Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR YE GÖRÜŞLER . •• 10 YİS 1984 Sait Faik Oleh... SAMİM KOCAGÖZ Geçen ay MelihCevdet’le Akbal İzmir’e geldi. Oktay Oturduk, konuştuk, özlem giderdik. Söz arasında Oktay, “Yahu Sait öleli bu yıl, tam otuz yıl de oluyor” dedi. Melih de ben de birden şaşırdık. Oysa şaşıracak bir şey yoktu ortada. Nasıl da gelmiş geçmiş şu otuz yıl? Sonra düşündüm de ben altmış sekimize giriyorum; Sait sağ olsaydı, yetmiş sekizinde olacaktı. Benden on yaş büyüktü. Bir sürediranılarımı yazmaktayım. 1939’la 1942 yılları arasındaki sonra da devam edenondan arkadaşlığımızı, anılan bir bir yazdım. Düşündümki onun bu ölümünün otuzuncu yılında hastalanması ile ilgili anılarımdan, bölümleri yayınlayayım, onu anayım. Yemeğimi yer yağda kızarmamış yiyeceklerarkadaşlarla otururdum. Çoğu zaman Fikret, Sait ve ben kalırdık geç vakitlere dek. Dr. Fikret, perhize ettiğim için ikide bir dikkat bana bir “aferin” çekerdi. Sait de sık sık Fikret’e sorardı: ‘Yahu Samim bir kadeh içse gebermez Fikret Urgüp de, ya?’ mi ki içmemek için kendisini tutabiiyor, içmesin daha iyi..’ derdi. Sait, ‘Sen şimdi bu lafı doktorca mı söylüyorsun?’ diye çıkışır, Orgüp de keser atardı: ‘Evet doktorca söylüyorum!’ değil siz, hastasınız, ben doktorum... Anlaşıldı mı?” diye bir çıkıştı. Sait döndü bir benim baktı ki, bu bakışını yüztime ömrümce unutmadım, Sait Faik, unutamayacağım. sanki doktora değil, hastalığa teslim olmuştu. Hasta olduğunu kabul etmişti. Muayenedensonra Fikret, reçeteler yazdı. Sonra, “bundan böyle haftada bir iç..” dedi. Sait de “peki kardeş. . . “ karşılığını verdi. Ölümünden iki yıl önce bir İstanbul’agittiğimde Saray önünde karşılaştık. Sineması’nıfl Çoktan beri birbirimizi görmemiştik. İkimiz de sevinç içindeydik. dolaş olduk. Sait, Sarmaş “Bir yerlerde birlikte yemek yiyelim...”dedi. Sonra hemen ekledi, “En iyisi bir meyhaneye “Bre Sait” dedim, “Sen gidelim!” içemezsin, ben içemem. Ne işimiz var meyhanede?” Sait Faik içini çekti: ‘‘Olsun’’ karşılığını verdi. “Hiç olmazsa meyhanenin havasını koklanz, eski gün‘‘ leriınizi anam! Balıkpazannda üst katına minare iki katlı, merdiveni bir merdivenle çıkılan gibi bir meyhane vardı; duruyormuş. .. Çıktık ikinci katına. Sait masayı mezelerle donattırdı. . . murtaları yedim. 0 zeyiinlere çatalı şöyle bir dokundu. İkimiz ile de şiş kebap yedik. Soframıza içki gelmedi, ama pek Ne var keyiflenmiştik. ki Sait’in gözü iki yakamızdaki masalardaki şişelere kayıyordu. Uzun uzun sohbet ettik. Dünya Hikaye Yarışması’na katılıp yabancı dillere çevrilen Amca adlı Sam için “Kefere”nin kaç para telifhakkı gönderdiğini çok merak ediyordu. Bu telif hakkı konusunda onun çok titiz olduğunu biliyordum. Parasından değil, yazdıklarımızdan muhakkak bir şeyler almamızı, yazarlık onuru sayıyordu. Yanlış anımsamıyorsam bu buluşmamız Sait Faik’le son buluşmamız olmuştur. ** * Ne yazık ki Fikret arkadaşımız hastalığı ortaya Sait’in çıkınca,ona bir türlü meram anlatamadı, çmesine uzun bir i süre engel olamadı. Kafası kızdığı zaman yan şaka yan ciddi, “Başlanm şimdi senin ha!” diye doktorluğuna girişirdi. Bir Evet, Sait Faik’in seferindeDr. Fikret Ürgüp’ün, karaciğeıinden 1942’lerde ha.stalanması Tünel’e yakın bir hanın altındaki 0 başlamıştı. yıllarda İstiklal Nektar adh Caddesi’ndeki muayenehanesinde, Sait Faik’e meyhanede buluşurduk. Beş çocuklar gibi, bir kardeş gibi akşamlan altı rkadaş bir araya geldiğimiz yalvardığını anımsıyorum. a olurdu. Ne var ki çoğu zaman iki Hastalığı ciddileşiyordu. Bana, “Bu namussuz doktor. Verdiği iyi üç kişi olurduk. Dr. Fikret ilaçlar geliyor. Bugün beni yüksek masaların iyi Urgüp, bir Önündeki uzun bacaklı taburelere muayenehanesinde kez daha muayene edecekmiş. Sen de sevmezdi, hep ayakta oturmayı dikilirdi. Sonraları Tepebaşı’ndaki gelebilirsen iyi olur. Kavga edersek araya girersin!” demişti. Dr. tiyatroya inen caddenin üzerindekiküçük bir meyhaneye Fikret o gün Sait’i uzun uzun dar, muayene etti. Zaten içeriye gider olduk. Benim ülserim yeni ortaya çıkıyordu. Birkaç girince, gömlekli Fikret, yeni beyaz “Bana bak yudum bira bile içsem, sancılarnyordum. Sait Bey, burada ardada.ş Meyhane kalabalıktı. Sağdan soldan Sait’e selamlar veriliyordu. Garsonlar Sait için Kurulan sofrayı, masayı koşuşuyordu. uzun uzun seyrettik. Ben salataların üstündeki haşlanmış yu olarak oturduğumuz meyhanede olsun, başkaca yerlerde olsun Sait Faik’ten birçok anım var: Abasıyanık arkadaşım, herkese pek yaklaşmayan,derdini açmayan, ama yainızlıktan çok korkan çelişkili mizaçlı bir kişiydi. Herkes ona yaklaşır, sevgi ama o, hemen herkese gösterirdi, kuşku ile bakardı. Belli etmezdi, ama çok alıngandı. Kendisini kadınların, kızların beğenmediği, çirkin bulduğu kanısındaydı. Yıllar boyu onu bu konuda yanlış düşündüğüne, bu duygularının doğru olmadığına inandıramadım. l941’Ierde Bir kez bir gerçekten kıza tutulmuş, onunla evlenmeye karar vermişti. Ne ki bu kız da başkasına gitmişti. Bu olay Sait Faik’i çok kırmıştı. Öylesine kırmıştı ki gösteriş olsun diye kendisinin dedikodusunu ettirecek denli, densiz işler Şimdidüşünüyorum da şu son peşinde olduğunu ortaya koymak istemişti. Basbayağı kızlardan uzak durmaya çalışıyor, kızlarla bir ilişkisi olnıachğını ispatlanıaya çalışıyordu. Buna ben ve birkaç arkadaşı hiçbir zaman inannıadık. Çünkü görünmek istediği değildi Sait Faik o gibi sıralar. Baştankara etmiş, ELENl’nin arkasından önünden Annesinin hatırım yıdolaşıyordu. kacağını bilmese, Eleni’yle evlenecekti. Onunla olan ilişkisi de fırtınalı bir iliskiydi. Sanınm Sait, onun bu çelişkili mizacına anlayış gösterdiğim için bana yakınlık, dostluk, arkadaşlık duymuştur. İçmediğim halde, herkes bırakıp gidince, geceyarılarından sonra da kimi geceler onu yalnız bırakmamak için meyhanede onunla birlikte kalmam Sait’i zaman zaman duygulandırmıştır. ‘ Bir söz arasında, benim için, “ ‘arkadaş dediğin böyle olur. . . demişti. Niçin bu yakınlık denecek? Daha 0 zamanlardan Sait Faik’in kimi düşüncelerine hiç Hiçbir katılmamışımdır.zaman da onun yazarlığını taklide Ama yazarlığma, kalkışmamışımdır. büyük saygım vardı. Bir yazar olarak iç dünyası çok zengindi. Bu zenginliği de ben sezebiliyordum. Ondan yazarlık konusunda konuşmasa da çok şeyler öğrendim. Çok büyük bir yetenekti . İçi içine sığmaz mizacı,daha büyük bir yazar olçok masını engelledi. İlk elinde gördüğüm Dostoyevski’nin romanını bitirip bitirmediğini, sonuna değin okuyup okumadığını merak ederim. Sait Faik’in ille de içmek kendisini bir an unutmak istemesi, içindi desem, basma kalıp bir edebiyat yapmış olurum. Onun içkiye düşkünlüğü, içtiği zaman korkularından arınmasıydı. zaman neden, kimden Çoğu kendisi de bilmezdi. Ne korktuğunu, ki belli korkuları örnekse, ‘Annem olmasa, ben açlıktan ölürüm!’ ‘Eleni, ya da Mariya bu akşam randevumuza gelmezse ölürüm!’ Hemen her isteği, her umudununsonu ÖLI)MDO Sait Faik’in. Sadece çok lçersenı ölürüm diyemezdi. İçti mi de bu korkularını bir yana atar, dosdoğru ne konuşulacaksa konuşurdu. Hazır cevap olur, son derece tutarlı konuşurdu. Onun böylebenimiçin de olsa bir örnek gerekirse, bir konuşmasına anımdan daha söz etmek gerekiyor: (...) Anılarımı yazarken, Sait Faik’le olan arkadaşlığımızı uzun uzun yazdım.Burada hepsiniyayınlama olnağı yok. Yine anılarımı yazarken tanıdığım şair ve yazarların bizden önceki kuşaktan da yapıtlarını eleştirmeye, değerlendirmeye kalkışmadım. Bu benim işim değil. Sait Faik için çok yazıldı, çok şey söylendi. ben de bir tümce Burada söylemek isterim: Romanda şiir olAma ŞİİRLİ maz,yapılamaz. HİKAYE olabiliyor. Bunu Melih Cevdet’le, Oktay geçenlerde Akbal’la birlikte olduğumuz sıradada konuştuk. Sait Faik’in başarısının bir yönünü; bir yılan “Alemdağda ‘ var!” diyecek, yaz.acak yerde, ‘Alemdağdavar bir yılan...” deyişinde aramak gerek... PENCERE Değişim evrenin yasası değil mi? Yerbilimin söylediğine göre dünya haritası değişiyvr; tarih toplumların durmadan değiştiğinivurguluyor da insan neden değişmesin? Insan hem kuşaktan kuşağa, hem ömür sürecinde değişir; bebekken çocuk, çocukken genç, gençken orta yaşlı, orta yaşlıyken, yaşlı, yaşlıyken ihtiyar olur. Sonra sizlere ömür... * InsanDeğişir,. . Değişmek doğaldır da kimizaman yadırganır.Adam bir voli çevirmiş köşeyidönmüştür; kasıntısından yanına varamazsın; söylenirsin: Ulan Bizimkigibi gelgitlerde çalkalanan, köşeyi dönmek yolunda birbiriniçiğneyen, dağ gibi dalgalar ortasında sallanan bir toplumda insan manzaralan bern renkli hem zengindir. Yirminci yüzyılınsonralarına doğru burjuva sınıfı yaratmak inadına sarılmışız; sanki Batı’nın 300 yıl önce yaşadığını yaşamak Gazetelerde her gün link atan yonizenginlerin zorundayız. suretlennde nasıl değiştiğini görmüyor muyuz? insanın * Mını gazetenin sayfasında ya da duvar afişinde gördükten sonra dengesini yitiren, sağa sola caka satıp afi kesen, burnu Kaf dağına tırmanan, manyaklaşıp pusulasını şaşıran kişiye de kizılmaz; bunlar insanlık halleridir. çevremizde hazımsız, görgüsüz, dolaşırdı, adam oldum ne oldum delisi... Kimini para değiştirir, kiminiün... sonra sarhoşlayan az mı kişivar? Şö4•ıret vurgununu daha dün bir yüzlük tokatlamak için tur; çünkü Fransa’da bir insanın sağa ya da sola kaymasıyla Insan kuşkusuz değişecek. Kimi yazar, çizer, sanatçı, aydın kişi olumlu veya olumsuz yöne doğru değişiyor. Yalnız biz de değil, dışarda bu gibi olaylara raslanıyor; Sözgelişi ünlü Fransız sanatçısı Yves Montand son günlerde birden bire soldan sağa çarketti; ga. televizyonlarıngözdesi oldu. Kuşkusuz bu onun bileceği iştir.Oturup düşünür, şapkasını önüne koyar; bir ara türküler söylerken şimdi neden rotayı değiştirdiğini komünistçe kişiliğiaçısından toplumuna açıklayabilirse, diyecek birşey yok OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Sigam için alınması gerekli önlemler Kendimi bildifimden beri sigara kullanmayaıı bir Buna karşın nerede buiunswn sigara içenlerin duman bombardımanma u,rayıp durmaktayım. Birçok kişinin de aynı duman saLdırılarına hedef olduklarını görmekle ve yaşamaktayız. Sigara İçmeyenler Derneği, radyo, televizyon, gazete ı’e dergi yayınları yapadursun, benim de ufacık bir önerim Kapalı yerlerde, şehirlerarası otobüskrde sigara içilmemesi için sıkı önlem alınsın. Şehirlerarası otobüslerde sigara içmeyenkre ön koltuklarda yer verileceği, trenkrde son vagonun sigara trenleriııde, şehir ham vapurlarutda asigara içilmemesi bildirilmekte. Ama bunların uygulandığını hiç kimse söyleyemez, Hele şehirlerarası otobüslerin içi daima sigara dumanı bulutuyla kaplıdır. Şehir içi otobü.sierde bir saate çıkabilen gid4 gelişlerde sigara lçirtihnedlğine göre, saatlerce süren otobüs yolculuklarında sigaraya izin oldukça çelişkili. Şehirlerarası otobüskrde saatte bir üç beş dakikalık kısa sigara molajarı verilip otobüs dışında sigara içilmesi kuralı getirilemez mi? Yahut da benzin istasyonlarında durarak bu olanak sağlanamaz mı? Hatta saatte bir mola verilecek yerlere bunu içeren işaret levhaları konulamaz mı? Bunun kontrolu şoför, muavini, yolcular ve trajik polisi tarafından çok kolay yapılabilir kanısındayım, Artık sigaramn zararların, durmak yerine, sıkı önleme çaLışmaLarının gelmesi gereğini duyurmayı bir vatandaşlık borcu saymakta, her vatandaşın da bunu beninısemesi dilediğindeyinı, OKURLARDAN ların beslenme sorunu Çahşan Ülkemizde çalışanların ekonomik koşulları ve iş üretim koşullarına göre çalışma süresi içinde, çalışanların beslenme konusu da gündeme geliyor. Günümüzde beslenme ile ilgili olarak toplu sözleşmelerde laşe bedeli olarak belirlenen ücreg’leyemek yapdması için yemek parası tahsisatına gidilir. 1979yılında yemek ücreti 3035 TL. civarında iken 1980 yılı yemek ücret artışı 1520 Tl, 1981 yılı artışı 1520 TL. 1982yılı artışı 2025 Tl. artış görülmüş. 1983 yılı için 1015 TL. artış olmuş 1984yılı Için YHKyemek parasını merkezi olarak 125 TL olarak tespit etmiştir, Yemek ücretlerinin çok az artış gösterdiği bu dönemlerde işçi ücretleride YHK kararlarına bağlı olarak düşük artışlar olmaktadır. değeri 12001300civarındadır. Enflasyon oranının sürekli anmalar gösterdiği günümüzde iıışe ücret bedellerindeki artış çok az çalışan kesimin beslenme sorunu daha güçleşmekte, beslenme oranı düşmektedir. KısaÖykü Sait Faik... ve “Gözlemya da tasarlama ürünü bir anlatan ‘Türk eski EdebiyatıAnsiklopedisi’ndeAtillaÖzkınmlı ‘öykO’yO, deyimle böyle gözleme,ya da tasariamaya Ozkınmlışöyle sürdayanacak, kimi zaman her ikisine dürüyor: .Günümdzdekianlamıyla, asıl 19. yüzyıldagelişmetanımırıda romandan kısa olması, dar bir başlayan zaman parçasını kapsaması, kişilerinsayıca azlığı, bu klşftedn bir yanı üsyaşamının tek boyutta ı,eriimesi, ayrıca tünde daha çok duruiması gibi ölçüler getirilmiştir çağd daş edebiyatta bu nhtelikler e kişi ve zaman sınırla. mas, söz konusu olmadığıgibi çok boyutlulukama çlanmakta; gidemk olaysız 4’küler yazılabi!mektedir” Özkırımlışu yargıya varıyor: “Bu nedenle öykünün belli bir tanımınıyepmaktansa anlat, türü olarak gelişiminiözetlemek, öykü>4e roman arasındaki benzetlikler üzodnde durmak daha doğrudur” aynmlar ustalar yetiştirmiştirülkemizde. Ömer Öykü büyük Sait Faik, Sabahattin Ali, Memduh Şevket, Orhan Kemal Seyfettin, bulunan yaşbgenç gibi öykücülerianmak yeter. daha nice öykücümüz vardır.Bunları yazınseverler yakından tanırlar.Herkes öyküyazar,yazabilir.Birolayı, bir yaşantıyı, bir dökersiniz olur biter. Biter mi? Okuyanlar o gözlemi olay ilginç ise şaşar kalırlar,değilse bir göz gezdirir bırakırlar Öyküde önemli olan yazma, anlatma gücü’dür.Öyleleri vardır ki hiç de önemli olmayan bir gözlemden her zaman her zaman tad alınacak bir öyküçıkanr. Yoksulbir ailenin okunacak, Köprü’den gitmesi, trene binmesi sıradan bir bin olaydır.Ama bunu Sait Faik anlattı mı bir kalıcılık anlam kazanır.Yada uzunyolşoförünün ikide bir uyuklamaya dalması Sabahattin Ali’nin anlatımıyla sürekli bir etki gücüne ulaşır. Sait Faik, 1954 yılının11 mayıs günü öldü. Tamotuz yılgeçti 0 günden bu yana.. Sait Faik otuz yıldıryaşıyor yine de... Öykülerigenç kuşaklarca okunuyor, inceleme konusu oluyor, kitapları yani yani baskılar yapıyor, ders kitaplarına giriyor, TV’Ierden, radyolardan geniş yığınlara sesleniyor... Yaşadığı günlerde ona bir avare kişigözüyle bakan toplum, ölümünden beşon yıl sonra onu ‘büyük’ yazarlar arasına katmıştır.Hangi siyasal eğilimde olurlarsa olsunlar, Türk yazınseverleriSait Faiki yazın tarihimizin büyüklerinden biri saymaktadırlar. Kısacası, ulusal bir yazardır artık.. Ki,yaşadığı günlerde biri bunu söyleseydi, Sait Faik ‘benimleeğieniyor musun?’ diye öfkelenirdi! Sayının ‘Eleştiri’ ergisinde çıkan “Her kısa öykü kısa d ö öykü mü?” yazısında dediği gibi: “Türkiye’dezellikle Sait FaNç’ten yana nitelik ve nicelik açısından hiç de bu bir küçük küçümsenmeyecek birikimi oluştu. Kısa 4’kü üzerine, az sayıda almakla birlikte kuramsal çalışmalar da var Ama gene de Türkçede öykü, kısa öy*ü, anlat, kavramları süreklikarışmakta, çok kez bin ötekinin yerine kullarnlmakta.” Sayın’agöre “Kısa 4’küde anlatılan zamanın kısalığı, amaçianan gerilim, kullan,lan ise kısa öykünündramtürüile payşlaşlğı özelYinelemek gerekirse, yalıtılmış kısa 4’kü yok, nasıl salt ‘anlat,’,sait’lirik’, salt ‘dram’türü yoksa çağımızda. Ama yine de her kısa kısa değil. Anlatınındeğil bjçimin ağır ‘Yeni oman’ için saptadığı R bastığı, Alain RobbeGrilIet’nin gibi, yazarın düşgücünde oluşan dilsel biçimin içeriğe dönüştü. . . . . . hayatı kaymaz. Bizde öyle mi? Kırk yıldan beri Batı demokrasilerine özeniyoruz; ama sola kaydın mı alnına bir yafta yapıştırıyorlarve üzerine yazıyorlar: Sakıncahdır!.. Artıkne devlet kesiminde tutunabiliyorsun, ne de özel kesimde iş bulabiliyorsun. Peki, nasıl yaşayıp geçmeceksin, çocuklarını nasıl yetiştireceksin, evinibarkını dirlik nasıl düzenhğe kavuşturacaksjn? Fikirleyaşam arasındaki bağıntı bizde öylesine bir cehennem sarmalına dolanmış ki sorunlarını birlikte getiriyor. * olmakta bu artış neticesinde Ağır sanayi işkollarında gıda kalorisi protein ve beri değeri en az 2tN.XJalori olması k gerekirken, 125 TL. yemek ücreti ile temin edilen yiyecek malzemelerinin besin kalori Üretim ilişkileri açısından az beslenme ile çok iş istenmektedir. İşçiler gıdasız çok ağır çalışma ortamı içinde sık sık hastalanmakta, sigorta hastanesinin abonesi olmak tadırlar. HASAN BASRİ CAN İSTA NBUL değişince yine çoğu kişi zorlandı; ne yapacağını şaşırdı: çareyi sağa çarkta buldu; döndü. halleri bunlar... Insan değişir kuşkusuz; ama bu değişim, zorlamayla değil, özgürce gelişmeyle olmalı. Para ve koltuk hırsıyla değişen insan da var; korku yüzünden değiştiren de var. Bu gibi değişimler, Batı toplumkimliğini (Arkası 11. Sayfada) 27 Mayıs devriminden sonra demokrasi sola açılınca çoğu kişi ilerici yelpazeye rahatça yayılıverdi; sonra işleri Içmeyenlerea.rnlması, bWTİJYÖ ğü bir anlat, türü kısa 4’kü.” HL’LUSI TEKGİL EMEKLİ RESİM ÖĞRETMENİ AKŞEHİR Sait Faik işte bu kısa öykü’ türünün dünyada eşine az rastlanır bir ustasıdır. Oykülennin çoğu yabancı dillere yabüyük terince çevrilemedi, çevinlenler de Türkçesinin şiirlihavasını, derinliğiniveremediği için Sait Faik dünya ölçüsünde bir bir Çeboy, Mansfieldkadar tanınmıyor.‘iyi’bir çeviricininbir gün Sait Faik’idünya yazınına kazandıracağı umudundayım. ODTU’deki u)gulanuı lar ODTÜ kampında öğrenciyi ziyaret etmek isteyen arkadaşları ya da soyadı tutmaya,, yakınlar, içeriye aimmamakta, kapıda bekledimektedir. Örneğin, öğrencinin amcası içeriye girebilmekte, dayısı ise kapıda kalmaktadır. Buna benzer bir uygulama da yurtlarda sürüyor. Arkadaşımızla odasında rahatça oturup konuşmak Yöneticilere sesleniyoruz; her fırsatta “Geleceğimizin güvencesi olarak övgüler bi: gençlere bu kadar mı güveniyorsunuz?” AHMET OKUR ANKARA • Yeşilköy’de İzalci Şuyu d Arsa Satı’şı urumu var 1194 14 Mayıs Pazartesi saat 13 Bakırköy 2’ciSulh Hukuk Mahkemesi’nde 1983/18 Satış dosyası ile. ;Aaı4ı ÇAĞDAŞ YAYINLARI İLHAN SELÇUK ÇIKTI Eden: 400 lira Not: 10 kitaptan az siparişlerde ödemdi istenmemesjni rica ederiz. İsteme adresi: Turkocağı Cad. 3941 Cağaloğlu İstanbul. Oğlumuz TAHA ULAŞ BERKAN’ın doğumunu dostlara ve sevenlere duyururuz. AYrENORHAN BERKAN • İyi bir yatırım Yeşilköy’de İzalei Şuyu 1194 m’ durumlu ARSA 14 Mayıs Pazartesi saat 13 Bakırköy 2’ci Sulh Hukuk 1983/18 Satış Malıkemesi’nde ile.