19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI Papandreu Ne Yapmak Istiyor?.. lanan bildiride şu satırlar dikkati çekiyordu: "Yunanistan'ın aldığı yeni savunma strateKolordu ife takviye edilecek, adalartmız da AS jisi kararı ve Türkiye'ye karşı uygulamakta olDEN'in (Ege ve Adalar Yüksek Askeri Komu duğu politikanın değerlendirmesini yapmış ve tanlık) takviyesiyle bağımsız birsavunma ka Yunanistan'ın bu poiitikası karşısında alınması zanacaktır. gereken askeri ve sıyasi tedbirlerin hüküme Bilgi alma ve denetim sistemleri, Türk te bildirilmesine karar verilmiştir." lerin hareketleri hakkında daha fazla bilgi alAnkara'nın gözü Papandreu'nun üstündemak için takviye edilecektir. dir... Planlara göre, Trakya ve Ege adalan giAma ne var ki şimdilik oralı gözükmüyor bi duyariı bölgelerde yedek birlik kurulması Papandreu. Ankara kaynaklı yumuşama öneönerilmektedir. rilerini sürekli elinin tersiyle itmekte hertiangi Bu sınır bölgelerinde yaşayan asker bir sakınca görmüş değildir bugüne değin. gençler, terhis olduktan sonra silahlannı beipleri gerdikçe germekte, kendine göre kontraberlerinde götürebilecek ve belirli zamanrollu bir gerilim poiitikası izlemektedir. larda eğitim göreceklerdir. Böylelikle ihtiyaç Ama ya ip kopuverirse... duyulduğunda çok kısa bir süre içinde üike Bir nokta gelir de kontrolü kaybederse... savunmasına olumlu katkıda bulunabilecekAcaba böyle bir olasılığı hiç aklına getirilerdir." yor mu Papandreu?.. Temenni edelim getirsin... • Ve yine dileyelim ki, TürkYunan ilişkileriYunanistan'daki yönelişler kolayca görülenin tarihsel seyrini bir kez daha gözünün ceği gibi hızla tehlikeli bir yörüngeye doğru önünden geçirsin... kaymaktadır. Ülkede silahlanma, Ege adalan Böyle bir kısa tarih dersine Amerika başdahil büyük bir ivme kazanmıştır son dönemta olmak üzere Batılı dost ve müttefiklerimide. zin de gereksinimi vardır. Uzlaşmazlığın YuAtina, Kıbns'ı da içerecek biçimde bütün nanistan'a kazanç sağlamayacağını, prim ilişkilerde gerilimi yumuşamaya yeğlemekteyapmayacağını Atina'daki yöneticilere ikna dir. Papandreu'nun gündemine bugün için edici biçimde anlatmaktan başka çareleri uzlaşma değil de sanki çatışma damgasını yoktur onların da. Çünkü Türkiye, ittifakın çıbasmaktadır. karları adına yıllar boyu büyük sabır gösterYunanistan'daki tehlikeli yönelişleri Ankamekte, ama bir gun gelıp bıçak kemiğe dara serinkanlı bir bjcimde izlemektedir. yanınca gereğinı yapmaktadır Nitekim cumartesi günü Cumhurbaşkanı Bunun en tipik örneği 1974 Kıbrıs Barış Kenan Evren'in başkanlığmda Çankaya KöşHarekâtıdır... kü'nde beş buçuk saat süreyle yapılan Milli Unutmayalım bu gerçeği... Güvenlik Kurulu toplantısindan sonra yayım(Baştarafı 1. Sayfada) Washîngtorfla îlîşkiler zorlu döneme (Baştarafı 1. Sayfada) rağmen, karar 5 oy gibi bir farkla yöı.etimin istediği biçimde çıkmıştı. Şimdi durıımun ne kadar güç oldugunu tahmin edersiniz" dedi. ABD yetkilileri kongrenin bu dönem çahşmalannda İsrail hariç tüm ülkelere ABD yardımında bir azalma olursa, bunun hiç şaşırtıcı karşılanmaması gerektiğini belirtiyorlar. Buna neden olarak ABD bütçesindeki açığı kapatmak için kongrenin askeri ve ekonomik yardım miktarlarında azaltmaya gidebileceğini hatırlatıyorlar. Şubat ayının Türk ABD ilişkileri açısından hayli çetin gelişmelere gebe olacağını kestirebilmek, ABD Başkanı Ronald Reagan'ın 8 marta dek Kıbrıs konusunda kongreye bir rapor sunması zorunluluğunda olmasından da anlaşılabiliyor. Reagan her iki ayda bir Kıbrıs konusunda kongreye rapor sunmakla yükümlü. ABD Başkanı bu konudaki son raporunu 8 ocakta sunmuştu. Reagan'ın 8 ocakta sunduğu raporda 17 ocak zirvesi hatırlatılarak, "Zirveyi tüm Kıbnslılann birleşmiş bir ülkede birlikte yaşayabiiecekleri günü yaklaştıran çok olumlu bir adım olarak görüyonız. V önetim. Kıbnslı her iki tarafın zirvenin açıklanmasına yol açan devlet adamına yakışır yaklaşımından memnun olmuştur. Genel Sekreter Perez de Cuellar ile sıkı dayanışmada bulunmaya devam edeceğiz ve kendisine ocakta başanlı bir toplantıyı sağlamak için her türlü destegi göstereceğiz" ibaresine yer vermişti. Regan'ın, Kıbrıs zirvesinin fiyaskoyla sonuçlanmasından sonra Temsilciler Meclisi Başkanı ve Senato Dış llişkiler Komitesi Başkanı'na sunacağı rapor önem taşıyor. 8 marttan önce sunulması gereken rapordan önce ABD yönetimi kongrenin baskısından sıyrılabilmek için şubat ayında Kıbns'a ilişkin bir olumlu ilerleme görüntusü elde etmeye kendisini mecbur hissediyor. Durum böyle olunca şu anda Türkiye'nin tutumu ve KKTC'deki gelişmeler göz önünde tutulduğunda şubat ayı boyunca Türkiye'nin ve KKTC'nin yoğun baskı altına alınacağı, •Vvashington'dan görülebiliyor. ABD Kongresinde önümüzdeki ay atılması beklenen adımlar Başbakan Turgut Özal'ın 3 nisan tarihinde ABD'ye yapacağı resmi ziyaretin öncesine denk gelmesi açısından da önem taşıyor. ABD AÇMAZDA ABD yönetimi şu günlerde kendisini tam bir açmazda hissediyor. Bir yandan kongre karşısında müşkül dunımda kalmak istemiyor, diğer yandan da Türkiye ile belli sürtüşmelerin eşiğinde bulunuyor. Bu sürtüşmenin ilk belirtisi.geçen hafta ortasmda görüldü. Kıbrıs zirvesinin başarısızlıkla dağılmasının iki gün ardından ABD Dışişleri Bakanlığı 85 kelimelik kısa bir açıklama yayımladı. Açıklamanın ilk bölümünde şu ibare kullanıldı: "ABD, New York'taki Kıbns zirve toplantısının olumlu sonuçlar vermeden sona ermesinden hayal kınklığı duyulmuştur. 3 tur süren dolaylı görüşmelerden sonra BM Genel Sekreteri'nin ortaya koyduğu onerilerin her iki Kıbrıslı tarafça kabul görmemesinden üzüntü duyuyoruz." Bu açıklamaya Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği, Rauf Denktaş'ın BM Genel Sekreteri'nin önerilerini tümüyle kabul ettiği gerçeğini gözardı ettiği için, diplomatik kanallardan sert tepki gösterdi. Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı gecen perşembe günü düzenlenen brifingde yaptığı ikinci bir açıklamayla durumu düzeltmeye çalıştı. Bu arada öğrendiğimize göre ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinin tepkisine karşılık olarak dışişleri açıklamasına Ankara'nın rıerhangi bir tepkisinin kendilerine intikal etmediğini bildirerek, yani büyükelçiliğin Ankara'dan bağımsız davrandığını ima ederek karşı koymak istedi. Türkiye ile ABD arasında diplomatik kanallarda başgösteren sürtüşme cuma günü KKTC'de seçim tarihinin ilan edilmesiyle yeni bir boyut kazandı. Washington'da elde ettiğimiz izlenime göre ABD yönetimi kongredeki muhtemel gelişmelerle Türk tarafının Kıbns'ta atmakta olduğu adımlar arasında sıkışmış bulunuyor. Bu nedenle yetkililer açık demeç vermekten kaçınıyorlar. Dışişlerinin Kıbns'la ilgili gelişmelerden sorumlu en yüksek yetkilisi sayılan Bakan Yardımcısı Richard Burt'un ABDSovyet görüşmeleri ile çok meşgul olması nedeniyle Kıbrıs'la ilgilenememesi Washington'un New York zirvesinden sonra ortaya çıkan duruma bir formül bulmasını güçleştiriyor. Burt'un koruduğu Kıbrıs Koordinatörü Richard Haass'ın da önemli desteğinden şu günlerde yoksun bulunması, ustelik Atina ve Ankara'ya yapmayı tasarladığı gezinin Yunanistan tarafından istenmemesi ABD Dışişlerini iyice hareketsizliğe itti. Haass'ın etkisinin azaldığı ve Kıbrıs konusuyla ilgilenmek üzere kendisinden daha üst düzeyde ve daha etkili bir kişinin Haass'ın görevini devralacağı söylentisi de Washington'da dolaşıyor. Bu durumda hareketsiz ve açmazdaki ABD Dışişleri, kendisini daha da zor dummlara düşürebilecek ve Kıbns'la ilgili geİişmelere istediği gibi yön vermesini engelleyebilecek her türlü adımdan rahatsızlık duyuyor. KKTC'de seçim tarihinin saptanması böyle bir adım olarak değerlendiriliyor. Sonuç olarak ABD karar organları Kıbns'a ilişkin bir formül buluncaya ve harekete geçinceye dek şubat ayındaki kongre çalışmalarının Türkiye üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılması ihtimali ciddi olarak göz önünde tutuluyor. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ 28 OCAK 1985 "Ankara Notları Ozetlenemez mi?" Oktay Arayıcı'nın dramı, Türkiye'de gerçek bir aydının dramıydı. Gazeteler yazmadı, anlatacağım: Oktay Arayıcı, ölümünden çok kısa bir süre önce, hastanede ölümle savaşırken, gece yarısından sonra saat 02.00'de, evini on kişilik bir ekip basar. Semiha Arayıcı, hastanede eşinin başucundadır. Evde, bir büyük anne, iki çocuk var. Uyuyorlar. Gelenler: İhbar var, arama yapacağız! derler. Yaşlı kadın korkar: Ârayın evladım ama, der, babaları hastanede kanserden yatıyor. Çocuklar küçük, üst katta uyuyorlar... Gelen görevliler, aramayı yaparlar, birtutanak düzenlerler, yaşlı kadına "imza/amasınf" söylerler. O imzalamak istemez: Öyleyse emniyete geleceksin, bizimle! derler. Tutanakta, "Bir şey bulunmadığı" belirtilmektedir. Emniyete gitme sözünü duyan kadın, imzalar... Gelenler, özür dileyip ayrılırlar... Olay geniş üzüntü yaratır; Türkiye Yazartar Sendikası Başkanı Aziz Nesin, Sıkıyönetim yetkililerini arar, "Toplantsda"yanıtını alır. Ancak sonra bir yetkili Aziz Nesin'i arar. Olayı dinler, evin adresini ister ve üzüntüsünü bıldirir: Bir daha olmayacak! der. Aziz Nesin, bu olayı Ankara'da SODEP'in düzenlediği "insan Hakları" konulu toplantıda anlattı. Mete Tunçay'ın "Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler" yapıtı, bir süre toplatılmış; ancak yargılama sonuncunda Mete Tunçay aklandığı gibi, yayınevi, yapıtla ilgili toplatma kararını Sıkıyönetim Mahkemesi'nce kaidırtmıştı. Kitap İstanbul'da, özgürce satılırken, Ankara'da toplatılmaktaydı. Şimdi bir başka olaya değineceğim: Devlet Tiyatrosu sanatçısı Tuncer Necmioğlu, yirmi gündür gözaltında. İstanbul'da oyundan alıp götürmüşler, oradan Ankara'ya getirmişler. Durumunu kimden soracağım bilemiyorum Tuncer Necmioğlu'nun. Mete Tunçay'ın toplanan kitabının içinde mahkemenin "beraaf" kararı da vardı. Ne oldugunu öğrenmek için, Mete Tunçay'ı telefonla aramak istedim. "Tarih ve Toplum"un Ankara numarası olan 25 26 00 numarayı çevıreceğim. Ancak üçüncü numara " 3 " mü, " 2 " mi, defterimde pek belli değil. 26 36 OO'ı çevirdim önce, kim çıksa iyi? Avukat Saffet Nezihi Bölükbaşı: Buyurun, ben Saffet Nezihi Bölükbaşı... Yanlış oldu efendim ama, konuşalım! dedim. Kendimi tanrttım. Eski bir dost Saffet Bey, Nazım'ın avukatlarındandı. Yanlışlıkla da olsa, böyle bir telefon konuşmasından o da sevinmişti. Nasılsmız Saffet Bey? İyiyim, dedi. Ancak gözlerim görmüyor. Bir şey okuyamıyorum! Bir aydın için, okuyamamak ne kötü şey! Saffet Bey, 78 yaşında. Yıllar önce, Nazım'la ilgili bir çalışma yapmak için ona başvurmuştum... Tüm betgelerimi alıp götürdüler! demişti. Bende hiçbir şey yok. "Aybastı" olayının arkasını bırakmayacağımı söylemiştim. Gazetecilerden biri çıkıp da Başbakana: Aybastı Belediye Başkanı, haziran ayından beri neden yakalanamıyor? Belediye Başkanlığı neden boş bırakılıyor? diye sormadı. Belediye Başkam'nın, Başbakanla görüştürülüp görüştürülmediği de sorulabilirdi. Bakalım ne yanıt verecekti Turgut Bey? Ordu'nun ANAP'lı milletvekilleri var, örneğin Nabi Poyraz, Şükrü Yürür, İhsan Nuri Topkaya; bir soru önergesi vererek, görüşme olup olmadığını Mecliste, Başbakan'dan sorabilirlerdi. Onlar da sormuyorlar! Belki, "Ankara Wof/an"ndayazdıklarımdan bilgileri yoktur. Kimi milletvekilleri artık gazete de okumuyorlar mı ne? Eskiden yalnız gazete okumak ayıp sayılır, dergi, kitap okuyup okumadıklarına bakılırdı kişilerin. Şimdi, gazete okumak da bir iş sayılıyor! Gazete okuyanlarda da düşme varmış! Mecliste milletvekilleri için "İç ve Dış Basında Bugün" adıyla günlük bir "Özel Bülten" çıkarılır. Bu, TBMM Genel Evrak ve BasınHalkla llişkiler Daire Başkanlığı'nca hazırlanır. Gazetelerde çıkan haber, makale, yorum ve incemelerle, dış basında neler olup bittiği de özetle verilir. Her sabah erken saatte hazırlanan bu "Özel Bülten", milletvekillerinin dolaplarına konur. Milletvekilleri, bu özel bülten aracılığıyla gazetelerde o gün ne var, ne yok öğrenirler. Haber olarak, gazetelerde çıkan haberlerin başlıkları yer alır. Makalelerden, yorumlardan da üç beş satır aktanlır. Ozetlenir yani... Bu bültenlerı düzenleyen arkadaşlardan biri, bir gün: Sizin yazılan, dedi, bültenimize alamıyoruz! Neden? Çünkü, sizin yaztlar özetlenemiyor; daldan dala sekiyorsunuz, hangi birini alacağımızı bilemiyoruz, biz de bültene almamayı yeğliyoruz. İyi ediyorsunuz! dedim. Ama, düşündüm. Bültene girmeyince, Aybastı olayları da gürültüye gidiyor demek... • * • Zaman zaman gittiğim sergilerden söz ederim ya, kimini de yazamam; elim değmemiştir. Gönlümden geçeni de yazamadım her zaman, örneğin bir Hale Arpacıoğlu'nun, Habib Aydoğdu'nun, Noyan Turunç'un, Mehmet Başbuğ'un, Orhan Çetinkaya'nın sergilerini gördüm de tek sözcükle olsun değinemedim. Vakko'da Hıfzı Topuz'un "Masklar ve Fetişler"i ne güzeldi! Refik Erduran'la birlikte kutlamıştıkTopuz'u. Geçenlerde, Evrensel'de Ülkü Yalım'ın sergisinı geziyordum. Ayrılırken eşi Özcan Yalım takıldı: Sergf kapandığı zaman değinirsin artık! dedi... Ülkü Yalım'a resimlerindeki "ç/p/aA"ları, nasıl çizdiğini sordum. Üniversitede okuyan bir kız gelip modellik yapıyormuş. Ancak o da göğüslerini açmıyor, ince bir bikini mayo da giyiyormuş. Model kız, tanınmamak için açılışa gelmemiş... Irak Kültür Merkezi'nde, Kemal Çelik'in sergisi vardı; çelik bir yılda ne çok resim yapmış! Çelik, 1973'te, Rasim Adasal başkanlığmda "ResimHeykel Sanatçıları Derneği"nı kurmuş. Amaç, boş zamanlarında gençliğe güzel sanatlarla uğraşma alışkanlığı kazandırmakmış. Adasal: Bu gençleri yadırgamayın, bunlar, gençliğin eline silah yerine fırça vermek istiyorlar... dermiş. Kemal Çelik: On beş yıldan bu yana usta Eşref Üren'in izlediğim doğa sevgisi ve içtenlik düşüncesiyle resim yaptım... diyor. EVET/HAYIR (Baştarafı 2. Sayfada) mem gerek var mı! Atamızın kabrine bakıp bakıp ağlamak kaldı bizlere! Bu zavallı gençliğe hiçbir şeyin emanet edilmediğini görseydi Atam, o da ağlar mıydı acaba?' * Elâzığ'danjjenç okuriar yazıyor: "Biz Fırat Universitesi FenEd. Fakültesi Biyoloji Bölümünde okuyan öğrencileriz. 28 Aralık 84 günü sağcı ögrenciler iki arkadaşımıza saldırdı. Gidip dekan vekiline durumu anlattık. Oysa yönetimi etkisinde tutan sağcı grup kavgayı bizim çıkarttığımızı öne süren bir dilekçe vermiş. Disiplin kurulu 'olayı sizin başlattığınız ve olaya karıştığınız iddia ediliyor, savunmanızı yapın' diyor. Sağcı grubu ise 'Siz dayak yemişsiniz' diye peşin yargıyı vererek sorguya çekiyor. Oysa dövülen biziz, üzerimize saldıran on bir Elazığlı sağcı öğrencidir. Disiplin Kurulu yanlı davranarak üç arkadaşa toplam elli bir gün okuldan uzaklaştırma cezası verdi. Onlardan yalnız kavgayı başlatan öğrenciyi yedi gün okuldan uzaklaştırmakla cezalandırdı. Bu haksızlığa itiraz dilekcemiz işleme konulmadı." • "Yurtsever Genç Kemalist" imzalı bir mektupta da Yozgatta açılan Ortaokul Fen Bilgisi kursundan söz ediliyor: "250 öğretmen bu kursa katıldı. Bu öğretmenler göreve başlarken Atatürkçü düşünçeden ayrılmayacaklarına namusları üzerine ant içtiler Kursta İnkılap Tarihi dersinde saptırıcı görüşlerle karşılaştık. 45 kışilik sınıfta beş kişi buna karşı çıktı. Bu derslerde açık açık şeriatçılık övüldü, şeriat uygulamasıyla her şeyin düzeleceği ısrarla savunuldu. Yurrta sulh cihanda sulh diye saçma bir şey olamaz diyen öğretim görevlilerinin sözü gülmelere yol açtı, Abdülhamit ve Vahdettın yüceltildi, Atatürk ün başarılanna başka ortaklar bulundu, o kişileri Atatürk'ten daha önemli saydılar, kadınlara verilen hakların geri alınması gerektiğini ileri sürdüler. Bu öğretmenler Anadolu'nun dört bir yanına dağılacaklar! . Atatürkçülük söylevlerı veımek yetmiyor, yurt içinde yaşatılan gerici davranışları görmek, durdurmak gerek..." Daha birçok mektup var genç okurlardan gelen, hepsi acı yakınmalarla dolu... En iyisi Şair Mıhneti'nin şu seslenişini sunayım: "Beylik sözler ile nutuk atmayın Gerçekleri kuru lafa katmayın Bir şey yapın n'olur keyif çatmayın Hakkımı kollayın Gençlik Yılı'nda Gayrı bir baltaya sap olamadım Kâr ortaklığından pay alamadım Nettimse ülkemde iş bulamadım Yabana yoilayın Gençlik Yılt"nda. Mihneti, 'içerdeki gençlere de şöyle seslenmiş: "Mihneti kuşkusuz gördü olayı Büyükler başıma açtı belayı İçeri atıldım bundan dolayı Çürüyor gençliğim Gençlik Yılı'nda." OKTM AKBAL HP Bakırköy ilçesinde seçimi Gürkancılar kazandı Haber Merkezi HP İstanbul Bakırköy ve Mersin il kongreleri dün yapıldı. Her iki kongrede seçimleri Gürkancılar kazandı. HP Bakırköy İlçe Kongresine Genel Başkan Yardımcısı Günseli Özkaya, Genel Sekreter Yılmaz Hastürk ve SODEP İl Başkanı Korel Göymen de katıldı. Delegeler sık sık "Calp istifa, Genel Merkez değtşsin" şeklinde slogan attılar. Oylama sonunda başkanlığa Selahattin Bingöl seçildi. Yönetim Kurulu Kani Üstün Tanır, Gülsen Delge, Halit Çelik, Hikmet Zeren, Muzaffer L'ğur, Naci Şimşek, Tayyip Şengül ve Salih Yıldız'dan oluştu. HP Mersin II Kongresine Genel Başkan Necdet Calp de katıldı. Calp konuşmasında, "Biz sosyal demokratız. Biz sol diişiincemizie iftihar ediyoruz" dedi. Seçimler sonunda II Başkanlığına Gürkancı olarak bilinen Mustafa Uçarı getirildi. (Baştarafı 1. Sayfada) bikatın amacı gemilerimizi, haca unsurlanmızı bunların taşıdıkları silahlan denemek ve personelimizi eğitmek, plan görevlerimizi de yerine getirmektir. Tatbikat sırasında hiçbir tacizle karşılaşmadık. llk üç aşamasıaı bitirdiğirniz tatbikatın, son aşaması 28 ocak gecesi tzmir ve Akçay'dan başlayıp atış tatbikatlan yapa yapa 31 Ocak 1985 akşamı Gölcük'e vanlarak sona erecektir." Donanma gezisuü başlattu Adana Havaalanı'nda yetkiUkrin yanı sıra kıu üülay Alpaslan ve damadı Mehmet Ali Alpaslan tarafından da karşılanan Evren, burada torunu Elif Can 'ı kucağına alarak uzun süre sevdi. Adana 'daki incelemelerine 06 yaş grubu çocuk yuvasından başlayan Evren üç gün önce sokakta bulunarak getirilen 10 günlük bir bebeğe "Sevgi" adını verdi ve kulağına eğilerek, "Aliah şansım bol etsin " dedi. Geceyi kızının evinde geçiren Evren, bugün Çukurova Cniversitesi'nde Sabancı ailesi tarafından yaptırılan yüzjne havuzunun açıhşım yaptıktan sonra helikopterle Mersin 'e geçecek. (Fotoğraf: RIZA EZER) Cumhurbaşkanı Kcnan Torunuyla Adana'ya giderek üç günlükEvren dün Çukurova Özal kongreden ayrıldı, 6bir eğiliırf (Baştarafı 1. Sayfada) manlık gibi sloganlannın 'milliyetçi mukaddesatçı" biçiminde, tek görüş halinde söylenmesinin yanlış olduğunu" savunan sözİeri sırasında kürsüye yürüyen milliyetçi eğilimliler, "Ben Türklüğürale gurur duyanm, Tiirkün Türkten başka dostu yoktur, Moskova'ya Moskova'ya" gibi sloganlar atmaya ve bağırmaya başladılar. Bu arada Başkanlık Divanı, yönetimi elden kaçırdı. Konuşmacı da, "Ben Miisliimanıra, dinime bağlıyım" diyerek bağırmaya başladı. Ertaş'ın elinden mikrofonu kapan Kadıköy İlçe Başkanı Ogün Altıparmak, "Bu konuşan benim delegemdir. Biz hepimiz milliyetçiyiz kardeşlerim, hepimiz Türküz" diye bağırarak kürsüye yürüyenleri yatıştırdı. Divan Başkanı Istanbul Milletvekili Doğancan Akyürek, tartışmalar üzerine yaptığı anonsta, "Hepimiz ANAP'hyu, parti tüzügünün, programının altına imza attık. Felsefemiz genel başkanımızın çizdigi felsefedir" dediyse de, "beyecanlı gençleri" yatıştırmak mümkün olmadı ve tartışmalar uzun süre devam etti. ANAP Genel Başkaru Turgut özal'ın oluşturduğu il yönetim kurulu listesine oy vermek ve karşı liste çıkarmamak üzere tüm ilçe başkanları, daha önce yapılan toplantılarda, "yemin ettikleri" halde bazı üçe başkanlarmın da el altından milliyetçi diye nitelenenlerin oluşturduğu listeyi destekledikleri belirtildi. Bu arada bir süre önce partiden ihraç edilen eski il sekreteri Osraan Scyithanoğlu ile L'fuk Şehri ve tbrahim Avdın'ın ise daha çok DYP'ye yakın olarak faaliyet gösterdikleri ve seçimlere girmeyen, ancak salonda dağıtılan üçüncü listenin bu kişiler tarafından hazırlandığı, Şişli ilçesinden Adil Tahtacf nın da aynı liste taraftarları ile birlikte hareket ettiği öne sürüldü. Ihraç edildikleri için kongre salonuna aknmayan bu kişilerin, ANAP tstanbul II KongTesi'nin iptali için başvuruda bulunacakları da kulislerde arkadaşları tarafından anlatılıyordu. Özal'ın hazırladığı ve İstanbul milletvekilleri ile ilçe başkanlarının da onayladıklan "dinci" diye nitelenen eğilimin ağırlıkh olduğu listede şu isimler yer ahyordu: İl Başkanı Eymen Topbaş, Ertuğrul Alper, Zeki A>ıaç, Servet Hacıpaşaoğlu, Cengiz Zengin, Talat Içöz, Cengiz Aslan, Zeki Bayramoğlu, Nuri Gökalp, Şahin Zapçı, Sezai Güvenak, Hüseyin Anlar, Cafer Kaya, Nazmi Durbakayım, Hakkı Şenocak. Milliyetçi diye nitelenen eğilim tarafından dağıtılan ikinci listede ise, İl Başkanı Eymen Topbaş'ın yerine başka aday gösterilmiyor. İl yönetim kurulu içir şu isimler aday gösteriliyordu: "Abmet Karaman, C«lal Yılmaz, Celal Özekici, Ruhi Dönmez, Sinan Tan, Hasan Doğan, Mustafa Özdemir, Ali Turan, Aziz Talak, Mehmet Kukul. Abdullah Şahin, Reşat Sayın, İhsan Sonkaya, Ali Koç". Salonda "Tarafsızlar Ustesi" adı altında dağıtılan ancak daha önce Başkanlık Divanı'na aday listesi olarak verilmediği için seçimlerde divan tarafından delegelere verümeyen üçüncü listede ise İl Yönetim Kurulu adaylarının isimlerini şöyle açıklıyordu: "Mehmet Ptılant, Ismail Bravo, Salih Bayır, Fuat Pirali, Mutahhar Kotevoğlu, Aydın Güler, Mustafa Ali Koç, Hakkı Şenocak, Hasan Doğan, Turgut Giir, Sezai Güvenek, Ahmet Karaman." Kongrede yapılan seçimler sonucu Özal'ın listesi olarak bilinen birinci liste çoğunluğu sağladı. İl Başkanlığı'na da eski İl Başkanı Eymen Topbaş bu kez seçilerek geldi. Topbaş'ın listesinde 3. ve 4. sırada olan Başbakan Özal'ın kızı Zeynep Özal ve gelini Elvan Özal da Büyük Kongre için delege seçildiler. ÖZAL'IN KONUŞMAS1 Başbakan Turgut Özal, kongrede yaptığı konuşmada sık sık dini mesajlar verdi, kongreden bu konuda pek çok alkış topladı. İstanbul'un Türkiye'nin incisi oldugunu belirtirken "Hazreti Peygamberimiz 'Bu şehir mutlaka feth olunacaktır' demiş. Hem de bunu fetihten 800 yıl önce söylemiş" deyince bol bol alkışlandı. Aynı şekilde Halife Hazreti Ali'nin Mısır valisine yazdığı mektuptan bahsederken "tnançlı insaniar kıyamet günü bir hesabın verileceğine inanırlar" şeklinde konuşurken salon alkıştan inledi. DtĞER KONGRELER ANAP Elazığ ve Trabzon il kongreleri dün yapıldı. Bazı partililerin birbirlerini çıkarahkla suçladıkları Elazığ İl Kongresinde tl Başkanlığına "dinci" diye nitelenen eğilimin adayı Ali Yiicel Uyguner seçildi. Trabzon îl Başkanlığına ise muhalif grubun adayı Avni Akkan getirildi. ANAP Gaziantep Merkez îlçe Başkanlığına Avukat Hasan Tannöver, İzmir Merkez İlçe Başkanlığına yeniden Şükrü Kayabaşı, Sakarya Merkez İlçe Başkanlığına Yavuz Deniz seçildiler. (Baştarafı 1. Sayfada) santralın Gökova Körfezi'nden epey uzakta kurulacağını gösteren birkaç harita ile havadan çekilmiş "Hizmete Özel Gidilikte" fotoğraflar çevre kirliliğiyle ilgili olarak alınacak önlemleri gösteren raporlar bunun kanıtı oldu. Bu kuşkulu durumdan kurtulmak için Dalaman'a doğru yol alan uçakta sohbet ettiğimiz Başbakan'a şunu sordum: "Bu bir ikna gezisi mi? Yoksa santraldan vazgeçme gezisi mi?" Başbakan'ın yanıtı şu oldu. "Bakalım, oraya bir gidelim, hep birlikte ne olacağını göreceğiz." Gökova gezisinin Yeşilkoy'den itibaren son derece lüks koşullarda geçeceği anlaşılmıştı. Şeref salonunun bir gorevlisi, arama görevlisi polis memuruna şu talimatı veriyordu: Gezi böyle başladı. Şeref salonunda tüm gazeteciler toplandıktan sonra Başbakan Turgut Özal ve eşi Semra Özal, Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sudi Türel teşrif ettiler. Herkes Semra Özal'ın da astragan döpiyesi ile Gökova'ya gideceğini sandı ama bayan Özal, "çok istediği halde başı ağndığı için geziye katılamayacağını" bildirdi. Turgut Özal, şeref salonunda ayakustu kendisini basın toplantısında soru sorarak sıkıştıran gazetecilerle neşeli bir şekilde tartıştı ve "Sorulan sordunuz, sonra bize kötü notlar verdiniz; acaba size kim not verecek ?" dedi. UÇAKTA Uçakta önce şampanya ikram edildi yolculara. Hemen ardından öğle yemekleri geldi. Kısa bir süre içinde yemeğini bitiren Başbakan, lüks mevkiden çıkarak gazetecilerin arasına girdi ve hemen hemen herkese küçük şakalarla takıldı. Bir ara cebinden ünlü kalemini çıkararak gazetecilere gösterdi ve "Cross marka alelade bir kalem. Altın falan değil. Altın kaplama herhalde" dedi. Başbakan'ın televizyon konuşmalan sırasında kullandığı bu kalem uzun süre sohbet konusunu oluşturdu. Bir soru üzerine bu kalemi reklam firması görev lileri tarafından "yazı yazan, hesap yapan adam imajı yaratmak için" eline verildiğini söyledi. Yolcular arasında bulunan istanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'a da Necip Fazü Kısakürek'in "Çile" adlı şiir kitabından "Carum İstanbul" şiirini okuyan Başbakan, Dalaman'a yaklaşırken Bedrettin Dalan'a uçağın penceresinden Akdeniz'i göstererek "Gökova gözlerinin rengine benziyor mu ?" diye sordu. Bir gazeteci, Başbakana "Efendim. sayın Bedrettin Dalan, Gökova Belediye Başkanı olsaydı o santralı oraya koydurur muydu?" deyince Başbakan gülerek "tşte onu görsün diye götürüyorum" dedi. Bu sözler üzerine Bedrettin Dalan'a gazeteciler arasında Bedrettin Dalaman adı takıldı. Benzer bir espri Dalaman'da da yaşandı. Başbakan ve beraberindeki heyeti Marmaris'e götürecek olan otobüse Fethiye Belediye Başkanı da gelerek herkesi Fethiye'ye çağırdı. Başbakan'ın "Başka zaman" şeklindeki sözlerine Fethiye Belediye Başkanı "Sayın Başbakanıra, her zaman başka zaman diyorsunuz. Bizim dört mevsimimiz değil 6 mevsimimiz var. Sekiz ayı da yazdır" dedi. Bir gazetecinin, belediye başkanma "Oraya santral kurdurur musunuz?" şeklindeki sorusuna Başkan "Yok, santral yapılmasın " dedi önce. Sonra kırdığı potu anlayarak "Başbakan ne emrederse o olsun" dedi. MARMARİS YOLUNDA Dalaman'dan küçük bir kalabalık toplanmıştı yol üstünde. Ama Başbakanın cevresine göre konuşma yapılacak kadar önemli bir kalabalık değildi bu. Bu yüzden hazırlanan kürsüye çıkmayan Başbakan ilçe merkezinde küçük bir tur attıktan sonra yeniden otobüse bindi. Marmaris'e kadar yol boyu gazetecilerle çeşitli konularda sohbeı eden Başbakan, gezinin amacını açıklamamakta direndi. Ancak Enerji Bakanı Sudi Türel'in şu sözleri ortada hiçbir değişiklik olmadığını gosteriyordu. Türel şunlan dedi: "Eğer santral kurulmazsa Gökova'ya turistin getireceği döviz kadar dışanya petrol parası vereceğiz." Galiba, Gökova elden gidiyor. "ŞahLslan ararken sert davranmak yok. Kimsey i üzmeyeceksiri. Yumuşak arayacaksın." İzlenimler HP siyasi (Baştarafı 1. Sayfada) olan 7 Kasım 1982 tarihinden önce işlenmiş, silahlı eylem dışında kalan, içeriğinde bölücülük unsuru bulunmayan ve devlet aleyhine işlenmiş sayılan suçlann affını amaçladıklarını söyledi. Canver, "Öyle ki, 2 bin yılına 15 yıl kala ülkemizde düşündüğünü söyleyen, yazan bir insanın affı, bir katilin, bir ırz diişmanının affından daha zordur. Kanımca bu durum, insan haklannın ülkemizde halen yeterince benimsenmemiş olmasının sonucudur," dedi. Canver şöyle konuştu: "Hiç unutulmamalıdır ki, ülkemiz acılarla dolu bir dönem yaşamıştır. Ancak bu dönemin faturasını bir avuç gence çıkarmak kanımca büyük haksızlıktır. 12 Eylül öncesi toplum. A'sından B'sine, devlet A'sından B'sine sorumiudur. Bunun bilincinde hareket etmemiz, ona göre cezalandırmamız, ona göre affetmemiz gerekir," Rüşvetçi (Baştarafı 1. Sayfada) gölgedüşürmüyor mu?" biçimindeki soruya şu karşılığı verdi: "Sadece yanşma programlan değil, TRT'nin pek çok programı hakkında pek çok şey söyleniyor. Kulaktan kıılağa yayılacağına, gerçek neyse ortaya çıksın. Bu vesilevle kurumun adını kirleten kişiler gerçekten varsa, onlar da ortaya çıkar, biz de onlardan kurtulmuş oluruz." Çıkarıldığı suçüstü mahkemesinde tutuklanan Mehmet Yücel Nart, ifadesinde "Ben bu işin hastasıyım. L'zun yıllar girdiğım yanşmalarda 11 kez birinci oldum. Yarışma16 çok hoşuma gidiyordu. Ancak TRT yaptıgım tüm teklifieri reddetti. Ben de hastalık halindeki tutkumu gidermek için yapımcdara para tektif ettim" dedi. (Baştarafı 1. Sayfada) yu yanıtlayan Özal, "Askeri tedbirlere karşı biz de elbette tedbirler almak zorundaydık. Ama bu, politikamızın değişmesi anlamına gelmez. Biz barış elini uzatırız. Ama emrivakileri kesinlikle kabul etmeyiz" dedi. Başbakan Özal, Bulgaristan'daki son olaylarla ilgili olarak da şunlan söyledi: "Bulgaristan'da öteden beri bu tür olaylar görülmekteydi. Ancak son olaylann manasını henüz anlayamadık. Bu arada dikkati çeken, Avnıpa Konseyi'ne Bulgaristan'daki Türklerin öldürüldüğü yolunda önerge verilmesiyle ilgili birtakım gelişmeler.. Bu gelişmenin nedenini de anlayamadık. Biz bu meseleleri bir diyalog içinde halletmeye çalışmışızdır. Fakat birdenbire bu olaylar yeniden alevleniverdi. Acaba başkalan mı bunu çıkanyorlar, yabancılar mı çıkanyorlar? Yunanistan "la bir sıkıntımız var, simdi Özal: Atina'nın de Bulgaristan'la bir sıkıntımız mı olsun istiyorlar?.. Mesela ben Başbakan Yardımcısı iken Bulgaristan'da bir Türk kızını evlendirmiştim. Şimdi onun annesinin, babasının da adını degiştirmek istiyorlarauş." Başbakan Turgut Özal'ı Dalaman Havaalanı'nda Muğla Valisi Yücel Bölgen, Dalaman Kaymakamı Salih Şarman, Muğla'nın çeşitli ilçelerinin ANAP örgütleri ilçe belediye başkanları ve 200'e yakın partili karşıladı. Gökova gezisine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sudi Türel, Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu ile başlayan Özal, Dalaman Havaalanı'ndan yaklaşık 100 araçlık bir konvoyla Marmaris'e hareket etti. emrivakilerini Martı Otele gelişinden sonra bir süre dinlenen Başbakan Özal, daha sonra otel sahibi Halit Narin'in verdiği kokteyle katıldı. Kokteylde Başbakan Özal'a sorunlannı aktaranlar arasında Köyceğiz'de bir süre önce seçimleri kazanan DYP'li Belediye Başkanı Orhan Koloğlu ile Marmaris'in SODEP'li Belediye Başkanı Muharrem Elgin de vardı. Özal "Doğru yol Anavatan'a gider" dedi. Daha sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sudi Türel'in verdiği yemeğe katılan Özal, masada sağ yanında Nazlı Dcak ve Halit Narin, sol yanında Bülent Denli ve Müşerref Hekimoğlu olduğu halde oturdu. Yemekten sonra TV'de yayımlanan MDP lideriyle gazetecilerin söyleşisini izleyen özal, Sunalp'in sağda birlik konusunda DYP ve MDP'nin çabalanna ilişkin bir sözüne "Bunlar hayanda su dövüyorlar, atı alan Üsküdar'ı geçti" dedi. Başbakan Özal, bu sabah termik santral bölgesine gidecek. Türkevleri köyü ve yöresini gezecek olan Özal, öğle yemeğini Yeniköy termik santralında yedikten sonra İzmir'e dönecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle