19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kadar, tıp fakültesi dekanlarından hiçbiri eğitim olanaklarının aldıkları öğrencileri geüşmiş ülke fakulteleri duzeyinde eğitmeye yettiği kanısında değildir. Ne gariptir ki Türkiye'de daha iyi hekim yetiştirmek amacı ile 1960 yılı başlarında ileri atılan Prof. Doğramacı, görüşunü, ülkemizin ve tıp mesleğinin zaranna olacak biçimde değiştirmiştir. 1960'larda Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakultesini kurma çalışmalarına önderlik yaparken Prof. Doğramacı bir sınıfa en çok 150 öğrenci alma sınırını kabul etmiş ve bu fakülte ilk yıllarda 6070 oğrenci almış, ununu yurt içinde ve dışında bu ilkeye uyulduğu yıllarda sağlamıştı. Bugun YÖK bu sınırı eğitim olanaklan çok yeıeriz fakülteler için 200, öbürleri için 400 olarak kabul etmiştir. Acaba yurt dışındaki eğitimciler bu uyguiamayı da beğeniyorlar mı? Kendi ülkelerinde de uygulamak isterler mi? Clkemiz koşullarına gore hekim sayısı yeterli olduğu halde niçin herkese sağlık hizmeti sunulamamaktadır? Bunun nedenlerinden biri, sağlık teşkilatımızda sağlık yönetimini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş bir yönetici kadrosunun olmamasıdır. Sağlık orgütlerimizi, komuta zinciri olmayan bir orduya benzetmek yanlış sayılmaz. Geleneksel tıp, bağımsız bir hekime başvuran hastaya o hekimin sunduğu hızmet olarak hekimliğin doğuşundan bu yana süregelmiştir. Buna karşın 19. yüzyıldan başlayarak sağlık hizmeti gittikçe artan bir ölçüde bir örgütün tüm halka sunduğu bir hizmet haline gelmektedir. Bir hizmeti bir orgut yürütüyorsa orada daima bir yönetim ve yönetici sorunu vardır. Hukümetlerin sağlık örgütleri de bu kuralın dışında değildir. Ülkemizde de bir sağlık yönetimi ve sağlık yöneticisi sorunu vardır. Bu konuda söylenmesi gereken ilk söz sağlık yönetiminin bir bilim ve sanat olduğudur. Sağlık yönetimi, amatörlerin sağduyu ile yürutemeyecekleri kadar karmaşık bir süreçtir. Gelişmiş ülkelerde hekimlere sağlık yönetimi öğretmek için mezuniyet sonrası fakülteler kurulmuştur. Anlaşüması olanaksız bir tutum ile YÖK buna da karşıdır. Sağlık yöneticilerinin alacağı kararlar bazen Kristof Kolomb'un yumurtayı dik oturtması kadar basittir. Örneğin, ülkemizde bugun hastane polikliniklerinde hastalar yığılırken ve hekimler bunalırken öte yandan binlerce hekim günde birkaç hasta bakmak ile gorevlendirilmektedir. Bu, sağlık yönetiminde beceriksizliğin en tipik örneğidir. Bu biçim uygulamada hiç kimsenin çıkarı olmadığına göre neden, ancak sözde yonetıcilerin beceriksizliği olabilir. Doğru bir uygulama yapabilseler, var olan hekimler ile daha iyi hizmet verebilirler. GEREKEN EĞİTİMİN YOKUJĞU Başka bir husus da tıp öğrencilerinın tıp fakültelerinde gerektiği biçimde eğitilmemeleridir. Tıp fakultelerimizde öğrencilere bir ektp içinde yuksek bir tıp teknolojisi ile hekimliğin nasıl yapılacağı gösterilmektedir. Bu biçimde eğitilen hekim, fakülteden ayrılınca alışmadığı bir ortam ile karşılaşmakta ve genellikle eğitimi de yeterli olmadığından bir an once eğitim hastanelerine asistan olarak atanmak istemektedir. Bu durum gelişmiş ülkelerde bile görülmeyen olçude uzmanlaşmaya neden olmakta, herkese sağlık hizmeti sunmada önemli olan ilk basamak sağlsk hizmeti bir başka deyimle hastanın ilk başvurduğu hekim gelişememektedir. lngilterede hekimlerin yüzde 85'i ilk basamakta çahşan genel pratisyenlerdir. Yüzde 15'i uzmanlardır. Türkiye'de ise hekimlerin yüzde 59'u uzman, uzman olmayanların binlercesi de hastanalerde asistandır. Tıp eğitiminde doğru olan uygulama; öğrencilere ulkenin koşullarına göre hekimlik yapmayı benimsetmektir. Bu, ders ve öğüt vererek değil toplum içinde başarılı hekimlik uygulamalarına oğrencilerin de katılımını sağlayarak başarılabilir. SONLÇ ~~ 28 OCAK 1985 Hekimlik ve V OR Ülkemiz koşullarına göre hekim sayısı yeterli olduğu halde, niçin herkese sağlık hizmeti sunulatnamakîadır? Bunun nedenlerinden biri, sağlık teşkilatımızda, sağlık yöneümini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş bir yönetici kadrosunun olmamasıdır. Sağlık örgütlerimizi, komuta zinciri olmayan bir orduya benzetmek yanlış sayılmaz. CUMHURtYET'ten OKURLARA... OKAY GÖNENSLV Dar Gecitler Biter mi? ~ diyor Pendik'ten Vahit Acar. "Okurun geçtiğı geçit de dardır". Acar, Cumhuriyet'in daha yaygınlaşması için çeşitli öneriler getirdikten sonra şöyle diyor: "Gazetemızden çok şey mi bekliyorum? Bir devletten, bir hükümetten bekleneni mi bekliyorum? Belki haklısınız. Oikkat ediniz, ama çok dikkat ediniz. bu gazetenin'â$//c/ar/'nın nesli tükeniyor. Gençlere sevdiremezsek, yeni 'âşıklar' kazanamazsak ikı 'Cumhuriyet'e de yazık olacaktır." Trabzon'dan Hakan Karayavuzoğlu, Cumhuriyet okumayanlar için bir anket düzenlenmesıni öneriyor ve çevresinden bazı izlenimler aktanyor "Arkadaşlarımdan örnek vereyim; 'uyuşuk gazete, soğuk, sevimsiz gazete, nasıl okuyorsun. ne bulup okuyorsun, senin ne işin var bu gazeteyle' gıbi laflar. Zaten gazeteyi alırken gazetecı soğuk soğuk bakınır. Bir de elinde taşırsan tüm gözler sende, sanki büyük bir suçlu gibisin. Bu düşüncelerin sebebini bulmalıyız, onların da bizim gazetemizi severek ve isteyerek okumalarını sağlamalıyız. Çünkü doğruluk, gerçeklik ve Atatürkçülük, Cumhuriyet'in temel ilkeleridir.." İzmır'den Şener Daloğlu 'Hızlı Gazeteci' tartışmasından yola çıkarak şöyle diyor: "Cumhurıyet'i yalnızca toplumdan soyutlanmtş enteller değil, Afet Ay'larla iç içe yaşayan kışiler de okuyor. Toplumsal gerçeklerın, deklase olmuş küçük burjuva aydınına özgü parlak sözleıie değil de geniş kıtlelerin özümseyebileceği yalınlıkla dile getırılmesinden yanayım." Anket yanıtlan gelmeye devam ederken uyarı, eleştıh, öneri mektuplan da aynı yoğunlukta gelıyor; bu arada fazla ılanlı günlere tepkiler de durmuyor. Trabzon 'dan 29 oğrenci ortak mektuplarında artık Cumhuriyet almayacaklarını yazmışlar. Yineleyelim: Tüm dünyada ancak devlet desteğıyle yayımlanan gazeteler ilansız yaşayabilır; ama bu zorunluluk da hiçbir zaman ilana ya da dolayısıyla ilan verene bağımlılığı getırmez. Ayrıca yer darlığı ya da herhangi bir başka nedenle bir haberi, bir olayı okurlara iletememek en başta Cumhuriyet çalışanları için sıkıntı verici bir durumdur. Aralık 1984'te gazetelerin kesin saîış rakamlan betli otdu: 50 liralık gazeteler Günlük net Bir önceki aya satış göre fark Cumhuriyet MHiyet Tercüman Hürriyet Güneş Yeni Asır 30 liralık gazeteler Günaydın Butvar 20 liralık gazeteler Tan Posta 24 Saat Se\gili eşim, değerli babamız, emekli ofcıetmen 93.293 195.794 179.536 718.173 178.066 72.367 208.337 214.107 747.115 78.813 26.179 13.055 5.745 + 20.773 + 34.575 + 48.401 6.850 1.696 + 120.005 + 17.734 + 1.964 3.752 Prof. NUSRET H. FİŞEK Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Son birkaç yıldır Tıp Fakülteleri YÖK'un yaptığı plana uyarak daha çok sayıda hekim yetiştirme çabası içindedir. Çok hekim yetiştirme isteği bana her zaman Prof. Âkil Muhtar Özden'in Cumhurbaşkanı Sayın İnonu'ye belintiği görüşunü anımsatır. İstanbul Tıp Fakultesini ziyaret eden Cumhurbaşkanı, hekim gereksinmesini karşılamak için Fakülteye daha fazla oğrenci alınmasını önerir. Âkil Hoca şu yanıtı verir: "Eğitim olanaklan arttırılmadan fazla öğrenci alınırsa iyi hekim yetiştirilemez. Bu yarardan çok zarar getirir' Akil Hoca, üstun yetenekli ve karakterli Türk hekimlerinden biri ve bir düşünürdü. TUTUMDAKt YANLIŞLIK Cumhuriyetimizin kurulduğu ve kuruluşu izleyen yıllarda sağlık hizmetlerini yurda yaymakta karşılaşılan en önemli engellerden biri hekim sayısındaki azhktı. 1927 yılında ülkemizde 1059 hekim vardı. 13 bin kişiye bir hekim düşüyordu. 1960 yılında bu oran ancak 4 bine indirilebilmişti. BugUn, Sağlık Bakanhğı'nın verdiği bilgilere göre, Türkiye'de 32 265 hekim vardır. 1425 kişiye bir hekim düşmektedir. Buna karşın bugün de sağlık hizmeti herkese yeterli düzeyde sunulamamaktadır. Kimilerine göre bunun nedeni hâlâ hekim sayısının yetersiz oluşudur. Yüksek Öğretim Kurumu da bu görüşte olmalı ki birçok yeni tıp fakültesi açılmış ve fakültelere daha fazla oğrenci alınması planlanmıştır. Bu yargının gerekçesi, gelişmiş ulkelerde hekim başına duşen kişi sayısının 500 dolayında oluşudur. Sağlık yönetimi ile ilgilenen amatörler bu orana dayanarak ulkemizin 1985 yılında 60 bin hekime gereksinmesi olduğunu ilerı surmektedir. A\nı hesaba gore bu sayı 15 yıl sonra 140 bin olacaktır. Unutulan nokta, sağlık planı için ileriye dönük insan gücü tahmini yapılırken halk tarafından hekim hizmetinin ne ölçüde kullanıldığının hesaba katılması gereğidir. Yapılan bir araştırma sonuçları göstermiştir ki ülkemizde ortalama olarak yılda hekime bir kişi bir defa başvurmaktadır. lsrail'de bu sayı 10'dur. Gelişmiş ülkelerde genellikle 45 arasındadır. Bu demektir ki ülkemizde halkın hekime baş\urma sayısı, 500 kişiye bir hekim düşen ulkelere bakarak, 45 kez daha az olacaktır. Bu durumda ülkemizde 2.000 kişiye bir hekim \e bu hekimler iyi eğitildiği ve istihdam edildiği takdirde halkın başvurularını gelişmiş ülkeler duzeyinde karşılaınaya yetecektir. Bu nedenle YÖK öncesi tempodan daha hızlı bir tempo ile \e fakultelerin eğitim kapasitesi üstunde öğrenci kabul edip diploma dağıtılması gereksizdir. TIP, BİLİM OLDUĞL KADAR SANATTtR D A Tıp eğitimi konusunda vurgulanması gereken nokta tıbbın bir bilim olduğu kadar bir sanat olduğudur. Sanat, konferans dinleyerek ve kitap okuyarak oğrenilmez. Bir bilen ile beraber çahşarak, uygulama yaparak öğrenilir. Onun için tıpta gelenek, ustaçırak eğitimi yöntemidir. Kalabahk sınıflarda bu iletişımi kurmak mumkun değildir. Biz, Türk Tabipleri Birliği olarak şimdikı uygulamanın, gelecekte, Türk hekimliğinin niteliğıni olumsuz olarak etkileyeceği kuşkusundayız. Bizim bildiğımiz i t Bcu ülkede dar gecitler bitmeyecektir hic" Amaç ve gereksinim çok hekim değil, sağlık yönetimini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş yöneticiler ve ülke koşullarına uyum sağlayan yetenekli hekim yetiştirmektir. YÖK'ün bu konularda başarılı olduğunu söylemek olanaksızdır. Bu kurumu destekleyenler YÖK'ün ulke yararına bir uygulama yapmasını sağlar ise sağlık hizmetinin niteliğini yükseltme ve yayma yolunda ileriye doğru önemli bir adım atılmış olur. OKTM AKBAL EVET/HAYIR Gençler, "Gençlik Yılı'nda... İzmır'den 'genç bir okur' yazıyor: "8 Ocak günü İzmir Atatürk Kültür Merkezi'nde 'Gençlik Yılı' açılış töreni yapıldı. Aman ne gençlik yılı, ne gençlik yılı! Bazı kişilere soylev çekme günü doğmuştu! Bu söylevlerden sonra kendimi kurbanlık bir koyun gibi hissettim. Kürsüye çıkanlar hep gençlere sevgi do)u sözler ettiler. SorunJanmızı o kadar iyi biliyorlardı ki! 'Biz gençiere güveniriz. memleketi onlara teslim ettik, onlar yükselteceklerdir'. "Onların gözünde, gençler rüzgâra yakalanmış kuru yapraklara benzerler Her yöne kolayca savrulurlar! Onun için, kendi törelerimızi, geleneklerimizi, dinimizi onlara iyice öğretmelıyiz. Bugüne kadar yapmadığımız için gençlik bu hale geldi! Biz gençleri korur ve kollarız her yerde!.. Kimi koruyorsunuz sızler? Genç insanlarımız yaşlılarca korunacaksa, korunmaya muhtaç durumdaysa, yazıklar olsun o gençlere!.. Neyse. bu tür sözleri söyleyenleri kuşak farkı diyerek hoşgörelim. Ama karşımızda konuşan kişi neler söylemiyor ki: Her fakülteye bir mescit açılmalıymış! Eğitim sistemimiz bozukmuş; Osmanlı döneminden de gerıdeymiş eğitim alanında, yeniçeri yetiştiren acemi oğlanlar ocağı gibı çok önemli bir eğitim sistemi varmış! Tam zamanı, acemi oğlanlar ocağı kuruversinler her şey tamam olsun!.. Bu olayın yorumuna bil(Arkası 9. Sayfada) O.D.T.Ü. ve Boğaziçi Ü. Mezunu Merkez Ajans şehiriçi ulaştırma hizmetleri için; • Motosiklet ehliyetli, (Tercıhan motosiklet sahibi) • Askerliğini yapmış, • En az ortaokul mezunu, GENÇ PAZARLÂMACILAR Yüksek öğrenimmizı. O.D.T.Ü.. Boğaziçi Ü. ya da yurt dışında bir üniversitede. İdan Ilimler. İş Idaresı. İktisat ya da Pazarlama bölünıünde yaptıysamz... Büyuk bir dış tıcaret kuruluşunda ihracatithalat işlerinde görev almak ıstiyor ve yurt ıçıyurt dışı yolculuklar yapmaklan hoşlanıyorsanız... İş deneyiminız olsun yada olmasın askerlığınız brtmışse... Fotoğraflı ozgeçmışınızı PK 63 Teşvikiyeİstanbul adresıne gönderın. Başvurunuz gizlı tutulacak ve cevaplandınlacaktır motosikletli kurye aramaktadır. İsteklilerin, çalışma saatlerinde aşağıdaki adrese başvurmalan rica olunur. MERKEZ AJANS REK1AM HİZMETLERİ A.Ş. Buyukdere Cad Uçyof Mevkii No: 93 Maslak ISTANBUL SAHİBİNDEN SATILIK Taksim Hastanesi karşısında 170 metrekare, telefonlu, konforlu daire satılıktır. Tel.: 573 91 06 Saat: 16 18 arası vitinşimi/in 2. yılında sevgi, sa\gı \e ö/lcmle anıyoru/. ÇOCLKLARI MEHMET ÖZYOL'u • Hastalıktan acele devren yüksek cirolu iokanta. 149 94 30 KULEDİBİ • Öğrencilere, işadamlarma Fransızca, Rusca. 579 46 77 MERCEDES YENİ BİR DIZELWRATn. Otomotiv endüstrisine yeni b«r dzel tekndojisi armağan eden otomobil. MERCEDES190 D Mercedes 190 D, motor gücü ve üstün verimi ile benzinli otomotMİlere dizel avantajlannı kazandıran Teknobjik aşamalanyla, dizel motorlu Mercedes'tir. otomobil kavramını değjşüren yeni Mercedes 190 D... Dinarnik, güvenli, Motor seâ tümüyte izole edilen ilk ekonomik ve konforlu Mercedes yaşamı. cfizel otomobildir. Dizel otomobil Mercedes 190 Otomobıllerı hakkında detaylı bılgı ve olduğunu yakıt türü ve ineınılmaz broşur ıstıyorum yakıt ekonomisiyle hissettirir. 100 km.de harcachğı 5.3 lt. ile yakıt istasyonlannın en "seyrek" Fnrna konuğudur. Mercedes teknolojisinin erişümez sağlamlık ilkesi, Mercedes 190 D'de uzun süre tamir gerektirmeyen kullanım ekonomisi sa^ar. Adres . Te'efon . Abartmaaz, fonksiyonel kumanda paneli, sürücüsünün işini kolaylaştınr. Rahat, sessiz, şık ve dinlendiren iç düzeni, tipik Mercedes atmosferidir. DİZEL MercedesBenz OIOMARSAN DAIMLERBENZ AG Türkiye Genel Mümessili
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle