19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER aymaz yöneticilerimiz ne amaçla borçlandırdı? Yazının başında vurguladığım gibi, adamı öldüren hastalığın nedeni ve etkeni değil, kendisi ve sonucu önemli bugünkü yazımızın konusu için. • • • 6 OCAK 1985 Yeniden "Hasta Adam" mı? HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Adam zatürree (pnomoni)den öldü. Adı ne olursa olsun, ölüm bu hastalık yüzünden oldu. Soğuk algınlığına aldırmamaktan mı, vaktinde önlem almamaktan mı, yoksa herhangi bir ameliyat, ya da bir felç sonucunda haftaIarca sırt üstü yatağa bağlanmak yüzünden mi tutulmuş bu hastahğa? Orası, yani hastalığın nedeni ya da nedenleri, ayrı bir konu. Biz hastalığa neden olan etkene değil, doğrudan doğruya hastalığın kendisine ve olayıraızda doğurduğu sonuca bakahm: Türü zatürree ve sonucu da ölüm; adam artık yaşamıyor. Yazıya böyle başladığım için "âmiyâne" anlatım yoluna başvurmakla eleştirilmeyeceğimi umarım. Bilirsiniz, "âmiyâne" sözcüğü her zaman "adice, bayağıca, kabaca" anlamına gelmez. Nitekim Osmanlıcada bir tanımı, bir sözcüğü sıradan halkın da anlayabileceği biçimde yazmadan, ya da soylemeden önce araya "âmiyâne tabiriyle" sözü, eklenirdi; "halkın deyişiyle", "halk ağzıyla" demekti bu. O dönemde Arapça ve Farsça sözlüklerle dolu Osmanlıca, soylulara, okumuşlara; duru Türkçe ise cahil halka özgü sayıhrdı. Buna karşılık konuyu birtakım benzetmeİerle basite indirgeyerek anlatmak, Osmanhca kültürüyle yetişmiş kişilerce küçümsenen anlatım biçimi olarak kabul edilirdi. Işte yeri gelip de böyle bir anlatıma başvurmak gerektiği zaman, önce "âmiyâne tabiriyle" sözünü kullanmak, bu küçümsemeyi önleme ve kendini mazur gösterme amacına yönelik bir yöntemdi. Her ne kadar şimdı de o döneme özenerek Osmanhca yazıp konuşmayı bilgiçlik ve akıllannca üstünlük belirtisi sayanlar çıkıyorsa da, çok şükür, Atatürk'ün "Dil Devrimi" sayesinde gerçek Türk ayduıları olarak bu yapmacık konuşma ve yazmalardan kurtulduk artık. • •• Konuya dönelim: Adam zatürreeden öldü. Bu adam 19. yüzyılda Rus Çarı Ikinci Nikola'nın "Hasta Adam" diye ad taktığı Osmanlı İmparatorluğu; ölüm nedeni olan hastahk da "dış borçlanma,,. Öyle bir an geldi ki, "Hasta Adam", ana borcun biriken taksitleri şöyle dursun, faizlerini bile odeyemez duruma düştü. Borç verenlerin amacı da bu idi: Örümcek önce avını ağına takar, sonra sarıp sarmalar ve ardından rahat rahat onun kanını emer. Tıpkı bunun gibi, 1683 Viyana bozgunundan sonra Batıh devletler Osmanh'yı tuzağa düşürmek için hep fırsat kolladılar ve çıkan fırsatlan da hiç kaçırmadılar. Kendileri Ortacağ karanlığından çıkıp, akhn ve bilimin aydınhğma ulaşırken, Osmanlı toplumu her alanda, gittikçe artan bilisizlik (cehalet) karanlığına gömülüyordu. Devletin yöneticileri, İmparatorluğu oluşturan halklan ve özellikle Osmanlı Devleti'nin kurucusu ve savunucusu olan Türk halkını bu dünyada varlık ve huzur içinde yaşatmanın kendilerine düşen baş görev olduğunu unutarak, onları öte dünya için hazırlanan bir toplum inanış ve görüntüsüne bürümüştü. Mekke ve Medine'ye deve kervanı ile yardım olarak gönderilecek altınlar için "Sürre Alayı" düzenlenmesi, ya da padisah tarafından Kâbe'ye altın sırmayla işlenmiş örtü yollanması, halk çevrelerinde, örneğin îngilizlerin 19. yüzyılda Kıbrıs'a elkoymalarından daha büyük yankılar uyandınrdı. Halk yığınları dünyanın gidişinden, Batının dev adımlarla ilerlemesinden habersizdi. Sanayi devrimine, yani ülkede makineler üreten makinelerin yapımına katılamadığımızdan, ilkel tezgâh ve atölyelerimiz sanayi devrünlerini tamamlamış ülkelerin fabrikalarıyla yarışamadılar ve birer birer kapılannı kapadılar. 19. yüzyılın yarısına kadar imparatorluk maliyesinin bilimsel bir bütçesi bile yoktu. Tanzimat'tan sonra uygulanan liberal ekonomiyle ülkemiz rahatça sömürülmeye elverişli bir açık pazar durumuna gelmişti. En önemli merkezlerimizde art arda yabancı bankalar kuruldu. "Hasta Adam" borçlandıkça borçlandı ve bu sarmaldan kurtulmak için çırpındıkça yeni bir borç batağına daha saplandı; sonunda boğuldu gitti. Bizi hangi "Hasta Adam" Batıü "örümcek"lerin ağına işte böyle düştü. Büyük yapılı olduğu için hemen kanını emip "kârını tamam" edemediler. Şurasından burasından toprak parçalan kopardılar. İşletme imtiyazları alarak, başta taşkömürü olmak üzere yer altı servetlerimizi sömürmeğe başladılar. Eğer büyük devletler anlaşmış olsalardı hep birlikte Osmanlı împaratorluğu'nu çoktan yok edip, haritadan sileceklerdi. Ancak onlardan her biri arslan payım almak istediği için aralarında uyuşma olmuyordu. Günümüzün bazı bilisizleri, büyük devletlerin uyuşmazhğını, "Ulu Hakan Sultan Abdülhamit Han" diye niteledikleri Kızıl Sultan Abdülhamit'in politik "dirayetine" bağlarlar. Oysa uyuşmazlıklannın nedeni, stratejik ve dolayısıyla politik, özellikle de ekonomik idi. Devlet borçlan ödenemeyince yabancı alacaklılar ülkemizin ekonomisini denetim altına aldılar. Şimdi olduğu gibi, zaman zaman yabancı kurullar gelip mali ve ekonomik durumumuzu denetlemeğe başladılar. Bu yetmedi. Ülkemizde giderleri bize yüklenmek üzere bir "Düyunu Ümumiye" yönetimi kurdular. Böylece denetimler sürekli duruma geldi. Tütün gibi, Ülkemizin en önemli tarımsal ürünü, tuz ve daha birkaç doğal servetimiz OKTAY AKBAL EVET/HAYIR SANAT Eski padişahlardan birinin üzerine ipotek koydular. "Müşterekilmenfaa İnhisârı Du çok sevdiği bir atı varmış. Onun ölüm haberini kim getirirse kahanı Devleti Aliyyei Osmanifasını kestiririm dermiş. Bir giin ye" kısaca "Reji" idaresi kurulat ölmüş. Kimse bunu padişaha du ve ülkenin bütün kent ve kasöyleme yürekliliğini gösteremisabalannda sanki bir devlet dayormuş. Sonunda her zaman pairesi gibi örgütlendi. Tütün tekeli dişahın yanında bulunan "mudemek olan bu örgüt içinde reji sahip"ine yani onunla boş zamüdürleri genelhkle Rum ve Ermanlarında söyleşi arkadaşhğı meni'lerden seçilir, il ve kasabayapan kişiye duyurmuşlar. Mularda resmi protokola girerlerdi. sahip, padişaha giderek: "ŞevSöylemeye gerek yok, bu ekoketlim, sizin doru at yattı kalknomi ve denetimlerin yanında simıyor, ağzıru açmış bir şey yeyasi müdahaleler sürüp gidiyormiyor, gözlerini kapamış açmıdu. Günümüzde büyüklerimiz yor" diye konuşmaya başlayınekonomik müdahale ve denetim ca, padisah öfkelenerek: "Şuna, lere öfkelenmiyorlar da adli ve öldü, desene be adam" diye basiyasi uyarılar karşısında büyük ğırmış. O zaman musahip heöfkeye kapılıp, bunlan içişlerimen: "Ben demedim, siz böyle mize kanşma sayıyorlar. Her buyurdunuz padişahım" demiş. neyse, bunlan bir yana bırakıp Ben de, "Osmanh'nın son dökonumuzu sürdürelim. nemlerinde büyük ölçüde sömüYukarıda özetin özeti olarak rü vardı, şimdi de var, aşın borçbelirtmeye çalıştığım olaylar solanma vardı, şimdi de var, adanunda beklenen çöküs oldu, Osletsizlik vardı, şimdi de var, yamanlı İmparatorluğu parçalanbancı denetimi ve müdahaJesi dı ve bu durum Sevr Antlaşmavardı, şimdi de var" diyerek sı ile belgelendi. Yunanistan giokurlanma " o halde batıyor bi küçük devletlere bile bu parmuyuz?" dedirtmek amacını çalanışıan büyük miras payı düşgütmüyorum. Çünkü bu millet tü. • Ulusal Kurtuluş'tan sonra bir batmaz, Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyet batmaz. Bence şimtngiliz zırhlısı ile yurdundan kadi toplumsal bir hastalık döneçan hain padisah Vahdettin, çömi geçiriyoruz. Bizi yine Atatürk ken devletin başında bir tngiliz kurtaracaktır, çünkü er geç O'kuklası idi. Şimdi ona "vatannun ilkelerine döneceğiz, bunda perver padisah" diyenler var. Bu kuşkum yoktur. Yeni yıldaki bu gibiler eğer hain değillerse ayilk yazımda ilgili ve yetkilileri maz "Mütareke artıkları"dır. uyarma görevimi yerine getir•*• * • mek istedim. Çünkü Osmanlı Hoca, eski durumla bugünkü împaratorluğu'nun batışını ve durum arasında bir benzerlik yeni Türkiye'nin kuruluşunu kurmakla ne demek istiyorsun? gözleriyle görmüş ve izlemiş bir diye soracaklar olabilir belki. lzyurttaş olarak bu uyanyı yapmaninizle burada, hemen herkesçe yı kendim için görev saydım. bilinen bir fıkrayı yinelemek isHepsi bu. tiyorum: PENCERE Kibarcası, Gelir Dağılımı... Türkçesi, Sömürü! Yaşam, tekdüze değildir; güneş her sabah başka biçimde doğar, insan başka türlü uyanır. Diyelim ki sabah gözlerini açıp gerindiğinde çok iyisin; pencerende kuştar ötüyor; deliksiz bir uyku çekmişsin; yıkandın, traş oldun; alışveriş için çarşıya çıktın... Ö ne? Her fiyat etiketine bir KDV zammı bindirilmiş... Keyfin kaçtı. Gazeteni açtın, çoğu ileri Batı ülkesinde KDV'nin geçerli olduğunu bilgiçlik taslayarak yazan holding profesörünü de okudun; içinden veryansın ettin: Ulan! Bu ne biçim iş? Fikir özgürlüğüne, demokrasiye, vergi adaletine gelince Batıyı bir kenara koyarsın; KDV'ye gelince Batıh olursun. Gerçekten de bizdeki KDV'nin halka yeni vergi salmaktan ötede çağdaş anlamı yok. • Gelir Vergisi, Batıda 19'uncu yÜ2yılda oluşmuştur; bizde 1951 yılında uygulamaya kondu; ama, bugün de Türkiye'de gelir vergisi koyu adaletsizliğin kaynağı gibidir. Batı demokrasilerindeki anlamını kökten yitirmiş, isçinin ücretiyle memurun maaşından alınan bir vergiye dönüşmüştür. KDV'nin perşembesı de çarşambasından belli... Türkiye'de "gelir d&ğılımı" yıllar geçtikçe bozuluyor. 1960'larda ılımlı deyişle gelir dağılımının bozukluğu, açık deyişle sömürünün koyulaştığı sayılarla vurgulandığı zaman büyük tepkiler doğar; ülkede komünistlik tehlikesinin çoğaldığına ilişkin yorumlar yoğunlaşırdı. Aradan geçen sürede Türkiye'de gelir dağılımını inceleyen (başta DPT olmak üzere) resmi ve özel kuruluşlar ketenpereye alındı. Ne var ki, yabancılar bizi bizden iyi gözledikleri için bu kez dış kaynaklı araştırmalar gerçekleri ortaya dökmeye başladılar. Bilmem ki bu alanda sayısal inceleme ve araştırmaya da gerek var mı? Ülkemizde geçerli yaşam düzenine bir göz atmak, çılgınlığımızı saptamak için yeterlidir. Batı Avrupa'dan gelen turist, Türkiye'deki zenginlik yoksulluk çelışkısıne baktığında şaşılaşıyor. 1960'lardan bu yana toplumdaki gelir dağılımı büsbütün bozulmuş, akla sığmayacak boyutlara ulaşmıştır. 1980'lere doğru tırmanan terör ve anarşi kaynaşmasını tek nedene bağlamak yalınkat düşünmektir; ama, korkunç toplumsal dengesizliğin ve ekonomik çarpıklığın kanlı olayları pompalamak isteyenlere en elverişli ortamı yarattığını kim yadsıyabilir? • Gün gelir, öyle bir noktaya ulaşılır ki, toplumdaki egemen güçler para hırsmın gözüdönmüşlüğüyle girdikleri yolda her şeylerini yitirebilirler. Ekonomik gidişatın yarattığı rizikoyu, artık yalnız düzene karşı olanlar değil, sistemi kurtarmak için çabalayanlar da görüyorlar. Nice sağduyu sahibi, bakarkörleri uyarmaya çalışıyor. Dünya gazetesinde köşe yazarı Tevfik Güngör'ün bu nitelikteki bir yazısını dün arkadaşımız Hasan Cemal köşesine almıştı. Dünya Bankası'nın raporuna göre Türkiye'deki gelir dağılımı Hong Kong, Güney Kore, Hindistan, Endonezya, Arjantin'den bozuk. Nüfusumuzun 4.5 milyonu, ulusal gelirin yüzde 40.7'sini paylaşıyor. Nüfusun en ait dilimindeki yüzde 20'si ise ulusal gelirin ancak yüzde 35'ini alabiliyor. KDV gelir dağılımındaki adaletsizliğin üstüne tuz biber ekecektir Hiç çekinmeden, ülkemizde yoğun bir sömürü olduğunu söylersek gerçeği vurgulamış oluruz. 1960'larda bu gerçeği yalnız ilericiler, demokrat devrimciler, sosyalistler söyler; büyük tepki görürlerdi. Artık statükodan, kurulu düzenden, sistemden yana olan kesimde bile eleştiri başladı. Bu eleştiriye kulak vermek akıllıca bir iştir; bu ülkede (çoğu mazlum ülke gibi) uzun süre halkın her şeye katlanır görünmesi, kimseyi aldatmamalıdır. Halkın gerçek tepkisi başladığında, ekonomiyi çekip çevirdiklerini sananlar için iş işten geçmiş olabilir. İLAN Şair Olmak, Olmamak... "Bizde geçen yüzyılın ikinci yarısına gelinceye kadar; şiirden düzyazıya geçmiş ya da doğrudan düzyazıyı sürdürmüş olanlar... diye birkonu yoktu. Olamazdı da. Çünkü bu tarihe kadar bizde düzyazı yoktur. Romansız, öyküsüz, tiyatrosuz bir orîamda sadece şiir vardır. Yahya Kemal'in altı yuzyıllık tarihimize bakıp da 'Nesrimiz ve resmimiz olsaydı imparatoriuğun yazgısı başka olurdu' yollu yakınması bundandır" "Milliyet Sanaf'ın geçen sayısında dostum Dündar Akünal'ın bir yazısı vardı: "Şair Kalsalardı..." başlıklı.. Yazına şiirle giren tanınmış yazartarın şiirterinden söz ediyor; bu şiirleri ayrı bir bölümde okurlara sunuyordu. Yaşar Kemal Kemal Sadık Gökçeli adıyla bir çeşit halk şairiydi 40'lar da; Orhan Kemal Orhan Raşit adtyla pek çok şiiri yay ı m lan m ıştı; Çetin Altan Üçüncü Mevkı adlı kıtabında şıirlerıni ve kısa düzyazılarını yayımlamışti; Fethi Naci, Naci Kalpakçıoğlu imzasıyla şiirler yazmıştı; Fakir Baykurt, Kemal Tahir gibi yazarların şiirlerinden söz ediyordu. Yazına şiir yoluyla giren, sonra başka alanlara geçen yazarlar pek çoktur. Bizde olduğu gibi başka ülkelerde de... Örneğin Duhamel, Gide, Mauriac gibi ünlü romancıların ilk gençlik yıllarında şiirler yayımladıkları bilinir. Kimileri ilk yapıt olarak şiir kitabı ile okurun karşısına çıkmışlardır. Bizde de hemen her yazın adamı önceleri şiir yazmakla işe başlamıştır. Dündar Akünal'ın yazdığı gibi 19. yüzyılın ilk yarısında yazınımız derken, yalnızca şiirden söz edildiğini unutmamak gerekir. Türk yazını yüzyüz elli yıl öncesine kadar yalnızca şiirdi. Düzyazı örnekleri parmakla gösterilecek kadar azdı. "Bizimle beraber uyusa zaman Tabiat bizimle beraber gülseVe sevda küçücük dudaklardan Ruhuma bir rüya gibi dökülse' diyen Fethi Naci gerçek adı ve soyadıyla Naci Kalpakçıoğlu, o yaşlardayken, iyi bir şiir heveslisi, tutkunuydu. Öyküler de yazardı, şiir dolu öyküler... Sait Faik'in öykülerinin birçoğunu ezbere okuyabilirdi. Derken şiiri de, öyküyü de bıraktı, eleştirme, araştırma alanlarında topladı tüm gücünü. Etkin bir kişi oldu. Şairlikte direnseydi, bugün orta halli bir şair olarak antolojilere belki de girerdi, ama şimdiki gibi güçlü, etkili bir yazar olabilir miydi? Fakir Baykurt da uzun süre şiir yayımladı, Köy Enstitüsü yıllarında Talip Apaydın, Mehmet Başaran gibi o da duygulannı, düşüncelerini dizelerle belirtiyordu. Oldukça da başarılıydı. Talip'le Başaran kadar değilse de, orta halli bir şair olabilirdi. Çetin Altan'ın 'Varlık'a gönderdiği ve Yaşar Nabinin dergide yayımladığı şiırlerinde bir zekâ parıltısı vardı. Ama Baykurt'un da, Altan'ın da düzyazıda daha etkili oiacakları belli oluyordu. Öyle de oldu sonunda... Orhan Kemal, Bursa Cezaevinde Nazım Hikmet'e, yazdığı şiirleri gösterir. Nazım, 'Bunlarda iş yok, der, sen düzyazı ile anlat duygulannı'.. Kemal Tahir'e de aynı öğütü vermiş midir, bilmem. Ama mektuplarında iki yazarı da roman alanında çalışmaya itelediği, elinden geldiğince onları yüreklendirdiği görülmektedir. Aziz Nesin de Vedia Nesin takma adıyla şair olarak ortaya çıktı. Sonra gülmeceye döndü, büyük başarı elde etti, dünya ölçüsünde ün kazandı. Ama şiire sırtını hiçbir zaman çevirmedi; yetmişine yaklaşırken yeniden şiire döndü. Yayımladığı şiirierde yer yer güçlü bir duyarlık görüyoruz, ama ne de olsa düzyazıdaki, özellikle gülmece alanındakı büyük üstünlüğü bu şiirlerinde görülmüyor. Kendimden de söz etsem mi? Lise sıralarında çok şiir yazardım. Ama çok da şiir okurdum. 1940'larda bütün Türk şiirini, özellikle çağdaş şairleri çok iyi biliyordum. Şair değildim, ama şiiri seviyordum. Bunu, neyse ki vakit yitirmeden anladım. Daha lise son sınıftayken düzyazıyı yeğlemenin ğerekliliğini duymuştum. Şiir apayrı bir alandı, şair adı verilen sanatçı da apayrı bir kişilikti. Tek bir şiirim çıktı adımla, birçok da uydurma adlarla ki hepsini unuttum onların Dündar Akünal 'Sokaklar' adlı şiirimi bulup yayımlamış: "Seni senden iyi tanıyan Ve her adımında Hatıralanna kavuştuğun O sokaklar yine eskisigibi" diye başlar bu şiir... Dize, ayn bir şeydir düzyazı tümcesinden... 'Dize benim onurumdur" diyen Yahya Kemal'i, hep anarım. Genç yaşımda şair olmadığımı anladığım için hep kendimi kutlarım. Ama şiiri sevmekten vazgeçmedim; iyi şiiri aramaktan, okumaktan da... Akünal'ın yazısını okurken bütün bunlan anımsadım ister istemez... Şf ostluk armaöanı EDEBİYAT BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK Lotus Edebiyat Odülleri Seçkisi Düzenleyen: Aziz Çalışlar 650 TL. KİM KORKAR MATEMATİKTEN? Nazif Tepedelenlioğlu 300 TL. NÜKLEER TEHLİKE Nükleer Silahlar ve Nükleer Savaş Haluk Gergeı 400 TL. IRK VE IRKÇILIK DÜŞÜNCESİ Alâeddin Şenel 450 TL. A b o n e l e r e % 2 5 indirimli CİLTLER • 1. Cilt ( 112) • 2. Cilt (1324) • 3. Cilt (2536) • 4. Cilt (3748) 1800 TL. 1800 TL. 1800 TL. 1800 TL. HEP ARANIZDA OLACAĞIM Frederic JoliotCurie'nin Yaşam öyküsü Güne> GönerK; 450 TL. EDEBİYAT BİLİMİ I Gtnnadiy N. Pospelov Çeviren: Yılmaz Onay 450 TL. Ükuyuculanmız, dergi. cilt ve kitap isteklerini Sümer Sokak, 36/1A KızılayAnkara adresinden yapabilirler... Tei: 30 28 16 BEN BİR FİZİKÇİYİM Aleksandr Kitaygorodski Çeviren: Osman Gürel 450 TL. kitaplıgınızda ASİMOV AÇIKLIYOR 100 soru 100 yanıt Isaac Asimov Çeviren: Aykut Göker 600TL. BIHM SANAT aydınhgı ANTALYA ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas no: 1983/585 Mahkemeraizin 1982/689 esas, 1983/84 karar sayılı tazminat davasında davaa Köyisleri ve Kooperatifler Bakanlı|ı vekili dava dilekçesinde Süleyman Eroğlu'na ait Ramazan Eroğlu yönetimindeki araçla davacı bakanlığa ait Izzet Tıktık idaresindeki araçlann çarpışmaları sonunda meydana gelen 134.250.hasar, 7.013. hasar tespit gideri ve 8.240. dava tarihine kadar faiziyle toplam olarak 149.503.TL.'nın işleyecek faiziyle davalılar Ramazan Eroğlu, Süleyman Eroglu ve lzzet Tıktık'tar tahsilini istemiştir. Dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen karar Yargıtay 4.H.D.nin 1983/47815620 sayılı ilamı ile davacı ile Süleyman Eroğlu ve Ramazan Eroğlu arasında hizmet akti bulunmaması, bu nedenle bu iki davalı hakkındaki davanın tzzet Tıktık hakkındaki davadan tefriki ile görülmesi gerektiğinden bozulmakla 1983/585 esasa kaydedilmişıir. Davalılar aramalara rağmen bulunamadıklanndan 8.11.1984 tarihli ara kararı gereğince davalılar Süleyman ve Ramazan Eroğlu'na dava dilekçesi ve Yargıtay ilamı özetinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. İlan olunur. Basın: 10075 AGrubuiOOl turizmseyahat YENİCE ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1984/68 Davacı Mehmet Emin Tunca tarafından davalı Sami Kaba aleyhine açılan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında: Davalı tüm aramalara rağmen bulunamamış ve dava dilekçesi tebliğ edilememiştir. Alacak davasının duruşması 5.2.1985 günü saat 9.00'a bırakılnuş olup davalı Sami Kaba'ran belirtilen günde duruşma salonunda hazır bulunması dava dilekçesi ve davetiye yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. Basın: 10019 ILAN Perşembe Pazar 3o. OOOTL.1 BoluKartal Cuma Pazar 2S.0O0TL.| + | C D V. Pazar Perşembe 32.000 TL. Yüzmehavuzu DiskotekBeşçayı Skiliftler Tam pansiyonKonaklama ve Rehberlik hizmeUeri dahil. Şube :BEŞİKTAŞ,Barbaro$Bulvan35İjt. Tel: 161 10 7416182 26 161 22 81 : KADIKÖY, Altıyol, Sevimli l»h*" '«• Tel: 336 16 60 Telex: 261OS oror U. dufu lufizm Uçakla ., SÖMESTRE TATİLİ Gezüeri 27 Ocak ile 3 Şubat'ta 7'şer gün 155.000 TL. ve 250 Dolar MuYNAKYAYINlARI Güncel Soruniar ve Sosyal Demokrasi üzerine üç kitap BURDUR ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1982/102 Kadriye Sarı vekili avukat Ali Şahın tarafından Orhan Sarı aleyhine açılan boşanma davasının mabkememizde yapılan açık yargılaması sonunda; 17.10.1984 tarihli 1982/102 esas 1984/443 karar sayıh kararı üe Balıkesir ili Bigadiç ilçesi Güvenfetmi köyü, cUt: 053.02, sayfa: 76, kütük: 44'te nüfusa kayıtlı Arif ve Fadimeden olma Kadriye Sarı ile aynı yer nüfusunda kayıtlı Recep ve Senem oğlu Orhan San'nın boşanmalanna karar verilmiştir. Adresi belli olmayan davalı Orhan Sarı'ya işbu kararın tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 10074 ILAN • ROMA •LONDRA 30 Ocak ile 2 Şubat'ta 8'er gün 195.000 TL. ve 150 Pound Turhan Temuçin ILAN İST. 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 984/543 13 ay hapis cezasına hukumlü 1959 D.lu Orhan Paftalı hükümlülüğü sebebiyle halen Beşiktaş, Levazım Subayları Sitesi, Adakent Blokları ND Blok D. 3'de ikamet eder eşi Yasemin Paftalı'nın vesayeti altına konmasına mahkememizce 4.1.1985 tarihinde karar verilmişıir. İlan olunur. 4.1.1985 Basın: 109 PARİSMADRİDIİZBONLONDRANİCEROMA tSTANBUL 25 Ocak'ta 16 gün 285.000 TL. ve 400 Dolar PARİS LONDRA NİCE ROMA ISTANBUL 27 Ocak'ta 16 gün 270.000 TL. ve 400 dolar | NEW YORKMİAMİSAN FRANCİSCOLOS ANGELESNEW YORKİSTANBÜL 26 Ocak'ta 14 Gün 370.000 TL. ve 750 Dolar • Yukarıdaki Ûcretlere; Istanbul'dan uçakla gidişdönüş, Transferler. Oteller ve Kahvaltılar dahildir. PARTİ Mİ, MARTİ Mİ ? yeni çıktı ! (179 sayfa. 500 lira) Ahmet Kahraman İŞTE BİZ 2. baskı (468 sayfa, 1000 lira) Turan Güneş 27 Ocak ve 8 Şubat arasında uçakla 13 gün 170.000 TL. ve 500 dolar Ücrete; uçak ve yarım pansiyon konaklama dahildir. MADRİD ve KANARTA ADALARI ARABA DEVRİLMEDEN ÖNCE (119 sayfa. 350 lira) İstanbul : Muruosmaniye Cad. 312 Cağaloğiu Tel: 520 66 27 Ankara : Konur Sok. 14/24 Kızılay Tel: 25 44 01 Yazışma ve ödemeli sipariş : P.K. 239 Kızılay/Ankara 1000 liraya kadar olan isteklerde, ederi kadar pul gönderilmesi rica olunur ÇOK ACI BİR KAYIP Yıllardır çekmekte olduğu "KiUtür" yetmezliğinden rahatsız olan çocuğumuz, canımız, "Kitap" dört yıldan beri kullandığı 'Okuma Yazma Seferberliği" adlı ilaca rağmen, KDV adlı bir virüse yenik düşüp yefat etmiştir. Kardeşi "Sanaf'a, arkadaşlan "Türk Aydım"na, "Gençligi"ne, çocuklarına baş sağlığı dileriz. YARGI ILANI BURDUR ÇİRİNCİ ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 1983/546 Davacı Gönül Sine tarafından davalı Hikmet Ünal Sine aleyhine açılan şiddetli gecımsizlige dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda: Burdur Merkez Sinar Mah. 021/03 cilt, sayfa 5, hane no 102'de nüfusa kayıtlı Mustafa ve Gülşah'tan 1.1.1953 tarihinde doğma davacı Gönül Sine ile aynı yerde nüfusa kayıtlı 7.6.1952 yılında Ayten ve Hayri'den olma Hikmet Ünal Sine'nin T.M.K.nun 134. maddesi gereğince şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanmalarına, 11.100 lira davacı masrafının ve davacı vekiline takdir olunan 450Or lira vekillik ücretinin davalıdan ahnıp davacıya verilmesine Yargıtay yolu açık olmak üzere 26.10.1984 tarih ve 1983/546 esas, 984/406 karar sayısı ile karar verilnıiş olup, davahnın adresi meçhul olduğundan işbu karar tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 24.12.1984 Basın: 10039 KAHİRELUXORASWANİSKENPERİYEKAHffiEISTANBUL 29 Ocak'ta 10 Gün 160.000 TL. ve 450 Dolar • Ücrete; Uçak, Yataklı Tren, Lüks Oteller, kahvaltılar ve Akşam yemekleri ile Şehir Turlan dahildir. Çalışma saatleri dışında Sander Kitabevi Fikret Sander BÎLGİSAYAR ve MUHASEBE Öğretmenliği yapabilecek elemanlar aranıyor. Isteklilerin; durumlarını öğretmen olabilirlik niteliklerini, telefon veya adreslerini, elyazısıyla "PK. 91 Mecidiyeköy" adresine yazmalan rica olunur. (Başvurular gizli tutulacaktır.) • MOSKOVALENİNGRADİSTANBUL 30 Ocak'ta 8 Gün 85.000 TL. ve 275 Dolar Aynca: 29 Ocak'ta 10 günlük • Ücrete; Uçak. Yataklı Tren, Oteller, Tüm yemekler. 2 tiyatro ve Gala Yemeği ile Şehir Turlan dahildir Çamı bir de bizde göriin ÇAMDAN MOBILtfA SANAYt • Oturma, yemek ve yatak odası grupları. Çocuk Odası: Çalışma masası, yatak, dolap, ranza. Bebek Odası: Yatak, dolap, şifonyer. ZtVERBEY KAYIŞDAĞI CADDESİ HAMDİ BEY DURAĞ1 121/3 ATİNA RODOS Gezüeri. Londra'nın en seçkin okullarında Buna ait Türkçe hazırlanmış renkli BROŞÜRLERİMİZ isteyenlere hemen gönderilir. J j j j Ş YURTİÇİ ve YURTDIŞI gezi pfogramlanrmz hazırlanmıştır. Ayrıntılı bılgı ve rezervasyonlarınız için T * 143 76 50 {5 htf) 141 12 84 (5 hat) 337 32 77. A 713 33839033555389570 13 62 BUYUK ŞEHIR BELEDIYE BAŞKANLIĞINDAN Belediye Encümeninin 27 Aralık 1984 tarih ve 596/1268 sayılı kararı ile belirlenen hamam tarifeleri İktisat İşleri Mudürluğü ilan tahtasına 1 ay süre ile asılmıştır. DUYURULUR. Basın: 10089 İNGİLİZCE ÖĞRENİMİ Murat 131 1979 model yeni bakımlı, temiz metalik Tel: 338 67 07
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle