17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ha farklı değişik bozuklukların olabileceğini ortaya koymuştur. Bir araştırıcıda olması gereken önemli nitelikleri eksiksiz olarak taşıyan Prof. Aksoy iyi bir inceleme, laboratuvarda araştırma. laboratuvar verilerini analiz etme ve nihayet bulduğu orijinaliteyi vakit geçirmeden uluslararası yayına sunma gibi çok zor ve çok kez yıldırıcı uğraşıyı emekli olduğu ana kadar sürdurmüş ve kuşkusuz sağlığı elverdiği sürece de sürdurecektir. Üniversitelerimizde çok az sayıda bilim adamının cesaret edebildiği uluslararası bilim alanındaki acımasız yanşma orlamındaki savaşa tereddütsüz ve yılmadan girmiştir Prof. Aksoy. Bunun içindir ki araştırmaları ve yayınları butun dunyada dikkatle izlenmiş ve çalışmalarına diinya literatüründe geniş atıflarda bulunulmuştur. Bunun en belirgin göstergesi "Science Citation lndex"lere adını binlerce kez kaydedilmesidir. Onun 1960*1] yıllarda Istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıklan bölümune doçent olarak atanmasını anımsıyorum. Ben o yıllarda henüz uzman asistandım. Tek bir kadroya iki talip vardı. Öbur aday, yine uluslararası büyük bir araştırıcımız, Prof. Orhan N. Ulutin'di. O zamana kadar görmeye alışık olmadığım buyük bir rahathk içinde her iki aday başvurularını yapmışlar ve seçilmelerini sağlamada o tarihlerde pek geçerli olan kulis faaliyetlerine kesinlikle yönelmemişlerdir. Hatta seçimin yapıldığı sıralarda her iki adayın hematolojinin bazı konulannı bilimsel düzeyde tartıştıklarını anımsıyorum. Bu seçimi Prof. Aksoy kazanmış fakat kısa bir süre sonra da Prof. Ulutin'e de, yaraşır olduğu kadro bulunmuştu. Uzun yıllar her iki araşıtırıcı hematolojinin ayrı konulannda araştırmalarını uluslararası düzeyde sürdürmuş ve her iki bilim adamı farklı yıllarda ülkemizin en buyük bilimsel ödülü olan, "TÜBİTAK Bilim Ödülü" ile taltif edilmişlerdir. ULUSLARARASI BİLİM DÜNYASINA KABUL ETTİRDİĞİ Prof. Aksoy benzen'in kemik iliği üzerine çok olumsuz bir etkisi olduğunu "Aplastikanemi" hatta "Lenfoma" gibi çok ciddi hastalıklara neden olabileceğini tanılamış ve uluslararası bilim dünyasına kabul ettirmiştir. Bu önemli kimyasal maddenin etki mekanizmasını moleküler duzeyde de çok ayrıntılı bir şekilde tanılamış ve endüsıride sağlık yönünden önemli bir risk faktörü olabileceğini gostermiştir. Prof. Aksoy'un bu uluslararası yayınlarından sonra, konu bir çok gelişmiş ülkede ele alınmış, hatta ABD Çalışma Bakanlığı tarafından bizzat bu ülkeye davet edilerek bilgisine başvurulmuştur. Ayrıca bu ülkenin mahkemelerinde bilirkişi olarak da görevlendirilmiştir. Kuşkusuz böyle bir uluslararası şerefli görev, onun çalışmalarının uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanmasının önemli bir sonucudur. Bu bakımdan Prof. Aksoy, Türkiye'de gerçekten bilimsel bir polanMyel olduğunu dunyaya lanıtmı^ çok az sayıdaki bilim adamlarımı/dan bırıdır. Prol. Akso> butun akademik yaşamı boyunca çalısmak, arasıırtuak ve uluslararası bilimsel yarıs.ma ortamının içıne girmekten /evk duymuştur. Onda, en olumsuz koşullarda emperyali/me karsı savaşmış atalarının Kuvayi Milliye bilınci ve inanışı vardır. Nasıl ki atalarımı/ bu inanışla bir "Turkiye Cumhuriyeıi" gerçeğini bütün dunyaya kabul ettirdilerse. Prof. Aksoy da işte bu inanışla çahş'ığı sahada "Bir Turk bilim esprisi vardır" gerçeğini butun dunyaya kabul ettirmiştir. Ülkeleri yücelten ve saygınlığını arttıran en önemli ögelerin, bu ülkelerden yetişmiş ve uluslararası platformda saygınlığı olan bilim adamları ve sanatçılar olduğunu anımsatmak isteriz. Bu kimselerin hangryaşta ve nerde olurlarsa olsunlar, huzur içinde ve endişesiz olarak çalışmalarını sürdürmelerinin sağlanmasında ülkemizin geleceği için sayısız yararlar vardır. "Hayatta en hakiki murşit ilimdir" ilkesini en iyi şekilde benimsemiş ve bizzat kendisinde uygulamış ve ulkemize buyuk saygınlık kazandırmış Prof. Muzaffer Aksoy'a sonsuz selâm ve saygılar. Butün beklentimiz onun ak saçlı kafasından gelecekte de gereği gibi yerinde ve zamanında yararlanabilmemizdir. Not: Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hocamızın bugun, bu sütünlarda çıkması gereken yazısı, 23 Nısan'ı konu aldığı için \arın çıkacaktır. Gerçek Bîr Bîliııı Adamııııız Prof. Dr. R. Kâznn Türker A.Ü. TıpFak. Farmakoloji Anabilim Dalı Prof.Dr. Muzaffer Aksoy hizmet süresini tamamlayarak 16 Mart 1984 tarihinde J.Ü.Tıp Fatültesi lç hastalıklan Anabilim Dalındaki görevinden emekliye aynldı. Her kamu görevlisinin yasal olarak geçmesi icabeden bir aktif görevden ayrılma olayıydı bu Prof.Aksoy için. Curnhuriyet gazetesinden Celal Üster'in kısa bir söyleşisi dışında (6 nisan cuma günkü Cumhuriyet) basın ve yayın organlannda onun hakkında şu ana kadar herhangi bir makale, hatta emeklilik olayını yansıtan bir haber dahi yayınlanmadı. Tıp dünyasında kendi alanında uluslararası büyük bir ad olarak tarunan bu seçkin araştırıcının, emekliliği dolayısiyle nitelikli bilimsel varhğına yaraşır bir biçimde yetişmekte olan genç hekimlerimize ve biitiin halkımıza tanıtılması beklenirdi. ÇUnkü Prof.Aksoy son derece alçak gönüllü, gösterişten kaçan ve gerçek mutluluğu uluslararası yanşma ortarrunda buluşlannı kabul ettirerek, gerek çalıştığı kurumun gerekse Türkiye'nin adını dünyaya duyurduğu zaman hissederdi. Bu bakımdan onun adı uluslararası düzeyde kendi ülkemizın insanlarından çck daha iyi bilinmektedir. Itiraf etmek gerekir ki basın ve yayın organlarımız ülkemizde edebiyat, fıkir, siyaset, askerlik hatta spor alanında ad yapmış büyuklerimizi duyurma ve tanıtmada büyük hizmet verirler. Ne var ki Prof.Aksoy gibi gerçek seçkin bilim adamlanmızı ve onların bilime olan katkılarını kendi ülkemizde duyurmak, kamu bilgisine sunmak gibi bir geleneğin yerleştiğini iddia etmek güçtür. Oysa az sayıda da olsa bu ülkede uluslararası düzeyde katkıları ile ad yapmış çok değerii bilim adamlarımız vardır. Bu bilim adamlarımızı bazı vesilelerle anmak, bilime olan katkılarını sergilemek ve kamuoyuna sunmak, gelecek kuşaklar için kuşkusuz en etken teşvik unsuru olacaktır. Yıllar öncesi ABD'nin Cleveland şehrinde çalışırken laboratuvanmda şahit olduğum bir olayı aktarmak istiyorum. Laboratuvarda çalışan iki zenci yardımcı personel aralarında tartışıyorlardı. Bu teknisyenlerden birisi Philadelphia 1 dan yeni gelmişti. öbüru ise Cleveland'ın yerlisiydi. Tartışma konusu her iki şehrin kültürel ve bilimsel etkinlikbri üzerindeydi. Philadelphialı kendi şehrinin büyük bir bilim ve kültür yuvası olduğunu, Clevelandlı ise kendi şehirlerinin çok daha ileri olduğunu iddia ediyorlardı. Sonunda her ikisi de bu şehirlerdeki büyük ad yapmış sanatçıları ve bilim adamlannı sayıp dökmeye başladılar. Philadelphialı Eugene Ormandy'nin adını, Clevelandlı Dr.Page'nin adını ileri sürüyor ve "sizden böylesi var mı?" dcr gibisinden çocuksu bir içtenlikle kendi şehirlerinin daha ileri duzeyde bilim ve kültür yuvası olduklarını iddia edivor ve gerçekten bu şehirlerde yaşayan tanınmış bilim adamı ve sanatçıların adlarını anıp birer "buyüklük ö l ç ü t ü " olarak kullanıyorlardı. Prof.Dr. Muzaffer Aksoy, ulkemizin tıp alanında uluslararası duzeyde haklı bir espirisidir. Azmi, çalışkanlığı, sabrı ve inanışı ile örnek bir araştırıcı, buyük bir bilim adamı olarak ilerki kuşakların daima anımsayacakları ve ovunecekleri bir kişi olarak tıp tarihindeki yerini almıştır. Klinik uzmanlığını tamamladıktan sonra görev aldığı Mersin Devlet Hastanesinde uzman hekim olarak bilimsel araştırmalarına baslamış ve bu yörede oldukça sık görülen "thalassemia" hastalığını bütün akademik yasamı boyunea esas uğraşı sahası olarak seçmiştir. Pek çok sayıda bilim adamımızın "Ülkemizde Batılı düzeyde araştırma yapılamaz" iddialannı geçersiz kılan müstesna bir araştıncıdır Prof.Aksoy. O bir klinikçi olmanın çok ötesinde yetenekli ve sabırlı bir laboratuvarcıdır. Nitekim söz konusu hastalığın kökeninde yatan hemoglobin molekulündeki bozukluklan büyük bir merakla, yılmak bilmeyen bir azimle incelemiş ve bu moleküler yapıda da PENCERE 22 NISAN 1984 Dört ayak üstüne düşenıer... Perşembegünü akşamüstü Coşkun'un Vo'ksvvageniyle Topağacı'ndan Ihlamur'a iniyoruz. Hava soğukça, sislice. Topağacı'nın betonlaşmış hüznünden kurtulup Ihlamur köşkünün bahçe duvanna dönen deveboynuna ulaştığımızda yeşilliğe kavuştuk. Ama o ne? Yokuşun tam altında kocaman bir itfaiye arabası, merdivenini büyük bir ağaca doğru yükseltiyor. Çevrede kadınlar, erkekler, çocuklar... Bir olay var. Coşkun'a dedim ki: Duralım. Arabadan çıktık; bakıyoruz, bir şey göremiyoruz, anlayamıyoruz. İtfaiyenin merdiveni en yüksek dallara doğru uzanıyor, herkes olan bitenleri sessiz izliyor. Kır saçlı bir itfaiyeci yaşından umulmayacak çeviklikle merdiveni tırmanmaya başladı. Ne oluyor? Kalabalığa bakıyorum, kimi kaygılı, kimi gerilimli, kimi meraklı gözler ağaca çevrilmiş. İtfaiyeci en yukardaki dallara ulast. Tam o sırada bir kedinın ağaçtan teker meker yuvarlanmaya başladığını gördük. Çevik hayvan dallardan kurtulunca Olımpiyatlarda yarışan usta bir tramplenci gibi iki üç takla atıp dört ayak üstüne düştü... Ve koşa koşa uzaklaştı. Çocukluğumdan beri bildiğim bir kuralın geçerliğine uygulamada yeniden tanık olmuştum: Kediyi boşluğa nasıl bırakırsan bırak, hep dört ayak üstüne düşer • "Operasyon" başarıyla sonuçlanmıştı. Kedi kurtulunca kalabalık soluk aldı. Kır saçlı itfaiyeci merdivenden indi. Yanaştık; sordum: Bütün bu ekibin çabaları ağaçtaki kediyi kurtarmak için miydi? Evet. Nereden haber aldınız kedinın zor durumda bulunduğunu? Telefonla bildirilmiş. Çağrılınca hep koşar mısınız? Evet. Bu merdiven kaç metre? Kırk dört... Ağaca baktım: Kaç metre yükseldiniz? 1213 metre... Bu ağaç ne ağacı? Yanımıza yaklaşan bir başka itfaiye neferi sorumu yanıtlamak için ağaca baktı: Kavak! Yok canım... İtfaiyeci güldü: Kavak, ama bu başka kavak... Nasıl? Buna piç kavak derler. ^ Çevrede toplananlar dağılmışlardı; görevini yerıne getiren itfaiye ekibi dönmeye hazııianıyordu. İçimden söylendim: Hey güzelim memleketimizde yaşayan iyiliksever insan kardeşlerim!... Hastane kapılarında hastalar ölürken, yaralılara cankurtaran yetişmezken, mahpusharvelerde bir yatağı üç kişi paylaşırken, sokaklarda köpekler kediler "itlâf" edilirken, kuduz illeti şurada burada can alırken ve daha neler de neler olup biterken, kavak ağacındaki kediyi kurtarmak için itfaiye ile birlikte seferber olup insanlığın tadına varan sevgili insan kardeşlerim... Arabaya döndük. Coşkun konlağı çevirdi. Yola koyulduk. Bilmem ki o da benim düşündüklerimi mi düşünüyordu? Bu ülkede hep dört ayak üstüne düşen hayvanlara mı destek sağlanıp yardım edilecekti? OKTAY AKBAL EVET/HAYIR İyiniyet Yetmez!... KTIAP/YM1N "Cehenneme giden yollar iyiniyetle döşenmiştir" der bir Fransız atasözü... Yeni TRT yasasında, hükümete, eylemlerini anlatması için belirli bir süre tamnmıştır. Sayın Özal da işbaşına geldiğınden beri TV ekranında 'icraatın içinden' başlıklı bir programda sık sık görünüyor, düşüncelerini uzun uzun anlatıyor. Bu arada, eleştirileri yamtlıyor, karşı görüşler ileri sürüyor. Muhalefet partileri bunları yanıtlamak gereğini duyuyorlar, ama TRT yönetimi bu olanağı sağlamıyor; çünkü TRT yasasında 'muhalefete yanıt hakkı' sağlanmamıştır. Yalnızca bu hak, iktidara tanınmıştır. Bu yoldaki eleştirileri de ikiidar yandaşlan şu biçimde yanıtlıyorlar: "Kime niyet kime kısmet'.. Sonra da bu maddenin değiştirilmesi için verilen bir önergeyi reddediyorlar... TRT yasasını hazırlayan Oanışma Meclisi idi. MGK de bu yasayı beğenerek onayladı. O günlerde sanılan ve beklenen, Sayın Ulusu başkanlığında bir 'ulusal birlik' partisinin kurulacağı ve bu partinin seçimlerde üstün çıkacağı idi. Ulusu bir yana çekilince görev Sayın Sunalp'e kaldı. Sunalp'in partisi, yani MDP, işe başlar başlamaz kendini geleceğin güçlü iktidar partisi olarak gördü. Danışma Meclisi döneminde yürürtüğe konulan tüm yasaları yürekten benimsedi, hiçbirine karşı çıkmadı. Sanıyordu ki, iktidar uzun yıllar kendisinindir! Oysa, bildiğiniz gibi, 'kime niyet kime kısmet' oyunu oynandı, Sunalp'in MDP'si 'ana muhalefet' bile olamadı. Böylece 'başka' biri için hazırlanan giysiler 'bambaşka' birine kaldı. Şimdi o 'bambaşka' biri de 'dikensiz gül bahçesi' haline getirilmiş bir ortamda 'iş bitiriyor'!... İyiniyet!.. Gereklkjir, ama yetmez! Ben iyiniyetle yaptım, ama bu iyiniyetimi kötüye kullanıyorlar, diyemezsiniz. Bir yasa hazırlanırken özel hesaplar yapılmaz, dar düşünülmez, dar stnırlı hedefler hesaplanmaz. Yasalar uzun zaman parçalarını kapsayacaktır. Bugün de, yarın da etkinlikle uygulanacaktır. Anayasa için de böyle, tüm yasalar için de... Bizler, 'Cumhuriyet' yazariarı olarak başından beri gerekli uyarılan yaptık. Anayasa taslağının hazırlanmasından bu yana inandığımız gerçekleri tam bir iyiniyetle yazdık. MGK'nin eski, Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin yeni uyesi, emekli General Şahinkaya bile TRT'nin 'tek yanh' kullanılmasının doğru olmadtğını belırtmış geçen gün... "Biz iyiniyetle hazırladık o yasayı, ama yanlış kullanılıyor" demiş.. Bu, daha işin başlangıcı, 'iyiniyetle' hazırlanan daha başka yasalar, en başta da Anayasa, gelecek günlerde hangi 'niyet'leıie kullanılacak, hepsini bir bir göreceğiz! Sanırım, bu 'iyiniyetli' ama gerçeklere aykırı maddelerin değiştirilmesini sonunda o yasaları hazırlayanlar bile istemek zorunda kalacaktır!. Türk Dil ve Tarih Kurumlan'nı hem de Atatürk'ün kalıt yazısına ters düşerek ortadan kaldınp birer devlet dairesi biçimine sokan yasa da böyledir. Belki o da 'iyiniyetle' kabul edilmistir, savunulmuştur. Gerçi bu kurumları ortadan kaldırmak için yıllardır bir takım gerici gazetelerde, dergilerde çaba harcayanlar hiç de 'iyiniyetli' değildiler! Hepsi de Atatürk'ün yarattığı kurumlara, başardığı çağdaş atılımlara karşı çıkan kişilerdi. Ama bu yasayı onaylayanlar işin iç yüzünü geregi gibi bilmedikleri için, 'böylesi daha iyi olur' diye tüm uyarılara, eleştirilere aldırmadılar, 'iyiniyetle' bu yasayı onayladılar. Şimdi ne oldu? Bu kurumlar acaba eskisinden daha mı yararlı çalışıypr? Eskisinden daha mı bilimsel, daha mı Atatürkçü çizgide? İşte 'Türk Dili' dergisinin durumu: Altı ayda iki sayı zor çıkarabildiler. Nerde 'bilimsel' yapıtlar, nerde olumlu çalışmalar? Yüksek Öğretim Kurumu, yani YÖK de 'iyiniyetle' kabul edilen bir kuruluştu belki... Bu yasanın ileri sürülmesinde 'iyiniyet' var mıydı bilemem, ama 'onaylayan'ların iyiniyeti üniversitelerimizi bugünkü güçsüz, etkisiz, gereği gibi bilimsel çalışmaların yapılmadığı, yüzlerce öğretim üyesinin dışlandığı bir 'okullar topluluğu' haline getirdi! Evet, iyiniyet yetmez, gerçekleri çok iyi bilmek, ülkeyi çok iyi tanımak, kültür, bilim, sanat, konularında hızlı kararlar vermemek, hele içlerinde kötü niyetler besledikleri halde 'iyiniyetli' gibi görünen kişilere, çevrelere kapılmamak, kanmamak gerekir. Hep yazarım ya, 'yanlış yoldan ergeç dönülür' diye, ergeç yine öyle olacaktır. EDEBtYAT BİLİMt Dünyaca ünlü edebiyat bilimcisi Prof. Pospelov'un geniş bir bilim adamları topluluğuyla birlikte hazırladığı Edebiyat Bilimi kitabı hem en geniş okur kesimleri için, hem de konunun doğrudan içinde bulunan öğreticiler, öğrenciler ve sanatçılar için gerekli ve yeterli bilgileri, öteki sanatlar ve öteki bilimlerle ilişkileri içinde tüm kapsamıyla kucaklıyor. Herbiri kendi içinde bir bütün niteliği taşıyan iki cilt. Yılmaz Onay'ın çevirisiyle, ilk cildi çıktı. (Ederi: 4 5 0 TL) HEP ARANIZDA OLACAĞIM NÜKLEER TEHLİKE Nüldccr Frederic Joliot • Curie'nin YaSUahlar ve Nüklccr Savaş Insanşam oykfiai Gfiney Gönenç bu lığın nukleer savaş tehlikesi karkitabında bilim adamının topluşısında gerçek guvencesinin, bu ma karşı sorumlulugunun, yurtsorunu anlamış ve savaşa karşı severliğin, barışın tüm dunyada çıkan geniş halk yığınlan oldusimgesi olmuş buyuk fizikçi Joğunu söyleyen Haluk Gergcr, liot Curie'nin atom fiziğine.banukleer silah teknolojisıyle ılgili rış mucadelesine katküannı, Natemel bügileri, basit bir anlatımzilere karşı yurüttuğu yığit savala sunuyor. (Ederi: 250 TL) şı, yaşammın tüm evrelerini fotoğraflarıvla birlikte bir roman akıcılığı içinde venyor. (Ederi: 350 TL) KİM KORKAR MATEMATİKTEN Okullarda bize hcp soğuk yüziıylc tanıtılmış olan matematiğin aslında güzel olduğunu, cğlendirici olduğunu anlatan Nazif Tepeddeıüioğlu'nun kitabı için, "Hayatınız boyunca matcmatikten mi korktunuz? öyltyse korkmadanbu kitabı okuyabilirsiniz" deniyor. (Ederi: 300 TL) IKLNCİ BASKISI Ç I K T I GENÇ ŞAİRLER GENÇ MUSIKİCİLER SANATSEVERLER... MUSIKİ VE NOTA DERGİSİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ?... BlLGt İSTEYİNİZ. AVNİ AN1L. MUSIKİ VE NOTA'NIN NİSAN 1984, 16. SAYISINI OKUYUNUZ... AVNİ ANIL YÖNETİYOR... MUSIKİ ŞİİR EDEBİYAT RADYO VE TV MUSIKİ VE NOTA DERGİSİNDE... Dağıtım istanbul: Yetkin, ozgur, Cemmay, Say, Barış, Denız o Ankara izmir: Yetkın Adres: Yuksel da. 9/13, Kızılay Ankara / Tel: 18 38 26 istanbul Bürosu: Mollafenari Sokak Nadir Han Kat. 5, Cağalcğlu • Tel: 520 54 20 Yayınlarımız Bilim ve Sanat abonelerine yüzde 25 indirimlidir. Bin llradan asağı istekierde posta pulu yoilanmalıdır. tş Bankası Kültür Yayinları Çocuklar kadar büyüklerin de seveceği, ilginç bir bilimkurgu romani: OKURLARA BÜYÜK FIRSAT... Geleneksel % 50 indirimli kitap satışı başladı "50 NİSAN 1984 tarihine kadar uzalılmiftır" Yayınevimiz geleneksel 1t 50 indirimli (Herkese kitap, her eve kutüphane) satışlarıru başlattı. Bu indirim yalnız okuyucu içindir, gazete alır gibi kitap alacaktır. Yayınlarımız dışında Çan, Sosyal Klasikler vs. vs. kitaplar da bulumnaktadır. Not: Broşür ve ödemeli gönderilmez Cumartesi, pazar açıgız. Ararat Yayınevi Mollafenari Sok. 33/A Cağaloğlu / İST. Tel: 522 43 78 527 04 71 RED TURKULERI Gülten Dayıoğlu . IşınÇağı Insanları Kültür Yayınlan U Türk Ltd. Şti. ^KNIGA ıvı^ı ı u n VE BİLİMSEL YAYINLARI tSTANBUL'DA MATEMATİK VE MEKANİK FİZİK KİMYA JEOLOJl VE MADENCİLİK RADYO VE TELEVİZYON MAKÎNE MÜHENDİSLİĞ1 METALURJİ ISI MÜHENDtSLtĞI ELEKTRİK MÜHENDİSL1Ö1 İNŞAAT MÜHENDİSLİĞ! Kitaplar İngilizcedir. clu.ırd Mt|XT\ıcllc \trn.t>rm;ııuıu« hı.tn ı h.ir . uuıl1c\ K ı.ıvroi nffnud .ır;i}!<>tı Lı^^'ltirın Jı**>:ıo^ fnuınufllf luıucr ın.mcııas tiuMiı.is f>;ıni.ırr.ı İstanbul: Erenkm, Kadıköy, Beşiktıış; Ankara: Mejjaıtiyet: İ/.mir: Konak satıs ınağazalarında. tüm İ^ Bankısı subelerinde \e kitajxılarda Kitap dostlan için en saglam güvence. ÖZGÜR YAYIN DAĞITIM hilyayın'dan SİNEMASEVERLERE (Emre Kongar'ın onsözüyte) SİNEMA ve CAGIMIZ1 ATİLLÂ DORSAY AtatOrk ve Slnema • Sinema ve Siyaset • sinema ve Savas Slnema ve Cinselllk . sinema ve Dln . sinema ve Faşlzm • Sinema ve Yenllrkcılık . Slnema ve Tarih İSIANBUL EVRENSEL KİTABEVİ NAZI IŞÜAI INE kMtŞI DIRErtME SAVAŞINA KATH AN FRANSI7 O7AMARININ SHRt LRI 2WTI Df %«rVK*t ' fcııl lln 1 ıjılıgı 11 !lklW.IIHK \K OKA* GÖNKNSİN Büyük ve değerii araşüımacı CAHİT ÖZTELLİ'nin Yeni kitabı çıktı. Adres: Şişli Kent Sıneması karşısı Tiıyyareci Mehmeı AJi Bey Sok. No: 6 HATIRALAR Turfc ılınmaniHİa 65 yıl CEMİL FİLMER ultan Abdülhamit ile birtikte/Sadrazam Talat Paşa'nın şifre kâtipllği/Teşkilâtı Mahsusa'da çert günler/Filistin cephesi ve Gazze saluFilm Merfcezi'nde/Sultan Ahmet nasıl filme çekiWi?/Mustafa Kemal AtaiTe beraber/ilk konulu Türk filmleri/tzmirul'da 33 sinema ParisI( Flyatı: 350 TL Daartıın: DERPA D*rgHı Kltapçılık Ankara Cad. No.MSlriıacMatantoul •..& ^s* J ALAEDDİN YAVAŞÇA SON YÜZY1LDA TÜRK ı MUSIKİSİ HAREKETLERİNİ İNCELEDI... MUSIKİ VE NOTA DERGİSİNDE... UÇ GUNE SIĞDIRILAN BODRUM GÜZELLİĞİ MUS1KI VE NOTA'NIN NİSAN SAY1SINDA MUS1Kİ VE NOTA DERGİSİNİ ARAYINIZ... "GÖNÜL SARAYIMIZ1N YAP1 TAŞLAR1" ATTİLA DAMAR'IN BÜYÜK RÖPORTAJ DİZİSİ MUS1Kİ VE NOTA'DA... YUNUS EMRE (Yaşamı ve bütün şiirleri) 400 sayfe 500 TK Cahlt öztelll'nln diğer kitaplan • Halk Türküleri (Evlerinin önü) 1000 • Pir Şultan Abdal (Yaşamı ve bütün şiirleri) 700 • Karacaoğlan (Yaşamı ve bütün şiirleri) 600 • Aşık Veysel (Dostlar Beni Hatırlasın) 350 Ümit Yaşar Oğuzcan'ın tüm eserleri • Acılar Denizi 700 • Yüzyıl Yananm Yanmayı Öğrendimse 400 • İki Kişiye Bir Dünya 350 • Söz Meclisten Dışarı 700 ödemeli İsteme ve Genel Daörtım ÖZGÜR YAYIN DAĞITIM Fahrettin Kerim Gökay Işhanı CağaloğluİST. 526 25 13. sinema dizisinin ilk kitabı HATIRALAR hil yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle