16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 9 EKİM 1985 OLAYLARIN ARDENDAKI (Baştarafı 1. Sayfada) Ne var ki birleşme sürecinde ilk gürültüler, tabandan değil.çatıdan duyulmııştur. Gazetelerde yayımlanan haberlere bakılırsa, HP'nin eski yönetim kadrosundan tepkiler gelmektedir. Ancak HP'yi kamuoyu gözündeki "lcazetli" görünümünden kurtarmak yolunda gecikmiş ve ellerindeki fırsatı kaçırmış bulunan politikacılann bu kez birleşmeye karşı çıkmaları, kişiliklerine ilişkin kuşkuları köriikleyecektir. Birieşmeye karşı çıkanlann gerekçeleri nedir? Bu soruya şimdiye dek doyurucu bir yamt verilememiştir. HP'den veSODEP'ten aynlacak olanlarm da ne yapacaklan ve nereye gidecekleri bir soru işaretidir. Kuruluş hazırhkları içinde bulunan DSP, daha önceden bu tür girişimlere kapılarını kapamıştır. HP'nin eski yöneticilerı de daha önceden bu kapıyı açmak için çok hevesli gözükmemişlerdir. Bundan böyle atılacak her adımın gerekçesi yer,': bir tartışmaya kapı açacaktır. GERÇEK Özal, irtica' konusımdaki soruya yanıt vermedî Özal, "irtica" sorusunu yönelten gazeteciye, "Hem sakalın var, hem irticadan bahsediyorsun" dedi. özal, "Sağlığına kavuşmak için yurt dışına gidip yüksek ücret ödeyen insanlar olduğunu biliyorum. Yurt dışına sağlık için gidişier zorlama yolla önlenemez" dedi. ANKARA, (Cumhuriyet Bürostı) Başbakan Turgut Özal, "irtica"dan söz eden gazeteciye "hem sakalın var, hem irticadan bahsediyorsun" diyerek konuya ilişkin soruyu yanıtlamadı. Özal, "Sağlığına kavuşmak için yurt dışına giden insanlar olduğunu biliyorum" diyerek, bu nedenie yurt dışına gidişin zorla önlenemeyeceğini söyledi. "Sağlık çok önemli bir konudur. İnsanlar sağlık için her türlü fedakâriığa katlanırlar. Ben sağlığına kavuşmak için yurt dışına gidip çok yüksek ücret ödeyen insanlar olduğunu biliyorum. Yurt dışına sağlık için gidişier zorla önlenemez. Isteriz ki, dışardaki modern tıp tesisleri, hastaneier memleketimizde de kurulsun. İnsanlann dışanya gitmelerine gerek kalmasın. Zorlama yolla değil. iyisininTürkiye^ de yapıldığına inandıklan için gitmesinler. Yetişmiş insan gücümiiz var. Bu gibi tesisler yapdacaktır." Fabrikanın sahibi Şefik Soyuyüce de yaptığı konuşmada Türkiye'de 200 bin böbrek hastasından 50 bininin diyaliz makinesine bağlanması gerekirken hastanelerde çok az makine bulunduğunu söyledi. ÖZAL'IN İRTtCA SORUSUNA YANITI Başbakan Özal.EsenboğaHavaalanı şeref salonunda beklerken bir gazetecinin "Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in irticanın faaliyette olduğu biçimindeki sözlerini nasd degerlendiriyorsunuz?" sorusunu yönelten gazeteciyi "Hem sakalın var, hem irticadan bahsediyorsun" diyerek' yanıtlamadı. Özal, Halkçı Parti içerisindeki gelişmelere ilişkin bir soruya da "Başka partilerin iç işlerine kanşmayız" diyerek yanıt vermedi. Daha sonra özal ile gazeteciler arasında Maliye ve Gümrük Bakanı A. Kurtcebe Alptemoçin'in geçen hafta sonunda düzenlediği basın toplantısı konusunda şu konuşma geçti: " Sayın Alptemoçin sizin "önemli olacak" dediğiniz basın toplantısında hicbir şey açıklamayıp, açıklamalannı kura ile gazetecilere ayrı yan yaptı. Bunu nasıl değrelendiriyorsunuz? ÖZAL Benim toplantılarımda da gazeteciler kura ile yanıma oturuyor. Kurayı beraber mi çektiniz? Hayır, Sayın Alptemoçin kendi kendine kura çekti ve basın toplanüsını eleştiren gazeteleri cezaJandırdı. Ooo, ona bakarız. Öyle şey yaptı demek. Her yiğidin kendine göre yoğurt yiyişi \ardir. Ben vaktiyle partiyi kurarken gazetecileri ayrı ayrı çağınr, konuşurdum. Birbirlerini görmezlerdi. Ama ertesi gün üç dört gazetede birden özel demeç diye yazarlardı. Ama gazeteciler basın toplantısı diye çağnldılar ve hiçbir açıklama yapılmadı. Sayın Alptemoçin yeni bir basın toplantısı turu icat etti. ÖZAL Olur mu öyle şey? Şikâyetlerinizi ona intikal ettireceğim!' Özal, törenden önce eşi Semra Özal'la birlikte fabrikayı gezdi ve kendisine Soyuyüce tarafından bir plaket sunuldu. Özal plaketi alırken yaptığı konuşmada da, "Bu da gösteriyor ki karar verince vapdamaz işler yapılıyor. Mıimkün olduğu kadar modern teknolojinin gelişmesini sağlamalıyız. Hiıkıimet olarak bu şirketin calışmasını üç yıl süreyle destekleyeceğiz" dedi. Özal, tzmir'den Ankara'ya dönmeden önce de, 5 ekim cumartesi gecesi Denizli, Aydın, Uşak, Salihli ve İzmir'in bazı semtlerinde TV yayını sırasında ekrana 15 saniye porno kojsan yayın girmesi konusunda da TRT ekibinden bilgi aldı. TRT ekibindekiler, yayınların büyük olasılıkla Yunanistan Radyo ve Televizyonu "ERT'nin vericisinden kaynaklandığını belirttiler. Bunun üzerine Başbakan Özal, "TRT'nin de Yunanistan'da >ayın yapabüecek daha güçlii vericilere sahip olması lazım" dedi. 4 Başbakan Turgut Özal, dün sabah tzmir'den Ankara'ya döndü, Özal, Esenboğa Havaalanı yakınındaki. suni böbrek makineleri ve kunıcusu 27 Mayıs 1960 ihtilalinin beyni Milli Birlik Komitesi üyesi Şefik Soyuyüce olan tıp aletleri üretecek fabrikanın açıBugün Türkiye'de var olan sol lışını yaptı. Fabrikayı gezdikten tabanm birleşme duygulan içinsonra bir konuşma yapan özal, de bulunduğu kesindir. Bu eğilim, kurulmuş, kurulacak. "Bu modern tesis, gelişmekte parlamento içindeki ve dışında olan iilkelerde ileri teknoloji ki bütün kesimleri kapsamakta iiriinleri yapılamayacağını söyledır. Inönü ve Gürkan'ın yenlerin sözlerinin yanlışlığını başarıları da ancak bu eğilime ispat ediyor" dedi. tnsana yapısaygı duydukları ve yol verdik lan yatırunın en sağlam ve sonuç leri oranda gerçekleşebilecektir. alıcı yatırım olduğunu vurgula• • • yan özal, özetle şunlan söyledi: ANKARA'dan YALÇIH DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) Ortmek, bir yandan da başarısızlığın beklenebilecek sonuçlanndan kendini korumak amacıyla, özal iki hafta kadar önce ortaya "84. madde" sorununu attı. Anayasamn 84. maddesinde yapılacak bir değişiklikle.belli bir süre için milletvekiUerinin parti değiştirmelerine izin vereck bir duzenlemeye gidilebileceğini beHrttL Gerçekte A nayasanın 84. maddesindeki değişiklik isteği ile "soldaki gelişmeler" arasında ciddi bağlantılar var. Özal'm kendisi de "solu ciddi bir alternatif" olarak görmeye başladı. Son zamanlarda yapılan röportajlarda özal' da bir tavır değişikliği göze çarpıyor. Bugüne dek hep "1988 yılmda da alternatifleri olmadığını" ısrarla dile getiren Başbakan, şimdi ağız değiştirmiş durumda. özal son zamanlarda "1988'e kadar alternatifimiz yok" diyor. Dolayısıyla soldaki yükselişi ve iktidar yolunun sola açılışını kendisi de artık görüyor. Gerçekte Avrupa 'da solun yeniden yükselişine tanık olunuyor. Türkiye'de sosyal demokratların iktidar şansı gözle görünür biçimde artıyor. Bunu "soldakilerden" önce, Özal daha net bir biçimde görüyor. dımcı oluyor. SODEP ile Halkçı Parti'nin birleşmesinden en çok telaşa kapılanların başında özal geliyor. Zaten eğer dikkat edilirse, 84. madde değişikliğini de özal'm SODEP Halkçı Parti birleşmesinin en yoğun olduğu günlerde ortaya attığı görülür. Solun iktidar alternatifi olmasının netleştiği bir dönemde, 84. maddeyi gündeme getiriyOr. Gerçi, kendisinin de bu değişiklikten kazançh çıkacağını hesaplıyor. Ama solun bölünmesinin de en az kendisinin sağlayacağı kazanç Ölçüsünde ve belki de bundan dahafazla ANAP'a yarar getireceğine inanıyor. Aslında, Özal'a belki de hak vermek gerekiyor, yaptığı hesabın doğru çıkmakta oluşu açısından, SODEP ile Halkçı Parti arasında imzalanan birleşme protokolunun daha mürekkebi kurumadan ortaya atılan milletvekillerine bakılırsa, Özal'm pekâlâ doğru hesap yaptığı anlaşılıyor. Ancak birieşmeye karşı çıkan milletvekilleri şunu unutuyorlar Onlar örgütten getmiyorlar ve bugün Meclis'te üye olan milletvekiUerinin çok ama çok büyük bölümünün örgütten gelmediği biliniyor. Bunu, eleştirmek için söylemiyoruz.Bu Meclisin seçilişinin ve 6 Kasım seçimGördüğü için de, engelleme gi lerinin bir özelliği olarak altınt rişiminde buhınuyor. Engelleme çiziyoruz. Zaten örgütten gelmenin aracı ise, Anayasamn 84. leri de soz konusu olamazdı. Çünkü, önseçim yoktu. maddesindeki değişiklik isteği. özal 84. maddeyi iki biçimde Ama bugün için durum farkkullanmak istiyor. önce, böyle lıdır. Birleşme kararı her ikiparbir değişiklik sonucunda tinin kurultaylanndan geçmiştir. MDP'den ve Bağımsızlardan ANAP"a geçecek olduğuna inan Yani, birleşme örgütler tarafındığı milletvekillerini hesaplıyor. dan onaylanmıştır. Önseçim olmadığı için belki hiç kimse örgüIkincisi de, aym değişiklik sonucunda, HalkçıPartiden, kurula te dayanarak Meclise gelmemiştir. Ama birieşmeye karşı çıkmak cak olan Demokratik Sol Partiye bazı milletvekiUerinin geçece bugün artık "örgüte karşı çıkmak" anlamına geliyor. ğini ümit ediyor. Böylece bir yandan kendini güçlendirirken, diğer yandan da gelişmekte olan sol hareketi bölerek engelleme poliükası çiziyor. Solu bölme politikasında da, ne yazık ki, kendisine yine sol yarHem özal'm solu bölme planlarına katkıda bulunmak, hem de örgüte karşı çıkmak! Birieşmeye karşı çıkıhrken üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken iki etken galiba!... Darwin Sergisi Yıldız Üniversitesi Ue The British CounciVin ortaklaşa düzenledikleri Danvin Sergisi açıldı. Charles Darwin 'in yaşamı ve Evrim Teorisi 'ni anlatan fotoğraf ve resimlerin yeraldığı 24 panodan oluşan serginin açıhşına, üniversite yönetkileri ve üniversite öğrencileri katıldı. Milli Eğitim Gençlik ve Spor eski Bakanı Vehbi Dinçerler'in "Bilimsel olmamakta suçladığı" Damin'in çahşmaları, gezileri, özel yaşamı ve çeşitli tartışmalannı belgeleyen sergi, 18 ekime kadar iztenebilecek. (Foıoğraf: ERDOĞAN KÖSEOGLUJ HP'de gergînlik dorukta (Baştarafı 1. Sayfada) HP Meclis Grubu'nun dünkü toplantısı tartışmah geçti. Son günlerde partiden istifa edeceği belirtilen Kırklareli Milletvekili Şükrii Babacan, Genel Başkan Gürkan'ın "Ya kurultay kararlanna uyarlar, ya da gideıier" sözlerini eleştirerek şöyle dedi: "Gürkan, bu sözleriyle Sunalpleşmiştir. Parti arkadaşlan için 'giderler' diyen Sayın Sunalp'in uğradığı akıbete yakında kendisi de uğrayacaktır. Ayrıca kurultay delegelerini ve solun birleşmesini çok samimi bir biçimde arzulayan insanları hayal kınklığına uğratmış, sadece kendisi ve etrafındaki birkaç kişinin siyasi geleceği uğruna sosyal demokrasi ve demokratik sola ihanet etmiştir. Siz Büyük Kurultay'a Ecevit rüzgân ile geldiniz ve bu riizgânn büyük çapta etkisiyle ve de o zamanki yonetimin büyük hatalarıyla kurultaydan galip aynldınız. Sizi bir umut olarak gören ben de oyumu sizler lehine kullandım. Çünkü bütün solun bir çatı altında toplanmasını samimi bir şekilde arzuluyordum. Fakat sizler samimiyetsiz çıktınız ve bir dansözün kıvraklığını da yanda bırakan kıvırmalarla tu kaka dediğiniz SODEP'le sanki yangından mal kaçımormuşcasına alelacele ve iki tarafın da samimi olmadığı belli bir samimiyetsizlik içinde birtakım hesaplarla birleştiniz. Bu bir siyasal hulledir. Nikahınız mübarek olsun." Babacan'ın bu sözleri üzerine başta Kadir Narin, İsmet Turhangil, Yılmaz Demir, Kenan Nehrozoğlu, Durcan Emirboyer ve Münir Sevinç olmak üzere birçok milletvekili ayağa kalkarak itiraz ettiler. Genel merkez yönetimine yakın milletvekiUerinin itirazlarının ve Babacan'ı protestolann uzaması üzerine toplantıyı yöneten Grup Başkan Vekili Seyfı Oktay, ortalığı guçlükle yatıştırdı. Şükrü Babacan'ın konuşmasından sonra Genel Başkan Aydın Güven Gürkan kürsüye geldi. Bu arada, bazı milletvekilleri Babacan'ın üzerine yürüdüler. Ortalığın yatışmasından sonra konuşmasına başlayan Gürkan, eleştırilere cevap vermek gibi bir amacının olmadığını belirterek, hakaret dolu bu sözler hakkında partinin yetkili organlarının gerekeni yapacağına inandığını söyledi. SODEP'le birleşme konusunda bugün karşı çıkanlann daha önce grupta ve Küçuk Kurultay'da hiç konuşmadıklarını hatırlatan Gürkan, 'Önümüzde bir kurultay var, karşı çıkanlar gider, göruşlerini oryulc anlatırlar, kurultayda birleşmenin aksine bir karar alınmasını sağlarlar, saygı duyarız onu da uygulanz. Iddia ettikleri gibi kapalı kapılar ardında yapılan hiçbir şeyyok'dedi.Bu arada Calp ekibinin iki numaralı adamı eski Genel Sekreter Yılmaz Hastürk, gruptaki olayları HP'nin iç yarası olarak nitelendirdi. Hastürk, olayların onaylanır nitelikte olmadığını belirterek, "Üst yönetimde görev. alanların böyle da\ranması bir iç yarasıdır. Kimse>e bir ş;> kazandırmaz" dedi. HP Grubu'ndaki sert tartışmalar, kulisteki havayı da gerginleştirdi. Gürkan yönetimine muhalif olan İstanbul Milletvekili Günseli Özkaya, tartışmalar üzerine, grubu terk ederek, kuliste yüksek sesle durumu eleştirdi. Gruba "Her an dayak yemeye hazır girdiklerini" öne süren Özkaya, Genel Başkanın kürsüden kavgayı seyrettiğini, bildirdi. Grupta konuşması tartışmalara yol açan Şükrü Babacan da, gazetecilerin sorularını yanıtlarken tepkileri, demokratik ve saygılı olmayan bir davranış biçimi olarak nitelendirerek şunları söyledi: "Genel Başkanın cevabında sık sık gereği ifa edilecektir, gibi bir tehditkâr ifade ile bu olayı sindirmesi mümkun değildir. Bu olay patlamıştır. Buyüyecektir ve kendisini de aşacaktır. Şu anda istifam söz konusu değildir. Tüm arkadaşlanmla tnücadeleye devam edeceğim. Örgütleri dolaşarak, doğrulan anlatacağız. Bize gönül vermiş insanlara hiçbirimizin ihanet etmeye hakkı yok. Çalışmalanmızın tüm solun bir çatı altında toplanmasına katkıda bulunacağına inanıyorum." Eski HP Genel Başkanı Necdet Calp, gruptaki tamşmalarla ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtsız bırakırken, MKYK'den istifa eden Nuri Korkmaz, gruba katılmadığım belirtti, "ancak anlaşıtıyor ki, domuz ağılına dönmüş içerisi" dedi. Nuri Korkmaz, MKYK'den istifasıyla ilgili olarak dün Genel Başkanlığa sunduğu \e TBMM'de gazetecilere dağıttığı yazıda da şu göruşlere yer verdi: "HP içerisinde iki yıl evvel başlatılan mücadele, demokratik sol dogrultuda örgütümüzün büyük desteği sayesinde bir yönetim değişikliği meydana getirmiştir. Amacı, demokratik solla birleşerek ve bütünleşerek, 1988 yılında iktidan hedeflemişken, Genel Başkanın 'ben olacağım' düşüncesiyle gösterdiği aculluk, hem örgütümüzde hem de parlamentoda kuşkular uyandırmış ve kısa zamanda da kaçınılmaz olan dağılma ve parçalanmalara sürüklenmiştir. Kunıltayımızın MKVKya verdiği yetki sınırlan aşılarak, kurultayımızın karannı beklemeksizin fiili durum yaratılmış ve birleşme protokolü hazırlanarak, inançtan uzak, sadece halkımızın sıkıntılannı istismar edecek, yapay ve çatıda bir birleşme içine girilmiştir. Bu konuda o kadar ileri gidilmiştir ki, sosyal demokrat olduğunu söyleyen partiler, adeta bir naipler kurulu gibi bir kurul oluşturarak, genel başkanından saymanına, genel başkan yardımcılarjndan merkez yönetim kurulu uyeliğine kadar ismen bir liste meydana gelirmişlerdir. Düne kadar tayin edilmiş particilik zihniyetiue karşı çıkanlann, demokrasiyle ve inançla bağdaşma olanağı olmayan böyle bir kurumla birleşebik'ceği sanısına kapılmıştır. Bu tür demokrasi anlayışına sahip olanların kendi koruganlannı sağlamaktan başka bir düşünceye sahip olmadıkları izlenimi kuvvet kazanmaya başlamıştır. Ulusumuzun köklü sorunlanna çöziim getirmekten uzak ve sosyal demokratlann birleşme ve bütünleşmesi şöyle dursun, bölünme ve parçalanmalara iten ve demokratik sol iktidan geciktireceği konusunda derin kuşkular taşıdığım, ana muhalefel olduğunu ortadan kaldıracak bir yönetim sorumluluğunun, örgütümüzün verdiği yetkinin ve demokratik sol düşünce ve onun kaynağı ile ters düşen zihniyetini paylaşmayacağımj.ikJ partinin birleşmesinde oluşturulan naipler kurulu gibi bir yönetimde görev almamın söz konusu olmadığını, demokrasiye olan inancımı ve kendime olan inancımı yitirmemek için HP MKYK üyeliğinden istifa ediyorum." HP'deki son gelişmeler nedeniyle parti yönetimi, disiplinin sağlanması ve SODEP'le birleşmenin zarara uğramaması için sert tedbirler almaya karar verdi. Buna göre, dün HP yonetimine ve Genel Başkana hakaret eden Şükrü Babacan, Merkez Disiplin Kurulu'na verilecek. Merkez Disiplin Kurulu'nda halen eski Genel Sekreter Yılmaz Hastürk, Sabit Balumlu'nun dosyalan bulunuyor. lzmir Milletvekili Fikret Ertan, bir hafta içinde partiden istifa edeceğini belirterek, "Beni üzen, HP yöneliminin izlediği polilikaya karşı son derece samimi \e inanarak karşı çıktığım fikirlerimin, parti içinde Calpçiler tarafından da söylenmesi. Çünkü böylece, onlarla aynı çizgiye duşmüş görünüyorum" dedi. Midebeyin hattı (Baştarafı 1. Sayfada) davranış bozukluklannın saptanması üzerine "Çevre Sağlığı Tıbbı"na bağlı bir uzmanlık dalı gelişti. Bu uzmanlık dalı insanlann davranış bozukluklan, deprasyona girmeleri, sürekli yorgunluk duymalan ve yüksek tansiyondan şikâyet etmelerinin yedikleri besinlerie bağlantılı olduğu konusunu ayrıntıh olarak inceliyor. öte yandan halk da, durumun açığa çıkması üzerine, milyonlarca dolar yatınm yapılan "sağlıklı yaşam besinleri" sanayiine bol bol para akıtarak düşük kolesterollü, protein ve vitamin bakımından zengin yiyeceklere yöneldi. Kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesi tıp çevrelerini daha da çok harekete geçirdi. Örneğin her zaman tutuculuğuyla tanınan Amerikan Tıp Cemiyeti bile sorunla ilgili olarak geçen yıl düzenlenen bir sempozyumu destekledi. Bir doktorun dediği gibi şimdi bütün sorun: "Besinlerin ruhsal durumu etkilediği kuşkusuz. Ancak bu nasıl oluyor?" Bir çok insanda belirli bazı besinlerin garip alerjilere yol açtığı öteden beri bilinen bir gerçek. örneğin yerfıstığı, ya da mantar bazı kişilerin boğazlarının kızanp şişrnesine yol açıyor. Öte yandan, belirli yiyeceklerle ilgili İcötü anılar da ruhsal alerjiye neden olabiliyor. Çevre sağlığı uzmanlarına göre bir çok Ulkede nüfusun yarıdan çoğu belirli kimyasal maddeler ya da besin maddelerine karşı "duyarlı". Çünkü bu belirli maddeler vücudun bağışıklık sisteminde "bağışıklık bozuklugu" adı verilen bir anzaya neden oluyor. Araştırmalar özellikle insanın ruhsal durumunu bozan besinlerin başında sütün geldiğini gösteriyor. Bunun ardından buğday ve karbonhidratlı yiyecekler geliyor. Bu yiyeceklerin özellikle insan beyninin çahşmasıru aksattığı savlanıyor. Chicago Üniversitesi Tıp Merkezi uzmanlarından Dr. John Crayton, bir grup hasta üzerinde yapılan denemelerde besinlerin insan beyninin calışmasını etkilediğini ve depresyona neden olduğunu gördüklerini anlatıyor. örneğin kapsül halinde süt, buğday verilen hastalarda bir süre sonra aşırı yorgunluk, zorlu bir karamsarlık, sinirlilik ve düşünme yeteneğinden yoksunluk gözlendi. Bunun nedenleri araştırıldığında da özellikle süt aian vücudun bu besini "nötralize" etmeye çalıştığı, bu nedenie bağışıklık sisteminin etkilendiği görüldü. Dr. Crayton, bunun ruhsal durumla bağlantısının ne olduğunu bilmediğini, ancak büyük olasıbkla beyinde bir şişmeye sebep olabileceği üzerinde durduğunu belirtiyor. Teksas Teknik Üniversitesi'nde de şimdilerde bir slogan geliştirildi: "Uvnmak istiyorsanız karbonhidrat, avık kalmak istiyorsanız protein alın." Massachusetts Teknoloji Enstitusü uzmanlarından Dr. Rkhard VVurtman da şekerin çocukları cin gibi yaptığı inancının tarihe karıştığını, bunun aksini kanıtladıklarını söylüyor. Wurtman'a göre çok şeker yiyen çocukların zekklan gelişecek yerde, geriliyor. (Baştarafı 1. Sayfada) çerçevenin dışında tutulacağı, Ankara'da yapılan bir dizi değerlendirmeden sonra kesinleşti. Türkiye'nin bu eğilimi Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'nun Bırleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Bulgaristan'daki baskıları ima etmekle yetinerek, bu ülkenin ismini vermekten kaçmmasıyla belirginleşti. Bulgaristan'daki MüslümanTürk azınlığa zorla isim değiştirme, dini vecibelerini yerine getirmelerinin engellenmesi biçimindeki baskıların geçen yılın sonuna doğru, gizlenemeyecek boyutlara ulaşması ve Türk kamuoyunda büyük tepkiye yolaçmasından sonra Özal hükümeti bu sorun karşısında, iki seçenekli bir strateji benimsemişti. Buna göre: 1 Bulgaristan hükümeti Türk azınlığı karşısında ikili ve uluslararası anlaşmalarla girdiği taahhütleri yerine getirmesi için ikili düzeyde gorüşmelere davet edilecek. 2 Bulgar hukümetinin diyaloğa yanaşmaması halinde konu uluslararası fonımlara götürülerek, uluslararası alanda yaratılacak baskı yoluyla Bulgar hükümeti yine ikili gorüşmelere çekilecekti. Aradan geçen süre içinde Bulgaristan'ın birbiri ardına verilen notalara rağmen, Türkiye'nin girişimlerini "içişlerine raüdahale" diye nitelendirerek, ikili gorüşmelere oturmayı reddetmesi Türkiye'yi ikinci seçenekle başbaşa bırakırken, konunun "Enternasyonalize" edilmesinde hangi ölçulerin uygulanacağı, bunun sınırlan "hassas" bir soru olarak Ankara'nın karşısına çıktı... BM'YE GETİRtLEBtLtR Mİ? En geniş bir şekilde uluslararası forumlara götürülen Bulgaristan'daki Türklerin hedef olduklan baskıların Birleşmiş Milletler çatısı altında da gündeme sokulması Ankara'da bir seçenek olarak düşünuldu. Hükümet katında bu yönde "örtük" bir eğilimin varlığı saklanmamakla birlikte, Dışişleri Bakanlığı'nın daha o günlerde bu konuda ciddi "tereddütler" içinde bulunduğu ve bunu "Üzerinde enine boyuna düşünülmesi gereken bir mesele" olarak değerlendirdiği gozlendi. Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'nun geçen cuma günü BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmayla konunun BM'ye getirilmesinin söz konusu olmadığı mesajını verirken, bu duşüncenin "kuvveden fiile" çıkmayacağı anlaşıldı. Turkiye, Bulgaristan'daki baskıları BM gündemine sokmak istediği takdirde, bunu bir iki yoldan yapabilir. Konu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nda gündeme getirilebilir ya da doğrudan Gündem Komitesine yapılacak bir başvuruyla dosya BM'nin ilgi alanına sokulabilir. Ancak Türkiye her iki yola da başvurmayacak. Bu husus üst duzey Türk yetkiiilerce "Cumhuriyef'e doğrulandı. Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'na yakın kaynaklara göre, sorunun BM'ye getirilmemesinin birinci nedeni, "BM'nin bu acıdan uygun bir forum olmaması." Birinci nedenie de ilgili olarak Türkiye'nin isteksizliğinde rol oynayan bir başka önemli faktor de konunun Birleşmiş Milletler'de 160 dolayında ulkeye anlatılmasındaki zorluklara ilişkin. Özellikle BM'de çoğunluğu oluşturan Bağlantısız Ûlkeler nezdinde, orneğin Afrika ülkelerinde ve Karayipler'deki küçük ada cumhuriyetlerinde Bulgaristan'daki Türklerin durumu konusunda bir hassasiyet yerleştirmek Türk diplomasisi açısından "nafile" bir deneme olarak görülebilir. HASSAS DENGELER Halefoğlu'na yakın kaynaklara gore, bir başka "nazik" neden de "Türk dış politikasının hassas dengeleri" ile yakından ilgili. Türk diplomasisi, Bulgaristan'ı uluslararası alanda yalnız bırakmak istemekle birlikte, bu tutumunun başta Sovvyetler Birliği olmak üzere Doğu Bloku ülkeleriyle ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemesini istemiyor. Son günlerde Türk diplomatlannın sık sık "Bizim meseleye yaklaşımımız Bulgaristan'daki Türklerin dunımunun uluslararası ve ikili anlaşmalardan doğan bir konu olduğudur. Yoksa biz meseleye sosyolojik bir olgu olarak bakmıyoruz" şeklinde konuşmalarının altında yatan da aslında Moskova'ya verilmek istenen bir mesaj. Ankara, bu sözleriyle "ilgisinin" yalnızca Bulgaristan'daki Turklerle ve hukuki bir temele dayalı olarak sınırlı bulunduğunu anlatmak istiyor. Başka bir deyişle Türkiye Sovyetler Birliği'ndeki Türk asıllı grupları hedef alacak bir Amerikan stratejisinde yeralmak niyetinde olmadığını Sovyetler Birliği'ne diplomatik bir dille iletiyor. Öte yandan konu Birleşmiş Milletler'de gündeme getirildiği takdirde, Bulgaristan'ın geçen temmuz ayında Helsinki'de yapılan AGİK toplantısında sergilediği gibi "Kürt" kartını kullanması olasılığı da Türkiye'nin isteksizliğinde rol oynayan bir başka faktör olarak düşünülebilir. Sonuçta Türk diplomasinin Bulgaristan'daki Türklerin durumu konusundaki girişimlerinde ağırlığını daha çok İslam ülkeleri üzerinde yoğunlaştıncağı anlaşılıyor. Türkiye Prof. Tarık Somer: Lozan, Batı'nın lütfu değîldir ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından düzenlenen, "1923 Lozan ve 1947 Paris Anlaşmalan Işığında Yunanistan'ın Ege Adalan'nı Silahiandırma Sorunu" konulu seminer Ankara'da yapıldı. Seminerin açış konuşmasını yapan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Tank Somer, Lozan Anlaşması'nın Batılı ülkelerin Türkiye'ye bir lütfu olmadığı görüşünü savunduktan sonra, "Anlaşma Batı için bir yenilgi belgesidir. Anlaşmaya imza atan Batılı devletlerin maalesef Yunanistan'ın anlaşmayı son yıllarda ihlal etmesini suskunlukla izlediklerini görüyonız" dedi. Doç. Aydoğan Özman ise anlaşmanın Gökçeada ve Bozcaada dışında bütün Doğu Ege adalannın askerden arındırılmış olarak Yunanistan'a bırakılmasını öngördüğünü belirtti ve şunları söyledi: "Bu hükum yanında banş anlaşmasının 13. maddesinde ve Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin 4. ve 6. maddelerinde askersizleştirme ile ilgili hukümler bulunmaktadır. Yunanlılar ise Montreaux Boğadar Sözleşmesi ile Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin yüriiıiükten kalktığını ve dolayısıyla en azından Limni ve Semadirek adalannı yeniden askerlendirmeyi haklı bulduklannı iddia ediyorlar. Bunu kabul etmeye imkân yok." Prof. Fahir Armaoğlu da 1947 ttalyan Banş Antlaşması ile silahsızlandırma koşulu Ue on iki adanın Yunanistan'a verildiğini belirterek, "Fakat Yunanistan bu şartı bir süre sonra kenara itmeye başlamıştır. Daha 1954'te Leros Adası'nda ABD bir NATO üssü kurmuş ve 1%9'da Yunanistan on iki adada havaalanları inşa ettiğini ve askeri üsler kurduğunu resmen açıklamışor" dedi. MDP Bitlis milletvekili Kâmran İnan ise şunları söyledi: "Yunanistan'ın Ege adalannı milletlerarası anlaşmalan ihlal ederek silahlandırması, NATO savunma planlarından değil, Türkiye'ye karşı güttüğu genişleme emellerinden kaynaklan. mıştır. Yunanistan'ın, bu, devletler hukukunu çiğneme ve anlaşmalan yok sayma şeklindeki davranışlan ittifak anlaşmasına olan sadakati üzerinde şupheler yaratmaktadır." Kuzey Atlanuk Assamblesi toplantısı ABD'de başladı ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Kuzey Atlantik Assamb lesi'nde 16 NATO ülkesini temsil eden 180'in üstünde NATO parlamenterinin katıldığı toplantı, ABD'nin San Francisco kentinde başladı. Türkiye'yi toplantıda İstanbul Milletvekili Fernıb tlter başkanlığında, milletvekilleri Erol Ağagil, Ercüment Konukman, Ogan Soysal, Fahir Sabuniş, tsmail Şengün, Fehmi Memişoğlu, Yılmaz Önen, tiker Tuncer ve Ibrahim Ural temsil ediyor. Türk grubu sekreteri Seman Ondur ile Dışişleri BakanhğYndan Büyükelçi Yüksel Söylemez ve Müsteşar Ahmet Ökçün danışman olarak heyete refakat ediyor. Bir hafta sürecek toplantı ile ilgili olarak Türk Heyeti Başkanı Ferruh llter şu açıklamayı yaptı: "Kuzey Atlantik Assamblesi San Francisco toplantısında göriişülecek 10 kadar rapor arasında Türkiye'yi yakından ügilendiren konular var. Hollandalı milletvekili Ton Frinking tarafından hazırlanmış olan NATO'nun güney bölgesi raporu en başta ilgi çekmektedir. Bu rapor İspanya, Italya ve özellikle Yunaaistan ve Türkiye'nin ittifak bakımından özellikle arzettiği sonınlan inceliyor. Frinking, 48 sayfalık raponınnn 13 sayfasını Türkiye'ye ayırmıştır. Yunanistan'a yalnız 6 sayfa ile yer veriliyor. Ve rapor Yunanistan'ı birçok konularda eleştirmektedir. Bu rapor Türkiye bakımından genellikle olumlu gözlemleri ihtiva ediyor ve demokrasiye donüş yolundaki gelişmeleri anlatarak övgü ile karşılıyor. Öte yandan, insan baklan konusunda bazı eleştirilerden de geri kalmıyor." Frinking'in raponınun önemli bir noktasının Bulgaristan'daki Türklere yapılan baskılan iki sayfa içinde konu alması olduğuna dikkat çeken llter, NATO'lu parlamenterlerin bu konuda Türkiye'yi desteklemeye ve Helsinki Sonuç belgesinin uygulan masına çağnldıklannı, bu nedenie Frinking'in bu davranışından memnunluk duyduklannı söyledi. Toplantıda Türk azınlığın sorunlanna işaret eden başka raporlann da okunacağını söyleyen llter, "Ancak TUrkiye'nin demokrasinin yeniden yerleşmesi yolunda kaydettiği olumlu gelişmelere sempati gösterilirken af konusu, Banş Derneği. YÖK ve DİSK gibi konulann bazı eleştiricileri var. Türk beyeti bu konularda açıklamalarda bulunacakür" dedi. Kuzey Atlantik Assamblesi1 nin 1986 toplantısı kasım ayında İstanbul'da yapılacak. Toplantıya 700 NATO yetkilisi ve uye ulke temsilcileri katılacak. Ermeni lobisi bugün toplanıyor ke'nin bu raporuna büyük tepki gösteren Ankara, metnin siyasi STRASBOLRG Ermeni komisyonda onaylanmaması için sorununun gündeme geleceği yoğun bir kulis faaliyetine girişmiş durumda. Türkiye'den gelen Avrupa Parlamentosu'nda ilk yoğun kulis faaliyeti bugün ger iki bilim adamı ve tarihçi, Avruçekleştirilecek. Fransız Ermeni pa Parlamentosu'nun koridorlaDayanışma Derneği tarafından rında Ankara tezleri doğrultudüzenlenen ve 1915 olayları hak sunda kulis yaparken, Türk hükında Avrupalı milletvekillerini kümeti de, gerek Avrupa Parla"aydınlatmayı" amaçlayan top mentosu Başkanlığı gerek üye ülnezdinde lantı bugün Strasbourg'da yapı ke hükümetleri lacak. Toplantıya Ermeni tezle diplomatik girişimlerde bulunrini savunan Fransız, Alman ve • makta. Belçika'lı hukukçularla, tarihçiStrasbourg ve Brüksel'deki ler konuşmaeı olarak katılacak. gözlemcilere göre, VandemeulebErmeni lobisinin bu toplantı roucke'nin Ermeni sorununa ilişsı, tehcir olayının ele alınacağı ve kin raporunun onaylanma şansı "gitnkçe azalmakta". Bu gozlemkasım ayında gerçekleştirilecek Avrupa Parlamentosu siyasi ko ciler, buna neden olarak. sağ kamisyonu oturumu öncesinde, nada mensup parlamenterlerin Avrupalı milletvekiUerinin Erme raporu *çok fazla sert" bulmalani tezleri doğrultusunda oy kul rını, sosyalist ve liberal grupların da "Türkiye'nin bu kadaı lanmasını amaçlıyor. tepkisini çekecek bir karara koBilindiği gibi AET Danışma lay kolay evet demeyeceklerini" Organı'ndaki "Gökkuşağı" grugöstermekteler. buna mensup Belçikalı parlaRaporun onaylanması durumenter Jaak Vandemeulebroucke tehcir olayını irdeleyen bir ra munda, 1915 olayları ilk kez por hazırlamış ve bu raporunda uluslararası bir platformda 1915 olaylannı bir soykırım ola "soykınm" olarak nitelenecek ve rak niteleyerek Ortak Pazar ul bu da zaten gergin olan Türkiye kelerinin bu "soykınmı" tanıma AET ilişkilerini daha da vahim. sını istemişti. Vandemeulebrouc leştirecek. HADİ ULUENGİN MARİNA KURUÇEŞME YAT, KOTRA MOTORLARINIZA İSTANBUL'UN MERKEZİNDE EMİN K1ŞLAMA YERİ. KIŞ1N İYİ HAVALARDA BİR TELEFONÜNUZLA TEKNENİZ GEZİYE HAZIRLANIR YATINIZIN MOTORAKÜTELSİZ BAKIMI YAPILIR. BİLGİ İÇİN: DENİZ TEKNİK DONAT1M, (TURİZM HİZMETLERİ) TELEFON: 133 01 22, 133 01 23, 147 82 82 TELEX: 23569 eez tr,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle