19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
(JUMHUKiJtrl/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kıyönetimin kalkmasından sonra da (ellerindeki davalarla sınırlı olarak) göreve devam etmelerini öngören bir yasa kurah vardır. fakat anayasa kurah yoktur. Çünkü, Sıkıyönetim Kanunu'nun konumuzla ilgili son şekli ni veren 19 Eylül 1980 tarihli yasa değişikliğinden (madde 23) iki yıl kadar sonra yapılan 1982 Anayasası'nda (1973'te değiştirilen 1961 Anayasası'ndan farklı olarak), sıkıyönetim askeri mahkemelerinin sıkıyönetimin kalkmasından sonra da göreve devam edebileceklerine dair bir hükiim yoktur! Böylece, sıkıyönetimin kalkmasma karşın mahkemelerin gore\e devamları, anayasanın "Hiç kimse veya organ, kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" (madde 6/3), "Anayasa hukümleri... yargı organlarını bağlayan temel hukuk kurallarıdır" (madde 11) şeklindeki hükümlerine açıkça aykırıdır. Sıkıyönetimden sonra, askeri mahkemelerin sıkıyönetim mahkemesi olarak göreve devam etmelerine hukuken hiçbir olanak yoktur. Aynca, 1972'deki yasal durumla günümüzdeki yasal durum, 1972'deki anayasal durumla bugünkü anayasal durum, önemsiz istisnalar dışında aynıdır. Her iki donemde de yasalar "göreve devam" yetkisi vermekte, fakat anayasalar böyle bir "devlet yetkisi" tanımamaktadırlar. Anayasa Mahkemesi'nin 1972'deki iptal kararına dayanak olan 1961 Anayasası'nın 32, 124 ve 138. maddelerinin 1982 Anayasası'ndaki karşılıkları olan 37, 122/6 ve 145. maddeleri de, konumuz bakımından, önceki anayasa maddelerinden farklı değillerdir. Dolayısıyla, 1972'deki anayasaya aykınlık durumu bugün de bütün benzerlikleriyle ortadadır; askeri mahkemelerin sıkıyönetimin kalktığı illerde, sıkıyönetim askeri mahkemesi olarak her ne surette olursa olsun yargılama faaliyetine devam etmeleri kesinlikle anayasaya aykındır. Anayasa Mahkemesi'nin yukanki deyimiyle, bu tür bir devamhlığın "kanunla sağlanmasına anayasanın 124. (1982 Ay. madde 122) madde hukümleri elvermez." ANAYASAYA AVK1RILIK SORUND Ne var ki, anayasaya aykınlık durumu, konumuz açısından kolayca giderilebilecek bir sorun gibi görünmemektedir. 1982 Anayasası'nın geçici 15. maddesi, ilk okunuşunda, MGK tarafından çıkanlan kanunlann anayasaya aykınhğımn iddıa edüemeyeceği izlenimini vermektedir. Olayımızdaki yasa da, MGK tarafından çıkartılmıştır. Ancak, anayasanın geçici 15. maddesinin söz konusu hükmüyle ilgili olarak çok ilginç bir yorum da getirilmiştir. Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı, kuvvetli ve inandıncı gerekçelerle bu hükmün bugün artık yürürlükte olmadığı görüşünu savunmuştur (1). Bizim de şahsen katıldığımız bu tez benimsendiği takdirde, konunun Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi mumkündür. En azından, söz konusu kanunlann "Anayasaya aykırılığı iddia edilemez" (geçici madde 15/son) hükmünün (yanlış da olsa) hâlâ yurürlukte olduğu görüşü savunulabilse bile, bu yasağın sadece mahkemedeki "taraflar"ı (savcı, sanık, avukatı..) bağladığı, "iddia e t m e " teriminin 1961'den beri anayasalarımızda ve anayasa hukukumuzda yalnız bunlar için kullanıldığı, "bir davaya bakmakta olan mahkeme"nin ise "uygulanacak bir kanun(un) hükümlerinianayasaya aykın göriirse", işi Anayasa Mahkemesi'ne gönderme yetkisinin bulunduğu açıktır (1982 Anayasası, madde 152). Eldeki oıayda anayasaya aykınhk durumunun giderilebilmesinin birinci yolu budur. IKİNCt YOL Anayasaya ve hukuka aykırılığın giderilebilmesinin ikinci yolu ise şudur: 19 Eylul 1980 tarihli Sıkıyönetim Kanunu değişikliği (madde 23), daha sonraki tarihli anayasa tarafından değiştirilmiştir. Başka bir deyişle, onceki tarihli bir yasanın tanıdığı bir yetki, sonraki tarihli anayasa tarafından geri ahnmıştır. Bir yasanın bile, önceki yasayı bu şekilde, yani onceden tanınan yetkiyi bu defa tanımayarak de'ğiştirmesi mümkünken, aynı şeyin yasaların da üstünde olan anayasa tarafından yapılamayacağı ileri sürülemez. Şüphesiz ki bu yol, birincisine oranla daha pratik, hukukun üstünlüğü amacına daha çabuk ulaşılmasını sağlayacak olan bir çözüm yoludur. Sıkıyönetim son bulduğu halde, "savaş hali hükümleri"ne göre de yargılama yapan sıkıyönetim askeri mahkemelerinin (1402 sayılı kanun, madde 18/son), görevlerine son verilmesinde, ileride doğabilecek hukuksal sorun ve tartışmaların önlenmesi bakımından da yarar vardır. Bu konudaki sorumluluğun öncelikle hukümete ve Milli Savunma Bakanlığı'na düştüğu açıktır. (1) O. Aldıkaçü, bu göruşlerinı bir "bilirkişi raporu"nda ortaya koymuştur. Rapor, Yeni Gundem dergisi tarafından yayımlanmıştır (Sayı 30, 16 Eylül 1985, Ek/9). 28 KASIM 1985 Sıkıyönetim Itlalıkemelerinin \ argılama YetkisL*. ., Sıkıyönetimden sonra, askeri mahkemelerin sıkıyönetim mahkemesi •. olarak göreve devam eîmelerine hukuken hiçbir olanak yoktur. Aynca, 1972'deki yasal durumla günümüzdeki yasal durum, 1972'deki anayasal '; durumla bugünkü anayasal durum, önemsiz istisnalar dışında aynıdır. fj Her iki dönemde de yasalar "göreve devam" yetkisi vermekte, fakat ^ anayasalar böyle bir "devlet yetkisi" tanımamaktadırlar. PENCERE Çift Ölçek?.. Terör ve anarşi, yalnız Türkiye'de değil, günümüz dünyasında önemi gittikçe büyüyen sürekli ve karmaşık bir konudur. 12 Eyiül askeri müdahalesi, "iç savaşa doğru" tırmandığı ileri sürülen terör ve anarşıyi durdurmak için yapılmıştı; bu sorunun kökleri 1968'deki öğrencı eylemlerine kadar uzanıyordu. 1968 ögrenci eylemleri başlangıçta "üniversitede reform" istekleriyle başlamıştı. Bu eylemler silahlı değildi. Silah işin iç1 ne nasıl girdi? O günlerin gazete sayialarını kanştıranlar. yak laşık 30 öğrenci liderinin birbiri ardına öldürüldüğünü öğreneceklerdir. Katiller hiçbir zaman bulunamadı. Kim öldürmüştü bu gençleri? Bu sorunun yanıtı aydınlanmadan Türkiye'de terörü kimin başlattığı ortaya çıkmayacaktır. Bilinenler şunlardır: Sol öğrenciler bütün gençliği kapsayan "reform" isteklerini öne sürünce, devletin içindeki kimi odaklarda "iti, kurda kırdırmak" taktiği benımsendi; bir partinin komando kamplarında sağcı gençlerin askeri eğitimle kurtlaştığı izlendi. Ardından yurdumuzun gençlerini birbirine kırdırmak stratejisi, devletin cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık katlannda bile benimsendi: Solcu eylemciler devleti yıkmak isteyenlerdir; sağcı gençler devleti savunan milliyetçilerdir." Oysa bu kandırmacayla Türkiye'nin kargaşaya sürükleneceğı belliydi. Bir ülkede cepheleşme, devlet içindeki kimi yetkililerce pompalandığında, sonun başlangıcı ilan edilmiş demektir. Türkiye bu tuzağa sokuldu. • Ne var ki bu tuzaktan kurtulduğumuz söylenemez; olaylann 1960'lardan 1970'lere ve 1980'lere doğru akışı, bu yanlış görüşün devlet yetkilerıni kullananlara benimsetildiğini vurgulamaktadır. 12 Eylül'den sonra terör ve anarşi nedeniyle açılan davalardaki iddianameler, tek yanlı yaklaşımın egemenliğini yansıtmaktadır. İddianamelerde hep aynı görüş ileri sürülüyor, aynı sonuç ortaya çıkıyor. Eğer cınayet işleyen, adam kaçıran, ev basan, kahve tarayan kişi sağcıysa, devlete karşı suç işlememiştir; ama aynı suçlan işleyen solcuysa, devlete karşı suç işlemiştir. Bu çift ölçekli mantığın türevleri olarak düzenlenen dosyalarda binlerce sanık ikiye bölünüyor: Terörist, sağcıysa devletten yanadır. Solcuysa devlete karşıdır. * Hukuk, adalet, devlet adına onaylanamaz bir olgu karşısındayız. Sen kalk üniversiteden çıkan öğrencilerin ortasına el borr basını salla. emniyet müdürünü öldür, üniversite profesörünkurşunla, evleri basıp karşına çıkanlan makıneliyle tara, idam mangasının üyesi olarak eylemlerini sürdür; sağcıysan devlete karşı suç işlemedin demektir. 1982 Anayasası, yalnız devlete karşı suç işleyenlerin affını yasakladığı için bağışlanabilirsin... Sen bir korsan mitinge liselı genç coşkusuyla mı katıldın? Bir kavgaya gençlik dürtusüyle mi kanştın? Üniversitede bir protesto eylemini ya da direniş hareketini mi destekledin, devlete karşı suç işlediğinden, 1982 Anayasası genel affın kapsamına girmeni engeller. Sen ne cinayet işledin, ne kimseyi kurşuna dizdin, ne elini kana buladın; ama devlet düşmanı terörist oluyorsun? • Pışmanlık Yasası adıyla anılan kanun da benzer biçnmde işlemektedir. Bu yasa yalnız devlete karşı ışlenmiş suçlarda pişman olanlara itiraf yollarını açtığından; sağda işlenmiş çoğu cinayetin aydınlanması yollarını da kapamıştır. Her şey, sanki belirli bir programın içinde yürüyor, yasalar bile sankı sağdaki terörü korumak için çıkarılıyor. • Sağ ve sol teröre karşı çift ölçü uygulanması, Türkiye'ye ne adalet getırebilir, ne demokratik dengeleri sağlar, ne de hukukun temel ılkeleriyle bağdaşabilir. Doç. Dr. BÜLENT TANÖR Sıkıyönetimin kaldınldığı illerde sıkıyönetim mahkemeleri, ' ' ellerindeki dosyalarla sımrh ol*' mak üzere göreve devam etmek tedirler. Sıkıyönetim Kanunu'nun 23. maddesine dayanılarak * sürdürülen bu uygulama, nedenJ i se kimse tarafından yadırganma•^makta ve sorgulanmamaktadır. *• Kanımca bu uygulama, hukuka aykındır ve bu görüşün bütün dayanak ları son 15 yılın Türk katnu hukukunda yer almakta• dır. Önce buna bakalım. KISA TARİHÇE 1971'e kadar Türkiye'de, sıkı yönetimin kalkmasıyla birlikte sıkıyönetim mahkemelerinin görevi de kesin olarak son bulurdu. Ilk defa 1971'de, 1402 sayıh yeni Sıkıyönetim Kanunu (13/5/1971) iledir ki, sıkıyönetimin kaldırılması durumunda bu mahkemelerin, ellerindeki işlerle sınırlı olmak uzere göreve • devam edecekleri kabul edildi (Madde 23). Anayasa Mahkemesi ise, 1972'de \erdiği bir ka• rarda, bu hukmü anayasaya aykın bularak iptal etmiştir. Mah•'keme bu kararını, 1961 Anaya•' sası'nın değişik 32, 124 ve 138. maddelerine dayanarak üç yonden gerekçelendirmiştir: 1 "Sıkıyönetim dönemine özgti yetki* lerden bir bölümünun bu dönemin bitmesinden sopra da uygulama alanında kalmasının kanunla sağlanmasına anayasanın 124. madde hukümleri elvermez." 2 Anayasanın değişik 138. maddesinin uçüncü fıkrası... askeri mahkemelerin sıkıyönetim yönünden yetkilerinin sıkıyönetimin devam ettiği sure ile sınırlı bulunduğu ve sıkıyönetim kaldınhnca bu yetkinin de sona ereceği kurahnı kendi içinde taşır. "Olağanüstü durum artık yoksa olaganüstii yollann ve tedbirlerin de sona ermesi ve olağan hukuk duzeninin tüm gerelderiy1« geri gelmesi dogaidır." 3 "Sıkıyönetim kalkınca askeri mahkemeler artık sıkıyönetim suçlan ve suçluları yönünden 'bir kimsenin kanunen labi oldugu mahkeme' niteliğini yiririr ve sıkıyönetime ozgu yetkileri uzatmakla 'bir kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci öniine çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulması' gibi bir yola gidilmiş olur. Böylece anayasanın değişik 32. maddesi hukümleriyle de çatışma ve çelişme dunımu ortaya ç ı k a r " (1516/2/1972 ; E. 1971/31, K. 1972/5). Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği hüküm, 12 Mart rejimi döneminde yapılan bir anayasa değişikliğiyle (15/3/1973) anayasaya eklendi (geçici madde 21). Bundan iki ay sonra da aynı hüküm, sadece 1971 sıkıyönetimi ile sırurlı olmak üzere Sıkıyönetim Kanunu'na (15/5/1973) kondu (geçici madde 2). Daha sonra (1975) Anayasa Mahkemesi, anayasanın yukarıda anılan geçici 21. maddesiyle ilgili bir iptal istemini reddetti (15/4/1975 ; E. 1973/19, K. 1975/87). Nihayet, 19 Eylul 1980'de Sıkıyönetim Kanunu MGK tarafından değiştirilirken, eski metnin geçici 2. maddesinde yer alıp yalnız 1971 sıkıyönetimine ilişkin bulunan hüküm genelleşürilerek, yine 1971'deki ilk yerine, yani 23. maddeye kondu. Bugün de yürürlükte olan ve uygulamaya dayanak oluşturan bu hüküm şöyledir: "Sıkıyönetimin kaldrrüması durumunda, sıkıyönetim askeri mahkemelerinde görülmekte bulunan davalar sonuçlandınlıncaya kadar, bu mahkemelerin görev ve yetkileri devam eder" (Kanun No: 2301). BUGÜNKÜ DURUM Bugünkü durum nedir? Butün hukuksal veriler, 1972'de Anayasa Mahkemesi'nin yukanki kararını verdiği dönemin verileriyle aynıdır. Mahkemelerin, sı EVET/HAYIR OKX\Y AKBAL OKURLARDAN Orman yangı n la rıyla savaşım Orman yangınları 1985 yıhnda sayı ve alan yönünden son beş yılhk ortalamanın beşaltı katına ulaşmıştır. Ülkemizde ormanlar içerisinde insanlar yaşadıkça, bu insanlara alt yapı ve genel kamu hizmetleri çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmadıkça, ormanlardan haksn kaıanç bekleyenler bulundukça orman yangınları çıkacaktır. Orman yangınlarınm sayısmı ve zararh etkisini azaltmaya yönelik teknik ve yönetsel işlemlerin tümü orman yangmlarıyla savaşımı oluşturur. Yangınlann sayısmı azaltmaya yönelik önlemleri almak uzun süreli olmasına karşın yine de yangın zararlarmı azaltmak olanağı vardır. Türkiye'de orman yangınlarınm büyük alanlara yayümasım önlemek için personel ve araç, gereç noksanhklanmn giderilmesi şimdilik yeterlidir. Uçak, heükopter, arazöz gibi araçlann yurt dışmdan satın almması düşünülmekte ve gölet inşaatları programlaştırumaktadır. Gözetleme, haberleşme, ulaşım, söndürme işleri için gerekli personel ve araç gereçlerdeki noksanhklar giderilmeden uçak ve heükopter fllolarmdan ve göletlerden beklenen yarar sağlanamaz. Birkaç uçak, helikopter ve gölet parasıyla 1986 yıhnda personel ve araç gereç noksanhklan rahatlıkla giderilebiür ve giderilmelidir. ŞENER YOMRALIOĞLU ORMAN YÜKSEK MÜHENDİSİ DENİZLt teşeRküIlere soruyorum. Rahmetli olmuş anneleriniz, babalarınız ve yakmlanmz var. Böyle elim bir olayla karşılaşsaydınız, benim kadar üzülmez miydiniz? tstanbul Belediyesi, Emniyet Kuvvetleri mezarlıkları işgal eden ve tarumar eden birtakım soysuz insanların hakkından gelemeyecek kadar güçsüz müdur? Benim kadar binlerce vatandaşı iizmeye kimin hakkı vardır? MEMDUH ÜNSAL İSTANBUL vermekle yetindi. Gençlere yönelik uyuşturucu madde, içki veya kısaca, "zararh madde "lerle ilgili konuşmalar yaptı. Bir başka armağan üniversitelere geldi. Harçlara %100 kadar zam yapıldı. Gençlik yılı geride kalıyor. Koca bir yıl... Bir bakalım geriye. Gençlere yönelik 'somut' bir yenilik ya da değişiklik olarak ne görüyoruz?.. TOLGA AKGÜN KARTAL/tSTANBUL Gercek Bir Gazeteci: K. Aydar... "Türk cemiyetinin bugünkü görünüşü şudur: Bir yanda milletiidare sorumluluğunu üzerıne almış biriktidar; bu iktidar, ken j dince tayın edilmiş bir ekonomik politikayı yürüterek memleketi | kalkındırmak ve milleti refaha götürmek iddiasında. Üstelik bu ı tün ikazlara ve mıllet sinesinde çeşitiı sıkmMar halinde aksini bulan neticelerine rağmen bu ekonomik görüşte ısrarlı ve kararlı. iç politika görüşü de bu noktadan başlayan bir iktidar... Öte yanda bütün hakları elinden alınmış. çıkardığı en ufak sese dahi tahammül göstenlmeyen, bu yetişmiyormuş gibi son gunlerde 'imha' edilmesi gerektiği fikrı ortaya atılan bir muhalefet." Yukarıdaki yazı kımı açılardan bugünlerde yazılmışa benzemiyor mu? Dili eskımiş, bir de iktidar partısı DP'den ANAP'a dönüşmüş... Bu yazı 20 Eylul 1959'da yayımlanrrnş. Şımdı ise 1985... Yıtlann dostu Kemal Aydar'ın ağır hastalığıru uzun süredır biliyorduk. Amerika'daydı, hastanede bakıhyordu, ama pek umut yoktu. Sonunda olüm haberi geldi. Gazeteyi okur okumaz, hele resmini de görunce, ister ıstemez 1950'lere döndüm. 'Vatan' gazetesinde önce muhabir, sonra istihbarat şefi, daha sonra sekreter olarak çalıştığı günlere... Ben de o yıllarda Vatan'da sekreter ve yazar olarak görevliydim Kimi geceler gazeteyi birlikte çıkarırdık. Evden gazeteye sabahları birlikte gelirdik. Tertemiz, düzenlı çalışma masası, kesin konuşması, 'şef diye anılmaya yakışan davranışları, hele hele sürekli önünde duran Türk bayrağı... Yukarıya aldığım yazı Kemal Aydar'ın... Pek çok yazısı çıktı o 195060 arasında... Demokrasi savaşı veriyorduk o günlerde de! Gazetecilerin, ama dürüst gazetecilerin, yazarlann bitip tükenmez çilesidir bu. 1945'ten 50'ye, birkaç yillık balayı süresinden sonra yenıden sertleşen bir iktidara karşı haydi yeniden demokrasi, özgürlük savaşı... Sonunda 27 Mayıs olayı! Hep sorar genç arkadaşıar, 27 Mayıs neden oldu, diye... O yılların 'Cumhurıyet', 'Vatan', 'Dünya', 'Akşam', 'Milliyet' koleksiyonlarındaki uyarıcı yazıları okusalar, anlarlar 'sivit' iktidarın, daha sonraki 'sivil' ıktidarlar gibi göz göre göre ülkemizi nasıl çıkmazlara soktuğunu... Kemal Aydar'ın yazılarından birkaç parçayı sızlere sunmak(Arkosı 13. Sayfada) Feriköy Mezarlığı'nın içler acısı hali En değerli varlığım, sevgili annem Feriköy Mezarlığı'nda ebedi uykusundadır. Her hafta değilse bile onbeş günde bir ziyaretine giderim. 3/11/1985 Pazar gunü her zamanki gibi rahmetli annemi ziyarete gittim. Fakat ne göreyim, annemin mezarımn mermer çiçeklikleri kırılmış ve çalınmış, mezarm diğer taraflan da hasara uğramış. Çok üzüldum ve hırsımdan ağladım. Yakmdaki mezorlara baktım, çoğu hasara uğramış, üzerleri çiğnenmiş, dikilen çiçekler ve fıdanlar kopanlmış. Her taraf bir felaket. Etrafa baktım. Elli altmış tane çingene, ellerinde kafesler, sözde kuş tutuyorlar, hem de mezarları çiğneyerek. Bazıları bir köşede şarap içiyorlar. Bundan başka otuz kırk kadar çocuğun oluşturduğu bir grup, mezarlann arasında top oynuyorlar ve mezarları nişan tahtası gibi görüp sapan kullamyorlar. Başka bir köşede yüzlerce koyun ve keçi mezarlann arasına dalmış, ne bulurlarsa gövdeye indiriyorlar. Mezarlıklann arasına saklanmış hüviyeti meçhul birtakım insanlar. Kısaca, Feriköy Mezarlığınm içler acısı hali. Sizlere ve htanbul'daki resmi Gençlih yıhnda ne yapıldı? istanbuVda bir okul Çocuklanmızın okuduğu Istanbul Küçükçekmece Yenimahaüe ortaokulu 1984 yılın da açıldu Okulumuzda henüz vettler tarafından "Koruma Derneği" kurulamamıştır. Buna rağmen okul yönetimi bu öğretim yılı başında kayıtlar sırasmda velilerden okula yardım adı altında para toplamıştır. Okulumuzun kantininde öğrenciler çalışmaktadır. Oysa henüz "Okul Kooperatifî" kurulmamıştır. Kantin "Milli Emlâk" tarafından kiraya da verilmemiştir. Günde binlerce liralık satış yapan kantini kim çalıştırmaktadır? Geliri ne olmaktadır? öğretim yılı başında öğrencilerin kitap, defler, eşorfman ve diğer ihtiyaçlan okul tarafından karşüanmıştır. Bunu okulun hangi birimi gerçekleştirmiştir? Satılan mallar okulun çok yakımndaki bir kırtasiyeciden mi getirilmiştir? 25 VELİ Gençlik yılı geride kalmak üzere. Diğerlerinden pek büyük farklüıklar göstermeyen bu yıl şimdi son günlerini yaşıyor. Bir bakalım ülkemiıe, bu yıl içinde neler yapılmtş: Bence devletin gençlere verdiği "sürpriz" armağanlardan birincisi "polis yasası" oldu. Polise verilen yeni yetkilerle, gençliğimiz huzursuz oldu. Nitekim basma yansımayan birçok "garip" olayla karşılaşmadı değil gençler. Kimlik sormalar, kızerkek elele gezerken "reşit" arasurması yapmalar iyice çoğaldı. Gençlere bir başka armağanı, parmakla sayılacak kadar az müzik programı yayımlayarak TRT verdi. Gençler bu müzik programlarmı izledikten sonra, 2. Dünya Savajı yıüannda karne ile alınan giyecek ve yiyecekleri daha iyi kavrayabildiler samyorum. Peki YÖK ne yaptı? YÖK, sadece konferans ANMA Çok değerli varlığımız, onurumuz İ. HAKKI KURTBÖKE'yi aramızdan ayrılışının beşinci yıhnda hasretle, sevgiyle, saygıyla anıyoruz. AİLESİ Mesleginiıt toplumun, başarının doruğundakiler için... BMW320.Edition'S' Görkemli gösterişsiz Hızlı telassız. Otomobilin dışı, tamponları, pencere çerçeveleri ve radyo antenine kadar özel "kara elmas" renginde metalize olup, ısı yalıtkan yeşil camlar, modelin görünümüne bir başka gizem vermektedir. I Görmeyi bilen görgülü gözler için... Güven verenler için... Panltısız gizeme, Sadece mükemmere Alışık olanlar için... Ayrıcalığtn alışkanları için... Yapımcısınınşeceresini bilenler için... Erişilmeyenlere sahip olanlar için... Vazgeçilmez. BMVVnin bu yeni modelinin daha güçlü 2 litre6 silindir129 BG motoru, sadece Caha üstün performans değil, daha üstün bir tork da (175 Nm) sağlamaktadır. Model, BMW M Technic spor suspansiyonu ile donatılmıştır ve bu süspansiyonun eşsiz yol performansı, hafif alaşımlı 6Jx14 jantları ve 195/65 R 14 H spor lastikleriyle tamamlanmaktadır. Antrasit grisi iç döşeme ile deri kaplı direksiyon ve vites kolu, modelin sporcu özelliğini vurgulamaktadır. Bir açılır tavan (Sun roof), tabloyu tamamlamaktadır. Otomobil dünyasında esen bu kara fırtına, Borusan Oto Servis ve Ticaret A.Ş. ve Borusan Oto yetkili satıcılarında, çok kısıtlı üretimi dolayısıyla, kısıtlı günlerde tanıtılabilecek. Değerli vaktinizin, eşsiz bir değeri değerlendireceği bir ziyaret. BMW 320i Edition 'S' • % R >* " ! BORUSAN OTO Servis ve Ticaret A.Ş. BMW AG Turkıye Genel Dıstrıbjtoru Merkez: Meclısı Mebusan Cad No 323 Saltpazanı ISTANBUL Tel 149 40 4344 Teleks 25 587 bmvvb tr Servis ve Yedek Parça Londra Asfaltı No 109110 Avcılar.lSTANBUL Tel 573 36 40 (1881) 11 5516 14 Teleks 31 701 bmvvO tr Yetkili Satıcılanmız Arsc Ticaret v© San A Ş. Bslmıımru Barhsrn^ Ru(yarı No 131 A Beşıktaş' ISTANBUL Tel 166 06 9697 Baran Otomobilcilik Llmited Şti. Nıspelıye Cad Çalıkuşu Sok No 7 Levent'ISTANBUL Tel 169 59 8364 Çiftkurtlar Oto Galertsi Bağdat Cad Tan Durak No 425 Suadiye/ ISTANBUL Tel 356 84 21 Kosifler Koll.Şti. Bağdai Cad No 24a'5 Çıfterıavuzlar/ İSTANBUL Tel 358 81 43 * Yetkili Servislerlmiz Ege ServisAhmel Tartıan Şehitler Cad 1504 Sok No 10 Alsancak/IZMİR Tel 21 76 73 Ülkü Ticaretöznur Ulkü iskıtler Cad Demır Sanayı iznık Sok No 15 ANKARA Tel 41 16 51 BORUSAN OTO
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle