16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 27 ARALIK 1985 İnönü, laiklikten ödün vermeye karşıydı Inönü'nün insanlara "stratejik sorular yönelterek" kafasının içindekileri ve psikolojisini aniamaya çahştığıru belirtiyor Şeref Bakşık. Bu arada gözlcm gücünden de maksimal ölçüde yararlandığını ve insan davranışlanndaki ayrıntılara önem verdiğini kaydediyor. Bakşık'la söyleşimizi surdürüyonız. Parti içindeki istihbaratı nasıldı? BAKŞIK Varacağı önemli kararlann doğruluk, hakhlık yönünu araştınrken, etraflı istihbarat yapardı. Örneğjn parti içi bir buhranda bazı ileri gelenlerin partiden atılmak üzere disiplin kuruluna verilmeleri aşamasında İnönü, böyle bir karann doğru olup olmayacağını araştınyordu. Başbaşa görüşürken bana şu soruyu yöneltmişti: "Bunları ihraç etmekle haksız bir iş yapmış olur muyuz?" Bunu bana sormasında paşamızın bir özel nedeni vardı. Ve bunun için beni secmişti. Çünkü bilirdi ki, "paniden ihraç etmek" düşttncesine pani içinde en gecikerek, en zor geİebilecek olan birkaç insandan biri de bendim. Böyle kontrollerde lnönu soru sorabileceği kişileri, o ihraç karanna zorlukla geİebilecek tipleri seçerdi. Beni de olasılıkla bu arada seçmişti. Ve sanınm başkalarına da sormuştur, ama onlardan da seçtiği, herhalde benim gibi böyle kararlara pek zor geİebilecek kişilerdi. Sayın Bakşık, bildigim kadanyla tnönii yanm adamhğı tehlikeli sayardı... BAKŞIK Evet, yarım adamhğı tehlike sayardı. "Bin yanm, bir tam adam değildir" sözü onundur. Her şeyi yanm öğrenmiş, tümü bilmeyen, kültürsüz kişilerin, devlet başına gelmelerini, o toplumlar için felâket sayardı. Sürekli okurdu. Bildiğini iyi bilirdi. Buna rağmen biliyor görunmekten özenle sakınırdı. Yeni öğreniyormuş gibi hiçbir şeyi uzmanına sormaktan çekinmezdi. Ve bunu komplekssiz, rahat biçimde yapardı. Deneyime önem vermemeyi kusur sayardı. Bir gün partinin pek yüksek yerlerine gelmiş bir arkadaşımız için şunu söylemişti: " O kırk yaşında ber tecriibeden geçtigini düşünüyor. Ben ise 80 yasıma geldim. ber gün bir şey öğreniyorum." Devletin başına kültürsüz, yanm bilgili kişilerin geçmesini toplum için felaket sayardı Şeref Bakşık anlatıyor: F İnönü'nün ordu ve politikaya bakışı Hikmet Çeünkaya MJaiklik konusunda ödün vermekten yana değildi İnönü. "Biz bir ödün verirsek bu bir yarış halinde tırmamr gider. Hiç ödün vermezsek pnlarınki de aşağılarda kalır. Ülkeyi bir büyük tehlikeden uzak tutmuş oluruz." M.nönü, "Bin yanm, bir tam adam değildir" derdi. Her şeyi yanm öğrenmiş kültürsüz kişilerin devlet başına gelmelerini toplum için felâket sayardı. Sürekli okur, uzmanlara danışırdı. Deneyime önem vermemeyi kusur sayardı. M.srail 1967'de Mısır'a saldırdığı zaman yaptığı konuşmada, SSCB ve ABD adlarını gelişigüzel kullanmasını İnönü şöyle açıklamıştı: Bu iki devletten birinin diğerine üstünlüğünü kabul etmekte özel dikkatim varmış intibaım vermek istemiyorum. Gelişigüzel kullandığımı zannettirmek için bazen birini, bazen diğerini önde kullanıyorum. olduğum görev.""Aydın adam, işini ciddiye alan adamdır" sözünün somut örneği idi. Karalamayı, hele bu bayağı silahı aile yaşamında kullanmaya katlanamazdı. Bir gün Sayın Suleyman Demirel'in sayın eşi hanımefendisi için bir CHP milletvekilinin haksız karalamasını gazetede okuduğu zaman nasıl ofkelendiğini, pek çok kişinin önünde bu duygulannı nasıl dile getirdiğini, "Bunu nasıl yapar?" diye çıkışını anımsanm. Fevzi Çaknuk ve Atatürk'le olan uyuşmazlığı konusuna hiç değindi mi? BAKŞIK Fevzi Çakmak'ın Inönü'ye gücenmesi nedenini öğrenmek istemiştim. "Orduyu yenileştirmek gerekiyordu. Buna ayak uyduranuyordu Fevzi Çakmak. Ernekliye ayırdık. Hazmedemedi. Oysa çok daha önemli sivil gorevler teklif edilmişti kendisine" yanıtııu vermişti. tnönü'ye 1938'de başbakanlıktan aynlmasına yol açan Atatürk'le uyuşmazlığının niteliğini sormuştum. Son çatışmanın olayını öğrenmek istiyordum. "Paşam, bu konuda pek çok şey söylendi, yazıldı. Bir şeyler biIiyoruz, ama noksan olabilir, yalnış olabilir. Bu uvuşmazlık Atatürk ile lnönu arasında oldu. Biri Anıtkabir'de yatıyor. ötekisi zatıaliniz. Bir sakınca yoksa uyuşmazlığın temel nedenini, temel olayını öğrenebilir miyim?" sorusunu yöneltmiştim Sayın Paşamıza. K\.aralamayı kullanmaya, hele aile yaşamında POLİTİKADA BİR DÖS'EM Inonü Cumhuriyel dönemine bir "ekot" getiren politikacıydı. Türkiye'nin birçok ünlü politikacısı onun yantnda yeti$ti. Fotoğrafta JUrhan Feyzioğlu, tsmet tnönü, Bütent Ecevit ve Ekrem Alican. " O kişi>e demiştim ki, ben Atatürk'le büyük devlet görevkri için uzun süreli arkadaşlık yaplım. Ve bu pek çetin ve pek uzun süre içinde ben, Atatürk'le bin kez kavga ettim. Sen bana birini soruyorsun!" tnönü'nün yanıtı beni etkilemişti. Ve ondan sonraki politik yaşamımda sert çatışmalara hazırlıklı olmak ve daha sabırlı, daha hoşgörülü davranmak gereğini öğretmişti bana. Onun için, zaman zaman siyaset yaşamımda karşılaştığım sıkıcı tartışmalarda ve görüş aynlıklarında kendi kendime "Bin kavgadan biri işte canım!.. Sık dişini!" diyerek kendimi yatıştırmaya çalışırım. "Atatürk'le fnönü bundan kurtulamayınca, bizlere de elbette ve öncelikle bunlar olacak" diye düşünürüm. Yıl 1967 idi sanınm. Israil, Mısır'a saldırmış, kısa süreli bir savaşta büyük bir darbe indirmişti, Mısır'a. Doğal olarak bölge nazik bir bölge, o zamanın koşulları içinde Israil ile Mısır savaşı, iki süper devleti bu bölgede sıcak bir savaşa sürükleyebilme olasıIığını yaşıyordu. Bu gergin uluslararası durumda înönü, CHP BMM grubunda bir konuşma yapmıştı. Savaşı ve bunun iki süper devlet ilişkilerinde yapabileceği etkiyi değerlendiriyordu bu konuşmasında Sayın İnönü. Kısa bir konuşma idi, basın bekliyordu. Ben de konuşmasını yazılı metne dökmüştüm. Son bir gözden geçirme söz konusu idi. İnönü kürsüden inmişti, yerine oturmuştu. "Konuşmayı gözden geçirdin mi?" diye sordu. Ben evet yanıtını verince, "Sana ters gelen bir şey var m ı ? " sorusunu ekledi. "Paşam guzel bir konuşma, sadece bir nokta dikkatimi çekti. Sözlerinizde iki dev ülkenin ilişkilerine değinirken, bazen Birleşik Amerika'yı, bazen de Sovyetler Birliği'ni one ahyorsunuz. Bu iki devletin konuşmanızdaki kullanma sırasında bir istikrarsızlık var gibi geldi bana. Müttefiklik esas ise ABD'yi, komşuluk esas ise Sovyetler Birliği'ni hep önde kullanmanız uygun olabilir mi? Ya da bir başka ölçü temel ise ona göre birini, ama onu hep kullanmak lazım diye düşünülebilir m i ? " dedim. Sayın tnönü'nün yanıtı şöyle olmuştu: "Bu iki devletten birinin diğerine üstünluğunü kabul etmekte özel dikkatim varmış intibaım vermek istemiyorum. Ve gelişigüzel kullandığımı zannettirmek için bazen birini, bazen ötekisini önde kullanıyorum." Bu yanıt bana göre iki şey anlatıyordu: Birincisi, lnönü'nün iki süper devlete karşı Türkiye'nin ilişkilerinde koyduğu eşit mesafedeki dikkat. İkincisi, "geb'şiguzelliği planlama"daki özen. Çünkü her iki devletin dı katlanamazdı. Demirel'in eşi için bir CHP milletvekilinin karalama sözlerini gazetede okuduğu zaman nasıl ofkelendiğini hâlâ hatırlanm. şişleri bakanhğj Türkiye Masası uzmanları, bu gelişigüzelliğin herhalde o zaman altını çizmişlerdir ve önemli bir stratejik sonuç çıkarmışlardır. Yanıttan çıkarabileceğimiz uçüncü değerlendirme, uluslararası ilişkilerde kullanılan yalın dildeki güzellik. İnönü'nün belli ilkeleri var mıydı? RANDEVULARINA SADIKTI înönü randevulanna saatinde gelmeye özen gösterirdL 196Tde inönü ve Erim bir yürüyüste. lenmiştir. Oysa lnönü'nün aile yaşamı tam bir sade ve içten din inanışı ile doludur. Yatak odasında "Allah'ın dediği olur" sözü vardır, ama bunun resmini çekemezsiniz. Zaten yatak odasına girilmez. Hastalığında buraya girebilen sınırlı insanlar görebilmiştir o tabloyu. Meşruiyetçi idi. Milli mücadelede düzenli bir ordu kurulmadan önce çetelerin halka nasıl zulmettiğini anlatır, "Muhakemesiz adam asarlardı" derdi. Sonra bunlara son verme zamanj gelmişti. "Emrettim, muhakemesiz adam asanı astırırım" dedim. Ama alışkanhklan birden kesmek mumkün olmuyor. Yanımdaki odada muhakeme olmuş gibi tutanaklar yaparlar, ama yine de muhakemesiz adam astılar bir süre. Dişimizi sıktık, zamanı geldi, muhakemesiz adamı cezalandıranlann icabına baktık ve muhakemesiz cezaJandırma dönemi son buldu" diye anlatmıştı. tnönü için son sözünüz... BAKŞIK Bugün lnönü'nün büyüklüğü ortadadır. Ataturk ile birlikte Anıtkabir'de yatıyor. Bu boşuna mı? Ama bana gore lnönu genelde sanıldığmdan da büyuktür. Ve lnönu daha iyi araştırılmah, daha iyi anlaşılmalı, daha iyi anlatılmalıdır. Bu yoldan Türkiye pek az yanlış yapan bir toplum yapılabilir. Onun için bence tnönü Vakfı'na toplumca sahip çıkmahyız. İnönü, yalın, gösterijsiz bir kişiliğe sahipti. Kendisini anlatsın, anlaşılsın diye çaba göstersin, böyle hevesler geçmezdi ondan. Içine gömulürdü, o derin sessizliği içinde, kendisini anlayamayanları, hatta insafsız iftiralar yöneltenleri bile hoşgörü ile anlayışla karşılardı. Bu yıldönumünde engin, saygı ve sevgi ile anıyorum Inönü'yu... ı Laiklikten ödün vermek yanlısı değildi BAKŞIK Belli ilkeleri vardı. Hele ana ilkelerde ödün nedir bilmezdi. Laiklik bir tanesi idi. Din siyasete araç yapıldığında, bu yuzden nasıl koca bir devletin yıkıldığını gozleriyle görmüştü. Bu konuda dikkatliydi, canını sıkan bir şey oldu mu kuplere binerdi. En ufak bir ödüne katlanmazdı. Ve tavsiye edene öfkelenirdi. Ve çok kez sırtını o kişiye donerek, başını çevirerek tepki gösterirdi. Böyle davranmasına yol açan gerekçeyi de bir gün şöyle anlatmıştı: "Biz bir birim ödün versek, karşımızdakiler iki ödün verirler. Bizgeride kalmış sayılırız o zaman. Ne yapacağız? Bu kez biz üç birim ödün vererek açığı kapamaya çalışacağız. Karşımızdakiler sorumsuz oldukları için, bu kez beş ödün, altı ödün verecekler. Biz yine geride kalacağız. Hep geride kalacağız. Bu yans bir tırmanma ile surup gidecek. Ve mümkün değil onlara yetişmek, çünkü sorumsuzdurlar karşımızdakiler, hazudular ödün vermeye. lyisi mi, biz hiç ödun verme\iz, onların ödünleri de birde, ikide kalır böylece. Hiç değilse ulkeyi bir büyuk tehlikeden olabildiğince uzak tutmuş oluruz." lşte bu hayranlık uyandırıcı ödünsüz tavrı nedeniyle Inönü'ye bir "dinsiz a d a m " damgası vunılmak istenmiştir siyasal karşıtlannca. Ve bu sürekli biçimde insafsızca iş Buluşmalara tam saatinde gelirdi Gerçekçi idi. Bir toplantıya zamanında katılmayı, buluşma yerine gecikmeksizin gelmeyi uygarlık gereği sayardı. Karşısındakine saygı duymanın gereği kabul ederdi. Onun için saatini hiç şaşırmazdı. Buna rağmen etrafın aynı özeni göstermemesini "toplum b u " diyerek kabul ederdi. Turk halkınm özelliklerini iyi tarumıştı. Durumu kabullenirdi. Bir sözünü anımsanm: "Türk insanını rauharebeye sevkedersin, canını tereddfitsüz verir. Ama berkes iiç günde bir, birer kova su çekecek şu kuyudan dersin, yaptıramazsın" derdi. Bir gün anılarını yazma isteğini açığa vurmuştu. "Anüanmı yazmadan göç edersem, eksik bir iş yaptıgım duygusunu taşıyonım" demişti. Ve ekledi, "lşte bunun için de parti eenel başkanbğından aynlmak istiyorum." "Ikisi birden yapılamaz mı Paşam?" dediğimde, "Olmaz, anı yazmak işi ayn bir iş. Daha geniş araşünna yapmayı ve belge gözden geçirmeyi ister" demişti. Ciddiyet, görev adamhğı, yüksek sorumluluk, en büyük özelliği idi. Sormuştum, "Yaşamınızm en önemli görevi hangisi?" Yanıtı şöyle olmuştu: "Şo aoda yapmakta İ967'de İnönü'den bir dış politika konuşması tnönü çok partili demokrasimizde bir ekol, bir başka de>işle okul mu>du? Siz bu konuda ne diyorsunuz? BAKŞIK Özetçesini söyleyeyim, İsmet İnönü buyük bir okuldu, o okuldan geçebilmek. bir büyük şanstı. O okuldan geçerek az yararlananlar oldu, çok yararlananlar oldu. Herkes alıcısının kapasitesine göre alabildi. Aslında karum şudur ki, tnönü için pek az şey yazılmıştır. Iyice, derinliğine incelenmelidir İsmet Paşa. Kitaplar, kitaplar yazılmalı onun için... Işte o zaman Inönu'den öğrenebileceklerimizartar. Toplumca yapabiIeceğimiz yanhşlarımız azalır. İnönü ile geçen bir başka anım da vardır. Bunu sık sık anımsarım. Hatta bir gün Mustafa Ekmekçi'ye anlatmıştım, kısmen de olsa yazmıştı. İki açıdan önemli olan bir anı idi. Atatürk'le bin kavgadan biri Bana verdiği yanıtı hiç unutmam. Demişti ki: "Aynı soruyu bir başkası bir başka zaman bana sormuştu. Ona bir yanıt vermiştim. O yanıtı sana tekrarlasam olmaz m ı ? " Ben de "Takdir sizin Paşam, dikkatle dinliyorum" deyince, açıklamısını sürdürmüştü: BtTTt Iran Başbakanı Musavi: Tıcaret ticarettir! (Baştarafi 1. Sayfada) iyi karşılanmıyor. Bu noktada şunu sorayım: Ocak ayında Türkiye've yaptıgınız ziyaretten sonra Iran pelrolünü ve doğal gazını taşıyacak petrol boru hattı, doğal gaz hattının Türkiye'de kurulması konusunda anlaşmaya vanlmıştı. Bir yıldır bu konuda hiçbir Uerleme niçin olmadı? Sovyetler Birliği'nin bunda rolü olabilir mi? MUSAVİ Müşterek bir konsorsiyum kurulması üzerinde durulmuştu. Son bir hafta içinde petrol bakanımız Agazade, konsorsiyuma katılacak Iran tarafının hazır olduğunu bildirdi. İran tarafı hazır. Türk tarafı hazır ise müşterek konsorsiyum oluşabilir. Hem petrol boru hattı, bem doğal gaz hattı. fkisi de mi? MUSAVt (Türkçe olarak) Her ikisi. Türkiye ile tran arasında ekonomik iliskilerde bazı zorluklar olduğu ve bunun siyasal nedenlerden kaynaklandığı, Türk basınında yer aldı. İran'm, Türkiye'deki bazı uygulamalardan rahatsızlık duyduğu ileri süriildu. Bu doğnı mu? MUSAVİ Siyasi ve iktisadi konular birbirinden ayrı değildir. Türkiye ile tran arasındaki büyük ticaret hacmi göz önune alınırsa, bazı müşküller çıkabilir. Bu da Türkiye ile fran arasında dostane anlayış ile giderilebilir. Demek oluyor ki sonınlar var. MUSAVt Hayır önemli sorunlar yok. îki ülke arasında üç milyar dolarlık ticaret hacmi bulunuyor. Tabii ki zorluklar olabilir. Dostane bir atmosfer içinde çözulebilir. Türkiye'deki bazı yayın organlan (bazıyı özellikle vurgulayarak) bu zorlukları abartıp sorun haline getiriyorlar. Madem ki ekonomik ve siyasi konular birbirine bağlıdır, o halde Türkiye'nin Israil ile yakınlaşması tran'ın Türkiye've Uişkin tutumunu etkiler mi? Son zamanlarda tsrail yetkiiiieri, Başbakan Şimon Peres ve Dışişleri Bakanı İzak Şamir, Türkiögrenci kimligimi kaybettim. Hukumsüzdür. AHMET KtBAR ye ile yakın ilişki istedikleri > olunda demecler verdiler. Türk Başbakanı ve Dışişleri Bakanı da \ew York'ta BM Genel Kurulu'nda İsarilli meslektaşlanyla görüşmeye hanriarujorlardı. tsrail. Tunus'ta FKÖ karargâhına baskın yapınca bu göriişmeler iptal edildi. Ama Türklsrail yakınlaşması > önünde girişimler var. Bunlar. Türkİran ilişkilerine etkide bulunuyor mu? Yani tran. eğer Irak. tran, Türkiye'nin petrol ihtiyacını karşılayabilirse, Türkiye'nin tranIrak savaşına ilişkin politikasında bir değişiklik olasılığı görmüyor mu? MUSAVt Türkiye ile ilişkilerimiz karşıhkhdır. Karşıhklı ticare ilişkilerimiz var ve bunlar denktir. Yalnız bilinen bir şey var. Başbakan Özal, tran'dan sabit fiyatlarla petrol alımından yana değil. Petrol fiyatlarının düştüğüne bakarak daha ovnak bir fiyat saptaması yapüsın isti>or. MUSAVt Sayın Özal'la bu konuda görüşmeier yapacağız ve kendi koşullanmızı bildireceğiz. Umut ediyorum ki bir sonuca varacağız. Türkiye'nin kendi göruşü var, bizim de kendi göriişümüz var. Kendi yaklaşımımız Sayın Özal'a sunacağız. Söz ettiğiniz konu Türkiye'den bize resmen bildirilmiş değil. Yani petrol konusunda bir vaatte bulunmuyor musunuz Türkiye'ye? MUSAVt Ticaret, ticarettir. Ticari meseleleri görüşeceğiz. Evren: Kötü alışkanlıktan Atina'ya en sert uyarı Cumhurbaskanı Evren, Adana'da Valiliğj ziyareti sırasında da Valilik makamına çıktığı sırada, diğer gazetecileri dışarı çıkardıktan sonra, Cumhuriyet muhabirini yanına çağırarak gazetede yer alan bir haberle ilgili sorular sordu. Cumhurbaşkanı Evren'le Cumhuriyet muhabiri arasında şu konuşma geçti: EVRENSen Ankara'dansın. Tam adamını buldum. Çankaya Köşkü'nde bana verilen ekonomik brifinge sen de katıldın mı? Beraber miydik orada? Ha>ır. Ben katılmadım. EVRENHayır katılmışsın. Berabermişiz gibi yazmışsm. Hayır, ben yazmadım. O haberiere ben bakraıvorum. EVRENHep boylesiniz. O zaman onu düzeltin. Orda benim hiç soru sormadığımı söylemişsiniz, ben soru sordum. Başbakan özal, önceki gün TBMM'de gazetecilerin brifing ile ilgili sorusu üzerine, "Sayın Cumhurbaşkanı, yalnızca dinlemiş soru sormamış. Bu (ur brifingler her zaman olur" demişti. (Baştarafi 1. Sayfada) Bakam Sfrio'nun da ertesi günü verdiği ve birbirini tamamlar mahiyetteki demecler, gerek muhteva g t n k w»w»lant« ha^ımnntnn OgİBç gonilmektedir. En yetkfli Yunan agızian, suur böigderinde ülke çaptnda savunma ststemi kuralacağuıdan, bu yeni sistemin Ege'nin hassas bölgeterinde berbangi bir tehdidi bertaraf etmekte etkin rol oynayacağından. Türk sahillerinin karşısında kuzeyden güneye teşekkül ettirilen bu savunma sisterrunin 600 bin Yunanlıyı kapsadığından söz etmektedirler. Yetkili ağızlann açıklamalan bununla da kalraamakta, bu konulann sahillerimize üç mil mesafedeki Sakız Adası'nda kuvvet komutanlannın da katıldığı toplantılarda ele alınarak bazı kararlara varıldığı, bu toplantılann askeri ve sivil bakımdan önem taşıdığı, askeri bakımdan hazırtıklı olmanın gerekli olduğu belirtilmekte, yeni bir sivil savunma dairesi kurmak üzere program hazırlanacagı ifade edilmektedir. Bütün bu kışkırtıcı ve sakin havayı kanştmcı faaliyetler yapıljrken. Yunan halkının banşseverliği, bütün milletlerle ve özellikle komşulan ile dost olmak arzusu içinde bulunduğunun belirtilmesi de ihmal edilmemekledir." YUNAN HALKLNA ÇİÇEK Sözcü, daha sonra, Yunan halkının Türk halkı ile dostane ilişkiler içinde bulunmak istediğini belirterek, bu düzenlemelerin Yunan halkına "rağmen" yapıldığını ima etti. Ankara'nm açıklamasında, Yunan halkı ile Yunan hükümeti arasında belirgin bir ayrım gozetildiği ve her iki kesime farklı mesajlar gönderildiği dikkat çekti. Bu çerçevede Yunan halkına "dostluk", hükümete ise " u y a n " mesajları verildi. NEDEN tHTtYAÇ DUYULDU? Açıklamasında, "Yunan hükümetinin giriştiği askeri tertiplere iki müttefik arasında neden ihtiyaç duyulduğu sualinin cevabı henüz verilmiş değildir" diyen Eralp, silahlı kuvvetlere ilave olarak şimdi de sivil halkın da Türkiye'ye karşı gereksiz askeri tedbirler içine çekilmek istendiğini belirtti ve şöyle devam etti: "Yunan hükümet yetkililerinin yaptıklan yeni açıklamalann bu konularda Yunanistan hükümeünin gerçek düşünce ve niyetlerini şupheye mahal bırakmayacak şekilde orta>a koyduğu da görülmektedir. Yunanistan'ın uygulamaya koyduğu yeni savunma doktrini dogrultusunda Atina'nın şimdi birtakım adımlar atmakta kararlı olduğu anlaşılmaktadır. Böylece, Yunanistan bütün dostluk çagnlanmıza yeni askerisiyasi ledbirlerle cevap vermeyi tercih etmektedir. flalbuki Ege sahillerindeki Türkler, Doğu Ege adalannda yaşayan Yunanlı komşulanna dostluk kollannı açmakta ve onlan Türk misafirperveriiğine has duygularla karşılamaktadırlar. Türk hükümeti de aynı istikamette harekede her fırsatta dostluk çagrılanru yinelemektedir. Buna rağmen Yunan hükümeti yetkililerinin, adalarda yaşayan barışsever Yunan balkını bir korku psikozu içine sokmaya çalışan faaliyetlerinin ardında yatan amacın ne olduğunu bizim kadar herhalde Yunan halkı da merak etmektedir. Komşu ve müttefik bir ülkeyi sözde tehlike ve tertiplere başvunnak için zemin ve kamuoyu hazırlamaya çalışmak yerine Ege Denizi'ni gerçek dostluk ve işbirliği alanı haline dönüştünnek, aklıselimin icabıdır. Yunanlılann aldıklan askeri ve siyasi tedbirier, hükümetiraizce dikkatle izienmektedir. Hükümetimiz, Ege'de tahriklere kapılmamak ve fakat emrivakilere de müsaade elmemek yoîundaki politikasını karaıiılıkla sürdürmektedir." MUSAVİ Biz Siyonizme ve tsrail'e karşıyız. tlişkide olduğumuz tslam ülkelerinin Israil ile ilişkisi olursa, tabiatıyla bizim bu ülkelerle Uişkimizi etkiler. Biz, Türkiye'nin de tslam ülkelerinin yanmda lsrail'e karşı olmasını, tsrail'in yanında olmamasını istiyoruz. İsrail, bizce bir kanser tümörüdür. Türkiye'nin Israil ile ib'şkisi Müslümanların gözünde, Türkiye'nin haysiyetini lekeler. Peki, tran Türkiye'nin tranIrak savaşına ilişkin tutumunu tatminkâr buluyor mu, tatmin oluyor mu? MUSAVİ (Gülerek) Türkiye'nin hakkı gözetmesini istiyoruz. Ve biz, bu savaşta kendimizi hakh buluyoruz. tran'ın gözünde savaşa ilişkin olarak Türkiye şimdiye kadar ne yapıyor, nerede dunıyor? MUSAVt Türkiye ile dostane ilişkilerimiz var. Gorüş aynlıklarımızı ise müzakere ediyoruz. (Mir Hüseyin Musavi yanıtının burasında bir süre durakIadıktan sonra şunları ekledi). Türkiye ile ilişküerimizi bir sureç olarak görüyorum. Söyleyeceklerimiz var. Ve dinleyecekİerimiz var. Bu söyleme ve dinleme süreci içinde sanıyorum ki, ileri gidiyoruz, bir noktada kalmıyoruz. Yani iliskilerde bir bunalım durumu yok. MUSAVt Türkiye ile mi? Hayır, hayır. Geçen hafta Özal'ın danışmanı buradaydı. Gayet dostane görüşmeier yaptık. Geçen hafta Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Taba Yasin Ramazan, bir grup Türk eazetecisi önünde Türkiye'nin Iran'dan petrol almasının gerekmedigini söyledi. MUSAVÎ Her ulke istediği yerden petrol almakta serbesttir. Dışişleri açıkladı: Türk denizciler için Paris Memorandumu inceleniyor ASKARA, (Cumhurijeı Bürosu) AET ülkeierinin kendi aralarmda imzaladıklan bir anlaşma nedeniyîe Türk gemileri içtn Avrupa iimanlarında tutuklaama lehlikesınin başgösterdiği yoîundaki yayınîitnr üzerine Dışişleri Bakanlığj dün bi>açıklama yaparak, konunun "iocekndiğini" bildirdi. Dişişleri Bakanlığı SözcüsU Yalım Eralp, konuyla ilgili açîklamasında, Dışişleri Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Başbakanlık Deniz İşierı Dairesi Başkanlığı ^kiülerinin bir araya gelerek bu konudaki geiişmeleri çeşitli yönleriyJe uıceiedikleriai biidirdi. AET ülkeleri ile birlikte Isveç ve Norveç'in de katıldıklan ve gemifcrin uğradıklari limanlarda alacaklan önfcuıJeri kar^yan "Ptuis MMBOnuı<Jumu"nun önömüzdeki yıldan idbaren "katr* bir şekilde uyguiamaya konacağuuo açıklamnas: uzerıne, konu Ankara'da da ilgili bakantıklar tarahodan değeriendiriimeye atındı. Paris Memorandumu, denizctliğe Uişkin yedi ulusiararası sözjeşmenin (am aniamıyîa uygulanmasını öngörüyor. Dışişterî Sözcüsu Yalım Eralp, dün gazeteciJere, Tiirkiye'nin bu yedi sözleşmeden 6'sıru imzaiadığiBi, bunlardan henöz ikisine taraf olduğunu, imzalamadiğı tek sözleşme olan "gemi adamiannın egttint, yeiattk ve vardrya tatma esasJanna" ilişkin sözteşmenin de "incelenmekte" oJdugunu bildirdi. Sözcü, Türkiye'nin bu sözleşmeyi imzaiayıp imzalamayacağj yoîundaki bir soru üzerine, "Idcrieniyor" demekle yetindi. Paris Memorandumu "na esas öiuşturan sözleşmeierin katı bir şekilde ayguianması halinde, Türk gemiierinin uğradıklan Avrupa liman (Baştarafi 1. Sayfada) kopterle Seyhan Nehri üzerindeki Çatalan Barajı ve Hidroelektirik Santralı'na giderek DSİ Genel Müdürü Ata Erol'dan bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Evren, kötu alışkanlıklarla ilgili olarak, "Ben bir sene evvel sigarayı bıraktım. Bütiin vatandaşlanmı da sigarayı bırakma seferberligine davet ediyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Evren daha sonra, "Cehaleti yenmek zorundayız. Eğer bu cehaleti yenmezsek, cehaleti yenmiş olan ülkelerin boyunduruğu altından kurtulamayız. Yavrularınızı kız erkek aynmı yapmadan, hepsini okutmanızı istiyorum. Çocuklarınızı okutun ve sizden daha iyi eğitim görrnelerini saglayın. Peygamberiraiz bir hadisinde ne diyor, kimki ku çocuğu olursa onlarmda guçlokle karşılaşıp karşıiaşları canlı canlı mezara gomer. mayacaklan sorulduğunda da sözcü, ona hakâret eder, erkek çocuğu "Dediğiniz gibi bir durura ortaya çıkarsa, bu valnızca Türkiye açısiBdaa ona tercib ederse Allahü Taala degil, birçok ölke »çısından geçerli o kimseyi cennete kabul etmez" otacaktir. Öraek vernıek eerekirse, ifadesini kullandı. gemi adaalsnna ilişkin sdzte^mtyt Cumhurbaşkanı Evren, öğle bııgune kBâar ystinaea Paris Menıorandumu'na katımış ulkeler taraf oi yemeğini Karayollannda yedikmuşiartbr, D^er ülkd^rin oiuijturda ten sonra helikopterle Seyhan Nehri uzerindeki Çatalan Baragu çoğmyuk hentu bu sozifşmeye t«jı ve Hidroelektrik Santralı'na raf degffler" karşıhğını serdi. gitti, burada santralla ilgili bilgi Öte yandan Uzakyol Gemi Kaptanlan Derneği Gene! Sekreteri Nec aldı. Yapımırun gecikmesi nedeniyle basında sık sık eleştirilen ve sıettin Akten, "Paris Memoranda»B"nun başiı başına bir ulusiararası 10 milyar liraya varan yolsuzluksözleşme oimadılını, butün ülkeleri lar meydana geldiği iddialarına değil, sözleşme>e taraf olan Î4 Avyer verilen barajın yapımı konurupa ülkesini kapsadıgını bildirerek. sunda verdiği brifingte Genel "Bu menıoranduma katıhp katılmaMüdür Ata Erol'un konuşmasıma, Tıirki>e'nio eJinde defBdir" denın önemli bolümünü ihale ve di. Akten, memorandumun 8. bölflmünde yer aJan 8 J maddesirıe göre, para konusuna ayırarak savoınması dikkatleri çekti. bir başka ülkenin memoranduma kauimasının. ancak mernoraaduma laDaha sonra Adana'ya donen raf olan üSkelerin ruasjyla mumkün Cumhurbaşkanı Evren, burada oiduğunu batıriattı. Necmettin AJcda hayırsevçr bir yurttaş tarafınten, Dışişleri Bakanlığı Sözciısu dan arsası bağışlanan 21 derslikli Eralp'ın açıkladığı gibi, Paris Memoilkokulun temel atma törenine randumu içinde yer aîan 7 uluslararaa sözleşmeden 6*sma Tttrkiye'nin imza aunadıgım da öne sürcrek, "Türkiye, ssdece iki södeşmeye laraflır. 4 sözleşmenrn konfcranslana* is« gözlemci sıfatıyla Uatılmıştır. Gemi adamian ile ilgili sozleşoieye ise hiç kauImaBUşlır" dedi. katıldı, bir kız ve erkek ortaokul öğrencisine temel attırdı. Cumhurbaşkanı Evren, törende okul yapımı için vatandaşın katkısını beklediklerini söyledi. Adana Orduevi'nde verilen akşam yemeğine katılan Cumhurbaşkanı Evren, bugun sabah O8.3O'da Adana'dan aynlarak K. Maraş'a geçerek bir konuşma yapacak. Daha sonra vali ve beîediye başkanını ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı Evren, Merzelet Barajı ile Afşin Elbistan Termik Santrah'nı dolaşacak ve geceyi Afşin'de geçirecek. Askeri savcı, , Saraç için beraat istedi lstanbul Haber Servisi lstanbul 1 Numarah Sıkıyönetim Mahkemesi'nde MGK'nin icraatını küçuk düşürmek savıyla yargılanan eski SODEP Genel Başkan Yardımcısı Muzaffer Saraç hakkında askeri savcı, beraat karan istedi. Geçen oturum avukatlar Turgut Kazan ve Rasirn Ekşi tarafından bildirilen askeri mahkemelerin görevlerine devam edemeyecekleri konusundaki istem ise mahkemece kabul edilmedi. Esas hakkında görüşünü bildiren askeri savcı, Muzaffer Saraç'ın 15 Aralık 1984 günü Kartal'da yaptığı konuşmanın eleştiri düzeyinde kaldığını açıklayarak beraat kararı verilmesini istedi. Duruşma, karar için 23 Ocak 1986 tarihine ertelendi. Bu arada, Dışişleri Bakanlığı'nm "incelediği" Paris Memorandumu, Akten ve Ankara Universitesi Hukuk Fakuhesi öğretim üyeierinden Doç. Dr. Aydogan Özjn»n tarafından Türkçeye çevrilerek Ingilizce metni ile birlikte "limsn Drvletleri Tgranodao CemSerin Kontrotiı Sozlcşmesi" adi ile kiıap haline getiriierek geçen gunlerde yaytmlandı. iki böbreği de çaiışmayan 16 yaşındaki gence, ANTİKALARINIZ ELYAZMASI KURANI KERİMLERİNİZ ESKİ TABLOLARINIZ İÇİN TROY 140 79 36 BÖBREK ARANIYOR Aynca böbrek alımında yardımcı olacak hayırseverlerin ilgilerini bekliyoruz. Hasta: MUZAFFER ÖZBEN Cerrahpaşa Hastanesi Nefroloji Bölümii
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle