19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 1985 Sayın Batur; Sayın Celil Gürkan'a verdiğiniz yanıtlan, tek sözcük bile çıkarmadan, gereken özeni göstererek yayımladık.Bu bizim görevimiz. Sayın Gürkan'ın anılannı hangi özenle yayımladıysak, sizin yanıtlannıza da ayıu özeni göstererek yayımladık. Ancak sayın Batur, sizin anılannız Milliyet Gazetesi'nde yayımlanırken Celil Gürkan gazete yöneticilerinden aynı ilgiyi göremedi. Milliyet Gazetesi yöneticüeri, Gürkan'ın yanıtını yayımlayacaklannı söylediler. Ancak yayunlamadılar. Sayın Gürkan, gazetemize gelerek durumu anlattı. Bunun üzerine, yanıtın Milliyet Gazetesi'nde yayımlanması için eski dostum Altan Öymen'i aradım. Bana yanıtın yayımlanacağını söyledi. Ancak günler geçti yanıt yine yayımlanmadı. Bunları şunun için anlatıyorum: Sayın Gürkan'ın anılannın gazetemizde bir söyleşi çerçevesi içinde soruyanıt biçiminde yayımlanmasından çeşitli sonuçlar çıkartıyorsunuz. Siz aıulannızı Milliyet Gazetesinde yayımlamasaydınız, Sayın Gürkan da 12 Mart dönemi ile ilgili anılannı hiç yazmayacaktı. General Gürkan'ın altı sayfalık yanıtı Milliyet Gazetesi'nde yayımlanmış olsaydı, yine, bu anılann gazetemizde yayımlanmasına hiç gerek kalmayacaktı. Siz anılarınızı yazacaksınız, bir başkası yazmayacak. Yazdığı zaman biz de "aman basnuyahm" diye düşüneceğiz. Bunu nasıl düşünebiliyorsunuz? Bu gibi yayımlarda önemli olan gelecek açıklama ve yanıtlara yer vermektir. Milliyet Gazetesi bu özeni göstermedi; biz gösteriyoruz. "Bu konuda kim ne biliyorsa acıklasın" diyor; sayfalanmızı bu dizide adı geçen herkese açıyoruz. yapılması gereken de budur. Sayın Batur, siz bu yayınlan, benim, 12 Mart döneminde uğradığım haksızhklara karşı "deşarj olraa" gereksinmesine bağlıyor ve "yazdıgı makaleler, kiUp, piyes ile yeteri kadar deşarj olmuş zannediyordum keodisinL. Demek ki daha olmamış" diye yaayorsunuz. Anılarınızı yayımlamasaydınız ve Milliyet Gazetesi yöneticileri General Gürkan'ın yanıtlannı yayımlasalardı, ben bu konuya yer vermeyecektim. O zaman demek ki "deşarj olma" gereksinmesi konu edilmeyecekti. Sayın Batur, çoktandır Türkiye'de askeri müdahaleler konusunda bir araştırma yapmak istiyordum. Bu amaçla bu müdahale, ya da müdahale girişiralerinde yer almış emekli general ve albay ve çeşitli rütbedeki emekli subaylarla görüşüyordum. General Gürkan ile de birkaç kez görüşmüştüm. Ancak General Gürkan, anılannı yazmak istemiyordu. Gürkan'ın anılannı yazmasına siz yol açtınız. Benim 12 Mart döneminde yargılanıp aklanmam, bu tür araştınnalar yapmama engel midir? Şüphesiz hayır... CUMHURİYET/13 Uğur Mumcu, Muhsin Batur'u yanıtlıyor Uğur Mumcu ve Muhsin Batur/12 Mart gunlerınde Sayın Batur,suç işlediniz Patnos dağlarmda sakıncah piyade. Ankara'da Bahçelievler'de yıllarca ayıu mahallede oturduk. Çocukları arkadaşımdı. 15 Mart 1971 günü, General Gürkan emekliye sevk edilince, evine gidip "geçmiş olsun" dileğinde bulundum. O sıralar, Ankara Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku asistanıydım. General Gürkan, kendisi ve arkadaşlan için Danıştay'a bir dava dilekçesi yazmamı istedi. Dilekçeyi ben hazıriadım. Bu nedenle de emekliye sevk edilen öteki general, amiral ve albaylan da tanıdım. llk izlenimim şu oldu: Emekliye ayrılanlar birbirlerine hiç benzemeyen insanlardı. Siyasal görüşleri birbiri ile özdeş değildi. Emekliye sevkedüen bu general ve albaylar için o günlerde Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Faruk Ciirler Ue. yapmaya yetkili bir kuruluş yoktur. Bu konu, Gürkan ve arkadaşlan ile ilgili emeklilik işlemi nedeniyle konu edilmiştir. Hem Sayın Batur; madem bu "konsey" yetkilidir, siz albaylann evlerinde toplantı yaparken, bu konseyin bir alt kuruluşu olarak mı çalışıyordunuz? Hayır. Eğer, bu sonınlann gönişme yeri gerçekten "genişletilmiş korautp konseyi" ise albaylann evlerinde y'apılan toplantılara ne gerek vardı, söyler misiniz? ya döndü. 6 haziran günü de onurlu yaşamını geride bırakarak gözlerini kapadı. General Kirişoğlu, son nefesine kadar devrimci inançlarını korudu. Siz sayın orgeneralim, bugün "keşke sag olsaydı da yazacakhnmı dogrulasaydr dediğiniz general Kirişoğlu'nu hasta yatağında ölümle penceleşirken bir kez olsun ziyaret etmeye zaman bile bulamadınız!. Sayın Batur; General Kirişoğlu öldü. Kirişoğlu'ndan sonra ihtilal hazırlıklan için görevlendirdiğiniz Ömer Çokgör ise ikili konuşmalarda yazılanlan doğruluyor, ancak, sizin gibi "kol kınlır yen içinde" diye düşündüğü için anılannı yazmıyor. Ceza yasamız, "Anayasayı ihlal" diye bir suç öngörmez. Suç, "Anayasayı ihlale teşebbüs"tür. Anayasayı "Tağyir, tebdil ve ilga" ederseniz suç olmaz, bu suçları işlemeye "teşebbüs" ederseniz suç olur. Yasa koyucu burada çok gerçekçi davranmış, ihtilali başaranm kendi hukukunu da getireceğine inanmıştır. Sayın Batur, bilmem vicdamnız sızlar mı? Yüzlerce subay, sizin kuvvet komutanı olduğunuz günlerde, "siyasetle uğraşıyorlar" diye emekliye sevk edildi. Bu hakkı nereden buluyordunuz? Belki Ankara semalarında uçurduğunuz jetlerden... Ama yasalardan değil. Askeri Ceza Yasası 'nın 148. maddesi, siyasal amaçla toplantı yapan asker kişilerin 5 yıla kadar hapis olacaklarını yazıyor. Sizin anılarınızda söz ettiğiniz bütün toplantılarınız, bu maddeye girmektedir. Bu toplantılan zamamn Başbakanı, MÎT araalığıyla adım adım izlemektedir. Ancak gücü size soru sormaya bile yetmemektedir. Ceza Yasası'nın 171. maddesinde, Anayasayı "Tağyir, tebdil ve ilga" etmek için örgüt oluşturup, "cürmün icrasına ve kanuni takibata başlamadan evvel bu ittifaktan çekilenler ceza görmezler" denmektedir. 9 mart günü odanızda toplanan generallerin bir kısmı hakkında bu nedenle soruşturma açılmamıştır. Çünkü bu generaller o gün bu örgütten çekilmişlerdir. Asıl sizinki suçtur Sayın Batur. Ama nerede o gün sizden bu hesabı soracak hükümet? Sayın Batur, Gürler'e yazdığınız mektupta, "Bazı yüksek rütbeli arkadaşlanmız, 12 Mart öncesinde gizli kapaklı işler çevirdiğimiz, bunları tespit etmekle bizi ifna etmek düşüncesine kapılabilirler" diyor ve "1972 ağustos ayı içinde komuta degisikligi esnasında yapılan teşebbüsler, oynanan oyunlar malumunuz olup" diye devam ediyordunuz. Demek ki, ortada.olağandışı olaylar var. Siz şimdi Sayın Batur; General Gürkan'ın 16 Mart 1971 günü emekliye sevk edildiğini, 31 Mayıs 1973 günü Ziverbey'e götürüldüğünü soyieyerek, "Aradaki zaman zarfında acaba birşeyler mi olmuş?" diye soruyorduarabanıza atlayıp, Ziverbey Köşku'ne gitseydiniz, size kim engel olabilirdi, kim? Siz ki, 27 Mayıs 1960'ta Başbakanlan tutuklamıştınız. Yok muydu Ziverbey Köşkü'nün kapısına dayanacak cesaretiniz? Girerdiniz köşke, albaylanruzın ellerine ve ayaklanna takılı zincirleri alıp, Faik Türün'ün önüne koyardmız. Kudretli bir orgeneral ve kuvvet komutanı olarak.. Ankara semalannda siyasal amaçla uçak uçurtmak kolaydı, zincirlere bağlanmış ve ağızlanndan sizlerle ilgili ifadeler ahnmaya çalışılan kurmay subayları "Kel Eyüp'lerin" ellerinden kurtarmak güçtü. Tıpkı Sunalp'ler ve Ünlütürkler gibi "dış odak, iç odak" demeden bırakın da hiç olmazsa. zıyor: Kabibay ve Acuner' in trtibatlan" olduğunu ileri sürüyorsunuz. Siz Kabibay ile evlerde "askeri" konulan görüşünce doğal oluyor. Celil Gürkan, aynı Kabibay ile görüşünce "eylem" sayıhyor! Bakın Sayın Batur, kitabınızm 243'üncü sayfasında, Gürler'in yapılacak bir askeri müdahale için, "Celil Gürkan Paşa Ue thsan Över Paşa'yı" görevlendirdiğini, Gürler'in konuşmasmdan alıntı yaparak anlatıyorsunuz. Gürkan da aynı konuian anlatıyor. Sizin tuttuğunuz notlar, "doküman" oluyor, aynı konulan anlatan Gürkan'ın sözleri ise "yalan!" Bu mantık hiç tutarlı değil Sayın Batur, hiç... 9 Mart 1971 günü, Hava Kuvvetleri Karargâhı'nda sizin odanızda, Kara Tümgenerali Celil Gürkan ne anyordu? Tümgeneral Şükrü Köseoğlu ne anyordu? Kuvvetinizde yüksek rütbeli generaller varken, Hava Tuğgenerali Çokgör odanızda ne yapıyordu? Gürkan'ı, Gürler çağırdı diyorsunuz. Böyleyse Gürkan, Gürler'in güvendiği bir generaldir. Değilse böyle önemli bir günde, Kara Kuvvetleri Komutanı ile odanıza niye geliyordu? O gün, yurdun dört bir yanından gelen hava korgeneralleri, koridorda beklerlerken, siz bir hava tuğgenerali ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile beraber odanıza gelen, bir kara korgeneraü ve üç kara tümgenerali ile ne konuşmuştunuz? Odanızdaki toplantıya katılan kara tümgenerali ve bir hava tuğgenerali bir hafta sonra emekliye sevk edilirse, "Ben bu işlerde yoktum" diyerek işin içinden sıynlamazsınız. Sayın Batur, ceza yasasının 151'inci maddesi ihtilal örgütlerini bilip de haber vermeyenler hakkında da ceza yaptırımı öngönnektedir. Tabii bir kuvvet komutanı olarak arkadaşlannızı ihbar etmenizi beklemeyiz, ama siz o ortamda emekliye aynlacakları hangi ölçülerle saptadınız? Ya da saptanan listeye "olur" dediniz? Sayın Batur, sorduğunuz için yazıyorum. Ben her zaman özgurlüklerden yana oldum. DJŞ görünüşüne bakarsanız, sizin de içinde bulunduğunuz 27 Mayıs Devrimi de geçici bir süre özgürlükleri kaldırmış. Ancak, sonradan, budanmasına göz yumduğunuz anayasa ile geniş hak ve özgürlükler getirmiştir. Bizler o günlerde özgürlükleri kısıtlayıcı bir askeri müdahale ile bu özgürlükleri genişletici bir hareket arasında seçim yapmak zorundaydık, ikitfcisini seçtik. Saym Batur, 2 Mart 1976 günlü politika gazetesinde, " 9 mart hareketini maceraperest girişim olarak mı gördünüz?" sorusunu, "Öyle demeyelim, daha ateşli insanlar. daha aceleci kişiler, daha başka türden bir müdahale tarzının düşünüldüğü bir eğilim diye niteleyebüiru" diye yaruthyorsunuz. Şimdi 9 Martçılann, "67 üde birer Ziverbey Köşkü kuracaklannı" ileri sürüyorsunuz. 9 Martçılann işkence evleri kuracaklarmı neye dayanarak ileri sürüyorsunuz? Bu konuda deneyli de sayıhrsıruz. 27 Mayıs sabahı Başbakan Menderes'i tutuklayıp bir cellat elinde son bulacak drarmnı haarlayanlardan biri de siz değil miydiniz? Sayın Batur, bizler 27 Mayıs Devrimi'nin getirdiği özgürlükleri savunurken, bu dönemdeki idamlar için ağzımızı açamıyoruz . Üzerinde ısrarla durduğunuz konuiardan biri de, "Genişletilmiş komuta konseyi"dir. Bu konuya da değineyim... konseyi" elbette vardır. Komutanlar, bir araya gelir ve silahh kuvvetlerin çeşitli sorunlannı göruşürler. Ancak 926 sayılı "Türk Silahh Kuvvetleri Personel Kanu"Sflahn Kuvvetler Mensuplan Ue görüşmenin Batur ile Inönü arasında geçtiği izlenimi doğmuştur. Sorunun tümüyle Fuat Doğu ile ilgili olduğu, yanıttan da anlaşılmaktadır. Ancak bu tür dizgi ve baskı yanhşları her gazetede olmaktadır. Sayın Batur'un kitabında da bu tür yanlışlara rastlanmaktadır. General Gürkan, bu soru ile bağlantılı bir başka sonıma "MİT müsteşan Fuat Doğu'nun 12 Mart'tan bir ay önce orgeneral Muhsin Batur'u ziyaret edip, önüne bir dosya koydugunu sonradan ögrenmiştim" diye yanıt vermisti. Saym Batur, asıl önemli olan nokta buydu. MİT Müsteşan Fuat Doğu, 12 Mart'tan kısa bir süre önce, siz ve yakın arkadaşlanmzla ilgili bir dosyayı size verdi mi? Bu konuyu, bakın hiç yamüamadımz. "kol kınlır yen içinde" anlayışınız bu konuda da kendini gösterdi. Sayın Batur, Türkiye'de yıllardır binlerce insan "gizli örgüt kurma" suçundan yargılandı ve yargılanıyor. Sizin oluşturduğunuz örgütler gizli değil miydi? Askeri Ceza Yasası ve Ceza Yasası bu tür toplantılan, temaslan ve görüşmeleri yasaklamıyor muydu? İzninizle "ihtilal hukuku" adını verebileceğimiz bir konuya değineyim. Ceza yasamız, "anayasayı ihlal" diye bir suç öngörmez. Suç, "anayasayı ihlale teşebbüs" tür. Anayasayı "Tağyir, tebdil ve ilga" ederseniz suç olmaz, bu suçları işlemeye "teşebbüs" ederseniz suç olur. Yasa koyucu burada çok gerçekçi davranmış, ihtilali başaranın kendi hukukunu da getireceğine inanmıştır. Oiz suç işlediniz Sayın Batur; Askeri Ceza Yasası'nın 148'inci maddesi siyasal amaçla toplantı yapan asker kişilerin beş yıla kadar hapsolacaklannı yazıyor. Sizin anılarınızda söz ettiğiniz bütün toplantılannız bu maddeye girmektedir. Bu toplantılan zamamn Başbakanı, MİT aracığılı ile adım adım izlemektedir. Ancak gücü size soru sormaya bile yetmemektedir. Sayın Batur; bilmem vicdanınız sızlar mı? Yüzlerce subay, sizin kuvvet komutanı olduğunuz günlerde, "siyasetle uğraşıyorlar" İJayan Kirişoğlu Sayın Batur, Hava Tuğgenerali Merhum Aydın Kirisoglu'n Uğur Mumcu ve Muhsin Batur/Bugün Aydın KirişoğluHava Tuğgenerali, 6 haziran 1972'de, 42 yaşmdayken öldü. Son nefesini verinceye kadar devrimci inaçlanm korudu. Uçağım yok, kalemim var 12 Mart döneminde baskılarla karşılaşmasam da bu olayları yazardım. Hem Batur, inanın, 12 Mart döneminde cezaevinde kaldığım 1 yıl 15 günü ve er olarak yaptığım askerliği çoktan unuttum. Biliyorsunuz, yargılama sonunda aklandım, er çıkarma işlemini de Askeri Yüksek Idare Mahkemesi iptal etti. O günden bu yana, toplumda başkalanna karşı daha buyıik haksızlıklar oldu. Bunlann yanmda artık kendi yaşam dilimimdeki o birkaç sayfayı anmayı bile acı çeken ve çekmekte olan insanlarımıza karşı bir saygısızlık sayıyorum. Bu konuya siz girdiniz; onun için değiniyonım. Sayın Batur; "Anılar ve Görüşler" adlı kitabınızın 362. sayfasında, 1972 ağustosunda, komuta değişikliği gundeme geldiğini, bu sırada "Ankara semalarında jetler uçorttuğunuzu" anlatıyorsunuz. Demek ki, bu ulusun dişinden ve tırnağından aynlan paralarla alınmış ancak ve ancak yurt savunması için kullarulacak uçakları, siz koltuğunuzu korumak amacıyla karşıtlannıza bir gözdağı olsun diye uçurtuyorsunuz. Sizin "deşarj olma" aracınız* uçaklarınızdı. Benim uçağım yok, kalemim var. Kalemimi, elbette tamk olduğum haksızlıklan ve yakın tarihimizin karanlık kalan noktalarını da aydınlatraak için kullanacağım. Sayın Orgeneralim; 12 Mart döneminde siz kuvvet komutanı ben de Patnos Dağlan'nda elinden yedek subayhk hakkı alınmış bir piyade eriydim. "Sakıncalı Piyade" benim bir buluşum değildi. O günlerdeki anılarımı "Sakıncalı Piyade" başhğındaki bir kitapta topladım. Bilirsiniz, silahh kuvvetler içinde siyasal görüşleri nedeniyle "sakıncalı" görulenler için "sakıncalı personel yönergesi" uygulanır. Benim resmi yazışmalardaki adım "sakıncau piyade eri" biçimindeydi. Sakıncalı personel yönergesi uygulanan albaylar ve evet, generaller de vardı. Siz ise bunca olaya, bunca siyasal toplantıya karşın "sakıncasız"dmız saym Batur.. Sayın Batur; Bugüne kadar duymamış olabiürsiniz. Benden öğrenin: Sayın Celil Gürkan'ı, 1961 yılından bu yana tanıyorum. 1961 yılında, Aydın Kirişoğlu, 12 Mart'ı Londra'da tedavi gördüğü hastanede öğrendi ve adeta yıkıldı. 16 marttaki emeklilikler gelince, her gün san zarfı beklemeye başladı. Sizse onu hasta yatağında bir kez bile ziyaret etmediniz. "Bunlar Marksistlerdir" gibi yaaları okuyunca gerçekten içim sızlamıştı. Neden görüştünüz? Sayın Batur; 12 Mart öncesi o günlerde bu subaylardan dinlemiştim. Hepsi de sizi suçluyor; yaptığınız ortak toplantılan anlatıyorlardı. Bu general ve albayların içtenliklerine o gün inanmıştım. Bu kanımı bugün de koruyorum. Siz bu general, amiral ve albaylar ile beraberdiniz ve onları çıktıkları yolda yalnız bırakmıştınız.. Diyorsunuz ki, "Ben kuvvet konutanıydım, Celil Gürkan bir karargâh subayı." Sonra Gürkan'dan kıdemce yüksek, 66 kara generali, 8 amiral ve 17 hava generali bulunduğunu da kaydederek, "ihtilal yapılacaksa ona ne gerek vardı" demeye getiriyorsunuz. Sayın Batur, siz anılannızda ve yanıtınızda, general Gürkan'ın Adapazan'ndan beri izlendiğini yaayorsunuz, sonra da evlerde şu albayın ya da bu albayın evinde görüştüğünüzü belirtiyordunuz. İzlendiğini bildiğiniz, kendisinden önce Kara Kuvvetleri'nde 66, Deniz Kuvvetleri'nde 8, Hava Kuvvetleri'nde 17 general ve amiral olduğunu saydığınız karargâhta görevli bir kara tümgenerali ile, tann aşkına, ne konusuyordunuz? Sayın Batur, Sayın Celil Gürkan'a verdiğiniz yanıtlan, tek sozcük bile çıkarmadan, gereken özeni göstererek yayımladık. Bu bizim görevimiz. Sayın Gürkan'ın anılannı hangi özenle yayımladıysak, sizin yanıtlannıza da aynı özeni göstererek yayımladık. Sayın Batur, Anılarınızda, (Anılar ve Görüşler s:142) Ortıan Kabibay, Mucip Ataklı ve Ekrem Acuner ile evlerde "Askeri konular ve Türidye'nin dunımu" konularında gorüşmeler yaptığınızı ya "Genişletilmiş komuta nu"nda bu adla "idari islem" dan tanıyan herkes övgüyle söz ediyor. General Gürkan, "Kirişoğlu hastalanıp tedaviye gitmese ve ölmeseydi, olaylar başka türlü geUşirdi" der, siz de general Kirişoğlu'nun "yiğit ve mert" olduğunu kaydettikten sonra "keşke yasasaydı da şimdi yazacaklanmı doğnılasaydı" diyorsunuz. Aydın Kirişoğlu yaşamıyor ama eşi yaşıyor. Eşi Sayın Yurdem Kirişoğlu ile konuşarak general Kirişoğlu'nun bu olaylar hakkındaki düşuncesini sordum. Yurdem Kirişoğlu anlatıyor: 6 haziran 1971 günü 42 yaşında aramızdan aynlan general Kirişoğlu Batur'a küs ölmüş. Bayan Kirişoğlu, 12 Mart günu, Londra'da bulunan General Kirişoğlu'nun muhtıramn verilişini öğrenir öğrenmez büyük birüzüntüye kapıldığını söylüyor "adeta yıkılmıştı" diyor. General Gürkan ve Ömer Çokgör'ün emekliye aynlmalanndan sonra hergün sarı zarf beklediğini, gelmeyince de "niye beni onlardan ayırdılar?" diye uzüldüğünü anlatıyor. Bayan Kirişoğlu, eşini, "herhalde tedavini bekliyorlardır, seni de nasıl olsa emekli ederfer" diye teselli ettiğini de anlatıyor. Sayın Batur, Aydın Kirişoğlunu da, eşini de tanırdınız. Ben, Kirişoğlu'nun 12 Mart muhtırasının verilmesinden hemen sonra sizinle Brüksel'de karşılaştığım ve size olupbitenler nedeniyle çok soğuk davrandığım bayan Kirişoğlu'ndan öğrendim. Dilerseniz siz de telefon edip sorun. Bayan Kirişoğlu, eşi general Kirişoğlu'nun general Celil Gürkan'a çok bağlı olduğunu, Gürkan'ı çok sevip saydığını. Gürkan emekli edilince de çok üzülduğünü anlatıyor. "12 Mart'a karşı mıydı?" diye soruyorum. "Evet" diyor, "12 Mart'ı hiç benimsemedi." Ve ekliyor, "Dogan Avcıoğlu ile yakın arkadaştüar. Avcıoglu rve gelir, ben kendilerine bir çilingir sofrası kurar. masanın köşesinde saatlerce konuşurlardı." Saym Batur, bu yiğit ve inançlı general, 22 mayıs günü Ankara 1 Bu olaylara kanşanların bir kısrru işadamı oldu, "aman adım geçraesin" diye korkuyor. Kimi emekli olduktan sonra kamu kurumunda iş bulmuş, bu yüzden adının gazetelerde çıkmasından ürküyor. Kimi de o günlerdeki keskiiı devrimciliğini unutup bugün konu açüınca bir sonbahar yaprağı gibi tir tir titriyor. Öyle işte Sayın Batur, Ziverbey'de işkence gören bir kurmay albayı, yıllar geçtikten sonra, kendisine işkence yapan "Kel Eyüp" ile aynı kurumda kuzu kuzu çahşırken görüyoruz. Ama sanmayın ki herkes korkar, herkes susar. Susmayanlar ve kormayanlar da vardır. İşkence Sayın Batur; Olaylann akışını yeniden lütfen belleğinizde canlandınnız. Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet Dairesi Başkanı Amiral Numan Özdalga size mektup yazarak, Ziverbey Köşkü'ndeki işkencelerden söz ediyor. Bu yolla öğreniyordunuz Hava Kurmay Yarbay Adnan Düvencioglu'na Ziverbey Köşkü'nde işkence yapılmaktadır. Bunun üzerine, Gürler'e "Türiin'ü de yanımza alın doğruca Ziverbey Köşkü'ne gidetim" diye öneride bulunuyorsunuz. Gürler yanaşmıyor. Bir süre bekleyip, 27 Ekim 1972 günü Gürler'e bir mektup yazıyordunuz. Gürler bu mektubunuzu 27 kasım günü yanıtlıyor. İşte Saym Batur; sizm, Gürler'in ve Amiral Kayacan'ın adlannın geçeceği dosya, İstanbul Sıkıyönetim Savcı yardımcılarından Nevzat Çizmeci'nin 22 aralık 1972 günlü yazısı ile başlatıhyor. Bu dosya sizlere karşı hazırlanıyordu Sayın Batur. Gürler'in Cumhurbaşkanlığı ve sizin de Generlkurmay Başkanlığınız bu yolla engellenmek isteniyordu. Bunda başarıh oldular mı? 01dular. Ne siz Genelkurmay Başkanlığı'na gelebildiniz ne de Gürler CumhurbaşkanlığYna! nuz. Aradan geçen zaman içinde iki önemli olay var. Birincisi merhum Gürler'in Cumhurbaşkanlığı adaylığı. tkincisi de sizin Genelkurmay Başkanı olmayı istemeniz. Sizin kendisine karşı "oyun yapmakla" suçladığınız çevreler, acaba, general Gürkan ve arkadaşlarını sorgulayıp, GürlerBaturKayacan üçlüsünün yolunu kesmek istemesinkr? Dikkat edin Sayın Batur; General Gürkan'ın elyazılı ifadesi hiçbir dosyaya konmadı. Bu ifadeler, sonradan, sizin 12 Mart günü devirip, 16 mart günü işbirliği yaptığınız Demirel'in dosyalarına girdi. Bu bile tek başına düşündürücü bir olay değil midir? Siz kiıabınızda, bir yandan, Ziverbey Koşku'nde "Gdzallına alınan emekli Hava Kurmay Yar kamuoyunda işkencecüerden hesap soralım. vJözaltının nedeni Gölge etmeyin Sayın Batur, sizden başka ihsan istemeyiz! Sayın Batur; o günlerde çok önemli bir görevde bulunmuş bir emekli general ile bu yazı dizisini hazırlarken görilştüm. Bu emekli general, sizlere karşıydı. Siz onla, o da sizlerle savaşmıştı. Kendisine Celil Gürkan'ın niçin 31 Mayıs 1973 günü gözaltına alındığını sordum. Çok önemli görevlerde bulunan bu emekli general şu açıklamayı yaptı; "Gürler Genelkurmay Başkanlığı'ndan aynlmış, Cumhurbaşkanı da seçilmemişti. Batur Genelkurmay Başkanı olmak istiyordu. Yukarıdan gelen bir emir Ue acaba, Gürler, bir ihtilal girişiminde bulunur mu? kuşkusu ile Gürkan ve arkadaşlan sorgulandı. Amaç yeni bir şey var mı bunu ögrenmekü. yeni bir bazırlık olmadığı anlaşılınca Gürkan serbest bırakıldı..." Bu emekli general adının kamuoyuna açıklanmasını istemiyor. Bu yüzden ben de admı vermiyorum. Batur ile yüz yuze görüşürsek bu generalin adını kendisine söylerim. Sayın Batur; Yanıtınızda bir noktada hakUsıruz. Ancak bu haklılık, yalnızca, bir dizgi yanlışından kaynaklanıyor. Yazı dizisinin 8 kasım günlü sayısının ikinci sütununda benim sorum söyleydi: "Sayın Gürkan, Orgeneral Batur, 12 Mart Muhtırası'ndan birkaç gün sonra, MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun CHP Genel Başkam merhum lsmet tnönü ile görüştüğünü ve Inönü'nün de bu görüşmeden sonra muhtıracılara karşı olumlu tutum takındığım yazıyor. O zamanki MtT müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu'nun bu işlerdeki rolü nedir?" Sorunun girişinde "MtT Müsteşan Fuat Doğu'nun" sözcükleri dizilirken atlanmış, bu yüzden diye emekliye sevk edildiler. Bu hakkı nereden buluyordunuz? Belki Ankara semalarında uçurttuğunuz jetlerden.. Ama yasalardan değil! Sayın Batur; ceza yasasının 171'inci maddesinde, anayasayı "Tağyir, tebdil ve ilga" etmek için örgüt oluşturup, "cunnün icrasına ve kanuni takibat başlanadaa evvei bu ittifaktan çekilenler ceza görmezler" derülmektedir. 9 Mart günü odanızda toplanan generallerin bir kısmı general Gürkan, general Köseoğlu ve general Çokgör hakkında bu nedenle soruşturma açılmamıştır. Çünkü, bu üç general, o gün bu örgütten çekilmişlerdir. Asıl sizinki suçtur Sayın Batur? Ama nerede o gün sizden bu hesabı soracak hukümet? Muhtırayı duyar duymaz görevini bırakan, sonra da 16 mart gününden başlayarak sizinle işbirliği yapan, kurulan hukümetlere bakan ve güvenoyu veren Demirel mi sizden bu hesabı soracaktı? 27 Mayıs günü DP lideri Adnan Menderes'i tutuklayan siz Muhsin Batur, 12 Mart döneminde, Demirel ile tam bir uzlaşma içinde 27 Mayıs Anayasasını "tağyir, tebdil ve ilga" ettiniz. Dikkat edin Sayın Batur; General Gürkan 'ın elyazılı ifadesi hiçbir dosyaya konmadı. Bu ifadeler, sonradan, sizin 12 Mart günü devirip, 16 mart günü işbirliği yaptığınız Demirel'in dosyalarma girdi. Bu bile tek başına düşündürücü değil midir? Jf Müsteşan Fuat Doğu, 12 Mart'tan kısa bir süre önce, siz ve yakın arkadaşlanmzla ilgili bir dosyayı size verdi mi? Bu konuyu, bakın hiç yanıtlamadınız. "Kol kınlır yen içinde" anlayışınız bu konuda da kendini gösterdi. Sayın Batur; yolum duşerse eşim ile birlikte yine bir acı kahve içmeye çağırıyorsunuz. Bunda acı bir kahve değil acı bir şitem var, anlıyorum. Ben de sizi eşinizle birlikte evime beklerim. Böylesine tartışsak bile uygarca görüşebiliriz. 1974 yıunda ilk kez sizin ihtilal örgütleri içindeki takma adınızın "Yavuz Bey" olduğunu yazınca benimle uzun süre küs kalmıştınız. Sonra banşmıştık. Evime gelirseniz size göstereceğim belgeler var, bir ihtilal örgütünün yıllar önce imzaladığı "mürted protokolü"nde bazı tanıdık imzalar var. Bu protokolü gösterip sizden, bu imzalann kimlerin olduğu konusunda yardım isteyeceğim. Yanıtlarımız sizin ikram edeceğiniz kahveniz gibi acıdır. Sizin kahvenizde ihtilal örgütlerinin falları var, benim yanıtımda da herhalde bu öykulerden çıkan dersler! Bir sakıncalı piyade erinden bir emekli orgenerale saygılarla bay bileği ayağına çapraz zincirli olarak tutulmaktadır" diye Gürler'e mektup yazdığınızı belirteceksiniz, ama emekli general Celil Gürkan, bu zincirli ve kelepçeli sorgulardan söz edemeyecek! Nasıl bir mantıktır bu Sayın Batur? Bunlar yayımlarursa, "iç ve dış odaklar" bu konulan işlermiş,. Bir atasözü varmış, "kol kınlır, yen içinde".. Bunun için emekli general, başına bunlar da gelse bu olaylar yazılmazmış! İNiye gitmediniz? Aynı olayları siz yazınca (Anılar ve Görüşler, s. 372) iç ve dış odaklar gormeyecek, Celil Gürkan yazınca görecek!. Ziverbey Köşkü'nde işkence yapıldığmı bir "emekli orgeneral" olarak açıklayan sizsiniz. Ama aynı konulan bir başka general yayımlarsa bunu sakıncalı görüyordunuz. İşkence bir insanlık suçudur. Ziverbey Köşkün'nde, albay rütbesi takınarak sorgu yönetmek ve bu sorgulara izin vermek de silahh kuvvetlerimize karşı saygısızhktır. Sayın Batur; siz o günlerde kuvvet komutaruydınız. Bir gün
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle