28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet MPiplomamı alıp, babamlann kapısını çaldım. Onlara yalnız yaşadığım süre içinde bir şeyler becerdiğimi kanıtlamak istiyordum. Kapıyı açan babam boynuma sarıldı. Annem gözyaşlan içinde yanaklarımı öpüyordu. Almanlann kız kıza sevışmelerine hıç aklım ermiyordu. Bu tur ılışkilerin, benim gıbı koyluk yerlerde buyuyenlere, erkeklerin yasaklandığı kızlara aıt olduğunu sanırdım. Çalıştığım yerde arkadaş olduğum kız, arada sırada benım de saçımı başımı okşamaya başladı. Bu davramşlanndan bazen hoşlanıyor, bazen de korkuyordum. Birgun arkadaşımı bizim e\e yemeğe çağırdım. Annem, babam evlerinde ilk kez bır Alman misafir ağırlayacaklardı. Heyecanlanıyorlardı. Arkadaşımın yemelclen beğenmesi annemı çok sevindırdı. Babam yarım yamalak Almancası ıle konuştuğu arkadaşımı çok kafalı butdu. Babam butun Almanlan akıllı zanneder. Evdekilerın bu olumlu tutumu yüzünden, kıza daha da vakın hissettım kendimi. Sevışmeye başladık. Kutüphaneye, kursa gidiyorum dıye yalanlar söyleyip hep onun >anına gidiyordum. Kız, Sudanlı zencı bır erkek bulunca yavaş yavaş benden uzaklaştı. Bır süre sonra da hiç görünmez oldu. Artık arkadaşlarımın çoğu Alman'dı. Onlarla gezmeye gidiyor, ev işgallenne katılıyordum. Sahıbi Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Turk Anonım Şırketı adına N»dir N»di, • Gentl Ya>ın Muduru: Hasan Cemal, Muessese Muduru Emine Uşaklıgü, Yazı Işlerı Muduru: Oka> Goornsin, • Vazı Işlerı Mudur Yardımcısı. Ahınet Korulsan, Haber Merkezi Muduru: Yalçm Bayer, Savfa Duzenı Yönetmeni Ali Acar. Temsılaler: ANKARA: Yalçın Dogao. IZMtR Hikmel Çelinkaya, ADANA Mehmet Mercan.» Senıs Şe/leru Istanbul Haberleri Reha Oz, Dış Haberier Ergıın Balcı, Ekonomı: Osman Ulaga), Kultur Aydın Emeç, Magazın: Yalçin Pekşea, Spor Danışmanı: Abdulkadir Yucelman,Duzeltme Refik Durbas, Araştırma Şahin Alpaj, İşSendıka: Şukran Ketenci. Burotar % Ankara: Konur Sokak No 24/4 Yenışehır, Tel, 189851253257 Idare 183335, • tzmir: Haiıt Zıya Bulvan No 65/3, Tel: 254709131230 • Adana. Ataturk Caddesı, T.H.K Işhanı Kat: 2/13, Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: CumburiyıH Maıbaaalık ve Gazetecilik TA.Ş. Türk Ocağı Cad. 39/41, Cağaoğlı; !st. PK: 246lst. Tel: 5209703 Telex: 22246 TAKVİM 10 Mayıs 1984 lmsak: 4 01 Güneş: 5.45 ögle: 13.05 Ikindı: 16 59 Akşam: 20.16 Yatsı: 21.52 TOPLAYEN DENKLERİ, DONUYORUZ KAYIP KUŞAK / Evden kaçan kızlar anlatıyor Röportaj: MEHMET YAŞİN Fotoğrafian RIZA TAŞOL Ne Türk, ne de Alman ohnak istiyorum Gönül verdiğim erkekler oluyordu. Ama cinsel ilişkiye girmiyorduk. Bu konuda kendimi özgür hissetmiyordum. Erkeklerin kimi evlenme teklif ediyor, kimi beraber yaşamak istiyordu. Kimi de sırf cinsel doyuma ulaşabilmek içinyaklaşıyordu. \lmanlardan sıkıldığım zaman Türklere, Türklerden sıkıldığım zaman Almanlara koşuyordum. Arada bocalayıp duruyordum. Annemin ve babamın evini ise çok sıkıştığım anda sığınak gibi kulhnıyordum. Hangi koşul altuıda olıırsa olsıuı yalan yalandır, işkence de işkence yiğı gordum Burada gosterilen iki filmitizde degişik vaklaşımlar seziliUluslararası İstanbul Sinema Gunleri'nin ıkıncısi de geride yordu. K.Z. Her ikisı de aynı zakaldı. Dunya sinema harıtasında Mrinal Sen'in Yenı Hint Sı manda çekildı ve 1980'de tamamlandı. Ikismde de aynı ekip neması'ndan Saura'nın eşsiz iki çalıştı. Bir bakıma bırbirini tauyarlamasına, insan sıcakhğını bir an yitirmeyen Rosi'den An mamlayan iki film bunlar. Aynı donemde aynı toplumu anlatonioni ve Fellini'nin yerleşmış sinemalannın yenı urunlerıne, tıyorlar, ama iki değişik açıdan. '•Evlilik Sözleşmesi" daha Amerikan toplumunu didik didik eden Forman denılen Çekos olumsuz, daha eleştirel. "Sabit Sayı" ise çok daha trajik olsa da lovaktan Stein'ın olağanustu Gorki uyarlamasına kadar uza daha iyımser. "Sabit Sayı", toplumdaki çurümeyle uzlaşmaya nan keyiflı bır yolculuğa çıktık iki hafta süreyle. Andrey Tar yanaşmayan birini anlatıyor. kovski gibi çarpıcı sürprizlerin ödun vermeyi, ayrıcalıklan redde eksik olmadığı bu yolculuk dedıyor, saflığı arıyor. Fılmin kahramanı Wıtold, filmde çok ta VVajda'sıyla, Kieslowski'siyle, Kawalerowicz'iyle tanıdığımız yalnız. Ama filmin çekiminden Polonya Sıneması'na da uğra birkaç ay sonra bu tur ınsanlamadan edemedık. Sinema Gün rın sayısının sandığımızdan çok daha fazla olduğunu fark ettik. leri'nde geçen yıl Wajda'nın "Danton'uyla coşkulu bir tar Çok önemli bir keşifti bu. Yeni bir işçı hareketi oluşturan bu intışma ortamı yaratan Polonya sanların çoğu yalruzlık içinde orSineması'nı bu yıl, ülkesinde en az ^ a j d a kadar saygın bir yö taya çıktı. Kitlelerın aydınlatılnetmen, Krzysztof Zanussi "Ev ması, kalabalıkların harekete geçmesi turunden hiçbir şey ollilik Sözleşmesi" ve "Sabit Sayı" adlı iki filmiyle temsil etti. madı. Her şey en temelden gelişiyordu. Herkes belkı de tek karZanussi, Cezayirlı yönetmen Mahmud Zemmuri'yle biriikte şı çıkanın kendısı olduğunu saSinema Gunleri'nin bu yılki ko nıyordu. Sonra birden görduk ki, toplumun ışleyişini köklü bir nukları arasındaydı. Andrzcj Wajda'mn ve geçen yılın konuk biçimde değıştirmek isteyen milyonlarca insan var. Bugünlerde larından Kieslowski'nin yakın bu hareket artık yasal, resmi bidostu Zanussi. Bu yüzden, ilk ağızda Kieslonski'yi soruyorum çimiyle ortada yok; ama ruhu ve Zanussi'ye. "Çok iyi," diye kar değerleri yaşıyor. Bu hareket ülşılık veriyor Zanussi. "Şu sıra kenin tum ruhsal coğrafyasını bir film yapı>or. Sıkıyonetimle il değıştırdı. gili ilk film olacak bu. Ama gös EVRENSEL ÇÜRÜME terilir mi, gosterilraez mi bile Fümlerinızde sergilediginiz mem." Peki, >a Wajda? Ne za çürume, yozlaşma sait Polonya man dönecek Polonya'ya? ile sınıriı değildi sanki. Evren"Döndü bile. Üstelik veni bir sel bir yozlaşmadan mı soz Polonynlı yönetmen Zanussi, Sinema Günieri'nin konuğuydu CELAL ÜSTER Babamın üzülmesini istemiyordum Birgun eve yine geç geldım. Babam çok bozuldu. Saatlerce konuştu, anlattı, üzuntusunu belırtti. Artık ondan korkmuyordum ama uzulmesinı de istemiyordum. Çclişkiler içındeydim. Evden ayrılırsam annemin babamın çok uzüleceğini duşünüyordum, nerede kalacağımı duşünuyordum. Babam yatarken: "Bu böyle gitmez. Ya kendine çeld dıizen verirsin ya da hep büiikte Tiirkiye'ye doneriz" dedi. Içime bir korku duşmüştu. Babam yattıktan sonra hemen eşyalanmı topladım. Artık hiçbir şey düşünmuyordum. Aklımda gidebileceğım herhangi bır adres yoktu. Sadece bir an önce evden çıkmayı istiyordum. tlende evleneceğımden, annem gıbi ev kadını olacağımdan korkuyordum. Çevremdeki kışiler gıbi yaşamak istemiyordum. Gece yarısı bavulu alıp evden çıktım. Sanki robot gibıydim. Başka bir semtte oturan bır Türk kankoca arkadaşım vardı. Onların evine gıttim. 3 gun kadar kaldım. 4. gün arkadaşlarımın yardımıyla iki Alman kadının yaşadığı bir evde oda kiraladım. Biri öğretmenlik yapıyor, diğerı de sosyal danışmanlık okulunda okuyordu. Yalnız yaşama ahşıncaya kadar yanlannda kalabıleceğimi ve kira almayacaklannı söylediler. Babam ışyerıme surekli telefon edip eve dönmemi istiyordu. KOYÜNDEN KOPAMIYOR Aynur, "Düşüncelerimle tam Türk değüim" diyor, ama köyünden de Hopamıyor. Evinin doşemesini, duvarlan koyden geürdiği kilimler siısluyor. Hatta yünden iplik bile Ifğîriyor. Okulu birirince Turkiye'ye dönup 56 ay koyunde kalacağınukendisine verilmeyeneğitimikoylu çocuklarına vermeye çalısacağını söyluyor. Kısaca köyünden kopamıyor. Anneme telefon edip ırntihanların sonuna kadar beni yalnız bırakmalannı istiyordum. zuğü taktıktan sonra Almanya'ya döndum. Olayı anneme babama anlattım. Babam: " N e yaptıgını anlamıyorum. Bağımsızlık diye bizlerden aynldın, gittin kendini bir başkasına kelepçeledin" dedı. Babamın yorumu benı şaşkına çevırmişu. Annem ıse evliliğe doğru ilk adımı attığım için çok seviniyordu. vardı. Diledığim gtbi hareket edebiliyordum. Bu arada, gönül verdiğim erkekler oluyordu. Ama cinsel ilişkiye girmiyorduk. Bu konuda kendimi özgür hissetmiyordum. Erkeklerin kimi evlenme teklif ediyor, kimi beraber yaşamak istiyordu. Kimi de sırf cinsel doyuma ulaşabilmek için bana yaklaşıyordu. Çalıştığım yerden aynldım. Para kazanmak için kaçak çalışmaya başladım. Alman aılelerinın çocuklarını gezdırdım. Apartman toplantısına gidemeyen kiracıların yerine para karşılığı toplantılara katıldım. Artık esaslı bir meslek edinmenin zamanı gelmişti. Çocuklan çok seviyordum. Onlara faydalı olacak bir alanda çahşmak istiyordum. Eğitmenlik okuluna kaydımı yaptırdım. Aılem ile ılişkilerim kopuk kopuktu. 1015 günde bir ziyaretlenne gidiyordum. Babamın benımle yarış içinde olduğunu izliyordum. Devamh olarak benı yenmek istiyordu. Beni kıskanıyordu. Kendisine hiç önem vermediğimi sanıyordu. Yavaş yavaş Turk arkadaşlardan kopuyordum. Onlann yenni Almanlar alıyordu. Kultur faaliyetlerini izJiyordum. Sergilere gidiyordum. Klasik müzifi sevmek için kendimi zorluyordum. Bu arada, saz derslerini de ıhmal ŞtMDtLÎK OYL\\ SERBEST 4 yaşındakı \uran için şimdiUk bir sorun yok. tstediği zaman sokağa çıkıp oynayabiliyor. Yaşnt olan Alman çocuklardan fazla birfarkı yok. Sorunlar ve farkhlıklar biraz daha büyüyunce ortaya çıkacak. etmiyordum. Alman arkadaşlara türkuler söylüyordum. kullanıyordum. Dağınık bir yaşamım vardı. Hep kendimi yorgun hissedıyordum. Yavaş yavaş sağlam arkadaşlıklar kurmaya başladım. Bana birşeyler verecek, benim de bir şeyler katacağım bir çevrem olmuştu. Bu çevrenin yardımıyla kendimi kaybolmuş hissetmiyordum. Ailemle, çevremle olan ılişkilerim, onlann benden beklentileri artık berraklaşmıştı benim için. Artık ne Türklerden, ne de Almanlardan korkuyordum. Önyargılı aileler de beni rahatsız etmiyor. Yalnız oturmanu kabul ediyorlar Aradan 1 ay geçti. Diplomamı alıp babamlann kapısını çaldım. Onlara yalnız yaşadığım süre içinde birşeyler becerdiğımi kanıtlamak istiyordum. Kapıyı açan babam boynuma sarıldı. Arkasından annem göz yaşları içinde yanaklarımı öptu. 2 saate yakın konuştuk. Daha sonra hep beraber kaldığım eve gıttik. Onları Alman oda arkadaşlarımla tanıştırdım. Bir sure de orada konuştuk. Artık babam benden emin olmuştu. Gıderken: "Bizden ayn otnrabilirsin, benim için bir sorun yok" dedı. Böylece kabul ettiler. Sadece konu komşu arkamdan çok dedıkodu yapmış. Onlarla göruşmeyı kesmışler. Evden ayrıldıktan bir ay sonra Turkiye'ye gitmeye karar verdım. Ankara'da, mektuplaştığım akraba çocuğu ıle buluştuk. flk defa öpuştüğum erkek o oldu. Hatta fazla ileri gitmeden seviştık de. Ona evden ayrıldığımı söyledim. Kıskandı. Eve dönmem gerektiğinı söyledi. Parmaklarımıza birer gumuş soz yu Yalnız yaşadığımı söyleyince Tanıştığım Turk aileleri benı sempatik ve sevimli buluyorlardı Ta ki yalnız yaşadığımı söyleyınceye kadar. Bunu öğrenince hemen değışiyorlardı. Çocuklannı benden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Bu davranışlardan kompleks duymaya başladım. Turkiye'ye >ılda 2 kez gidiyordum. Köyüme gidip çalışıyordum. Herkese kendimi ıspatlamaya çalışıyordum. Tek başına, özgürce yaşamanın bana katkılarını göstermek istiyordum. Memleketimin ınsanlan ıle daha yakın ilişkilere gırmek istiyordum. Beceremiyordum. Onlarla pek çok konuda farklı duşuncelere sahıptim. Beraber olmayı beceremiyordum. Hep kendı kendimi kandırıyordum. Almanlarla da bir butunluk kuramıyordum. O çevreden de yakın bir arkadaşım olmuyordu. Türkler ve Almanlar arasında kaybolacağımdan korkmaya başladım. Almanlardan sıkıldığım zaman Türklere, Türklerden sıkıldığım zaman Almanlara koşuyordum. Arada bocalayıp duruyordum. Annemınbabamın evini ise çok sıkıştığım anda sığınak gibi Evlenmeyi düşünmüyordum Terzılik okulunu bıtirdikten sonra bir ilkokulda iş buldum. Elişi dersleri veriyor, çocuklara bebek yapmasmı öğretiyordum. Bu arada Ankara'dan gelen mektuplar beni sıkmaya başladı Mektuplarda: "Yalnız vaşadıkça kötu alışkanlıklar edineceksin. Bırak oralan, gel e\lenelim" dıye yazıyordu Ben, evlilik, birisiyle surekli beraber olmak faian istemiyordum. Aynldık Alman arkadaşlarla paylaştığım odadan taşınmak istiyordum. Ama aılem duyacak diye korkuyordum. Onlarla biriikte olmak koşuluyla evden ayrılmama ses çıkartmamışlardı. Anlaştık. Babam telefon ederse biriikte oturduğumuzu söyleyeceklerdi. Bırkaç arkadaşla biriikte genişçe bır daire tuttuk. Artık tamamen kendimin olan bir odam Krzysztof Zanussi, "Resmi sansür, elinde makasla çıkar karsımıza. Ama bir de film endüstrisinin kurallan vardır. Kimi tasanları daha başından onleyen bu sansür, dunyanın her yerinde geçerlidir" diyor. Geçmişimi hatırlıyonım Şimdi bir kadınlar derneğinde Turklere dikiş kursları veriyorum. Bir yandan da okula devam ediyorum. Kurstaki kızlar bana geçmişimi hatırlatıyor. Geçenlerde kızlardan biri: "Annem, babam akşam bir vere gidince kendimi ozgur hissediyorum. Te>bi sonuna kadar açıyorum, sevgilimle telefonla konuşuyonım.." diyordu. Ben de eskiden, evde yalnız kalınca aynı şeyleri yapardım. Kızlar şımdi beni bana anlatıyorlar. Erkeklerle cinsel ilişkiye geçeli çok olmadı. Bir ara namus hikâyesinden korkuyordum. Aynlmama rağmen aileme bağlıydım. Türk erkeklerinin beni kullanacaklanndan çekindim. Benle sırf cinsellik için ilışki kuracaklanndan korkuyordum. Hoşuma giden, sevdiğim kişiler oldu. Sık sık âşıkolurdum. Ama kımse ile yatağa girmek istemiyordum. Ilişkimız başlayınca bunu açık açık soyluyordum. Bır dönem boyle geçti. Daha sonra kontrol haplarından, doğum kontrol yöntemlennden çekindim. Ömer'le tanışıncaya kadar bovlu surdugitti Evliliğe karşıydım ama birinin bana guven vermesını istiyordum. önceleri birbirimıze fazla bağlı değildik. Sonra birbirımize kaynaştık. Aılem bu ılişkiyi bılmiyor. Doğruyu soyleyeceğinden korkup sormuyorlar da. Artık benim de beni duşunen, beraber olmak istediğım bır arkadaşım var. Almanya'da kalıp kalmamak konusunda tam bır kararım yok. llerisı için planlar yapmak istemıyorum. Sadece ıçimde buyuk kentlere karşı bır bıkkınlık var. Yaşamın akışına bırakmak ıstıyorum kendimi. Nereye çekerse oraya gıdeceğım. Okulu bitirince, köyüme gidip 56 ay kalmak istiyorum. Aılem artık beni olduğum gıbi kabul ediyor. Nufus kâğıdımda " T u r k " olduğum yazılı. Ama tam anlamıyla, daha doğrusu düşüncelerimle tam Turk değilim. Alman da olmak istemiyorum. YUNUS NADİ ARMAĞANI '84 FİNALİSTLERİ filme başladı." DÜŞTEKİ GEYİK Lodz Sinema Okulu'na gitmeden once fizik ve felsefe okumuşsunuz. Bu goreniminizin sinema uğraştmza nasıl bir etkisi oldu? K.Z. Sanırım, öğrenimim beni biçımlendiren önemli bir etken oldu. Filmlerimde varhğı duyulan bir tur akılcılık, belki de görduğum öğrenimin bir sonucudur. Ama boyle bir öğrenimi seçmem de akılcılığa olan eğilimimın bir sonucuydu. "Evlilik Sozleşmesi"nden çıkaa tum izle>iciler. filmin sonundaki o gorkemli "geyik"i tartışıyordu. Ne>di o geyik? K.Z. Bu soruyu yanıtlamaktan yana değilim. Bir simge değildi. Gerçekten görduğüm bir duştü o. Bir gece düşumde o ge ediyorsunuz? K.Z. Evet, bence evrensel. Ama somut, belirlı bir örnek de gösteriyorum ben. Bu, kuşkusuz, başka ulkelerde de benzer durumlar bulunduğunu içeriyor. Filmlerimın evrensel bir ilgi görmesi de bunun kanıtı. Ancak iki ayn ülkede aldıklan tepkiler çok şaşırtıcıydı. "Sabit Sayı", Fransa'da "Evlilik Sözleşmesi"nden beş kat daha fazla seyirci topladı. tngiltere'de ise tam tersi oldu. Bir nedeni olmalı bunun. Belli bir idealizm Anglosaksonlara çekici görunmezken Akdenizlilere çekıcı geldi. "E\lilik Sözleşmesi"nde Leslie Caron'u oynatmak nereden aklınıza geldi? K.Z. Filmde bir yabancı olsun istiyordum. Leslie Ca(Arkası II. Sayfada) GERCEK Katılma No: 172 VVRIİNTĞÜLDEN \NLATIYOR "Dünya Vatandaşı olmak istiyorum" GERÇEKUSTU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle