12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyef FEVDIK OLAYI Sahıhı: (umhuriset Maıbaacılık ve Gazeteeılık Turk Anonim Şırketi adına Nadir \adi, # Genel Yavın Muduru: Hasaıı Cemal. Muesvese Muduru: Emine UşakJıgil, Yazı Işierı Muduru: Oka> Goncnsin. # Haber Merkezi Muduru: Yaiçın Ba\er, Savfa Duzenı Yonetmeni: Ali Acar. TAKVİM 15 Eylül 1984 İmsak: 5.10 Guneş. 6.37 Temsiialer: ANKARA: Yalçın Doğan, IZMİK: Hikmet Çelinka>a, ADANA: Mehmet Mercan. # Sen ts Şeflert: Istanbul Haberleri: Retıa Öz. Dı$ Haberler: Ergun Balcı, Ekonomi: (Hman Ulagay, Kullur: Aydın tmeç, Magazur >jlçın Pekşen, Spor Danışmanı Abdüikadir Yucefman, Du?eltme: Retik Purbaş, Araştırma: Şahin Alpav, IşSendıka: Şukran Kelenci. Ikindi: 16.35 Akşam: 19.21 Yatsı: 20.43 Burvlar. # Ankara: Zıya Gokalp BuNarı Inkılap Sokak No: J9,4 Tel: 33114147, « İzmir: Halit Zi>a Bulvarı No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kal 3, Tel 1455019'731 • Basa/ı te Yovan Cumhurijel Maıbaacılık ve Gazeteeılık T.A.Ş. Turk OcaSı Cad. 39 41, Cağaloğlu. Ist. PK 246lst. Tel 5209^03 Telev 22246 Ogle: 13.04 Çilelî uğraş kann doyurmuyor Halk Bankası Genel Müdürü değiştirildi TPAO Genel Müdürü Kafesçioğlu görevinden alınarak yerine Özer Altan getirildi. ANKARA, (Cumnııriyet Bü ru Sami Erdem ile Anadolu Banrosu) Ziraat Bankası Genel kası Genel Müdürü Halil Ata'Müdürü Rabmi Önen'in göre nın isimleri çıktı. vinden alınmasına ilişkin "giriGeçtiğimiz haftalarda, Zişimler" yoğanlaşırken, Halk raat Bankası'na bağlı İstanbul Bankası Genel Müdürü Şahin Gübre Fabrikaları Müdürü KeUJusoy görevinden alınarak Sa mal Akkaya ile Ziraat Bankası nayi ve Ticaret Bakanlığı Müşa İç Anadolu Müdürü Cahit Salvirliği'ne atandı. Ulusoy'un ye tık'ın da ismi Genel Müdür rine Bankalar Yeminh Murakıp adayları arasında yer aldı. lar Kurulu Başkanı Ahmet Er"Konu"yu bir kaç kez aralaANKARA'DAN PARA utLMEDI Uretici fısk^^,,..J, uı, ı.ıemnundeğiL l.Ston fındığapeşin ödemeyapıyor. Amaardından "Anka tuğrul Halk Bankası Genel Mü rında göriişen Turgut özal ile durlüğü'ne getirildi. Kaya Erdem'in bir ara, Kemal ra'dan para gelmedi" diyor. Bu nedenle üriın tüccara gidiyor. (Fotoğraf: KADtR CAN) Başbakan Turgut Özal ile Akkaya üzerinde durdurduklaba aJmış, ruhsannı oğlunun üzeGiresun, yumruğunu sıkmış, iyi, ama çok iyi dinleyin. dan beri" fmdık üretiyor. Fın Başbakan Yardımcısı Kaya Er n öğrenildi. rine çıkarmış. Üç ayda bir eline pazusunu şişirmiş bir bıçkın deGiresun muhabirimiz Ziya dık bahçesinde doğmuş, büyü dem'in Ziraat Bankası Genel Başkent'teki kulisler son gün90 küsur bin lira para geçiyor. İikanbnın kolunu andınyor kar Tıglı ile birlikte bozuk bir yoldan müş ve bu işe elli yıl emek ver Müdürii'nü değiştirmeye geçtiği lerde daha da yoğunlaşırken, bu Bu para da elbet yetmiyor ken şıdan. Gökyüzü yağmur bulut Kayadibi Mahallesi'ne gidiyo miş. miz ocak ayında karar verdikle kez Şekerbank Genel Müdürü disine. tşte onun için ek iş yapı larıyla yüklü. Dünyanın en ka ruz. Burası daha önce köymüş. Soruyorum Mehmet Aras'a, ri öğrenildi. Yalçın Amanvermez'in ismi ön liteÜ fındığı bu topraklarda üre Nüfusu 1300. Tümünün yaşamıyor... "Nasıl, bu yıl fındık bol mu?" Ziraat Bankası Genel Müdür sıralara çıktı. nı fındık gelirinden sağlayan üre diye. Başım salhyor, eh biraz da lüğü için önce Şekerbank Genel Türkiye Petrolleri Genel MüKaradeniz sakin. Ünye'yi, tiliyor. Şoförümüz Kâmil Keleş'ten ticilerle konuşuyoruz. Birden yüzünü ekşitiyor. Sonra bir siga Müdürü Yalçın Amanvermez dürü Doç. Dr. tsmail KafesçioğFatsa'yı, Perşembe'yi, Ordu'yu, aynhrken, o, son sözünü söylii çevremizi fındık üreticileri sarıra yakıyor. Kahveci çaylanmızı düşünüldü ve atama kararname lu gorevinden aJınarak, yerine Bulancak'ı geçiyoruz. önümüzyor: yor. Her biri sorunlarını anlat getiriyor. Mehmet Aras, kesik si de hazırlandı. Ancak, devre Jeofizik Mühendisi Özer Altan de fındık çuvallarıyla yiikJü kamyonlar, yer yer fındık sergi Temıe'de üç dönüm fındık mak için sanki yanşıyorlar bir kesik konuşmaya başlıyor: ye ANAP milletvekillerinin gir getirildi. Etibank Genel leri... Sergilerde fmdıkları kuru bahçem vardı, üç parsele ayınp birleriyle. mesi üzerine atama ertelendi Müdürü Muammer Öcal'ın da Bizim atalanmız, bu işle tan, harmanlayan kadınlar, ço sattım. Çiinkıi fındıktan hiç paMehmet Aras, 70 yaşında. Ziraat Bankası 'na yeni görevinden alınacağı öğrenildi. meşgulmüş. Ben kendimi bildim cuklar, fındık kabuklarım ayık ra görmedim. Fındıkçüann dert Yirmi dönüm fındık bahçesi var. Genel Müdür aranırken ortaya Öcal'ın yerine kimin getirilecebileli, Ama bulayan "Patoz" adlı makineler. leri, tasalan bitmez. Siz onlan Kendi deyimiyle "çocuklugtın güne fındık üretirim. olmadık. Vakıflar Bankası Genel Müdü ği konusunda bilgi edinilemedi. kadar zengin Emekli bir işçiyim. Fındık bizim karnımızı doyurmuyor. Ama ne yardan, ne de serden vazgeçiyoruz. ÖZAL: DAĞ BİTKİSİ Bu yörenin geçimi sadece fındıktan mı? Sırada Ziraat Bankası var Fındık üreticileri dert küpti. Kamil Keleş, "Fındıktan hiç para görmedim. Üç dönüm bahçem vardı parselleyip sattım" derken, Mehmet Aras, "Başbakan Özal, fındığı dağ ürünü olarak adlandırıyor. 4 miiyon insanı umursamıyor" diyor. HİKMET ÇETİNKAYA GİRESUN/ORDU Çarşamba'yı aşıp Terme Ovası'na ulaşınca yeşilin her tonunun sarmaş dolaş olduğu bereketli topraklar, mısır, çeltik tarlaları ve fındık bahçeleriyle öriılmüştür. Oysa bu raevsim Akdeniz ve Ege, hâlâ sarı sıcağı yaşar. Atna doğurgan Doğu Karadeniz kıyı kesimi, Samsun'dan başlayıp Hopa'ya değin uzanan o doyumsuz doğa güzelliğinde hoyrattır, delişmendir. Bu yüzden Karadeniz insanının gözleri kınından çıkmış bıçak gibi keskin ve parlaktır. Eylül ayı, Karadeniz'de fındık zamanıdır. Doğu Karadeniz'e inen dik yamaçlarda fındık bahçeleri onbir ayın zahmetini, tasasını sevince dönüştürmek için çırpınan, didinen insanlarla doludur. Yağmur bulutlanndan korkulur, ürkülür. Çünkü daJlardan îoplanan fındık, sergidedir. Bu aylarda Do|u Karadeniz'de dört miiyon fındık üreticisi telaşlıdır ve o yüzden de hırçındır. Samsun'dan Doğu Karadeniz'e doğru yol alıyoruz. Kadir Can ve aracımızm şoförü K&mil Keleş'le birlikte. Şoför Kâmil, karayollanndan bir işçi emeklisi. Üstelik eski bir fındık üreticisi. Kıdem tazminatıyla bir ara BİR CE AVUKATININ ANILARI Prof. Dr. Faruk Eretn Yaboncı scdçayu kapı açddı Ateş etti, silah sesinden ocak çöktü, 5 kişi öldü Wm.ühendis kızmıştı. Çavuşa bir tokat attı. Çavuş tabancasım çekti, ateş etti. Tutturamadı. Bir anda toz toprak ve gürültü birbirine karıştı. Silah sesinin gürültüsünden maden ocağı çökmüştü. Beş kişi öldü, mühendis ile vardiya çavuşu kurtuldular. Mühendise tokat atmaktan, çavuşa öldürmeye kalkışmaktan ceza verildi. Ergani deyince bakır, Zonguldak deyince kömür, Çeltek deyince linyit gelir insanın aklına. Kural, "Yasalar ülkenin her yerinde aynı biçimde uygulanır". Ya, toprak altında? Durmadan, kesik kesik çalan siren, çoluk çocuk, kadınlar koşuşur kuyunun çıkışına. Daha sonra asansör çalışır, çıkanlar yakınlanna doğru giderler, koşarcasma. Kucaklaşırlar. Kurtulaniar sevinçle uzaklaşır. Her seferinde bekleyen beş on kişi kalır, geride. Kim kusurlu idi? Bilemiyorum. Olay toprak altında, maden ocağında olmuştu. Anadamar'dan yeni bir göz açılıyordu. Genç mühendis durakladı. Vardiya çavuşuna güvenlik direklerini neden çapraz vurduğunu sordu. Çavuş biraz alaylı, biraz da kabaca, "Bu böyle çaulır" dedi. Mühendis kızmıştı. Çavuşa bir tokat attı. Çavuş tabancasım çekti, ateş etti. Tutturamadı. İİdnci kez ateşleyemedi. Bir anda toz toprak ve gürültü birbirine kanştı: Çökük, yankıdan. Beş kişi ölmüş, mühendis ile vardiya çavuşu kurtulmuştu. Mühendise, attığı tokattan, ceza verdiler. Çavuşa verilecek ceza çok tartışıldj. Beş kişinin ölumüne sebep olmaktan mı, yoksa mühendisi oldıirmeye kalkışmaktan mı ceza verilecekti? Kanunda bir kural vardır: Bir eyleme iki ceza verilmez. Hangisi daha ağırsa o verilir. Mahkeme kurala uydu, öldürmeye kalkışmaktan ceza verdi. Ölenler için işletme büyük bir cenaze töreni düzenledi. Müdürün söylevi çok dokunaklı oldu. Ağlamayan kalmadı. ÖJenlerin geride bıraktıkları için açılan tazminat davasına gelince, dava kazanılamadı. Olay, ocakta olmuştu, fakat iş kazası değildi. Çavuşun kişisel kusurundan işletme sorumlu tutulamazdı. Ne diyelim, kanun böyle. Kanun ülkenin her yerinde aynı biçimde uygulanır, toprak altında da (!). Sadece bizim değil. Tüm Giresun'un geçimi fındıktandır. Biraz mısır üretilir bu yörede. Ama Giresun yöresinin insanı, geçimini fındığa bağlamıştır. Bizim yaptığımız iş, bazı büyüklerimiz tarafından önemsenmez. Boşveriliriz. Bir kenara itiliriz. Anlayamadım?.. Efendim, Başbakan Turgut özal fındık urününün bir dağ bitkisi olduğunu söyledi. Yani dört miiyon insanı hiç umursamadı. Oysa fındık, onbir ay emek isteyen gerçekten çileli bir uğraşıdır. Gübre vermeyince, budama yapmayınca, ilaçlanmayınca, fındık bahçeleri kavrulur gider, ürün vermez. Bir dönümden ne kadar fındık alırsınız? Bizim Kayadibi'nde fındık bahçeleri yaşlıdır. Bir dönümden bir kantar fmdık alırız. Oysa fmdık bahçelerine bakmak gerekli. Bakımh fındık bahçelerinden birbuçuk hatta iki kantar urün toplanır. Bir kantar kaç kilo? Bir kantar elli kilo gelir. Fındık bahçelerinde bir yıl içinde ne gibi çalışmalar yaparsınız? Yazük, kışlık gübre atarız. İki defa ilaçlama yaparız. Bunların birisi kışın olur, diğeri yaprak açtıktan sonra. Ağustos ayında ise yani başlannda toplamaya başlarız. Eylül başında ise malımızı teslim ederiz. PEŞİN ÖDEME Kime teslim edersiniz malınızı? Fiskobirlik'e, ya da tüccara... Fiskobirlik, pesin ödeme yapıyor mu? Biz Fiskobirlik'ten memnun değiliz. Bu yıl Fiskobirlik'in taban fiyatı 240 lira. Birbuçuk ton fındık teslim edene peşin ödeme yapıyor. Ama Fiskobirlik sözünde durmuyor. "Ankara'dan para gelmedi" diyor. Üretici eylül ayından ocak ayına kadar Fiskobirlik'in kapısını aşındırıyor. Urününün bedelini bu yüzden dörtbeş îaksitte ahyor. O yüzden uretici de Fiskobirlik yerine ürününü tüccara ieslim ediyor. Tüccar kaç para veriyor fındığa? Vallahi tüccar 240 liranın altmda ahyor fmdığı. 230 üra veren de var, 220 lira veren de. Parasız kalan üretici şaşkına döndüğünden, ya da borcu olduğu için zorunlu olarak tüccara gidiyor. Fındık üreticilerinin sorunlan çok. On iki dönüm fındık bahçesi olan Mustafa lşık, "Biz, bir kilo fındıkla bir kilo zeytin alırdık beş yıl önce" diyor ve şunIarı ekliyor: "Devlet, Hopa'dan Düzce'ye kadar, hatta Bursa Ovası'nda, Van'da, Hakkâri'de, Çarşamba'da, Terme'de, Sakarya'da fındık üretimini destekliyor. Bizim buralarda dünyanın en iyi fındığı üretilir. Bizim geitrimiz sadece fındıktandır. Saydıgım bölgelerde başka ürünler de yetiştirilir. Niçin fındık tarımında kısıtlama getirilmez? Bunu ilgililerden ögrenmek istiyoruz. Bizim oylanmızla seçilen milletvekilleri nerede? "Bize oy verin. sorunlannızı çözeceğiz" diyenler nerelerde?" Bir akşam vakti Giresun Kalesi'nden asağıları seyrediyoruz. Yamaçlarda fındık bahçeleri, denizde mavnalar, tekneler, yük boşaltan gemiler... Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı, salça, et, ayakkabı ve ananas ithaline izin verdi. Üreticiler salça ithali kararının erken almdığmı belirterek yeni ürünün piyasaya çıkmasımn beklenmesi gerektiğini söylediler. 6 iki mezar vardır, taşlan kireçle boyalı. Bembeyaz. Sağdaki bahçenin oğludur, Temel. Soldakinin Murat. Olay adliyeye şöyle ulaştı: Bodur ormanlık içinde, bir alanda, iki çocuk, koma halinde bulundu. Birbirlerine sarılmışlardı, kardeşçe. tkisi de ağır yaralı idi. Ikisinin elinde birer tabanca vardı. Biri Browning, Öbürü Kınkkale. Ikisi de yeni atılmıştı. Namlu barut kokuyordu. Hastaneye kaldırdılar, ikisi de kurtanldı. Yargılandılar. Ben Temelin avukatı idim, yaşlı bir meslektaşım vardı, Karadenizli. O da Murat'ın avukatı idi. Karşıbkh meşru mudafaayı savunduk. tkisi de beraat etti. Olayı Temel bana, sonradan şöyle anlattı: Kendi bahçelerindeki mezar babasının, öbür bahçedeki mezar da Murat'ın babasının. Kan davası varmış aileleri arasında. Dedeleri de böyle ölmüş. Temel daha küçük yaşta iken annesi, onu babasının mezanna gönderirmiş, "Git bak, baban sana bir şey yollamış mı?" dermiş. Her zaman bir şey Kan davası Akçaabat deniz feneri Yoruz Burnu'nda, bir kayanın üstündedir. Yarundan karayolu gecer. Arkadaki sırtlardan bir tuhaf görünür, hele denize sis inerse. Geceleri yanıp söner, telaşla. Trabzon'da, Rize'de davalarım olur, ara sıra. Akçaabat fenerinin önünden gecerken hep düşunürüm, Temel ile Murat'ı. Karayoiunun öbur yarunda iki fındık bahçesi vardır, birbirine bitişik. Kalın bir çitle aynlmışlardır. Her iki bahçenin dibinde razi"dir. Öyle görmüşüz, sürup kıştığı, küçüldüğü anda, yanıngider. Bilmem, her şey tartıya ge dan geçip gitmişti. Eğer kalbin lir mi? Insanm kilosu. Belki. Ya atışında genişlediği anda olsayaklı? Bir bilim adamı "karakter dı, kalp parcalanacak, ölecekti. ve beden yapısı"nı incelemiş. Bır Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki takım ilgiler görmüş, bedenle dosyayi da okudum: Olay köyde geçmişti. Yakup, bir kadın ruh arasında. Savcı onu, "Kasten ornıan getirmişti, köye. Başka yerde evyakmak"tan suçluyordu. Or lenmişler. Kadının adı Yadigâr'man kenan köy halkı da tehlike dı. Kimin nesi olduğu bilinmiyordu. Yakın köylülerden soruşgeçirmişti. Hâkim ayağa kalkü, kürsüden turdular. Tanmmıyordu. Yadigâr'ın pek bir kötülüğü aşağıya baktı. Samğı görmek için. Sanığın yarısı yoktu, evvel görülmemişti. Yalnız bir defa ce bir kazadan. Bedeninin kaide çeşmeye suya gittiğinde, şalvansi bir meşin ortüyle yerden ayrı nın altında, siyah parlak bir Iıyordu. Ayak yerine, bilekleri ayakkabı giydiğini görmüşler, ne bağlı takunya gibi iki kalın ayakkabmm ucu da acıkmış, parmakları göriilüyormuş, totahta. Sanık sızlanıyordu. Tarla aç pukluymuş da. Başındaki örtü, mak için yangın çıkarmamıştı. köye at arabası ile gelen çerçiden Sigara içerken, rüzgârla savrulan alınma değilmiş, kentte dükkânçıngı, kuru yapraklan tutuştur da satılanlardanmış. Yadigâr muştu. Söndurmek istemiş, ye evinde hep türkü söylermiş, dıtişememişti. Bağırmış duyura şardan da duyulurmuş. Köyün erkekleri gecerken yamamıştı. En yakındaki insanlara kadar sürüklenmişti. Çok geç, vaşlar, eve doğru bir kez bakrnadan geçip gidemezlermiş. Köyün onlar da bir şey yapamadılar. Hâkim sorular sordu, düşün dirliği bozulmuş. Evlerde kavgadü. Karar verecekti. Kanunu ka lar çoğalmış. Olay günü, Yakup kahveye rıştırdı. "Yarım adam" için vegitmiş. Selamını alan olmamış. Bir kenara oturmuş, kahvedekiler onun geldiğini görmüşier, M emel'le Murat aralarında kan davası süren iki komşu ailenin görmemezlikten gelmişler. Yanıçocuklan. Bebekliklerinden beri kinle büyütülmüşler. Büyüdükten sonra na kimse gitmemiş, Yakup kendine bir çay söylemiş. Bu sırada arkadaş oluyorlar, fakat aileler bîrbirlerini öldürmeye zorluyor. Önce biri ortaya laf atmış: Murat ateş ediyor, Temel yere düşüyor, Murat bağırıyor "Ateş etsene." "Allahın günü lürkü söyZorlukla ateş ediyor Temel. Diğeri de yere düşüyor. Sürünerek lenmez ki", birbirlerinin yanına geliyorlar ve kardeşçe sanhyorlar. Şimdi Almanya'da "Hem kadın kısmıniD sesi de namahremdir. Peygamber aynı torna tezgâhmın başında çalışıyorlar. efendimiz böyle buyurmuş", "Kadın dediğin boş bırakılbulunurmuş, tasın üstünde. Ba ateş edecekmiş. İkisi de kasıtlı, rilecek cezayı arıyordu. Bulama maz, başını bağlamalı. Arada bir gözünü korkutmalı." zen bir çift kundura, bazen ur güçsüz atmışlar taşları. Murat' dı. Yoktu. Konuşmalar böyle sürüp gitba, daha başka şeyler. Anası ağ ın ki, aşağıya yuvarlanmış, kenmiş. Birden Yakup'un yerinden larmış zaman zaman. Sandıktan diliğinden. Düzlükte 2025 adım Toplunı baskısı kalktığını, kahveden çıkıp evine çıkardığı kanlı gömlekle siJermiş birbirlerinden uzaklaşmışlar. Olayı sonundan başlayarak doğru gittiğini görmüşler, koşargöz yaşlarını. Bazen dayısı evle Murat ateş etmiş, Temel'in cianlatacağım: Hastanenin, beşin casına. Kahvedekiler bir şeyler rine geldiği zaman hep babasın ğerlerine ateş düşmüş, kanının dan söz edilirmiş. Kahpece vur aktığını duymuş, sıcaklığından. ci katındaki, mahpuslar koğuşu olacağını anlamışlar, gidip evin nun penceresinden, geceyarısı, önüne sıralanmışlar, biraz bekmuşlar. Dayısı utancından kah Murat bağırmış, "ateş etsene" veye bile pkamıyormuş. Bir gün diye, Temel'in eli titriyor, ateş bir hasta kendisini atmış, kafa lemişler. Bir kadın çığlığı duyulihtiyar amcası gelmiş, anlatmış, edemiyormuş. Zorlukla ateş ede sı parçalanmış, ölmüştü. Nöbet muş, arkasından iki el silah semezann yanından gecerken taşın bilmiş, sonra ikisi de yere düş çi hekim gerekli önlemleri ahna si. Sonra uzunca bir sessizlik. kenanna oturmuş, bir ses gelmiş müş, dermansız. Sürünerek bir maktan yargılanıyordu. Mahke Bundan sonra da Yakub'u evinin toprak dammın üstünde görderinden, babasının sesi imiş, birlerinin yanlarına gelmişler, me Yüksek Sağhk Şurası'ndan "İçim yanıyor. kanımı arayın" kardeşçe sarılmışlar birbirlerine. düşüncesini sordu. Gelen yanıt müşler. Bağırmış: diye yalvarıyormuş, amcası meCezaevinden çıktıktan sonra şöylevdi: "Bazı yüksek ateşii •"İstediginiz oldn, öldiirzara eğilip seslenmiş, "Oğlun ikisi de evlerine dönmedi. Dava hastalarda, şuursuz olarak ani düm." bıiyüyor, sabret rahat uzun sürmüştü. İkisi de büyiidu. intihara teşebbüs mümkündur. Sonra tabancasım kalabalığa edeceksin" demiş. Bunlar konu Karadenizli iki delikanlı oldular, Böyle olaylarda hekime atfı ka çevirmiş. Eli titriyormuş, ateş bil ihmal ve tedbirsizlik diişünüşulurken annesi, onun saçlarını uzun ve sarı. Almanya'ya işçi edememiş, tabancasım göğsüne okşarmış, yiğit oğlum dermiş. eittiler. Arada mektup alırım. lemez." çevirip tetiğe basmış, ayakta ileri ikisi de ustabaşı olmuş. Aynı Bir gün Temel, babasının me torna tezgâhında çalışıyorlarmış. Hekimin suçsuzluğuna karar geri birkaç defa sallanmış, damın üstünden yere yuvarlanmış. zarının yanına gittiğinde öbür Hiç dönmemek için çare arıyor verildi. Merak ettirn. Hastanm Cipe haber salmışlar, hastanebahçede Murat'ı da babasının tabelâ kâğıtlarını inceledim. İslarmış. Belki de bulmuşlardır. mezarı başında görmüş, çit kemi Yakup, 1949 dofumlu, Ço ye yetiştirmişler. Ameliyat başarılı geçmiş, raporu da iyi gelmiş. nanna gelip konuşmuşlar. Birrum İskilip nüfusunda kayıth, Eğer kendini hastanenin pencebirlerine içlerini açmışlar. Evle Yarım adam Hafize'den doğma, evii, çocukresinden atmasa imiş, yaşayarinde olanları birbirlerine anlaCeza Kanunu "insan"ları ol suz. cakmış. tırlarmış. Arkadaş olmuşlar. Hasta, yaralı olarak hastaneçer, biçer. Örneğın: "tam deti" Bir gün Temel'in annesi acele ceza görmez, "yan deli"nın ce ye getirılmış. Göğsune sıktığı SCRECEK "~ dayısım çağırtmış. Ormanın di zası indirılir. Adalet simgesi "te kurşun, sıyırırcasına, kalbin sıbinden silah sesleri geliyormuş. Dayısı dinlemiş. "Bu talim atışı, araiıklı, Murat'a silah talimi yaptınyoriar", demiş. Ertesi gün Temel'i dayısı almış, deniz kenannda kayalıklara götürmüş. Tabanca kullanmasını öğretmiş. Sonra talime başlamışlar. Dalgalann sesinden silah sesi duyulmuyormuş. Ertesi gece, herkes uyuduktan sonra Temel çitin yanma gitmiş, kendisini bekleyen Murat'a anlatmış oianlan. Sonu ne olacak diye birbirlerine sormuşlar. Bir gün dayısı Temel'e "Vakit geldi" demiş. Ormanda bir düzlükten sonra patika ikiye ayrıhr, biri Murat'ın, öbürü Temel'in bahçelerine gidermiş. Temel pusuya yatmış, dayısı ne yapacağını iyice anlatmış. Bir süre sonra giilendiği pusu yerinden Temel, Murat'ın amcasının onu karşı pusuya yatırdığını görmüş. Büyükler çekilip gittikten sonra Temel ile Murat gelip bir meşenin altına oturmuşiar. Ne yapacağız diye düşünmüşler. Çaresiz. İkisi de yerden birer taş almışlar. Kim daha uzağa atarsa evvela o Haber Merkezi Domates salçası ithalatına izin verildi. Başbakanlık, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın Resmi Gazete'de yayınlanan tebliği ile domates salçası, ithalatı yasak mallar listesinden çıkarıldı ve fona tabi mallar listesine ahndı. Salça ithalatında, ton başına 25 dolar karşılığı Turk Lirası alınacak. Domates salçası ithalatına izin verilmesi kararının son günlerde piyasada salça darlığı çekilmesi ve fiyatlarının hızh bir şekilde artış göstermesi üzerine ahndığı belirtiliyor. Öte yandan, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı. et ve sakatatlar ile ayakkabı ve ananas ithalatını da izne bağladı. Daha önce ithalatı yasak mallar lıstesinde bulunan ananas, tabanı ve yuzü kauçuk veya suni plastik maddeden ayakkabılar, tabanı suni, tabii veya terkipyolu ile elde edilen köseleden ayakkabılar. tabanı kauçuktan veya suni plastik maddelerden ayakkabılar, ilgili bakanlıktan izin alınmak suretiyle ithal edilebilecek. Aynı şekilde, her tür et ve yenilen sakatat ithalatına da, izin alınmak koşuluyla izin verildi. KARARA TEPKİLER Salça üreticileri kararın erken alındığını, salçada yeni urünün piyasaya çıkmasımn beklenmesi gerektiğini ileri surduler. Akfa Salçalan Sanayi Grup Koordinatorü Mahir Ataman, "Alınan karar bizce gereksiz bir endişe sonucudur, yeni ürünün pivasaya çıkıp fiyatlan aşağı çekmesi beklenmeliydi. İthal salçalar bizim sunmuş olduğumuz fiyatlann altına inemez. 500 lira civarında satılır. Oysa verli salçada ıırun bollaştıkça, fiyal duşecektir" dedi. Gönen Gıda Sanayii A.Ş. Genel Muduru Mesut Zaloglu da, "Geçtiğimiz günlerdeki salça darboğazı sezonun geç açılmasından meydana geldi" diyerek şu göruşleri savundu: "Ekim imalatının bovutlannı görmeden boyle bir karar almak aceleciliktir. Ekim ayı nornıal giderse darbogaz olmaz." Zaloğlu, ithal salçalann Yunanistan ve Italya'dan geleceğini, bu ülkelerin ise salçada AET subvansiyonundan yararlandığını belirterek, "Yine de bizim fabrika çıkış fivatlarımızın altında bir ithalal gerçekleştirilemez" diyerek gorüşlerini belirtti. Iç piyasada halen salça perakende fiyatlarla ortalama 550 liradan satılıyor. İSO Suni Deri Sanayii Meslek Komitesi uyesi ve ayakkabı üreticisi Emin Cankurtaran ise, ayakkabı ithalatının iç piyasayı etkilemeyeceğini ileri sürdü. Cankurtaran şoyle konuştu: "Dünya piyasalarının ucuz malları olan Çin avakkabıları kalitelerinin düşuklüğu nedeniyle Türkiye'de lutulmaz. Tayvan ayakkabıları ise gümrukle birlikte yüksek fiyatlarla iç pazara girebilecektir. Gerek suni deri ayakkabılar, gerekse deri ayakkabılar için aynı şeyleri söylemek mümkündür." HEM PE VA2PIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle