22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ARALIK 1985 1 nkara'danSıvas'a yapılanyolculuk bitmiş, geriye bu Anadolu kentinin yedi kilometre dışında kurulan üniversite kampusüne giden kısa yol kalmıştı. Elinde küçük seyahat çantası, damalı taksilerden birine bindi. YÖK'ün gereği Cumhuriyet Üniversitesi'ne atanan, eşini görmek üzere yaptığı ilk seyahatti bu. Bilmediği kenti ve bu kentin insanını biraz tanımak için, başladı şoförle laflamaya. Ama duyduklan bin kez pişman etmişti, böyle bir sohbeti başlattığına. Şoför, tıpası açılan borudan fışkıran sular gibi gürlüyordu: CUMHURİYET/13 A ANADOLU'DA ÜNİVERSİTELİ OLMAK SIVASTA ÖĞRENCİ YAŞAMI RÖPORTAJ NEYYtRE ÖZKAN Başlarken üniversite ve üniversitelinin sorunları, kentten kente farklılık göstermeyecekti kuşkusuz. Ancak bir Anadolu üniversitesinde, ki bunlar son yülarda sayıları hızla artan ve ulkemizde, yükseköğrenimin geliştiğme örnek olarak gösterilen üniversiteliler olunca, yaşanan öğrenci sorunlanmn diğerlerinden farklılaşacağını düşündük. Edindığimiz izlenim, yanılmadığımızı ortaya çıkarıyordu. Özellikle de geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Anadolu ınsammn birdenbıre yanıbaşma geliveren kültüre tepki göstermemesi düşünülemezdi. Cerçı kurulan üniversiteler, yeni değildı, ama o ilk yıllardan şimdiye yaşanan çelişkilerde nıtelik farklılaşması söz konusu olamamıştı. Ve tum bunun faturası özellikle daha gelişmiş kent ve bölgelerden gelen öğrenciye çıkıyordu. Yazt dizisine örnek oluşturan üniversite özelinde aslında diğer Anadolu Üniversiteleri öğrencilerinin de hâlö yaşamakta olduklan bir gerçeklıği vurgulamaya çalıştık. özellikle çevreöğrenci ilişkisinde yaşanan çelişkide o yörede yaşayan halkı ve onların bakış açısını eleştirmek gibi bir duşüncemiz yok, öğrencilerin anlattıklarıyla biz var olan bu çelişkiyi ortaya koymaya çalıştık. Ve yine bir öğrencinin, Vahap Güldaş'ın söylediklerıyle de açıklanıyordu bu tavır: "Ben buraya gelince hayal ktnkhğına uğramadım. Ama bu demek değil ki, halkın tavnnı benimsiyorum. Hayır, ama onları da suçlamıyorum." Işte bu tavır içinde amacımız suçlama kelimesini dışlayarak var olan çarpıklığı kısmen de olsa sergileyebitmek... "Üniversite mi? Yetip de artmıştı hepsine. Ahlak mahlak hak getire. O gittiği yurt vardı ya o ynrt! Hem kimi vardı o kıztaria erkekJerin bir arada kaldığı fuhuş yerinde? Kansı mı? Hoca mı? Olmazdı öyle şey. Biliyor muydu o kızlann ynrdunda neler döner? Çoluk çocuklanna kötü örnek olmuştu..." "Kardeşim, bak orası üniversite, sen yanlış düşıinuyorsun" diyecek oldu. E>inler mi? Duymuyor, konuşuyor da konuşuyordu. Yabancı adamın kısa sandığı bu son yolculuk uzadı da uzadı ve dayanamadı, sinirle çıkıştı. Yine de şoför devam etti. Sonsuz bir kır görüntüsünün onasında beton binalar göriındüğunde üniversitenin nasıl bir kötülük yuvası olduğunu Sıvaslılar adına anlatmayı sürdürüyordu şoför. Sonunda taksi durdu. Hışımla parasını ödedi ve camdan eğilip "Inin kardeşim, in de gelip gör şu kötülediğin yeri, gözünle gör' diye bağırdı. Yeni bir kente gelmenin, uzun zamandır görmediği eşine yapacağı sürprizin heyecanı falan kalmamıştı. Hızla yurt binalanna doğru ylirürken, bastı küfürü... 'Dallas' denen üniversite arkadaşlarımızın pastaneye gitmesini hoş karşılamadıklarını söyleyen biriyle karşılaştım. Onu dinleyenlerden biri de, "Ha, şu kızlar" demez mi, gülümseyerek... Ogrenciler anlatıyor Bizi seyretmeye gelirlerdi MÜFtT İlk geldiğimiz yıl üniversiteli kız dedin mi Sıvaslının kafasında ha kötü kadın, ha üniversiteli kızdı. Bu bizi çok rahatsız ediyordu. Yine ilk yıl kampusun nizamiyesi yoktu. Isteyen geliyor, giriyor. Kampusun ağaçlık bir kesimi vardır, ne kadar işsiz güçsüz, serseri takımı varsa gelirler, içerler, bizi seyrederlerdi. Kendi kampusümüzde yurt binasından bir iki yüz metre açılamazdık. BÜLENT Ben Sıvas'ı büyük şehirlerle kıyaslamıyonım. Halkın kultür düzeyi düşük. Bu yüzden üniversitemıze Dallas adını taktılar. Halkın tabiri bu. Yani fuhuş yuvası olarak düşündüklerinden. Kız arkadaşlarımızın tuvaletlerde çocuk düşürdükleri, ceninJerini Kızüırmak'a attıklan gibi laflar dolaştınür. Böyle basit basit. Herkesin dilinde üniversite böyle anlatıldı uzun zaman. EMEL Ünversitenin ikinci yılında geldim buraya. Yurttan bir kez olsun tek başıma şehre inemedim. Hâlâ da hiçbir kız arkadaşın tek başına şehre inip dolasabildiğini görmüyorum. Mesela geçen ramazan ayında uzun kollu bir buluzla sokakta giderken, üzerime yürüyüp, "Böyle dolaşmaya utanmıyor musun?" dediler. Yaşanan çevrenin yarattığı sorunlar Ankaralı öğretim görevlisinden birkaç yıl sonra aynı yolu ben de bir Anadolu Üniversitesi'ne ilk kez giden birinin merakıyla katederken, götüren şoförden böylesi sözler işitmedim. Ama aynı yolu gelirken burada diğer büyük kent üniversitelerinden farklı sorunlarla, özellikle de yaşanan çevre koşullanndan kaynaklanan farklı sorunlarla karşılaşacağımı düşunüyordum. Geliş nedenlerinden en belirleyıci olaru da buydu zaten. Yazının başına aktardığım öyküye benzeyen gerçek de üniversitenin açıldığı yıl buraya atanan ve kız öğrencilerle birlikte yurtta kalan genç öğretim görevlisi bayanın eşinin başından geçmişti. Olayı Sıvas'ta üniversite öğrencileri bana aktanyorlardı, ama onların anlattıklan, başlanndan geçenler ve verdikleri örnekler aradan geçen yülarda Sıvas'ın üniversiteliye bakışında köklü bir değişiklik olmadığını gösteriyordu. Möflt: Toplum çok kapalı. Bizi tamamen dışladılar, halen de öyle. Kızlann pastaneye falan gitmesi kötü yorumlanıyor. Şu aşağıda bir cami var, oradan ileriye geçen kız arkadaşlanmıza kötü gözle bakılmış üç yıl boyunca. Abdullalı: Bindiğim taksinin şoförü, "Siz yurtta kızerkek aynı odalarda kalıyormuşsunuz" dedi. Berberde, kız arkadaşlarımızın pastaneye gitmesini hoş karşılamadıklarını söyleyen biriyle karşılaştım. Onu dinleyenlerden biri de, "ha şu kızlar" demez mi... Emeb Yurttan bir kez olsun tek başıma şehre inemedim. Hâlâ da hiçbir kız arkadaşın tek başına şehre inip dolasabildiğini görmüyorum. Bölenfc Halkın kültür düzeyi düşük. Bu yüzden üniversitemize "Dallas" adını taktılar. Yani fuhuş yuvası olarak '"., düşündüklerinden. Kız arkadaşlarımızın tuvaletlerde çocuk düşürdükleri, ceninlerini Kızüırmak'a attıklan gibi laflar dolaştırdılar. Herkesin dilinde üniversite böyle anlatıldı uzun zaman. Aziz: Yanımızda olan her kız arkadaşla sanki cinsel ilişkideymişiz gibi düşünüyorlar. Yavaş yavaş alışıldı belki, ama yine bu sorunlanmız var. Handan: Beş yıldır izliyorum bu ortamı. însanların yapısında, bize bakışında değişen pek bir şey yok. Bir kız öğrenci tek başına yolda yürümeyi, pastanede oturmayı düşünüyorsa birilerini dövmeyi de göze almalı. Yoksa bir yere giderken mutlaka yanına birini destek alması gerekiyor. Kampusun ağaçlık bir kesimi vardır, ne kadar işsiz güçsüz varsa gelirler, içerler, bizi seyrederlerdi. Kendi kampusumuzda yurt binasından biriki yüz metre açılamazdık. 9.2.1974 tarih ve 1788 sayılı yasayla kurulan, ancak kuruluşundan 6 yıl sonra Sıvas'taki binalarında öğrenime geçebilen Cumhuriyet Üniversitesi'nin bu Anadolu kentine ilk gelen öğrencileri, tıp fakulteliler olacaktı. Ankara Hacettepe Tıp Fakıiltesi binalarında üniversiteye başlayan ve bu arada üniversite yaşamıyla tanışan gençler, daha sonraki sınıfiarda Sıvas'a taşındılar. O andan itibaren başlayan güçlükler ve sorunlar, diğer tüm üniversite sorunlarına eklenecek.Ve sanırım bu yazıya ancak bir kesitini aktarabileceğim 'Bir Anadolu Üniversatesi'nin Görünümü'ortaya çıkıyor. "Ben 8384 öğrenim döneminde geldim Sıvas'a. Liseyi tstanbul'da okumuştum. Sıvas'a ilk gelenler, üp öğrencileri, çoğu da tstanbul, Ankara, tzmir gibi kentlerden gelmislerdi. Geldik. Toplum çok kapalı. Bizi tamamen dışladüar, halen de öyle. Kızlann pastaneye falan gitmesi k,ötü yorumlanır. Şu aşağıda bir camii var, oradan ileriye geçen kız arkadaşianmıza kötü gözle bakılmış, uç yıl boyunca. Bizden onceki devre, kız erkek gnıp olarak yolda bile yurüyemezknniş. Zaten yabancı potansiyeli Sıvas'a taşıyacak bir olgu yok üniversiteden once. Öyle olunca, bu yabancı potansi Kıyafetimiz bile yadırgandı AZİZ Biz burada ahştığımız yaşantıyı sürdürmeye kalkınca, kopukluklar başladı. örneğin bir kıyafet, ahştığımız bir kıyafet bile yadırgandı. Kız arkadaşlarla birlikte yürüyemiyorduk. Sürtüşmeler çıkıyordu bu yüzden. Yanımızda olan her kız arkadaşla sanki cinsel bir ilişkideymişiz gibi düşünülüyor. Yavaş yavaş alışıldı belki, ama yine bu sorunlanmız var. HANDAN Izmir'den geldim. önce Hacettepe'de okudum, sonra Sıvas. Sıvas ortamı denincc, kapalı ve tutucu diyeceğim. Beş yıldır izliyorum bu ortamı. tnsanların yapısında, bize bakışında değişen pek bir şey yok. Yalnızca bir kazanç kaynağı olarak görüyorlar bizi. Gelişim bu. örneğin pastane açıldı, hamburgerci açıldı. Gelişim bu ise? Mecburen oralara gittiğimizi söyleyeyim. Bunun dışında kız öğrenci tek başına yolda yürümeyi, pastanede oturmayı düşünüyorsa birilerini dövmeyi de göze almah. Göze almalı diyorum, çünkü bu anlayışı biraz olsun kırmak gerek. Yoksa bir yere giderken, mutlaka yanına birini destek almak gerekiyor. ŞABAN IstanbulSıvas arası yol parası 1500 lira iken, taksi parası olarak 400 lira vermişti bir arkadaşım. Yani öğrenci, ban esnaf için "fırsat" oldu. Ben de Sıvas Zaralıyım, ama öğrencilere böyle bakıldığını söyleyebilirim rahathkla. Yaptığım ilk konuşmalar sonucu bir Anadolu kentinin kendi aralannda yaşayan üniversıteliye bakışı özetle ortaya çıkrruştı. Çevrenin bu bakış açısı içerisinde, bir Anadolu kentinde üniversiteli, universiteli olmanın genel sorunlarını nasıl çözumlüyor, sosyal Uişkilerini nasıl düzenliyor? Kültürel gelişimini nasıl sağhyabiliyordu? Bu sorulann yanıtlannı da giderek genişleyen konuşmalar veriyor. BETON BİNALAR TABLOSU Cumhuriyet Lniversitesi'nin modern binalarmdan bir bölümü henüz açık olmayan bölumler nedeniyle boş duruyor. En çok kalabalık iseyemekhanenin olduğu binada toplanıyor. On bin dönümlük buyük bir alana yayılan Üniversite kampusü, sonsuz bir kır görüntüsünün onasında beton binalar tablosu ortaya çıkanyor. yelin ilk taşıyıcıları biz olduk, ilk harcanan da biz." Kent kökenliliğin bütün özelliklerini üzerinde taşıyan bu üniversitelinin adı Miifit'ti. Ne demek istiyordu ilk harcananlar biz derken? Konuşmalanmızın hemen başında kafamda oluşan bu sorunun yanıtını Sıvas'ta üniversitelilerle yaptığıın ropörtajlar çoğaldıkça kendi kendime verecektim. Sıvas Gögüs Hastalıklan Hastanesi'nin, Üniversite Hastanesi olarak kullanılan katlanndan birinde oldukca kalabalık bir öğrenci grubuyla yaptığım konuşmalar birinden diğerine atlayarak başladı... ABDULLAH Geldiğim yıl kampuse gidip gelebilmek için sık sık taksiye biniyordum. 1982 yılının kasım ayı falandı. Bindiğim taksinin şoförü kampusü kastederek, "Siz yurtta kız erkek aynı odalarda kalıyormuşsunuz" dedi. Nasıl şaşırdığımı tahmin edin. Yine geçenlerde berberde kız Y \RL\: "Konşnlann eahUleri var, kandınrsmız" Pamuk eller cebe di Lütfi Ofiaz'la söyleşiye dal(Baştarafı 1. Sayfada) Peki öyleyse cumartesi bek du ANAP'lılar dünkü Cumhuriyet'te çıkan Faruk BüdbicVnin ttyorum. Eskişehir'e gel ! dedi. Taşar'la Pehlivanoğlu arasındaEh, artık katılmak gerekiyordu. "Benim işim var, gelemem" ki çekişmeyi yansttan haberinı tartışıyorlardı. Pehlivanoğlu hadiyemezdim. Cumartesi sabahı erkenden yola çıktık. Yol boyun berin "doğru" olduğunu söylüyordu. Sivrihisar'a gelirken otoca ANAP Genel Sekreteri Mustafa Tasar, Genel Başkan Yar büse özal dayetişip bindi. Girer dımcılan Mehmet Keçeciler, Şa girmez "Ekmekçi geldi mi?" diye sordu. Şadi Pehlivanoğlu'na di Pehlivanoğlu ile konuştuk. da "Ekmekçiyi markaja al" deANAP'ın boyle bir gezisini ilk kez ızleyecektim. Geceden hazır di Otobüste tanıtma işlerini Erkal Zenger yürütüyordu. Yılların lık yaptım. Ne olup biteceğinin hazırlıklarıydı bunlar. îlginç şey ses kurucusu "Zenger" Özal'dan sonra Başbakan'ın teknik danışler vardı. Eskişehir'de akşam manı olmuştu. Zenger ilk "Petek Gecesi"nin biletleri astronomik fıyatlarla satışa çıkmış19S8'de Celal Bayar ve Adnan tı. Gecede Tiırguı özal'ın sağınMenderes'in de katıldıklan Iktida, solunda oturacakların bilet sat Kongresi'nde ses duzenini bedeli 5 milyon liraydı Ondan ayarlamış, ondan sonra alanlarsonra sırayla geriye doğru sayma da, kongre salonlarında ünlü bir başlıyor 4 milyon, 3 milyon, 2 ses düzenleyicisi olmuştu. lnönü milyon, 1 milyon^. gidiyordu. En ile Ecevit'le, Demirel'le gezilere ucuz bilet 100 bin liraydı. Eskikatılmıştı. Erkal Zenger 1970'h şehir gecesinin kulisleri Ankarayıllarda bir geziye katılamadığı da kulaklanmdaydı. tleri sürüliçin Ecevit'in kendisine küstüğüdüğune göre güç durumda olan nü de söyledi. Zenger katılamaçeşitli kuruluşlar bu yüksek fiyacağını söyleyince Ecevit, "kayatlı biletleri alıyorlardu Bunun tüsaydmız çok iyi olurdu. Morada elbette bir karşılığı olurdu. Bir Um düzelirdi" demiş uzun süre kuruluşun 17 milyon liralık bilet küsmüştü. aldığı söyleniyordu. Şom ağtzlıOtobüsümüz yolda giderken lar işte, ne olacak? 1leri siirdüklerine göre böyle günlerde, seçim Zenger birkaç kişilik bir kalabalıkta bile arabadan sesleniyor öncelerinde ANAP'ı parayla "Sayın Başbakan Özal ön kolbesliyorlar, sonra da iktidar yatukta oturmakta, sizleri selamlapıp zararlarını kapatıyorlardı. maktadır sayın vatandaslar(!)" Ülke de yönetilmiş oluyordu. diyordu. özul Sivrihisar'danÇifteler'e, Otobüste Şadi Pehlivanoğlu oradan Mahmudiye üzerınden Güneş Gazetesi yazarlarmdan Lütfi Oflaz'ı görünce heyecanla Eskişehir'e geçtl Sivrihisar'da izlenimleri yazdırmadan önce Lütnıp "Uyyy hem Oflu hem laz. fi Ofiaz'la bir lokantaya gidip Ben onun yanına ddryrum!" de Ozal: Şah çekeceğim zamanı (Baştarafı 1. Sayfada) Zenger gerçekten başarılı bir takunıfasulye, pilavyedik. PTTye nıtıcı ve ses düzenleyicisi Zaman Başbakan Ozal gazetecilerle geldiğimızde Özal'ın konvoyu zaman yolda bekleşenlere "Saym "oynamaktan" hoşlandığını da çoktan ayrılmıştı. Yolda "KayBasbakanunız geçiyor. Sizleri se itiraf etti. maz"dan geçtik. Kaymaz'm kulamhyor, sizlere sevgüerini sayrufasulyesi ünlüymüş. SivrihiBaşbakan özal'ın Eskişehir ve gılannı sunuyor" diyerek tanıtısar'da Ozal'ı dinlemekten dönen ilçelerine yaptığı geziyi bazı bayor. Yollarda bekleşenler el sal kanlann yani sıra ANAP Genel yaşlı bir kadına sordut lıyorlar. Burada tatlı bir şeyi de ~ Başbakan'ı dinledin mi? Başkan Yardımeılan Mehmet Zenger'den duydum. Karadeniz Dinlemedim. Keçeciler, Bülent Akarcak, Şadi gezisinde Şadi Pehlivanoğlu'nun Pehlivanoğlu ve ANAP Genel Niye gittin öyleyse? Ne bileyvn ben, Gelmiş de da katıldığı bir gezide Zenger ta Sekreteri Mustafa Taşar da kanıtma yaparken hep Pehlivanoğ tıldılar. Başbakanın isteği üzeridiler gittim. lu'nu tünelden geçerken tanıtı Oyunu nereye verdin? ne geziye katılan Pehlivanoğlu, Ona verdim. Yine ona mı yormuş. Pehlivanoğlu takılmış: Keçecüer'e eleştirir nitelikte bir verilecek? Ha, poh yiyen! Sıra bana yaa gönderdiği yolundaki habe A^ bileyim ben, oyu sen ve gelince tünelde tanıtıyorsunl derimizi doğruladı. "Benim Fatita receksin.. miş... Zenger'in bir yararı otoadaylığım Başbakan'ın da bulun Oy ne zaman verilecek? büsteki anonsları ile, kent içledugu bir toplantıda belirtildi. rinde bir çeşit balkon pencere Biz de bılmiyoruz... Başbakan da tepki göstermedi" Çiftelerde Belediye Başkanı İr mitingi yaratmış olması. Anonsdiyen Pehlivanoğlu, Taşar'ın isları izleyenler balkona, pencere tifasını istemekten vazgeçip vazfan Başak, Özaı'a ilçenin altın lere koşup özal'ı selamlıyorlar, geçmediği yolundaki sorulara yaanahtannı verdi. Burada özal böylece açık toplantılara katümış nıt vermedi. "Biz hiçbir işi yanüs yapmayız. gibi oluyorlar. Şadi PehlivanoğVergiyi acıtarak almak olmaz. Mehmet Keçeciler, ara seçimlu'nun düşüncesi bu. Ancak bazı hesap kitap yapıllerde aday olmak için vaktin erEskişehir'de yollarda Turgut mazsa hiç olmaz. Siz çauşm biz ken olduğunu belirterek. "Dereyi bey gerçekten görkemli karşılan görmeden pacayı sıvamamak ge iyi tohum getireceğiz" dedi. Çifteler'den sonra Mahmudi dı. Ancak anaokulu çağındaki rek. tki ay once Konya'da genişçocuklarm yola dizilmesi gözu letilmiş il divanında ittifakla beye'de konuşan Özal üstü kapalı Süleyman beyeyanıt verdL Şöy rne çarptı. Burada soruşturdum. nim Konya dışında bir yerde Öğrendiğime göre hemen hemen ada> olmanın reddedümesine le dedi: tüm okullar erken saatlerden ...Hesabımızı bilirsek her karar verildi" biçiminde konuşengeli yeneriz. Bazılan birbirine başlayarak sokağa dökülmüşler. tu. "biz solda kurduk, siz de sağda Gelmeyenlere disipiin cezası veBaşbakan özal, ANAP'ın kurun" diyor, kışkırtmak isterileceği söylenmiş. Sıkıysa gelme otobüsüne makam arabasıyla yenler var. Kışkırtmalar bizim sinler! Polatlı'da yetişti. Başbakan, gabir kulağımızdan girer ötekinden 6 kasım seçimleri öncesinde zetecilerle sohbet ederken çıkar.Kıskırtmalara cevap vermi Eskişehir'de seçım nabzı yokla ANAP'ın "sag bir partT olduyorum. Cevap verirsem onları mıştım. Bu gelişimde edindiğim ğunu da dolaylı olarak kabul etkuyudan çıkartmış olurum. Bu izlenimler Anavatan'ın üçüncüti. Gazetecilere, "Bizimk geze gekuyuda kalsmuv ne yapalım? lüğe duşeceğı yolunda. tleri sü ze her şeyi öfrendiniz. Partikre Mahmudıye'den sonra Eskişerüldüğune göre bırınciliği SHP, politik müşavir olabilirsiniz" dihir'e dek yol üstünde karşuayanikinciliğı DYP, üçüncülüğü de yen özal, Cumhuriyet muhabiları selamladı Turgut bey. Erkal ANAP ahr... rine dönerek "Farıık, sol partilere müşavir olur. Ama hep sağ partilerie geziyor" dedi. Ozal, "Biz gazetecilik yapryonız" diyen Cumhuriyet muhabirinin 6 Kasım'dan bu yana ANAP dışında bir partiyle geziye çıkmadığını biliyordu. ÖZAL VE tNGlLİZ REVÜSÜ özal, önceki gece Ingiliz revüsünün danslarını izlerken yarı çıplak bayanlarla fotoğrafının çekilmemesi için masadaki çiçeğin arkasına saklandığını ve "oyun oynadıgını" belirterek, "Aslında fotograf çekilse bir şey olmaz, ama gazetecilerle karşılıklı oyun oynamaktan hoşlanıyorum" biçiminde konuştu. Satranç oyunundan hoşlandığını belirten Başbakan, "An, satranç taslan içinde olan hareket alanı üç boyutlu bir taştır. Biz politik satranç ovnuyoruz. Artık politik satranç oyntı>oruz. Politik satrançta belli etmeden şah diyeceksiniz" dedi. Özal, bir gazetede yer alan beş eski başbakanın uygulanan ekonomik politikaya ilişkin eleştirilerini yanıtlamadı ve genel seçimlerin bir yıl erkene ahnması yolundaki haberlerin anımsatılması üzerine gülmekle yetindi. Başbakan özal, Kayakent kasabasında "Bütün dünya iilkelerinin birbirleriyle miıcadelelerinde dünya iki kampa bölunmuştür. Biri topraklann halka raal edilmesini kabul eder. Özal hükümeti hangisinden yana" biçiminde pankartlarla karşılandı. Hazine ile arazi anlaşmazhğı olan vatandaşlar ANAP'lı Belediye Başkanı Isalldız'ın işaretiyle topluca yüksek sesle tekbir getirdiler. Daha sonra bir dana kurban edildi. KEM SÖZ SAHİBİNİ Başbakanı Sivrihisar ilçesinde yaklaşık bin kişi izledi. Vatandaşlar özal'dan konuşması sırasında fabrika, su gibi isteklerde bulundular. Özal, kar yağışının başlaması üzerine, "Topraklannızı nadasa bmkmayın, bu sene yagışiar iyi gidecek, haberimiz var" dedi. Özal konuşmasında, "Bazılan söylüyorlar yazıp çiziyoriar. Ben cevap vermiyonım. Bazılan kavgadan menfaat umuyorlar. Oysa kavgadan vatandaşlar yarar görmez. Kem söz sahibine aittir. Onlar soylediklerivle kalırlar. Kem söz sahibioi götürur. Istedikleri kadar soylesinler, biz iş üreliyoruz, laf değil. Laf Uretenlere aidırmayın, bunlar soyledikleri yerde kalacakiar" ifadesine yer verdi. özal'ın konuşmasından sonra DYP'li Gündüzü kasabası Belediye Başkanı ile Belediye Meclisi üyelerinin ANAP'a geçtiği açıklandı. KURAN HEDtYE EDÎLDİ Başbakan özal, Çifteler ilçesine girişte kurban edilmek üzere yere yatınlmış beş sığın deve sanarak, "develeri kesmeyin Allah aşkına" dedi. Ancak yurttaşlar beş sığın yine de kurban ettiler. Belediye binasında Özal'a bayrağa sanlı Kuran ile şehrin aitın anahtarlan hediye edildi. Özal, Kuran'ı üç defa öpüp başına koyalarak aldı. Mahmudiye ilçesinde Başbakan özetle şunlan söyledi: "Eski usule gidiyorlar dikkat edin, biri sağda, biri solda parti kurduk diyorlar. Kışkırtmak isteyenler var, bunun sonu olmaz. Bana soyledikleri lafları gazetelerden okuyorsunuz, bazı laflan kuyudan çıkarmak istiyorlar. Biz bunlara kulak asmıyonız. O laflara cevap verirsek, onlan kuyudan çıkarmış olnruz. Bırakın kuyuda kalsınlar." Eskişehir girişinde 1015 kişilik bir gnıp vatandaş Özal"ın bulunduğu bir otobüse doğru yaka silktiler. Taşar da, bu vatandaşlann "maksatlı kişiler" olduğunu iddia etti. Başbakan Turgut Özal, Eskişehir'de vilayet binası önünde "Petek" otobüsunden halka hitap etti. "Eskişehir Anavatan'ın kalesi olaeakür" pankartı altmda yaklaşık 400 binh'k merkez nüfuslu Eskişehir'de Başbakanı 2 bin 500 kişi dolayında vatandaş dinledi. Coşkusuz bir şekilde dinlenen konuşmasında Özal, Yunanistan Başbakanı Papandreu'yu "hayal taciri" diye niteleyerek, "Bakın Yunanistan'a bütün söylediklerini, bütün vaat ettiklerini geri aldı. Neden çünkü hayal tacirliği yapıyordu, onlann ihracatı bu yıl 4 milyar dolar ya olacak ya olmayacak. TUrkiye'nin ihracatı bu yıl 8 milyar doları buldn, nereden nereye" biçiminde konuştu. özal, renkli televizyon satışlannın artışma dikkati çekerek, "Kim alıyor bir yılda bu bir milyon renkli televizyonu? Herhalde birisi alıp depo etmiyor" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle