16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MA YIS 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURÎYET/5 Ozetle Aziz ISesin imza günü Aziz Nesin, 2 haziran cumartesi günü Kadıköy Bilim KitabevVnde kitaplanm imzalayacak. Saat 14.0018.00 arası gerçekleştirilecek imza gününde Aziz Nesin 'in imzalayacağı kitaplar arasında, "Nesin Vakfı 1984 Yıllığı" da yer alıyor. Bilim kurgunun babası Asimov 300. kitabını yazdı Kültür Servisi Bilimkurgu edebiyatının babası sayılan tsaac Asimov, önumüzdeki sonbahar üç yüzüncü kitabını yayımlayacak. Altmış dört yaşındaki yazar, bu yıl kalp damarlanndaki tıkanıklıktan dolayı bir bypass ameliyatı geçirmesine karşm, çok sevdiği yazma uğraşını bırakmadı ve üç yüzuncü kitabım tamamladı. lsaac Asimov, toplam 25 milyon kitabının satıldığını tahmin ediyor. Ancak 25 milyon adet satan 300 kitabın bir rekor olmadığını da belirtiyor. "Ben rekor meraklısı değilim" diyor, Asimov. "Hiçbir zaman da rekor peşinde koşmayacağım. John Creasey ve Georges Simenon beş yüzden fazla kitap yayımladdar. Anlatı türunde 300 milyon adet kitabı satılan Agatha Christie günümüz yazarlan arasında rekoru elinde tutuyor. Anlatı olmayan türierde ise rekor 672 milyon satısla Jozef Stalin'de." Asimov için önemli olan yazmak. Çok kolay yazıyor ve yazmaktan büyüic keyif alıyor. "Elektrikli yazı makinemin başına oturup saatlerce yazıyorum. Yazdığımın farkında bile olmuyorum, kâğıdın üstünde sozcıiklerin belirdiğini göruyonım yalnızca." Bu uğraştan vazgeçmeye hiç niyeti yok. "Yıllardır altmış beşime geleyim de emekli olmamamı kutlayayım diyordum kendi kendime. Kimse emekli edemez beni. Beni ancak ölum emekliye ayırabilir." Son yapıtını ünlü yayıncı Houghton Mifflin'e teslim eden ve yılda ortalama yirmi kitap yazan Asimov'un en büyük özlemi, Ingiliz yazar Charles Dickens gibi ölmek. "Charles Dickens elli sekiz yaşında bir dedektif öyküsü üstünde çalışırken öldü" diyor. "Hep kaleminin sayfanın üstünde bir çizgi çizerek kayıp düştüğünu canlandırmışımdır gözümde." Duyduk Gördük Sandığın "fazüetleri" üzerine TARİŞ Genel Müdürü Ahmet Çetin Budak, Çukobirlik Genel Müdürü Özger Aygar, Antbirtik Genel Müdürü Kemal Gırginer geçtiğimiz gunlerde Adana'da bir araya geldiler. Amaçlan, ortak sorunlannı saptamaktı. Türkiye 'nin en büyük üç birliğinin genel müdürleri bir de basın toplantısı duzenlediler Adana'da. Çukobirliğe ait, Mersin yolu üzerindeki gökdelenin 16. katında Genel Müdürlük makam odasında düzenlenen basın toplantısında her üç genel müdür ve yardımcılan otururken, basın mensupları ayakta durduruldular. Basın toplantısında üç genel müdür soruları yanıtlarken birlikleri hakkmda kısa bilgiler de veriyorlardı. Böylece basın mensupları TARlŞ'in ortak sayısının 80 binin üzerinde, Çukobirliğin ortak sayısının 40 bin dolaytnda, Antbirlik ortak sayısının da 20 binden fazla olduğunu öğrendiler. Toplantıda çeşitli sorular yanında birliklerin yıüardan beri ertelenen genel kuruüan da soruldu. Güney Ticaret Gazetesi'nden ömer Çamlıdağ'm bu sorusunu her Genel Müdür kendince yamtladı da, TARİŞ Genel Müdürü'nun yanıtı ilginç oldu. Genel kurullann yapıiması bir zamanlama meselesidir. Ancak görüldüğü gibi "sandık devri"ne girmiş bulunuyoruz. 1982 yılında Anayasa oylamasını sandığa koyduk. 1983 yılında mületvekilleri seçimlerini sandığa koyduk. 1984 yılında da yerel secimleri sandığa koyduk. Elbette birliklerin secimleri de sandığa girecektir. Biz sandığa inananlardanız. Sandık çok iyi bir şey... Yaz boyunca karma sergi Ümit Yaşar Sanat Galerisi, 30 mayıs gününden başlayarak "Yaz Boyunca Karma Resim Sergisi" düzenliyor. Salı, çarşamba, perşembe ve cuma günleri açık olacak sergide elli Türk ressamından yüzu aşkrn yapıt sergilenecek ve satılan resimler anında alıcısına teslim edilecek. Galerinin yan kunduşu olan Sanat Kitabevi ve Resim Malzemeleri Bölümü de yaz boyunca aynı gunlerde açık kalacak. Yunankntn hastahğı: Kumar 2930 Arahk 1983 tarihli "Le Monde" gazetesinde Marc Marceau imzasıyla bir yazı yayuniandı. Yazıda Yunanistan'da kumann ulusal bir tutku halini aldığma değiniliyor ve ilginç bilgiler veriliyor. ' 'Burada herkes yılbaşı gecesı yiyip içlikten ve yakınlanyla kucaklaştıktan sonra, kumarda talihini dener, "diyen Marceau, yazısımn geri kalan bölümünde şu ilginç bügilere yer veriyor: "Yeniyılın ilk sabahına kadar süren bu kumar tutkusu, ytl boyu da kesilmiyor. Yunanistan'da 2S00piyango bayii, 20.000satıcı var. Bunlann 4000 tanesi AtinaPire yöresinde is tutuyor. Kapı kapı, işyeri isyeri, kahve kahve, meyhane meyhane dolaşıp satış yapıyorlar. Vergi mükellefi olmadıklan halde, güçlü bir demekleri var. Piyangolann en büyük ilgigöreni "Hatk Pıyangosu". 1926'da kurulan, 1930'da devletleştirilen bu kurumun her pazartesi günü çekilisi var. İkinci durumda ise "Ulusal Piyango'' yer ahyor. Ayrıca yasları 9 ile 90 arasında değişen Yunanlıların yüzde ellisi ProPo diye adlandınlan SporToto oynuyor. 19S2'de Yunan Toto'sunun cirosu 10 milyar drahmi (yaklasık 40 milyar Türk Lirası). Tabii bunun ardından, her keresinde hipodroma en az 20.000 kişi toplayan at yanşlan geliyor. 150 kadar at yarışı bayiinin 1983 yılında sağladığı hasılat 45 milyar Türk lirası civannda. Yanslar daha güvenilir olsa, kuşkulu kişiler isten tasfıye edilebilse hasüatın çok daha artacağı da ilgilüer tarafından belirtiliyor. Ama Yunanlıların asıl büyük zaafı iskambil ve barbut. 600 kadar resmi ve en az bir o kadar gayn resmi kumarhane yalnız Atina ve çevresinde iş görüyor. Artık yeni kumarhaneaçılmasınaizin verilmediğinden, "hayırdemekleri"paravanası ardında iş görülüyor. Ve ülkenin her köşesinde, bazen Las Vegas 'ı ya da Monte Carlo 'yu aratmayacak boyutlarda kumar partileri düzenleniyor. Şömendöfer, bakara, poker ve barbut gibi oyunlar yasaklandığı halde, elaltından oynatılıyor. Vebuyoldan Yunanistan 'da her gün 10 milyar Türk Lirası 'na yakın bir paranın el değiştirdiği vurgulamyor. Durumun bilincinde olan Yunan basını, iflaslara ve intiharlara yol açtığı gerekçesiyle bu duruma son verilmesini istiyor. Ama kumarbazların karşılığı, dünyamn hemen her köşesinde olduğu gibi hazır: "Hayatın kendisı kumar değil de nedır?" SON SERGİSİNDE PORTRELER Selim Turan son sergisini Fransa başkentindeki bir mimarlık bürosunda açtı. Bu sergideki resimler genellikle portrelerdi. 45 yılını resimle paylaşan Selim Turan: Octavio PaZ) ödül aldı Meksikalı ozan ve denemeci Octavio Paz, Federal Alman Kitap Ticareti 1984 Bartş ödülü 'nü aldı. Octavio Paz 'a ödülü Frankfurt Kitap Fuan sırasmda 7 ekim günü verilecek. Beni ne ilgUendirirse onun resmini yupıyorum MUSTAFA ALTINTAŞ tavır oldu mu? S.T. lster istemez hocaların tesirinde kahyorduk. Biraz empresyonizm tesiri, biraz kübist ve Levy tesiri oldu. O arada bir de yerli sanat yapma, toplumsallık endişeleri vardı. Kaliteli resim yapmaya çalışıyorduk, ama kalitenin ne olduğunu tam kestiremiyorduk. Leyy'nin kalite konusunda gösterdiği, eskilerden örneklediği şeylere benzer şeyler yapmaya çalıştık. Bu arada, Avrupa'ya gidip gelenlere "Ne getirdin?" diye soruyorduk. Paris'e geldiğin yıllarda neler oluyordu buralarda? Senin sanatsal diışüncelerine, praükteki calışmalanna etki etti mi? S.T. Daha sonra Paris'e gelmem 1947'de. 1937'de gelişimde birtakım müzeleri gezdim Avrupa'da. O sırada Paris'te 1937 Enternasyonal Sergisi vardı. Her ülke kendi pavyonunda kendi resimlerini sergilemişti. Türkiye pavyonu yoktu ama, dünyamn her yanında yapılan resimleri görme olanağı vardı.Muthiş bir etkisi oldu bende. Türkiye'deyken, bir dekorasyon mağazası sahibi olan Selahattin Vefik bir tane Bonnard; Manet, Derain, Matisse'den de birkaç gravür getirmişti. Biz bunlan görmeye gider, aylarca tartışır S.T. "Liman Sergisi" fikri, sergilere gelen insan sayısını ço|altmaktan çıktı. Sergilere hep sayıları 200300 kadar olan aynı insanlar geliyordu. Daha çeşitli insanların resimle ügilenmesini istiyorduk. Istanbul'un bazı mahallelerine giderek oralarda resim yapmak, o insanları sergilere davet etmekü amacımız. İnsanlar kendi evlerini, çevrelerini, kendi hayat kesitlerini resimlerde görmeye gelecekler diye düşündük. tstanbul bir liman şehri olduğu için serginin adı da "Liman Sergisi" oldu. llk once Eminönü, Balık Pazan, Kahveler, Haliç'ten Balıkçılar falandı konular. Hangimiz deli? Maçka, en lüks apartmanlarla gariban evlerinin iç içe yaşadığı bir semtimiz. Eski kiracı olduklan için henüz iki haneli sayüarla ödenebilen evlerde oturan üç hanım bir araya gelmiş, Taşlık Parkı 'na açılan sokaklardaki bir apartman dairesinin kirasını konuşuyorlardı. İki oda, bir salon, toplam seksen metre karelik daire için istenen kira 200.000 liraydı. Son zamanlarda sinir tedavisi gören bir hanım, konuşmaya tüm dikkat'ıni verememis olacak ki, büyük bir hevesle atıldı: İki yüz bin liraya daire mi satılık? Ay çok ucuz, ben hemen alırım! Arkadaşlan, satılık değil kiraUk diye düzelttiler. Ama içlerinden de zavalh kadının akli dengesinin iyice bozulduğuna hükmettiler. Sonra da şöyle bir durup düşündüler. Acaba gerçekte 200.000 liraya satılık daire olabileceğini akla getirmek mi delilikti, yoksa bu parayı "kira" diye olağan kabul etmek mi? Doğa ve Bilim Dergisi çıkıyor Selim Turan, 1915'te tstanbul'da Cağaloğlu'ndaki Hasan Fehmi Paşa Konağı'nda doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademesi'ne girdi. Nazmi Ziya, Feyhaman Duran ve Leopold Levy ile öğrendi. Topkapı Sarayı MuzeBir yıldtr yayınına ara vermiş bu si'nde minyatür çahştı. Edebiyat lunan Doğa ve Bilim Dergisi, ha Fakültesi profesörlerinden Hikziran ayında on ainncı sayısıyla met Ertaylan'ın önculuğünde yeniden yayına başltyor. Yayın son hattat, tezhipçi ve minyatüryönetmeni Metin tlkin, dergiyle cülerin hazırladığı "Fatih Divailgili olarak şu bilgileri verdi: nı"na minyatürler yaptı. "Li"Doğa ve Bilim Dergisi, bundan man Sergisi" grubunda yer aldı. önce salt doğa bılimleriyle sınırlı 1947'de Fransız hükümetinin olarak yayımlamyordu. Bu yeni bursuyla Paris'e giden sanatçi, o doneminde toplum bilimleri, fel yıldan bu yana Paris'te yaşıyor. sefe ve sanatı öne aldık. Haziran Türkiye'de Alman Kültur Dersayısında Abidin Nesimi, Uluğ neği'nde abstre guvaşlarını, esNutku, Aydın Hatipoğlu, Eray ki Şerbetçi Galerisi'nde (Galeri Canberk, Hüseyin Dıraman, 1) ve 1976'da Ankara Artisan Merdan Aslan, Ahmet Telli, Yıl Galerisi'nde porlre ve manzara mazElmas, M. Zeki Gezici'nin resimlerini sergiledi. Fransa'nın şiir, öykü, inceleme vefelsefeya çeşitli yerlerinde duvar resimlezıları yer ahyor." ri, anıtsal heykeller, mozaik panolar gerçekleştirdi. Birçok kişisel sergisinin yanı sıra karma sergilere katıldı. 1976'dan bu yana özel bir okul olan "Academie Goezfde resim dersleri veriyor. Kırk beş yılını resimle paylasmış olan Selim Turan, son olarak genellikle portrelerden oluşan kişisel sergisini Paris'te bir mimari büronun salonlarında sergiledi. Gene uzun yıllardır calışmalannı Paris'te sürduren sanatçımız Mustafa Altıntaş'ın Selim Turan'la yaptığı söyleşiyi burada sunuyoruz. Paris'e geldiğin 1947 ye kadar Türkiye'de izleyip tanık olduğun sanat olaylanndan yola çıkarak, bu donemlerdeki olaylan scnin çalışmalanna bağlı olarak inceleyelim biraz. S.T. Daha lisedeyken minyatür ve tezhip calışmalanna başladım. Tezhip ve minyatür yapan komşularım vardı. Bunlardan biri, Tuğrakeş Hakkı Bey denilen lsmail Hakkı Altınbezer'di. Minyatüru merak ettim. Eski teknikte kâğıt hazırlamayı, ebru yapmayı öğrendim. Topkapı Sarayı'nda çalışmalanm oldu. Sonra Guzel Sanatlar Akademesi'ne girdim. Orada evvela Nazmi Ziya, Sonra Feyhaman Beylerin atölyelerinde çahştım. O sıralar orada empresyonist bir resim havası esmekteydi. O zamanlar ve daha sonralan Almanya'dan, Fransa'dan gelenler de birtakım cereyanlar getirdiler. Bir kısmı bir nevi kübizm, Almanya'dan gelenler ekspresyonizmi getirdiler. Boşluk yapma, boşluk içinde inşa gibi endişeler vardı. Fransa'dan gelenler de Dufy, Pkasso, Gromaire gibi sanatçılann etkisindeydiler. En ağır basanı da, Andre L'Hote tesiriydi. Ben, Feyhaman ve Nazmi Ziya ile biraz çalıştıktan sonra Leopolde Levy geldi Akademiye. Biraz daha farklı bir hava getirdi. Umumiyetle görülenden çok hissedileni yapmayı, herkesin kendi kişiliğine göre resim yapması gerektiğini, akademik bilgilerin dışına çıkılması gerektiğini tavsiye ederdi. Bulabildiğim malzemevle çahşıyorum Kimler vardı bu deneyimde? S.T. Eğer unuttuklarım olursa affetsinler. Nuri (lyem) vardı, Abidin Dino vaıdı. Mümtaz Yener, Turgut Atalay. Avni Arbaş, Kemal Sönmezler, Fanık Başaga, Fethi Karakaş belki sonra katıldı. Öteki gruplann öıellikleri konusunda ne söyleyebilirsin? S.T. Ortada bir nesil vardı, Çaüı nesli. Bizden evvel Mahmut Cuda'lar, Cevad Dereli, Zeki Kocamemi bunun içindeydiler. Üçüncü grup olarak da " D Grubu" vardı. "Liman Sergisi''ni açanlar bundan sonraki nesil. Birinci gruptakiler daha çok portreler yaparlardı. tkincilerde bir nevi Kübizm vardı. " D Grubu" daha fazla Fransız resiminin etkisinde ve taklidindeydi. Biz yine özgün çalışmalara dönelim. Senin farklı malzemelerle çalışma eğilimin var. S.T. Bulabildiğim malzemeyle çalışıyorum. Tmkânların neticesi. Bir de her malzemenin kendine göre söyleyeceği şeyler var. Mesela, ilk insanlar biraz kömürle, biraz kanla, renkli çamurla sahici resimler yaptılar. öteki yumurtalı boyayla yaptı. Bir başkası süt kanştırarak yaptı. Tutkalh boyayla da resim yapılabilir. Her malzemenin kendi imkânı var. Her malzemeyle resim, heykel yapılabilir. Mesele, herhangi bir malzemeyle oynayarak duyguları dışanya verebilmekte. Bir malzemenin yüksek kalitede olması, sanatın yüksek kalitede olması değildir. En iyi fotoğraf makinesiyle en kötü fotograf çekilebilir, en basitiyle de en iyisi... HAYYANLAR İsmail Gülgeç Richard Burton ve 1984 Ünhi sinema ve tiyatro oyuncusu Richard Burton, George Orwell'in romanı "1984"den uyarlanacak bir filmin basrolünde oynayacak. Mıchael Radford'un yöneteceği filmin yıl sonuna kadar gösterime girmesi bekleniyor. Selim Turan 1947 yılından bu yana Paris 'te yaşıyor. Fransa'nın çeşitli yerlerinde duvar resimleri, anıtsal heykeller, panolar gerçekleştirdi. 1976'dan bu yana da özel bir okulda resim dersleri veriyor. dururduk. Oysa Fransa'da bir Bonnard sergısinde 400 kadar resmi bir arada gördüm. Sanatçının yetişmesi bir takım seçmelerin, kaldığı etkilerin neticesi. Etkilenmeyi kendi seçer. KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak F. Almanycfda Türkçe dil kitabı Berlin Eğitim, Gençlik ve Spor Senatörlüğü 'nce hazırlanan "Türkçe Dil ve Okuma Kitapları"nın 7. sımflar için basılan üçüncüsü de yayınlandı. Bilindiğigibi, Berlin okuUannda Türkçe, 5. sınıftan 10. smıfm sonuna kadar birinci yabancı dil kabul edilmiş durumda. Türk çocuklan isterlerse Türkçeyi birinci yabancı dil olarak seçebiUyorlar. tncila özhan ve Adnan Binyazar'm hazarladıklan "Türkçe Dil ve Okuma Kitabı 7"nin çizimlerini de Yunus Saltuk gerçekleştirdi. Kitapta Türkçe dil bilgilerinin yanı sıra birçok yazanmızın yapıtlanndan okuma ömekleri de yer alıyor. Renkler ve şekülerie... Akademik resmin dışında avangard sanatla ne gibi Ugin oldu? S.T. Akademik resmin dışında abstre resim ve nonfigüratifle karşılaşum. Nonfıgüratif resmi. konuyu bir tarafa bırakıp muhtevayı ele alan resim olarak anladım. Konuyu objektif olarak değil de, renkler ve şekillerle vermeye çalışan bir resim yapmayı denedim. O zaman her şeye yeniden başladığım» söyleyebilirim. O güne kadar yaptığım resimlerden tamamen ayrıldım. Daha önce öğrendiklerim işime yaradı ama, hepsini bir tarafa bırakarak nonfıgüratif resme sanldım. 1718 yıl devam ettikten sonra figüratif ve nonfıgüratifi bir arada yapmaya başladım. Türkiye'de çahştığın yıllarda sanatçılar arasında bazı diışünce ve akımların geliştiğini, gruplaşmalar olduğunu, bu gruplann kendi anlayışlan doğrultusunda ortak sergiler açtığını biliyorui. " D Grubu", "Yeniler" gibi. Bir de "Liman Sergisi" deneyimi var. Yaptığım ya^antımın bir parçası Son olarak Paris'te açtığın sergide çoğunluk portreler sergiliyorsun. 19501960'lı >ıllardaki çalışmalardan 1984 te portrelere. Yanılmıyorsam, sanattaki moda akımların dışında kalıyorsun. Son yıllarda farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkan figüratizim ile senin yeni çalışmaların arasında ne gibi baglar olabilir? S.T. Dikkatle bakıldığı zaman, isterse soyut resim yapayım, figüratif olanla olmayan arasında hiçbir fark yok. Beni ne ilgilendirirse onun resmini yapıyonım ve gününde karar veriyorum, çalışma esnasında karar değiştirip devam ediyorum. Yani bu, her anın röportajı gibi. • Yaşantıma göre, içinde bulunduğum koşullara göre resim yapıyorum. Dağda bayırda gezersem dağ resmi yapıyorum. Içime kapanık olduğum zaman dağ deniz hayal ediyorum, bazen de tarihte geçmiş birtakım figurleri duşünüyorum. Yahut da ne bileyim, kafamızda zebani diye bir şey var, oturup onu yapıyorum. Masallar var, cinler periler var. Bunlann hepsini çocukluğumuzda yaşadık. Bugün de zaman zaman aklımızdan geçiyor. O zaman ben onları da resme ko)^yorum. Araştırmacı değilim ama, gunümün içinde araştırma yapıyorum. Yaptığım da yaşantımın bir parçası. Bazı sanatçılar da kendilerine özgun kurallar koyuyorlar, onlarla oyunu devam etüriyorlar. Bu bir yaşantı tarzı bana sorarsanız. Bu şundan daha iyidir, şu daha kötüdür denemez. Her şeyin nevine göre iyisi kötusü vardır. Kendini bulmuş sanatçılar arasında bir hiyerarşi kurmak iyi bir şey değil. Bir nevi ırkçıhk bu. Çınar ağacı selviden neden kötü olsun.... . q\aqan\ar ofgğonlar twıyoı~ Kenzo Tange, Paris AkademisVnde Ünlu Japon mimar Kenzo Tange, dünyamn çeşitli ülkelerinde elli yıldır gerçekleştirdiği mimarlık çalışmalan dolayısıyla Paris Güzel Sanatlar Akademisi üyeüğine seçildi. Tange, tkinciDünyü Savaşı 'ndan sonra Hiroşima kentinin yeniden kurulması için açılan bir proje yanşmasını kazanarak otuz üç yaşmda uluslararası üne erişti. Tange'nin en önemli yapıtları arasında Nijerya'nın Lagos kentindeki Baskanlık Sarayı, Cezayir'in Oran kentindeki Üniversite Hastanesi ve New York'ta ABD Açık Tenis Tumuvası'nm yapıldığı Flushing Meadows Tenis Tesisleri de bulunuyor. TARİHTE BUGUN Mümtaz Ankan UIUA&V VE MO8KAY, MOLA l/£R0//X£Gl DOftUKTA 29 Mayıs Biraz empresyonizm, biraz kübizm Senin çalışmalannda özellikle izlediğin, benimsediğin bir EVEREST'İN FETtHf. 195S'TE BuGİIN, VEN/ ZELANOAU O*ĞCI & H(UAKİ VE NSPAİLl SH£RPA KASİLBSiNOEN TEH2IMG NORKAY, PÜMVANtN EN YÜKSEK NOtCTASI OLAN EV£HBST'İN OOR.UĞUNA Çlicri. ÖHCS ARICILIK,DAf4A SONGfl OA U. OÜNYA SAYApNOA UÇUŞ MÜHBHOIS. UĞİ YAA4N UILLARY, GİOBBCK DAĞCILI &A MERAK SARMIŞT1. TENZING NOGKAY İSE, DOĞPUĞU MEPAL'DEM 18 YAÇlMDAfKEN HİNOlST»fJ'A GÖÇ ETM/f, iSSS'TE İLK OAĞCILlSIKl! HAMAL OLARAK YAPMtŞTI. MLLAey V£ TEN2)N6,UİMALAyALAIZ'IM 884&MErRELİK El/EREST TEPESİME ÜLAŞARAK SİR ANOA ÜNE KAVUŞACAKLAROlR. SAAT 11.30 DA DORUĞA VARAH İK.İ DAĞCt BURAPAKİ OüStTBN Y£mB£İ2Ü6İUl YANLA&AIM TAŞlPtKJL / 29 Mayıs 1934 musikıye alakasını arltırmak için konservatuvar muallim ve talebesinin gelecek sene ayrı ayrı birçok konserler vermelerini tavsiye edeceğim." Profesor Marks bundan sonra bir opera teşkil ve yeni konservatuvar tesisi hakkmda da şunları sö'ylemiştir: " Bu meseleler hakkmda Vali Muhiddin Beyle uzun uzadıya görüşeceğiz. Opera işine gelince bence Türkiyede bir opera kurmak pek kabildir." Profesor yirmi gün sonra Viyanaya dönecektir. Yerli rnalı 19341984 SAF BİLGİ DOYUM İÇİNDE Düşuncelerin kaynağı ya da insan bilincinin en az uyan hali, tüm yaradılışı yöneten doğa yasalannın >"argılandığı saf enerji alamdır. TRANSANDANDANTAL MEDtTASYON, büinçli zihni bu alana açarak tum düşünce ve arzulanmızı doğa yasalanyla uyum içinde gerçekleştinr. Saf bilgiyle, yaşam do>um düzeyinde yaşarur. Japon TV ekibi Tarihi incelemeler yaparak belgesel bir fum çeken Japon TBS TV'sinden bir ekip istanbuVa geldi. Iki ay önce yola çıkan ve Afganistan, Pakistan, Hindistan, tran, Irak'ta çahşan ekip, tstanbul'dan sonra Bursa, İznik ve Bozüyük 'te yapacağı çekimlerle görevlerini tamamlayacak. Japon TV ekibinin çektiği film, Japonya 'da gösterildikten sonra birçok ülke gibi Türkiye'de de yayımlanacak. (THA) TANITMA KONFERANSI: Her ÇARŞAMBA saat 14.00 Her ÇARŞAMBA saat 19.00 Her CUMARTESİ saat 14.00'de (Konferanslara giriş ücreLsiz ve serbesttir.) YARATICI ZEK.\BtLİMİ D E R N E G I 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet "Türkiyede bir opera kurmak kabildir" tavsiye ettiğim bu program iyi bir şekilde tatbik olunmuştur ve bunda yeniden tadilata lüzum görülmemiştir. Yalnız bazı tevsiat yapacağız. Türkiyede musikinin terakkisini ternin için musiki hayalını yaratmak icap etmektedir. Günden güne memlekette musikıye knrşı olan alakanın artmakta olduğu memnuniyetle görıilmektedir. tçtımai hayatla büyuk bir mkılap yapmış olan Türkiyenin milli bir musiki yaratması lazımdır. Halkın (Transandantal Medilasyon Demeği) Maçka cad. Maçka Palas 41/7, Teşvıki>e İSTANBUL Tel: 1471005 1476473 (Te$vikıye POSTAHANESİ karşısı) GiSLAVED Not: Adresleri değişen üyelerimizin Derneğimize başvurmalan rica olunur BOĞAZ'DA Anadolu Hisan'nda koru içinde eşsiz deniz manzarah satılık daire. Mür: Akşamlan 332 08 18 Konservatuvar mütehassısı profesor Marksın birkaç günden ben şehrimizde butunduğunu yazmıştık. Profesor Marks dün muhtelif meseleler hakkmda kendısile görüşen bir muharririmize şu beyanatta bulunmuştur: " Konservatuvarda şimdiye kadar alman neticelerden memnunum. Muallimlerle ders programları hakkmda görüştüm. Bir sene evvel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle