24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURlYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER pılması, bunun için de bir ilahiyat fakültesi kurulması. Bildiriyi imzalamaktan iki kişi, Babanzade Naim Beyle, Ferit Kam Bey geri duruyorlar. Şimdi konunun en önemli yeim ve Ferit Kam'dan oluşan ku rine geliyoruz... Ortaya bir sorulun hazırladığı bildiri, özetle şu ru çıkıyor: Bu bildiri Atatürk'önerileri içermektedir: ün aşılaması ile mi hazırlanmışa Bütün toplumsal kurumla tır? Eğer böyle ise neden uygunn bilimselleştirilmesi ve ulusal lanmamıştır? laşması gerekir. Türk devrimi Anayasadaki "devletin dini bütün dönüşümlerin kaynağını, bilimin akla uygunluğundan ve Jslâmdır" maddesinin kaldınlulusal yaşamın verimli gelişimin ması bu olaya denk düştüğüne göre, Cumhuriyet yönetimini bu den almaktadır. b Din de toplumsal bir ku girişimin dışında saymak zorlarumdur; bu bakımdan, öteki şıyor. Ayrıca basınm, bildiriyi toplumsal kurumlar gibi gelişi kamuoyuna sunarken, "Yeni min yolunu kovalamak zorunda Türkiye, din alanında yalnızca dır. Bu gelişim gerçi dinimizin yeni bir uyanışın değil, bütün doğasındaki esaslann dışında ol esir ve geri kalmış tslâm kavimmayacaktır; ancak Türk demok lerinin özgüıiük ve ilerlemesinin rasisinde din de gelişimi ve can de öncüsü olacaktır" bölümuUlığı göstermelidir. nün öne çıkarılması, Atatürk'ün c Dinsel yaşam da, ahlaki ve bu konudaki görüşlerini çağnşiktisadi yaşam gibi, ancak bilim tırmaktadır. Bilindiği üzere, sel düşünceler ve bilimsel yön Atatürk, ulusal kurtuluş savaşının insansal anlamını, bütün temlerle düzeltilmelidir. ç Bu ilkeler uyarınca, tapın mazlum ulusların kurtuluşu idema biçiminde, tapınmanm dilin aline bağlamıştı. Nitekim, sonde, tapınmanın görünüşünde, radan bu bildiriye karşı bir tutapınmanm ideolojisinde deği tum içine giren İsmail Hakkı şiklikler olacaktır. Bunlar, sıra Baltacıoğlu ile Mehmet Ali Aysıyla, tapınaklara sıralar, giysi ni de, Atatürk ile bildiri arasınlikler yapüması ve temiz ayakka daki bağa inanmakta, bildiri içebılarla içeri girilebilmesi. riğinin uygulanmaması olgusuna d Tapınma dilinin Türkçe ol şaşmakta ve; "Atatürk bunu niması; ayetlerin, dualann, hutbe çin yaptı? Acaba efkârı umumilerin Türkçe biçimlerinin kulla yece fena karşılanacağından mı çekindi? Yahul henüz zamanı nılması. e Tapınaklarda çağdaş ve gelmemiş ve zemin hazırlanmaenstrümantal müziğe yer veril mış mıydı? Yahut her inkılabı mesi, din edebiyatının ve din fel bizzat kendisi yaptığı için bunsefesinin kurulabilmesi için da ilahiyat fakültesinin ön ayak "ilmi kelam"ı bırakıp, Kuran' olmasını hoş mu görmedi? Haın ve tslâm dininin insansal iç sılı buralan anlaşılmıyor ve izah yuzünü gösteren çalışmalar ya eden de bulunmuyor" demektedirler. Halide Edip Adıvar da bildirinin karşısmda v r almış, hükümetin dine kanşmaması gerektiği üzerinde durmuştur. Burada çok ilginç bir soru da Fuat Köprülü adı ile karşımıza dikiliyor. Dini Islah Beyannamesini hazırlayanlarm başında olan Fuat Köprülü'nün 1950 yılında Demokrat Parti ile iktidara gelir gelmez, ilk iş olarak ezanı yeniden Arapçalaştıranlann yanında yer almış olması nasıl açıklanacak? Yoksa bu ünlü bilginimiz, 1928'lerde din duygusu bakımından zayıftı da, 1950'lere doğru mu hidayete erdi? Buraya kadar anlatılanlar, 1928 Dini Islah Beyannamesi'nin, Atatürkçe hazırlanıp ikinci elden ortaya atıldığı görüşünü güçlendirecek gibidir. Oysa yabancı bilim adamlanndan Rustow, bildiride önerilen reformlann gerçekleşmemesini, Atatürk'ün, din adamlarının yeniden güçlenmesine yol açabileceği endişesi ile benimsememesine bağlamaktadır. Dahası, Uriel Heyd, bildiriyi hazırlayanın Fuat Köprülü olduğunu ve Ziya Gökalp'ten esinlendiğini söylüyor. Böylece Atatürk ve Kemalistlerle bildiri arasında hiçbir bağ yoktur; bildiri, ulusçuluğu bir çeşit din durumuna getirmek amaana yöneliktir ve Kemalizm bu anlayışa yüz vermemiştir. lmdi, bu görüşlerden hangisinin doğru olduğu, başka türlü söylersek, Atatürk'ün bildiri ile ilişkisi konusu, elimizdeki verilerle aydınhğa çıkanlamamaktadır. Kemalistlerin dinde reform istemeleri akla uygun bulunduğuna göre, onlar reformun bildiride anlatımını bulan biçim ve yönteme mi karşı idiler? Bir yoruma göre ise bildiri, "Ümmef'in karşı gelmesi üzerine bir yana bırakıimıştır. Böyle bir karşı olma oiayı icinse, hiçbir belge yok. Son olarak şu törüşe de yer verelim yazımızda: Mcte Tunçay, konuya değimrken, " . . . muhtemelen din adamlarına yeniden giiç kazandınp onlan laik iktidara rakip bir yetke merkezi haline getirmekten çekinildiği için bundan vaz gecilmiştir" demektedir ki, Rustow'un görüşünün benzeridir ve sanınm bütün yorumlar içinde doğruya en yakın olanı budur. Eskiden tstanbul Liman Müdürlüğü yaptığı için "Limancı Hamdi" diye anılan rahmetli Ahmet Hamdi Başar'ı tanırdım. Kendisi ile uzun konuşmalanmız olmuştur. Bir ara Atatürk'ün yakınlarından idi. Neden gözden düştüğüne ilişkin söylentiler çeşitlidir. Üzerinde durmayalım. Fakat bana anlattığı bir anısı, bu yazıda ele aldığımız konu bakımından ilginçtir. Limana Hamdi, bir gün Atatürk'e: Paşam, demiş, akhndan geçirdiğin bütün devrimleri yap, fakat din adamlarının onayını almaya boş verme! Sen sevilen ve karşı gelinemeyecek bir adamsın, din adamları senin isteklerini yüzde yüz onaylayacaklardır. Atatürk: Yooo... demiş. Yapmam onu; bir kez izin aldın mı, arkası çorap söküğü gibi gider, yani devleti onlar yönetmeye başlarlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik kalmalıdır. Çözionleıtemenıiş Bir Olav MELİH CEVDET ANDAY İstanbul'da basılmakta olan Saçak dergisi, 1984 mayıs sayısında çok önemli bir tartışmayı ele almaktadır: Dinde refortn konusudur bu. Özellikle sayın Salih Ural'ın "1928 Dini Islah Beyannamesi ve Kemalizmin laiklik anlayışı iizerine tartışmadeğerlendinne" başhklı yazısı herkesin ilgisini çekecek nitelikte ve değerdedir. Sayın Tekin Güleçman ise, hocamız Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun 22.1.1984 tarihli Cumhuriyet "te çıkan "tslâm Devrimi mi?" başlıkh yazısından kalkarak, konuyu Batı ve tslâm ülkeleri açısından incelemektedir. Ben burada yalnızca "1928 Dini Islah Bevannamesi ve Kemalizmin Laiklik Anlayışı" konusu üzerinde duracağım. Şunu eklemek yerinde olacaktır ki, söz konusu bildirinin Cumhuriyet döneminde hazırlanmış olması ve Atatürk'ün laiklik anlayışı, din kurumuna Türkiye'de ilk kez Cumhuriyet döneminde ve Atatürk'ün girişimi ile el atıldığı gjbi eksik ve yanlış bir kanıya yol açmaktadır. Oysa konu Cumhuriyet'ten ve Atatürk'ten çok önce, hem de çok köktenci bir tutumla ele alınmıştır. Bunu zorunlu kılan, Batı karşısmda yenik ve geri duruma düsen Osmanlı devletinin, aydınlanmacı, ulusçu ve ilerici duşüncelerle ilişki kurması gereğidir. Konuya ilk kez Şinasi (18261871) düşünsel, Ali Suavi (18391878) ideolojik açıdan yaklaşırlar. Daha sonra Abdullah Cevdet ve Ziya Gökalp gibi aydınlarımızın bu yolda gerçekten ilginç önerilerle din kurumunda gerekli değişme ve yenileştirmeleri öne sürdükleri görülür. Amaç, toplumu gerilikten kurtarmakür. Burada kısaca değinmek gerekirse, Şinasi, dinsel dogmalann karşısına "ilk yaratrcı" Tann'yı koymakta. Ali Suavi ise, Kur'an yorumuna dayanarak devlet yönetimi kurulamayacağını savunmaktadır. Ona göre, resim yasağı dine uymaz. Peygamberin bile resmi yapılabilir ve Kur'an Türkçeleştirilmelidir, çünkü Imamı Âzam'a göre, Kur'anı her ulus kendi dilinde okuyabilir. Bunlar bilinmeden Atatürk'ün dinsizliği ya da din duşmanlığı, başka bir deyişle, gavur Atatürk'ün milleti dininden ettiği savı bir "safsata" olmaktan ileri gidemez. Dinin memlekete ettiği kötülük, ondan çok önce anlaşılmıştır. Atatürk, bütün büyük öncüler gibi, toplumun yaşamsal gereksemelerini özümsemiş ve bir düşun birikimine dayanarak çağdaş atıhmları gerçekleştirmiştir. Bu girişten sonra gelelim "1928 Dini Islah Beyannamesi" ne... Fuat Köprülü, Ismail Hakkı Bakacıoğlu, Izmirli îsmail Hakkı, Halil Halit, Halil Nimetullah, Mehmet Ali Ayni, Şerafettin Yaltkaya, Arapkirli Hüseyin Avni, Hilmi ömer, Yusuf Ziya Yörükan, Babanzade Na PENCERE 18 MA YIS 1984 İslamda büyük çatlama... Din, salt öteki dünyaya ilişkin bir kurum mudur? Çoğu kişi böyle söylerse de nafiledir. Çağımızda bile Haçlı savaşlannın sürmesi bir gerçeklik değil mi? Hıristiyan ortaçağının aşılması, bilimin din egemenliğinden kurtulması, tarihin bir aşamasıdır. Ne var ki bugün Ortadoğu1 da İslam ortaçağıyla, Hıristiyan Musevi ortaçağı çarpışıyor. Dinsel körgüdüler insanların yüreklerinde düğüm düğumdür. Bugün Ortadoğu'da Suudi Arabistan ya da iran'da bağnazlığın çok derin olduğunu ileri sürenler çıkabilir, ama israil'i çağdaş bir devlet saymak olanağı var mı? Kökeni, amaçları, dayanaklan bakımından Siyonizmin kumaşı, karanlıkeski zamanlarda dokunmuştur. İsa'dan bin yıl öncesine dayanan söylenceleri 20'nci yüzyılda hortlatan Siyonizm, İsrail'in devlet ideolojisidir ve Ortadoğu'da çağımızın emperyalizmi bu ideolojinin kapkara cübbesini giyinmiştir. Topraklann altındaki petrol yatakları için Ortadoğu'da insanları birbirine kırdırıyorlar, kırılan ister Arap olsun, ister İranlı, ister Lübnanlı, ister Hıristiyan, ister Müslüman, ister Yahudi... Mustafa Kemal, 20'nci yüzyılın başında Batıya baktığında, bilim çağının ancak Hıristiyan ortaçağı aşıldıktan sonra açıldığını anlamıştı; İslam ortaçağının Türkiye'de sürdüğünü görüyordu. Ülkenin ancak islam ortaçağını yarıp geçerse çağdaşlaşabileceğine inanmıştı. Ulusal Bağımsızlık Savaşı bu amaca ulaşma yolunda tarihsel koşulları yaratmıştı. Ne var ki İstanbul'da halife oturuyordu ve emperyalizmle işbiriikçilikte Şeyhülislam Dürrizade fetva üzerine fetva veriyordu. Buna karşı Anadolu direnişi hem milliyetci hem dinsel inançlann bağdaştınlmasıyla güçlendi; emperyalizme karşı kavganın sıcak sürecinde din silahını etkisiz bırakmak için ustalıklı bir strateji benimsendi. Cumhuriyet kurukluktan sonra İslam ortaçağını aşmak ve bilimsel dünya görüşünü benimsemek için gerekli devrimler yapıldı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'ya bütün gücüyle abanan Amerikan emperyalizmi, her yerde Müslümanlığı araç gibi kullanmıştır. Türkiye'de çok partili rejimde bütün Amerikancı partiler ve akımlar sürekli din sömürüsü yaptılar; yine de yapıyorlar. Tarihsel deneyimler gösteriyor ki Müslümanlık kimi zaman emperyalizmin emrinde, kimi zaman emperyalizme karşı savaşta bir silah niteliğine dönüşebiliyor. LJbya ile Fas'ta, Suudi Arabistanı ile İran'da islam değişik siyasetlere hizmet için kullanılıyor. Müslümanlık dünyasındaki bu çarpıcı değişimin Türkiye'ye yansımasını engellemek olanaksızdı. Nitekim 1970'lerde ülkemizde İslamcı akımlar ikiye çatladı; Amerikancı büyük sermayenin tam denetiminden kurtuldu; antiemperyalist Islamcılar sürgün vermeye başladılar. İslam dünyası artık ikiye aynlmıstır: Amerikancılar ve anti Amerikan siyaset güdenler... Siyonizmle Amerikan emperyalizminin özdeş bir ekonomik altyapının su yüzüne vuran siyaseti olması, Amerikan güdümündeki İslam ülkelerinde bile Müslümanları israil'e karşı tutumlarında yönlendirmektedir. * Ortadoğu, dünyanın en sıcak bölgelerinden biridir. Nasıl olmasın ki!.. Yeryüzünün petrol depoşudur. Bu çevrede Siyonizmin kara cübbesini giyinen ABD, İslam cumhuriyetlerini değil, monarşilerini yeğlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti ise çatlayan İslam dünyasında Amerika'dan yana dengesini korumaya çabalamaktadır. Ancak bıcak sırtındaki bu denge ne kadar sürecek, bilinemez. Türkiye dtşındaki İslamcı akımlar Siyonizmin karşısmda cephelestikçe, karar verme sürecimiz kısalacaktır. ARADA BİR SATI ERİŞEN Eğitimci, Em. Oğ. OKURLARDAN Cebimize 1 lim fazla koyon yok Deniz kabanp da dalga dalga nasıl kıyıda patlarsa, zamlar ve pahalılık da cılız geçim koşullarımız önünde öylesine şahlanıyor. Tek maaşlı emekliler olarak cebimize bir lira fazla koyan yok. Ama her geçen gün bir miktar azalıyor, eriyor. Dün alabildiğimize, bugün yetemiyoruz. Daha bir kanş çocukken, harçlığunızla çocuk dergileri alırdık. Şimdi 60 yaşını geçtik, emekli maaşumzla gazete alamaz olduk. Zira bir çoğu gibi Bu nasıl ekonomidir? bunu da terk etmek zorunda Pahalthğın önü alınmazsa, kaldık. Ondan kıs, bundan yurtta her türlü üretim durur, kıs, nerdeyse yavan ekmeğe hiç olmazsa yavaslar. Dış talim edeceğiz. Sayın Maliye alımlar ise büyür. Borç harç Bakanı, bizler için, yorganına biraz yabancı para bulduk göre ayak uzatırlarsa mutlu diyelim. Sonrası ne olacak? oluriar, demiş. lyi ama, 1980 öncesine dönüş mü? Bu üstümüzdeki yorganı da mu amaçlanıyor? Kime hizmet habire çekiştirip duruyorlar. Mühendislik ekonomisiymiş bu. Doğrusu pahalılık fabrikasını çok iyi işletiyorlar. İşadamlan, TÜSİAD memnun. Kazanan deve yükü ile kazanıyor. Geri kalan ise ölüm kalım savaşında. Yatınmlar durmuş, dış borçlar büyümekte, Türk parasının değeri sürekli düşürülmekte, bir yandan da dışalım savurganhğı, sanki herkes alabilirmiş gibi, fakirin fukaranın önünde renkli televizyon, video tafrası, cakası. edilmek isteniyor, anlayamadık. Sayın milletvekillerimiz maaş artttnmı çabasına girmişler kendileri için, haydi hayırhsı. Zamsa zam. Tüketiciyi ne koruyan, ne gören, ne de kollayan var. Yetti artık. Tükendik. M. AKMANOĞLU ANKARA Cumhuriyet'le Bir Yaşam Boyu Diyebilirim ki, dünyayı ilk algılayaşlarımdan biri, Cumhuriyet'le olmuştur. Büyük, çok büyük bir oda... Aydınlık mı aydınlık... Guneş alabildiğine vurmuş... Pencerelerde baklava biçimi parmaklıklar... Bir yaz öğleden sonrası... Birkaç hanım konuşuyoriar. Birden genç bir erkek sesi, bir şeyler söylüyor, soruyor hanımlara. Sonunda belleğime çakılan bir sözcük: dinamo. Birisi sözgelemi Sayın Elif Naci çıksa da eski Cumhuriyet'leri karıştırsa, yanıtı "dinamo" olan bir bilmece sorusu bulabilir. İşte, bu bilmece sorusunun bulunduğu gün, o gündür. O gün, ilk kez. Cumhuriyet'i tanıdım. Sonraları, o bilmece cozen genç adam (belki hâlâ tanıyan kalmıştır Babıali'de: Ünlü 6. Noter Başkatibı Celal Esen, ki damat Mahmut Celalettin Paşa'nın torunuydu), her pazar sabahı bize uğrardı. Eski bir aile bağlantısı dolayısıyla çok yakın ilişkilerimiz vardı. Bizim evimiz, onlann oturdukları Küplüce'ye çıkan yokuşun üstündeydi. Celal Bey pazar sabahlan. iskeleye (Beylerbeyi vapur iskelesine) inerr Cumhuriyet'i alır, kendine özgü bir biçimde on ikiye katfar, sağ cebine kor. yaz'sa caminin nhtımında köpeğini denize sokar, başka alınacakları alır, sonra ağır ağır yokusa sarar, geçerken de bize uğrardı. Ben bu yalnız çocuk, bu saati ipte çekerdim. Celal Esen Bey, içeri girer, cumbanın dibindeki mindere otururdu. Bense, gözümü cebindeki Cumhuriyet'e dikerdim. Otururoturmaz istemeyi ayıp sayar (öyle öğrenmiştık) bir türlü geçmek bilmeyen dakikaları hesaplar, sonunda dayanamaz, bütün yürekliliğimi toplar, "Cumhuriyet'i" rtcaederdim. O, kahvesini içer, annemle, anneannemle konuşurken ben de Cumhuriyet'i yutarcasına okurdum. Cumhuriyet'ne neler okurdum? Şirndi pek bilemeyeceöjm; nedir ki belleğimde kalmış birkaç çizgi var: Bir kez, Keriman Halis'in Dünya Güzeli seçilmesini Cumhuriyet'ten izlemiştim. 1936 Olimpiyatları'nı da... Türk bayrağının ilk kez Olimpiyat direğine çekilişini... Yeni yeni fabrikaların açılışını... Demiryollarının uzanışını... O unutulmaz Cumhuriyet bayramlarını... Atatürklü yılların bütün o göğsümüzü kabartan, bize gerçekten "Ne mutlu Türküm diyene!" dedirten bütün olaylarını... Cumhuriyet'te rahmetli Abidin Daver'in "Hem Naiına Hem Mıhına" köşeyazısının (şimdiki İlhan Selçuk'un yeri) altındaki çekiç resmi bana pek gizemli görünürdü. Bir de, sanırım, yine Abidin Daver'in "Bir Mülazımın Romanı" adlı tefrikasını Cumhuriyet'ten izlemiştim. Hesapça yıl, 1937 olmalı. Peyami Safa'nın Cumhuriyet'te yazdığını da anımsanm. Pazardan Pazara diye her hafta bir gülmece yazısı da yazardı, sanınm. Otomobil çarpan bir kahveci çırağının bu sütünlarda elle çizilmiş bir resmi, bugün de gözümün önündedir. Peyami Safa Cumhuriyet'ten gidip yerine Burhan Felek gelince, ne yalan söyleyeyim yadırgamıştık. Herkes, Pevami Safa'va büvük romancı, Burhan Felek'e bir spor yazarı gözüyle bakıyordu. O sıralar, yıl 1940 olmalı ki, nüfus sayımı yapıldı. Bir dergide, belki de bir gazetede bir karikatür görmüştüm: Sayım günü Peyami Safa, köşe penceresine oturmuş, gelen sayım görevlileriyle konuşuyor. Altında bir yazı: "Bizi Yunus Nadi saymazsa saymasın, yine sayanlar bulunuyor." O yıllarda Burhan Felek'ten belleğimde kalmış bir yazı, belki ilk yazı, bu kez onun yazdığı "Pazardan Pazara"da anlattığı bir Yalova vapuru serüveniydi. Yumurta sepetinin üstüne oturan şişman madamı anımsadıkça, bugün bile gülerim. Ha bakın, az kaldı unutuyordum. Ben küçükken bir de "Müneccim başılar"ın köşküne giderdik. Bu günkü Beylerbeyi Köprüsü'nün ayaklanna yakın bir yerlerde olacak özgün yapıda bir köşktü. Harem bölümünden selamlık'a bir köprüyle geçilirdi. "Çiz" deseler çizerim şimdi. Her neyse, köşkün büyük oğlu Namık (Namık Görgüç) ki benim en son uzun saçlı res1 mimi çekmiştİT Cumhuriyet'in fbto muhabiriydi. Her an Atatürk ün yakınında bulunmasından annem bile bir övünç payı çıkanr, bunu konuya komşuya anlatırdı. Benim ise büyük övünç konularımdan biri, 194041 öğretim yılının ilk üç ayı Nadir Nadi 1 nin bize sosyoloji dersine gelmesiydi. Bugün bile o yakışıklı, soylu görünümüyle sıraların arasında dolaşması gözümün önündedir. Sonra Avruoa'va aittivdi. Daha sonraki yıllarda evimizin penceresi önünden dal gjbı ınce endamıyla komşumuzun damadı geçerdi. Ona imrenerek bakardım. İmrenerek bakardım, çünkü onun zaman zaman Cumhuriyet'in 2. yanalında (sayfasında) "psikoloji" üzerine yazılan çıkardı. Bu kişi, Halis Özgü idi. Kimbilir, bu "Cumhuriyet'te yazısı çıkmak", benim düş evrenimde nasıl umutsuz bir sevi gibi yer etmiş bilinç; bilinç altına itilen, kendi kendine bile açıklamaktan korkulan, utanılan bir erek, bir ülkü gibi saklanmıs olacak! Yıllar ve vıllar sonra, binde bir de olsa benim yazılarım da Cumhuriyet'in 2. yanalında çıkıyor. Bugün artık söyleyebilirim ki, yaşamımın en büyük mutluluğu, en büyük övüncü, yıllar yılı bilinç altında koruyup beslediğım bu Cumhuriyet'e yazabilmek olmuştur. Cumhuriyet'le ilişkilerim saymakla bitmez. Öğretmeni olmakla övünç duyduğum Feyyaz Tokar'ın o güzelim Türkçesiyle Cumhuriyet'te yazdığı yazılan nasıl da goğsüm kabararak okurdum. Tatar kızı Sulhiye'nin öldürülmesi hâlâ belleğimdedir. Bir öğrencimin (Orhan Erinç) Cumhuriyet'in sorumluları arasında bulunduğunu da sonradan öğrenmiş, nice mutlu olmuştum. Gençlik yıllanmda tam iki buçuk yıl yattığım sayrılar evinden yaşama dönüşümün sevincini yine Cumhuriyet'in yanallarıyla paylaşmıştım. Nasıl ki, ilk mürvetim, oğullarımdan birinin evlenme haberi, yine de Cumhuriyet'te yer aldı. Ne mutıu, gerçek AtatürKçü Cumhuriyetı yaşatanlara, 60. yaşını içten kutluyorum. borcumun 434 bin lira olarak ödenmesi halinde kapanacağı bildirildi. Bunun üzerine hesapta aktarma yapüarak borç ödendi. Ancak, aradan üç ay geçince fazla ödeme yapümıstır denilerek 54 bin lira iade edilerek hesap kapatıldı. 3 Temmuz 1983'te tapu işlemUri için bankaya gittiğimde, bu kez 217 bin lira borcum olduğu söylendi. Aradan 10 gün geçtikten sonra bittiğî belirtilen ve hatta iade yapılan hesaptan 162 bin lira bakiye borcum bulunduğunu ve buna 10 aylık faiz tutan olan 55 bin liranın eklenerek bu miktara ulaştığı bildirildi. Durumun tashihi için yazdığım düekçeUr yanıtsız kaldı. Bugüne değin tapumu alamadm. Tapumu hâlâ cdamadun Ayvalık Fikirtepe Yapı Kooperatifl üyesi iken mesken kredisi alarak Ayvalık Emlak Kredi Bankası A.Ş. Şubesi'nden 250 bin lira aldım. Sonra eşim emekli olunca elime geçen bu para ile kredi borcumu ödemek NİHAT YAVAŞ istedigimi bildirmem üzerine. AYVALIK îkinci tatiliniz Miltur'dan! Bu yaz Milturfa tatile çıkanlara bedava ikinci tatil olanagı. MEVLID Ailemizin büyük kaybı, iyilik dolu insan, sevgili ALİ ALAKUŞ'umuzıın mmı^^^mr ./ aziz ruhuna hediye edilmek üzere, 20 Mayıs Pazar günü öğle namazından sonra Cennet Mahallesi Cennet Camii'nde Mevlidi Şerif ve Kuranı Kerim okunacaktır. Sevenlerimize duyurudur. EMİN ALAKUŞ BAŞSAĞUĞI Gaziantep eşrafından ağabe>rimiz Kıtalararası turlanmıza katılanlan bir hafta, Avrupa turlanmıza katılankrı bir hafta içi dönem Kumbağ Tatil Köyu nde ağırlıyoruz. Komşu ülke, Kıbrıs ile yurtiçi turlara (Kumbağ hariç) katılanlar araanda çekilecek kura ile 79 şanslı dostumuza da ikinci tatil olanağı sağlıyoruz. 1 Avnıpa otobus turu, • 5 Kıbns turu, • 10 Bulgaristan Romanya turu, • 10 Kuştur Tatil Köyü, • 10 Abant haftasonu turu, • 10 Uludağ haftasonu turu, • 10 Bebek Otel (haftasonu), • 23 Kumbağ Tatil Köyü HÜSAMETTİN ÖZMEN'i kaybettik SEDtR KAFETERYA Yurtdışı • BatıveOrta Avrupa Otobüs Turu 22 Gün / 69.000TL+ 575 İ • Akdeniz Ülkeleri ve Batı Avrupa Otobüs Turu 25 Gün / 79.000 TL f 670 $ • Uçak ve Otobus ile Avrupa Turu 18 Gün / 99.000 TL + 515 $ •Otobüs ve Uçak ile Avrupa Turu 17 Gun / 99.000 TL + 490 $ • Eğlenceler Diyarı Amerika Turu 12 Gün / 399.000 TL + 590 $ • Büyük Amerika Turu 21 Gün / 449.000 TL + 990 $ •Uzakdoğu Turu 27 Gün / 409.000 TL 4 860 $ • Dünya Turu 31 Gün / 649.000 TL + 1590 $ Yurtiçi 11 Mayıs'tan itibaren her hafta; Edrcmit Çavuşoğlu Motel, Örcn, ören Tatil Köyü, Efem Keskin Tatil Köyü Çejrae, Altınyunus, Kujadas, Kuştur Tatil Köyü, ömer Tatil Köyü, Club Akdeniz Bodnım, TMT Tatil Köyü, Altur Tatil Koyü Datça, Club Datça Tatil Köyü Marmarii, Club Datça Yüzer Otel, Marmaris Tatil Köyü Fethiye, Yüzer Otel Fiorita Kemer, Belta; Motel Alanya, Panorama Motel, Merhaba Motel, Banana Motel B E Y M E N ANKARA, ANKARA... "Dıınden ıvBııgtınden Ankara Sanatçıtan " Komşu ülkeler •Romanya Bulgaristan (otobusle) 7.950 TL 4 160 $ Marnaia 5 gece Altmkum 5 gece 11 Haziran'dan itibaren her 4 günde bir • Bulgaristan (uçakla) 22.950 TL 4 150 $ Altmkum 7 gece 9 Haziran'dan itibaren her hafta • R o d o s (otobüs feribotla) 14.950 TL.4 140 $ (7gece) 18 Mayıs'tan itibaren her hafta KARMA SERGİ i23 Mayıs 1984 Kıbrıs Her hafta İstanbul, Ankara, İzmir'den Palm Beach, Dome, Salamis Bay, Mare Monte, Dorana, Anadol otelleri Lisan kursları İngilizce'yi İngiltere'de oğrenebilirsiniz... 10 yılda 1 700 kışıye bu olanağı sağlayan Miltur deneyiraınden yararlanın.İster sınıfı geçen çocuğunuzu odülkndirin, isterseniz başanlı personelinizin gelışmesine katkıda bulunun. AynntjU Miltur '84 broşüru için bu tormu doldurarak Miltur, Cumhuriyet Cad. 1S5 ElmadağİsL adresine gönderiniz. Gemi turları •Denizyolları Barcelona Turistik Seferi (Şeker ve Kurban Bayramlarmda) M.F. Ankara ve M.V. Akdeniz gemiteh ile Kızılay 139 ANKARA ELEMAN ARANIYOR 25 bin maaş + prim karşıhğı çalışacak pazarlama elemanlan aranıyor. Ayrıca Ankara'da ve taşrada menajerlik verilecektir. Onur tşhanı Kat: 7,No: 170 / KIZILAY Teı Te* Te: Tel Tel Tel 146 04 20 (4 hal) 18 20 15 18 57 48 2ı 87 13 1 1703214996 1186 7532 10099 • 22097 •Karaibkr'de Gemi Turları tâm: Adres: . Tel: Miltur İSTANBUL ANKARA IZMİR AOANA ANTAKYA BURSA Cjmrıuryet Cad 135 Eımadağ Tunus Cad &4 Bakanlıklar Kz>iayCad i'B AYTOK SEVAHAT ANTTUR OTTOMANTUR 2021 MAYISÇHAR 20 Mayıs saat 20.00'de Çakıl Gazinosu'ndayız Müracaat: Dernek 143 06 00 c tlgilendığinız Tur :
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle