20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRUŞLER san"ın en gizli taraflarını yaparlar ve bütün bunlara, ancak "bu hasta insan"a "hekim" olarak yaklaşabilen kişi vâkıf olabilir, bunları öğrcnme olanağını bulabilir. lşte bu nedenledir ki, bir akıl hekimi için "meslek sırrı" kavramı büsbütün önem kazanır. Kaldı ki, akıl hastasının hareket ile istenç (irade) ve bilinç (şuur) serbestliğiyle olayları kavrayıp onlardan sağlıklı sonuçlara varabilme olanağına sahip olmadığı gibi çıkarlarını algılamaya ve onları korumaya, iyiyi kötüden ve doğruyu yanlıştan ayırtedebilmeye de gücu yoktur; yani, hukuk dilindeki deyimiyle "hukuki ve cezai ehliyeti yoktur." Anlaşılıyor ki, akıl hastası "vesayet altına", "hacir altına" ahnması gereken bir kişidir. Mahkeme kararı ile herhangi bir yakını ona vasi tayin edilmemiş ise de (hele bir akıl hastanesinde tedavi, bakım ve muhafaza edilmek amacıyla yatırılmış bulunuyorsa) akıl hastası, hekiminin ve hastanenin vasiliği altında bulunmaktadır; onun namusu, ar'ı, bedensel ve ruhsal varlığı hastanenin ve hekimin sorumluluğundadır. Bu hususun başka türlü bir biçimde düşünülmesi tasavvur dahi edilemez. Çünkü, akıl hastanesinde "muhafaza ve tedavi edilmek üzere" yatırılan bir kişi, hastanede tüm kalışı süresince "hasta" olarak kabul edilmektedir; bir "akıl hastası" da özgür istenç (irade) sahibi olmayan, çevrenin telkin ve isteklerine karşı koyabilme ve dolayısıyle istenci yönünde karar verebilme ve eylemde bulunabilme olanağına sahip olmayan bir kimsedir. Ancak akıl hastanesinden "şifa" durumunda taburcu edilmesinden sonradır ki, bu kişinin özgür istencinden söz edilebilir. Işaret edilmesi icap eder ki "şifa" bulmuş bir kimsenin akıl hastanesinde bulundurulması beklenemez; aksi hal, yani (şifa) bulmuş, "normal" bir kişinin bir akıl hastanesinde yatırılmış olması, "kişinin özgürlüğünü kısıtlama" durumunu ortaya çıkarır. Burada, genel "akıl hastası" deyimiyle psikotik hastalar, ciddi derecede zekâ gerisi olanlar, organik nedenler sonucu bunama hali gösterenlerle alkol ya da toksik madde tutkunu (müptelası) olanlar kastedilmektedir. Yani, kolayca anlaşılıyor ki, aşağı yukarı, bir akıl hekiminin tedavisine muhtaç her kişi için "meslek sırrı" kavramı, o hastanın tedavisini üstlenmiş hekimin kesin olarak uymak zorunda olduğu bir borçtur. Hatta, diyebiliriz ki, bu husus, hastayı "tedavi etmeye kalkışmak"tan da çok daha önemlidir; akıl hekiminin elinde, bir insancıl varlık için en kutsal olan tüm gizli yanlan, onun ve hatta tüm ailesinin dünü, bugünü ve yarını teslim edilmiş durumdadır; ve bütün bunların tanı bir "ağız kapaiılığı" ile saklanması, hekimin namusu ve ahlakına bırakılmıştır. Daha da ileri giderek, bu hususun, hekimin bir bakımdan kendi öz özelliftini oluşturan ve sübjektif birer öge olan "namus", "ahlak" kavramlarından da öte bir "zorunluluk" halini oluşturmakta olduğunu söylememiz gerekmektedir. önemi bakımından bir hususun daha vurgulanmasının gerektiğine inanmaktayız. Bütün öbür hastalar için bir dereceye kadar geçerli olabilen (çünkü bunlarda dahi konu tartışılabilir) "hastanın isteği alınmıştır", "hastanın haberi vardı", "hasta istedi" biçimindeki özür ve bahaneler, tümden geçersizdir. Çünkü "hukuki ehliyetini haiz olmayan" bir kimsenin verebileceği bir "muvafakat"ın değeri de söz konusu olamaz. SONUÇ Yukarıda bir makalenin sınırlılığı içinde genel ve kaba çizgilerle "hekimlikte meslek sırn" kavramını belirttikten sonra, hekimliğin bu en kutsal yönünün son birkaç yıl içinde ve özellikle son haftalarda gitgide artan bir sıklık ve boyutta, gazete sayfaları ve televizyon gibi en etkin yayın organları aracıhğıyla tam bir sorumsuzlukla zedelendiğini görmekten duyduğumuz derin endişe ve acıyı belirtmek, bu konuda geçen otuz yedi yıllık uzun bir meslek hayatının bize yüklemiş bulunduğu bir sorumluluk olduğunu belirtmek isterim. Hekimlikte "Meslek Sım" İJzerine... Bir hekim "meslek sım"na uyarak, hastasına ait gizli bilgileri saklamak zorundadır. Yalnız hastasının kendisine verdiği hastalığına ve yaşamma ait bilgileri değil, hastasının adını ve resmini de açıklayamaz. Oysa, hekimliğin bu en kutsal yönüne uyulmadığına son zamanlarda çok sık tanık olmaktayız: Basında ve televizyonda. Dr. KRİTON DİNÇMEN Günlük tıp ııygulanıası sırasında, hastasıyla yaptığı görüşmeler sonunda her hekim hastasından pek çok özcl bilgi edinir. Bu bilgiler, hastanın kendi öz yaşamına ait ve çok kez hastanın kendisinden başka kimsenin bilmediği, bilemeyeceği özelliklere aittir. Hasta, ancak kendi öz saglığını elde edebilmesi pahasına bu bilgileri hekimine aktanr ki, bu bilgiler, hekimin meslek ahlakına teslim edilmiş bulundukları nedeniyle daima saklı kalırlar. TIP AHLAKI KUSURU Genelde "meslek sırn" olarak bilinen ve deontoloji tıp ahlakının temel taşlarından birini oluşturan bu sır saklama işi, hekimin tüm hayatı süresindc devam eden bir süreç olduğundan, hastasından elde etmiş bulunduğu bu "sır"ların, hekimle birlikte mezara gireceği kabul edilir. Zaten bu husustaki inançtır ki, hastaya, kendi öz yaşamına ait PENCERE 24 + 12 = ? 5 MART 1985 Bakırköy Akıl Hastanesi eski Klinik Şefi hususta hastanın yazılı ve imzalı muvafakatı olrnadan) herhangi bir meslektaşına da aktaramaz. "Humanist tıp"ın temel ögelerini oluşturan bu noktalara ters düşen hekimin herhangi bir davranışı bir "tıp ahlakı kusuru" olduğu gibi, "suç" olarak da nitelendirilebileceği nedeniyle, gerektiğinde, hekim aleyhine bir dava konusu da olabiHr. AKIL HEKİMLİCtNDEKt BOYUTU Genel hekimlik uygulamasında böylesine önemli olan konu, akıl hekimliğinde büsbütün ağır ve ciddi boyutlar kazanır. Çünkü, akıl hekimliğinde, "hasta" ruhsal yönden normal olmayan bir kişidir. Kendisinin "akıl hastası" oluşuna dek geçirmiş bulunduğu yaşam serüvenleri, yaşantıları ile akıl hastalığı süresince duymakta olduğu ve hastalığını oluşturan, hastalığının sonucu ve ifadesi olan hisler, düşünceler, yaşam tarzları bir "in en gizli bilgileri hekimine açıklamasındaki güveni yaratır. Kolayca anlaşılıyor ki, bu "meslek sırn" kavramı sadece hekimin kendisine verilmiş olan hastaya ait bilgilerin saklanmasını değil, aynı zamanda hastanın kendisinin, adının ve resminin açıklanmaması hususunu da kapsar. Hekim, hastasından bu suretle elde etmiş bulunduğu bilgileri, genelde, hiçbir surette açıklamak yetkisine sahip değildir. Ancak bu bilgilerin açıklanması sonunda topluma çok büyük bir yarar kazanılacak ise ya da ileride üçUncll bir kişiye yönelik ağır bir suçun işlenmesi önlenebilecekse, hekim, bu bilgileri resmi bir makama söz konusu makamın isteği üzerine veya kendiliğinden gizli olarak aktarabilir. Işaret etmek isteriz ki, bu "meslek sırrı" kavramı öylesine geniştir ki hekim hastasının adını dahi en yakınına açıklamak hakkına sahip olmadığı gibi hastası hakkında mesleki bilgiyi de (bu Bir ara büyük sermaye çevrelerinin ağzına sakız olan bir denklem vardı: "24 + 12 başarı." Birkaç yıl oncesine değin Babıâli'de gazete başlıklarına sık sık yansıyan ve 24 Ocakla 12 Eylül'ü bütünleştiren bu denklemi artık dile getiren yok. Ekonomide Özal yönetiminin başarıya doğru yürüdüğüne inanan hemen hemen kalmadı. 24 Ocak'ı canıgönülden desteklemiş olan büyük sermaye çevrelerinde bile umutsuzluk ağır basıyor. Beşinci yılını dolduran ve altıncı yılını yaşayan 24 Ocak ekonomisi iflas etmiştir, ama bu çöküş sorunlarını da birlikte getiriyor. • önce bir soru yanıtlanmalıdır; 24 ve 12 sayıları, ayrılamayacak biçimde birbirine bağlı mıdır? 24 Ocak ekonomisinin yarattığı fırsatlarla petrol şeyhlerine rahmet okutacak kadar zenginleşen kimi işadamları, Babıâlideki özel kalem müdürleri aracıhğıyla şu fikri yayıyorlar: Herkes oturduğu yerde otursun, Özal yönetlmlne razı olsun, fazla gürültü yapmasın, seslni çıkarmasın!.. Çünkü bu yönetimin sivil alternatlfi yoktur. Taktik etkilidir. Parlamento içi muhalefet, dönem sonuna dek koltuklarını korumak kaygısıyla bu taktiği şirin buluyor; yılgın aydınlarımıza bu yaklaşım yatkın geliyor; TV, muhalefete kapalıdır; emekçi örgütlerinin de eli kolu bağlıdır, ağızları kilitlidir. Ama gün geçtikçe işin rengi değişmektedir. Çünkü Özal ekonomisi çöktükçe, aba altından sopa göstermek taktiği etkisini yitirmekte, geçersizleşmektedir. Ayrıca Türkiye'yi kuşatan dış sorunların askeri yönlerı öylesine ağır ve ciddidir ki, ordunun iç politikaya ılişkın ağırlıkları bir gün önce sırtından atmak istemesi doğaldır. Ancak bu isteğin gerçekleşmesi de sivil ve demokratik bir alternatifin varlığına bağlıdır. özal diyor ki: Bizim alternatlfimiz yoktur! Türk devletinin, ulusunun, halkının zihninden bu düşünceyi silmek gerekiyor. Alternatifi olmayan partiye bakın!.. Yolsuzluklara, rüşvetlere dolanmış, enflasyon canavarına yenik düşmüş, çöküntüye sürüklenmiş. Ne olacak şimdi?.. Ülke ve devleti kendisiyle birlikte çöküntüye mi sürükleyecek? Özal ve "işbitirici" kadrosunun 12 Eylül'le gelen özel ko şulları "gözetilen holdingler ve yakın işadamları" yararına sömürmesi, hükümet yetkilerini kötüye kullanmasıyla eşanlamhdır. Ancak bir noktaya dikkat: Özal yönetimi, 24 Ocak ekonomisiyle özdeşleşmiştir. Özal'ın şu veya bu kombinezonla yönetimden uzaklaştırılması ve Özal'sız 24 Ocak ekonomisinin uygulanması, "24 + 72"formülünün kurnaz savunmacılarına bir fırsat darfa yaratılması demektir ki, sonuçları daha da sakıncalı olabilir. Ülke ve devlet yönetiminde ağırlık taşıyan kişilerin yapacakları doğal görev, 24 Ocak felsefesine karşı mesafe koymak ve Türkiye'de sivil demokratik alternatifin oluşmasına yol açmaktır. Bugün varılan yerde "24 + 12 = başarı" denklemi bozulmuş, bunun yerine bir soru işareti geçmiştir: 24 + 12 = ? Denklemdeki soru işaretinin belirsizliği giderildikçe, Türkiye'nin geleceği aydınlanır. Bir hükümetin çöküntüye dönüşen başarısızlığıyla, devlet yapısı arasında özdeşlik kurmak isteyenlerin yanlışlığı düzeltilebilir. 24 Ocak reçetesinin dışladığı emekçi halkın ve aydınların siyasal hayata katılımı, geleceğimize umutla bakmak olanaklarını yaratmak için zorunludur. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Evlenmeler kolaylaşacaktı? Bir yakımmın evlenme işlemi, Akyazı Yahyalı Evlendirme Memurluğu 'nca yapılabilmesi için, hanımın kayıtlı olduğu Burdur Nüfus Müdürlüğü 'ne 4/2/1985 tarihinde 400 lira cevaplı bir tel çekilerek hanımın nüfus kaydının gonderilmesi istenmiştir. OKURLARDAN Yapılacak evlenmede acil bir durum bulunduğundan, 16 günden beri cevap verilmemesi, evlenen çiftlert zor durumda bırakmıştır. Adnan Kahveci, aylarca önce verdiği bir demecinde, evlenmeleri ve ehliyet almaları kolaylaştırdık. Evlenme memuruna glden çiftler hemen evlenebileceklerdir diyordu. Ne yazık ki, if bitirici hükutnetimizin taşra teşkilatı iş bitirmiyor. Merak ediyoruz, Burdur ilinde Nüfus Müdürlüğü var mıdır, varsa gelen bir telgrafa neden cevap verilmiyor? Eğer bu telgraf cevabı yazılıp postaya verilseydi bugüne kadar yine gelebilirdi. EMİN ORSA VAŞ CUMHURİYET MAH. ADA CAD. NO: 40 AKYAZI Çöp arabası Milas'm Güllük köyü muhtanyım. Köyümüzün en önemli sorunu bir çöp arabamızın olmayışı. Çöpierin toplanmaması yüzünden köyümüz sineklerin istilasına uğruyor. Dileğimiz yöre belediyelerden bir çöp arabasınm köyümüze verilmesi. MUSTAFA TANYERİ /MtLAS ir Saksı Toprak? istanbul, dağınık şehir. Doğa koşullarında azıcık bir değişme, her şeyi altüst ediyor. Çalışanlar işyerlerine ulaşamıyor. Taşıtlar yollarda kalıyor. Belediye otobüsü, minibüs, dolmuş, taksi, özel otodan oluşan İstanbul ulaşım karması arapsaçına dönüyor. Bütün bunlar hemen her doğa olayında yinelenen istanbul gerçekleri, amma benimseyip çözüm getiren yok. Geçen ay İstanbul'da ısı bir gecede on yedi derece birden düşüverince, bilinen gerçekler yinelendi. Geçen yaz tonu yedi bin lira olan sonra 15.000 liraya yükseltilen linyit kömürü, yirmi beş bine el altından satıldı. Hem de kumla karışık. Yetkililer akaryakıta da deniz suyu karıştırıldığını ileri sürdüler. Bu acı gerçekler yaşanırken İstanbul Belediye Başkanı ve istanbul Valisi demeç verip yakıt sıkıntısı yok dediler. Bununla da yetinmeyen istanbul Belediye Başkanhğı: Kötü hava şartları kontrol merkezi adlı bir servis açtıl Bu servis hayatı etkileyen yağışlarda çalışmaları tek elden yürütecekti. Telefon numaraları da açıklandı; 528 28 48, 526 21 00, 520 89 10. Bu numaralardan ikisine telefon edip bilgi istedim. 528li numara, ısının eksi yedi olduğunu söyledi. Adalar'a vapur işliyor mu, diye sordum, bilmiyorum, Denizyolları şehir işletmesinden sorun diye cevapladı. 520 89 10 numara ısının eksi iki olduğunu açıkladı. Hangisi doğruydu, kestlremedim! istanbul, 1950'den sonra yayıldıkça yayıldı. Akla gelen ve gelmeyen yerlerde yeni yerleşim merkezleri yükseldi. Şehrin merkezinden onlarca kllometre ötede, kırlık topraklarda, yetmişer daireli bloklardan oluşan siteler yükselirken ne doğa koşulları, ne ulaşım, ne iklim durumu göz önünde bulunduruldu. Toprak vurguncularının tek amacı var. Bir karış toprağı bile değerlendirip bire bin kazanmak, vurgun vurmak. Yönetimin uygulamaları da onları yüreklendirlyor. Her seçimde kaçak yapılar bağışlanıyor Yeşil alanlar ve yeşil örtüler bir yolunu bulup yerleşime açılıypr. Toprağın yapısının raporu ne diyormuş, kim bakar? İmar ve iskân Bakaniığı sanırım 1978'de Sarıyer Maden Mahallesi'nde toprak durumunu bir uzmana inceletmişti. Rapora göre ora toprakları kayıyordu, yapılaşmaya uygun değildi. Oysa Maden'de yıllardır yüzlerce kaçak yapı yükselmişti. Yapılarda çatlaklar vardı, ama aldıran yoktu. Boğaz sırtları Arap turizmine açılsın gerekçesiyle o kaçak yapılar yakında apartmanlaşabilirdi. Bu bilim gerçeğini o günlerde göruştüğüm bir belediye yetkilisi, "ne yapalım" demişti, "ben de orada ev edindim." Tuzla'dan Silivri'ye bir çizginin iki yanında yüzbinlerce yeni yapı yükselirken, ulaşım durumu hiç mi hiç gözönünde bulundurulmuyor. Oysa UNESCO'nun önerisi ve Federal Almanya Volksvvagen otomobil fabrikasının paraca desteklediği ve bir enstitünün Zeyrek'te yaptırdığı ıncelemenin çok ilginç bir yanı vardı.İncelemeyapıldığı sırada orada oturan insanların çoğuküçük esnaf, ya da gezginci satıcılardı. Zeyrek, projesi gereği onarılıp yenilenecek konutiarda çevrede çalışanlar oturmalıydı. Tekel Genel Müdürlüğü, Merkez Bankası, Cibali Tütün ve Kutu Fabrikaları, Sosyal Sigortalar, Hıfzıssıhha Enstitüsü'nün de. istanbul Belediye Sarayı'nda çalışan insanlar yerleştirilmeliydi. Böylelikle onbinlerce insanın hergün bir çok saatini yollarda yitirmesi önlenlr, istanbul trafiği hafifletilmiş olurdu. Ne var ki günümüz uygulamalarında bu gerçekleri umursayan yok. ŞişliKartal arasında yeni bir otobüs servisi işletiliyor bir süredir. Kartal'da oturup Şişli'de, Şişli'de oturup da Kartal'da çalışanlar için. Boğaz'da yapılaşmayı önleyen yasa, Başbakanın sözleriyle gerektiğinde değiştirilirse, toprak yağması hızlanacak. Örgörünüm; arka alan, etkilenme bölgesi diye bir takım deyimlerle gerçek yüzü gizlenmek istenilen toprak yağması, acımasızlaşacak. istanbul öylesine dağlara taşlara yayıldı ki, geçen ay uzun süren karda Şişli'nin uzantısı Ömektepe'ye kurtlar indi. Savunulur hiçbir yanı olmayan böylesine ilkel bir yapılaşma sonucu dağ taş topraklar öylesine ulaşılmaz değerler kazanıyor ki, bir saksı toprak bile yakında yerleşime açılacak. Abartıyorum sanmayın. Harbiye'de caddeye bir kaç metre yüzü olan aralıkta başlatılmış yapı uzun yıllar yasaklandı. Fakat günün birinde o yana bir gözatınca, iki metrecik genışlikte sekiz apartmanın yerleşime açılıvermiş olduğunu bıraz da şaşırarak gördüm. Oysa bu gibi durumlara hiç şaşmamak gerekirdi. istanbul'da şehircilik adına her şey yapılabitirdi.l Ülkemizin ödeme güvencesi en yüksek çeki yine Çekkart. şimdi 50.000 lira! ÇEKKART'ın provizyonsuz ödeme limiti 30.000 liradan 50.000 liraya yükseltildi. Şimdi, 50.000 liraya kadar her ÇEKKART yaprağı, Pamukbank'ın taahhüdündedir. \ Çekkart AMUKBANK I A.S. PAMUKBANK t A.S. Bu çek karşılıgında lf L>( ILI^İ t\" H } provizyonsuz ödeme limiti Çekkart Oğlumuz DOĞU dunyaya geldi. (24 Şubat) Dost ve akrabalara duyururuz. ŞENAYİHSAN DELEN ŞARLO Philippe Soupault 200 Lira. Çagdaş Yaymlan TürkocaRı Cad. 39/41 Cağaloğlu / Istanbul Y iSltit yalnıı. 7 *>LL: ı/.t 'H. YAtfUZ ÖZOÜN Şube : aAYRETTKfc Hcsap No. 1 0 0 0 2 9 f , Ç«k. Na A» .3.2 4,014 provizyon beklemeden, hemen alabilirsiniz. (50.000 lirayı aşan ÇEKKART yaprakları ise, provizyon alınarak derhal ödenir.) Dr. MASUME ÇÖL Dahiliye Mütehassısı Adres: Yeşilköy, Polatlı Yalı D: 6 Tlf.: 573 91 06 • 34 Y 2718 nolu plakamızı kaybettik . Geçersizdir. REVA KOLL. ŞTf. Hnyrcddin PajOı (/InyollK NlgCTl'dan. 16 yy Değerii ÇEKKART sahipleri! Cebinizdeki ÇEKKART defterinin her yaprağı şimdi 50.000 liraya kadar anında paradır. Provizyon gerektirmez. (50.000 lirayı aşan ÇEKKART yaprakları ise, provizyon alınarak derhal ödenir.) ÇEKKART: para gibi kullanılan çek. paradan avantajlı çek! ÇEKKART, kullananlaragüvenlik, kazanç ve itibar... işyerlerine yeni müşteriler, zengin bir alışveriş ortamı sağlar. ÇEKKART'ın provizyonsuz ödeme limiti şimdi 50.000 lira! Ülkemizin "ödeme güvencesi en yüksek" çeki ÇEKKART'ın şimdi daha da geniş imkânlarından siz de yararlanın. Siz de ÇEKKART imzalayın! ÎNŞAAT MUHENDİSİ ALINACAKTm Asgari 5 yıl müteahhit mühendisi olarak şantiye şefliği veya saha mühendisliği yapmış tngilizce bilen Suudi Arabistan'da çalışacak mühendis alınacaktır. Müracaat: AKAN MÜHENDİSLİK Polat Celilağa lş Hanı Kat: 8 Mecidiyeköy İstanbul 172 48 70 172 48 71 172 48 72 Değerli işyeri sahipleri! 50.000 liraya kadar her ÇEKKART yaprağı Pamukbank'ın taahhüdündedir. Karşılığını Pamukbank veznelerinden VEFATLAR İÇİN Yurt içi ve yurı dışı ceııa/e nakledılır. Ccna/c ilaçlama, malzcme, labııi, büiün ı^lcınler hassasiyet ve süratle yapılır. VEFAT VE TEŞEKKÜR TÜRKER HASEKİ 27.2.1985 tarihinde Edirne'de vefat etmiştir. Acımızı paylaşan tüm akraba, dost ve kuruluşlara teşekkür ederiz. EŞİ ve ÇOCUKLARI Çekkart 0 Pamukbank ödeme güvencesi en yüksek çek! Tel: 147 20 06 140 68 86 lşlcttncı.lc ayrıca 18 ambulans mevcuıliir C'enaze ılanlanndan hiznıcl bedeli .ılııııııa/, iicı günlerinizi payla^ıı, gumın hcı saalınde cmrınudeyız. İS1AM CKNAZK İŞLERİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle