15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MA YIS 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 SINEMA ATİLLA DQRSAY SENEMA Sinema Günleri 84: Kültür yaşamunızda önemli bir hareket Sinema Günleri 84 de, bir düş gibi yaşandı. Bazen karabasana dönüşen bir düş: Nasıl bir program yapmalı da önemli filmleri kaçırmamalı? Her şeye yetişmeli, 2 film arasmda nerde, nasıl yemek yemeli? Tüm günün iş yorgunluğundan sonra üst üste 2 filmi seyrederken gelip bastıran uykuyu nasıl savuşturmalı? gibi, herkese göre değişen, ama bazen ortak noktalarda buluşan sorular ve sorunlarla birlikte... Kendi hesabıma yorucu bir 15 gıin geçirdim, benzer bir yorgunluğu, gösterilerde rastladığım birçok dostun, tanışın yüzünde de izledim. Ama birçoğunda mutlu bir yorgunluktu bu: Severek katlanılan, birbirinden ilginç fılmler, yönetmenler, sinema anlan görmenin, yaşamanın o her şeyi unutturan benzersiz tadında unutuluveren... Birlikte yaşanan, paylaşılan her şey gibi güzeldi bu 'sinema yorgunluğu' da... Üstelik onu, bu yıl, bu tür şenliklerin alışılmış, bilinen 'sanatsever aydın' çevresinin dışma taşan yepyeni, gencecik yüzler, çoğu öğrenci genç, yeni bir sinema seyircisi ile birlikte yaşadık. Bu güzellikleri sandığımızdan çok daha fazla insanla birlikte paylaştığımızı anladık, sevincimiz, keyfimiz arttı, büyüdü... GUNLERFINDKN NOTLAR • Sinema Günleri'nde 100.000 kadar bilet satıldı, 3.000'i aşkın davetiye de, kordiplomatik, basın ve festival protokol listesine dagıtıldı. • Sinema Günleri, 2 hafta boyunca 4 salonda 20 milyonu aşkın bir gelir sağladı. Bunun yaklaşık üçte biri şenlik butçesine girdi ve 5 milyonu aşkın gider sonucu, şenliğe 1.5 milyon kadar net bir gelir kaldı. Diğer üçte ikiyse, âdet olduğu üzere, sinemalar ve belediye arasında bölüştürüldü. • Şenliğe sinemacılar, geçen yıldan biraz daha çok, ama yine de sınırlı bir ilgi gösterdiler. Gösterilerde rastlanan sinemamızdan isimler arasında Atıf i'ılmaz, Vedat Türkali, Orhan Aksoy, Metin Erksan, Şerif Gören, Zeki Ökten, Tarık Akan, I\ur Sürer, Genco Erkal başta geliyordu. Hülya Koçyiğit 'in de birçok filmi Inci Sineması 'nın suarelerinde izlediği söylendi, ama kendisine rastlayan pek olmadı. • Şentikte en çok ilgi gören ve biletleri çabucak tükenen fılmler, "Ve Gemi Gidiyor", ':\osthalgia", "Mario Ricci'nin Ölümü", "tsa Eboli'de Durdu", "Picasso" oldu. Bunun ardından "Carmen'", "Istasyon Sefinin Karısı", "Çile", •'Alabatık", "Bir Kadının Tanımlanmast", "Ragtime", "Carmen Jones" sayılabilir. Genelde en az ilgi gören gösteriler ise, 3. Dünya ülkelerinden gelen fılmler oldu. Bu arada Türk filmleri de şenlikte ilgi topladı. Yalnızca bırer gün gösterilen fdmlerden "Faize Hücum" için 1400, "Derman" içinse 1200 bilet satıldı. • AKM'nin küçük salonu, tüm fılmler için biletlerin hemen tükendiği bir salon oldu. Bunun tek istisnası, pek ilgi görmeyen "Kral Lear" uyarlamasıydı. AKM'ye, ilgi üzerine sonradan eklenen sabah 9.30 matinlehnin biletlerinin bile hemen tükenmesi ise, herkesi şaşırtan olaydı. • Şenlikte kuşkusuz birçok ilginç an yaşandı. Bunlardan biri, davetiye istemeye gelen ünlü bir sinema öğretim üyesinin, sinemanm müdürü tarafından sinema konusunda 'imtihan edilmesi' idi!.. Duyduk Gördük Bir fotoğmf O bir fotoğraj amatörüydü. Ytllardır kısıtl; geli, uıden ayırabildiği kadaruıı hu işe harcayarak bir şeyler yapıyor, kendisine, çevresine, toplumuna bu çağdas sanat dalı aracılığıyla faydalı olmaya çalışıyordu. Yıllar çabuk geçti. Sistemli çalışmamn sonucunu önce yurt içinde, sonra yurt dışında birkaç basan kazanarak aldı. Sıra sergi açmaya gelmişti. Birkaç birliktelik önerisi geldi, birine katıldu Çok heyecanlıydı, artık izleyicisiyte, sanatseverle karşı karşıya olacaktı. Sergi açıldı, defter ilginç satırlarla doluyordu, çoğu da övgüydü. Yıllık iznini aldı, her gün sergide bulunmaya basladL Hoşuna gidiyordu övgüleri kulağıyla duymak. Bir gün ikı genç kız gelmişti. Tam onun fotoğraflannın önünde duruyorlardı. Panonun arkasından onları görmüyor, ama rahatça duyuyordu. Kızlardan biri: Uff, şahanel Ne kadar güzel değil mi? diye sordu yanındakine. ötekü amatörü Evet, sorma! diye yamtladu Amatörümüz. biraz kasıldı, gülümseyerek panonun arkasına yürüdü. Ve genç kız soruyu yapıstvrdv Hu çok güzel çiçeklerden bir tane alabilir miyim? Övgüler fotoğraflara değil, sergi açtlışına gelmiş çiçek sepetlerinden birineydL Mğde'nin Bor ilçesinde Belediye Başkanlığı'na SODEP'ten adayiığını koyan Avukat Hazım Mengi seçimi neden kaybetmiş, biliyor musunuz? "Yumuşak" olduğu için... Hazım Mengi ilçede sevilen bir kişi. Rakipleri düşünmüşler taşmmışlar, aleyhinde söylenecek bir şey yok. Üstelik, kara çalsalar tutmayacak. İlginç bir taktik uygulamışlar. Bilin bakalım ne yapmışlar? "Herkes tarafından sevilmek, sayılmak hoş bir şey. Bu bana gurur veriyordu. Son günlere kadar seçileceğime kesin gözuyle bakıyorlardı. Son günler bütün Bor'u bir propaganda kapladı. Bir de baktım, herkes benim için, 'Valla, iyi adam, dürüst adam, ama çok yumuşak birader. Belediye Başkanlığı 'na da şöyle yumruğunu masaya indirecek adam gerek", demeye başladılar. Seçim yapıldı, kaybettim. Yani anlayacağınız yumuşak olduğum için kaybettim. Şimdi sertleştim artık. Kimse bana yumuşak diyemez. öyle sertleştim ki, eskiden eş. dost, yoksul der, çok kimseden para almazdım. Şimdi biri bir şey danışmaya gelse, ücretini verin, öyle sorun, diyorum..." Aday "yumuşak" olursa... Bir yanhş anlaşıhna ve Aksaray^daki bayüer Aksaray^daki Pertevniyal VaUdeSultan Camü'nin bakımsızlığvta, hemen yakmındaki gazete ve dergi satış kulübelerinde açık saçık yaytnın alenen sergilenmesine bu kö'şede değinmiş, bir ibadethane yakınında böylesine saygısızlık yapılmaması gerektiğini vurgulamıştık. Yetkililer, daha doğrusu o sıra yeni işbaşına gelen ANAP'lı yöneticiler ne yaptılar dersiniz? Sö'z konusu kulübelerde böylesi dergilerin bu kadar yaygın sergilenmesini önleyeceklerine (yanhş anlasılmasın, satılmasmı demiyoruz, çünkü gerek Cumhuriyet gazetesi, gerekse bu köşeye katkısı bulunanlar yaym yasağının karşısındadırlar) o işte ekmek parası kazananlarm işyerlerini ortadan kaldırdılar. Doğruyla yanlışı, yapılmaması gerekenle yapılması gerekeni kanstıran bu kişilere bir fıkra anlatmakla yetinelim ve Aksarayh gazete satıcılarmdan bizi bağışlamalarını dileyelim. Çünkü aynı sütunlarda Mısvçarşısı 'nın kapısındaki gazete bayii A li Güner 'i nasıl savunduğumuz da ortadadır fbkz. 2 mayıs Cumhuriyet gazetesinin "Duyduk Gördük " köşesi). İtalyan Komünist Partisi'nin Büyük Kongresi yapılıyordu, ttalya başkentinin büyük spor salonlanndan birinde. Kongreye gö'zlemci olarak çağnlı bulunan sosyalist ülke temsücilerinden biri, sabah spor sarayının kapısından içeri girip gazete satış köşesine yöneldi. Ama gazetecinin sergilediği yayınlar arasında Vatikan'ın yayın organı, dinsel ağırtıklı "Osservatore Romano" gazetesini görünce şaşırdı kaldı. Az sonra şaşkınlığını İtalyan "yoldaştarına" anlatmaya çatışıyordu ki, bu "yoldaşlardan" biri onun sö'zünü kesti ve şöyle dedi: Kusura bakma dostum. İkimiz de komünistiz, ama aramızdaki birfark var. Burası ttalya. Biz Vatikan'ınsözcüsü "Osservatore Romano" gazetesine karşı olabilir, yaymını beğenmeyebitiriz. Ama satışını engellemeyi bir gün bile düşünemeyiz. Çünkü demokrasiye inanmışız. Bir gün gelir, sen de bu tür olayları doğal karşılarsın. Cenel ilgi az şey mi? Sinema Günleri 84'ün gözle görünür başansı, olayın artık başta lstanbul gibi büyük kentlerde nasıl bir gereksinime yanıt verdiğini göstermesi açısından ilginçti. Başlarda belki de yalnızca sinemasever, sinema meraklısı diye isimlendirilebilecek olan ve gerçekten de sınırlı bir kesime seslenen birkaç 'sanat filmi' veya 'sanat üstiine film' göstermekle işe başlayan bir şenliğin, şimdi artık bu belirli 'sinemasever' kesimi aşan çok daha geniş ve özellikle de genç bir kesime seslendiği görülüyordu. Aslında bu tür bir olayın yalnızca, 'aydınlara seslendiği, halkla ilişkisi olmadığı' yolundaki bazı eleştiriler bile bence geçersizdi. Varsayalım ki, Sinema Günleri 84, o eleştirilerde ileri sürüldüğü gibi, 'aydın'lara sesleniyor, yalnızca (ne demekse bu 'aydın' sözcüğü). Öyle bile olsa, dünya sinemasının ünlü isimlerini, yapıtlarını (birçok şeyi ol lLGt GÖREN FtLMLERDEN Bu yılki Uluslararası lstanbul Sinema GünleriMde izleyicilerirt Ugisini çeken fdmlerden biri de Sovyet yönetmen Gleb Panfilov'un "Vassa' adlı yapıtıydı. Aynı zamanda Pünfllov'un eşi olan ünlü Sovyet aktris lnna Çurikova oyunculuk gücüyle dikkatleri çekiyordu. duğu gibi) kulaktan dolma bılgilerle tanıyan, daha birkaç yıl öncesine dek sözgelimi Fellini'nin bir filmini bile doğru dürüst izlememiş olan bir 'aydın' kesimine çağdaş sinemanın bir panoramasını sunmak, onu dünya sinemasından haberli kılmak bile bir hizmet sayümaz mı? Kaldı ki, aydın geçinen bırçok kişi, sanatımızın önde gelen birçok ismi, Sinema Günleri 84'e omuz sılkıp geçerken, salonlan, bazen birkaç saat kuyrukta bekleme pahasına dolduranlar, gençlerdi. Yarının sinemacısının, sanatçısının, bilinçli seyirci ve izleyicisinin arasından çıkacağı gençler... Yaklaşık 100 bin bilet satmış bir şenlikte, bir seyircinin ortalama 3 film izlediği varsayılsa, 3035 bin kişilik bir seyirci sayısı ortaya çıkar. Üstelik şenliğin etkisi yalnızca bu 3035 bin seyirciyle sınırlı kalmıyor. Sözgelimi Videotheque'nin sahibi Aöl Ant, bana müşterilerinin gelip, "Sinema günlerinin filmleri"ni istediklerini anlattı. Böylece uyandmlan genel ilgi az şey midir? önemsiz sayılabilir mi bu? melidirler. Gerisi lâfü güzaftır yoksa... Evet, 3035 bin seyirci toplamış bir sanat olayı... Türkiye'de hangi sanat dergisi, en ünlüleri dahil hangi yazar (Üstelik ülke çapında) bundan çok, giderek bu kadar satıyor? Hangi sanat olayı bundan daha geniş bir kitleye ulaşabiliyor? Asıl sorun da budur: Çok geniş kiüelere ulaşan sözüm ona sanat olaylannın (Arabesk filmlerin, gazino kültürünün, fotoromanların, TV'deki Amerikan dizilerinin vb.) yanında, has sanat yapıtlannın / olaylarınm görece olarak çok az alıcıya ulaşması sorunudur. Ama bu kuşkusuz, Sinema Günleri 84 organizasyonunu aşan çok daha önemli, genel ve yaşamsal bir sorundur ve bunun çözümlenmesini alçakgönUUü bir sinema şenliği düzenleyicilerinden beklemek insafsızlık olur... Sonıut sayısal bılgiler Sinema Günleri 84, filmlerin seçiminden veya sayısmdan bazı düzenleme aksakhklanna, elbette eleştirilebilir, eleştirilmelidir. Eleştiri sağlıklı bir yapının gereğidir; ondan değil, ilgisizlikten korkmalı... Ama bu tür bir eleştiriyi temelde olayın seslendiği kitlenin nitelik veya niceliğine yöneltenler, "bunlar aydındır, yok halktır" türünden toptancı yargılarda bulunanlar, artık kamuoyu soruşturmalarmın, örnekleme yoluyla araştırmalann yaygmlaştığı toplumumuzda genel ve soyut sözleri bırakmalı, bu konuda somut, sayısal bilgiler, sonuçlar getirmeyi dene HAYVANLAR Ismail Gülgeç Saygın ve düzeyli bir çabanın ürünü içinde, Alp Dağlannın karlı, ürkünç dorukları denli değişmez duran yalın, hafif 'eski kokan' bir hikâye anlatmayı yeğlemiştir. Zinnemann'ın klasik sineması, f.emelde klasik bir aşk üçgenine dayanan hikâyenin yapısına son derece uygun düşmekte, yönetmen anlattığıyla anlatma biçimi arasında tam bir denge kurmuFred Zinnemann, "Geçen Yaz şa benzemektedir. Filmin ruhbiBeş G ü n " ü çektiğinde tam 75 Iimsel ayrıntıları bir dantel inceyaşındaydı. (Bugün 77'sinde). liğiyle örülürken, dağa tırmanBir önceki fîlrni 'Julia'dan beri ma bölümlerinde yaratılan geri(beşaJtı yıldır) calışmamıştı. Salim, seyirlik niteliicleri de aynca natında doruğa çıkmış yönetpekiştirmektedir. Genelde Zinmenlerin son filmlerinde hep hanemann'ın "Yedinci H a ç " rikalar beklenir. George Cukor, tan "Kahraman Şerif'e, " t n 82 yaşında, "Zengin ve Gözel"i sanlar Vaşadıkça"dan " H e r çevirdiğinde de böyle olmuştu. Devrin AdamT'na ve "JuMa"ya Oysa asıl 'harika', olayın kendiher önemli filmindeki ana temasidir: Hangi dürtü, hangi sanat nın, zor bir durumda veya yamucizesi 82 yaşındaki bir adamı şamsal bir karar eşiğinde bir kamera arkasına geçmeye veya 'vicdan hesaplaşraası' içinde bu75 yaşındaki bir diğerini Alpler'lunan kahraman temasmın da in tepesine tırmanıp "Geçen Yaz (burada özellikle kadının soruBeş G ü n " gibi 'zor' birfilmiçenu olmak üzere) belirgin olduğuvirmeye çağırır, giderek iter? nu gözden kaçırmamak gerekir... "Geçen Yaz Beş G ü n " , Cukor'un (videoda izlediğirn) kuşkusuz yalnız Zinnemann "Genç ve GüzdRich and Famoadıyla bile sinemaseveri çekmeus"u nasıl bir başyapıt, olmaksızın, yönetmenin ince, dantel gi BÎRİNCİSINIFOYUN FredZinnemann'ın •Geçen YazBeşGün" si gereken bir filmdir. Ama filmin, şiddet, vur kır, vahşet öğebi üslubunun, kadınlara yaklaşünde yıllann aktörü Sean Connery birinci sınıf bir oyun çıkanyor. lerinin egemenliğindeki bir tür tima, onları anlama yeteneğinin yaşhlığın o vazgeçilmez tutkusu, mann, belki de vasiyetfilmiola cari sinemadan bıkmış herkesi, ve şaşılası biçimde 'genç' kalmış ömrün belki de son aşkıdır. Ara cak son yapıtı için anavatanının hele şu mevsim sonu günlerinde olmasının bir (ve de son) dışa vuya giren 'genç sevgili', üçlünün hemen yanı başında, Alp Dağla özellikle ilgilendirebileceği kanırumu idiyse, "Geçen Yaz Beş dağa tırmanma gibi tehlikeli bir nna bir dönüş yapmış, her türsındayım... Sean Connery'nin Gün"de, bir başyapıt, giderek spor uygulaması önündeki ilişki lu gösterişten, ciladan kaçınan birinci sınıf oyununun yanı sıra, çok önemli bir film olmaksıan lerini dramatik sonlara doğru sü yumuşak, sakin, ama son deresinemanm yeni jönü, "Sahra"da saygın, düzeyli, ilginç bir çaba rükleyecektir... ce disiplinli bir anlatımla, da Prens Cafer rolünde izlediğiolarak gözüktü bize... Ve 'ihtiAvusturya kökenli Zinne 1930'larda geçen ve sanki zaman miz Lambert VVilson'a dikkat... yar adam'a olan saygımızı bir kez daha pekiştirdi. Geçen Yaz, Beş Gün (Five Days, One Summer) / Yönetmen: Fred Zinnemann / Oyuncular: Sean Connery, Betsy Brantley, Lambert Wilson,Jennifer Hillary / CIC (UniversalJ filmi (Site, Sinepop vş.) KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak da yıllurdır. QRvari)umda: ni unuttu ar+ıfe. 0utov*anlarda, MZun zamandır burdd... önm unuttufar TflvuKLUKLflRINI ^ OE ÜNU7KAN MÜ5ÜNI/Z IN5ANIMDIR T4RİHTE BUGÜN Mümtaz Arıkan SOLbA, MAR6OT PONTEYU'İM SİR "GMNDJETİ'S/ GÖRÜUiroR. 18 mayıs BALENIN DEV ADLAR/NOAN BİIİİ Yaşlılığın vazgeçilmez tutkusu "Geçen Yaz Beş G ü n " lsviçre Alpleri'nin görkemli görünümünü dekor olarak alan bir 'aşk öyküsü' anlatıyor. Kelliğini bu kez perukla örtmemiş, yaşlılığı iyicene belirgin bir Sean Connery, yanında kızı yaşında bir genç kadınla tatil yapmak ve dağa tırmanmak üzere bir küçük dağ köyüne iniyor. Film ilerledikçe geriyle dönüşlerle, Kate'in, doktor Meredith'in yasak bir aşk yaşadığı yeğeni olduğunu anlıyoruz. Evli doktor, çocukluğundan beri kendisine tutkun olan genç kızla buraya bir 'kaçamak' yapmaya gelmiştir. Yanlanna aldıkları, köyünden hiç dışan çıkmamış genç rehber Johann, genç kadına ilgi duyacak, onun 'babası yerinde' bir adamla birlikteliğini, mutsuzluğa yargılı bir Uişkiyi sürdürmesini eleştirecektir. Oysa Kate, doktor için bir gel geç serüven değil, "Parmak Damgası" ekimde ekranda nas Balıkçısı'nın dört beş sayfalık kısa bir öyküsü. Öyküyü senaryolaştırmaya 1981 yılının şubat ayında karar verdik. Çekimlere ise 1983 yılının ekim ayında başladık. Senaryoyu yazarken hatta çekimler sırasında Balıkçfnın bir tek bu öyküsü ne bağlı kalmadık. Mesela filmdeki Iraz Ana tipini 'Deniz Gurbetçileri'nden, Şakir Aga'yı yine Balıkçı'nın başka bir öyküsünden aldık. Aynca Bodrum ve çevresinde uzun araştırmalar yaparak 1940'lardaki bir balıkçı köyunü en iyi şekilde filmde yaşatmaya çalıştık." 60'ar dakikahk dört bölüm halinde çekilen dizi "Karakale" adında hayali bir kasabada geçer. Bir balıkçı kasabası olan Karakale'de de 2. Dünya Savaşfnm etkileri yansımaktadır. Mahmut'a annesi Iraz denize çıkmayı yasaklamıştır. Denizi çok seven ve elinden başka bir iş gelmeyen Mahmut ile kasabada adı kötüye çıkmış Yedi Benli Huriye ara Kültür Servisi Babkçı Mahmut'u, Iraz Ana'sı, Yedi Benli Huriye'si, İmam'ı, Çolak Salih'i ve Öğretmen Seniha'sı ile yeni bir dizi, "Parmak Damgası" ekim ayında ekrana gelmeye hazırlanıyor. Halikarnas Balıkçısı'nın aynı adlı öyküsünden TV'ye uyarlanan dört bölumlük dizinin çekimleri lstanbul'da tamamlandı. Bülent Oran'ın senaryojaştırdığı, yapımcılığını Hatice Özcanlı, yönetmenliğini ise Okan Uysaler'in üstlendiği dizinin çekimleri Kaş, Fethiye ve tstanbul'da yapıldı. Başlıca rollerini Aytaç Arman, Zuhal Olcav, Aliye Rona. Sema Aybars Uysaler, thsan Yüce. Kenan Bal, lbrahim Uğurlu, Ahmet Kostarika, Gurbet Beşkardeş'in paylaştığı dizi ufak bir balıkçı kasabasındaki sıradan insanların yaşamını konu alıyor. Yönetmen Uysaler filmle ilgili olarak şunları söylüyor: "Parraak Damgası Halikar sında bir yakınlık doğmuştur. Bu arada kasabaya Ankara'dan Seniha adında bir öğretmen tayin edilir. Mahmut ile Seniha arasında baslayan dostluk zamanla duygusal bir bağlılığa dönüşür. Aralanndaki sınıfsal ve sosyal farklılığın getirdiği sorunlar iki sevgiliyi birtakım guçlüklere iter. Bu arada Mahmnt annesini ikna edip denize döner. Çevreye karşı verdikleri mücadeleyi kazanan Mahmut ve Seniha evlenirler. Okuma yazma bilmeyen Mahmut nikah defterine parmağını basar. Seniha da Mahmut'u güç durumda bırakmamak için imza atmayıp parmak basar. Okuma yazma bilmeyen bir balıkçı ile yüksek bir bürokratın kızı olan öğretmenin aşkını konu alan dizinin ilk bölümü "Orda Bir Köy Var Uzakta", ikinci bölümü "Zakkum", üçüncü bölümü "Vurgun", dördüncü bölümü ise "Parmak Damgası" adıyla ekrana gelecek. İSİS'OA BUGÜN,ÜMLÜ İN6/LİZ gALERİUİ MAR6OT FOMEYU DO6DU. HlMETrE DE VALOfS'NIN yÖHETJİ6İ 'İSADLSR'S WEU£ BALLSTSCHOOÇM ÖĞBSHIMtHİ SÜRDÜRÜ&KEH ONUN OİICJCATİNİ Ç£K£B£K 13S4'TE İLKKB2 SAHUEYB ÇJICACAKTm.ÜHLÜ BALBRİN AUOA MARKOVA'NIN AYRlLMASIYLA DA, SADLER'S VVELLS KUA4PANYASINDA 8ÜVUK SDUEg ALAAAYA BAŞUYACAKTtR. 1343'OA ÇIK4CAĞ/ AME &KA TUeAjeSİNPEN 8AŞARIYLA Ö , YlUAeDA İSE,RUDOLFNUREYEV'LE, MJZALİYET SALESİ'NİM TEMSİLLE&HPe 8AŞROL AL4CAMTR. MAK6OT FOMTEYU, ÇABAS/Z6İ8İ GÖ/SÜHEN TBfCMİĞİ, EŞSİZ MÜZİK KliLASl VE YUMüŞAÂC STİUYLE, YÜZYfUM BİRHAÇ BÜYÜK gALERİNİ AKASIhlA APfNI 18 mayıs 1934 19341984 L'IRAY \ ! HALtS 1PEKTEN 1SMARLAMA ^GOMLEK 5 0 YIL ONCE Cumhuriyet Milli Müdafaa outçesının takviyesi zarıtridir Ankara 17 (Telefonla) Aldığunız mütemmin malumata göre Milli Müdafaa bütçesinin takviyesi için bu sene 20 miyon lira kadar bir para sarf edilmesi düşünülmektedir. Bu para kolayca ve hayatı umumiyeyi müteessir etmeyecek şekilde temin edilecektir. Fırka içtimaında tsmet Paşa Hazretlerinin izahatından sonra bir çok hatipler söz alarak bunlarm karşılıkları ve Başvekilin izahatını ittifakla tasvip etmişlerdir. Mutabakat hasıl olan karşılıklarm kanun layihası haline getirilmesine ve teferruatının tetkikine başlanmıştır. stadmda idman şenlikleri yapılacaktır Dağcılık kulübünün tenis kortları Türk dağcılık ve yürüyücülük ve kış sporları kulübü tarafından bir de tenis şubesi açılmıştır. Tenis şubesinin ve tenis kortlannm açılma merasimi bugün saat 15 de kulüp merkezinde yapılacaktır. Ankara'da idman bayramı Ankara 17 Yann Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü Mâfuıhnnı ny»r*t «hnu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle