Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 16 EKÎM 1985 ', ' I | ; ! Haig: Ortadoğu bir bütündür Türkiye de bütünün içindedir unanistariın, Y NATO'ya donuş cykusut 4 r HaigPapandreu diyaloğu , , , • , Çankaya sırtlanndaki Rezidansın tenis kortundaki çiftler maçında müsteşar Frank Perez'in raketinden çıkan top karşı sahada büyükelçi StrauszHape'nin ayakucunda patladı. Yaşıyla dalga geçen o kıvrak hareketle topu karşı sahaya, mavi çizgili tişörtlü beyaz tenis ayakkabılı Akxander Haig'e gönderen StrauszHupe, ABD Dışişleri Bakanı'run "sonımluiuk sahası dtşına" düşen topu kurtarmak için gösterdiği çabayı takdirle izlemişti. Haig topu kurtaramadı. Oysa ertesi gün meniısü, tandır börek, fınn sütlaç ve dondurmadan oluşan öğle yemeğinde konuğu olduğu Devlet Başkanı Kenan Evren'i, ittifakın "sonımluluk sahası dışında" olsa dahi muhtemel bir Sovyet tehdidine tepkisiz kalmamaya ikna eımek için az mı çaba harcamıştı? ' Tehlike sadece bizi Ugüendirmiyor ki Sayın Evren" diyordu. "Sizi de ilgilendiriyor. İsrail'i, Mısır'ı, Pakistan'ı da." Papandreu Tiirkiye'nin Yunanistan için tehdit olmadığı iddianız, ancak Türkiye Pakistan'lı ortak yürüttüğü atotn bombası yapma çalışmalarını durdurduğu zaman inandırıa olur. Haig Bunu nereden biliyorsunuz? Papandreu Size bunu açıklamamı herhalde beklemiyorsunuz. Haig O halde sizde de kanıt yok. Papandreu Bu konuda tartışamam. Balkanlann nükleer silahlardan arındırılması çalışmalarına katümayan tek ülke Türkiye. KANAT OPERASYONU Ufuk Güldemir ki sözü hayata geçirilmelidir. Haig'in Ankara'dan sonraki durağı Atma olmuştu. Ama biraz sürprizle. Papandreu ile görüşmesine Yunanistan'ın yeni liderini tebrik ederek giren Haig, sözü TürkYunan ilişkilerine getirmişti. Papandreu sabırla dinlemiş ama cevap olarak Haig'in beklemediği (belki de beklediği) ye Haig Benim bu konuda rezervlerim var. Papandreu Benim de Ege'de sayın Haig. Adalarda yaşayan 500 bin Yunanlıyı Rogers Türkiye'ye söz verdi diye Türklerin savunma sorumluluguna terk edemem. Haig Türkler NATO'ya dönuşünüze rıza gösterdi ama... Papandreu Bu onların sorunu. lolarını ittifakın öngördüğü gibi Rusya yönünde konuşlandırmadan Türkiye'nin iyi niyetinden her zaman kuşku duyacağım. Amerika Türklere el altından "Kıbrıs'ta en iyi çöziim bugünku çözümdür. Ama bu fornuılün kabulü en azından 2 kuşak alacaktır" dediği surece Amerika'nın tutumundan da kuşku duyacağım. O vıllarda fazla hissedilmese bakanlıgım döneminde böyle düşünüyordum. O >ıllarda Ortadoğu'da bir ortak amaç motivasyonunu şiddetle ön plana çıkarmak gerekiyordu. Arap, Türk, Yahudi olduklannı bir Urafa bırakıp ülkelerarası stratejik konsensus yaratılması elzemdi. Bu stratejik konsensus bizim için oylesine onem taşıyordu ki bakanlıgım yıllannda (12 Eyliil SORLMLULLK SAHASI Topu, kıvrak bir hareketle karşı sahaya gönderen StrauszHupe, sorumluluk sahası dışına duşse de, Haig'in topu kurtarma çabasım takdirle izlemişti. tekim Stratejik Konsensusun benim kafamdaki coğrafyası da bu tehdidin uzandığı Pakistan'dan Mısır'a, Mısır'dan Türkiye ve tsrail'e kadar uzanıyordu. Bu konuda Türk liderlerle temaslannız olmuş muydu? HAİG Her ülkede olduğu gibi Turkiye'de de temaslanm oldu. Nitekim sizin ülkeniz ile Pakistan arasında başlayan savunma ve siyasi işbirliği, Pakistan'ın Türk modeli anayasa kabulüne kadar vardı. Konsensus planının bugünkü statüsü nedir? HAİG Çabalanm sayesinde saydığım ülkeler arasında resmen olmasa da bir anlayış paktının kurulmuş olduğunu memnuniyetle izliyorum. Bugünkü statu budur. rabilecegini" açıklayınca lzmir'de Efes Oteli'nin havuzunda güneşlenen Luns'un, o gün yayımlanması mumkun olmayan cevaplar zincirinin ilk halkası "Havlayan köpek ısırmaz" olmuştu. . O günlerin Izmir'i Türkiye'yi ziyarete gelenlerin diplomatik havadan sıyrılarak yumuşak yüzlerini gösterdiği bir kentti de örneğin ABD Savunma Ba kanı Caspar Weinberger Meryemana'yı ziyareti dolayısıyla "hacı" olduğunu yazan bir gazeteye atıfta bulunarak "Musevilige yeni bir boyut kazandırmışlar" demişti. Nleryamana'yı dolaşırken de "Çimenler Üzerinde oturmak ve darbuka çalmak \asaktır" uyarısının onünde durmuş, tercüme ettirmiş sonra da "Türkler çok boyutlu uyanyor" demişti. Çevresınde bulanan evsahibi hariciyeciler bu çetrefil yorumun içinden çıkmak için hayli uğraşmışlardı. "Bu mütalaanın siyasi implikasyonlan neydi?" Yoksa "dış yardıma mı atıfta bulunuyordu?" Hariciyeciler VVeinberger'in esprisini yorumlamaya çalışırken konuk bakanın eşi de kaldığı Altın Yunus tesislerinin aşası tarafından kendisine verilen tngilizce yemek listesini yorumlamaya uğraşıyordu. Enterior Pilav: Tavuk ciğeri, domates, fıstık ve beyaz pirincin karışımıdır. Rahip Bayıldı: Beş adet orta boy patlıcanın soğan sarımsak, domates ve kıyma ile doldurulup zeytinyağı ile pişirilmesidir. Lad> Bndu: 750 gram kıyma, soğan, beyaz pirinç tuz ve terayağı kanştırılarak yapılan et topİandır. Izmir'in sıcak güneşinin espri yapmaya zorladığı bir başka konuk da "Kanat Operasyonu"nun babası General Rogers idi. NATO Müttefik Kuvvetleri Başkomutam, denize girdikten sonra Kısmet Otel'in terasında, Orgeneral Necip Torumtay ve Mil Savunma Bakanı Zeki Yavuztnrk ile yemek yerken Kuşadası'nın ünlü uzantısı Güvercin Adası'nı göstererek sormuştu: Şu ada Yunan adası mı? Terasın, ufkunda adalar batan o "sinik" atmosferinde kimin kiminle dalga geçtiği anlaşılmamıştı bile. . JCşcinsellere sahne yasağı Haig eski bir dosttu. Ama Devlet Başkanı Evren'in asıl gönlünü kazandığı gün, Brüksel'de "Polonya'da askerlerin darbe vapmasına karşı çıkıp Turkiye'dekine çıkmamanız bir çifte standart uygulaması değil mi" diye soran Ingiliz gazeteciye "Türk gen'eraller kişi özgürliiklerini sizden daha fazla gözetiyor" diye çıkıştığı giindü. Arıcak doğrusu Ankara'ya geldiğinde elçilikte verilen brifingte "Tiirkiye'de homoseksüellerin sahneye çıkmasınm yasak Undtgıru" duyduğu zaman hayli şaşırmıştı. Haig'i Ankara'da şaşırtan sadece bu değildi. NATO'ya dönü şüne izin verilmesine karşın Yunanistan'ın hiçbir sözünde durmadığını, VVashington'un da Atina'yı sözünde durmaya ikna edemediğini gören Ankara, Haig'i biraz buruk karşılamıştı. "Haig dostumuzdu ama Yunanistan işi başka." Nitekirn bu • Jbürukluk, Milli Savunma Baka'nı Ümit Haluk Ba>ülken'in konuk bakanla göruşmesinde şu cümlelerle ifade edilmişti. 1 Yunanistan, NATO'ya dönüsüne izin verdigimiz sırada Türkiye'ye verdiği sözieri tutmalıdır. 2 Yunanistan'ın Türkiye'yi tehdit ilan ederek ittifaktan saldırmazlık giivencesi istegi reddedilmelidir. 3 Amerika'nın Türkiye ve Yunanistan'a yapılacak yardımda oran kunılma> acağı yolunda HAVLAYAN KÖPEK Ogünlerin Izmir'i, Türkiye'yi ziyarete gelenlerin diplomatik havadan sıyrılarak yumuşak yüzlerini gosterdiği bir kentti. Örneğin Luns, Efes Oteli'nin havuzunda Kaddafl'ye atıfta buhınarak, biraz da şakayla karısık olarak, "Havlayan köpek ısırmaz" demişti (Fotoğraf: UFUK GÜLDEMİR) ni bir unsur ortaya atmıştı: "Tiirkiye'nin Yunanistan için tehdit olmadığı iddianız ancak Türkiye, Pakistan ile birlikte yüriıttugu alom bombası yapma çaitşmalannı durdurduğu zaman bizün için inandıncılık kazanır." Haig. şaşırdığını söyluyor, "Beklemiyordum böyle bir cevap. Bu konuda hazırlığım yoktu," diyordu ve soruyordu: "Tiirkiye'nin böyle bir çaba içinde olduğunu nereden biliyorsunuz?" Size bunu açıklamamı herhalde beklemiyorsunuz. O halde sizde de kanıt yok. Bu konuda tartışmam. Ancak Balkanlann nukleer silahlardan anndırılması fikrine bölgede tek karşı çıkan ülke Türkiye. Çünkü şu anda durduramayacağı çahşmalan var. Benim bu konuda rezervlerim var Sayın Papandreu. • Benim de Ege'de, Sayın Haig. Adalarda yaşayan 500 bin Yunanlıyı, Rogers, Türkiye'ye söz verdi diye Türklerin savunma sorumluluguna terketmem mümkün değildir. Hangi millet kendi milletini bir başka milletin insafına terketmeye rıza gösterebilir. ' Türkler sizin NATO'ya dönüşünüze rıza gösterdi ama. Bu onların problemi. Türkiye Ege Ordusu'nu Karadeniz'e nakletmeden, Yunan adalarına yönelik çıkarma gemisi fi Eski NATO Başkomutam ve eski ABD Dışişleri Bakanı Alexander Haig, "Bence Ortadoğu bir bütündür," diyor, " Ben böyle söylüyorum. Bakanlıgım döneminde de böyle düşünüyordum. O yıllarda Ortadoğu'da ortak amaç motivasyonunu öne çıkarmak gerekiyordu. Arap, Türk, Yahudi olduklannı bir tarafa bırakıp ülkelerarası stratejik bir konsensus yaratılması elzemdi." de Amerika'nın Türkiye'yi bir Ortadoğu konsensusu çerçevesinde değerlendirdiği sonradan ortaya çıkacaktı. Nitekim NATO eski Başkomutani ve ABD Dışişleri eski Bakanı Alexander Haig, içeriye giriş ücretli olduğu için neredeyse soru başına 10 dolar ödediğimiz \Vashington Basın Kulübundekı yemekli toplantıda şunları anlatmıştı. "Bence Ortadoğu bir bütündür. Bugün böyle söylü\orum, den hemen sonraya tekabül eden yıl) özellikle Pakistan ve Türkiye arasında bir stratejik konsensus oluşturmak için yoğun çaba göstermiştira." Amerika'nın bu konsensusdan menfaati ne olacaktı? HAtG Bu ülkelerin kendi aralarında ortak çıkarlar saptaması bile yeterince Amerika"nın menfaatineydi. Afganistan'da konuşlandırılmış 85 bin Rus askeri körfezi tehdit ediyordu. Yunanistan ittifak dışındaydı. Ni ±j.avlayan köpek ısırmaz" 1980 başlarında stratejik konsensusun peşinde olan tek kişi elbette Haig değildi. Dönemin NATO Genel Sekreteri Joseph Luns da Türk liderlerle görüşmelerinde sık sık bu konuya atıfta bulunuyor "düşman tehdidinin sadece ittifak sınırları için degeriendirilmemesi gerektigini" vurguluyordu. Tam o gunlerde Libya lideri Kaddafi de "Gerekirse Türkiye ve Yunanistan'daki Amerikan üstlerini vu çıkamayacağını da yineleyen Başbakan özal, Konya'da yeni bir NATO üssü kurulmayacağını açıkladı. Mersin'de dun sabah gazetecilerle sohbet eden Özal, af konusunun Bakanlar Kurulu'nda bir kez daha de alınacağmı ve daha sonra partisinin Meclis grubunda da goruşülecegini löyledı. Özal, irtica konusundaki so~ rulara yine kızdı, bu konudaki soruı ları "yeter" diyerek kesti. Başbakan bir soru üzerine TurkABD savunraa ve ekonomik işbırli. ği anlaşması konusundaki görüşmelerin surduğunu, aynnlılann öııu' muzdeki aylarda ne tarafa doğru gıdcceginin belli olacağını soyledı ve şoyle devam etti: "Bu konular iyi ni)etk muzakere edilirse, makul bir çizgide bulusabileceğimizi ümit ediyoruz. TurLiye'nin birtakım onerileri var. Bunlan şimdi muzakere sırasında açıklatamam, önerilerimiz karşılıklı goruşulccek. Onlann da onerileri olabilir. Netice itibanyla bu muzakereler bizi makul bir çizgi>e goturebilir. Ümit «Uyonım." Bir başka soru üzerine, ABD uçaklannın Ortadoğu'ya muahale için Incirlik üssünü kullanamayacağını soyleyen Başbakan Özal, ABD ile ikili anlaşmaların NATO çizgisi dışına çıkatnayacağını bildirdi ve Türkiye'nin Ortadoğu'da ağırhğı olan bir devlet olduğunu belirterek,"Bu şekilde bir yola gidilmesi Türkiye bakımından yanlış olur. Agırlığımızı kaybederiz. Daha fazla siyasi rol alabileceğiıniz (Bastarajı J. sayjaaa) Özal, aft bîlmece yaptı HABERLERİN DEVAMI bir şeyde bunu vanüs kullaaraıs oluruz" dedi. "Bazı komşu ülkeler olumsuz tutumtannı drvnm ettiriyorUr. Bu konuda bir mesajınız olacak mı?' sorusu üzerine "Komşulanmızla iyi geçinmek isteriz. İyi geçinmenin her iki tarafa da fayda sâğladıgj kanaatindeyiz" dedi. Yunanistan'la sorunlan ön sartsız masaya onırup goru^ebileceğimizi belirtti ve "Konuşulur. bir neliceje vanhr, vanlmaz. Bulun bunlann bir cözüme ka>uşturulup katuşturulmayacagı ancak diyalog >olu\la anlaşılabilir. Başka bir yolu da >oktur" dedi. Suriye ile üişkilerde son zamanlarda bir yaklaşma muşahade edildiğini belirterek, "Gelmek isti>ortar. Zannediyorum önumüzdeki yılda bazı yüksek seviyede temaslar Halide "Yeter, bu kadar soru. Kesin söyledim, başka bir açıklama yapmayacağım" diye ekledi. Başbakan, "üreıici biriiklerinde siyaset yapan virsa, ne şekilde olursa olsun canına okuruz" dedi. AF KONUSL özal af konusundaki kesin duşuncesinin sorulması üzerine konunun Bakanlar Kurulu'nda ve ANAP TBMM grubunda göruşülmesinin vergi ve bülçe gibi önernli konular.n gündeme gelmesi nedeniyle geciktiğini söyledi. özal, af konusunda "bir af çıkması, iki başka birsey duşıinülmesi, uç bu işlen lamamiyle vazgecümesi" şeklinde uç secenek olduğunu, ancak bu seçeneklerden hangisme karar verüeceğini "şu anda kestiremediğini" kaydetti. Af koyapılabilecektir" diye konuştu. nusunun soğuması için Anayasa'mn 84. maddesinin ortaya atıldığı iddiözal sorulan yanıtlarken Suudi asının da dogru olmadığını dile geArabistan'ın yalnız Hataylılara değil, tiren Özal, Anayasa'mn 84. maddebutun ülkelere vize uyguladığını be sinin değişurilmesi girişimlerine delirtti, konu "irtka"ya gehnce sinırlen vam edeceklerinı. "Ancak, buna yadiğı goruldu. "Geneikurmay Başkan naşümazsa, belkı de ipin ucunu lıgrnda geçen hafla yapılan toplan tutamayacaklanm" ifade etti. "İpin tıda irtica konusu goruşuldu mü? so ucunu bırakmaktan kasıl. isteyen rusuna "Konu sadece Silahlı Kuvvet millelvekilinin istedigi partiye gilmelerin stratejik hedef planı ile ilgili. sini serbest bırakmak mı?" sorusuŞimdiye kadar vanlan noktalar, ek na, Başbakan "tvel budur. Belki o sik kalan hususlar, önumüzdeki yı noktaya gelinebilir. Bilemiyorum" lın butçesiyle ilgili konulardır. Sadece yanıtını verdi. Ozal, bağımsız milletonlar konuşulmuştur" dedi. Özal. ir vekilleriyle de şu anda ANAP'a geçtica konusundaki ısrarlı sorulara do melen için görüşmediklerini söyledi. yumcu bir yanıt vermedi, "Benim halen şimdiye kadar soyledigimden başka bu konuda herhangi bir açıkBaşbakan Tıırgut Özal Mersin'de lama yapma ihüyacım yoklur" dedi. gazetecilerle sohbetinden sonra Valiliği, ANAP 11 Başkanhğını \e belediyeyi ziyaret etti. Evlendirme Salonunda esnaf, sanayici ve çiftcilerin katıldığı toplantıda sorunlan dinledi. Eleştirilere karşılık "24 Ocak karartan alındıktan sonra kame konulması onerildi, ama ben kabul elmedim" diyen Özal. gubre ile ilgili eleştirilere ıse "Gıibrefiyatlannaben kanşmıyonım, bunu daha ucuza >apacak ve mai edecek olan varsa gelsin buyursun" dedi. Özal Tarsus'ta belediye önünde toplananlara kısa bir konuşma yaptı kendisinden ış isteyerek "Açun" diyen bir gence "Seain suralından kan damlıyor, nercn aç" dedi. Adana Karşıyaka semtinde bin 150 tapu dağıtan Özal, "Adana'nın 4. buyuk il olarak inşallah bu sayımdan sonra İstanbul, Ankara, İzmir gibi iki ilçeli, iki belediyeii bir il olmasını temenni ediyorum" dedi. Başbakan Özal daha sonra halka hitaben bir konuşma yaptı, ANAP tl Orgutunu zıyareı etıi. Belediye Başkanı Aytaç Durak ile Merkez llçe Başkanı trsin Koçak arasındakı anlaşmazlık ziyaret sırasında su yuzune çıktı. Ozal il başkanları ile bir odada goruşurken diğer odada ANAP'lıların birbirlerine yuksek sesle bağırdıkları duyuldu. Bazı partililer il başkanı ile belediye başkanının isüfasını istedıler. Tartışmalar surerken ANAP Genel Başkan Yardıması Mustafa Ta>ar ortalığı yatıştırdı. Özal akşamustu Adana'dan Ankara'ya döndu. Isveç: Daha çok özgürlük (Bastarafı 1. Sayfada) takviyeedeceğını açıkladı. Doğa kirliliğini yaratan sorunlarla uğraşacak "Çevre" Bakanlığı'na Ingvar Carlsson. L'cretler Bakanlığrna da Bent>l Jobansson atandılar. Bu, seçimlerden sonra hemen herkesin beklediği bir gelişmeydi. Çevre kirlenmesi, asiıli yağmur ve asbest gibi bazı kimyevi maddeler. Palme hukumetınin görev suresi boyunca kamuoyunda ılgı ve kaygı konusu olmuş, bu konuda bir bakanlık oluşturulması ile ilgili ıslemler basına da genış ölçude yansımıştı. Memur ve işçi örgutlerini ücret istemlerinin Maliye Bakanlığı içinde yarattığı tedirginlik, hükumete ucret sorurüarını çözumleyecek bir bakanlıgın eklenmesine ilişkin istekleri antırmıştı. Isveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SAP) içindeki gelişmeleri yakından izleyen siyasi gözlemciler, kurulan iki yeni bakanlığın, Genel Başkan Olof Palme, Başbakan Yardımcısı tngvar Carlsson, Maliye Bakanı KjellOlof Feldt ve Sosyal Yardım Bakanı Sten Andersson'dan oiuşan dörtlünun partı içindeki gücünü daha da pekiştirdiğini öne sürduler. Maliye Bakanlığı'nda Müsteşar olan Bcngt Johansson, aynı zamanda KjellOlof Fddt'in "s«g kolu" olarak biliniyor. Çevre Bakanlığı'na atanan ve 1982'den bu yana Başbakan Yardımcılığını sürdüren İngvar Carlsson ıse, Genel Başkan Olof Palmenin parti içindeki en yakın "silah arkadaşı". tdeolojik konularda Palmet nin başdanışmanı olan Carlsson, bu nedenle basında "gelecek bakanı" ya da "düşbnce bakanı" olarak tanınıyor. İngvar Carsson, 6 bölümden oluşan ve "halkın etindeki geiecek" adını taşıyan yeni ıdeolojik programı geçen yılın eylul avında yapılan SAP kongresinde tartışmaya açarken, ls\feç sosyal demokrasisinin tarihinde yeni bir dönemin başladığını şu sozlerle belirtiyordu: •Yeni ideolojik program, oy hakkının sağlanması, refah devletinin kurulması ve iş hayatının demokıatikleştirilmesi yoiunda biz sosyal demokrallann verdiği savaşın dordiıncü aşaraasıdır Bu ulkede yaşaynniann, tiim siyasi kantriara etkin biçirade kalılması aşamasıdır." Carlsson'un imzasını taşıyan ideolojik program, "iş ve adalel" ilkeleri ustune kurulmuş, herkese iş olanağı sağlanmasını ve refah duzeyinin korunup geliştirilmesini öngoren bir dizi öneriden oluşuyordu. Programda, kişı özgürlüklerinin ve kamu hizmetlerinde seçme özgurlüğunün arttınlması ve uretime hız verilmesi gibi konulara öncelik verilmişti. SAPın 1990'lara kadar temel stratejisinin saptandığı programa gore, önce ulkedeki ekonomik dengesızliklere son verilecek, sanayinin urelim gücu ve yatırım hızı arttırılacak, bireyiere (okul, yuva ve doktor gibi) kamu hizmetlerinde, aynca iş seçmede özgürluk tanınacak, belediyelerin merkeziyetçı yapısına son verilecekti. 1960'larda kamu sektörunü özellikle eğitim ve sağlık alanlarında kurmak için mücadele veren SAP, böylece "refah doletinden yararlanma özgurluğu "nden "refah devlelinden yararlanırken secme özgiırlügü" aşamasına geçildiğini belgelemiş oluyordu. "Esit işe eşil ücret odenmesi" esasını içeren ücret dayanışması ilkesine yeni programda sadık kalınıyor, ancak önceki dönemlenn tersine sanayi sektöründe yUksek kazanca karşı sert bir politika izlenmeyeceğı belirtiliyordu. İş saatlerinin azaltılması daşüncesine, istihdam sorunlannı çözmeyecegi gerekçesiyle karşı çıkılıyordu. Carlsson'un programı SAP kongresinde sert eleştirilere hedef oldu, bu arada parti içindeki goruş ayrıhklan da yıllar sonra i'k kez belirgin biçimde su yüzune çıktı. Sosyal Demokrat Gençlik Kolları (SSÜ) Başkanı Anna Llndh, programa karşı çıkanların başında geliyordu. Lindn, şunları söyluyordu: "Programda gunümuz toplumu yeterince incelenmemiş, partimizin bazı sonınlann çozumünde başansız kaldıgı itiraf edilemetniştir. Orneğin, çocuk ve gençîerin yelişme tarzında göriilen ve inanılmaz boyutlara ulaşan sınıf aynlıklan gözlerden kaçmıştır." Lindh, eğıtimde "adaletsizliğin hâlâ sürdugiinü" söylerken, Kadınlar Birliği Başkanı MajLiis Loow iş saatleri konusunda şunları söyluyordu: "Program metninde atak olmaktan çok sarunmacı bir ifade goze carpmaktadır. 6 saatlik iş gununün doguracağı sorunlardan söz ediliyor. konu bazı kısa vadeli sözcüklerie geçiştiriliyor. Programda sosyal refah düzeyi savunuluyor, ama iş saaılerinin azaltılması gibi refahla gerçekten ilgili bir sorun için tekil bazı çözümler öneriliyor." Carlsson'un programı, serr eleştirilere rağmen kongrenin büyuk çoğunluğu tarafından daha sonra kabul edilecekti. Ancak, SAP içindeki görüş aynlıklan, savunma butçesi tartışıhrken bir kez daha ortaya çıktı. Denizaltı olaylanndan ve hava sahasının birkaç kez ihlal edilmesinden sonra Isveç"in Sovyetler'le ilişkileri iyice "soğumuş", konu partinin yonetıci kadrosunda bölunmelere yol açmıştı. "İyimserler" ile "kötümserler" adı verilen iki grubun mucadelesinden söz ediliyordu. Dışişleri Bakanı Lennerf Bodslrom. "Kardeşlik" örgutü Başkanı Evert Svensson, Anna Lindh, MajLiis Looow ve MajBritt Tborin'den oluşan "iyimserier". Sovyet dış politikasımn "savunma" stratejisi ilkesine dayandığını, ülkenin Isveç üzerinde askeri emeller beslemediğini öne surerken, Savunma Bakanı Anders Tbunborg, partı Genel Sekreteri Bo Toresson ve İşçi Sendikalan Konfederasyonu Başkanı Stig Malm, Sovyetler'in Baltık Denizi'rde tsveç donanmasının zayıflamasıyla ortaya çıkan boşluklan duldurmavı amaçladığını öne surmekteydi. İki grubu dengeleyen, Genel Başkan Olof Palme oldu. Uluslararası banş hareketindeki yerinin de etkisiyle, yaptığı konuşmalarda akıkn yanıyla "iyimser"lerin yanında yer alan Palme, SAP kongresinde Sovyetler'e karşı sert bir konuşma yaparak, duygusal olarak "kötumserierio" yanında olduğunu ortaya koydu: İki grup arasında meydana gelebüecek sunüşmelerde teraziyi dengeleyen kişi oldu. Kırsal kesim, sosyal demokrat politikadan hoşnutsuzluk duyanların başında geliyor. Hükümet programının açıklanmasından sonra bir bildiri yayımlayan Tanmcılar Birliği (LRF), çiftçi ücretlerinin işçi ve memur maaşlannın çok altında olduğunu öne sürerek, tanm urünlerine devlet yardımının artmaması. aynca üretimde meydana geien gerilemenin telafi edilmemesi durumunda ekim ayı sonunda süt mamulleri üretimini durduracaklarım açıkladı. SAP ile sağ arasındakı ilişkilerde en büyuk sorunu oluşturan ücretli fonları, işverenlerin tepkilerini çekmeye devam ediyor. fonlann gerçekleştirılmesinden sonra, işveren temsilcileri larafından birkaç kez düzenlenen göstenler, sosyal demokratlar arasında "nasılsa hızını kaybeder. unutulur" umudu ile geçistirilmişti. Ama işverenler, ücretli fonlarını unutmadıklannı seçimler öncesinde duzenlenen buyük bir gösteriyle tekrarladılar. Gösterinin yapıldığı gun TV'de karşı karşıya gelen Maliye Bakanı Feldt ile tanınmış sanayici Hans VVerthen arasındaki konuşma da taraflar arasında bir yumuşamanın söz konusu olmadığını gösterdi. Ücretli fonlarının, sendikaların özel sektör üstündeki gıicunu arttırmaktan başka bir işe yaramadığmı öne süren Werthen, "Sırlımıza zoria atılan bu yukten eninde sonunda kurtulacagız" diyerek bir süredir bozulan SAPişveren örgutu ilişkilerinin düzelmesınde önkoşulun ne olduğunu SAP'iletmiş oldu. Muhatazakârlarla ılişkiler, 1970'lerin başından bu yana surekli olarak sertleşmişti. 197682 döneminde sağ koalisyon içinde belli bir sure yer alan muhafazakârtar, ozel girişimi teşvik edici politikalarında başanlı olamamışlar, vergilerde yapcıklkrı indirim butçemn sarsılmasına yol açmışıı. Maliye Bakanlığı'nı bir sure muhafazakârların eski lideri Gosta Bohman'ın üstlendiği sağ koalisyon donemi sonunda butçe açığı, dış borçlanma ve işsizlik buyük ölçude anmıştı. Bu gelişme v<e muhafazakârların NATO'ya yakın bir dış poliıikadan yana olması. iki parti arasındakı ilişkileri son beş yıl içinde zaman zaman uçurumun kenarına gelirmişti. Muhafazakârların, yaz başında İsveç'in larafsız dış politikasından yana olduklannı soylemesi bile sosyal demokratları yumuşatmadı. İki parıi arasındaki çizgıler bu kez kesin olarak çızilmişti ve seçım kampanyası. tahmin edildiği gibi iki paninin savaşı haJinde geçti. Muhafazakârlar oylannın bir bölümunü liberallere kaptırarak ve iktidarın sol kanada kanaıta kaldığını kabul etmek zorunda kalarak, sosyal demokrallar karşısında tam anlamıyla "saf dışı" oldular. Sağda liderlik liberallere geçti. Ancak, sosyal demokrallann muhafazakârlar dışındaki siyasi partilerle ve öteki toplumsal örgutlerle ilişkileri seçimlerden sonra yeni bir devreye girdi. SAP ile 1960'lardan ben hükümet konusunda "sessiz bir işbirliği" sürdüren Komünist Panisi (VPK). parlamentoda güç kazandı ve oylamalarda son sözü söyleyecek parti oldu. Parti lideri Lary Wenıer, bu fırsau hukümeti sola çekmek için kullanacaklarım belirterek şunları söyledi: "Dış politika konusunda SAP ile hemfikiriz. Ama islihdam ve gelir dagılımı politikasından hoşnul degiliz. Ömegin yuksek geliriilerden alınacak vergiler artınlmalıdır." Seçimlerden 10 gün kadar sonra, Merkez Bankası Müdünı Bengt Dennis'in sosyal demokrat eğilimli yerel bir gazeteye verdiği demeç, SAP ile işçi örgutü LO arasındaki ilişkilerin de çıkmaza girmeye gebe olduğunu gösterdi. Dennis, konuşmasmda 15 mılyar kron dolayındaki dış ticaret açığına dikkati çekerek, halkın satın alma gücunün, dolayısıyla ithalatın azaltılması için, belediye ve fertlere devlet yardımının azaltılmasını istiyordu. Bu konuşmaya LO Genel Başkanı Stig Malm çok sert biçimde karşı çıktı. Malm'e gore, Dennis'in önerilerı, toplusözleşme göruşmelerini yönlendirecek, ucret taleplerini etkileyecek nitelikteydi. Merkez Bankası Muduru'nün istifasını isteyen Malm'ın konuşması, siyasi çevrelerde, ucret taleplerini düşük tutmaya çalışan Feldt'e yönelik bir "uyan" biçiminde yorumlandı. Malm, aynca LO tabanında ucretler konusunda sürmekte olan hoşnutsuzluğu hukumet çevrelerine iletmek için ikili görüşme yapılması önerisinde bulundu. Ücret artışlarına enflasyonu hızlandıracağı gerekçesiyle karşı çıkan sosyal demokratiar ise, LO ve diğer işçimemur orgütleri karşısında bir tutum belirlemekten kaçındılar. Memur örgütlerinin bir üeret tavanı tespit edilmesıne, Ağır Sanayi Işçileri Sendikası'mn ıse işçi ücretlerinin memurlarınkinden daha düşuk olmasına karşı tavır aldıkları biliniyor. Toplusözleşme göruşmelerinde bu tür istemlerin gerçekleşmemesi için hükumetin laraflara müdahale etmesi uzak bir ihtimal değil. Hukumetın muhtemel müdahalesı, işçi \e memur sendikalarmı sosyal demokratlarla en azından bîr sure için karşı karşıya getırecek. SAP ile 2,3 milyon uyesı olan LO arasında patlak vermesi bek'enen "ucretler savası"ndan hangi larafın nasıl çıkacağını bugünden söylemek çok güç. Yarın: Hasan Esat Işık anlatıyor Rogers'a tepki Eralp: Türkiye yem olmaz ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) NATO Muttefik Kuvvetleri Komutam General Bernard Rogers'ın 1980 ekim ayındaki yoğun çabaları sonucunda Ankara'nın, Yunanistan'ın NATO'nun askerikanadına dönuşüne izin vermesi ve bu izin sonrasında Yunanistan'uı tutumu, olayın 5. yıldönümünde ilk kez tartışılmaya başlandı. * Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yalın Eralp, Rogers'ın "Yunanistan NATO'nun askeri kanadına donmeseydi kolay yem olurdunuz" şeklindeki demecine sert tepki göstererek "Türkiye kolay kolay yem olmaz*' derken, "Atina'nın Rogers Plam'nı tanımamasının beklenemeyecegini" kaydetti. Dışişleri Bakanlığı'ndaki haftalık brifingde bir gazetecinir "Türkiye'nin Rogers Plam'nı kabulü sonucunda tek yanlı zarara uğravıp ugramadığı" yolundaki sorusunu sözcü Eralp şöyle yanılladı: "Türkiye'nin Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşünü kabul etmesinin sebepleri vardır. Bu anlaşma maddelerine uyulması için yapılmıştır. aksi takdirde biraraya gelmenin hiçbir anlamı kalmaz." CUMHURİYET MATBAACILIK VE GAZETECİLİK T.A.Ş. YÖNETİM KURULU'NDAN Skil No: 34599/3430 Türk Ticaret Kanunu ve Şirket ana sözleşmesı hükümlerine uyarak şirketimizin ortaklar olağanustü genel kurulu 14 KAS1M 1985 Perşembe gunü saat 10.30'da şirket merkezi olan Turkocağı Caddesi 39/41 CAĞALOĞLU/tSTANBUL adresinde yapılacaklır. Sayın ortakların sahip oldukları hisse senetlerini loplanlı gununden en az bir hafla oncesine kadar şirket veznesine teslim ederek giriş kartı almalarını rica edenz. YÖNETİM KL'RULl' GÜNDEM: 1 Acılış ve başkanlık divanı seçimi 2 Birikmiş yedek akçelerden teklif edilen miklann orlaklara dagılılması hakkında karar alınmaM. 3 Aile Planlama>ı Vakh'na kurucu uye olarak kalılmamı/ın nnaylann