15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER diplomatik ilişkilerdeki incelik, bu gibi durumlarda işin doğrudan üzerine gidilmesini değil, ilgili diplomatın uzaktan denetim altında tutulmasını gerektirebilir. Ama kimi zaman diplomat, hoşgöruyle karşılanabilecek sının aşar ve iş bir skandala dönüşebilir. Örneğin, son haftalarda Ingiltere ile Sovyetler Birliği arasında, diplomatlann "diplomatlık statüsüne uymayan davranışlarda bulunmaian" nedeniyie karşılıkh suçlamalar yapümıştır. Bunun sonucunda tngiltere 30 kadar Sovyet diplomatını, Sovyetler Birliği de aynı sayıda Ingiliz diplomatını ülkeyi terk zorunda bırakmışlardır. İki yıl kadar önce de Fransa'nın isteği üzerine 40 kadar Sovyet diplomatı Fransa'yı terketmişti: "Diplomatlık statüsüne uymayan davranışlarda bulunma"nın normal sonucu "istenilmeyen kişi" (persona non grata) sayılmak ise de, uygulamada bu yola ancak çok ağır durumlarda başvumlur. Çoğu zaman, istenilmeyen diplomatla ilgili açıklamalarda daha yumuşak formuller kullanılır. Diplomatik dokunulmazlığın bir yönü de, yerel güvenlik güçIerinin, elçilik binalanna, misyonun başı istemedikçe girememeleridir. Bu ilke de yine diplomatik görevlerin serbestçe yapılabilmesini sağlamak için kabul edilmiştir. Ama bu ilkenin de amaç dışı kullanıldığîna rastlanmaktadır. Bu türden olaylann çok ağır bir örneği 1984 nisanında Londra'da yaşanmış, Libya Halk Bürosu (Elçüiği) önünde gösteri yapan Kaddafi muhaliflerinin üzerine, elçilik pencerelerinden ateş edilmiştir. Görevli bir İngiliz kadın polisinin elçilik binasından açılan ateşle ölmesi, durumun ağırhğını daha da arttırmış, iki devlet arasında diplomatik ilişkilerin kesilmesine kadar varan gelişmeler olmuştur. Ama sonunda, Libya Elçiliği'ndeki bütun kişiler, Ingiltere'yi serbestçe terketme olanağı bulmuş, İngiliz yetkilileri ateş edenleri yakalayamamışlardır. Çünkü, diplomatik ilişkiler kesilse, giderek iki devlet arasında savaş çıksa bile, diplomatlann ülkeyi, rahatsız edilmeden terkedebilmeleri de, uluslararası hukukun bir gereğidir. SONUÇ Günümüzde, uluslararası hukukun bu alandaki temel belgesi olan 1961 Viyana Sozleşmesi. diplomatlara tanınan ayncalık ve dokunulmazlıklann bazı kişileri "ayncalıkh" duruma getirmek amacıyla değil, görevlerini gereği gibi yerine getirmelerini sağlamak için kabul edildiğini belirtmiştir. Diplomatlara tanınan kişi dokunulmazlığı (tutuklanamama, hapsedilememe), üstlerinin ve eşyalannın aranamaması v gezi serbestliği gibi olanakların güvencesi olarak, diplomatlara bulundukları ülkenin yargısından bağışıkhk da tanınmıştır. Suç işlediği ileri sürülen bir diplomatın, yerel devletin mahkemeleri önünde yargılanamaması, kesin bir kuraldır. Ceza hukuku alanındaki bu yargı bağışıklığına özel hukuk alanında bazı istisnalar getirilmek istenilmişse de, Viyana Sözleşmesi'nin 31. maddesinde belirtilen bu istisnaIarın pratik bir değer taşıdığını söylemek kolay değildir. Yurdumuzda görev yapan yabancı diplomatları, her türlü saldırıdan uzak olarak, görevlerini gerektiği gibi yerine getirebilmeleri için uluslararası hukuka uygun bir ortam sağlanmış olduğu yadsınamaz. Ceza Kanunu, yabana elçilere karşı görevlerinden ötürü işlenen suçları, Türk memurlarına karşı işlenen suçlarla bir tutmaktadır. Türkiye, 1973 yılmda B. M. Genel Kurulu'nca kabul edilen "Diplomasi Ajanlan da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunan Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandınlması Sözleşmesi"ne de katılmış, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki 1%1 Viyana Sözleşmesi'ni de onaylamıştır. Buna karşılık, son haftalarda ortaya atılan savlar, yurdumuzdaki kimi yabancı diplomatlann kendiierine tamnmış olanaklan kötüye kullandıklannı düşündürmektedir. Gerçekten, bir diplomatın dokunulmazlığına sığınarak yüz binlerce liralık otel ve yemek borcunu ödememesi, oturduğu evin kirasım ödemekten kaçınması, trafik kurallarını hiçe sayması, giderek en sıradan adi suçlar işlemesinin diplomatik dokunulmazlığın tanınmasındaki amaçla ilgisi yoktur. Hangi ulustan olursa olsun, olgun diplomatlar, dokunulmazlık ve ayncalıklanndan, uluslararası dostluk ve işbirliğini geliştirme temel amacına ters düşmeyecek biçimde yararlanırlar. Diplomasinin en çok bilgi, görgü ve sezgi gerektiren uğraşlardan sayılması boşuna değildir. Diplomatlann, görevli bulundukları ülkenin hukukunu hiçe sayan ve içişlerine kanşma niteliği taşıyan davranışlan, sadece o ülkeye karşı değil, evrensel diplomasi mesleğine de saygısızlıktır. 16 EKİM 1985 Yabaııcı Diplomatlann Kötiiye Rıı I laıula ıı Dokıuıulıırazlıklan Hangi ulustan olursa olsun, olgun diplomatlar, dokunulmazlık ve ayrıcahklarından, uluslararası dostluk ve işbirliğini geliştirme temel amacına ters düşmeyecek biçimde yararlanırlar. Diplomasinin en çok s bilgi, görgü ve sezgi gerektiren uğraşlardan sayılması boşuna değildir. C Diplomatlann, görevli bulundukları ülkenin hukukunu hiçe sayan ve \ içişlerine karışma niteliği taşıyan davranışları, sadece o ülkeye karşı değil, ' evrensel diplomasi mesleğine de saygısızlıktır. PENCERE Irtica?.. Tutucu ile gerici bir değildir. Tutucu, var olan düzeni korumaya (muhafaza etmeye) çalışır; adı üstünde "muhafazakâr"â\r. Gerici, var olan düzeni korumaktan da öte, eskiyi yeniden canlandırmaya çalışan, geçmiş bir çağı diriltmek için uğraşan adamdır; adı üstünde "mürteci"dir. Her iki sözcük de Türkiye'de icat edilmemiştır; komünizm, sosyalizm, faşizm, kapitalizm, nasyonalizm gibi "kökü dışarda" siyasal kavramlardır; Batı'dan alınmışlardır. Gericiljk, "reactionisme'ın; tutuculuk "conservatisme"in çevirısidır. Ülkemızde siyasal yaşam, kapitalizmin gelişmesıyle eski yapılardan kurtulunca; otomobili, radyoyu, televizyonu ıthal eder gibi, sözcükleri de Batı'dan aldık; ama kavramlar uzerinde derinlemesine düşünmeden kalıplara önem verdik. Bilim üretmeden teknolojiyi almak gibi bir şeydir bu... • Mustafa Kemal Atatürk'ün tutuculuk (muhafazakâriık) konusunda düşüncesi kesindir: " Tutucu o adamdır ki, nehrin sulannı elleriyle tutmak ister; avuçlarında b'ıraz çamur kalır." Devrimci bir insanın böyle düşünmesi kadar doğal bir şey yoktur; biz de devrimci olduğumuz için tutucular için düşüncemiz budur. 12 Eylül marifetiyle iktidarın orta direğine çakılan ANAP'ın programında "muhafazakâr" olduğu yazılıdır. Batı demokrasilerinde tutucu partilerin yeri ve önemi bellidir; eğer Batı demokrasisine özeniyorsak, ya da gerçekten çok partili demokrasiyi savunuyorsak, muhafazakâr bir partinin iktidar yarışmasına katılmasını da doğal görmemiz gerekir. Doğal olmayan nedir? Dışardan ABD desteğiyle ve içerden tepeden inme yöntemlerle iktidara giden yolu tutucu partiye açmaktır. • Türkıye'deki muhafazakâr partiler, Batı'dakilere benzemezler; fikir özgürtüklerine karşıdırlar; var olanı korumak yerine eskiyi diriltmek çabasında gerici akımlârı savunurlar; cumhuriyet devrimlerinden sonra kurulmakla birlikte, Osmanlı değer yargılannı gündemde tutarlar. Gerçekte bu partilerin kimlikleri tutucu değil, gericidir. Birkaç örnek: Demokrat Parti iktidara geçtiğinde Türkiye'nin minarelerinde ezan Türkçe okunuyordu; Ziya Gökalp'ın istediği bir değişimdi bu, ama DP ezanı Arapçaya çevirdi, var olanı muhafaza etmedi, daha eskiye döndü. Yürürlükteki "anayasa"y\ da DP, bir kanunla "Teşkilatı Esasiye Kanunu"na dönüştürdü; demek ki var olanı korumadı, daha eskiyi diriltti. 12 Eylül'den sonra ortaöğretimde din dersleri "mecburi" oldu. Atatürk devrimleriyle gerçekleşen ve yarım yüzyıldan beri uygulanan laik öğretime son verilmiş; Osmanlı'ya dönülmüştü. Bu tutucu değil, gerici içerik taşıyan siyasetin büyük kararıydı. * Dışa bağımlı sermayenin ıktidarları, ülkemizde tutuculuğu gericilikle yoğurarak uygulamışlardır. Gericilik. ne sıradan yurttaşın çember sakalındadır, ne de takkesindedir; gözü kapalı kadınımızın başörtüsünde ya da çarşafında gericiliğin kaynağını aramak yanılgıdır, aldatmacadır. Irtica denen akımın kaynağı, kökeni, desteği, yöneticisi; sermayenin Amerika ile kotardığı büyük ortaklıkta yatmaktadır. Ancak bu tezgâhın dokuduğu politika, aradan geçen kırkyıl içinde bir kavşak noktasına yaklaşıyor. Ortadoğu'da Amerika'ya karşı İslamcı akımlar güçleniyor; islam radikalizmi adıyla t gündeme giriyor; Türkiye'yi de yalıyor. Bu değişım yakın gelecekte büyük sermaye ile Amerika ilişkilerını tehdit edecek bir.düzeye ulaşabilir mı? fProf. Dr. RONA AYBAY Ç Bir devletten öbürune görevli s olarak gitmiş diplomatik temsilC cilerin, bazı özel güvencelerden \ yararlanmalan, diplomasi tarihir nin en eski dönemlerinden beri î süregelen bir uygulamadır. Ya. bancı ülkelerden gelen elçilere ' birtakım dokunulmazlık ve ayrıf calıklann tanınması, uluslararası : hukukun evrensel bir biçimde saygı gösterilmiş belki de ilk kuralı olmuştur. örneğin, eski Yunan ve Roma'da, yabancı temsilcilere bir tür "kutsal" nitelik tanınıyordu. Uluslararası hukukun bu temel ilkesi, "Elçiye zeval yoktur" deyişiyle dilimize yerleşmiştir. (Avrupalı bir devletle savaşa girildiğinde, o devletin Istanbul'daki elçisinin Yedikule zindanlarına kapatılması, Osmanlı tarihinin belli bir döneminde yaygın bir uygulama ojmuşsa da bunun amacımn elçinin güvenliğini sağlamak ve casusluk etmesini engellemek olduğu ileri sürulmektedir.) Yabancı diplomatlann, bulundukları ülkenin yasalanna bağlı olmadıkları gibi bir izlenim veren ayncalık ve dokunulmazlıklar, uluslararası hukuk kuramı açısından nasıl açıklanabilir? Elçinin bir tür "kutsal" varhk sayılması, günflmüz laik hukuk anlayışına uymaz. Diplomatik temsilcilerin, görevli oldukları Ulkede fizik olarak bulunsalar da hukuk açısından o ülkenin dışında (hariçez memleket) sayılmalan da açıklama için başvurulan bir varsayımdır. Ancak, günümüz hukuk anlayışı bu varsayımı kabul etmeye elverişli değildir. "Ülkedışılık" varsayımı günümüzde hukuki değil, olsa olsa, pratik açıklama kolayhğı sağlayan bir kavramdır. DtPLOMATtK AYRICALIĞI VE KOTÜYE KULLANIHŞ1 Çağdaş hukuk anlayışı, diplomatik temsilcilere tanınan ayncalık ve dokunulmazlıkları, bu kişilerin resmi görevlerini uygun biçimde yerine getirebilmeleri için gerekli güvenceyi sağlamak amacıyla açıklamaktadır. Bu yaklaşım, ayncalık ve dokunulmazlıklann kuramsal sınırlarım saptamayı da kolaylaştırır: Madem ki, ayncalık ve dokunulmazlıklar "görev gereği" tanınmaktadır, öyleyse, bunlardan yararlananlar sorumlu insanlar olarak davranmak, ayncalık ve dokunulmazlıkları bu amaç dışında kullanmaktan, yani kötüye kullanmaktan kaçınmak yukümündedir. Ancak diplomatik görevler arasında istihbarat topIamanın da bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Bununla birlikte, yabancı diplomatın yasal (meşru) ve açık bilgileri toplayıp, değerlendirme sınınnı aşıp "gizli" bilgilere yönelmesi de seyrek bir olay değildir. Böyle bir davranış, diplomatın devleti için "istihbarat" sayılsa da, yerel devlet için "casusluk"tur. Aslında, bu gibi işlerde çoğu zaman "herkesin bildiği sır" deyimini haklı gösteren bir durum vardır. Çünkü, OKTflY AKBAL EVET/HAYIR Aydınlık İzlenimler... "Akşamlan Karanlıkları Hiç sevmiyorum Korkmuyorum da • Her karanlık İtiyor beni Tuz gölüne • Yakıyor Kavruluyor yaralarım Kavnıluyor yaralarım Kavruluyorum karanlıkta Kavruluyorum Hiroşima'da Kavruluyorum Nagazaki'de Eriyor etim Kul oluyor kemiklerim Ölüyor oğlum Ölüyor Vietnam'da Ölüyor Kamboçya'da Ölüyor kızım Ölüyor Etiyopya'da Ölüyor ölüyor • Ölüyor karanlıkta Nasıl severim karanlığı? Özlemem mi ışığı? Ozlemem mi?" "Oktay Emmim'e" diye yazmış başına... Biremekçi, Mersin liman işçilerinden Bedir Solmaz. Mersin'deydim, Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Mersin Fuan'daki özel bötümünde okurlarla iki gece geçirdim. Söyleşmeye pek vakit bulamadık. Bulamıyoruz. Ne zaman, ne de yer uygun! Üstelik de çeşitli kuşkular var. Ne diyecegiz, ne konuşacağız, diye pusuda bekleyenler... Aldırmadım yjne de! Yazdığımız ortada, bunun dışında ne diyeceğim ki! Üstelik kimsenin de başını derde sokmak istemem. Oldu böyle şeyler! Bunları anımsamak gereksiz şimdi; ama oluyor, olacak. Halkıyla başbaşa bir iki saal geçiren yazarlar kuşkular yaratıyor, yaratacak... Ne zamana dek? Bu ülkenin yazarları bu halkın en büyük dostlandır, bu gerçek anlaşılana dek... Geldiler, geçtiler, kitaplarını imzalattırdılar, iki üç sözcük söyleşerek... Bedir Solmaz, Sümmani vb. Emekçiler, öğretmenler, yurttaşlar, devlet görevlileri vb. Mersın kitaba susamış. Kısacası aydınlığa... Bir saat, üç saat sürdü. Bu, bir kitap imzalama töreni değil, başka, bambaşka bir şey. Dostlar arasında bir selamlaşma, bir dertleşme. Nerelerden gelmemişler ki! Diyarbakır'dan, Sıvas'tan, en yakın il Adana'dan... Bu yalnız beni seven okurların ilgisı mi? Sanmam. 'Cumhuriyet'i seven, sayan, bağlanan, en önemlisi de tek güvence sayan yurttaşların sevgisi... Sümmani'yle dolaştık Fuar'ı. Konuşa konuşa. Amele' Solmaz'la da dertleştik... Beni afıp götürmek istiyordu, ofmadı. Kaç parçaya bölünmeli ki? Onun, onların özlediği, istediği, bir kişi, bir yazar değil, bir anlam, 'Cumhuriyet'e inanmanın, bağlanmanın, güvenmenin anlamı... Türkiye'de önemli bir şeyler oluşuyor. birikiyor. Bir güç, bir aydın gücü, aydınlığın gücü... Mersin'i çok sevdim. Sonra Adana'ya geçtim. Oradan da Ankara'ya... Başkent kaynıyor. Gazetelerden bılıyorsunuz, solda birleşme, solu parçalanmadan kurtarma çabaiarı. Karşı çıkanlar! Böyle bir şeyde yarar görmeyenler! En başta da gelecek seçimde yerlerıni koruyacakları kuşkulu olanların bölücü eylemleri! Bir yanda solda birleşmeden yana olanlar, öte yanda bu gücü bölmekte kendiierine çıkar umanlar... Bir öğle Sayın Erdal İnönü ile birfikte oldum. İki saat konuştuk. Şair dostum Cahit Külebi de vardı. İnönü'yü ilk kez görüyordum. Ama hiç yabancı bulmadım. Bildik biri, dost, gerçek bir insan, bir aydın... Somlar soracak, yanıtlar alacaktım. Gereği yoktu, bunu hemen anladım. Bir mektup yazmıştı bana, 1983 ağustosunun sonunda o kısa süreli cezamı çekmek üzereyken... Diyordu ki: "...Bir yazarın düşüncelerini en saygılı bir şekılde ifade ederken böyle cezalandırılması inanılmaz bir şey." Sonra da şunu ekliyordu: "Düşüncelerden korkmak galiba kurtulunması zor olan bir hastalık. Bakalım daha ne kadar çekeceğiz." Böyle bir yorumda bulunan kişiyi önceden tanımıştım elbet. Bir an daiıp gittim geçmişe. İsmet Paşa'yı anımsadım. Ama Erdal İnönü babasından ayrı bir yapıda. Politika dünyasında bugüne dek karşılaşmadığım, sanırım bir daha da karşılaşamayacağım apayrı bir yaratılış, bir kişilik. Mersin, Adana, izmir!.. Beş altı gün süren bir gezinin izlenimleri bu kadar mı? Değil elbet. Ama okurları niye gereksiz ayrıntılarla uğraştırmalı? Türkiye yeniden bir dönüm noktasında, bir savaşım öncesinde... Bu şavaşımı hem başkalarına, hem de kendimize karşı vereceğiz. Özel çıkar ardında koşanlar, her şeyin başında bireyci bencilliklerini öne alanlar bir yanda yer alacak, bu yurt, bu halk için uğraş verenler öte yanda... Ben 'öte yanda'kilerle birlikte olmak isterim. Sizler gibi... Ne yazmış küçücük kâğıda Mersinli 'amele' Solmaz: "Nasıl severim karanlığı? Özlemem mi ışığı? Özlemem mi?" Işıktan, aydınlıktan yana olanlar bir araya gelirse tüm karanlrklar yok olur, buna inanmamak karanhklann sürgit tepemizden ayrılmamasını istemek değil mi? NOT: Gazetemizde yayımlanan anılarında gereksiz yere bana sataşan Bayan Ağaoğlu gönderdiği mektubun bu sütunda çıkmasını ıstemektedir. Ne var kı, yazdıkları okurlarımın çok buyük bir bölümünü hiç mi hiç ilgilendirmeyen bir içerik taşıyor. Bunca önemli sorun ve konu varken Bayan Ağaoğlu'nun kişisel yakınmalarına yer vermeyişimi okurlarımın anlayışla karşılayacakları kanısındayım. Sevgili varhğımız r®tring 2000 koiej rapido takımlan Kırtasiyecüerde özel indirimli fiyattan satlmaktadır. Okullann açılışı nedeniyie Kısa bir müddet için IVRİZV1 SU\AK CDMHURtYET BAYRANHPIDA 2529 EKIM özel Otobüs Tam Pansiyon ALANYA ALAADDİN OTEL 29.<X)a MARMARİS MÂRTI HOTEL j MARMARİS ATLANTİK OTEL 26 : 0p0 ; ÖREN KESKİN OTEL 29.000 1611074.16122 81.1618226 Kadıköv. 336 1660 Barbaro;. BuKan 3S Beşiktaş TVRİZM SUNAR C\ımhurlyet Bayramı özel Otobüs Tam Pansiyon KARTALKAYA KARTAL OTEL 4 6 0 0 0 . " BOLU KORU OTEL 40.000.GELİBOLU BONCUK OTEL 29 0 0 0 . ÜRGüPÇÖREMEIHLARA rtu BAŞSAĞUĞI Sevgili şairimiz, ressam METİN ELOĞLU'nu yitirmenin acısını bütün okurlan, sevenleriyle paylaşır, başsağlığı dileriz. GEZFSI 3 3 0 0 0 Barbaro» BuKan 35 Beşıktaü 161107416182261612281 Kadıköv: 3361660 ADAM YAYINLARI Turkıye Dstributoru Rotring Çızım Gereçlen Tıcaret ve Sanayı A Ş. Istanbul. Sırkecı. Muradıye Cad. Saf Han No 49 Kat 3. Tetefon. 520 52 70/4 hat lURDESKBIUM Sayın ANNE ««BABALAR, AŞ1 KAMPANYASINA KATIUNK TOrkiye Rotary Kul0M«ri H 1 B ttLBNDOGAN GA1ATASARAY SÜPER PÎYANGOSU GAIATASARAY SÜPER PİYANGOSU S0KAK1A SİYASET (19801983) YALÇIN DOĞAN Bütün kitapçılarda 15. Günde 3. Baskı UAK DARSOKAKn s ^ Tekin Yayınevt 131 KARTAL SÜPER ŞÖLENE KATIUN; Çekiliş 19 Ekım 1985, Cumartesi günü Süper Sanatçılann eşliginde Spor Sergi Sarayında. 131 DOĞAN SÜPER ŞÖLENE KATILIN; Çekiliş 19 Ekim 1985, Cumartesi günü Süper Sanatçılann eşliginde Spor Sergi Saraymda. kudeta cuneytorcgyurek Q Ü N E Y T <z Gazeteci Yazar ARCAYÜREK'ten U Büyüklere Masalfar W Düşsel kavramlar içinde... ...bir toplurrida, olaylar ve kişilerle oluşturulan renkli, çarpıcı bir kitap: METİN ELOĞLU'nu SAT1Ş YERLERİ: M1LLI PİYANGO BAYİLERİ. PTT MERKEZLERI, ISTANBUL HALK EKMEK BUFELERİNDE MACAZALARDA VE HER YERDE kaybettik. Cenazesi, 16 Ekim 1985 çarşamba gunü (bugun) Şişli Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Çamlıca Çakaldağı aile mezarlığına defnedilecektir. AİLESİ Çelenk gönderilmemesi, isteyenlerin TEV'na bağışta bulunmalan rica olunur. SATTŞ YERLERİ: MİLL1 PİYANGO BAYİLERİ. PTT MERKEZLERI, ISTANBUL HALK EKMEK BÜFELERİNDE MAĞAZALARDA \ E HER YERDE PtYANGO BİLETLERİ 2500.TL. AYRICA: 1111 CUMHURİYET ALTINI PİYANGO BİLETLERİ 25OO.TL. AYRICA: 1111 CUMHURİYET ALTINI KUDETA BÜTÜN KİTAPÇILARDA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle