19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 1985 * k * • HABERLERİN DEVAMI Şamir, her devletle olduğu gibi Sovyetlerle de ilişki kurmanın İsrail için ikinci önemli nedeninin, Rusya'da yaşayan iki buçuk milyona yakın Yahudinin geleceğinden kaynaklandığını söyledi. Ama, şu ana dek bu konuda Sovyet politikasında ve tutumunda bir değişiklik yoktu. Cenevre zirvesinde, Rusya'daki Yahudiler sorununun ele ahmp alınmayacağını bilemediğini söyleyen Şamir, "Bu sorunun, insan hakları çerçevesinde ele alınabileceğini tahmin ettigini" belirtti. ABD Dışişleri Bakanı Shultz, Moskova'da konuyu ele almıştı. Esasen bu sorun, ABD ile Sovyetler arasında ilk kez görüşülmüyordu. Şamir, Rusya'daki iki buçuk milyon Yahudinin İsrail'e gelmesini dilediklerini beü'rtiyordu. Ama öteki kaynakiar, bu kadar insanın dogrudan İsrail'e değil, başka ülkelere gidebileceğine değiniyordu. Ekonomisi geçen yılki enflasyon oranı yüzde 200 bu denli zor durumda bulunan İsraiPe iki buçuk milyon insanın gelmesi, yeni ve büyük problemler doğurabilirdi. Şamir'e, Mısır'dan sonra Ürdün'le banş girişiminde bulunduklarını, ne var ki Suriye'nin askeri gücünü giderek arttırdığını sorduğumda, "Askeri gücü büyük, giderek de arlıyor. Suriyeli liderler ileride İsrail'le bir askeri çatışma olacağını açıktan söylüyorlar" dedi. Şamir, Suriye'nin İsrail'le herhangi bir banş görüşmesine karşı olduğunu belirttikten sonra, Suriye'deki bütün gelişmelerin "farkında" olduklarını söyledi ve "Yakından izliyoruz. Umit ediyonız ki, yanlış bir hareket yapmazlar" diye ekledi. Diplomatik bir dille Suriye'ye aba altından sopa gösteriyor gibiydi. Öteki yetkililerle yapılan konuşmalarda, Suriye'nin askeri gücünün giderek artmasından önemli oranda "kaygı" duyulduğu açık seçik görülüyordu. Hele Suriye'ye yerleştirilen füze rampalan, İsrail için önemli bir sorun, bir soruydu. İranIrak savaşını "çılgın bir savaş" diye niteleyen Şamir'e göre, "Irak, İsrail'e çok düşmanca bakıyor. Çeşitli Arap teröristini güçlü biçimde destekliyor." Görüşmenin bu noktasında, soru ve yanıtları izleyen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Avi Pazner, İbranice bir şeyler söyledi. Elbette ne söylediğini anlamam olanaksızdı. Fakat, "İsrail... Turki..." sözcükleri geçti. Başka sorum yok muydu?.. Şamir'e "Herhalde" dedim, "Türkİsrail ilişkileri üzerinde soru soru p sormayacağım araştırılıyor." Şamir, kahkahayı attı, İbranice bilmememe karşın, "iki sözcükten sonılması istenilen bir soruya geçmeme" güldü güldü. Pazner, biraz bozuldu. Şamir'e, bölgedeki Türk dış politikasını anımsattım. En azından lsrail'in 1967'deki sınırlarına dönmesini isteyen Türkiye'ye karşılık, lsrail'in böyle bir davranış göstermeye niyetli olmadığını, bu koşulda donmuş, alt düzeye inmiş ilişkilerin nasıl canlanacağını sordum. Şamir, bu konuda çok dikkaıli yanıt verdi: "...İki ülke arasında ilişkiler ijiden iyiye swrlı. Bana göre, bu durum üzücü kuşkusuz. Bu bölgedeki iki demokratik ülke arasında daha olumlu, daha geniş ilişkiler olabilir. Gelecekte ilişkileri mizin daha iyileşeceğini, daha somut bir biçime dönüşeceğini ümil ediyorum.." Oysa, Şamir'in altındaki "diplomatik kademeier", Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri yeniden canlandınp daha yüksek düzeyde sürmesini istediklerini özenle vurguluyor, bu konuda İsraü'in çok istekli olduğunu çeşitli nedenler öne sürerek anlatıyorlardı. Şamir, gelecek ay partisinin kongresinde yeni taktiklerin saptanacağını, politik kararlar alacaklarını bir soru üzerine söyledi. Aslında partisinin kongresinde liderliğıni korumasının ya da yitirmesinin önemli sorun olduğu anlatılıyordu. Elbette Şamir, bu konuya değinmek istemiyordu. Peres hükümeti sallanıyordu. Şamir, liderliği yitirebilirdi. Görüşmenin içeriğindeki bu noktaları dikkate alarak, "Gelecekte İsrail'e gelirsem, herhalde sizi başbakan bulurum" dedim, Şamir'e. On aylık bir süre kalmıştı. Peres anlaşmaya göre yerini Şamir'e bırakacaktı. "Zaman ilerliyor" diye, genel bir dokundurma yaptı. Çeşitli pürüzlere karşın başbakanlığa gelebileceği umudunu herhalde yitirmemişti. Hafifçe güldü ve: "tnşallah" dedi, Türkçe. Sonra karşıhklı gülmeye başladık. Görüşme, hemen her konuda inşallah sözcüğünün içeriğinde yatan iyimserlikle sona erdi CUMHURİYET/15 • (Baştarafi 1. Sayfada) lararası siyaseti kimi açmazlara itmemişti. Siyasal yapısı çok karışık olan lsrail politikasında ve politikacıian arasında da giderek artan yeni ikilemlerin oaşlarrîasına neden olmuştu. Peres'in, Ürdün'le banşı uluslararası konferansa götürmeyi benimsemesini Şamir, "Konunun biikümette ele aiınıp karara bağlanmadığını" söyleyerek, hükümeti sarsacak açıklamalarla karşıJık veriyordu. Şamir'in, konunun önce hü,ümette ele alınmasını dirençle lemesi, bir bakıma Türkiye'deki karma hükümetlerinin bünyesindeki çatışmaların bir behaeriydr. Israil'de çeşitli partiler hükümette yer almıştı, ama hükümet olan panüerin iç bünyelerinde bizdekine benzer gruplaşmalar, değişik görüşleri savunmalar hemen her gün boyutlanıyordu. Örneğin, Şamir Başbakan'a karşı çıkarken, aynı partiden David Levi, Peres'in görüşlerini desteklediğini açıklıyordu. Sağdaki lider kadrosunda yeni arayışlar seziliyor. Şamir'in karşısına bir değil, iki, hatta üçjrişi çıkıyordu. * Barışın gelmesini isteyen halkın bu eğilimine karşı "miifrit" diye nitelenen kimi politikacıların engelleyici nitelikteki sözleri, girişimleri siyasal yaşamı hemen her gün değişik boyutlara «ürüklüyordu. V »VŞamir'e, "Onca sorunu varl l n görüşme olanağını verdiği" için teşekkür ederken, yaşlı Dışişleri Bakanı, "Hem içte hem de dışta" diye yanıt veriyor ve gülüyordu. Elbette kafasında sadece Ürdün'le yapılması istenilen barışın koşulları yoktu. larında görmek olağandı. Bu denli kızıp yerdikleri FKÖ önderi Arafat'la ilgili haberler, TV'de birinci sırada yer alıyor. Basında bu haberlerin yanı sıra FKÖ'nün maddi kaynaklarından başlayarak her türlü haberyazı sürekli yayımlanıyordu. İsrailbir biçimdebarıştan çok Arafat'la uğraşıp konuşuyordu. Ama, çoğu kaynak, hükümetin kalıp kalmamasmı Ürdün Krah Hüseyin'in tutumuna bağbyor, İsrail hükümetindeki çelişki, bu sözlere karşın açıklanamıyordu. Şamı'r'e bu noktayı anımsartığım zaman, İsrail hükümetinin iki büyük partiden oluşan kendine özgü bir karakteri olduğunu söyledi. İki büyük parti birbiriyle görüşüp tamşıyordu, "fakat, Ürdün. israil'le dogrudan konuşmaya yanaşırsa, eğer uluslararası şemsiyeyi esas unsur olarak öne sürmezse, eğer uluslararası şemsiyeyi yardımcı bir unsur gibi göriirse" banş için çözüm üzerinde çalışabijirlerdi. Peres de, "FKÖ'süz banş görüşmelerinden yanaydı." Hükümette bu konudaki "konsensüs" tamdı. Nc var ki, Arafat'ın, Arap ülkelerinde, Filistin halkı içinde önemli ağırlığı söz konusuydu. Hele topraklarında iki buçuk milyona yakın Filistinlinin yaşadığı Ürdün'ün, Arafat'ı göz ardı etmesi nasıl olacaktı? Hükümet ve Şamir, Arafat'ı bu nedenlere karşın devre dışı bırakmanın peşindeydi. Bütünüyie İsrail, "terörist Arafat'ın" devre dışı kalmasında ısrarlıydı. Şamir, "Başbakan'ın uluslararası konferanstan yana çıktığını" söylerken, bu konuda hükümette bir "fikir birligi" bulunmadığı yolundaki gözlemleri yanıtlamaya çalışıyordu. "Ama, Şamir, "Ulusal birlik hükü Başbakan Peres, uluslararası meti, Ürdün'le önkoşulsuz gö konferans için bazı şartlar ileri sürdü" diyordu. Şamir böylece, rüşmelere başlamaya karar verdi" diye sözlerine başladı. İş hükümetteki banş üzerindeki çi Partisi'yle sağdaki Likud'un, ikilemleri yumuşatarak doğruluÜrdün'le ortak sorunlar ve kar yordu. Şamir'e göre, "Peres, bu şılıklı yararlar üzerinde görüş konferansa kaıilan devletlerin kendi başlarına karar almaraabirliğine varmasının en gerçekçi lannı, sorunla Ugili taraflarla süyol olduğunu düşündüklerini vurguladı. Enflasyonla birlikte rekli danışmalar yapmalarını lsrail'in tek sorunu olan Ürdün' tartışıyordu ve bu şartlar yerine le banş konusunda kimi ihtilaf getirüirse. uluslararası konferanlar olduğunu biliyordu. özellikle sın olabilirliği söz konusuydu." Oysa, İsrail'deki bürokrasi, lsrail'in işgal ettiği topraklar konusunda. Fakat masaya oturup görüştüğümüz kimi yetkili çevgörüşmeler yapmadan bu "inti reler, uluslararası konferansa laflara" herhangi bir çözüm bul BM Güvenlik Konseyi üyesi devmanın şansına sahip olmadıkla letlerin bulaşmasından yana değıllerdi. Örneğin soruyorlardı: rını söylüyordu. "...Biz, ABD ile banş göriiş Güvenlik konseyinin beş üyesinmeleri için işbirliği yapmaya ba den biri olan Çin'in, bu konfezınz. İsraif le Ürdün, ABD'ye ransta yeri neydi? Elbette istemezlerdi. Çünkü Çin, FKÖ'yü güveniyor. ABD'nin. Ürdün ve tsrail'le yıllarca her açıdan geniş biçimilişkileri olduğundan, en azından de desteklemişti. Uluslararası konferansın köbu göriişmelere laraflarca kabul edilebilir bir prosedür getirebilir. keninde Şamir söylemese bileABD'nin bu konudaki çabalan değişik yargılar yatıyordu. Cenevre'de yapılacak Reagannın esası, ikili görüşmeler için ortak bir ÜrdünFüistin delegas Gorbaçov zirvesinde, Ortadoğu yonu oluşturularak İsrail'le mü sorununun ele alınaeağını, günlerce İsrail basını işlemişti. Hatzakereleri başlatmak. Bunun manası açık: Görüşmelere Ür ta kimi İsrail yetkilileri, zirvede dün, Filistin temsilcileriyle gele bu sorunun ele alınaeağını özencekti. Ama Ürdünlüler, görüş Je vurguladı. ABD Dışişleri Bameler için iki önkoşul öne sür kanı Shultz, Moskova'ya zirvedü. Birincisi, görüşmelere FKÖ nin ön hazırlıkları için gittiğintemsilcilerirle geieceklerdi. Ikin de, İsrail'deki ABD Büyükelçisi Thomas Pickering, Peres'le cisi, görüşmeler uluslararası konferans çerçevesi içinde yapı Şamir'e birkaç kez "bilgi verlaeaktı. Tabiafıyta, BM'nin beş misti." Fakat, Şamir, beklentilerin üyeli Güvenlik Konseyi, işin içine girecekti. Bu yol, işi uzata tersine konuştu, "Zirve gündecaktı. Biz ise, Ürdün ün, FKÖ minde Ortadoğu sorununun buile görüşmelere jgelmemesini. lunurJ buluomadığı bilinmiyor. bekleyip göreceğiz" dedi. Ortadogrudan bir ÜrdünFilistin Araplartndan kurulu bir heyel dofu sorununun zirvede ele aiınle başlanılmasım öngöriiyorduk. masına "henüz" karar verilmeÜrdün'le görüşmeler. yalnız mişti. Şamir, Sovyetler'le kesik Ürdün'le başlayabilirdi. FKÖ olan ilişkilerin yeniden canlandınün sadece halkımızı, sivilleri öl rılmasından yanaydı. İlişkilerin dürdükleri ve terörist olduklan yeniden kurulması için "çaba için bulunmasını istemiyorduk. sarfediyorlardı." Şamir'in dışmAyrıca, FKÖ'nün banşa karşı daki İsrail kaynakları, Sovyetolduğu içindir ki, bu göriişmeier ler'le yeniden diplomatik ilişkide lemsil edilmesine karşıydık.." ler kurulacağını gösteren işaretŞamir, durmaksızın bir vurgu lerden söz ediyorlardı. Polonya lama yaptı. "Biz, FKÖ ile hiç ve Macaristan'ın, İsrail'de birer bir zaman konuşmayacağız" de temsilcilik kurmayı istemeleridi. Esasen, İsrail'de, FKÖ'ye du nin, Sovyetİsrail ilişkilerinin yeyulan kızgınlığı hemen her gö niden normale dönmesine ışık rüşmede, her gün gazete sütun yaktığını öne sürüyorlardı. Türkîsrail ilişkilerinîn sınırlı olması çok üzücü (Baştarafi 1. Sayfada) araya Birliği üyeleriyle de bir geldi. Başbakan Özal, konferanstaki konuşmasında, İslamda düzenin birleştirme üzerine kurulduğunu ve bu düzende her şeyin belirleyici bir yere ve fonksiyona sahip olarak organik bir ilişki içinde, az fakat öz bazı kurallar çerçevesinde hareket ettigini söyledi. özal, bugünkü koşullarda organik bağdan serbest güçler ve Ozal: Islamda temel yasaiar ile iyi çalışan bir pida piyasa •• (Baştarafi 1. Sayfada) name dün hazırlanarak Cumhurbaşkanlığı onayına sunuldu. Nihat Güner, Devlet Bakanı Vehbi Dinçerier ile bir tartışması nedeniyle Dinçerier tarafından görevinden alınmakla tehdit edilmişti. Güner'in görevinden alınması için hazırlanan üçlü kararnamenin Cumhurbaşkanlığına vekalet eden TBMM Başkanı Necmettin Karaduman tarafından imzalanması yoluna mı gidileceği.yoksa Cumhurbaskanı Kenan Evren'in yurda dönüşünün raü bekleneceği kesinlik kazanmadı. DİE Başkam yasanm kastedildiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu bizi piyasa kavramına getirir. Islam ve bazı piyasa kavramlarında her zaman bazı benzeriikler bulunmuşlur. Her şeyden önce ikisi de hürdür. İslarn piyasasında da fiyatlar serbestçe ve piyasa gücleri vasıtasıyla tespit edilir. Tekel oluşmasına yapısal bazı engeller getirmesi nedeniyle tslam piyasa mekanizmasındaki rekabet bazı açılardan daha da mükemmeldir. Bir tarafta zekat, diger tarafta tefecilik yerine kâr bolüşümü bu engelleri oluşturmaktadır." Uygulanan ekonomik politikanın altında yatan temel felsefenin "bireycilik" olduğunu da söyleyen özal, "Insanlığın geliş(Baştarafi 1. Sayfada) mesindeki esas itici gücü bireygetmiştir. ciliğin sağladıgına inanıyoruz. Türkiye'de ise değişik bir du Bireysel yeteneğin önceliği burumla karşı karşıyayız. Atnyıl lunmaktadır" dedi. 24 Ocak Kadan beri uygulanan belirli bir rarları'nın olumlu sonuçlannın reçete var ve enflasyon düşmü kjsa sürede alındığı görüşünü sayor. Düştü, düşecek, düşmek vunan özal, daha sonra Cumhuüzere, düşmesi gerek, düşürii riyetin kurulduğu yıllarda devletyoruz. düşürdük, derken altı yıl çi düzene dayalı bir ekonomik sonra aylık enflasyon oranı politika izlendiğini ifade ederek, yüzde 7.4'e fırlıyor. Bu durum "Ancak ekonomik politikalann karşısında Başbakan özal, enf bir ömrii vardır. Önce olumlu solasyon gerçeğine bakıp kohuşa nuç verirler. Fakat zaman içinde cağı yerde, gazete sayfalarında etkileri kaybolur ve sonuçta zaki dizgi, tertip, dalgınlık, ya da rariı oJmay^ başlariar. Bu aşamahesap yanlışlarıyla uğraşıyor. da değiştirilmeleri gerekir" ifadesini kullandı. Enflasyon herkesin ağzında damla sakızı veya Amerikan Özal, serbest piyasa ekonomiçikleti oldu; Sayın özal'ın kosinin demokratik düzenlerde uynuşmaları da çoktan ciddiyeti gulanabildiğini de konuşmasınni yitirdi. da vurguladı. Ancak ciddi olan bir konu Başbakan Özal'ın konuşması var: Altı yıldan beri Türkiye, sırasmda UNESCO binası önünbir bölümü askeri yönetim altında, bir bölümü ANAPyöne de toplanan bir grup Ermeni, timi süresinde, ama hep IMFre gösteri yaptı. Türkiye aleyhinde sloganlar atan ve şarkılar söyleçetelerini ve bunun Türkiye yen Ermeniler, bildiridağıttı. montajı sayılan Özal ekonomiÖzal, Fransa Dışişleri Bakan sini uyguladı. Sonuç Enflasyon Yardımcısı ile görüşmesinde, düşmüyor. Peki, ne olacak? Yüzde 4050 enflasyonla yaşa Fransa ile Türkiye arasındaki ilişkilerde geçmişte inişler çıkışmak zorunda mıyız? Eskiden işçi ücretlerinin enf lar olduğunu, daha da öte bazı lasyonun kaynağı olduğu söy Fransız şirketlerinin ihalelere lenirdi. Bu yüzden emekçiye alınmadığını belirterek, "Bu dudüşmanlık olçüsünde bir siya rum şimdi ortadan kalkmıştır. set geliştirildi; 12 Eylül yöneti Fransız şirketlerine boykot sona mince de benimsendi. Altı yıl ermiştir, istedikleri gibi geisinler" dan beri anlaşıldı ki enflasyo dedi. özal, Baylet'den sonra "Le nun kaynağı ya da nedeni işçi ücretleri değildir; sendikal öz Novvel Observateur", "le Point" gürlükler değildir; sanayileşme dergileri ile "le Figaro", "le çabalan ve kalkınma yatırımla Monde" ve "Iiberation" gazeterı değildir; sosyal hizmetler de lerinden birer temsilciyi kabul etğildir. Çünkü bütün bunları ti.Paris'teki temasları sırasmda enflasyonun nedeni sayan kuv Cumhuriyet İçin Birlik Partisi ve vet; yarı askeri yarı sivil karma Paris Belediye Başkanı Jacques yönetim içinde alti yıldan beri Cbirac'la bir görüşme yapan katı bir siyaset izledi; enflasyon Başbakan Turgut özal, Fransa durmadı, azgınlaştı; ağırlığını ile ilişkilerimizi en yüksek düzetiim ülke üzerinde duyuruyor. ye çıkarmak istediklerini belirtirSayın Başbakan, ayrıntının ken, Chirac da iki ülkenin ortak da aynnıısı konular üzerine tar ideallerinin demokrasi ve özgürtışmaları çekmeye çalışacağına, lükleri yaşatmak olduğunu söysavunduğu siyasetin çöktüğünü leyerek, Türkiye ile dayanışma bir an~önce itirafederse ülkeye isteklerini dile geürdi. Başbakan Özal bugün yurda en büyük hizmeti yapacaktır. * * * dönüyor. UGUR MUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) GOZLEM OLAYLABIN AKDINDAKI GERCEK gusunda hazır bulundular; çeşitli sorular sordular. Bu gibi davalarda çözülmesi gereken ilk sorun "tercüme" işidir. Gerek Roma'daki davada gerek önceki gün Kolordu mahkemesinde birçok soru bu yüzden havada kaldı, çeviriler eksikti. Bu yüzden yanlış anlamalara yol açıldı. Ömer Ay, Nevşehir'deki Ülkücü eylemcilerden biriydi. Lisede öğretmenlik yapan Ay, çeşitli eylemlere karışmış, bu yüzden 1980 öncesinde birkaç kez tutuklanmıştı. Ay, 1980 nisanında, kendi deyişine göre, "pasaportsuz" olarak yurt dışına kaçmış; yurt dışına gider gitmez de Frankfurt'taki Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Musa Serdar Çelebi'ye başvurarak, kendisine oturma izni sağlanmasını istemiştir. Ay, Nevşehir CHP İl Başkanı Avukat Zeki Tekinel cinayetini planlamak suçundan aranmaktaydı. Federal Almanya1 da yakalandıktan sonra yargılanan Ay, bu suçtan dolayı 24 yıl ağır hapse mahkum olmuştu. Anımsayacağınız gibi Ay ile ilgili bütün bilgileri yayımlam/ş; bu arada, 24 yıllık ağır hapis cezası ile ilgili kararının da henüz Askeri Yargıtay'ca ele alınmadığını belirtmiştik. Savcı Marini, dün Ay'a, yurt dışına nasıl olup da pasaportsuz çıktığını sordu. Ay, bu iş için bir şoförle anlaştığını, şoförün sınır kapılarında pasaportları toptan damgalattığı için kendisine pasaport sorulmadığını da söyledi. Marini sordu: Bulgaristan'dan geçtiniz mi? Ay, bu soruyu "farkında değilim" diye yanıtladı. Marini, bu kez, elinde pasaportu olmadan, Federal Almanya'da nasıl oturma izni aldığını sordu. Yanıt şöyleydi: Bunu bana değil, Almanlara sorun... Peki soraiım: Yurt dışında cinayet suçundan aranan silahlı eyiemcilere Federal Almanya niçin oturma izni veriyor? Veriyor, işte. Ne yapalım? Savcı Marini, 25Temmuz 1985 günü Elazığ'daÖmerAy'ın ifadesini almıştı. Bu ifadeyi, Cumhuriyet okurları, 27 eylül günü okudular. Kısaca anımsatalım: Ay, temmuz ayında Marini'ye verdiği ifadede, Abdullah Çatlı adlı silahlı sağ eylemcinin Avrupa'daki ülkücüleri "kirli işlerde" çalıştırdığını söylüyor. Rıfat Yıldırım, Üzeyir Bayraklı ve Ali Uzunırmak gibi ülkücülerin de adlarını sayıyordu. Açıklama bununla da bıtmıyordu. Ay, Çatlı'nın ülkücüler arasında "büyük reis" olarak bilindiğini, "esas büyük grup"un Çatlı tarafından yönetildiğini, Ağca'nın Malatyalılardan oluşan grubunun bu gruba "dahil olduğunu" söylüyordu. Ay, Marini'ye verdiği ifadede, Çatlı'nın "karanlık işlere bulaştığını" ileri sürüyor ve "ailesine bolpara gönderdiğini" de söylüyordu. Ay'ın, Çatlı tarafından "kirli ve karanlık işlerde" kullandığını ileri sürdüğü Rıfat Yıldırım, Hacertepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Bedrettin Cömert'i öldürmek suçundan aranmaktaydı. Yıldırım, aynı suçtan aranan Üzeyir Bayraklı ile birlikte Federal Almanya'ya yerleşip, oturma izni almıştı. Rıfat Yıldırım, 1984 yılının son aylarında, Frankfurt'ta uyuşturucu madde ile yakalandı ve bu işi "örgüt adına" yaptığını açıkladı. İpekçi cinayetinin planlayıcılarından Mehmet Şenerde İsviçre'nin Basel kentinde uyuşturucu madde ile yakalandı ve beş yıl hapse mahkum oldu. Aynı davada Abdullah Çatlı ve Oral Çelik için de tutuklama kararlan çıkarıldı. Oral Çelik henüz yakalanmadı. Çatlı ise, Fransa'da ele i Ömer Ay, önceki gün duruşmada, Savcı Marini'ye Çatlı için verdiği ifadeyi geri almaya ve "karanlık ve kirli işlere girmek"\e sucladığı Çatlı'yı korumaya ve aklamaya kalktı. Anlaşılıyor ki, "büyük reis" Çatlı, Ömer Ay'ın ifadesi gazetemizde yayımlanınca bu eski eylem arkadaşına haber gönderdi. Belki de tehdit etti. Artık orasını bilemiyoruz. Savcı Marini ve Yargıç Santiapichi, sanıklara çok çeşitli ve ayrıntılı sorular soruyorlar. Aynı soruyu değişik biçimde birkaç kez sorup çelişkileri yakalamaya çalışıyorlardı. Eğer sorgucu, konuyu, olayı ve olayda yer alan kişılerın ilişkilerini biliyorsa, çelişkiler bir bir ortaya çıkıyor. Değilse, kör kuyulardan çürük iplerle sular çekiliyor Ya ipler kopuyor, ya sular dökülüyor. Sırası gelmişken sorayım: Bu Çatlı'yı devlet kuruluşlannda tanıyan ve onunla işbirliği yapan var mıdır? Niye mi soruyorum? Hiiiç... GÜMGÜM • • • • güldüren gazete İSLAMABAD'dan YALÇIN D0ĞAf7 (Baştarafi 1. Sayfada) üç gün süreyle yürütülen görüş mesinde Ankara'da Özal hükümelerde dramatik noktayı sanı metinin, "ENKA'yı devreye rız tran Irak savaşı oluşturdu. soktuğu ve Pakistan 'a ENKA ile Savaşın yarattığı gehlimi Basra îşbirUğine gidilmesinin ilerildiği" Körfezi'nin dalgaları her bir zer öne sürülüyor. resiyle sanki bölgeye taşıyor. Dış politikada ise, bizim için Bunda da, "îslam Devrimi'ni Yunanistan sorunu ne ise, Pakisçevre ülkelere ihraç" isteği ana tan için de Hindistan sorunu ayrolü oynuyor. Iranlılar Humey nı. Konular elbette farklı. Hinni rejimini 1789 Fransız Devri distan, Pakistan 'ın nükleer enermi ile karşılaştınyorlar. "Iran İs ji üretiminden endişe duyuyor. lam Devrimi, çağımtzın 1789'udur" diyortar. Bölge ül Hatta Hint Başbakanı Gandi ile kelerine yayılması konusunda ise Pakistan Cumhurbaşkanı Ziya çok fütursuzlar. "Kıvrak ideo Ül Hak, son olarak da New lojiler sınır tanımaz " deyip, id York'ta bir araya geldiklerinde dialarını sürdurmek istiyorlar. özellikle nükleer enerji üretimiİşte tam bu noktada Körfez ül ni ele aldılar. Hindistan, Pakiskeleri Türkiye'ye "laik bir tan 'm atom bombası üreteceğindevlet" olarak güvenlerini tek den kaygılanıyor. Kaygılan burar tekrar belirüyorlar. Özellik nunla da kalmıyor, işin içine Türkiye'yi karıştıran demeçler le bu nedenden dolayı nüfusun çoğunluğu Müslüman olan ve yayımlıyor. Başbakan Özal ile fakat dinsel eğilimleri ve inanç Hint Başbakanı Gandi, geçen ay larını devlet işlerine karıştırma New York 'ta BM toplantışı neyan Türkiye 'nin savaşın sona er deniyle bir araya geldiler. Özal'dirilmesinde katkısı olabileceği ın bu görüşmede Hint Başbakani vurguluyorlar. Önümüzdeki nı 'm bu yönde verdiği demeçler günlerde Körfez ülkeleri, Bağdat nedeniyle uyarmak istediği verive Tahran 'da savaşın sona erdi len bilgiler arasında yer alıyor. rilmesi amaayla yeniden ortak Nükleer enerji, Hindistan ile Pabir girişimde bulunacaklar. Ne kistan arasında bir sorunken, var ki, böyle bir girişimin sonuç olay birdenbire büyi'yor, işin içisuz kalacağı daha baştan belli. ne Türkiye karışıyor, uluslararaHumeyni var oldukça savaşın sı politika yön değiştiriyor. sona ermesi sadece bir düşten Kısaca Cumhurbaşkanı Evöteye gitmese gerek. ren'in, "kardeşlik ve dostluk" ziyareti arkasında ortak çözüm Pakistan'daki ana konu, bulunması istenen ikili ve ulusCumhurbaşkanı Kenan Evren ile lararası sorunlann yoğunluğu Ziya Ül Hak arasında yine İran dikkat çekiyor. Irak savaşı, ama bununla birlikte elbette diğer sorunlar da ele Smırsız dostluğun boyutları alınıyor. İki ülke arasında kar da beraberinde smırsız çözümler deşliğin yanı sıra, ricaretin art getiriyor. Özal hükümeti ile ENtırılması ana çabalardan biri. KA arasındaki dostluk bir de baBöyle bir çabada karşımıza EN kıyorsunuz, Türkiye ile Pakistan KA çıkıyor. Toplam 50 milyon arasındaki dostlukıa ortaya çıkıdolarlık bir ticareı anlaşması. yor. Ya da tersine, Hindistan ile ENKA ile Pakıstan'm ilgili bi Pakistan arasındaki nükleer rimleri arasında bugün imzala enerji sorunu, bakıyorsunuz bir nacak. Türkiye ile Pakistan ara anda konuyu uluslararası plnt. sındaki ticari tıkanıklığın gideril forma sürüklüvnr Mizcıh GORUŞ HEVCAL ULUÇ (Baştarafi 14. Sayfada) nnda, 7 puanlık ortalamanın üzerine çıkabilir, 9 ya da 10puan toplayabilirse Meksika'ya gidecektir" Peki ne olmuş sonunda? Yani bugün... Yani 15 Kasım 1985 cuma günü... Gruplar maçlanmız bitmiş.. Ingiltere 12 puanla birinci olmuş.. Bizim 30 Ekim 1984'te ingiltere'ye verdiğimiz puan kaç: 12.. "Türkiye 9 ya da 10 puan alabilirse, ikinci olur, gider" demişiz. ikinci İrlanda'nın puanı kaç: 10... İngiltere, İrlanda'yı yenseydi, Romanya kaç puanla Meksika'ya gidecekti: 9.. Şimdi biz kahin miyiz?.. Deha mıyız? . Futbolu bu ülkede herkeslen iyi mi biliyoruz?. Bize gökten vahiy mi geliyor?.. İçimize mi doğuyor?.. Hayır. Yazının başlığını o günden "Matematik" diye koymuş, toplama, çarpma, bölme ve çıkarmadan ibaret dört işlemi bilmenin yeterli olduğu bir hesap yapmışız.. Sonra da bu hesabı değerlendirme bölümünde, "Ey ümmeti müslümin, elinizi vicdanınıza koyun.. Finlandiya ile yapılacak iki maçta 4 puan alırsak geriye kalan ihtiyaç 5 ya da 6 puan.. irfanda, İngiltere ve Romanya ile, birer tanesi kendi sahamızda oynayacağımız, ikişerden altı maçtan, toplam değeri 12 puan olan altı maçtan 5 puan almak çok mu büyük hayaldir.. Biz bu İrlanda'yı da, Romanyayı da, geçmişte bağırta bağırta yenmedik mi?.. Öyleyse niye hayal olsun. Meksika yolları soralım bakalım, Babı Alinin altyapı ulemaları ve 50 maçta bir tane başarısı olmayan Coşkun'u baş tacı etmek, bir elli maç daha bu ülkeyi hezimete götürsün diye ona şimdiden koltuk çıkmak için "Zaten biz neyiz ki" ağıtları ile, 19 Mayıs 1919'lardan, 30 Ağustos 1922lere gelmiş bir ülkenin evlatlarının beynini bulandıranlara?.. Niye hayal olsun ha?.. Niye?.. Niye?.. * * • 51 milyon içinden seçilen 16 adamın, futbol diye ortaya koyduğu bu rezilliği, bu rezilliği yaratanları savunmanın özürü yoktur. Türkiye o kadar geri, bu ülkenin insanları o kadar yeteneksiz değildir.. Bu ülke gerçek bir liderle nereye nasıl gelebildiğini daima kanıtlamış insanlardan kuruludur... Üç beş çapsız kişinin kişisel başarısızlıklarını gizlemek için, bu ülkeye ve bu ülkenin insanına dil uzatmak kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bugünkü rezilliğin sebebi ve sorumlusu Erdoğan Ünver'dir... M. Ali Yılmazdır, Coşkun Özan'dır... Metin Emiroğlu'dur. Tıpkı dünkü rezilliklerin sebebinin dünkü yöneticiler olduğu gıbi.. Babı Ali artık bunu bilmek, öğrenmek ve gerçekleri korkmadan, çekinmeden yazmak zorundadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle