19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER derslere girip çıkabilecek gücü lim: AÜHF'nın, kurulduğu 1925' kendilerinde bulabilmektedirler. Bir bilim kuruluşunun düzeyiten, 1946'ya kadar geçen sürede çıkan yayınların sayısı sadece • ni değerlendirirken göz önünde 21'dir. 1946'daki gerçek "Üni tutulması gereken bir başka versite Reformu"ndan sonra fa önemli öge "kurumsallaşma" külte yayınlannda hızlı bir yük açısından katettiği aşamadır. kuruluşundan seliş göruluyor. Gerçekten 50. AÜHF'nin, kuruluş yılı olan 1975'te bu sayı "1981 Reformu'"na kadar geçen yanm yüzyılı aşkın süre içinde 381 'e yükseliyor. Fakültenin kuruluş dönemi bu alanda büyük bir gelişme gösve belirli bir olgunluğa sayılabilecek 19251946 arasın terdiği inkâr edilemez. Gerçekeriştiği da, yıl başına düşen ortalama ten akademik kadroya eleman yayın sayısı 1 iken, 19461975 ge alınıp yetiştirilmesinden, her dülişme döneminde bu sayı 13'e zeyde sınavlann yapılmasına ve yükseliyor. 1981'de "Reform kürsü başkanlannın seçimine kaYasası" çıktığında, fakülte ya dar uzanan her türlü faaliyette yınları 460'a ulaşıyor. Bazı çev hukuk kurallan yanında zaman relerin yükseköğretimde "anar içinde oluşmuş bilimsel teamül şi dönemi" diye nitelendirdiklerı ve uygulamalara bağlı kalınmışbu yıllarda bile ortalama yayın tır. Fakülte, bu sayede çok de13'ten aşağı düşmüyor! Fakat ğişik görüşlere sahip unsurları asıl ibret verici gelişme, bir bilim kuruluşuna yaraşır bir "reform" ertesinde görülüyor; uyum içinde tutabilmiştir. 1982'de toplam yayın sayısı 7, 1983"te 8, 1984'ıe 4 ve 1985'te ise sadece 2 !(*) Genel eser, monog 1981'DEN SONRAKt HIZLI rafi ve derlemelerden oluşan res BOZULUŞ Oysa 1981'den sonra bu dumi fakulte yayınlannın bu konuda yeterli bir fikir vermeyeceği rum, hızla bozulmaya yüz tutsöylenebilir. Ne var ki, reform muştur. Özerkliğin kaldırılması dan sonra artık Fakülte Dergisi ve aşırı merkeziyetçi otorite yade çıkarılamamaktadır. Demek pısı sonucunda Ankara Üniverki, bürokratikhiyerarşik bir sitesi'ne egemen olan dünya göotorite yapısı kurarak, özerkli rüşu, Hukuk Fakültesi'ne empoği kaldırarak reform yapmak ze edilmeye başlanmıştır. Bunun mumkün değildir. Otoritarizmin en somut örneği bu ders yılı bahaşin ikliminde bilim ağacı mey şında yaşanmış, kürsü başkanlarının (yeni adıyla ana bilim dalı ve vermemektedir AÜHF gibi binlerce öğrencisi başkanhğs) seçiminde daha doöbulunan fakültelerde, yayın fa rusu atanmalarında her türlü aliyetini ortadan kaldıran önemli akademik ölçü ve değer bir yabaşka bir neden, yılda dört kez na itilerek "yönetime kar>ı yapılan vize sınavlarıdır. Bu sa olmama" kıstası esas alınmıştır. yıya yıl sonu ve bütünleme sıÇok daha tehlikeli bir gelişme navlarını da katarsak, öğretim ise ufuklardadır. Fakülteye yauye ve yardımcılarının ne denli kında 40 dolayında araştırma dayanılmaz bir yük altında bu görevlisi (asistan) alınacaktır. lunduklan daha kolay anlaşılır. Bunlann seçiminde Ankara Üni"Sınav humması" diye nitelen versitesi'nin üst yönetimine ters düşmeyecek bir dünya görüşüne direbileceğimiz bu hastahktan sahip olma ölçütünün esas alınabaşını kaldırabilenler, ancak cağı kesin gibidir. İstihbarat konusunda pek yaman oldukları bilinen Ankara Üniversitesi yöneticilerinin suzgecinden kaçabilenlerin, ileride tasfiye edilmeleri hiç de sorun yaratmayacaktır. Çunkü doğrudan rektörlüğe bağlı bulunan Sosyal Bilimler Enstitusü'nun, farklı görüş sahiplerine ister hoca ister öğrenci düzeyinde olsun hiç ama hiç hoşgörusu bulunmamaktadır (AU Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün akıllara durgunluk veren işlemlerini ileride daha aynntılı biçimde yazacağım!). SONIJÇ Görüldüğü gibi AÜHF'de ku. rumsal çürüme dokulara işlemeye başlamıştır. Çumhuriyetin ilk yükseköğretim kurumu olan, aynı zamanda Ankara Üniversitesi'nin kuruluşunda çekirdeğini oluşturan Hukuk Fakültesi, 60 yıllık tarihinin en buyük bunalımını yaşamaktadır. Başlığın anlatmaya çalıştığı "Mektepleşme süreci"ni durdurmak şimdilik mümkün görünmüyorsa da, tümden olanaksız da değildir. Başta bu kurumdan yetişmiş demokrat kişiler olmak üzere, hukuk hayatımızın her kesimi elinden gelen çabayı gosterirse mevcut toplumsalsiyasal konjonktür içinde bile başan sağlanabilir. Biz orta vadede kötümser değiliz; çünku, demokrasi güçlenip etkisini her alanda duyurdukça, YÖK olgusu zayıflayıp eriyecek, boylece, yalnız AÜHF değil, tum yükseköğretim kurumlarımız esenliğe kavuşacaklardır. (•) AÜHF yayınlannın gelışımı hakkında Bkz: Ejder ^ ILMAZ. Ankara Cniversııesı Hukuk Fakulıesi Sistemaük Yayin Kataloğu. Ankara, 1974; Ahmet Mumcu. Ankara Adliye Hukuk Mektebi'nden Ankara UniversheM Hukuk Fakultesi'ne, Ankara, I9 7 7. 19771985 donemıne ilışkın veriler. fakıılıe yayın memurlu|unda me\cuttur. Çumhuriyetin ilk yükseköğretim kurumu olan, aynı zamanda Ankara Üniversitesi'nin kuruluşunda çekirdeğini oluşturan Hukuk Fakültesi, 60 yülık tarihinin en büyük bunalımmı yaşamaktadır, Başlığın anlatmaya çalıştığı "Mektepleşme süreci"ni durdurmak şimdilik mümkün görünmüyorsa da, tümden olanaksız da değildir. Hııkuk Fakültesi'ndeıı llııkıık MektebPne î.. Doç. Dr. MAKSUT MUMCUOĞLU Bu yazının başlığı, Prof. Dr. Ahmet Mumcu'nun, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (AÜHF)'nin 50. kuruluş yıldönümü nedeniyle hazırladığı değerli yapıtın başlığından esinlenerek konulmuştur. "Ankara Adliye Hukuk Mektebi'nden Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne" başlığını taşıyan bu yapıt, fakültenin 50 yıl içinde her alanda nereden nerelere geldiğini ayrıntılı bir biçimde anlatmaktadır. Ne yazık ki, fakültenin 60. yılını tamamladığı bugıin, Prof. Dr. Mumcu'nun yapıtının başLğmı tersine çevirmeyi haklı kılacak çok sayıda nedenle karşı karşıya bulunmaktayız. îşte bu yazının temel amacı, "1981 Yüksek Öğretim Reformu" diye sunulan ve kamuoyunda YÖK olayı diye ün yapan sistemli yıkıntıdan sonra, başlığın ifade ettiği süreci bir gazete makalesinin elverdiği ölçüde Türk hukuk topluluğuna ve ilgililere duyurmaktır. Bir yükseköğretim ve bilim kurumunun düzeyini belirleyen çok sayıda öge vardır. Ancak, bu ögelerden bazıları o denli önem taşır ki, o kurumun bunlardan yoksun kalması veya bu ögelerden birinin zaafa uğraması halinde bilimsel niteliği ortadan kalkar veya büyük ölçude tehlikeye düşer. Hiç kuşkusuz bu konuda ilk akla gelen öge, o kurumun sahip olduğu öğreticiaraştıncı kadronun nitel ve nicel bakımlardan yeterli düzeyde olmasıdır. Bu bağlamda AÜHF'ye baktığımızda, şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz: "Reform Yasası"nın çıktığı 6 Kasım 198l'de fakülte, 25 profesör, 20doçent, 22 doktor asistan ve 14 asistandan oluşan toplam 85 kişilik bir kadroya sahipti. 5 Kasım 1985'te bu sayı, 13 profesör, 21 doçent, 6 yardımcı doçent, 3 doktor araştırma görevlisi (asistan) ve 4 araştırma görevlisinden oluşan 47 kişilik bir kadroya inmiştir. Görüldüğü gibi, akademik kadrodaki daralma, tek sözcükle "ürkütücü" boyutlara ulaşmıştır. Gerçekten AÜHF'nin bazı kürsülerinde bugün tek bir öğretim üyesi bile kalmamıştır. Ortaya çıkan açık, öbür fakültelerden gelen öğretim üyeleriyle kapatılmakıadır. Bazı kürsüler, deyim yerindeyse can çekişmektedir. Başta ifade ettiğim gibi sorun sadece sayısal bir daralma sorunu def'ldir. "Büyük Reform" a tepki göstererek aynlan hocalanmızdan pekçoğunun bı PENCERE 6 KASIM 1985 Şaşılası Bir Adam... raktığı boşluğu doldurmak hele böyle bir ortamda olanaksız görülmektedir. Fakültenin içine düştüğü kaygı verici durum, büyük bir özveriyle görevlerini surdürmeye çalışan öğretim üyelerinin çoğunu demoralize etmiştir; bir kısmı emeklilik haklannı kazanacakları günü beklemekte, bir kısmı da "kerhen" derslere girip çıkmaktadırlar. YAYINLARIN DÜŞÜŞÜ Bir bilim kurumunun düzeyini belirleyen ikinci öge, yayınlanyla bilim hayatına yaptığı katkıdır. Bu alanda, Türkiye'deki hiçbir kurumun 1981 öncesinde de tatminkâr düzeyde olduğu söylenemez. Hele, gelişmiş ülkelerle (hatıa kimi gelişme yolundaki ülkelerle) kıyaslandığında, pek parlak durumda olmadığımız açıktır. Hatırlanacağı gibi, Sayın YÖK Başkanı, bu gerçeği sık sık kullanmış, Türkiye üniversitelerinin evrensel bilime katkıda çok gerilerde kaldığını, kendi getirdiği yeni reform düzeninin bu alanda geri kalmışlığımızı gidereceğini iddia etmiştir. Şimdi, "Buyük Reform" beşinci yılına girerken, bu iddiayı ülkenin en köklü ve yerleşik bilim kurumlarından biri olan AÜHF açısından gözden geçire EVET/HAYIR OKTM AKBAL 'Hayat Bilgisi' adlı kitapların yazarı Bay Fethi Bolayır'dan uzun bir açıklama aldım. Bay Bolayır, bugüne dek yayımladığı kitapların adlannı anıyor, 'Atatürk ilke ve inkılaplarını bayrak edinmiş bir öğretmen olduğunu belirtiyor. 'Atatürk'ün ölümü her 10 Kasım'da kutlanır' sözünü ki iki kitapta da bu 'kutlanma' sözü açık açık yazılmıştır bir dizgi yanlışı olarak belirtiyor. Mektuptaki konu dışı ve okurtarı ilgilendirmeyen bölümlere bu sütunda yer vermekte yarar görmüyorum. Bay Bolayır'ın mektubunun son bölümünü yayımlamakla yetiniyor, bu arada Bolayır'ın gönderdiği açıklamayı, çok ayrıntılı, çok uzun olmasına karşın hıç de inandırıcı bulmadığımı belirtmek istiyorum: "Hayat bilgisi kitaplannın ilk sahifesinden son sahifesine kadar Atatürk, vatan, bayrak, millet, milli kültür ve ahlak coşkuyla işlenmiştir İkinci sınıf hayat bilgisi kitabımın 73. sahifesinin bir yerinde, '10 Kasım törenlerle kutlanır ve Atatürk anılır' cümlesi yer almıştır. Halbuki 3. sınıf kitabında aynı konu işlenirken, '10 Kasım'da Atatürk için anma törenleri düzenlenir' denilmektedir. Yayınevi tarafından kitap basılırken baskı, pikaj veya dizgi sırasında cümle veya kelimeler yanlış dizilmiş olabilir. Ne kadar gözden geçirilirse geçirilsin mutlaka tashihte aksaklıklar olabilir. Kaldı ki, Atatürk'ü anmak demek, her 10 Kasım'da Atatürk'ün yasını tutmak demek değildir. 10 Kasım törenlerinde o büyük insanın ilke ve inkılaplannın ölümsüzlüğu, kendisinin da/ma ıçımizde, beynimizde yaşamakta olduğu dile gitirilir. Niçin Fethi Bolayır'ın kitabı? 1960'tan ve 1970'fen beri okutulmakta olan, ülkemizde hâlâ Cumhuriyet Senatosu'nun varlığını, seçimlerin dört yılda bir yapıldığını, hâlâ ülkemizin 1961 Anayasası'yla idare edilmekte olduğunu söyleyen kitaplardan söz edilmiyor? Atatürk ilke ve inkılaplannın sönmez bir meşale gibi ebediyete taşınması, Türk milletinin muasır medeniyet seviyesinin de üstüne çıkması, milli kültür ve tarih şuurunun genç beyinlerimize yerleştirilmesi ve Türkiye Cumhuhyeti'nin bekâsı için bir nefer, bir hizmetkâr olarak çahşmak ben/m namus borcumdur." • "Çoğulçu demokrasinin tüm kurum ve kurullanyla işlemesi yanında, sosyal demokrat düşüncenin ülkemizde iktidar olmasını amaçlayan halkçı devrimci uğraşa, uyaran eleştiri ve çözümleyici öneriler getirerek, kalemiyle yıllarca katkıda bulunmuş bir aydın olarak. sosyal demokratlann birlik ve bütünlüğüne olan gereksinimi vurgulayan yazılarınız için teşekkürlerimizi bildiririz. Sayın Akbal; gazetem/z Cumhuriyefin 17.8.1985 gün ve 21903 sayısında 'iktidara birlikte yürümek' başlığı altında belirttiğiniz temel yaklaşımlan sizinle paylaşmaktayız. Ancak. bir yanlışı da hemen düzeltmek için yapmamızı istediğiniz açıklamayı da sunuyoruz: SODEP Çankaya ilçe örgütü ulusal kurtuluşumuz ve demokrasimizin anlamlı yıldönümü olan 9 Eylül 1983 günü kuruldu. Yönetimimiz ilk iş olarak kapatılan Büyük Sosyai Demokrat Parti'nin adresi saptanan Çankaya ilçe üyelerine, hiçbir ayırıcı ölçü konulmaksızın. çağırı göndererek, kendilehnin ve sosyal demokrat düşüncede olduğunu bildikleri başkalarının üyelik için ilçemize başvuruda bulunmaları isteminde bulundu. Kuruluşumuzdan üç ay sonra aralarında Sayın Erdal İnönü1 nün de bulunduğu 70 kurucu üye, 80 eski parlamenterle birlikte 1000'i aşan üye sayımızla delege seçimlerimizi bitirdik. O tarihte tüm partiler içinde Çankaya'da zaman olarak en geç kurulan örgüt olmamıza karşın, en çok üyeli ve kongresini ilk önce yapabilen ilçe birimi olduk. SODEP Çankaya ilçede üye kayıtlan devam etmektedır. Uye sayımız 3.000'i bulmuştur." "Üye sayısının birkaç kat daha artmas: bizi sadece sevindirir. Fakat takdir edersiniz ki, ülke nüfusunun büyük bir kısmına (memura • öğrenciye ve bir anlamda kamuda çalışan işçiyej parti üyeliğinin yasak olduğu bir yerde istenilen sayıda üye sağlamanın hukuki ve fiili zorluklan bulunmaktadır. Bütün bunların yanında, SODEP Çankaya ilçesine, yasa tuzük engeli olmaksızın başvurmuş ve üyelik istemi kabul edilmemiş bir tek kişi yoktur. Bunun tersi kanıtlandığında görevimizi hemen bırakmaya hazırız. Tekrar vurgulayalım ki, SODEP Çankaya ilçesinde etkin olan, kişisel tutku sahibi politikacılar değil, ilçemizin sağiıklı üye tabanıdır. İktidara birlikte yürümek için, ilçemizin ve gönlümüzün kapıları her sosyal demokrata açık kalmaya devam edecektir. Saygılarımızla." BU TOPRAKLARDAN ALINANLARI,BU TOPRAKLARIN EVLATLARINA VEREBILMEK... • VAKSA Gerçek, temel ve taruna dayalı sanayi testsleri oluşturarak, en ileri teknolojüerle üretim yapan; Kendi tesislerinde iirettiği sanayi üriinleri ihracatryla 1984'te iilkemize 186 milyon dolar döviz sağlavan; 30.000 kişiye iş imkânı yaratan; 1984'le devletimize 65 milyar »ergi ödeyen "Araştmna ve GeBştirme" zorunluhığuna olan inancnı S milyarlık İki Açıklama... Yeni öğretim döneminde de üniversitelilerin hizmetinde: Her ay... 1000 öğrenciye burs veriyor. A R G E 0 Q Araştrma Geüştirme Merkezi yatırımı Ue belgeleyen; Dünyadaki 500 en büyük firma arasında 168 inci sıraya girmeyi başaran SABANCI K.\RDEŞLER larafından 1974 yüında kurukiu. Annc Sadıka Sabancı'nın bağışladığı tüm varlığıyla güç kazandı. Kuruluşundan bu yana, sağlık. sosyal, kültür. spor ve eğitim alanlarında yaptığı yararlı ve başarılı çalışmalarla 11. yılına ulaştı. İşte V'aksa'nın onbinlerce Türk Genci'ne... yüzbinlerce Türk Vatandaşı'na sunduğu hizmetler... gerçekleştirdiği eserlen • 11 yıldan beri binlerce öğrenci, Vaksa burslarıyla üniversitelerde okuyor. • 1985 1986 öğretim döneminde, 1000 üniversiteli öğrenci daha Vaksa'dan burs alacak. • Vaksa'nın gerçekleştirdiği 13 yerleşim merkezinde 35 kabcı eser. Adana, İstanbul. Kayseri, Van, Bingöl, Artvin, Erzurum, İzmit, K.Maraş, Ankara, Mersin, Bursa ve Vusufelfnde 5 3 5 6 3 3 Ilkokul, İlköğretim Okulu, Kültür Sitesi, Öğrenci Yurdu, Lise, Ortaokul, ı 3 Sağlık Tesisi, • 2 Kreş, ı 2 Spor Tesisi ı 2 Kütüphane 11 Hahcüık Kursu İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Türkiye'de, tozkoparan fırtınası hızını yıllar geçtikçe artırarak sürüyor. Gidışata bakılırsa bu fırtına dinmeyecek... Gidişat nedir? Bir yanda her yıl yüzde 3 sınırını zorlayan nüfus patlaması, öte yanda bir avuç azınlık kesiminde Arap şeyhlerine rahmet okutacak zenginlik patlaması... Çelişkilerin derinliğinde süre gelen kördövüşü kimi zaman başbakanları, bakanları, milletvekillerini, kimi zaman profesörleri, aydınlan, gençleri, hailaç pamuğu gibi atıyor. Sendikacılar, işçiler, öğretmenler, kooperatifçiler, yazarlar, sanatçılar, küçük memurlar tozkoparan fırtınasında evlerini, barklarını, yaşamlarını yitiriyorlar. Bu arada, siyaset meydanına birileri giriyor, siyaset meydanından birileri çıkıyor. Adam durup dururken pat diye bakan, başbakan, cumliurbaşkanı, parti başkanı oluyor; sonra pat diye koltuğundan düşüyor, göğsüne bir yafta asılıyor: Yasaklısın... Bu kargaşa içinde ilginç insan manzaralan sergileniyor. * Tozkoparan fırtınasının parti başkanlığına getirdiği kişilerden biri de Erdal İnönü... Eğer 12 Eylül, üniversitenin canına okumasaydı, partileri kapatmasaydı, liderlere sıyaseti yasaklamasaydı, Erdal İnönü politikaya atılacak mıydı? Ne olduysa oldu, ortalığı seller bastı, ağaçlar devrildi, evler yıkıldı, canlar yitirildi; tozdan dumandan, baskından anafordan her şey altüst oldu. Partilerini, ocaklarını yitirrniş insanlar ortalıkta kalınca, birinin aklına geldi. Erdal Inönü'ye başvurdu: Gel başımıza geç, bizi toparla... Allem edildi, kallem edildi, Erdal İnönü parti başkanı edildi. Ve çiçeği burnunda başkanın ağzında bir laf: Ben bu işin acemisiyim... Haydi canım sen de... Particilik bilmem... Haydi canım sen de... Derken demokratik sol kesim toparlandı, bütünleşmeye doğru yol aldı; SODEP ile HP birleşti, SHP kuruldu, önemli bir aşama gerçekleşti. Erdal İnönü yine kürsüden konuştu. Ne dedi? "Acemiliğime aldırmadan ben/ aranıza kabul ettiniz, başkan olarak benimsediniz ve particiliği, siyaseti öğretmeye çalıştınız. Bunun için hepinize yürekten minnettarım. yalnız herhalde particiliği iyice öğrenemedim ki, bırleşme için partiyi kapatmaya götüren bir yol seçtim. Ama bu kimsenin kabahati değil, öğrenmek için yeteri kadar zamanım olmadı." Haydi canım sen de... • Erdal İnönü bundan sonra ne yapar? Tozkoparan fırtınasında bu işi nereye kadar götürür? Bilinemez... Bilinen şudur: Sayın İnönü kısacık siyaset yaşamında Türkiye için alışılmamış ve görülmemiş bir "üslup" yarattı. Biz "Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük" diye şişinen aslanlara alışkınız. Kendi kimliğini mizahın gergefinde dokuyabilmek, kişiliğini eleştirinin kevgirinde çalkalayabilmek, vatan kurtaran aslan rolüne çıkmadan iş yapmak, çok partili hayatımızda şimdiye değin görülmemiştir. Bu tür politikacı bir gelişmişliği vurgular; Batı'da örneklerine rastlanabilir. Çelişkilerle dolu bir ülke Türkiye... Bir yanda "htrttm hırt" diye siyaset pöstekisi dokuyan bunca şavalak varken ve zaptiye kafasıyla devleti rendelemeye çalışan bunca mostra ortada dururken Erdal İnönü'yü de bu ülke yetiştiriyor. Şaşılası bir üretim gücümüz var, renkli ve değişken... SODA SANAYİİ A.Ş.'DEN TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURUDUR Şirketimizin yıllık faiz ödemeli brüt r o 58 sabit faizli IV. tenip 1. seri tahvilleri 7 Kasım 1985 tarihınden, 2. seri tahvilleri ise 12 Kasım 1985 tarihinden iıibaren T. Şişe ve Cam Fab. A.Şînin Barbaros Bulvan No: 125 Carahan, Balmumcu Beşiktaş ' İSTANBL'L adresındeki merkezinde satışa sunulacaktır. Işbu tahvillerin halka arzı Sermaye Piyasası Kurulu'nun 25.10.1985 tarih ve 36/Sl sayılı iznine dayanmaktadır. Ancak, bu izin tah\illerırnizin ve ortaklığımızın kurul ve kamuca tekeffülü anlamına gelmez. 1. Ortaklığın; a) Unvanı : Soda Sanayii A.Ş. b) Merkezi : Kazanlı Bucağı Yam MERSİN c) Esas Sermayesi : 17.000.000.000^ TL. Ödenmiş Sermayesi: 17.000.000.000 TL. d) Faaliyet konusu : Soda üretimi \e satışı e) Süresi : Süresizdir. 2. Tahvillerin satışından sağlanacak fon, işletme sermayesinin finansmanı için kullanılacaktır. 3. Izahname 15.11.1985 tarih 1380 sayılı Türkiye Ticaret Skili Gazetesi'nde yayımlanmış olup. incelemeye açık tutulacaktır. 4. Çıkanlacak tahvillerin; a) Itibari kıymetleri tutarı ve tertibı: 1.000.000.000^ TL. 4. tertip 1. ve 2. seri. b) Kupürlerin itibari kıymetleri: KUPÜR ADET TUTAR (TL) Hacı Ömer Sabancı Vakfı "Gerçek Hizmet" anlayışıyla, "bu topraklardan aldıklarını, bu toprakların evlatlarına verme" ilkesiyle, Türk Ulusu'na daha nice ydlar hizmet sunmaya devam edecektir. Vi HACI OtVlER SABAIMCI VAKPI Turkiye'nin en yuksek bınası olarak yapılan ve 1000 kız öğrenciyı banndıran 'Ankara Hacı Omer Sabancı Yurdu" (Yurt, açılışından hemen sonra, Kredı ve Yurtlar Kurumu Yönetimine devredılmiştir) 25.000 50.000 500.000 1.000.000 200 3900 400 600 5.000.000 195.000.000 200.000.000 600.000.000 BURSTAN YARARLANMAK ISTEYEN ÖGRENCILERE DUYURU Vakfımızca 1985 1986 öğretim yılında. halen yükseköğretim kururnlannda okuyan veya yükseköğretim kurumlanna yeni kaydolmuş bulunan, durumları aşağıdaki şartlara uyan, maddı desteğe muhtaç ve başanlı öğrencılere, istekliler arasında yapılacak değertendirmeye göre aytık 12.000 TL burs tahsis edilecektır. 1 Hiç bir kurum veya kuruluştan burs veya kretfi abnayanlar, 2 Bir işyerinde çalışmayanlar. 3 Halen yükseköğretim kurumtannda okuyanlardan. devam etmekte bulunduğu yükseköğretim kurumunun sınıflannda kalmamış ve att stnrflardan takınlısı olmayanlar, 4 Yeni kaydolduğu veya devam etmekte bulunduğu yükseköğretim kurumuna girerken seçme sınavlannda 480 ve daha fazta puan almış Telefon 239 71 otanlar burs isteminde bulunabilirter. Telgtat VaKsaAdana PK 75Adana Bu şartları taşıyan oğrencılerin, Vakfımıza müracaat ederek «Burs isteme Dilekçesı ve Durum Bıldirimı» formu ıstemelerı ve bu formda istenilen HACI OMEP SABANCI VAKFI bilgı ve belgelerı eksiksız duzenieyerek 1965 Kasım ayı sonuna kadar Ozler Cad 39 Sok No 1 Vakf'mıza gondermelen gerekir. Daha fazla bılgı yandakı adresten istenebılır ADANA 5100 1.000.000.000 Belirtilen kupürler iki seri arasında eşit olarak dağuılmıştır. c) Satış süresi: 1. SERİ 2. SERİ Başlangıç tarihi 7.11.1985 12.11.1985 Biüş tarihi 11.11.1985 6.12.1985 d) Erken ödemeye ilişkin esas ve şartlar: Erken paraya çevirrne taahhüdü yoktur. e) Tahvillerin yıllık faiz oranı ve faiz ödeme tarihi: Tamamı hamiline yazılı tahviller, brüt ^o 5$ sabit faizli olup, faizler 1. seri tahviller için 11 kasım tarihlerinde, 2. seıi tahviller için 6 aralık tarihlerinde ödenecektir. 0 Tahv iller 500.000.000 TL. iki seri halinde olup, her bir serinin tamamı hamiline yazılıdır. g) Satış fiyatı: Tahviller nominal bedelinin "Po 5 noksanı ile satılacaktır. h) Tahviller iki yıl vadelidir. 2. yılın sonunda bir defada itfa edilecektir. 5. Tahvillerin ödeme planı: a) 1. seri; VADEANAPARA TL. E\İZ TL. TOPLAM TL. 290.000.000 290.000.000 11.11.1986 11.11.1987 500.000.000 290.000.000 790.000.000 500.000.000 b) 2. Seri; 6.12.1986 6.12.1987 580.000.000 290.000.000 290.000.000 1.080.000.000 290.000.000 790.000.000 500.000.000 TE^EKKÜR Hayaıımn ilk yazında onulmaz acılarla seni uğurladık. Güleç yüzunü daima sevgiyle anımsayacağız. GÜLAY BACAK'ın cenazesine iştirak eden, çelenk gönderen, mektup, telefon. telgrafla başsağlığı dileklerini ileten tüm akraba ve dostlara, Beşiktaş Atatürk Lisesi'ndeki arkadaşlarına, Ajam Ada'ya içten teşekkürlerimizi sunanz. AİLESİ ADINA DAYISI: MLSTAFA BACAK RESİM SERGİSİ 819 KASIM 1985 YAPI KREDİ BANKASI QALATASARAY KAZIM TAŞKENT SANAT GALERİSİNDE SALTUK SEVÜATÜRKULERI RESİTAÜ 82223 KASIM Gişetel14O6792 500.000.000 580.000.000 1.080.000.000 6. Anapara ve faiz odemeleri; Vadelerinde Camiş Menkul Değerler A.ŞInin merkezinde yapılacaktır. 7. Tahviller, şirketimiz tarafından, Türkiye Şişe ve Cam Fab. A.Şnin Barbaros Bulvarı No: 125 Camhan. BalmumcuBeşiktaş < İSTAN• BUL adresindeki merkezinde satışa sunutacaktır. De Yayınevi standında bugün saat 15.00'ten itibaren yeni çıkan, genişletilmiş "Acılı Kuşak" adlı kitabını imzalayacak. TÜYAP KİTAP FUARI MEHMED KEMAL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle