23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 1985 Ozetle HABERLER CUMHURİYET/? Özal9 cumartesi Eskişehir'de Başbakan Turgut Özal, hafta sonunda Eskişehir ve Uçelerini ziyaret ederek halka hitaben konuşmalar yapacak, aynca Eskişehir'de Yenikent toplu konut binalarvun, bir öğrenci yurdunun açılışına ve iki lokomotifin hizmete sokulması törenlerine katüacak. Özal, cumartesi sabahı çıkacağı geziden, akşam geç saatlerde Ankarç'ya dönecek. Özal'ın aralık başmda yapmayı planladığı Gaziantep, K.Maraş ve Adıyaman gezisi de bütçe görüşmeleri nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. ANAP'ta îhbar furyası Farklı eğilimlerin birbirleri hakkındaki ihbar furyasına, Mustafa Taşar'ın kardeşi için alınan 40 milyon liralık kredinin usulsüz olduğu iddiasından sonra milletvekillerinin aldıkları otomobiller de konu olmaya başladı. ANKARA, (Cumhuriyet Biirosu) ANAP'taki farklı eğilimlerin birbirleri hakkında bir "ihbar furyası" başlattıkları belirlendi. Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler ile yakınlaşan Genel Sekreter Mustafa Taşar, bu davranışıyla eski siyasi yandaşlarının tepkisini toplarken, "hareketçi" eğilimdeki bazı milletvekillerinin "ılımlı" baz\ milletvekilleri üzerinde çeşitli spekülasyonlar yaptıkları saptandı. Genel Sekreter Mustafa Taşar'ın kardeşi Faruk Taşar tarafmdan fcuruian şirketlere 40 milyon lira usulsüz kredi sağladığı yolundaki iddialar ANAP kulisinde yayıhrken, yeni Mercedes marka otomobil alan bazı ANAP milletvekilleri üzerinde de çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. "Hareketçi" eğilimdeki miiietvekilleri, ılımlı eğilimdeki bir milletvekilinin yeni aldığı Mercedes otomobilin kaynağının araştırılması istemini kuliste yayıyorlar. Ilımlı eğilimdeki bazı ANAP'lılar da bir başka milletvekilinin yeni aldığı RenauIt9 otomobilin kaynağının araştırılması gerektiğini öne sürüyorlar. ANAP Genel Sekreteri Mustafa Taşar hakkında düzenlenen imzasız bir ihbar mektubu bazı ANAP'lılar tarafından fotokopi yoluyla çoğaltılarak dağıtıldı. Taşar hakkındaki iddiaların yine bazı ANAP'lılar tarafından SHP'ye ve bazı bağımsız milletvekillerine gönderildiği saptandı. Taşar, ihbar mektubunun dört aydır elden ele dolaştırıldığını belirterek, sözkonusu iddialan yalanladı. Taşar hakkındaki iddiaların, Keçeciler ile yakınlaşmasından sonra, parti yönetiminden tasfiye olan Halil Şıvgın ve arkadaşları tarafından ortaya adldığı one sürülüyor. Genel Sekreter Taşar'ın, Genel Baskan Yardımcılarından Şadi Pehlivanoğlu ile çekişmesinin de Keçeciler ile yakınlaşarak eski siyasi yandaşlarını yalnız bırakmasından kaynaklandığı iddia ediliyor. ANAP Ankara Milletvekili Halil Şıvgm, Taşar hakkındaki yolsuzluk ihbarları ile bir ilgisi bulunmadığını kulislerde tekrarlarken; Taşar, Şıvgın'ın konuşma önerilerini geri çeviriyor. Şıvgın, Cumhuriyet muhabirinin, sözkonusu iddialarla ilgili. sorularını, "Bu aşamada konjşma>ı doğru bulmuyonım" diyerek geri çevirdi. İMZASIZ İHBAR MEKTUBU ANAP Genel Sekreteri hakkındaki imzasız ihbar mektubunda, Taşar'ın Devlet Bakanı Ahmet Karaevli ile birlikte kardeşi Faruk Taşar aracılığı ile üç şirket kurdurduğu ve bu şirketlere 40 milyon lira kredi sağladığı öne sürülüyor. Hareketçi grup tarafından ANAP içinde dağıtılan imzasız ihbar mektubunun bir bölümü şöyle: "Bu şirketlerden Emak İthalal ve Ihracal İç ve Dış Ticaret Anonim Şirketi'ne Gaziantep il baskanının teğeni Erdal Başel, Anadolu Bankası mudurunun damadı Şevket Tezer, Kıbns uyruklu Tatik Aksal ve yine Mus(afa Taşar'ın kayınbiraderi Lgur Başer ve as elemanı M. Asi Hamamcıoglu ortak oluyorlar. 10 milyon lira sermaye ile kurulan bu şirketin kuruluş sermayesinin >üzde 25'i olan 2.5 mil>on liranın bankaya yatırılması gerekirken. bu bedel yatınldı gibi bankadan makbuz alınıyor. Anadolu Bankası'nın miıdürunun damadı bu şirkete ortak olduğu için 2.5 mil\on yatırama>an bu şirkete 40 milyon lira kredi sağlnor. Bu işleri Mustafa Taşar'ın kardeşi Faruk Taşar ile M. Asım Hamamcıoğlu ortaklaşa götüriiyorlar. Diğer ortakların dışında kendilerini kontrgaranthe almak için adi ortaklık sozleşmesi aktedivorlar. Şimdi de 20 adet TIR teşvikr almak için Faruk Taşar'la adi ortaklık sözleşmesi yapan M. Asım Hamamcıoğlu'nun müracaatını neticelendirmek için Genel Sekreter Mustafa Taşar baskı kuru\or." İhbar mektubunda aynca şirketlere Anadolu Bankası'ndan 40, İmar Bankası'ndan 60, Ziraat Bankası'ndan 20, Vakıflar Bankası'ndan 20, Emlak Kredi Bankası'ndan 20, Halk Bankası'ndan 2, Denizcilik Bankası'ndan 20, Şekerbank'tan 15 milyon lira kredi sağlandığı bildiriliyor. DUYDUK YALÇiJV Bir ülkede uygarlığın ölçüsü telefonlann boJluğu ve iyi işlemesiyse, (Batıda böyle söyleniyor) bunun mantıksal sonucu, medeniyetsizliğin ölçüsü telefonlann azlığı ve kötü işleyişi olmalı.. Bu girişi yaptıktan sonra bizdeki durumu başımdan geçen bir öyküyle anlatmakta yarar var.. Kaç gündür telefonum işlemiyordu. Buna karşılık evimin önündeki sokakta, bir sürü telefon teli yerlerde, çamurlu su birikintilerinin içinde serilmiş yatıyor, bazıları "yerde sürünmesin diye" elektrik direklerine sarılmış bulunuyordu GÖRDÜK elektronik beyinin numarasını istedim. Bakkal bu numarayı bilmiyor veya bilmiyor görünüyordu. Çünkü böylece bir yüzlük daha kazanıyordu. O2'den aldığım numara arızalı değilse bile, başında bulunan memurun bir arızası olmalıydı. Er. az yarım saat çalaırdıktan sonra telefonu açtı. Durumu anlattım. "Bir dakika efendim" dedi, elektronik beyine soralım" Allahtan elektronik beyinler normal beyinler gibi ağır işlemiyor. Bir dakika içinde benim telefonumun telinin kopmuş olduğunu bufuverdi. Bu bulgu, hiçbir işime yaramıyordu ama yine de bir saptamaydı. Hiç olmazsa şimdilik telefonumun borç yüzünden veya başka bir nedenle değil de, sadece telinin kopmuş olması nedeniyle çalışmadığını biliyordum. * • • Bir hafta on gün bekleyerek geçti. Gelen giden yoktu. Durumumu benden başka bir de elektronik beyin biliyordu. Onun da ekranı var, fakat dili yoktu.. Telefonumun kulaklığından her akşam aynı sessizliği dinlemek sinir bozucu bir hal almaya başladığında sokağa inerek yerlerde dolaşan teller arasında bir arastırmaya giriştim. Bunlardan biri benim telefonumun teliydi, ama acaba hangisiydi? Belki de çocukların kırbaç yaparak birbirlerini kovalamak için kullandıkları tellerden birinin ucunda eskiden benim telefonum vardı.. Geçen hafta sonu bir direğin üzerine çıkmış iki PTT görevlısini görünce, hemen üstlerine atıldım (sözün gelişi tabii) ve altlarından girip üstlerinden çıkarak "yine sözün gelişi" kendilerini telefonumun telini aramaya razı edebildim.. Ellerindeki listede benim iki hafta önce kaydettirdiğim telefon numarasına benzer bir numara olmadığından, başka numaralar bulmam gerekiyordu. Allahtan isa'nın önce VII. yüzyılda Fenikeli Pheldon'un parayı bulmasından sonra yeni numaralar bulmaya gerek kalmamıştı. Uyanık Fenikelinin icadı 27 asır sonra yeniden işe yaradı ve iki görevli benim telimi bulma savaşına katılmaya karar verdiler.. Buna "savaş" denmesinin abartılı hiçbir tarafı yoktu. Havadan, ağaçların üzerirfi den ve yerlerden giden telle» rin karışıkiığı yanında; "arapsaçı" sözü çocuk oyuncağı gibi kalabilirdi.. İşe evimin penceresindert çıkan telden başlandı. Bu te* lin ucuna mavi bir bez parçası bağlandıktan sonra, görev' lilerden biri, en yakındaki direi, ğe çıkıp, apartımanımızdan; gelen telleri sallamaya başladı. Bütün teller bu şekilde ta' randıktan sonra, mavi işaretin oynamasıyla benim telimin direğe gelen ucu bulunmuş oldu. Yerden üç dört metre yükseklikte, bir ayağı merdivenv de, diğer ayağı direğe sanlmış görevlinin "Buldum, buldum' L diye bağırdığını duyunca, ürkemizde Türkçe konuşulduğuna çok sevindim. Ya Latince* konuşulsaydı da adamın bu durumda "Eureka, eureka': diye bağrışması üzerine, yenf bir keşif yapıldığını sanıp bü" tün dünya ayağa kalksaydı..' Şimdi stra telin nereden geldiğini bulmaya kalıyordu. Erv büyük olasılık, paralel giden başka bir direkteydi. Oraya da,' çıkıldı. Seyyar bir kulaklığın, yardımıyla ve yanm saatlık uQ' raştan sonra telin öteki ucu da" bulundu. Arada 30 metrelik bir; tel eksikti ve büyük bir olası'' lıkla benim yerime mahallelj çocuklar tarafından başka iş:" lerde kullanılıyordu. Görevlilerin yanında yedek tel olmadığından bu 30 metref lik eksiklik başka telefonlann kendilerine fazla gelen bölürrv lerinden karşılandı. Havan'n kararmasına yakın da iki teli^ min ucu bir araya gelebildi. Şu bizim telefon işleri. Palmer'a Dışişlerinden yorum yok Ankara, ABD Başkanı Reagan 'tn Cenevre'de Sovyetler Birliği lideri Gorbaçov üe bir araya geldiği zirve toplantısında Bulgaristan'daki Türk azınhğa yapılan baskılan gündeme getırmemesine yorum yapmadı. Ankara 'nın bu yoldaki beklentisini ABD'ye üetmesine karsın Reagan 'ın konuyu Gorbaçov'a açmadığı, önceki gün Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Mark Palmer tarafmdan açıklanmıstı. Yönetinh, Yazarh ciddiye almıyor DENİZ SOM DYP'de Metamet Yazar'ın olağanüstü kongreye gidilerek parti yönetimini ele geçirme girişimi DYP yöneticileri tarafından ciddiye bile alınmadı. Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'ndan bir üye, DYP'nin tüzüğünü hatırlatarak seçim maddesı ile olağanüstü kongreye gidilemeyeceğini, genel baskanlığın herhangi bir nedenle boşalması durumunda olağan kongreye kadar yerine Merkez Yönetim Kurulu üyelerinden birinin seçileceğini söyledi. DYP'nin kuruculanndan ve "bir bileıTe yakınlığı ile tanınan yönetici, Mehmet Yazar için, " O kadar kuvveüiyse, gitsin kendisine güzel bir parti kursun ve iktidar olsun" dedi. Mehmet Yazar'ın yakın çevresi ise, parti tüzüğünden habersiz, "Bayragı kılıfından çıkardık, köşeye vasladık" şeklinde konuştular. YAZARIN TAKTlCt Bu yıl 14 mayısta yapılan olağan kongrede Hüsamettin Cindoruk'a karşı genel başkan adayı olan ve aldığı 262 oyla seçimi kaybeden Mehmet Yazar'ın, 1987'de erken genel seçim olacağı düşüncesi ile gelecek yıl olağanüstü kongreyi toplayarak parti yönetimini ele geçirmeyi amaçladığı öğrenildi. Parti tüzüğünün, seçim maddesi ile olağanüstü kongre toplanmasına olanak vermemesine ragmen Yazar'ın yakın çevresi gelecekteki siyasi gelişmeleri şöyle yorumladılar: "DYP'nin yöneticileri partinin 1992 yılına göre programlandığını kesin şekilde ifade ediyorlar. Siyasi yasaklann kalkacağı giine kadar iktidann kendileri için önemli olmadıgını söyluyorlar. Oysa, taban iktidar istiyor. Yazar'ın tabana verdigi mesaj; eğer iktidar olmak istiyorsak 1992'ye programlanma yanlıstır. Çünkü, Özal 1987'de erken genel seçim vapma hesabı içindedir. Seçimleri bir yıl öne alarak, sivasi yasaklan dolaylı yoldan uzatnus olacaktır. 1987'den sonra yapıiacak 1992 genel seçimlerine siyasi yasaklılann katılmaması saglanacak, seçimden kısa bir süre sonra yasağı kalkanlar ancak 1997 yılmdaki seçime girebilecektir. Seçimlerin bir yıl öne alınması aynca Özal'ın yıpranma süresini de bir yıl azaltacaktır. Bu arada, peşin vergiyle 500 milyar liralık ek geiir ka> nağı sağlanmış olacak, bu para seçim yatınmı için kullanılacaktır. Özal'ın bir de Yazar için yaptığı hesap vardır. DYP'nin olağan kongresi 198Tde olacağına göre, partinin başına gelen Yazar, üç ay sonra gelen seçime girme dunımunda kalacak ve bu kadar kısa süre içinde hazırlanamayacağı için başansız olacaktır." YAZAR'IN SABRI Türkiye Odalar Birliği Başkanhğı'ndan istifa edip DYP üyesi olarak politikaya soyunduğundan beri "sabır"lı bir taktik uygulayan Mehmet Yazar'ın önümuzdeki günlerde de aynı "s«bır"la parti içinde muhalefete devam edeceği, parti tabanının Genel Merkez'e baskı yapmasını sağlamayı amaçladığı öğrenildi. Yazar'ın, görevden alınan Kayseri örgütünün Genel Merkez'e karşı başlattığı "başkaldırma"yı da desteklediği, bununla öteki örgütlerin nabzını yokladığı belirlendi. Yazar'a yakın çevreler, ortamın uygun olması durumunda yeniden yurt gezilerine başlanacağından söz ederken, "Oiaganüstii kongreyi toplamak için 912 delegeden 184'ünün imzasını toplamak mesele değil. Önemli olan bu isteğin tabandan gelmesi" şeklinde konuşuyorlar. TÜZÜK NE DtYOR? DYP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'ndan parti içinde etkinliği olan bir üye, Yazar'ın hesabına göre seçim gündemi ile olağanüstü kongre toplamanın söz konusu olmadıgını, bunu parti tüzüğünün engellediğini söyledi. DYP'li yönetici, "Böyle bir girişiın için önce partinin tiizüğunii değiştirmek laam. Bizim de tüzüğıi degiştirmek gibi bir diişüncemiz yok" dedi. Aynı DYP'li, genel başkanın Merkez Disiplin Kurulu karan ile partiden ihraç edilmesi ya da ölümü dunımunda parti tüzüğüne göre yerine ilk olağan kongreye kadar Merkez Yönetim Kurulu'ndan bir üyenin atanacağını bildirdi, olağanüstü kongreye ancak parti yöneticilerinin toptan istifa etmeleri, yerlerine gelen yedek üyelerin de toptan istifalannı vermeleri ile gidilebileceğini hatırlatarak, şimdilik hiçbir yöneticinin partiden istifa etmeye niyeti olmadıgını da söyledi. DYP'de olağanüstü kongre hesabı Oksayhn pardesü olayına tepkisi: Tartışan tartışsın Devlet Bakanı Kâzvn Oksay, Istiklal \farsı 'nı omuzunda pardesüyle dinlemesinin ANAP Genel Baskan Yardvncva Şadi Pehlivanoğlu ile Genel Sekreter Mustafa Taşar arasında tartısmalara yol açması üzerine, "Tartışan tartışssın, ben bu konuyla ilgilenmiyorum" dedi. Taşar, muhalefetin pardesü olayıyla ilgili sorusuna, "Biz hassasiyetinizi memnunlukla karşüanz" deyince Pehlivanoğlu, ' Birpartinin genel sekreteri bir bakan hakkında bu şekilde konuşamaz" biçiminde bir çıkış yapmıstı. Ktılakhğın ucundaki sessizliği bir süre dinledikten sonra karşıdaki bakkala koşup, sık sık aradığım ve artık numarasını ezbere bildiğim Arıza'yı çevirdim. Aynı sessizlik öbür uçta da sürüyordu. Birkaç denemenin basarısızlıkla sonuçlandığmı gören bakkalımız işe karışma geregi duydu.. Arıza'yı nıı arıyorsun ağabey? Bizim bakkalın çok uyanık biri olduğu sanılmasın.. Evinde telefonu olduğu halde, bakkaldan telefon etmeye çalışan bir adamın nereyi aradığım bulmak o kadar zor bir iş değil.. Üstelik her gün aynı durumdaki bir sürü kişiyle karşılaşıyor.. Belki de bu yoldan ek bir kazancı bile var. Çünkü her telefon görüşmesi için 100 TL.'mizi kesiyor.. "Evet" yanrtını aldıktan sonra "O numara çoktan değişti ağabey" dedi. "Şimdi elektronik beyine bağlandı." • * • Doğrusu bunu hiç tahmin etmiyordum. Telefon telleri çamurlu sular içinde, çoluk çocuğun eğlencesi olmuş durumdayken, bunların bir uçlannın elektronik beyine bağl/ olmasının açıklanabilir bir tarafı yoktu. Zaten kimse de açıklamaya falan çalışmıyordu. Gerçekten bakkal haklı çıktı. Bu kez 02'den arayaraK benim telefonumun bağlı olduğu i"Yaşasın Pheldon ve yaşasın elektronik beyinli PTT'mız" dk ye geçirdim içimden.. .* • Yeni durumu Arıza'ya bildir, medim. Böylece bir elektronik beyini kandırmış ilk kişi olma" nın hazzını tadıyorum. PTT'nin elektronik beyni, b©nim çoktan bağlanmış olan. tellerimi hâlâ kopuk sanıyor oh. malı.. Oh olsun kerataya.^, Türkiye'ye gelir mi? \ İBAIMCI HACI OMER ANKARADİŞI AHIHITTAN İstanbul Sheraton OteU'nin 10. kuruluş yıldönümü nedeniyle önceki ve dun gece verilen gala yemeklerinde ünlii Ingiliz şarkıa Petula Clark, izleyicilerine geçmisi yaşattu 1965'lerin ünlü şarkısı "Down tonn/Asağı Kasaba"mn yanı sıra eski Arjantin devlet başkanlanndan Juan Peron''un tşinin anısına bestelenen "Evita" isimli romantik parçastnı, bu arada günümüz disko müziğinin ünlü şarkıiannı başarıyla seslendiren şarkıa, her konserinde yaklaşık bir saat 15 dakika sahnede kaldı. (Fotoğraf: MEHMET AKİF) Petula Clarkhn konseri ' HOUDİNG A S Taşar, Elgin'i yanıtladı BAŞBAKAN Özal 84. madde için kulis yapmak üzere muhalefet kulisine gıttiğinde SHP'Iİ Ali İhsan Elgin, Ozal'a "Taşar'la ilgili yolsuzluk iddialarını" sormuştu. Özal da "Bunu bana değil, gidip Taşar'dan sorun" demişTaşar hakkında yakınları ile ilgili usulsüz kredi söylentileri vardı. ANAP Gene! Sekreteri Mustafa Taşar bu iddiaları ve SHP'lı Elgin'i yanıtladı: "Bu iddiaların gerçekle ilgisi yoktur. İmzasız bir ihbar mektubu üzerine gerekli araştırmayı yaptım. Sonuçta gördüm ki yalnızca kardeşimin yasal yollardan aldığı 40 milyon liralık bir kredi var. Bunun alınmasında da benim en küçük bir müdahalem veya tavassutum söz konusu değil." ANAP'ın prensip olarak yolsuzlukların üzerine cesaret ve kararlılıkla giden bir parti olduğunu, bu hususun sayın basının ve kamuoyunun malumu olduğunu da belirten Taşar, 900 milyonluk kredi iddialarının kendisini ve partisini "Sizin İstiklal Marşı'na gös^ tereceğiniz hassasiyej ANAP'lılar tarafından ancak.' alkış ile karşılanır. Bunun dı" şında bana atfedilen sözler, gerçek dışıdır..." SHP'li Elgin'e Tasar'a "Kari şı yanıtınız var mı?" diye sor^ duk: ,' Elgin, "Dosyalan tamamla; dığımızda" dedi, "Taşar da ANAP da yanıtı almış olacak." İnşallah dedik, dosyalar Tosya'ya falan gitmez de Meclise gelir... SAKJP SABANCI İstanbul, 28 Kasım 1985 Dostlarım, Hastalıgun sırasında bana gösterilen ilgiye yürekten teşekküx için yazıyorum. İstanbul'dan, yurdun muhtelif yerlerinden ve hatta, Almanya ve İsviçre başta olmak üzere, yurtdışxnda çalışan vatandaşlar tarafından arandım. Bundan son derece mütehassis oldum. Bizzat beni ziyaret etmek zahmet ve nezaketini gösterenler yanında, bazı dostlarım çiçek, bazı dostlarım telgraf, hatta bazı dostlarım da tedaviye yardımcı olacağına inandıkları korse, ilaç, sert yatak, bal, yakı gibi şeyler gönderdiler. Telefon ve telgrafla ilgi gösterenlerden, adreslerini bulabildiklerirre, bizzat teşekkür mektubu yazdım. Sagolsunlar, var olsunlar. Adreslerini buİamadıgım sevenlerime, tüm basın ve yayın organlarında çalışan dostlarıma da şükranlarımı, selam ve sevgilerimi bu açık mektup ile sunmayı zevkli bir borç biliyorum. Bu vesile ile Ulu Tanrı'dan hıç kimseye dert verip derman aratmamasını, herkese saglak vermesini niyaz eder, saglik.li insanlarm birlik ve dirlİk içinde, huzurlu bir yaşam sürmelerinin herşeyin önonde geldigine olan inancımı tekrar belirtmek isterim. İş ve aş derdi duymayan insanlarm yaşayacakları müreffeh verautlubir Türkiye'nin, hepimizin vücut ve ruh sağlıgına sahip olarak ve elele vererek çok pek çok çalışmamızı gerektirdiginin bilincinde, tüm iyillk ve saglık dileklerimi tekrarlarım. Saygılarımla, Bakanlar Kurulu olağanüstü hal uygulamasını gözden geçirdi ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Bakanlar Kurulu'nun dün Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem'in başkanhğında yaptığı toplantıda halen 16 ilde sürdürülen olağanüstü hal uygulaması gözden geçirildi. Toplantıda, bürokrasinin azaltılması konusunda bugüne kadar alınan önlemler de değerlendirildi. Bakanlar Kurulu'nun TBMM'de yaptığı toplantıda Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulu Başkanı olan Devlet Bakanı Kâzım Oksay, uygulamalar konusunda bilgi verdi. Oksay, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, olağanüstü hal uygulanan illerin valileriyle her ay değerlendirme toplantılan yapılacağını açıkladı. Bakanlar Kurulu'nda olağanüstü hal uygulanan illerde asayişin memnuniyet verici bir durumda olduğunun belirlendiğini de bildiren Oksay, "Asayişe müessir önemli bir dunım olmamasına rağmen, huzur ve güven ortamını zedelemeje yönelik ber lürlü bilgUer değerlendirilecek \e bu konuda gereken tedbirler eksiksiz ve tavizsiz olarak yerine getirilecektir" dedi, Devlet Bakanı Mesut Yılmaz da Bakanlar Kurulu'nda aynca bürokrasinin azaltılması için bugüne kadar alınan önlemlerin değerlendirildiğini belirterek. bu konuda ilk Bakanlar Kuruiu toplantısında daha geniş bir görüşme yapılacağını söyledi. Söz konusu ihbar mektubunun Cumhurbaşkanlığı ile Başbakan Turgut Özal'a da gönderildiği öğrenildi. iddiaların yaygınlaşması uzerine Başbakan Özal'ın Taşar'ı çağırarak görüştüğü ve konu ile ilgili kendisinden de bilgi aldığı belirlendi. TAŞAR YALANLIYOR ANAP Genel Sekreteri Mustafa Taşar, sözkonusu iddialan yalanladı. Kardeşinin kurucusu olduğu şirkete kredi teminine hiçbir biçimde aracılık etmediğini söyieyen Taşar, şöyle konuştu: "Bu iddialar (çamur at, izi kalsın) mantığı ile \apılmıştır. Benim kardeşimin kurduğu şirketle hiçbir ilgim >oktur. Kaldı ki, kredinin nasıl sağlandığı bellidir, şirketin nasıl kurulduğu da bellidir. Bana her gün >ığınla secmen geli\or, bunların hepsinin işiyle ilgileniyorum. Kredi isteği>le gelenler de oluvor. Kanuni prosedur uygunsa kredi alınıyor. Hesap verme>e hazırım. Eğer bir yolsuzluk ve suiistimal varsa. elbette üzerine gidilmelidir. Arastırsınlar." Elgin Taşar yıpratma amacı taşıdığını anlattı. Ve şöyle dedi: "Ben herhangi bir vatandaşımın işi için bir bürokrattan ricada bulunurken, şayet yasal imkân varsa, yasalara uyuyorsa diye uyarmayı asla ihmal etmiyorum. Alnım açıktır... Veremeyeceğim hesabım yoktur" Taşar, Elgin'in "Omzunda palto ile İstiklal Marşı dinleyen Devlet Bakanı Kâzım Oksay hakkındaki sözlerine ise" şu yanıtı verdiğini söyledi: Prospektüs KEÇİÖREN Belediyesi Şube Müdürlüğü'nde bir genel tuvaletin kapısındaki ilan: 'i Tuvalet adabı • Paçalannı sıvayınız. • Gerekli duayı okuyunuz. • Sol ayakla giriniz. • Ayakta kesinlikle bevl eîmeyiniz. • Büyük taharette yedi kez su kullanınız. • Küçük taharette üç kez su kulianınız. • Kurulanınız (bezle) • Tuvalette tükürmeyiniz. • Necasete bakmayınız. • Fazla beklemeyinız. • Sağ ayakla çıkınız. • Çikınca gerekli duayı okuyunuz. • Çıkar çıkmaz abdest almayınız. Biraz dolaşınız veya bekleyiniz. Bunun yapılması şarttır. Akıntının dinmesini bekleyiniz. Kanaat getirdiğiniz an abdestinizı alınız." Belediye'de görevli memur bir okur bu ilanı getirip gazeteye bıraktı: Bırakırken de: 657 sayılı yasa var, dedi, biz soramıycruz. Acaba başkan bey ve yardımcıları tuvaleîi kullanırken bu "mevzuat hükümlenne" göre mi davranıyorlar. Bızım adımıza sorar mısınız? Biz de "OKur velinimelimizdir" ve ds "elçıye ^eva! olmaz" diyerek soruyu aktanyoruz Başbakan Ankam'daki yazar ve gazete temsilcilerine ANKARA, (Cumhuriyet Biirosu) Başbakan Turgut Özal Ankara'daki yazarlar ile gazete temsilcilerine bu akşam yemek veriyor. Özal'ın Başbakanlık konutunda 20J0'da vereceği yemeğe gazetelerin Ankara büro temsilcileri ile Ankara'daki yazarlar katılacak. Yemekte Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Mesut Yılmaz, Başbakanlık Müsteşan Hasan Celal Güzel ile Başbakanlık Danışmanlan Selim EgeJi ve Can Pulak da hazır bulunacaklar. Başbakan Özal, ekim ayı içerisinde de İstanbul'daki yazarlar ile gazete yöneticilerinin katıldığı bir yemek düzenlemisti. Kahveci Eva'yı buldu İSVEÇLI gazeteci Eva'dan üç haber geldi. Bir: Başbakanlık Başdanışmanı Adnan Kahveci'nin kendisine "Eski siyasi lider olarak Demirel ve Ecevit'in ismini zikretmemiş". iki: Gazetesinde yayımlanan haberin Gumhuriyet'te yayımlanması için kendisinden izin alınmamış. Üç: Gumhuriyet'e kızgınmış. Kahveci'nin kendi deyimi ile "mantıken mümkün olmayan bir hata yapmamış olmasına memnun olduk. Ancak, gazetelerden, kaynak göstermek kaydı ile alıntı yapmak, aksine bir kayıt yoksa. kutuplarda bile olağan bir gazetecılık pratıği. Bu durumun İsveç'te farklı olduğunu Eva'dan öğrenmiş olduk. Cumhuriyet'e kızgın olmasına gelince, öyie anlaşılıyor ki, Eva hanım, Türkiye röportajı için bazı ANAP'lılarla fazla uzun sohbet etmış, onların etkisinde kalmış. Sayın Kahvecı'ye gelince: O Eva'nın haberinin yalnızca birinci şıkkı ile ilgili. Ötesı "Beni ılgılendırmez" diyor ve ekliyor: İki yılda yüzün üzerinde yabancı gazeteci ile konuştum. Sanınm, neyin söyleneceğım değiise bile nelerin soylenmeyeceğinı artık öğrendınr" Sakıp Sabancı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle