu. Sayın Cumhurbaşkanının mektubu incelediklerini, tahminime göre bir cevap vereceklerini, tecrübeleriyle birlikte anarşi konusunda hazırlattığı rapordaki bilgilerden yararlaruldığını kısacı ifade ettim. Bundan sonra Sayın Cumhurbaşkanı ile bir toplantı yapmışız: öyle anlaşılıyor ki, Sayın Cumhurbaşkanımız dün akşam ani yaret için gelen Sayın Ecevit'i kabulden sonra 19.0020.30 bugu.. toplanmamızı istemişti. Dün gece Sayın öztrak'la konuşmamızda bunun muhtemelen Faruk Sükan'ın istifasıyla ilgili olabileceğini düşünmüştük. Sa>nn Cumhurbaşkanı, Ecevit'in ziyaretini şöyle özetlediler: 'Sayın Başbakan, 30 Ağustos mesajımın ve Sayın Evren'in mesajının etrafta bir 12 Mart muhtırası bavası estirdiğini, Demokratik Parti'den Hasan Korkmazcan ile Cevat Önder'in bunu Faruk Sükan'a ileterek hükümetten aynlmasını telkin ettiklerini, Faruk Sükan'ın tçişleri Bakanlığf nda arzusu olduğunu, ancak Meclis'teki eski faaliyetleri dolayısıyla bu bakanlığı Sükan'a veremediğini, AP'den bazı parlamenterlerin CHP'ye iltihak edecekJerini, 30 Ağustos mesajını kendisinin de biraz fazla bulduğunu, ancak Cumhurbaskanına saygısından o tarihte bu hususa dokunmadığını, bu havanın giderilmesinde yarar olacağını söyledi. Başbakan Artvin'deki olayları öğretmenlerin çıkardığını, geri çekileceklerini, olayları çıkaranların kendilerine solcu dediklerini, ama onların solculuğundan da kuşku duyduğunu,Art\in'de şimdi herşeyin sükunet içinde olduğunu anitttı." Korutürk, 'Esas itibarıyla mesajlarımız memleketteki dunıma bir iyi bava getirmek, bunlann halkın moralini sağlam tutmak ve anayasal kuruluşlara vazifelerini hatırlatmaktan ibaret olduğunu' ifa Faruk Sükan şu öneride bulunuyordu: "Korutürk, Ecevit ve Demirel'i Sayın Genelkurmay Başkanı Evren'le birlikte gizlice bir akşam yemeğine davet ederek, bu iki lideri olağanüstü hal kanunu için anlaşmaya sevkedebilir. Bunu yapabilecek başka bir otorite yoktur." özer Paşa sıkıyönetimde 13 savcı çalıştırdıklarını, dosyaların genelde 8 bini geçtiğini, 197174'de dosya adedinin iki bin olduğunu söylüyordu. Bazı hudut ve otlak ihtilaflannın dahi ideolojik yanı var diye sıkıyönetime aktanldığını belirtiyordu. Ankara'da sivil kesimde 93 sava çalıştığını, yakalanıp mahkemeye sevkedilenlerin deiil yetersizliğinden serbest bırakıldığını, polisle ilgili kanunun hâlâ çıkmadığını, canlarını dişlerine takarak çaiışan güvenlik kuvvetlerinin çok ıstırap çektiklerini belirtti ve Cumhurbaşkanı seçiminden haberler sordu. Bakınız, her seviyede aynı şikâyetler, yakınmalar... 26 Şubatta gene Norveç sefiri, Genelkurmay Başkanı Sayın Evren ve eşi onuruna bir öğle yemeği verdi. Bu yemekte Sayın Evren'le birlikte bütün kuvvet komutanları bulundu. Bir de ben vardım, anlaşılan fazla davetli yoktu. A.nkara Sıkıyönetim Komutanı Nihat Özer Paşa bir resepsiyonda şunları söylüyordu: "Mahkemeler ağır işliyor. Meclislerden bir idam hükmü dahi çıkmadı. Askeri Yargıtay'ın işlemleri de yavaş işliyor. Hızlı çalışılırsa, sanıklara yeterli savunma hakkı verilmedi deniliyor, yavaş işleyince işler bitmiyor. " de ediyor ve diyor ki: 'Ben kaldığım müddetçe hükümetin zorla düşürülmesine fırsat \ mem. Noktai nazarım 14 Ekim ara seçimlerinin yapılmasıdır. L*~ şekilde iktidarda kalamazsınız. Yani bu seçimler oltnazsa. Bir iktidar boşluğu var, ya konuşarak ya da aranızda diyalog kurarak bir büyük koalisyona giderek ya da seçimin yapılması suretiyle bu boşluk halledilmelidir.' Ecevit, Koruturk'e 'AP'den yeni Utihaklar olacak CHP'ye' dedi. Korutürk, 'Olabilir, ancak bunlan bakan yapamazsınız, ben bunu kabul edemem' diye yanıt verdi. Başbakan Ecevit, 'tçişleri Bakanının İzmir Fuan'nda Gürcü elbiselerini sırf nezaketen giydiğini' söylüyor. Bir değerlendirme yapalım sorunuz üzerine ve bu anlattıklarımdan sonra: Cumhurbaşkanı 30 Ağustos mesajında 'Genç Harbiyelilerin sesine dikkat ediniz' diyor, Genelkurmay Başkanı 'TSK, icabında bunlan bir ay içinde temizler' diyor. Bunlan bir arada görünce, bu iki mesajın art ardına gelmesinden sonra 'aman darbe oluyor" diye telaşa kapıhyorlar anlaşılan. SIK1NTILIGÜNLERDE Cumhurbaşkanı Korutürk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Evren ve ana muhalefet başkanı Bülent Ecevit bir toplantı öncesinde. Korutürk o günler için şunları söylüyordu: "Ecevit, koalisyona hazınm diyordu. Başbakan Demirel ise hükümet meselesi diye bir şey olmadığını vurguluyordu.. " aldığınız zaman bana söylemiş olsaydınız, ortalık böyle olmazdı) diye bir şey söylemedi.' Sayın Korutürk şöyle devam etti: 'Bu, TSK'nin, ordunun tümünün hareketidir. Bütün komutanlar dahildir. Ama muhalefeti de teşvik etmek gerekirdi. Yalnız hükümetin üzerine bırakmak doğru olmazdı bu işi. Ana muhalefetin de vakıf olması gerekirdi, hükümet başkanı ile bir odada göruşmesi kafi gelmezdi. Onun için ikisini çağınp söyledim. Takdirini de mektupta komutanlar bana bırakmışlardı.' Yani mektubun ilgililere, kamuoyuna ne zaman iletileceğinin 'takdirini' mi? Her şeyi! Genelkurmay Başkanı getirmiş mektubu vermiş, şöyle böyle yapın dememişti. "Yapılacak işlem hakkında takdiri Cumhurbaskanına bırakıyoruz" demişti. Korutürk'de bize, 'Goriiyor musunuz, vicdani kanaatime göre ben en doğru şekilde hareket ettim' diyordu. çük partilerle işbirliği yaparsanız, bu kararlan, bu önlemleri çıkaramazsınız" diyordu komutanlar ve 'biz buna razı değiliz. Bunu memleket kaldınnaz' diye iki partiye ifade ediyorlardı. Böyle anlıyorum sonucu, bana naklettikleri hususlardan. Bu açıklamalardan bir sonuç çıkarmak gerekirse, 1977 seçimlerinden sonra kısır çekişmeler, Meclis'te kavgalar, yöntem tartışmalan, oy hesapları, daha ziyade memleketin bütünİüğıine kastedenlerin işine yaradı. Hiçbir partiye hiçbir şey getirmedi. Siyasal partilerin iç gerilimi arttırmaları da hiçbir yarar sağlamadı kendilerine. Bilakis devlet otoritesi yozlaştı. Sonunda 12 Eylül Harekâtı kaçınılmaz hale geldi. Uyan mektubu konusu işte böyle. Mektubun verilişi, getirdiği gelişmeler ve Çankaya Köşkü'ndeki işleyişleri saptadtk. Burada ince bir noktayı belirlemek gerekiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ana muhalefet lideriyle bir dizi görüşme yapıyor. tlk günler mektuba kimin muhatap olduğu konusunda duraksamalar var. Cumhurbaşkanının iki liderle, Başbakanm A umutanlarla yaptığı görüfmelerden sonra 'muhaıabın' kim olduğu anlaşılmıyor görünüyor. Ancak bir başka durum ortaya çıkıyor: Evevit, önlemlerin almmasım bir azınlık hükümetinin üstesinden gelemeyeceğini, söylüyor, işbirliği diye başlıyor, koalisyon diye bitiriyor. Demirel ise ortada bir hükümet sorunu olmadığını, önlemler için Meclis 'te iki parti arasındaki ciddi işbirliğinin yeterli olacağtnı ifade ediyor. Bu, çok üzerinde durulan bir konu. Kim istedi, kim istemedi gibi tartışmaların ana kaynağı. Bu konuyu biraz daha açalım? Yani ana muhalefet partisi başkanının, 'Her türlu işbirliğine hazırım, diyaloğa hazınm, hatta koalisyona bazınm' şeklindeki ifadeleri mevcut. Sayın Başbakan Demirel de 'Hükümet konusu bahse konu değil, çıkacak olan kanunlar TBMM'den çıkacak, binaenaleyh Meclis içinde bir işbirliği yapılması sonuç için yeteıiidir' diyordu. Ancak sunduğum bir iki örnekte de göreceğiniz veçhile, Iiderlerin bu sarih tutumlannın arkasında partilerin içinde karşıhklı şüpheler olduğu anlaşılıyordu. 'Uyannın arkasında ne var' şeklinde. Fakat o sırada AP'nin bir anayasa değişikliği yapabilecek gücü yoktu Meclis'te. Sanınm 178üyesi vardı, iOOüyeye gereksinÖiyordu anayasa değişikliği için. Demek ki, CHP'ti Bu böyle gider mi? Yemek öncesi hasbihalde memkketin halinden komutanları üzgün ve hatta kızgın gördüm. Nurettin Paşa (Sayın Ersin): lzmir ve Ege'de tatbikatı kaldırdık, zira bütün kuvvetler sabahtan akşama kadar sıkıyönetim vazifesi görecekler, hâlâ kanunlar çıkacak, hâlâ olağanüstü hal çıkacak. Bu, böyle gider mi?' dedi. O sırada 11 CHP milletvekilinin bir mektubu yayımlandı. Alevi yurttaşlar hakkındaki beyanlar fevkalade üzmüş komutanları. Bunu, bir nevi kışkırtma gibi görüyorlardı. Söylediklerine göre, bu mezhep konusunda sıkıyönetim komutanlan hakkında birtakım şeyler yaymağa çalışılıyormuş. Ben de bilinen fîkirlerimi söylüyordum. Memlekette bütün bunlar gene demokratik yollardan düzelecekti. Diyordum ki: 'tki yıldır kafamı iyice yoruyorum, gençligi ve gencleri anlamak lazım. Gelecek onların. Gene bu rejim içerisinde halkın iradesiyle, referandumlarla. benzeri yollarla, aydınların öncülüğünde fedakâriığı eşit şartlarda paylaşmak suretiyle 35 vıl için bir istikrar politikası, fedakâıiık ve devletin rayına oturtulması devresi gerekli.' Göriiyorsunuz ya, sıkınülar sürüyor, konuşuluyor. Fakat, böyle bir 'tehdit' yoktur. 'Gdiriz, alınz' diye şeyler yoktu. Ama askerler sıkıntılanm samimiyetle söylüyorlardı.. 8 Ocakta Korutürk, Ecevit ve Demirel'i ayrı a>n kabul ediyordu. Ayrıca iki Meclis Başkanını kabul erti. Bizimle o tarihte yaptığı iç çahşmalarda basında yanlış bir havanın doğduğundan yakınılıyordu. (Çankaya'da yaptığınız o günkü toplantıda Ali Baransel basında çıkan eleştirilerden mi söz etti?) hleştirı degil de ortaya çıkan bir havadan söz edildi. Buna göre, ' partiler mektubun muhatabı biz değiliz havasına bürünmüşlerdi. Bununla ilgili olarak Sayın Korutürk diyordu ki: 'L'yarının siyasal partilerdeki akislerini takip ediyonız. Yanlış veya eksik bir anlayış varsa onu düzeltmek, kendilerine yardımcı olmak, memleket yararian bakımından ışık tutmak istiyonız. Yanlış bir adım atmaianna meydan vermemek lazım. Böyle bir adım atılırsa dönüşü zor olur.' Cumhurbaşkanı bizlere bu mealde direktif veriyor bu yolda çalışmamızı, aydınlatmamızı istiyordu. Sükan'ın mektubuna yanıt Bir de Sükan 'ın anarşi üzerine, Ecevit hükümetinin bu konuda üzerine düşeni yapmadığını anlatan bir mektubu var. Herhalde bunu Korutürk yanıtladı ve buna bağlı kimi görüşmeleri de olabilir H.orutürk, istifa edeceğini bildiren Sükan'a şu mektubu gönderiyordu. "Eski bir siyaset adamısımz. Bugünkü hükümetin kurulmasına katıldınız. Hükümetlerde bakanların ortak sorumluluğu vardır. Kaldırmayan istifa eder, göğüsleyen yürütür. Hükümette kalmak ya da ayrumak tamamıyla size aittir, ben karışmam..." Cumhurbaşkanımız, Sükan'ın gönderdiği mektuba şu mealde bir cevap veriyordu: 'Mektubunuzu ve ekindeki rapor ve belgeleri aldım. Bunlan inceleyerek günümüzün birçok olayına isabetle temas ettiğinizi gördüm. Memur edildiğiniz hizmette vardığınız sonuçlan bana açıklamanızdan yararlandım. Eski bir siyaset adamısımz. Bugünkü hükümetin kurulmasına katıldınız. Hükümetlerde bakanlann ortak sonımluluğu vardır. Kaldıramayan istifa eder, göğüsleyen yürütür. Hükümette kalmak ya da aynlmak tamamiyle size aittir, ben kanşamam'..." Bu sırada ya da daha sonra, bir başka 'telefon' soru. işitildi. Sükan telefon ederek iki parti liderini Genelkurmay Başkanı ile Korutürk 'ün buluşturmasını önermiş? O olay, 1980'de. Uyan mektubundan sonra Sükan'ın bazı çalışmalan vardı. Bakanlıktan ayrılmış, ama o çalışmalanyla bir bağlantı gibi gözüküyordu. 7 Mart 1980'de bana gelmiş, saat 17.00, iki saate yakın bir görüşme yapmıştık kendisiyle. Notlan okuyorum: 'Faruk Sükan hasbihal için gelmek istediğini söyledi ve geldi. Memleket meselelerini uzun uzadıya konuştuk. Şu hususların Cumhurbaskanına bilhassa arzedilmesini rica etti: (1) Sayın Cumhurbaşkanımız yüce makamda, otoriter bir saygı taşıyan ve telkin eden şahsiyetleriyle artık kolay kolay bulunamayacak kişiliktedirler. Orduyu kışlada saygı ve otorite ilham eden şahsiyetleriyle tutmuştur. (2) Sıkıyönetim sürgit devam edemez. Bu sebeple olağanüstü hal (Arkası 11. Sayfada) Partiler birbirlerine itimat etmiyor Köşk 'te başka lemaslar olmuyor muydu, başka kişilerle, siyasetçilerle? Bakınız, bu notlar günü gününe ahnmış notlar. Siyasi yanı yok. Bir devlet hizmetkârının, tarafsız bir insanın o toplantılarda veya temaslarda aldığı notlar. Bu arada daha önce de sözünü etmiştim bizimle temaslar oluyordu elbette. Her partinin, özellikle iki büyük partinin önemli kişileri tarafından. Onların söylediklerini kaydedip Cumhurbaskanına arzediyorduk. Şimdi buradaki notlardan yıllarca sonra şöyle bir sonuç çıktığını görüyorum: Bu notlardan aldığım izlenime göre, iki parti arasındaki itimatsızlık devam ediyordu. Mektup gelmiş, herkes, "hazınz, bir şeyler yapalım' diyordu. Liderler bu işi çok ciddiye almışlardı. Ama partiler yüzlerce temsilciden müteşekkil. Aramızdaki görüşmelerde itimatsızhğın sürduğünü seziyorduk, seziyor değil, görüyorduk hatta. Mesala, Sayın Müezzinoğlu CHP hükümetinin Maliye Bakanı9 Ocakta bana geldı.Şu mealde konuşuyordu: 'Uyan mektubu muhakkak çok ciddidir. Askerler başka türlu hareket etmezler. Ancak önlem pakelleri arkasında, daba başka şeyler de vannış. Anayasa Ecevit'in birleşme önerisi Demirel ve Ecevit 'le ayn ayn yaptığı konuşmalardan söz etsek? Ana muhalefet partisi liderinin 8 Ocakta Korutürk'e şunları söylediği anlaşılıyordu: 'Çok agır sorunlar var. Bilmem, hükümet bunları yalnız başına kaldırabilir mi? Işbirliğine, koalisyona bile açığız. Sayın Başbakandan ise daba diyaloğu bile lüzumlu bulmadığı izlenimini alıyonız.' Sayın Korutürk ise, Sayın Ecevit'e söyle diyordu:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle