19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rini omuz omuza yürütmekle, sanıyorum, ikisi için de başanlı bir bağımsızlık savaşı yurütüyor ve düzyazının hakkını düzyanya, şiirin hakkmı şiire bağışlıyor. Arka kapaktaki yazısına "Günümiiz şairi hâlâ W. B. Yeats'i onaylayan bir biçimde asıi savaşın 'insan bilincinin derinliklerinde* olduğunu söyleyip bu derinkşmeden bir medet umabilir" diye başlayan Erol Çankaya, pek çoğu yayımlanmamış şiirlerini bir araya getirmiş "Asıl Adı Gokyüzü" adlı ikinci şiir kitabında. 1976 yılında basılmış olan ilk şiir kitabı, şiirseverlerin bildikleri gibi, "Cehennem Biziz" adını taşıyordu. Onu bulup bir daha okuyacağım Erol Çankaya'nın şiir serüvenini değerlendirmek için, izlediği yolu daha yakından tanıyabilmek için. Değişik biçimler ve yaklaşımlarla karşılaştım elindeki kitapta. Kara bir şehri bırakınca Karşı karşıya kaldın Umuda yer olmasa buralarda işin ne İşte bir sabah birdenbire Sise batmış İstanbul. Gücün ne, kendini sınadın mı Aşklann yetecek mi bu şehre? şiirinin uyandırdığı duyuş ve bakış ile "Neye Başlanır Tekrar" adlı şiirin tadı başka başka çalışmalardan oluşturulmuş gibi geldi bana. Elbet şiir böyle yazılır. O şiirin son parçasını alayım yazıma: Elbet yeniden başlarız ama değil Elbet bir satır daha yazılır ama değil Bir sigara yakanm îcibrit anında yanar Sesler alevsiz, sevdalar hecelenmiş Söyle, bunca ıssız geceden sonra Söyle neye başlanır tekrar? "Yedi AskTyı okuyalı kırk yıldan fazla oldu belki de. Cahiliye döneminin bu ilk Arap şiirlerini o zaman Diyanet îşleri Başkanı olan rahmetli Ord. Prof. Şerafeddin Yaltkaya dilimize çevirmişti, baskı işi ile de Milli Eğitim Bakanhğı'ndaki görevim dolayısiyle ben uğraşmıştım. Ismet Zeki Eyuboğlu, o çeviriden de yararlandığını söylüyor. Arkadaşım, kitaba çok ilgi ile okuduğum bir önsöz yazmış, Arap şiirinin doğuşunu anlatan. Çok şe>T öğrendim. Yedi Askı (Al Mullakat alseb'a) Islâmiyet'ten önce Kâbe duvanna asılmış yedî şiirin bir araya getirilmesinden ortaya çıkmış ilginç bir yapıt. Eyuboğlu'nun da üstünde durduğu gibi, gerçekçi, açık saçık şiirlerdir bunlar. Yedi ozan içinde benim en beğendiğim Jmriülkays' (52O565)tır. İşte onun uzun şiirinden birkaç dize: Ne kızlar, kadınlar, gebeler, emzikliler görmüşüm, Yaşına basmış boncuklu bebeklerden ayırmışım, Emzirirken ağlayan bebeğini yansıyla Gövdesinin, altında oynardı öbür yansı. Düzeltme: Geçen haftaki >ıazımda "Schopenhauer" adı "Schopenhauver" diye, "Oysa doğa kıs kıs gülüyor arkamızdan" sözü "Oysa doğa kıs ıs..." diye, "Theophile Gautier" ise "Theophil..: 1 diye çıkmıştı. Düzeltirim. 15 KASIM 1985 Şiir Kitaplam Arasında MELİH CEVDET ANDAY Birden şiir kitapları ile doluverdi çalışma masam: Yıllardan beri kendisini de, şiirlerini de göremediğim Orhon Murat Anburnu'nun "Buruk Dünya"sı, Cevat Çapan'ın " D ö n Giivercin DöıTü, Erol Çankaya'nın "Asıl Adı Gökyüzü"sü ve İsmet Zeki Eyuboğlu'dan "Yedi Askı". Bu kitaplar Adam Yayınlan arasında çıktı. Nisan Yayınlan da, Enis Batur'un "Sarnıç" adh yeni şiir kitabını yayımladı. 1940'lann en özgün, en ilginç ozanlarından biri olan Orhon Murat Anburnu'nun nicedir sözü edilmez olmuştu; Adam Yayıncıhk iyi etmiş "Bıınık Dünya"yı basmakla. Dünya döndükçe Umut fakirin ekmeği Ye Mehmet ye Ye Mehmet ye! dizelerini kim ansımaz! Kitabı okudukça o yıllar canlandı gözümde. Işte tipik bir Arıburnu daha. üzerinde çüriitürsün içerinde biçim durryasın böyle yudum suyundan içtikse... Memet Fuat, şöyle yazıyor Cevat Çapan için: "Şüri boyle kendi dışında sevebüen ne kadar az şair var." Evet, Çapan, kendi özgün şiirini, sanki şiir çevirilerinin ardında saklamakla "derin şiir sevgisini" bize duyurmuş, sezdirmiş oldu. Değerli bir bilgin ve gerçekten usta bir çevirmen olan Cevat Çapan'ın bu erdemleri, onun şairliğini önmemelidir, örtemez. Yazık ki ondan bu kısa yazıya sadece bir şiir alabileceğim. Açığa Demirli Bir Gemiden Dağın eteklerinde onnan çam, sedir, ulu çınarlar... Birbirini seyrediyor aynasında denızin. Çamlar pürleriyle suskun, sedirlerin gözleri uzakta, Bir Bir Ne Bir "Ölünceye kadar seninim" diyor denize Kendi gölgesinde yanan ' bir çınar. Bütün yazdıklarını ta baştan beri dikkatle izlediğim Enis Batur'un şairliğinde bir yalvaçhk, bir ermişlik bulur olmuşumdur hep. DOndüm ki, döndüğüm yerde değildim Ölçülebilecek birşey olsaydı ben ölçerdim, Unutuluş olsaydı unuturdum ben. gibi dizelerin gizemli diyebileceğim havasından mı, yoksa kendini karşısına almasından, nesnelerin gizini araştırmasından mı, kesin olarak söyleyemeyeceğim. Hangi iyi şiirde yalvaçlık yoktur ki! .... Ben miyim avlanan Avcı mı, kimse bilemez artık. Enis Batur, denemeleri ile şii PENCERE Bir Devlette Anarşi Nasıl Salgınlaşır?.. Gazi Üniversitesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu öğretim görevlisi Mahmut Tali Öngören'in 1980'lerde başından geçenler; ülkemizde nasıl bir demokrasi, nasıl bir üniversite bulunduğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklıyor. • 5 Kasım 1982'de, YÖK kurulduktan sonra, Mahmut Tali Öngören'in Gazi Üniversitesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu'ndaki görevine son verilir. Öngören'in görevine son verildikten sonra okulda ders verenler arasında ilginç isimler bulunmaktadır. Bunlardan biri Mahir Kaynak; bir başkası İlhan Bardakçı'dır. Kamuoyunda adı pek iyi bilinen MİT ajanı Mahir Kaynak, 1960'larda istanbul Üniversitesi'nde asistanken, gençleri kışkırtmak için en hızlı solcu maskesi takmıştı. 12 Mart dönemindeki yargılamalarda kışkırtıcı ajan kimliği ortaya çıktı. Beraatle sonuçlanan Madanoğlu davasında, MİT ajanı, ruhsal dengesine iiişkin kuşkular uyandıracak raporlarıyla ilgi çekti. İlhan Bardakçı, Tercüman yazarıydı; Türkiye Cumhuriyeti aleyhıne casusluk suçundan mahkum oldu; şimdi cezaevindedir. Demek ki, Gazi Üniversitesi'nde bu kişiler ders verebiliyor; Mahmut Tali Öngören'in de görevine son veriliyor. * Mahmut Tali Öngören bunun üzerine Ankara 1 No.lu İdare Mahkemesine dava açar. Yaklaşık üç yıl sonra 1985 yılının mayıs ayı sonunda davayı kazanır. Mahkemenin kesinleşen kararına göre hem görevine başlatılması, hem verilmeyen 32 aylık maaş tutarının kendisine ödenmesi gerekmektedir. Ne var ki, okul yönetimi, mahkeme kararını hiçe sayarak Ön^ören'i göreve çağırmaz; Mahmut Tali, yönetimi, yargının kesin kararına uymaya çağırır. Sorumlular bu kez kararı uygulamak zorunda kalırlar. 19 Haziran 1985'te Gazi Üniversitesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu öğretim görevlisi Mahmut Tali Öngören görevine başlatılır; ama kendisine görev verilmez. Gerçi "yaz dönemidir" denebılir. Ne var ki, 7 Ekim 1985'te yeni ders yılı açıldığında Öngören yine kızaktadır. Ayrıca "geç geldın, erken gittin" gibi sorular peşıni bırakmaz. Basın ve Yayın Yüksek Okulu Müdürü, öğretim görevlisiyle konuşmaktan kaçınır. Bütün ilişkileri yazışmayla yürütmek zorunda kalır Mahmut Tali; birikmiş olan 32 aylık maaşını alamaz; başvurusu üzerine "vereceğiz" derler; sürüncemede bırakırlar. Mahmut Tali bu konuda ayrıca bir dava açmak zorunda kalır. • Olay, burada bitmiyor. 5 Kasım 1985'te Mahmut Tali Öngören'in görevine ikinci ke; son verilir. Öngören, yine mahkemeye başvuracak. Ne var ki, Kafka'nın romanlarına taş çıkartacak bu gerçek serüvenı düşünürken insan ne yapacağını şaşırıyor. Mahmut Tali'ye sabır mı dileyelim? Hukuk devleti kurallarını kaygısızlıkla çiğneyenlere mı öfkelenelim? Zaten yüklü mahkemelerin gereksiz davalarla uğraştırılmasına mı yerınelim? Basın ve Yayın Yüksek Okulu Müdürü Doçent Süleyman Arslan'ın kışiliğinde ıstavrozlaşan ruhsal duygularına bakıp adama mı acıyalım? Devletin yetkilerini eline geçirince adalete savaş açan nice arslan arasında bir de Süleyman Arslan var. • İnanalım ki bu zulüm zincirinın halkaları kınlmadan devlet gerçekten devlet olamaz Yazık oluyor Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyetine... Bir devlette kesın mahkeme kararları hiçe sayıldığında, uygulanmadığında; devletin bir kurumunda müdür olan kişi, yargının kesin kararını boşa çıkarmak için oyun içinde oyunlara saptığında ne olur? Devlet yönetiminde anarşi işte buna denir. ARADA BİR UFUK ARAS İ.Ü. İktisat Fak. Araş. Görevlisi HAZIRLAYAN SELİM ÖZYÜKSEL ÖGRETMENÖĞRENCİ 6 yaş ve "uygarhk yolu"nun köprüleri Ulusal kültürümüzü, çağdaş ıngarlık düzeyinin iislüne çıkaracağız. Atatürk. 29 Ekim 1933 10. Yıl Soylevi Aradan yanm yüzyıldan fazla süre geçmiş olmasına karşın, "çağdaş uygarhk düzeyi"nin üstune çıkmak şöyle dursun, ara, giderek açılmakta. Bunun acısını da Atatürkçü aydın, be>'ninin her göze (hücre)siyle duymakta. Hükümetin 1986 yılı eğitim programında: • "Okul öncesi eğitime tahsis edilecek kamu kaynaklarının sınırlılıgı ve özel sektorün bu alanda yelerince özendirilememesi sebebiyle, özellikle sanayiteşmenin yogun olduğu yerlerde ve gecekondu bölgelerinde plan hedeflerinin gerisinde kalmmışhr. * tlkokullarda 6 yaş uygulaması kademeli olarak kaldırılacaktır. Okullarda fiziki kapasile artışı saglanmadan ve çocuklann okula bir yıl erken başlama durumuna göre ilkokul müfredat programlannda gerekli degişiklikler yapılmadan bu uygulamaya tekrar donülmeyecektir. • İ cretsiz öğrenci taşıma işiİZ BIRAKANLAR H. A VNÎ BAŞMAN: Öğretmen, Milli Eğitim Müdürü, Başmüfettiş, Genel Müdür, Teftiş Kurulu Başkanı, milletvekili ve bakan. Avni Başman I887'de tstanbul'dadoğdu. İstanbul Darülfünun Hukuk Şubesinden mezun oldu. Hukuk öğrenimi yapmış olmasına karşın onu, yaşamı boyunca eğitim uğraşt içinde göruyoruz. Dariişşofaka Lisesi, Bursa, K. Maraş, öğretmen Okulları Coğrafya Öğretmeniiği, Denizli, Eskişehir Milli Eğitim Miidurlüğü, M.E. Bakanhğı Başmüfettişliği, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü, Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği yaptı. 10.12.1933 U. 1935 tarihleri arasında Teftiş Kurulu manya ve Fransa Bölgesi öğrenci Müfettişlıği görevlerinde bulundu. 19S0'de milletvekili seçildL 22.5.1950 2.8.1950 tarihleri arasında sadece 2 ay 12 gün Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Türkiye Cumhuriyeti'nin 18. M. E. Bakam Avni Başman, Atatürk dönemi devlet adamlığı geleneğini özümsemiş bir kişidir. Eğitime verdiği hizmetler yanında, 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti'nin eğitim alamnda giriştiği geriye döniik yıkımlanna âlet olmamak için, 2 aylık bakanlık görevinden istifa etmesiyle de iz bırakanlar arasında yerini almıştır. 1965 'te vefat eden H. Avni Başman 'ı saygıyta ve rahmelle anıyoruzne son verilecektir" dendiğıni gazetelerden öğreniyoruz. öbür yanda, 16.6.1983 tarih \e 2842 sayılı yasayla bazı hükümleri değiştirilen 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu zorunlu öğrenim çağını 614 yaş olarak kabul etmiştir. Ayrıca 222 Sayılı llköğretim ve Eğitim Kanununda, 2917 sayılı yasayla yapılan değişiklikle zorunlu öğrenime başlama yaşı 6'ya indirilmiştir. 19831984 öğretim yılında program yapılmadan başlatılan 6 yaş uygulamasının eksikliği olan program, eğitim biliminin ve yasalann gereği olarak hazırlanmış ve 9 Eylül 1985 tarih ve 2195 Sayılı Tebliğler Dergisi'nde yayımlanmıştır. Program, uyguİamanın başlamasından iki yıl sonra yayımlanmış ve yürurlüğe girmiştir. Ne var ki hükümet, bu kez 6 yaş uygulamasına son vermeyi programına almıştır. Neden olarak, fiziki kapasite yetersizliği gösterilmiştir. Ya, kapasitesi yeterli olan okullar neden bu uygulamadan uzaklaştırılıyor? MEGS Bakanlığı 6 yaş için program hazırlarken, hükümet de 6 yaş uygulamasına son vermeye hazırlaruyor. Üniversitenin bugün içinde bulunduğu durumu dile getiren öğretim uyelerinden; Prof. İ. Tekeli: "Üniversiteler ortak bilgi üretiminin y^pıldığı çevre olmaktan çıktı." Prof. Erdem Aksoy: "Bilimsel araşbrmalar ortadan kaldınldı. Bu iş araştırmaya ayrılan bülçenin yoksullaştınlmasıyla başladı." Dr. Haldun Özen: "Üniversiteye yukarıdakilerin emir kulu. diişünmekten korkan, ögrenciyi diişman belleyen bir kurumsal yapı ve kişiler yerleşmiştir." Doç. Dr. Tahir Hatipoğlu: "4 yıldır üniversiteler üzerinde yapılan yıkım onanlamayacak noktaya gelmiştir" diyorlar (Cumhuriyet 7 Kasım). Binden fazla üniversite öğretim üyesi çeşitli nedenlerle, üniversite dışına atılmışlardır. Kasım ayının ikinci haftası "Çocuk Kitapları Haftası'ydı. Çeşitli genelge ve duyurularla, okullarda satılması, bulundurulması yasaklanan kitaphtnn adları duyurulmakta. Öğretmenierin yararlanabileceği dergilerin okullara sokulmaması emredilmekte. Kitap bulundurmak, esrar, silah bulundurmakla eş sayılmakta. TÜYAP'ın sergi nedeniyle hazırladığı broşürde: Türkiye'de 1984 yılında, kitap, dergi, broşür olarak 7130 eser yayımlanmış. Yaklaşık aynı nüfusa sahip ülkelerden Fransa'da yüda 37 bin, Ingiltere'de 48 bin eserin yayımlanmakta olduğunu öğreniyoruz. Üçüncü hamur kâğıdın tonu; 1977'de 6500 lira iken, 1985'te 238 bin liraya yükseltilmiş. 6 yaş uygulamasına, yasaya karşın son vermeyi programa alıyoruz. öğretmenierin okuyup kendilerini yenilemelerini; yasaklamalar, ekonomik yetmezliğe düşürülmeleri ve kitap fiyatlarındaki anormal artışlar nedeniyle olanaksız hale getiriyoruz. Üniversiteleri bilim üreten yerler olmaktan çıkanyor, çalışanlarından pek çok elemanı dışlıyoruz. Bunlar, uygarhk yolunun köprüleridir. Eğer, okumadan, okutmadan, bilim üretmeden uygar olmanın yöntemi bulunmuşsa sorun yok. Ancâk, uygarhk yolunun köprulerini yikarsak, varılacak yerin çağdaş uygarhk olamayacağı açıktır. Anadolu Liseleri ve Kolejlere Hazırhk Modern Başlangıçtan bu yana insan toplulukları kabaca, yönetenyönetilen, ya da karar veren ıtaat eden ilişkisi içinde örgütlenmışlerdir. Öncelerı kaba güce dayanan bu dikey işbölömünün, daha sonraları 'ikna' yoiuyla meşruiyet kazandığını biliyoruz. Toplumun her düzeyindeki iktidar öbekleri gerek politik baskı, gerek de ideolojik hegemonya yoiuyla varolan ılişkilerin yeniden üretimim gerçekleştirırler. Çok hıyerarşili Batılı toplumlarda, artık, sosyalistleri politik baskı ile sindirmenize gerek yoktur, sosyalizmi kirli bir sözcüğe dönüştürür ve yine aynı sonucu elde edersiniz. Diyeiim, iranlrak savaşında, siperde hücum emrini beklemektesiniz. 'Rasyonel' bir kişiyseniz siperin üstüne atlar atlamaz, alnınızdan vurulacağınızı hesaplar, canınızı düşünüp, işi ağırdan alır ya da siperden çıkmayabılirsiniz. Eğer herkes böyle düşünürse savaş olmaz. Ama savaşların da olması gerekmektedir. Şimdi, böyle bir insanı derhal saldtnya geçmesi için ikna etmek gerekecektir. İşte, ya gazi ya da şehit olacaktır, ulusu (duruma göre ümmeti, ya da sınıfı) kurtulacaktır, vs. Öte yandan, İtalya'da Fiat Fabrikası'nda çalışan işçinin de yaptığı işle aldığı ücreti karşılaştırdığında taşkınlık çıkarmaması için ikna edilmesi gerekmektedir. Kısacası, 'ikna' bir toplumun her düzeyindeki dikey ılışki ya da işbölümünün 'meşru' olabilmesi için elzemdir. Bu da ideolojik bir hegemonyayı gerektirir. Bu aralar Türkiye'de gündemde olan laısizmin de bu bağlamda ele alınabilmesi mümkün. Kulluktan yurttaşlığa geçiş süreci içinde, ülkemizde siyasal düzlemdeki iktidar ilişkisinin de hangi kabul' mekanizmalarının dolayımından gecerek mesruluk kazandığı önem taşır. Laikiik üzerinde yapılan tartışmaların ve tanımlamalann ağırlık merkezi bu noktada olmalıdır. Siyasal otorite, elindeki yetkisini nereden almaktadır? İnsan topluluklarının bir siyasal otoriteye itaat etmeleri, esaş olarak bu otoritenin kaynağını meşru görmeleriyle olasıdır. Önceleri meşruluğunu dinsel normlardan alan yoneten/yönetilen ilişkisi burjuvazinin iktidara gelişiyle artık bu yetkiyi 'dünyevi' bir çerçevede ya'nı yonetilenlerin seçımi vs. gibi mekanizmaların dolayımından geçerek almaktadır. Batıda toplumsal/ekonomik gelişmelerin doğal bir sonucu olarak gerçekleşen bu oluşum, toplumumuzun farklı bir gelişme süreci ızlemesi ite yapısal bir gelişme olarak değil, hukuksal bir kopma ile benimsetilmiştir. Gavur(!) icadı olan iaiklik, islamın siyasi geleneklerinden de kopmayı büyük ölçüde beraberinde getirır. Kısacası, siyasal iktidann meşruluğunu nereden aldığı sorunuyla ilgili olarak laisizm tartışması bir anlam ve espri kazanır. Yani, konunun bireylerin ibadet ve inanç özgürlüğü vb. ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla konuyla ilgili olarak 'ipe sapa' gelmeyen, ama sık sık TRT'ye gelen görüşlerin bilimsel önemi yoktur, fakat çağdaş dünyada belirttiğimiz meşruluk mekanizmalarının demokrasi ile dokusal bağına dikkat edildiğinde, bu tür tanımlama ve anlam kaydırmaları bize ilginç ipuçları verebilir. öte yandan, siyasi iktidann meşruiyeti açısından. tanrısal kökenli iktidar/dünyevi iktidar ayrımınm ötesınde, meşruiyetinı bu dünyadan alan iktidarlarm düşünsel arka planını sorgulamak (yani, var olan 'ikna' biçiminin arkasındaki ideolojik hegemonyayı ortaya koymak) bizim için çok daha önemli gözükmektedir. Laik toplum yapısını veri alarak, bunun ötesınde bir sorgulamaya gitmek yerine, dayatılan laik/nonlaik tartışması yavan kalabilir. Tartışma eksenindeki bu kayış, ırtica vs. ile ilgili olmaktan çok, demokrasi kültürüne ideolojik müdahalenin bir parçası olarak algılanabilir. Laisizm Üzerine MATEMATİK Bakanlık tavsiyeli Dr.Muzaffer Adıgüzel TÂŞER'I AMYORUZ îşinde özverili, sanatına tutkun, onurlu insan 4.BASKI Birlik Dağıtım Anafartalar Cad. ŞanSokakl2/3 Tel:1192 32 Ankara Baskanhğı görevini ytirüttü. Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü, Başmüfettişlik, Al EĞİTİM GEÇMİŞİMİZ 1853 "Muallimhanei Nüvab" adı ile Şeriye Mahkemeleri (din kurallarına dayanarak karar veren mahkemeler) için kadı (hâkim) yetiştirecek bir okulun açılması (Adı geçen okul 3 Mart 1924'te kapatılmıştır). hâkim yetiştirmek üzere "Muallimhanei Nüvab" adıyla iki yıllık öğrenim süreli bir medreseokulun açılması. SATILIK 1857, 17 Mart Maarifi Umumiye Nezareti'nin (Milli Eğitim Bakanhğı'nın) kurulması ve Sami Abdurrahman Paşa'nın bu göreve atanması hakkında irade (padişah buyruğu) çıkması. Ashai Pentax 6x7 set 164 05 32 Öğrenimini Amerika'da tamamlamış İngilizce öğretmeninden ders verilir. Akşam Tel: 164 72 78 Nüfus kâğıdımı kaybetüm. Hükümsüzdur. HÜLYA GÜLTİKEN SUAT TAŞER'e Aramızdan aynlışının 3. yılında bıraktıkları için saygüarımızı sunmak ve "Merhaba" demek amacı ile yann (cumanesi) sabah saat ll'de Balçova'daki mezarı başında toplanıyoruz. Sevenleri adına. Beklemesiz SporToto sonuçlarını öğrenme servisi ANKARA SPORTOTO'mın YILDIRIM HtZMETİ 33 11 78 1857, 25 Şubat Dönüşlerinde darülfünuna (üniversiteye) öğretim üyesi olarak atanmak üzere Paris'e Maarif Nezareti (MEB) tarafından iki öğrenci gonderilmesi. EŞİ: HURİYE TAŞER Gazeteci evli bir çift için Sirkeciye tek vesait 50.000. TL.'ye kalorifersiz daire aranıyor. Tel: 526 10 00/462 * IktiaM BankMi Ismaıl Emen Haydar Sebuktekın Tayyar Ozturk Levent Enkı Tet 172 7000 167 0710 1854 Medreselerden sınavla öğrenci alarak Şer'i Mahkemeler için 1857 Öğretim dili Fransızca olan tıbbiyenin programlarına Arapça Farsça derslerinin eklenmesi. İktisal'ta Kasım Tahvilleri: Pemko veTürktelekom BAINKASI ırtmi Ikttsat Bankav Merku Şute Celal OzkurkCL Tel 172 7000 Iktoat Bankuı Bahçekap Şubesi Faruk Turkmer Tel 522 4809 htıMt Bankaa KarakOy $utwsı Atılla Doğfusoy Tel 145 7090 Iktttat Bankaa MKidiyckSy Ş ı * » t Abdu"ah Anlar Tel 172 6980 İkbMl Banka» K«ftk6y Şubeti Necmı Ozgenç Tel 338 9838 Iktiut BankM Babıköy Şub«i Adnan Pelvanlar Tel 572 6032 Iktaat B*nk*v Andan Şubtd Ender Kırksekızoğlu Tel 33 30 72 Ikttut Bankm iımir Ş ı i m i Nımet Oğuziuzun Tel 2S66 85 IkttMI Bankaıı Buraa Şub«si Ga.ıp Yaşar Avcı Tel 26 330 Iktiut B>nka« Adana ŞıOni Neval Ersan Tel 39 087 Iktiut BankMi M*rain Şub»«t Ender Erşen Tel 17 914 Iküsat Bankası Guiantap Ş ı i m l ll^an Muftuo^lu Tel 24 718 iktiMt Bankası D«nizlı Şub«tl Btjlert Dtkıc Tel 13 010 IktlMt Bankan laMndtrun Şubtd Saıt Ataş Tel 128 44 İKTİSAT1 Nommjl Scmuye: 4 500 003 000 Od*nml« S«mwye 3 405 000 000 Bu ılanSPKran81' 1985 tarih »e BCC2I8109 sayılı ıznı ile yayımlanmaktadır BOyutulere CMkles 16S, Eıentıpe. htanbul İktisat Bankası Menkul Değerler Merkezi, ülkemiz özel sektör kuruluşlarına ait tahvilleri tasarruf sahiplerinin hizmetine sunuyor. İktisat Bankası'nın Kasım ayı satış programında 500 milyon TL tutarında Pemko ve İKTİSAT BAIVKASI 500 milyon TL tutarında Türktelekom MENKUL DEĞERLER tahvilleri bulunuyor. MERKEZİ Yatırım Temsitcinizi arayarak Pemko ve Türktelekom tahvilleri satışındaki İktisat kârlılığından yararlanın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle