16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 Ozetle HABERLER 30 EKİM 1985 Özal, îstanbul ve Bitlis'e gidecek Başbakan TUrgut özal, bazı tesislerin açılışını yapmak üzere hafta sonunda Istanbul'a, 14kasımda da Bitlis'e gidecek. Başbakan Özal, 2 ve 3 kasımda Istanbul'a, 14 kasımda da Bitlis'e giderek bazı tesislerin açılışını yapacak. Ayrıca özal'ın henüz kesinleşmeyen yurt gezisi programında, Denizli, Van, Mersin, Urfa, Gaziantep, Adana illeri bulunuyor. özal'ın 17 kasımda Fransa'ya giderek bir toplantıya katılması konusunda da henüz bir karar verümedl. AKDENİZ'de SONBAHAR CENGİZ ÇANDAR Yurtdışında lisans üstü öğrenim başvurusu Mtlli Eğitim GençUk ve Spor Bakanlığı ile öteki bakanhk ve kurumlar adına yurtdışında master, doktora ve ihtisas öğrenimi görmek isteyen 236 öğrenciye 19851986 öğretim yılında burs verilecek. Burs almak isteyen öğrenciler, 4 kasıma kadar, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yiiksek öğretim Daire Başkanhğı'na başvurabilecekler. Gerekli başvuru belgeleri ve sınav klavuzu, bakanlığın danısma bürolanndan, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlükleri'nden ve üniversite rektörlerinden sağlanabiliyor. İsrail'in Tunus'taki FKÖ karargahına gihştiği saldırıdan 6 gün sonra Arafat'm yanındaydım. Neşesi yerindeydi. Öpüşme faslından sonra, "Demek beni Mısırlılar adına öpmek istediniz. Ben şimdi Cengiz'i bir kez kendi adıma öpeyim; bir de Türkiye halkına seygimin bir nişanesi üzerine bir kez daha öpeyim" dedi. DENGELERt ALTÜSTEDEN GF.Mt Achllle l.aurn adlı Italyan gemisi birdenbire yakın siyasi tarîhe ismini iliştiriverdi. 1985 ekiminde meydana gelen ve Achille Lauro adını taşıyan geminin dört Filistinli gerilla tarafmdan kaçınlmasıyla gelişen olaylar, ABDhalya, ABDMısır, ABDYugoslavya, ÜrdünFKÖ, MısırTunus ikili llişkilerini ve çok taraflt uluslararası ilişkileri etkiledi. Achille Lauro'nun kaçırılması üzerine FKÖ sözcüsü gazetecilere sordu: ı olan, topraklaıına hiç itirazsız Pershing fuzelerini yerleştiriveren ltalya ile NATO'nun patronu arasında sürtuşmeler yarattığı ve ReaganGorbaçov zirvesinin hemen öncesine denk geldiği için, kendiliğinden uluslararası dengeleri ilgilendirebiliyor ve dolayısıyla tum ülkelerin ilgi alanı içine giriveriyor. FKÖIsrail mücadelesinin uluslararası dalga boyları, Akdeniz'deki bir olayla ABD ile müttefikleri arasındaki ilişkılcr etkilcnıvtTiyor. Dolayısıyla, ABDSovyet dengeleri gündeme geliyor. Filistin sorunu ile uğraşmak, bu ncdenle, global siyasetin kulvarlarına dalmak demek. Işte bu kulvarlarda, Trier'de Marx'ın evinin duvarlarını susleyen afişteki çizgiler yok. Bunu anlayabilmek için, proletarya hareketinin en şanlı tarihe sahip olduğu Paris'te, 24 ekim perşembe gününü yaşamak da yeterli olabilirdi. O gün, Fransız Komünist Parüsi'nin güdümündeki CGT gcncl grev ilan ctmişti. Ulaşımının durması gerekiyordu. Montparnasse'da sokağa çıkıp Opera Meydanı'na gitmek için ne yapmalıydık? Hiçbir şey. Her gün olduğu gibi, otobüs ya da metroya yürümek yeterliydi. lşçiler, CGT'ye sadık değildi. Opera Meydanı'ndaki bir Paris kahvesinde, Paris'te yayımlanan ve FKÖ lideri Yaser Arafat'm organı kabul edilen Arapça, haftalık "El Yevm esSabeaYedind G ü n " dergisinden iki dostumuzla, derginin yayın yönetmeninin ağave Roma'nın, bizim oralarda bulunduğumuz günlerde uluslararası boy ölçüşmenin merkezleri haline dönüşeceğini, ne yalan söylemeli, aklımıza getirmemiştik. Meslek yaşamımızda ilk kez, geleceğe yönelik projcksiyonlar yapamadan kalakaldığımız günleri art ardına yaşadık. Çok dramatik bir gelişmc, önümüzdeki yılları, ayları etkileyeceği kesin gibi görünen bir olay, 24 saat geçmeden bir başka dramatik olay sayesinde tarih oluveriyordu. öyle ki, bu yazı dizisini yazmak için Roma'yı terk edip gittiğimiz Paris'te, daktilonun tuşlarına basmaya cesaret edemeden, başdöndürücü bir hızla seyreden gelişmeleri izlemek ve her yeni güne yeni bir sürprizlc uyanmaya hazırlanmakla yetindik. ARAFAT'IN YANINDA Olayların başdöndürücü süratini Tunus'ta sezmeye başlamıştık zaten. İsrail'in Tunus'ta FKÖ lideri Yaser Arafat'm ikametgâhına karşı giriştiği cüretkâr hava saldırısı, daha birinci haftasını bile doldurmamıştı. 7 ekim gecesi saat 21 dolaylarında, altı gün önce ölümden kılpayı kurtulan ve bir anda uluslararası siyaset ekranının ortasına fırlayıveren Arafat'm karşısındaydım. Yarım saatlik görüşmeden çıkarken ayağa kalktım ve masanın gerisinde kaykılarak oturmakta olan FKÖ liderine "Saldırı sırasında Kahire'deydim. Tunus'a gelecegimi öğrenen Mısır Dışişleri'nin iiç Şu gemiyi kim kaçırdı Allah aşkına? Trier, hiç kuşkusuz Almanya'nın en sevimli ve güzel kentlerinin başında gelir. Mosel ırmağının kıyısında, Lüksemburg sınınna sadece 9 kilometre uzaklıktaki bu kuçücük kent, bir tarih hazinesi gibi. Almanya'nın Romalılardan kalan, yaklaşık 1600 yıllık en eski kilisesi de, 800 yıllık en eski Gotik kilisesi de orada. Ama Trier'i, ziyareıçileri için bunlar kadar çekici kılan Karl Marx'ın doğum ycri olması. Brücken Strasse'de 1727 yapımlı bir binada 1818 yılında dünyaya gelen Marx'ın doğduğu bina, bugün bir müze. Kalabalık bir Rus grubunun yanıbaşında evin odalarını dolaşırken bir af'iş dikkati çekiyor. Avrupa haritasının üzerinde ayakta duran Karl Marx. Göğsüne Das Kapital'i bastırmış, diğer elinde Manifesto. Her iki kitaptan saçılan ı&ınlardan biri Fransa'ya, biri ltalya'ya, biri lngiltere'ye, biri Almanya'ya, biri Avrupa'nın diğer kö^elerine değiyor. Bir başka ışın çizgisi uzanmış, Japonya'ya dokunmuş. Haritada, o dönemin en büyük devletlerinden biri olan ve topraklarının Onemli bir bölümü Avrupa kıtasında bulunan Osmanlı Imparatorlıığu'nun adı yazılmamış. Kapital ve Manifesto'dan saçılan ışınlardan Osmanlı topraklarına değen tek bir huzme bile yok. Bu afiş, Marksizmin bir 19. yüzyıl ortamının Avrupa merkezli düşüncesi olduğunun çarpıcı bir belgesi. Marksist düşüncenin kalabalık bir proletaryaya sahip, sanayileşmiş ülkeleri muhatap aldığının kanıtı gibi. Aynı, Trier'de küçuk istasyonunun gazete ve dergiler satan kioskunda Almanya'nın ya da herhangi bir Batı Avrupa ülkesinin herhangi bir kentinin gazete bayilerinde olduğu gibi ceşitli dillerden, çeşitli ülkelerin yayınlarını görmek mümkün. numarası, üç numarası, dört numarası arasında yarattığı etki ve karizması açısından 2030 numara kadar büyük farklar vardı. Daha sonra Paris'te bir Lübnanlı dostun dediği gibi "Abu Ammar ile bir arkasından gelen arasında öylesine bir fark vardı ki, eğer o bir numaraysa, hemen ardından gelen yirmi numaradır." "Birkaç gün önceki tsrail hava saldırısı hedefine tam ulaşsa, bu adamı şimdi göremeyecektim, kimbilir belki de son kez görüyorumdur" düşüncesi hızla aklımdan gcçti. ACHİLLE LAURO OLAYI DUYULUYOR Ait katta AFP muhabiri, Alman Die Welt gazetesi muhabirleri, Mısır'ın yarı resmi haber ajansı MENA'nın ve D. Alman televizyon ekibinin mensuplan, Arafat'la görüşmek için bekleşiyorlardı. Tam onlara kendi görüşmemizi naklederken, FKÖ Sözcüsü Ahmet Abdurrahman odaya girdi. "Bu kadar degişik ülkeden gazeteci bir arada toplandıgına gnre, bilginiz vardır. Şu gemi olayı nedir Allahaşkınıza?" sorusunu yöneltti. Herkes önce şaşkın şaşkın birbirine, daha sonra Ahmet Abdurrahman'a baktı ve hep bir ağızdan sordu: " N e gemi olayı?" Ahmet Abdurrahman, "Ben de onu soruyorum. Radyolar az önce Akdeniz'de bir geminin gerillalar tarafmdan kaçırıldığını söylüyor. Olayın ayrıntısı yok. Ne gemisi? Kim kaçırmış? Ayrıntı ögrenmek için sordum" karşılığını verdi. tlk tepki, şakalaşma oldu. Gazetecilerden biri, "Larnaka olayından sonra, tsrail Tunus'a saldırdı. Artık bu bina da tehlikeli hal aldı. Ne dersiniz, bir an önce burayı terk edelim m i ? " diyerek takıldı. Ne de olsa, bir numaralı boy hedefi Yaser Arafat, bir kat yukarıdaydı. Ahmet Abdurrahman, buruk bir yuz ifadesiyle, "Siz isterseniz terk edebilirsiniz. Ben terk edemem. Ben, kaderin bana çizdigi yolda ilerlemeye mecburum" dedi ve sonra kalktı, ust kata olayı Aralat'a habcr vermeye gitti. Achille Lauro gemisınin kaçırılması olayını FKÖ'nün en yüksek kademesi işte böyle öğrendi. Haftalardır dünya kamuoyunu uğraştıran soru, acaba Arafat, olayı önceden biliyor muydu, bilmiyor muydu diyc ortaya atılıyor. ABDltalya, ABDMısır, ÜrdünFKÖ, ABDYugoslavya ilişkilerini örseleyen, Tunus'a Israil saldırısıyla FKÖ'nün parlayan uluslararası görüntüsüne gölge düşüren, dünya diplomatik sahnesinde yapayalnız kalmış lsrail'e birdenbire "barışçıl" bir maskeyi kazandırıvercn Achille Lauro olayı, yoksa Arafat'm bilgisi dahilinde mi gerçekleşmiştı. Yoksa, Arafat, yandaşlarından FKC adlı küçük örgütun lideri Abul Abbas (Muhammed Abbas)'ı kontrol edemeyecek kadar güçsüz bir lider miydi? Kamulaştırılacak îstanbul Boğaziçi'nde sahilleri kapsayan tüm kamu ve özel sektöre ait işyerleri, akaryakıt depolan tersaneler kömür depolan ile yükleme boşaltma iskelelerinin kamulaştırılarak halka açtlacağı bildirildi. tstanbul Anakent Belediyesi Genel Sekreteri Atanur Oğuz, "Sahillerle birlikte Rumeli yakasında 31, Anadolu yakasında 12 koru kamulaştırılarak halka açılacak" dedi. Bu arada Kurbağalıdere kıyılannın önüün tekne ve motorlar için barınak yeri olarak kullanılmasınm önümüzdeki dcniz sezonundan itibaren yasaklanacağı belirtildi. Haber Merkezi Hakt<â.ri*nin Çukurca ilçesine , bağlı Andas sırur karakolunda bölücü eşkiyalar tarafından yapılan basktn sonucu ölen dokuz erden yedisinin ccnazeleri, doğum yerlerinde toprağa verildi. Şehit jandarnıa onbaşısı Cemal Çambet ile er öraer Kara içın Muğla'da tören düzenlendi. Törenden sonra, onbaşı Cemal Çambcl merkez ilçeye bağlı Zeytinköy'de, er Omer Kara Akkaya köyünde, er Ahmet Bursa Kütahya'run Simav ilçesinde, Beytullah Alıç BaIıkesir'in Kepsut ilçesine bağlı Servet köyünde, TemH Baj da Trabzon'un Maçka ilçesi Akarsu köyünde, Nl» hat Çelebi Nigde'nin Aksaray ilçesine bağlı Yanyurt köyünde, er Ramazan Çellk de Ağn'nın Eleşkirt ilçesine bağlı Toprakkale köyünde törenlc toprağa verildiler. Çukurca'da şehit edilen erlerden 7'si toprağa veıildi Beyrut'ta Sovyet diplomatlarının kaçırılması olayını, Beyrut ve Şam çıkışlı söylentiler Arafat'm sırtına yıkmak ister gibiydî. Tunus'taki cenaze töreninde bir FKÖ yetkilisinin, diğerine "Sovyetler'in olayla ilgili olarak kamuya açıklanmayan gizli bir tehdit ilettiğini" söylediğine kulak misafiri oldum. lspanya'nın El Pais gazetesinin manşetinde, "Mısır'da ABD aleyhları gösteriler" var. ttalyan La Repubblica gazetesi, dört Filistinli tarafmdan kaçınlan Achille Lauro gemisi olayının yol açtığı Italya'daki hükUmct bunalımıyla ilgili haber başlıklanyla kaplanmış. 19 ekim tarihli Fransız Le Monde gazetesinin manşeti: "VVashington artık FKÖ'nün barış siireci dışına çıktıgı görüşıinde." Üst başhğı, "Achille Lauro olayı ve Ortadogu çatışması." Manşetin yanıbaşından inen basyazı, "Koma'da gorülmemiş bunalım" sflzcüklerini taşıyor. Besbelli ki, 1800'lerin ortalarmdan 2000'lere doğru, 100150 yıl içinde Trier değişmemiş, ama dünya siyasetinin ağırlık merkezleri değişmiş. Karl Marx'ın doğduğu evdeki afişte, Avrupa ülkelerinin üzerine saçılan ışınlar, buralarda Marx'ın öngörduğü doğrultuda sonuçlara yol açmamış. Avrupa, şimdi iki kıta ötesi dev gücün, ABD ile Sovyetler Birliği'nin arasına sıkışmış kalmış. Oysa, Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da, Doğu Akdeniz'de, yani Marx'ın Kapital'inin konusunun dışında bırakılan, Manifesto'nun pek de hesaba katmadığı toprak parçalarında meydana gelen olaylar, Avrupa'da titreşimler yaratıyor. Eski kıtayı sarsıyor. Bu olaylar, bir yanını Atlantik ötesi ABD'nin oluşturduğu, diğer yanında eski Rusya, şimdiki Sovyetler Birliği'nin bulunduğu uluslararası güç çekişmesinin parantezine yerleşiyor. ORTADOĞU'NUN AVRUPA ETKİSİ Nitekim, temelinde Filistin sorununun yattığı olaylar dizisi, Batı Avrupa'nın ltalya'sında, yakın tarihinin en dayanıklı hilkümetlerinden birini duşürebiliyor. Bir Achille Lauro olayı, sosyalist Bettino Craxi ile Hıristiyan dcmokrat Guilio AndreoKi'ııin, FKÖ'yc eğilimli tutumuyla, cumhuriyetçi Giovanni Spadolini'nin Israil yanlısı tutumunun doğurduğu çatışmayla, Italya'da siyasi bunalıma yol aça biliyor. Italya'daki bu gelişmc, ReaganGorbaçov zirvesi öncesi, ABD'nin Avrupa'daki en sadık müttefiklerinden biri FKÖ'nün Amman temsilcisi "Larnaka olayının ardında kim var gibi gözüküyor?" sorumuzu, "Belli değil. Suriye yanlısı Filistinliler olabilir" diye yanıtladı. YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA Ölümden kılpayı kurtulan FKÖ lideri Yaser Arafat, Tunus başkentinin yaklaşık 20 kilometre güneyindeki HammamŞat adlı yerleşim merkezinde Israil uçakları tarafmdan yerle bir edilen ikametguhınıgezerken. İsrail'in TUnus'a saldırısı, bir dizlsiyasi, ve askeri gelişmeyi beraberinde getirdi. beyi ve Arafat'm en yakın kurmaylanndan Halit elHasan'ın, Amman'da Kral Hiiseyin ile yaptığı 4,5 saatlik görüşmenin ayrıntıları üzerinde, ÜrdunFKO'ilişkilerinin geleceği, ABD Başkanı Ronald Reagan'ın BM Genel Kurulu'nda yapacağı konuşma ve en önemlisi, ReaganGorbaçov zirvesinin dünya ve Ortadogu politikalarında muhtemel sonuçları hakkında tartışıyorduk. Gylül ayı cnflasyon ortalaması yuzde l'i bile bulmayan Fransa'da, CGT'nin cılız genel grevi üzerinde konuşmaya gerek bile duymadan. Biz mı çok duyarsızdık? Kendi sorunlarımıza mı görriülmuştük? Hayır. 25 ekim cuma tarihli Le Monde'un manşeti, Reagan'ın BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasına ayrılmıştı. Tıpkı aynı gun ayak bastığımız Amsterdam'da gördüğumüz diğer gazeteler gib|. Fransız basınında bile CGT'nin etkisiz genel grevine yer yoktu. Zaten sonbir buçuk ay içinde izlemek olanağını bulduğumuz Amerikan, İngiliz, Fransız, Lübtıan, Urdün, Mısır, Tunus ve Israil basınında soz birliği edilmişcesine ortak konular, ReaganGorbaçov zirvesi ve Ortadoğu'daki gelişmeler idi. Eylül ayının 14'ünde Esenboğa Havaalanf ndan Beyrut'a hareket edecek MEA uçağına yürürken, '85 sonbaharında Lübnan'da yine çok "sıcak" günler yaşayacağımi7i duşürıüyorduk, ama biletimizde yazan AmmanKahireTunus numarası, bana 'Eğer Abu Ammar'ı görürseniz, onu Mısır Dışişleri'nin tüm personeli adına öpilnılz ve kendisine Mısır kamuoyunun kendisiyle beraber olduğunu soyleyink' dedi" dedim. Arafat, bağlantıyı tam kuramamıştı. Bilmeceli bir yüz ifadesiyle baktı. Odada bulunan kurmayları, "Anlamıyor musunuz, sİAİnle öpiişmek istiyor" diye atıldılar. Arafat gülerek ayağa kalktı ve " H a a , kısaca soylesenize" diyerek yüzünü yaklaştırdı. Bunun üzerine kurmaylarına dönerek, "Benim lalcbim degil. Bundan önce defalarca vedalaşırken öpüşmüştük. Bu kez, sadece Mısırhların mesajını iletiyorum" sözleriyle sıkıntılı halimi gidermeye çalıştım. FKÖ liderinin neşesi üzerindeydi. öpüşme faslından sonra, "Demek beni Mısırlılar adına öpmek istediniz. Ben şimdi Cengu'i, bir kez kendi adıma öpeyim; bir de Türkiye halkına sevgimin bir nişanesi üzerine bir kez daha öpeyim" dedi. Kahkahalar arasında odadan çıkmak üzereyken, arkamdan seslendi: "Teşekkür ederim." Geri döndüm. Kurulu dünya düzcninin başını ezmek istediği, halkının adıyla kendi adını özdeşleştiren, binbir belanın çemberinden geçmiş ve geçeceği kaçınılmaz gözüken hayatı kahır dolu babacan tavırlı adama baktım. Daha iki numarası Abu Cihad'ja (Halil elVezir) Amman'da görüşeli henüz bir hafta olmuştu. Faruk Kaddumi ile şunun şurasında iki ay önce Kazablanka'da görüşmüştüm. Ama Abu Ammar ile iki Arafat'm, Achille Lauro olayını önceden bilip bilmediğini, sadece kendisi ve en yakınındaki birkaç kişi belki bilebilir. Ama bizim bildiğimiz, Achille Lauro olayının FKÖ'nün en yüksek kademesine, anlattığımız biçimde intikal ettiğiydi. Peki, ya Larnaka olayı? Bizim Amman'da FKÖ Amman temsilcisiylc görüştüğümüz sırada gelen bir tclefonla öğrenilen ve FKÖ'nün Amman temsilcisinin, "Bu işin ardında kim var gibi gözüküyor" sorumuza, "Belli değil. Suriye yanlısı Filistinliler olabilir" dediği Larnaka olayı. Bundan, yaygın biçimde iddia edildiği gibi FKÖ liderinin haberi var mıydı? Ya, Beyrut'ta Sovyet diplomatlarının kaçırılması olayı... Onun ardında kim olabilirdi? Beyrut ve Şam çıkışlı söylentiler, işin günahını Arafat'm sırtına yıkmak ister gibiydi! 5 ekim cumartesi günü Tunus başkenti yakınlarındaki Hammam Lif'te, Israil saldırısında ölenlerin cenaze töreni için mezarlıkta bekleşirken, bir FKÖ yetkilisinin diğerine "Sovyetler'in olayla ilgili olarak kamuya açıklanmayan gizli bir tehdit ilettiğini" söylediğine kulak misafiri olduk. Ortadogu turuna, ÜrdünFilistin ortak girişiminin bölgeye siyasi çözüm getirme şansının ne olduğunu irdelemek için çıkmıştık. Ekimin ilk iki haftası içinde, Ortadoğu'da 1982'de lsrail'in, Lübnan'ı işgalinden bu yana hüküm süren süreç bir şiddet dalgasıyla berhava oldu. Bu şiddet dalgası nedendi? Akdenİ7'in iki yakasında dolaşırken, biz dc, artık bu sorunıın yanıtının peşine düştük. İngiliz savaş genıisi hlanbuVa geliyor İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri 'ne ait' 'HMS Fife'' savaş gemisi, perşembe giinii Istanbul'a dostluk ziyaretinde bulunacak. İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetlerine ait "HMS Naiad" savaş gemisi de, geçen temmuz aytnda Istanbul'a gelmiştl. Kırkpınar ağası konsolos oldu Güreş Federasyonu üyesi ve eski Kırkpınar ağalarından işadamı Mustafa Bilgin, F. Almanya Cumhuriyeti'nin Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illeri Fahri Konsolosu oldu. Alman hukümeti tarafmdan Başkonsolosluk görevine getirilen Mustafa Bilgin 'in bu göreve getirilmesi, ilgili makamlarca onandı. Mustafa Bilgin'in Trakya bölgesi fahri Başkonsolosluk gb'revtne başlaması nedeniyle Almanya'nın îstanbul Başkonsolosu Dr. Karl Leuteritz ve eşi tarafmdan bugün bir resepsiyon verileceği bildirildi. YARI!\: Açmazdaki ve... NATO nükleer silahları görüştiyor (Baştarafı I. Sayfada) Nükleer Planlama Grubu'nun dünkü oturumunda ise, Birleşik Amerika Savunma Bakanı Caspar VVeinbergeı, diğer bakanlar önünde bir konuşma yaptı. Weinberger bu konuşmasında, 1920 kasımda Cenevre'de gerçekleşecek ReaganGorbaçov zirvesi öncesinde, Washington'un Sovyetler Birliği'nin nükleer silahların indirilmesine ilişkin yeni tekliflerini nasıl değerlendirdiğini açıkladı. \Veinberger, ülkesinin zirvede izleyeceği tutum ve "Yıldız Savaşları'na" ilişkin yaklaşımını da diğer ınıittefik bakanlara anlattı. Fransa, tzlanda ve Ispanya Savunma Bakanlarının katılmadığı dünkü toplantıda ele alınan h02.927995 No'lu hııviyetınn ' kaybetlim. Hükürnsüzdür. • Nüfus cüzdanımı kaybettinı. Hiıkumsüzdür. ERTUĞRUL SEDEFOĞLU diğer konular ise, Hollanda'ya yerleştirilecek 48 adet nükleer başhkh Cruise füzesi, NATO'nun tek taraflı olarak sayı azaltmasına gittiği atom başlıkları ve geri kalanlannın modernizasyoııu uıuu. Toplantılarda Türkiye'yi temsil eden Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk, bugün de Alman Savunma Bakanı Manfred VV'örner ile ikili bir görüşme yapacak. Afyon, politik bir silah olarak devrede (Baştarafı 1. Sayfada) de Turkiye'nin bu ürünlerdeki ihracatı ve pazar payı giderek düşerken, biri ABD ile ortak yatırıma giden, diğeri de ABD'nin baskısına boyun eğmeyen iki ülkenin, Avustralya ve Hindistanın ihracatlarında "patlama" gözlendi. 1971 ANLAŞM ASI Richard Nixon'ın başkanlığı dönemindeki Amerikan yönetimi, ülkesine kaçak olarak sokulan uyuşturucuların büyük bölüınunüıı Türkiye'de yasa dışı olarak ekilen haşhaştan kaynaklandığını ileri sürdü. ABD yönetimi, haşhaş kapsülünun çizilmesi ile sağlanan "Afyon sakızı"nın uyuşturucu kaçakçılığımn başhca hammaddesi olduğunu öne sürerken, 1971 yıtında Turkiye'nin haşhaş alanlarını daraltması ve kapsül çiziminden vazgeçmesi yolunda baskıları arttırdı. Sonuçta Türk hukümeti, haşhaş ekim alanlarını üretici başına 4 şılığını bekleyen Türkiye 1975 yıdekarla sınırladı, kapsül çizim lından itibaren dünya pazarlarınyasağı koydu. da "sürpriz bir raklp" buldu. O Türk yönetiminin bu özverisi döneme kadar hiç haşhaş ürünkarşısında ABD'den iki vaat leri ihracatı yapmayan Avustralalındı. ABD Turkiye'nin haşha ya, 19761979 yılları arasında ihşı işleyecek morfin, kodain gibi racatını sıfırdan 35 tona yükseldaha gelişmiş ürünlerden, daha tiyor, 1982'de ihracat hacmi 45 yüksek ihracat geliri sağlaması* tona çıkıyordu. için yardımcı olacaktı. ABD Benzer biçimde, Hindistan Kongresi'nce benimsenen bir ya Turkiye'nin ihracat pazarından sa tasansı ile de, ABD'nin haş çekilmesinden yararlanarak, 100 haş ürünleri ithalatının yüzde tonluk yıllık ihracat hacmini ko80'inin iki ülkeden, Türkiye ve ruyordu. Hindistan'dan sağlanması tahhüt Ihraç pazarlarını kaybcden ediliyordu: Türkiye ise, Başbakan Özal'ın Bu vaatlere umut bağlayan değişiylc, "Alıp stokladığı hashas Türkiye 1981 yılında, 1 milyar kapsülleri ile sadece iireticileri 400 milyon lira yatırım değerine sttbvanse ediyordu." mal olan Bolvadin alkaloid tesisAvustralya ve Hındistan'daki lerini hizmete açtı. Tesisin hizme ihracat artışını yorumlayan bir te açılması ile birlikte de, Batı'yı kaynak, gelişmeleri şöyle değerürküten "uyuşturucu kaçakçılı lendirdi: gı" zinciri tamamen kırılnuş ol"1975 yılında ABD'nin önde du. gelen ilaç şirketi Johnson ve 1970'li yılların başında ABD^ Johnson, Avustralya'daki ortak ye karşı gösterdifi özverinin kar yatırımı olan alkaloid tesislerini hizmete açtı. Oysa o dönemde Türkiye ABD'yle benzer bir ortak yatırım arayışı içindeydi. Hindistan ise tüm baskılara karşın, kapsül çizimine devam etti. Kaçakçıhktan ürken ABD yönetimi, yıllık 60 bin tonluk ithalatıyla bu ülkenin üretimini kapatmaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye bir kıskacın içine girdi. ABD'nin ithalatının yüzde 80'ini Türkiye'den karşılayacağı taahhudune karşın tüm mal alımını llindislan'dan yapması ve Avustralya'nın da diğer pazarlara el alnıası bizi pazardan sildi." "POLlTtK SİLAH" Başbakan özal'ın demecinin, Turkiye'nin dünya pazarına yeniden açılması hazırlıklarına denk düşmesini yorumlayan bir diğer kaynak da, "Savunma Işbirligi Anlaşması görüşmelerinde Turkiye'nin Amerikan şirkellerinin ithalatını arttırmasını tak'P i'dcbilecıgini" bildirdi. Yıınanistan ABD görüşmeleri başladı ANKARA (a.a.) ABD Dışişleri Müsteşarı Michael Armacost Atina'da Yunan hukümeti ile ikili, yerel ve uluslararası konularda görüşmelerine dün başladı. Yunanistan hukümetine dört sene önce sosyalistlerin gelmesiyle ABD ile soğuyan ilişkileri düzeltmeyi amaçlayan görüşmelerde ele alınacak konular arasında Yunanistan'daki ABD üsleri, TürkYunan çekişmesi ve Kıbns sorunu bulunuyor. Milyonluk çakmaklar (Baştarafı 1. Sayfada) mağazada satışa çıkartıldı. Gazete reklamlan ile Türkiye'de sadece 7 kişinin sahip olabileceği belirtilen çakmakları her gün birçok kişi soruyor, ancak satın almıyor. Iç parçaları Isviçre'nin ünlü bir saat firmasınca üretilen çakmakların dış kısmı 18 ayar altın bir kılıfla, iç parçaları ise 20 mikron kalınlığında 18 ayar altınla kaplı. özel gaz ve özel çakmak taşı ile çalışan çakmaklar 1 yıl garantili. Verilen garanti kartı ile dünyanın her yerinde onarılabilecek olan milyonluk çakmaklar için getirilen gazın tüpü 5 bin liradan, 9 adet çakmaktaşı ise 1500 liradan satılıyor. Erkekler için üretilen Gemline tipi çakmağın fiyatı 1 milyon 950 bin lira, kadınlar ıçın olan Dress tipi ise 2 milyon 200 bin lira. Alevin 45 derecelik bir cğımle çıktığı çakmaklar için ülkemizde bir de servis teşkilatı kurulmuş. Çakmakları, üretici firmaya Ürdün Kralı Hüseyin sipariş etmiş. Sipariş ettiği 12çakmaktan 5 adedini satın alan Kral Hüseyin, bu çakmakları koleksiyonuna koymuş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle