23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI MECLİSTEN NOTLAR 17 ARALIK 1985 (Baştarafı 1. Sayfada) ğına mı işaret ediyor? Bunun bir göstergesi sayılabilir mi? Yunan basınının Kıbrts sorununa yaklaşımı Türk basını gibi. Yani, genel olarak ilgisiz, ama çok çok önemli bir gelişme olduğunda Kjbns öne çıkıveriyor. Kıbns Rum seçimleri, sonuçları itibarıyla önemli bir gelişme sayılmıyor demek ki... Seçimler son derece garip bir durumu ortaya çıkardı. Bilindiği gibi, Rum kesiminde erken seçimler, Komünist AKEL ve Glafkos Klerides'in sağcı Demokratik Biriik Partisi'nin, Kipriyanu'ya karşı New York zirvesinde 17 Ocak belgesini imzalamaması nedeniyle yürijttvkleri amansız muhalefetin ürünüydü. Bu iki büyuk parti, Rum Temsilciler Meclisi'nde üçte iki çoğunluk elde etseler, Anayasa'yı değiştirip, 1988'de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminı öne aldıracak ve Kipriyanu'yu devirmeye çahşacaklardı... Ama başaramadılar, öyle gözüküyor. Evet ama, AKELin 30 yıldır ilk kez birind parti olmaktan uçuncü parti durvmuna düşmesine, yüzde 6 oy kaybetmesine rağmen bu iki muhalefet partisi oyların yüzde 61'ini, Meclis'teki 56 sandalyenin 34'ünü elde ettiler. Üç dört sandalye daha kazansalar amaçlanna ulaşacaklardı. Cumhurbaşkanı Kipriyanu, koltuğunu biraz sağlamlaştırmış gözükse de yine azınlığın temsücisi durumunda. Kendi partisinin oy oranı yüzde 27.5. Sandalye sayısı 16. Lissarides'in sosyalist EDEK'inin 6 sandalyesiyie biriikte Meclis'te dayandığı güç, 56 sandalyenin yüzde 22'si. Yani, zayıfbirkonumda. Rum kesiminde iki ana çizgi çok belirgin: Denktaş'm New York'ta imzalamayı kabul ettiği 17 ocak (ya da 27 Kasım 1984) belgesinin ilkeleri çerçevesinde bir an önce Türk tarafıyla uzlaşmaya varılmasını isteyenler ki bunlar seçmenlerin üçte ikisine yakınbir tarafta; "ret cephesi" diyebileceğimiz ve merkezdeki Kipriyanu, sosyalist Lissarides, Başpiskopos Hrisostomos'un temsil ettiği kilise; yani Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'nun destekledikleh diğer yanda. Bihndler gelişmeiere yön verecek kadar güçlü değil, ikincilerise birincilerden daha zayıfama iktidarda. Rum kesimindeki bu garip durumun Kıbrıs sorununda tıkanıklığa etkisi olacağı açık. Durum netleşmiş olsaydı bile, Yunanistan'da Papandreu iktidarda kaldıkça, Kıbrıs sorununun çözümü doğrultusunda bir ilerleme konusunda iyimser olunabilir mi? Aynı saptamayı bana birkaç gün önce KKTC Cumhurbaşkanı Saytn Denktaş da Lefkoşe'de yaptı. Denktaş, Papandreu politikası yürürlükte kaldıkça Kıbrıs sorununda bir Herleme sağlanabileceğini hiç sanmıyor. Rum kesiminde Papandreu yandaşları seçimlerden avantajlı çıktığına göre... Zaten yakın gelecekte bir ilerleme sağlanacağı konusunda iyimser olana pek rastlamadım. Ret cephesinde Başpiskopos Hrisostomos iyimser olmadığını açıkça söyledi. Ana muhalefet ve Meclis'te en çok sandalyeye sahip partinin lideri, Klerides'ten de iyimser bir izlenim almadım. Yıllarca Rum yönetiminin dışişleri bakanlığını yaptıktan sonra Kipriyanu ile ihtilafa düşerek istifa eden Nikos Rolandis, Önümüzdeki iki yılın hayati önemi bulunduğunu, ancak büyük bir olasılıkla Kiphyanu'nun bu yılları da heba edeceğini, bana Kipriyanu'yu yakından tanıyan kendisinin görüşü olarak açıkiadı. PapandreuKipriyanu ikilisinin tutumu yüzünden... Hayır; Kipriyanu'nun yüzünden. Rolandis, Kıbrıs sorununun çözümü yolunda kaçınlan en büyük fırsahn New Vtvfr zirvesi olduğu kanısında ve sorumluluğu Papandreu'ya değil, Kipriyanu'ya yüklüyor. "Papandreu, zirveden hemen önce Türkiye'nin o güne dek hiç bu kadar olumlu adım atmadığını söylemişti. Kipriyanu'ya New York'a gitmeden önce Atina'da, 'Sizden iyi haberler bekliyorum' demis ti. Yunanistan Başbakanı kendisini bu sözleriyle zirvenin başarısı için yükümlülük altma sokmuştu. Dolayısıyla sonuçtan memnun kalmadı. Zirvenin başansızlığının Kipriyanu^ nun eseri oiduğunu biliyorum" dedi Rolandis ve ekledi: "K/brıs Rum lideri "vatansever" gözükürken, Yunanistan Başbakanı, Türklere karşı 'ödüncü' gözükmekistemez. Kıbrıs sorunundaki asıl pürüz Kipriyanu'nun." Ama Denktaş'a göre esas pürüz Papandreu; Rolandis'e göre de Kipriyanu. BM Genel Sekreteri Perez De Cuellar, Güvenlik Konseyi'ne geçen hafta sunduğu raporda "Kıbrıs'ta taraflar arasındaki ayrılık noktaları son derece daralmıstır" diyor. Girişim, herşeye rağmen süreceğe benziyor. Bütün bu söylediklerin karşısında Perez De Cuellar girişimi nasıl açıklanabilir? BM Genel Sekreterinin girişimini şöyle anlamak gerekir: (1) Genel Sekreter konuyu sıcak tutmak istiyor. Kıbns sorunu sıcak tutulmaz, soğur, buzlaşırsa kolay kolay çözülmez. Çözüm girişimteri çok geri bir noktada kalır. (2) Aynca, siyasi çözüm bulunabileceği izlenimini ayakta tutmak istiyor. Fakat Denktaş, Lefkoşe'de bizimle konuşurken raporun aynı böiümüne işaret ederek, "Genel Sekretere saygımız var ama neremiz yaklaştı" diyerek nükte yaptı ve aslında tarafların birbirinden çok uzaklaşmış durumda bulunduğunu ima etti. Bununla biriikte Kıbrıs sorununun çözümüne dönük girişimler için bazı unsuıiar mevcut. Ne gibi? örneğin, iki süper devlet, ABD ve Sovyetfer Birliği, BM Genel Sekreteri'nin girişimi üzerinde anlaşmış durumdalar. Birbirlerine çelme takmıyorlar. Yani uluslararası iklim uygun. Klerides bana, Cenevre zirvesinden sonra ABD ile Sovyetler arasında oluşan görece yumuşama havasının Kıbns sorununa çözüm bulma girişimieri açısından olumlu olacağını söyledi. Bu durumda engel nerede? Engel, Kipriyanu'nun imkânsızı istemesinde. Kıbrıs sorununun çözümünü Türkiye^ nin garantöriükten çıkanlmasında görmesinde ve Türk birliklerinin adayı terk etmesini sorunun çözümü yolunda bir adım atmak için ön şart olarak ileri sürmesinde. Engel, aynca Papandreu'nun ABD ile yakınlaşmasından cesaretlenip, bunun faturasını Türkiye'ye çıkartmak arzusunda olmasında. Eğer Türkiye garantiler ve Kıbrıs'taki birlikleri konusunda taviz verirse, ret cephesi kazanır, engel kalmaz. Ama böyle bir şey olur mu? Gözüken odur ki, bu tavizleri Türk tarafı veremez, vermez. Nitekim Rauf Denktaş, Lefkoşe'deki görüşmemizde bunu düşünerek Genel Sekreter"in raporuna atıfta bulundu ve "Neremiz yakınlaştı, anlayamadım" dedi. Rolandis'in de bana teyit ettiği gibi, "Taraflar şu sırada birbirierinden bulunabilecek en uzak noktada duruyorlar". İşte bu olgular BM Genel Sekreteri Perez De Cuellar'ın girişimi konusunda pek iyimseriik yaratmıyor. BM'nin bir önceki Genel Sekreteri Kuri VValdheim geçen hafta anılannı yayımladı. Waldheim, "Görev sürem içinde Kıbrıs benim için en büyük hayal kırıklığı yaratan uluslararası sorun oldu" diyor. Aynı sonuca halefi Perez de Cuellar'ın da varması yabana atılacak bir olasılık gibi gözükmüyor. Evet, söylediğin çok makul Cengiz. Papandreu'nun katı tutumu devam ettikçe Kıbrıs'ta birsey olacağı yok. Halefoğlu dün Dışişleri bütçesı dolayısıyla Meclis'te yaptığı konuşmada, "İki süper devletin liderierinin buluşabildiğı bir dönemde, iki müttefık ülkenin bir masa etrafına oturamamaları düşündürücüdür" diyordu haklı olarak. Atina bu uzlaşmaz tavrını sürdürdükçe bugün gündemde olmayan bazı şeyier de Türk tarafınca gündeme getirilebilecektir... Kıbns Barış Harekâtı'na, önce "Federe" devletin, sonra da "KKTC'nin ilanına öyle gelinmedi mi?.. Hoşçakal, Cengiz, iyi çalışmalar Atina'da... Bakanlar KuruhCnda değişiklik söyientisi BETÜL UNCULAR ANKARA Değişik bir atraosferde geçen bütçe görüşmelerinden sonra hükümette de değişiklik yapılacağı söylentiieri kulislerde gün geçtikçe yaygınlık kazanıyor... Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'ın makamına bütçeden sonra bir başka ANAP'lının yerleseceği söyleniyor. Yeni bakanın, Bütçe Komisyonu Başkanı Ongiz Tuncer veya Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler olabüeceği iddia ediliyor. Her kabine değişikliğinde görüldüğü gibi, bu kez de bazı devlet bakanlıklannda kaydırmalarla karşılaşılacağı.söylentileri dolasıyor. Milli Piyango'nun yılbaşı "ekstra" çekilişindeki bir milyar liralık büyük ikramiye vatandaslann yani sıra, ANAP'lıları da heyecanlandınyor. Önceki akşam Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesinin görüşülmesi sırasında kuliste ANAP'lı milletvekillerinden biner lira toplandı. Para vermek istemeyen Genel Sekreter Mustafa Taşar'ın yerine bin lirayı ANAP'lı bir üye masaya bırakırken, Mehmet Keçeciler'in piyangodan uzak durmayı yeğlediği görüldü. Yeni yılda şansın ANAP'lıların yüzlerine gülmesi durumunda, Özal'ın basın toplantısında açıkladığı "fakir ve güçsüzlere yardıra" konusunda bir iyilik düşünülüp düşünülmediği bilinemiyor. İşkence (Baştarafı 1. Sayfada) nümüzde güvenlik güçlerinin insan baklan ve özgürlükierine saygılı olarak yeliştirilmesinin çarelerini aramak bizce İçişleri Bakanlığı'nın en önemli sorunu olarak gundemdeki yerini alıyor" dedi. Bugünkü nükümetin ıç güvenlik politikasımn "insan haklan ihlalleri ile flgjli kanıtlan göz ardı ederek, gjzleyerek yargıiamalan sürüncemede bırakarak, bu saldınlara örtiilü destek sağladığınt" ifade eden Canver "Amacımız ber birimizin karşı olduğu bu yönlemleri milletin kursüsünde teşhir etmek ve oybirliği ile mahkum etmektir. Böylece insan haklanna yapdan saJdınlanıı en carpıcı ornegi olan işkenceyi Türkiye'nin gündeminden bir daba hiç geri dönmeyecek şekilde çıkarmaktır" şeklinde konuştu. Türkiye'de tüm temel hak ve özgürlüklerin önemli ölçüde "sakal" bırakıldığını öne süren Canver, özgürlüklerin aşın kısıtlandığı toplumlarda terör hareketlerüıe karşı sürdürülen mücadelelerde geçici başanlar kazanılmasına karşın devletin sonunda ya teröre yenik düşeceğini ya da terörün yerini devlet terörünün alacağım söyledi. lnsanları yargılamanın ilk halkası olan polis soruşturmasında işkence ve kötü muamele ile karşılaşılabileceğini vurgulajan ve bunun sorgulamada avukatlann bulundurulmasıyla önlenebileceğini bildiren Canver, "İşkence ile adam öldürmek suçu geregi gibi izlenmedigi için, hatta işkence yspanlar devlete karşı olan!an cezalandırdıklan gerekçesiyle adeıa •nazur görüldüklerinden işkence sonışturmajan sürüncemede kalryor" dedi. Canver, Enver Sahan. Faruk Tuna ve Ali İnan adlı yurttasların işkence sonucu ölmelerine karşm soruşturma açılmadığını öne sürdü ve "Bu olavlar 'Bizden önce olmuş. zaman aşımına uğramış' diyorsamz haklı olamazsınız, çünku işkence insanlık suçudur ve bu snçlar zaman aşımına ugramaz" şeklinde konuştu. tşkence yapan bazı göreviilerin yargüanmak yerine odüllendirildiğinı biidiren ve bu duruma komiser Mehmet Yılmaz ile Kemal Kartal'ın bir üst görev lere atanmalannı örnck gösteren Canver, İçişleri Bakanı Yıldınm Akbulut'un miljetvekili olmadan önce avukatlığı döneminde işkenceye karşı mücadelesini hatırlattı. KoDuşmasında daha sonra işkence uygulamalan hakkında bilgi veren ve bazı sanıkların alınmış ifadelerini okuyan Canver şöyle dedi: "İşkence gören bir sanık öncedcn cezalandınlmış demektir. O halde bagımsız yargı organlannda vnilen ceza mükerrer oluyor. En çok başvunılan işkence yönlemleri giinlerce kolundan tavana asılmak. bülbül agacı denilen askıyg omuzlanndan aslmak ve elektrik şoku. Düşünüyorum da Hektrigi bulduğu için her gün nıhunu şad ettiğimiz Edison bu buluşunun böylesine asağılık bir iş için kullanılacağını bilseydi tepkisi ne olurdu acaba? Belki de insanlıgı bu büyuk buluşundan yoksun bırakırdı." Canver, sözlerini sürdurürken kişilere elektrik veren "EE8 sahra leiefonu" manyetosunu kürsüde çahştırdj. Bu sırada ANAP'lı Hakkı Artukaslan. "Bunlar halk mahkemelerinde kullanılıyor" diye sataşmada bulundu. Birleşme>'i yöneten başkan vekili ile ANAP'lılar Anukaslan'ı susturdular ve Canver'e satasmamaya büyük özen gösterdiler. Başbakan Turgut Özal'ın ANAP grubuna sakin olunması yolunda uyarı yaptığı öğrenildi. Bakanlar Kurulu sıralannın boş olduğunun gözlendiği konuşma sırasında Canver, bir saruğın başından geçenleri anlattı. Başbakan Özal'ın işkence olaylarının abartıldığını ve asabı bozulan bazı kamu görevlilerinin sanıklara kötü muamelede bulunduğu yolundaki sözlerini hatırlatan Canver, "İşkencenin asabı bozulan görevlilerce >apıldığını söyleyen bir başbakanın bu tarzda be>'anlannın işkence yapanlara destek sağlamaktan başka yaran olmaz. Siyasi şubelere, karakollara. DMC'lerin savcdıklanna, cezaevierine habereiz giderseniz, oralarda çok sayıda asabı bozulmuş kamu görevlileri ile karşılaşacaksınız. hukümetin işkence gibi bovlesine önemli ve güncel bir sorunu hafıfe almasını yadırgamadığımı bilmenizi isterim. Bu konuda tarih onunde herkes gibi siz de soruralu olacaksınız" şeklinde konuştu. Güvenlik soruşturması uygulamalannı çağdışı olarak niteleyen ve sosyaJist ülkelere ziyaret yapan kişilere olumlu soruşturma verilmediğini bildiren Canver, "Aroerika'ya gidip mason olursanız, orada eğitim görürseniz. sorun yok. Vurtseverliğinizden hiç kimse şüphe etmez. Siz siz olun da gezmeye dahi doğu bloku ülkelerine gilmeyin" dedi ve konuşmasını umulamn aksine kendisini çok sessiz ve sakin dinledikleri için ANAP 1 lılara teşekkür ederek tamamladı. Canver, a>nca son 5 yıl içerisinde işkence sonucu öldüklerini söylediği 113 yurttaşın isimlerini içeren listeyi İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut'a iletti ve "tozlu işkence dosyalannın açılmasını" istedi. ŞAHİVİN SÖ2LERİ SHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denızlı Milletvekili Haiil İbrahim Sahin ise, hükümetin ve İçişleri Bakanlığı'nın bütçeden kendisine a>Tilan ödeneği "Demokratik hak ve özgurlüklerin yollanaın açılmasına değil kapatılmasına harcadıgını" ileri sürdü. Şahin, parlamentodanisteklerini CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) işkence yaptığı, mahkemelerde kanıüanıyor. İşkence yapanlar devlette görev alan kişilerse, işkenceyi devlet içinde belirli dönemlerde metotlu biçimde yapan; yaptıran, "birileri" olmalı, ya da bu "birilerini bünyelerinde saklayan," yeri ve günü geldiğinde ortaya çıkıp işkence yapan bir "organizasyon" bulunmalı. Bu organizasyona kurum demek örneğin kontrgerilla diye adlandırmak çok ama çoook tehlikelL Geçmiş yıllarda işkencenin öteki marifetleri yani sıra adı sam belli, fakat üstü örtülü bir kurumca yaptırıldığını dile getirenler öylesine karşı saldınlara uğradı ki, 1971'de olduğu gibi 1980'den sonra da bu kurumdan söz etmek neredeyse vatana ihanetle eşdeğer tutulacaktı. İşkence olaylarının daha çok kapalı rejimlerde adım neden duyurduğu gerçeğinden çıkarak, kökeninde hangi olgulann, hangi kurumlann bulunduğunu bir türlü araştırmadık. Araştırma istekleri daha başmda bilinen kimi karalama vöntemlerivle kapatıldı. Dün içişleri bütçesi nedeniyle TBMM'de işkence yeniden gündeme geldi. Ancak işkence yapan asıl odaklann kimler, hangi kurumlar olduğu genel tartışma dışı bırakıldı. Sorunun kökenine inilemedi. Eğer işkenceye son vermeyi düşluyorsak, yıllardır süregiden işkencenin yeni örnekler vermesini istcmiyorsak, bu olaylann derininde nelerin, kimlerin ve varsa hangi kurumlann yattığını saptayıp ortaya dökmemiz gerekirdi Bu araştırma dün de, bugün de yapılmadı. Sadece somut kimi olaylar sergilendi. Meclis müzakereleri gösteriyor ki, bu saptama yann da yapılmayacak. Ama dönem dönem hep işkenceden söz edip tartışacağız. Bir arpa boyu yol gitmiş olmayacağız. Cüneyt Canver'in ANAP'ın istemi üzerine SHP'nin yüksek yetkililerince sansüre uğrayan önemli bölümleri çıkanlan konuşmasmdaki "Işkencecileri kim koruyor?" sorusu sürekli gündemde kalacak. Daha ötesi, işkence bugün için büyük ölçütte görülmüyorsa, korkarız yann günü gelecek, yaşayacağı ılık ortamı bulunca karanlıklardan çıkıp dişlerini gösterecek. Başbakan özal, geçmiş dönemlerdeki işkencenin varlığım kabul edip, iktidarını aklandırırken, sorgulama yöntemlerinin modemize edileceğinden söz ediyor. Herhalde işkencenin Türkiye'de >kmodern" olmayan uygulamalarmdan sonra, insanlarda saptanan bedensel işkence izJerini kaldıracak Batı kaynaklı yeni araç gereçler getirmeyi düşünmüyordur?... Fakat, düşünenler olsa gerek.L Canver işkence aleti olarak kullamldığmı iddia ettiği EES sahra telefonunu Meclis kürsüsüne getirdi. SHP'li Canver: Düşünüyorum da, elektriği bulduğu için her gün ruhunu şad ettiğimiz Edison, buluşunun böylesine aşağılık bir iş için kullanıldığını bilseydi, tepkisi ne olurdu acaba? ise özetle şöyle sıraladı. • tşkenceye karşı Birlesmis Milletler sözleşmesi parlamentodan geçirilsin, Avrupa İnsan Haklan sozleşmesinde Avrupa Konseyi'ne üye ülke yurttaslanna tanınan kişisel basvurma hakkı Türk yurttaslanna da tanınsın. • İşkence suçlannda zaman aşımı kaldınlsın ve işkence >argılamalan yenilensin. • Avukallar hazıriık soruşturmalannda bulunsun, işkence snçlannın cezası artınlsın. • Siyasi partilerin insan haklan ihalelerini izlemekle yükümlii burolar kurmalan zonınlu hale getirilsin, TBMM ihtisas komisyonlan arasına "İnsan Haklan İzleme Komisyonu" adı altında bir komisyon katılsın. • Dernekler, meslek birlikleri ve sendikalar siyasete katılsın. • 1482 ile atılan kamu görevlileri görevlerine dönsün. 2969 sayılı yasa kaldınlsın. SHP'nin oluşturduğu bir komisyonun işkence ve kotü muamele iddialarını sürekli izleyeceğini bildiren ve tüm kamuoyunu bu insanlık suçuna karşı uyaracaklarını söyleyen Şahin, "tskencecUer bilsinler ki SHP iktidannda işkenceciler için zaman aşımı işlemeyecektir. İşkencecilerden hesap kesin olarak şonılacaklır. Artık bundan böyle halk degil işkenceciler korkacaklır" dedi. AKBULUT'UN YAMTI içişleri Bakanı Yıldırım Akbulut bakanlığı üzerindeki eleştirileri yanıtlarken, işkencenin "savunulacak bir iş olmadığını" söyledi, "Bu vakalardan en aşagı sizin kadar biz de üzıintü duyuyoruz" dedi. Hükümetin iki senelik iktidari süresince kanunsuz hiçbir işlem yapılmadığını anlatan Akbulut, "Hukümetimiz döneminde kötü muamele yaptığı iddiasıyla takip edilmeyen hiçbir güvenlik mensubu yoktur" diye konuştu. İşkence iddiaJarıru kendilerine ve hükümete haksızlık olarak gördüklerini bildiren Akbulut, şunları söyledi: "Biz en az hak ve özgürlükleri savunanlar kadar hak ve özgürlüklere savgılıvız ve onlann savunucusuyuz. Bu, Türk milleüne rnensup biri olarak benliğimizc işiemiştir. İşkence savıınulacak bir iş degildir. Her seyden evvel Ceza Kanunu'na göre suçtur. İşkence yapmış emniyel mensuplan takip edilir ve gerekii cezaya çarptınlır. Biz, konudaki münferit olaylan takipsiz bıraknuş degiliz. Bu yoldaki iddialan titizlikle takip ediyoruz. Birkaç olay oldu diye bütün leşkilatı suçlamak, onu güçsüz düşünnek. saygınlığını azaltıcı bir davranışta bulunmak biç kimseye yarar sağlamaz." Işkencenin diğer ülkelerde de bulunduğunu bildiren Akbulut, şöyle devam etti: "Birkaç münferit olaydan Türkiye'de insan haklannın çiğnendigini, demokrasinin mevcut olmadığını söylemek mümkün degildir. Diğer ülkelerde olmuyor mu? Onlarda olunca insan haklan ortadan mı kalkıyor. demokrasi mi yok oluyor? Her ulkede bu gibi hadiseler cereyan etmektedir. Bunlar oluyor, bizde de olacaktır demiyorum. Onlar bu tür olavlar karşısında insan haklan kalmadı. demokrasi giîti diye parlamentoiannda isyan ediyorlarsa. biz de ederiz." Çeşitli ülkelerdeki işkence iddialan ile ilgili haberlerden örnekler veren Akbulut, Şebinkarahisar'daki olaylara da değinerek burada müfettişlerce yapılan soruşturmada iddiaların doğru olmadığının ortaya eıktığını söyledi. Akbulut, konu ile ilgili soruşturmaların yine de sürdürüldüğünü belirterek, "Ben vuku bulan olaylardan en aşağı sizin kadar uzuntü duyuyorum" dedi. Akbulut, güvenlik soruşturmalanyla ilgili haberlere de değindiği konuşmasında bu konuda bir yönetmelik hazırlayıp Başbakanlığa sunduklarını belirtti. Akbulut, "Ancak yönetmelik gazetelerde çıktığı gibi bir içerigi henuz taşımamakladır. Yani son şeklini almayan yönetmeliği şunu getiriyor, bunu getiriyor diye yazmak doğru olmaz" diye konuştu. İŞKENCEYE LANET içişleri Bakanlığı Bütçesi üzerinde ANAP grubunun görüşlerini açıklayan Burhan Cahit Gündüz. "Gerçek olmasını temenni etmedigimiz işkence olaylannı nefrelle kınıyor ve lanetliyoruz" diye konuştu. MDP grubu adına söz alan Namık Kemal Şentürk ise, eziyete. vatandaş hak ve hürriyetlerinin çiğnenmesine karşı olduklarını bildirdi. Ancak işkence iddialarının sık sık Meclise getirilmesini doğru bulmadıklanru söyledi. Şentürk, enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında rüşvetin kolaylık parası adı altında yaşamın aynlmaz bir parçası oiduğunu ve fuhuşun arttığını söyiedi. TBM.vl Genel Kurulu'nda yapılan görüşmelerden sonra İçişleri Bakanlığı Butçesi kabul edildi. Iki köy halkı: Biz (Baştarafı 1. Sayfada) açlılar.'' Aynı üye, olaydan sonra gözaltına alınıp, 24 saat sonra serbest bırakılanlardan. Bunlan söyledikten sonra yanımıza yaklaşık, "Başım gozum üstüne. ne olur benim adımı sil, korkuyorum" diyor. Olaydan hemen sonra 60 jandarma, halkı ilkokul bahçesine toplamış. Sonra tek tek evleri aradıktan sonra 30 kişiyi gözaltına almış, 19'u daha sonra serbest bırakılmış. Halen gözaltında olan muhtarın ağabeyi Kerira Ünal, söze kanşıyor: "tki köy, vülardır kardesce yaşar. Ölüleri bile bizim mezanmıza gömülür. Araya kaymakam, orman şefi ve basçavuş girince böyle oldu. Yıllardır ormanı korumuşuz. Biz. ya devlet ormanı kessin, ya ortak, iki köy keseütn. Ama bir taraf a kestirip bize kestirmemek olmaz. İki köyü birbirine düşürmeyin. dedik. Kaymakam.' Tamam. ihtilaf var, kestirmeyecegiz4 dedi. Pazartesi günü gelecek hâkimi beklerken, jandarma başçavuşu. 'Ben kimseden emir almam. Ben öbür köye kestirecegim' diyerek. bizim volumuzu tuttu. Biz loplanıp gittigimizde, önce havaya ateş açtılar. Millet korkup kaçınca da arkamızdan ateş açtılar. Mustafa Baş. kulağımn arkasından vurulup oldu." YARALILAR, JANDARMAYI SUÇLL'YOR 17 yaşındaki Seyfi Ünal'm dizleri parçalanmış, dizinin arkasından yediği kurşunla. Samsun Devlet Hastahanesi'nde yatıyor. Kalçalarının altından iki kurşun yiyen Kemal Gene) ile Vehbi Çankaya'yı pansuman yapıldıktan sonra, "Bir şeyiniz yok" denilerek, kurşunlar çıkartılmadan köye göndermişler. "Sancım sürüyor" diyen 52 yasındakı Kemal Genel'e, "Olay nasıl oldu?" diye sorduğumuzda, önce, "İfade mi alıyorsun?" diye sordu. Gazeteci olduğumuzu söyleyince anlatmaya başladı: "Sabah hepimiz saat 9'da ormana gittik. Duyduk. kesiliyormus orman. 5060 jandarma dizilmiş mezarlığın oraya. Içeri komadüar. Ormanı biz koruduk. Hudut bizim diye miidafaa ettik. Jandarma önce sungüleri taktı. Dipçikle vurmaya başladılar. Muhtar geldi. 'Ben her yere dilekçe verdim. Onun cevabı olmadan boyle vapamazsınız' dedi. O da 'Git, kaymakamı al. gd' dedi. Muhtar gidince, 'Ateş serbest' diye b«ğırdı Ufuk Basçavuş. Kaçmaya basladık. Ardımızdan kurşun sıkmaya başladılar. Ardımdan soguk bir şeyler duydum, baktım kan. Yurulmuşum bacaklanmdan.. Çayıriılılaria bir derdimiz yok. Onlan görmedik bile..." Dizinin arkasından kaçarken vurulan 15 yaşındaki Vehbi Çankaya da, köylülerin birbiriyle çatışmadığını söyleyerek, "Arkamızdan ateş açlılar. Ayagım agıriaşmaya başladı. Köye gelince vurulduğumu anladım" diyor. SAMSUN VALİSİ Samsun Valisi Erdoğan Cebeci, köylülerin aksine Cumhuriyet muhabirine olayın köylüler arasındaki çatışma sonucu çıktığını belirtti. Cebeci ile Cumhuriyet muhabiri arasında şu konuşma geçti: Olay nedir? CEBECİ Olduğu gibi... Yani önce açıklanan gibi. Başka bir şey yok. Varalı ve ölenler, köylülerin çatışmasından mı? CEBECİ Tamamıyia.. İki köyün arasındaki kavga. Orman ihtilaf ı yüzünden. Halk, jandarmanın ateş açtığını söylüyor. CEBECİ Yani jandarma durup dururken iki köye de ateş açmış öyle mi? Hayır, sadece Beyköylülere. Ne Beyköylüler, ne de Çayıriı köylüler birbirlerini görmemişler bile. Sonra vurulanlar, kurşunla vurulrauş. CEBECt Yok efendim. Iki köy halkı birbirine girecek diye havaya ateş açmışlar. Ama havaya açılan ateş sonucu iki kişi dizinden, birisi baldınndan, digeri kafasından vurulmuş. CEBECİ Tabii, arazi biraz engebeli ondandır. Havaya ateş açılmıştır aslında. Havaya açılan ales soaucunda köylüler arkalanndan vurulmuş. CEBECİ Olay mahalline mi gittiniz, çektiğiniz resimleri bize de gönderir misiniz? Gazetede çıkacak efendim. İddiaya göre, jandarma basçavuşu ateş emri vermiş. Herhangi bir önlem var mı hakkında? CEBECt Ha>ir, şimdi o soruşturmayı sürdürüyor. Ateş edip ölüme neden olduğu ileri surulüyor başçavuşun. CEBECİ Her lürlu tedbL aLnmıştır. Endişeye mahal yoktur. Merak etmeyin. Size yanlış bilgi gelmiş olmasın? CEBECİ Hayır efendim. Topluca tecavüzün önlenmesi için jandarmalar havaya ateş açmışlardır. Müdahale zaruriyeti ve durumun ciddiyeti karşısında, soruşturma bitince açıklama yapacağız. BASÇAVUŞ .. Köylülerin "ates açma " emri verdiğini iddia ettikleri Kavak Jandarma Komutanı Basçavuş Ufuk Özkaynak, verdiği bilgide şöyle dedi: "Durum sakin. Adli tahkikat süruyor. 11 kişinin ifadelerini alıyon u . Beyköylüler, ormanı koruduklannı. Çayıriı köylüler ise ormanın kendi haklan olduklanoı öne sürüyorlardı. Beykövu 80 hane, Çayıriı köyü ise 20 hanedir. 14 Aralık 1985'te olay meydana gelince, saat 9.30'da olay mahalline hareket ettik. İki köyün arası 1,52 kilometredir. Arava girdik. Birbirlerine yanaştırmadık. Köy ihtiyar heyeti, raubtarla biriikte ellerinde Xaş, sopa ve kazmalarla saldırdılar. Dağıtmak için bavaya ateş açtık. Olay, köy muhtan ve ihtiyar beyetinin tahriki ile oldu. Muhtar 'Ne duruyorsunuz, saldınn' dedi. Bunun sanucunda 4 zabıta görevljsi ile bir astsubayımız yaraiandı." Basçavuş Özka>*nak, Samsun Valisi ilesıkı temas halinde oiduğunu, her türlü tedbirin alındığını kaydederek şöyle devam etti; "Zaten ifadelerini aldığımız köylüler de pişman olduklannı, olayın kendileri yüzünden oiduğunu yazılı olarak bildirdiler. Bu arada çatışmada bir köylü öldü. üç kişi ise ayağındau yaraiandı. Yaralan önemli degil. Tedavileri yapıldı. Şimdi iki köv de koruma altındadır." Türk (Baştarafı 1, Sayfada) Fransa'nm çelişkili (Baştarafı 1. Sayfada) Belçika başkentindeki siyasi gözlemciler, Fransa'nın bugün "Ermeni sorununu" gündeme getirmesi ve uluslararası bir çalışma grubu önermesi durumunda, bunun da aynı dünkü siyasi direktörler toplanusında olduğu gibi reddedileceği görüşünde birleşiyorlar. Gözlemciler, Minerrand'ın, Fransa'nın konuyu AET gündemine getireceğini açıklamasından sonra değişik topluluk başkentlerindeki tepkinin çok olumsuz oiduğunu belirtiyorlar. Diplomatik gözlemciler, bir iki ülke hariç diğer bütün AET üyelerinin bu girişimi bir "seçim yaünmı" olarak nitelendirdiklerini ve "Böyle bir sorunun AET gündemine geCirilmesi. ustelik AET gündemine getirilnıesi abestir" seklinde görüş bildirdiklerini belirtiyorlar. Öte yandan, Türkiye'nin AET nezdindeki daimi temsilcisi Pulat T»cer, dün Fransa temsilcisi De la Barre de Nanteuil ile bir telefon göriişmesi yaparak, Paris'in girişiminin "yersiz" oiduğunu belirtti. Türk büyükelçi, Ankara'nın "uluslararaa bir komisyon" fîkrine karşı oiduğunu ve 1915 olaylarına ilişkin arşiv çalışmalarının bitiminden sonra Türkiye'nin bu belgeleri dünyaya açacağını söyledi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bu bilgilere göre, Fransız büyükelçinin Türk meslektaşına cevabı, •'Girişim büyük yerden geldi. Yapacak bir şey yok" şeklinde oldu. Bilindiği gibi, Fransa'nın şimdi yeniden ortaya atmak istediği "uluslararası komisyon" fikrine Türkiye karşı. Ihmlı Ermeniler tarafından da desteklenen böyle bir komisyonu Türkiye'nin reddetmesi, hem alınacak kararlann "bağlayıcı olmasa bile yönlendirici" nitelik taşıyacak olmasından hem de Ankara'nın Ermenilerie taraf olmak istememesinden kaynaklanıyor. Öıe yandan Alman Dısişleri Bakanı Genscher, Fransa'nın bu girişiminin 'anlaşılamadığım ' söyledi. Özal HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD (Baştarafı 2. Sayfada) ti: Pazarkaya. söyleşiyi derinleştirerek yeni bir soru yöneltmiş 'Almanya'yla yakından tanışmanız nasıl gerçekleşti?" diye. Hiç duraksamadan: "Yine müzik yoluyla..." diye karşılık verdim: "Savaş bitmişti. Hitler'den kaçanlar ülkelerine dönüyordu. Almanca sözlü filmler yine gelmeye başlamıştı. Dünya çapında ünlü "Viyana Çocuk Korosu"nun İstanbul Âtlas Sinerriasrnda verdiği altı konseri de izlemiştim. Tam o günlerde bir başka : rastlantıyla karşılaştım. Tünel başındaki kitapçılardan Karon da küçük bir broşür gözüme çarptı. Uzaktan uzağa ününü duyduğum Salzburg Müzik Festivali'nin 1948 yılı ön broşürüydü. Salzburg Basın Bürosu'na yazdığım mektuba birkaç hafta sonra karşılık geldi. Basına yapılan kolaylıklardan ve savaş sonrası bir ülkenin koşullarından söz eden bir mektup. Gereken girişimieri yaptım ve otuz temmuz günü İstanbul'dan vapurla ayrılarak Napoli ve Brenner üzerinden beş günde (şimdi uçakla 3 saat) Salzburg'a vardım. Geceydi ve Ortaçağ kalesini yalayan ışıldaklar göz alıyordu. Ertesi sabah uyandığımda çağıltılı bir ırmak, Ortaçağ yapılan, renkli bir kalabalıkla karşıiaştım. Salzburg Festivali'nde müzikle dopdolu haftalar yaşadım. Ozetleyeyim: Richard Tauber'in müzikli dili bana Alman kültür dünyasını açtı. 'Tuna Dalgaları'yla başlayan çoksesli müzik kulağım, Schönberg'in atonal müziğine ulaştı. Federal Almanya Cumhuriyeti'nin Liyakat Nişanı'nı da çoksesli müzik tutkuma borçluyum." ğu Anadolu bölgesindeki ilk ve orta dereceli okullarda öğretmen açığının kapatılmasının amaçlandığını sözlerine ekledi. DİGER KONUŞMALAR Milli Savunma Bakanlığı bütçesi ile ilgili MDP grubu adına konuşan Turgut Kunter, Suriye'de yetiştirilen teröristlerin güneydoğu smınndan Türkiye'ye sızdıklarmı ve ülke içinde tehlikeli olduklarını söyledi. SHP adına konuşan Ali Rıza Akayduı da, Milli Savunma bütçesinin yeterli olmadığını savundu. Akaydın, Silahlı Kuv^'etlerin orduevi ve sekreterlik hizmetlerinde sivil memurların çalıştırılmasını önererek, bunun işsizlik sorununu belli ölçüde çözümleyeceğini savundu. Akaydın, albay ve üst rütbelerdeki tıkanıkhk nedeniyle birçok subayın genç yasta emekliye aynldıklarını belirterek, askeri okullar ile harp akademilerinin öğrenci kapasitelerinin yeniden gözden geçirilmelerini istedi. Akaydın, ordunun sivil idareye müdahalelere de son vermesini istedi. SHP "Yıldız Savaşlan" projesine karşı çıktı. SHP'li üyelerin getirdikleri eleştirileri ve yönelttikleri soruları yanıtJayan Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuzîürk, Türkiye'nin projedeyer almasının "poiitik" bir konu olmadığını belirterek, Türkiye'nin ilgisinin teknolojik nedenlerden kaynaklandığını bildirdi. Yavuzturk, " 2 1 . yüzyılda böyle teknik (Baştarafı 1. Sayfada) bir projeye baştan hayır diyerek Amortisi olmayan 10 ve 5 bin devre dışı kalmak istemedik" deliralık "süper" biletler, dün ilk di. kez sandıklar içinde açıldı ve özel "Yıldıı Savaşlan" konukuryelerle 24 ile sevkedildi. Biletsunda SHP'nin eleştirilerini lerin bugün öğleden sonra veya açıklayan Denizli Milletvekili yann sabah satışa çıkarılabileceKani Bürke, "'Yıldız Savaşlan" ği belirtiliyor. projesinin iki blok arasında tehlikeli bir tırmanmaya yol açtığıSüper çekilişin biletlerine asıl nı belirterek,bu projenin uygubüyük talep İstanbul'dan oldu. Süper biletlerin illere göre dağı lamaya konulması halinde ABD'nin Sovyet füzelerini imha lımı şöyle: edebilmek için lazer teknolojisiİstanbul Bahçekapı Şubesi 2 milyar, Galatasaray Şubesi 2 mil nedayalı silahlarınmümkün olduğu kadar Sovyetler'e yakın ülyar, Aksaray Şubesi 500 milyon, kelerde konuşlandınlması gerekKadıköy şubeleri 1 milyar 500 tiğini söyledi. Bu ülkeler arasınmilyon, Adana 140 milyon, Adada Türkiye ve Federal Almanpazarı 25 milyon, Antalya 50 ya'yı yakınlık bakımından örnek milyon, Aydın 50 milyon, Balıkesir 20 milyon, Bursa 300 mil gösteren Bürke, " B u yapılmazsa ABD'ye sevkedilecek Sovyet yon, Diyarbakır 15 milyon, Erfiizelerinin havada imhası mümzurum 20 milyon, Eskişehir 20 milyon, Gazianlep 50 milyon, İs kiin olmaz" dedi. kenderun 110 milyon, îzmir KoOrta ve uzun menzilli füzelenak Şubesi 700 milyon, Karşıkarin kullanıldığı bir savaşla Türkiya Şubesi 500 milyon, Kayseri 20 ye'nin uzaktan yakından ilgisi milyon, Kocaeli 20 milyon, Kon olmadığını belirten Bürke, "Laya 10 milyon, Mersin 20 milyon, zer ışınlı füzelerin Türkiye'ye Manisa 20 milyon, Muğla İ0 mil yerleştirilmesine müsaade etmeyon Samsun 50 milyon, Trabzon meliyiz. Teknoloji getirecektir 30 milyon, Van 1 milyon 500 bin, diye aldatmaca sözlere kanmaElazığ 5 milyon. malıyız. En azından bu konu bilim adamlarımızca incelentneliBaşbakan Turgut Özal, "Herdir. Bu aşamada yapılacak bir kesi Milli Piyango bileti heyecahata, Türkiye'yi çok ciddi risknı s a r d ı " dedi. Özal dün lere sokar" diye konuştu. TBMM'ye gelişinde 1 milyar liralık çekiliş için Milli Piyango bileti alıp almadığına ilişkin soruya. "Daha çıkmadı. Çıkınca alacağım" diye karşılık verdi. Özal, gazetecilerin ortak bilei al (Baştarajı 1. Sayfada) ma önerisini de kabul ederek, Sovyet tarafının FIR sınınnda hercüzdanını çıkanarak ortak bilet hangi bir değişikliğe yanaşmadığı öğalmak üzere bir gazeteciye bin li renildi. Sağlanan bilgilere göre. Mosko ra uzattı. Cüzdanında iki on bin liralık, iki bin liralık ve bir 500 va'da teknisyenler düzeyinde yapılan müzakereler sırasında Türk heyetı, liralık banknot buiunan Özal, Türk karasulanmn hemen üzerinden cüzdanında bin hralık parayı geçen FIR sınırımn Karadeniz'in orbulduktan sonra gazetecilere ve talarına doğru kuzeye çekilmesini rirken "İyi bakın bu para hâlâ te önerdi. Türk tarafı, FIR sınırı için davülde mi?" diyesordu. Basba iki sahil arasındaki uzaklığın orta kan Örd\, aynca, "Bilet kalmınoktalarının alınması ile çizilen "orlay hat"ın esas alınmasını istedi. yor hemen alın" diye gazetecileTürk önerisi karşısında Sovyet tari uyardı ve biletini Başbakanlık rafinın mevcut FIR sınınnda herhanmuhabirleriyle ortak alacağım gi bir değişikliğe istekli gözükmedisöyiedi. ği bildirildi. Sovyetler Birliği, müzaBaşbakan Özal'ın milletvekere pozisyonu olarak bu aşamada killeri ve bakanlarla da ortak piFIR sınırında bir değişikliğe yanaşyango bileti alacağı öğrenildi. mıyor. Aynca görüşmeiere bundan Barış Derneği sanıklarına Ingiltereden yılbaşı kutlaması LONDRA, (Cumhuriyet) Nükleer Silahsızlanma Hareketi adlı kuruluş, Türkiye, Sovyetler Birliği ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde barış ve silahsızlanmayı savunduklan için tutuklu veya mahkum olan kişilere topluca yılbaşı tebrik kartı gönderdi. Kjsa adı CND olan Nükieer Silahsızlanma Hareketi'nin " N o e l Harekâtı" olarak adlandırdığı eyieme 150'yi aşkın örgüt üyesı, sinemacı. yazar katıldı. Trafalgar Meydam'ndaki ana postane önünde toplananlar arasında CND Başkanı Bruce Kent, Genel Sekreter Mc Braceford ile ünlu tiyatro yazan Harold Pinter dikkat çekiyordu. Türkiye'de halen tutuklu bulunan ve 19 aralık günü Vargıtay'ın vereceği son kararı bekleyen Barış Derneği davası saruklanna örgüt adına gönderilen yılbaşı tebrik kartında, sanıklann bir an önce özgürlüklerine kavuşması dilendi. Tebrik kartı metninde aynca. Yargıtay'ın karan ne olursa olsun, barış ve silahsızlanma uğruna mücadelenin haklı bir savaş olduğu belinildi ve Ingiltere'deki barış yanlılarının Barış Derneği davası sanıklanru sonuna kadar destekleyecekleri bildirildi. Postaneden örgüt adına gönderilen tebrik kartımn yani sıra. 60'ı aşkın kişi de Barış Derneği davası sanıklarına kişisel tebrik kartlan gönderdiler. Bu arada, örgül genel sekreteri, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e gönderdiği özel mektupta Barış Derneği davası sanıklannın en kısa zamanda özgürlüklerine kavuşması sayesinde Türkiye'nin, insan haklan ve demokrasiye olan bağlılığının bir kez daha kanıtlanacağını yazdı. Sovyetler pazarlıkta sonra devam edilip edilmeyeceği konusu da boşlukta kaldı. Sonetler Birliği, Türkiye'nin FIR hattırun yeniden belirlenmesi amacıyla yaptığı girişimlere sekiz yıllık bir aradan sonra ilk kez geçen eylül ayında yanıt vermiş ve aldığı siyasi bir kararla Türkiye ile bu konuda masaya oturmayı İcabul etmişti. Son olarak geçen ay İspanya'da yapılan "ICAO" (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) Avrupa bölge toplantısında, bu konuda ilk ön temas yapılmıştı. Bu temaslar sonunda Avrupa Bölgesi Uçuş Planı'nda, Karadeniz'deki FIR sınırı bugünkü şekliyle korunmakla biriikte, bu sınınn Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında müzakere edileceği belirtilmiş. dolayısıyla, FIR hattı muhtemel bir değişikliğe açık tutulmuştu. | Kolej mezunu, mühendis bayandan, Almanca öğretimli ortaokul öğrencilerine dil ve matematık dersi verilir. Tel: 173 20 10 ALMAN, Avusturya, İstanbul Erkek ve Cağaloğlu Anadolu Lisesi hazıriık öğrencilerine Almanca ders. 359 15 38
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle