14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kö>esine çekilip larihi yorini a!malı, gcrisini millete bırakııuılıydı. O'nun reİMCumhıır olm.ısı. milli nıücadeleyi bu aaye ile se\k \e idare ctıiği düıjiincesini doğııruyor \e O'nun zalerine golge diişti; iiyor" diycnleri de ızördünı. Bunlar geıiç değil, e^ki Uuşaktan kişilerdi \e besbelli pudişahçı \e hilafetçi idiler. "Dcmek cumhuriyeti istemiyorsunuz" deyince telaşla. "Ne münasebet. İslamın e>ası zaten cumhuriyettir. Millet ilan ederdi cumhuriyeti" yanıtını vemorlardı. Bu, apaçık bir safsatadan başka bir şey değildi ve böyle safsata dolıı kalalara Atatürk nasıl anlatılabilirdi? "Hepsi iyi de, Mustafa Kemal Paşa kanunlarımıza, husuMyle Mecelle'ye hiç dokunmamalı idi. Bu Medeni Kanun yürümez" diyenlerle de çok karşılaştım. Bunİardan kimisi yükseköğrenim görmüş, kendilerini Atatürkçü sanan ya da öyle satmak isteyen kişilerdi. Ama kafaları öylesine taşıllaşmıştı ki, onlara Atatürk'ü tanıtmak olanağı yoktu. * • * Atatürk, bütün benliğiyle, bütün özüyle gerçek ve tutarlı bir Türk miUiyetçisiydi. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı, en küçük bir nıalarıııın ve uhı^al bir va>iyet iiilcliui tuşıyan bııyük nutkunun ıcınt'linde, "ıcrtı bağımsı/lık" ilk yaıar. A/iz \ta, şimdi diricM lip bu ilkeyi yeniden sık sık dile getirse. a/ önce anlattığım tiplerin O'na da "solcu". dahası "komuııist" diyecekleıinden hiç kuşkLinı yok. Tabii, böyle bir nıuci/e karşısında korkudan her biri bir yana dağılıp saklanacak kovuk aramazlarsa! Atatürk, çağdaş bir devletin gününü doldurnıuş, değişmez yasalarla değil, ancak ileriye dönük ve yeni koşullara göre değişebilen çağdaş yasalarla kurulabileceğini en iyi bilen kişiydi. • • * Bir de törensel Atatürkçüler var. Ata'yı onlar da iyi anlamadılar. Epeyce zaman geçti, bir ilimizde valinin yanında oturuyordum. Benden sonra gelen birkaç /iyaretçi, kente dikilmesi tasarlanan Atatürk yontusu için geniş bir alan bulduklarını söylediler. Çok sevinen vali. bana dönüp. "öbür illerinkinden daha büyük bir Atatürk heykeli diktirmenin kendisine nasip olacağını" söyleyince, "özür dilerim beyefendi" dedim, "Bu masrafla o geniş alanı ağaçlayıp, bir çocuk parkı yaptırarak ortasına Atatürk'ün büstünü koysanız ve parka "Atatürk Çocuk Parkı" adını verseniz, o büyük insan daha çok sevinir." Herkes birbirine baktı, odada soğuk bir hava esti; izin isteyip oradan ayrıldım. Şimdi kimi geceler televizyonda, "Atatürk'ün filan kente gidişinin bilmem kaçınci yıldönümü kutlandı" haberinden sonra, hep aynı biçimdeki törensel görüntüleri izledikçe, uzun yıllar önceki valiyi ve kent ileri gelenlerini düşünürüm. Atatürk, Türk toplumunu ümmeıliktcn milletliğe, Türk topraklarını da "memalıki mahı usei şahane"likten "ulusal vatan'Mığa dönüştiiren adamdır. O'nu gerektiği gibi tanıınak için askerliği, dcvlet adamlığı. içki düşkünlüğü, o/el toplantılarında alaturka >arkı ve Rumeli* türkıılerini yeğlerken, gelecek kuşaklar çoksesli Batı müziğinı yeğlemesini, Ankara'da çorak bir bozkırdan Gazi Orman Çiftliği gibi serin bir yeşillik yaratmasını, kendisi çok uzun yıllar ağdalı bir Osmanlıca ile konuşup yazarken, kurduğu Türk Dil Kurumu ile ulusal dilimize gelişme yolunu açmasını, Türk Tarih Kurumu ile de ulusal tarihimizin kaynaklarına. kökenine yönelik çalışmalara hız vermesini tek tek düşünmemelidir. O'nun, zaman zaman çelişkili olarak nitelenen, ama kendi bütünlüğü içinde uyumlu olan kişiliğini, başta belirttiğim koşullara uyularak anlamaya çalışmak, Atatürk'ü anlamamn tek yoludur (3). (1) dilthey, Beitrâge zum Studium der Individualital, 1986 s. 299, 316 (2) ,\azan ve Mazhar İpşiroğlu "Düşünceye Çağrı" adlı, özlii ve çok yararlı kilaplarında, diişiinme tembelliği, daha doğrusu, akılcı diişiinme o/anaksızlığı yüzünden ülkemizin yiizyıllar boyunca süregelen çözümsüz sorunlarını somut örneklerle çok açık olarak anlatmaktadırlar. (3) Atatürkçü/üğii ve dolayısıyla Atatürk'ü anlamak için. Atatürk'ü Aıılanıak, HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU bir kişiyi anlamak için her şeyden önce ona karşı yakın ilgi duymak. onu "anlamayı islemek" gereklidir. Bunun da önkoşulu, anlamak isteyenin neyi, hangi özü anlamak istediğini bir bütün olarak bilmesidir. RUtün bunlar düşünmeyi, yani çok yöniü zihinsel bir çabayı gerektirir (2). Bu çaba insana ilkin kendi insanlığını tanıtır. Ünlü Değerli felsefeci Prof.Dr. Be Fransız filozofu Descartes'a dia Akarsu, "Felsefe Terimleri (15961650) "Cogito ergo sum", Sözlüğü"nün "anlama" bendin(Düşünüyorum, öyleyse varım) de bu kavram için Dilthey'in dedirten etken, bu zihin çabasıtanımlamasından başka şu ta nın insansal niteliği ve ussal günımı verir: "Bir şeyi yalnız dışçüdür. tan değil, kendi içinden kavra* * * ma; bir şeyin özünü. bir bağtam Şu seçim ve dinlenee gününde bütünii olarak. anlanunı tanıokurlarıma, yukarıda sıraladıma." ğım "anlamak", "istemek", Attila Tokatlı, "Ansiklopedik "bilmek", "zihinsel çaba", Felsefe Sözlüğü" adlı yapmnda "düşünmek" ve "var olmak" "anlama" için: "Bir bağlanfıvı. gibi, konuşma dilinde her gün ya da bir anlamı kavramamızı kullandığımız sözçüklerin felsesağlayan ilk sezi" dedikten sonfe ve ruhbilim alanındaki anlamra Dilthey'in şu sözüne yer velarını uzun uzadıya açıklamak rir: "İnsan bilimlerinin belli başniyetinde değilim. Böyle bir gilı organı, anlamadır." rişim, bir tek değil, birçok yazının bile çerçevesini aşar; üstelik, Orhan Hençerlioglu yedi ciltgünlük gazete yazısı niteliğinin lik, "Felsefe Ansiklopedisi"nin ötesine taşar. Baştaki kısa giribirinci cildinde: "Anlama terişin amacı, her şeyde olduğu gimi, herhangi bir şeyin özünü ve bi, "Atatürk'ü anlama"nın da bütunsel bilgisini an'la kavrama öyle tek yöniü bir bakış ve gösürecini dile gelirir" der. "Anrüş açısından olanaklı bulunmalamak" eyleminin kökii " a n " , dığını belirtmektir. Zaten b\ı yazihin demek olduğuna göre, anzı Atatürk'ü anlamak isteyenlelamak "aıı.Ia bilmek" yani bir re yöneliktir. Onu anlamak isteşeyin, bir kimsenin özünü zihinmeyenlere ne yazılsa, ne söylensel bir çaba ile kavramak"tır. se yararı yoktur. Bu gerçeği uzun Görülüyor ki, "anlama" felyaşamımda rastladığım birtakım sefe ve ruhbilimde önemli bir kişi ve olaylardan öğrenmiş bukavramdır. Bir görünümü, bir lunuyorum. sanat yapıtını, ünlü ya da ünsüz Alman filozofu Wilhelm Dilthey (18331911) "Bireysel Kişiliğin Incelenmesine İlişkin Yazılar" adlı kitabında "anlamak" eylemini "Baskalarının ya da başka çağtarın yaşamlannı, rtıhsal durumlannı, cylemlcrini, onlarla birlikte duymak ve sonradan yineliyerek benimsemek" biçiminde lanımlar (1). Atatürk'ü anlamak istemevenlerden bir bölümü. bırakınız O'nun de\ rimciliğini, çağdaşlaşma doğrultusundaki görüş, düşünce se yöntemlerini büüin dünya uluslarınca kabııl ve teslim edilen askeri dehasını bile yadsırlar. "Birinçi Ordu Komutanı Nurettin Paşa olmasaydı, Mustafa Kemal muhaıebeyi kazanıp İzmir'i geri alamazdı" diyen imam hatip mezunu gençlere rastladım. Kinıbilir kinıin. ya da kimlerin akıttığı zehirle koşullandınlmıştı kafaları. "Bu mantıkla düşünürsek. Sü\ari Kolordusu Komutanı Fahrettin (Altay) Paşa'mn, bozguna uğrayan düşmana göz açtırmayarak, onun yeniden toparlanmasına meydan bırakmayan sürekli ve sıkı izlemesi ve ustaca çevirmesi olmasaydı Nureıtin Paşa savaş kazanamazdı; Süvari Kolordusu'nun filancaalayının komutanı falan beyin yürekli atılımı olmasaydı, Fahrettin Paşa da başarı kazanamazdı, diye aşağıya doğru bir varsayım zinciri uzatmak gerekmez ıni? Beyinden gelen buyruklar olmazsa, ağzımız, dilimiz, el, kol ve bacaklanmız görev yapabilir mi? İşte sizin sadeçe Mustafa Kemal dediğiniz büyük Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın beyni, ruhu idi: ona bağlı olan birlikler ise el, kol, ayak gibi organların görevini yapıyordu ' demekliğim de para etmedi. Sustular, Atatürk'ü anlamak islemiyorlardı çünkü. "İstiklâl müçadelesi kazanıldıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa bir milli kahraman olarak PENCERE A'dan Z'ye... 2> MART 1984 odün vermeden, "Ya İstiklâl, Ya Ölüm" parolası ile başlatmış ve savaşı öyle bitirmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nun, Birinci dünya Savaşı'ndaki yenilgi iledağılmasından sonra Mustafa Kemal "Ulusal Ant" ile belirlenen doğal sınırları içindeki Türk vatanını ve Türk ulusunu tutsak olmaktan kurtanp, "istiklâli tam" içinde yaşayaçak çağdaş bir devlet durumunda korumak istiyördu. Birinci TBMM'deki konuş Nazan ve Mazhar İpşiroğlu ' nun "Kök Atatürkçülük" adındaki özlıi yapıtları ciddi bir YOI gösterici niteliğındedir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Seçmenlik görevine... Bugün yerel se;imler yapılıyor. Hepimiz gidip oy vereceğiz. Bu, bir zorunluluk. Hem de yasal bir zorunluluk! Oy vermeyen para cezasına çarptınlacak! Bu yüzden katılma oranı yüksek olacak. Bilmiyorum, uygar ülkelerde böyle bir durum var mı? Oy vermek yasa! bir zorlama ile yapılırsa gerçek bir oylama' mı saytlır? Bu t i r habertenn gazetelerde yayınlandığı ilk günlerde bu konudc. bir yazı yazmıştım. Hemen yalanlanmıştı yetkililerce, hayır böyle bir durum söz konusu değildir, demişlerdi. Sonra bir de t>aktık Anayasa oylamasında zorunlu seçmenlik bir yasa madde.;i olarak çıkarıldı. Oy vermek bir davranıştır. Şuna ya da buna... Ama hiçbirine oy vermemek, sandık başına gitmemek de bir başka davranıştır. "Ben karşımıza çıkanlan bu partilerin, bu adayların hiçbirini beğenmiyorum" demekiir. Öyleyse, git boş oy ver, diyeceksiniz. Bu da bir düşüncedir, ama sandık başına gitmemek de bir özgürlük değil midir? Ben yasal zorlamalarla yurttaşı oy. •v^tmeye, itmekten yana değilim. Isîer verir, ister v e r m e ; ; . i ! £ ,ç)ğin,ş yprir, ı$ie;nediğine vermez. Yurttaş olmanın görevferi vâr.j^jır, âma yurttaş olmanın özgürlükleri de vardır. Her şeye karşın bu seçimde oyumuzu vermeliyız. Üstelik 6 Kasım gibi de değil, karşımızda altı parti var, altı lider var, altı olasılık var. Gerçi bu altıııın dışında kalan nice görüşler, düşünüşler. yurttaş yararına gerçekleştirilecek nice işler, davranıslar ki ortadaki partiler bunların sözünü etmiyorlar var, ama ne yapalım bugun durum böyle, seçime katılan altı partiden ille de birini seçmek gerekiyor. Hem iç rahatlığıyla oyumuzu verebileceğımiz bir parti, bir lider de her yurttaşın düşünüş biçimine, algılama gücüne göre var. Bu yüzden hepimiz sandık başına gidip oylarımızı vereceğiz, yasal baskı olmasa da vereceğiz, vermeliyız de... Gecen hattayı Çanakkale kentinde geçirdim. Görünür de öyle bir seçim heyecanı yoktu. Halkımız nedense ilgisiz. Bıkkınlığından mı? Jmutsuzluğundan mı? Liderlerin konuşmalannı, atışmalannı niç de hoş karşılamadığından mı? O gelse ne yazar, bu gelse ne çıkar? diye bir düşüncenin yaygınlaşmış olmasından mı? Bakıyorum, şu ya da bu partinin başkan adayının resmin tasıyan taşıtlar geçip geçip gidiyor, kiminde aday da halkı seıamlıyor, ama halktan ona yanıt veren pek yok, ne alkış, ne coşku!.. Kahvelerde yapılan toplantılarda da eski günierin heyecanına rastlanmıyor. Hatta seçim konuşmaları başlayınca kahvedekilerin çoğu çıkıp gidiyormuş, başımıza iş açmayalım' ciye mi? "Duyma, Görme, Konuşma' ilkesine bir de 'bilme. oğ'enmeyi ekleyince yurttaş daha huzurlu olacağına mı inarii'/or nedir!. Oysa ou seçimlerin büyük önemi var. Yalnızca belediye baş1 kanlann , üyelerini, İl Gen«l Meclis üyelerini oluşturarak, yönetimin birkaç yıllık bir aradan sonra sivilleştirilme aşamasına geçiieceği için değil... Daha da önemli bir yani var bu seçimlerin O da, 6 Kasım seçimlerinde Meclise giren üç partinin dışırdaki partilerin de bu yarışa katılmaları, yurttaştan oy istemelt ri... Parlamento Dışı Muhalefet diye, bir olay var. Zaman zaman gündeme geliyor. Parlamento içindekiler gereği gibi görev •. ipmazlarsa, yapamazlarsa ister istemez parlamento dışınd: Kİ g jçler etkınlik kazanıyor. Bugün de durum öyle... Meclis içindekiler 6 Kasım'daki güçlerini koruyoriar mı? Yoksa 6 Kasım da seçim dışı bırakılan partiler daha mı etkin, daha mı güçlü° Gaze.telerde ileri sürülen olasılıklar ne denli gerçeğe yakın '.' Eu aKşam seçim sonuçları kısmen de olsa açıklanınca gerceklerı göreceğiz. Sonra ne olacak? Geleceği kesinlikle bilmek olanağı yok. Bir erken seçim söz konusu mudur? Özal hükümetinin geleceği sağlam mıdır? Yeni bir ortaklık yönetimi ortaya çıkabilir mi? Bütün bu soruların yanıtı bugün yapılacak oylamanın sonunda anlaşılacak. Öyleyse, seçmen olarak görev başına... HAMLE DAYÂMKLI TÜKETİM MALLARI PAZARLAMA A.Ş.'NİN 31.12.1983 TARİHIİ BİLANÇOSU ( 0 0 0 . TL.) AKTIF PASİF 2.559.360 51.348 2.425.838 82.174 10.089 13.132 6.558 I. KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR C Diğer Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar II. ORTA VE UZUN VADELİ YABANCI KAYNAKLAR A Tedavüldeki tahviller III. ÖZ KAYNAKLAR A Ödenmiş Sermaye B Yedek Akçeler G Dönem Kârı PASİF TOPLAMI NAZIM HESAPLAR PASİF GENEL TOPLAMI 2.338.245 • 2.338.245 600 20.000 23.893 193.285 600 237.178 I. DÖNEN VARLIKLAR A Hazır Değerler C kısa \adeli Alacaklar D Stoklar II. DURAN VARLIKLAR A Uzun Vadeli Alacaklar E Sabit Değerler Birikmiş Amortisman 16.663 AKTİF TOPLAMI 2.576.023 1.712.471 NAZIM HESAPLAR 4.288.494 AKTİF GENEL TOPLAMI 1 Kayıtlı sermaye sistemi yoktur. ,r.&y, Stoklar maliyete göre değerlendirilir. r*ii >^*5»"i Aktif değerİ£r ügerinde ipotek yeya teminat yoktur. 4^ Demirbaşlkr 8.4ÖÖ.dÖ0 TL^yâ'sıgortahdır. 5 Alacaklar için 475.320.000 TL. teminat alınmıştır. 6 Pasifte yer almayan taahhüdümüz yoktur. 2.576.023 1.712.471 4.288.494 HAMLE DAYAMKLI TUKETIM MALLARI PAZARLAMA A.Ş.'nin 1.1.198331.12.1983 DÖNEMİ GELİR TABLOSU (000. TL.) III IVB VI VII VIII IX X XI XII XIII NET SAT1Ş HAS1LAT1 SATILAN MALIN MALİYETİ BRÜT SAT1Ş KÂRI GENEL YÖNETİM GİDERLERİ İŞLETME KÂRI İŞLETME DIŞI KÂR FİNANSMAN GİDERLERİ VERGİDEN ÖNCEKİ KÂR ÖDENECEK VERGİLER DÖNEM KÂRI DAĞITILACAK TEMETTÜ TUTARI DAĞ1TILACAK TEMETTÜNÜN ÖDENMİŞ SFRMAYFYF ORANI 3.643.650 () 3.387.357 256.293 () 60.073 196.220 ( + ) 3.912 () 6.847 193.285 ( ) 77.321 115.964 70.000 «lo 350 Daktilonun başına geçtim; piyanosunda ne çalacağını düşünen sanatçı fiyakasıyla ellerimi makinenin tuşları üzerindegelişigüzel gezdirdim. Harflere baktım. Şişgöbek D'ye, İnce İ'ye, dengeli H'ya, yuvarlak Oya, balıkçı oltasına benzeyen, J'ye, ayakyolunu anımsatan W'ye, öküz çağrışımı yaptıran Ö'ye. cetvel gibi T'ye, yılan gibi kıvnlan S'ye göz attım. Harfler, dedim, doğruyu yazacak sizlersiniz; gerçekleridile getirecek sizlersiniz; hakkı savunacak sizlersiniz; halkı bilinçlendirecek sizlersiniz. Harfler susuyorlardı. Konuşmamı sürdürdüm: Ne susuyorsunuz? Atatürk niçin yazı devrimini yaptı? Sizleri uygar dünyadan alıp niçin Türkiye'ye getirdi? Gerçekleri söylemeniz amacıyla değil mi? Harfler susuyorlardı. Öfkelendim, ama belli etmedim; onları yüreklendirmeye çalıştım: Sizler Arap harflerine benzemezsiniz. Onlar "evet efendimci" idiler; boyunları da biçimleri gibi büküktü. Sizler doğruları yazabilirsiniz, fikir özgürlüğünün kaynağından gelen bir kökeniniz var. • * Baktım ki harflere laf anlatmak zor; yazmaya başladım: Bu ne alçağpikld... One? Bilmem ki nasıl oldu? Harfler birbirine karışıverdi; yumuşak g'nin ardtndan p kendini ortaya attı, i boyuna bakmadan işe karıştı, k araya girdi, I ile d fırsatı kaçırmadılar. Gözlerime inanamıyordum; yazdığım sözcüğü karalayıp yeniden işe başladım: Bu alçağpikld... Harfler görünmez bir gücün etkisiyle direnişe geçmiş gibiydiler. Kafamdakmi kâğıda dökmeye kalktığımda makinenin tuşları birbirine karışıyordu. Sordum: Ne yapıyorsunuz? Bana kafa mı tutuyorsunuz? Bu ne terbiyesizlik? Şişgöbek D konuşmasın mı: Kendine gel, aklını başına topla, sonra seni biz bile kurtaramayız. Kızdım: Ulan şişgöbek! diye bağırdım, sen bu işe kanşmal Ben ne yazacağımı bilirim. Hem sizler ben ne yazarsam boyun eğmek zorundasınız. Yılana benzeyen S, ıslık gibi bir sesle konuşup kimliğini ortaya koydu: Şaşayım sana, biz senin istediğini yazamayız, kâğıda dökemeyiz. Ş ise S'yi destekledi: Şşşşşt, hop dedik!.. • Aklım başımdan gitmişti. Daktilonun tuşları arasında yer alan w, q, e, x'e gözlerimi çevirdim. Bunların bizim alfabede yerleri yoktu, ama acaba ne diyorlardı? Hep birlikte konuştular: Biz senin istediğini yazmak zorundayız; görevimizin bilincindeyiz. Bir kavga başladı; kâğıt üzerinde harfler birbirine girdiler: ;• ğtwstexkjöwq«tolşqasn!... ıvV.V;'!' 1 M ' ; " * m . ' v Bağırdım: '"' ' ''\'' U ' ' "'"" ' Durun be! Bu rezalet nedir? Rahmetli Başbakan Refik Saydam doğru söylemiş: A'dan Z'ye kadar bu ülkede her şey bozuk... W, e, q, x, kafa tutmasınlar mı: Biz bozuk değiliz! Sizin başbakanınız "A'dan Z'ye kadar her şey bozuk" derken, sizin alfabeden söz açmıştı. Acaba doğru mu söylüyorlar?.. diye düşünürken benim de kafam bozuldu. A'dan Z'ye dek her şeyin bozuk olduğu yerde benim kafam neden bozulmasındı? Umutsuzluğa kapıldım, yazacaklarımdan vazgeçtim. VEFAT Harput eşrafından merhum Nuri Tasalı ve merhume Güllü Tasalı Öğlu, Avukat Gülsen Tasalı'nın eşi; Ece, Esra ve Nuri'nin sevgili babaları SSK Okmeydanı Hastanesi'nin Başhekim Muavini İstanbul Tıp Fakültesi mezunlarından, Ürolog Dr. DENETÇILER RAPORU HAMl.K DAYAMKLI TLKETİM MALLARI PAZARLAMA Ünvanı Merkezi Ortaklığın Sermayesi Faaliyet Konusu Denetçilerin adı ve görev süreleri, ortak olup olmadıkları Katılınan Yönetim Kurulu ve yapılan denetleme kurulu toplantı sayısı : Ortaklığın hesapları, defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemenin kapsamı, hangi tarihlerde inceleme yapıldığı ve varılan sonuc : TTK'nun 353. maddesinin 1. fıkrasının 3 no.lu bendi gtreğince ortakhk veznesinde yapıian sayımların sayısı ve sonuçları : TTK'nun 353. maddesinin 1. fıkrasının 4 no.lu bendi gereğince yapılan inceleme tarihleri ve sonuçları : A.Ş. GENEL kLRLLU na HAMLE A.Ş. İzmir 20.000.000.TL. Flektrikli Elektriksiz ev cihazları toptan satışı ALPAY BAĞR1AÇIK EMİN İREN 1983 yılı hesaplarını incelemek amacıyla toplanacak Olağan Genel Kurula kadar, ortak değildirler. 1983 yılında 3 defa Yönetim Kurulu toplantısına iştirak edilmiştir. 7 Şubat, 30 Haziran, 29 Araiık 1983 tarihleri itibariyle, bütün faaliyetler denetlenrniş kanun ve yönetmelıklere uygunluğu sonucuna varılmıştır. TTK'nun 353'üncü maddcsının !. fıkrasinın 3 numarah bendi gereğince, 1983 yılı zarfında şirket veznesi 4 kere denetlenmiş ve kasa defteri ile mutabık bulunduğu görülmüştür. Her üç ay sonunda inceleme ve tetkik yapılmış, sayımlann kayıtlara uygunluğu görülmüştür. MUSTAFA TASALI (1948 Emekli Tbb. Binbaşı) 24.3.1984 günü vefat etmiştir. Merhum 26.3.1984 pazartesf öğle namazını müteakip Şişli Camii'nden Zincirlikuyu mezarlığma defnedilecektir. AİLESİ VEFAT VE BAŞSAĞUĞI Hastanemizin değerli ve çalışkan yöneticilerinden, 1948 Tıp Fakültesi mezunu Ürolog Op, Dr. MUSTAFA TASALTyı kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesi 26.3.1984 pazartesi Şişli Camiinden öğle namazını müteakip Zincirlikuyu mezarhğına defnedilecektir. Ailcsine ve SSK mensuplarına sabır ve başsağhğı dileriz. S.S.K. OKMEYDANI HASTANESİ ÇALIŞANLARI ADINA BAŞHEKİMLİK BAŞSAĞLIĞI :.ı ıııart 1984 gecesi geçirdiği bir kalp krizi sonucu Iskenderun'da kayDeıiığımız tüm Hatayhların yakından tanıdığı, sevdiği, iyinin doğrunun >anında örnek insan ENVER GARBİOĞLU'na Tanrıdan rahmet, yakınlanna başsağlığı dilerim. Arkadaşı Mehmrl Tuıan întikal eden şikâyet ve yolsuzluklar ve bunlar hakkında yapılan işlemler : Şikâyet ve yolsuzluk yoktur. <:i«>KrTİnın 1.1.1983 31.12.1983 dönemi hesap ve işHAMLE DAYAMKLI TÜKETİM MALLARI PAZARLAMA V uat ile gencl kabul görmüş muhasebe ilke \e standartlarına lemlerini Türk Ticareı Kanunu, ortaklığın esas »özltrşıııcsi ve diğcf göre incelemiş bulunmaktayız. Görüşümüze göre ıçeriğini benimsediğimiz ekli 31.12.1983 tarihi itibariyle düzenlenmiş bilanço, şirketir. anılan tarihteki gerçek mali durumunu 1.1.1983 31.12.1983 dönemine ait kârzarar tabiosu. anıian doneme ait gerçek faaliyet sonuçlarını yansitmakta ve kârın dağıtımı önerisi yasalara ve ortaklık sözleşmesine uygun bulunmaktadır. Bilançonun ve KârZarar cetvelinin onaylanmasını ve Yönetim Kurulunun aklanmasını oylarınıza arz ederiz. DENETLEME KURULU ALPAY BAĞRİAÇIK EMİN İREN Basın 3469 GENEL KURULA ÇAĞRI Çağdaş Gazeıeciler Derneği'm'n 6. Olağan Geııel kurulu 31 Man 1984 cumarteM gunıı saaı 10.30 da Irıkîlap Sok. No. ^MHarpİ; üeıvl Merke/i Saloııu) kı/ılay, adresinde çoğunluk uıanmaksı/ın yapıla cakıır. GÜN'DEM: I) Acıîis ?) Di.aa scdıni. 3)Sa\gı dııruiu. 4) K.• m > . iarııı konusmaM, 5) C, alışma raporLiıum gonı>ıılnKsi, 61 ^u/uk dcüi^ikliğı. 7) Ibra. X) Yoneıim üruanlarının .eçiıni. 9) Dilekkr ni> k ı panış. ACI KAYTİIMIZ ıvni K . . . . . . Mtvlı» li>'Lı 1 Liiı>iLı^:. l'iNiı^; II.MKIII Ik'iiı TEŞEKKUR üö/iinu.'ı 1 4 Avııkat ZEKİ BAIJACIOĞLL \larl ı mıiL'Uı'kiii. Bnlıı Baroıiı o k i Basküiıiaııııd.ın u S»>N\,I1 DcıtH'kı .ı^i I*;u (isi ı\ c^' aiınıı r>.i>in< • > . ' i .>" A . İ ^ . Î Ü J U I ^ I ! ) U ./ ' i.iNi.ıiıoi Cıo/ Fiasialıkları ıı/nmııı Su\ın D/. Fbp. ULKU TULGAR'a Naık.ı/ Shh. Astsb. \ B D L 1 I AH H \ l IPOĞI l ' r . a . iK.ıiMic HATİCE ü l l . E K FA1 A'ya. gotc\li İSMI T O/IMMİR \L uıııı cmoüi yevenlcTo göııülden to^ckküi" cücrinı. KAMİL S O M T İ KK Miılurnıı esral'ından Ka/anlar \e Madaıılar ailt^indeü hasan 1 Jİ1.İT1 \L Na/.mivL1 BaltaL'ioâlu'nun sov.nili oğulları. Bi"!>!em \e l».:ıe: B;ıhairmıı se\j!)li kardcşi, Vlelek. Irlan, Çağrı Çağların davılan. Hanıil Vi/anu \c Mükrimc Bc^kardeş'in sevgili damadı. SCIÜJII ve Tııba Be5.kardeş'in birrcik enişrelcri, Miıhal Gı .en. NeLİIo GiivLn. Yurdagül Giıven. C evdeı Ciüven, Alnndal Cîiiven. BilgcrRenin Duruman. Rasim Oüven, Kani Güven. Rengin Ciııven. Mehmeı tiüven. Muhsine. Erol. Tıılin. Ne%in. Engin. İ//cı Beşkarde>. Ferit Beşkardes. Vesimc Be:>kardes Vacide Hoşkardeş, Dr. Faruk Bayülkcn, Adnan Beşkardeş, Ersan Bcşk.ırdcş, ttiîun Beikarde>, Ayıen Bejkardej, Necip, Hacer ve Oktay Beskardfs'in enişleleri. prolesor Faruk ve Nevin Eren'in kıyıııctli dııiHirleri. Vaprak \e Mehmeı Balıacıoğlu'nun sevgili habaları. dL'JcMiıiıı kıı/UMi Siııan Balıauıoğlu'ıuın sevgili dedesi, .ıMikaı Nccia Balıaoıoçlu'ıuın vok kıymetli eşi, lıayat arkada>ı \e her H'.vi. kunıcıı Mec!i> uyesi Bolu milleıvekillerinden \e Bolu Baro Başkanlaıından. VEFAT 1 1 J S 4 ;;iiıi,ı v o l ' a ! c u ı ' ı i i l i ı vlj!fti/. I)I M O K k A M Ko liKviiic y u k u ı l a ı ı ı : ı . S ı . \ a l JÎŞ ^ai!lı •• | M M \ ; lXı:iı.kıav' I'*\K1 1 M ÇAĞDAŞ GA/ETECİLER ÜERNE Ğl VÖNLTİM K'URl LU iio K ı ı j ı ' d a n I.IIIMKI. I ' . I : I IM"IIIII m ı ı ı UM.li.niu HUİ Avukat ZEKİ BALTACIOĞLU \cl.ii cınıis bııkııınıakljılıı. tcessıırle dııyurulur. AlllSİ \e akrahalarına
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle