14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER madığı sürece, hukuk (ve dolayısıyla adalet) tıpkı soluduğumuz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir biçimde yöremizj kaplar; o, ancak yitirdiğimiz zaman değerini anladığımız "sağlık" gibi sezilmez bir şeydir" (Piero Calamanderi, Eloge des Juges, Paris 1928, s . l l ) Görülüyor ki, hukuk ve adaletin her üç tanımına göre de, adalet, kıyıma karşı ve haktan yana olmak, her konuda hakça davranmaktır: Kim yapacak bu işi? Genel olarak herkes. Çunkü bu, yalnız hukuk kuralı değil, herkesçe uygulannıası gereken bir sağtöre (ahlak) kurahdır. Peki, toplumda bunu uygulamayanlara kim uy^ulatacak? En başta, devleti yöneten yetkililer. Eğer onlann içinde adalet duygusu yoksa, ister padişah, ister şah, ister kral, ister cumhurbaskanı, ister devlet başkanı şanını taşısın, onun Hekimoğlu Ali Paşa'yı sürgune gönderen padişahtan ayrımı olmaz. Kimileri adaletsizliği kendi buyruğuyla yapar, kimileri de "buyurmak" yetkisini olumsuz yönde kullanarak başkalarına yaptırır. Geçen haftaki yazıda değindiğim "Yıldız Mahkemesi", bunun örneklerinden biridir. Şu halde ulkede adaleti egemen kılacak olan yargıçlar "adalet duygusu" denilen soylu duyguyu vicdanlannın derinliğinde duymalı, onüne gelen işlerde yargıya varırken, bu yazının başında söylediğim gibi, "kendi kendisinin dışına çıkarak tutumunu bir yabancı gibi" irdelememelidır. Hukuk ve adalet kavramı ahlakın şu temel ilkesine dayanır: "Kendine (evlatlarına ve yakınlanna) yapüraasını isteraedigin şeyi başkalanna yapma." Geçen haftaki yazıda adı geçen adliye nazırı Cevdet Paşa1nın başkanhğındaki bir kurul tarafından yedi yılda hazırlanan Mecelle'nin 1792. maddesinde yargıcın nitelikleri şöyle vurgulanmıştır: Hâkim: hâkim, fehim. mustakîm ve emîn. mekîn, metîn olmalıdır" Bu Osmanlıca metnin anlamı, günümüzün Turkçesiyle şöyledir: "Yargıç, bilge, anlayışlı, dürüst ve güvenilir, onurlu, özüsözti bir (yurekli) olmalıdır." Ankara haberlerini, bütün girdisiçıktısı ile Cumhuriyet okurlarına aktaran sevimli ve dost insan Mustafa Ekmekçi, 6 şubat 1984 tarihli "Sevgiyle Adalet" başlıkh guzel yazısında Mecelle'nin yukanya aktardığım maddesini bir hukukçunun: "Yargıç nezaketle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, >umuşaklıkla incelemeli ve yansız karar vermeli" biçiminde Türkceleştirerek cebine koyduğunu anlatıyordu. "Bir hukukçu" dediği kişi, umanm bir yargıç veya savcıdır. Gerçi bu metin 1792. maddenin çevirisi değil, yorumudur ama, sivil ya da asker, her yargıcın cebinde saklı, dahası, kafasında cakıh olması gereken güzel bir yorum. * * * İstanbul Hukuk Fakültesi'ndeki öğretim üyeliğim sırasında üniversiteye yeni başlayan ilk sınıf öğrencilerine ilk dersimi verirken soze her zaman şoyle girerdim: "Her biriniz yurdun türlü vörelerindeki liselerden gelerek burada. Hukuk Fakultesi'nin şu kutsal çatısı altında birleşmiş bulunuyorsunuz. Sizleri kutlar ve başarı dileklerimi sunarım. Hukuk öğrenimine başlarken şu noktayı bütün >aşamınız bo>unca hiç unutmamanızı isteyeceğim: Hiçbir meslek hukukçuluk kauar guç Ueğildir. Çunkü çoğunuz ileride kamu düzenini korumak ve adalel dağıtmak işiyk uğraşacaksınız. Bunu yaparken, gerektiğinde insanlann özgürlüğünü elinden alan, dahası yaşamına son verecek olan kararlar çıkaracaksınız. Milyariarca lira uzerinde hükum vereceksiniz. Savunmada da kılı kırk yararak her zaman haktan yana adalete yardımcı olacaksınız. Bu so>lediklerim duyunç (vicdan) taşıyan insan lar için çok güç işlerdendir. Eğer kendinizde bunu göğüsleyecek saglaml ığı görmüyorsanız. yol yakınken, hukuk öğrenimini bırakıp başka bir mesleğin öğrenimine geçiniz. Şunu da tıatırdan çıkarmayınız ki, belirttiğim güçlükleri dolayısıvla hukukçuluk mesleği zevkli ve kutsal bir raeslektir." İstanbul Hukuk Fakültesi'nin iik sınıflarındaki ilk derslerimde açıkladığımı söylediğim yukarıki görüşümü bugün de olduğu gibi koruyorum. Hukukçu sadece bilgin ve dürüst değil, hukuka yürekten inanan, hukuk ve adaleti korumak için gözünü budaktan sakınmayan, bu uğurda mevkiini, görevini dahası, >aşamını >itirme tehlikesini bile göze alabilen kişidir. Hamdolsun ki Türkiye'de bu nitelikte yüzlerce genç ve yaşlı adsız hukukçu gorev basındadır. Bu kıdemli meslektaşlarından onlara yürek dolusu sevgi ve sayNot: Daha önceki hafta çıkan "tslâm Devrimi mi?" başlıkiıyazıma, onaylayıcı ya da eleştırici mektuplar alıyorum. İleride bir giin bu konuyu yeniden işleme fırsatım verdikleri için hepsine teşekkür ederim. 12 ŞUBAT 1984 Adsız Hukukçular HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Zamanın büyük bir bölümünü kitaplar ve kâğıtlar arasında geçirenlerin çok kez başına gelmiştir: Karışık kâğıt totnarlan arasında herhangi bir yazıyı, bir belgeyi ararken bir resim çıkıverir insanın önüne. Uzun yıllardan beri görmediği, dahası, hepten unuttuğu bir çocukluk ıesmi... Bir anda bin türlü çağrışım ve anı uyandırır bu resim. O zaman kişi, aradığıru unutur ve bir süre dalar gider resmin kaynağına doğru. Çocukluğunun. o zamana göre kendisine çok büyük sevinç, ya da çok büyük üzüntu uyandıran birçok olayını tek tek ve çok net olarak anımsar. Zaten çocuklukta yakın ilgi duyduğumuz her kişi, her yer, her şey ve her olay çok önemli, çok büyük, çok üzücü veya sevindiricidir bizim için. Olçüler de öyle: Okulun iki katlı binası çok büyük, her yanında koşup oynadığımız bahçesi çok geniş, mahallemizdeki camınin minaresi olağanüstü yüksek görünür gözlerimize. Terziye ısmarlanan bayramlık giysi (eskiden hazır giyim mağazaJan yoktu Anadolu'da) arife günü sabahında yetişmeyip akşama kalırsa dünyamız yıkıhr, onu akşam sırtımıza geçirdiğimizde ise sevincimiz sanki kanat olur bizi göklere uçurur. Anne veya babamız "Şurası azıcık dar veya geniş olmuş" derse, hemen karşı çıkar, o her yanının güzel, çok güzel olduğunu söyleriz. "Düzeltmeye gönderilirse bir daha geri geimeyiverir" korkusundan. Ister çocuk, ister büyük olsun, insanın doğası fizik ve özellikle ruhsal yönden sayısız gizierle dolu bir dünya. Eğer kişi kendi içinden çıkıp kendisini bir yabancı gibi yansız bir gözle tartmayı, incelemeyi, yargılamayı başarabilseydi, kuçük yaşından ilerlemiş çağma değin ne denli zengin bir "ruhbilim laboratuvan " ile yanyana, içiçe yaşadığını görerek şaşar kalırdı. Ama bunun yanı sıra ne yazık ki bu laboratuvardan gerektiği kadar, hatta hiç yararlanamadığını düşünerek üzülürdu. Çunkü, tam yararlanma bilincine o da başarabilirse vardığı zaman yeryüzündeki suresi bitmiştir artık. Eskilerin "insanı kâmil" sözüyle nitelediği yetkin ve bilge kişiler, sözünü ettiğim bilince çok daha erken erişmiş olan sayılı mutlulardır; yazdıklannı okur, yaptıklannı öğrenir, doğum ya da ölüm yıldönümlerinde amlarına törenler düzenleriz de kendilerinden örnek almayız. Hekimoğlu Ali Paşa (1689 P58) devlete yaptığı büyuk hizmetlerle Osmanlı tarihine adını yazdırmış deneyimli, namuslu, bilgili, yürekli vezirlerden biriydi. Bir şehzadenin öldürülmesini kabul etmediği için kendisine öfkelenen padişah üçüncü Osman'ın. "Alimallah sadaret mühriinii senden alır hammallar kâhyası Ali'yi sadrazam yapanra" demesi üzerine, "Şevketlitn, yaparsmız ama, ona Hekimoğlu Ali Paşa değil, hamal Ali Paşa derler" yanıtını verdiği söylenir. Böylece onuru uğruna makamından olur ve sürgüne gider. Çünkü, devletin başındaki kişi, kendisi karşısında onurunu savunan adaraa katlanamaz. Bu zihniyet o tarihten bu yana epeyce torpülenmiş ise de, ülkemizde özünden pek bir şey yitirmemiştir. Ne yazık! * * * Bu noktada sözü yeniden "hak ve adalet"e getirmek isti\orum. Beni bu doğrultuda dürtükleyen etken, geride kalmış kırk yıllık hukuk hocalığı mı, yoksa olaylann güncelliği mi, bilemiyorum. Herkes bu gunlerde eskiye pek özentili olmaya başladığı için, önce Islam hukukunda adaletin nasıl betimlendiğini belirteyim: "Adl, zulmün zıddıdır ki, her şeyde hakkı illizam ve hakkaniyet veçhile hareket etmektir." Bugünkü dile çevirmeyi deneyeyim: "Adalet kıyımın karşıtı olup, her konuda haktan yana olmak ve hakça davranmaktır." Kitaplannın medreselerde okutulması uzun süre yasaklanmamış olan ünlu filozof Aristo'da: "İnsanla öteki hayvanlar arasındaki gerçek ayrım, insanların iyi ile kötiiyu, doğru ile yanlışı. haklı ile haksızı sezebilmeleridir" dedikten sonra, az aşağıda "Adalet" kavramını şöyle belirler: "Adalet, devletin orta diregidir; çünkü, siyasal toplulugun temeli haktır ve hak ne>in adaletli olduguna karar vermenin göslergesidir." (Aristoteles: Politika, Çeviren: Mete Tunçay İstanbul 1975, s. 10) Bir de çağımıza gelelim, Piero Calamanderi adlı bir hukukçu, "Yargıçlara Övgü" adlı kitabında hukuk ve adalet kavramını, sanki somutlaştırarak, şoyle canlandınr: "Kimse onu bulandırmadığı ve kanştınp bo? PENCERE Düncel ve Güncel... 75 Mayıs 1919. Yunan ordusu İzmir'e çıkarken körfezden destek için nöbet bekliyen beş Amerikan zırhlısı ve Arizona destroyerinden oluşan bir Amerikan filosu görülüyordu. Yunanlılar Kordonboyuna çıktılar. Halkın gözleri yaşlıydı. Gazeteci Osman Nevres (Hasan Tahsin) tabancasını çekti Yunan birliklerinin önünde yürüyen bayraktarı vurdu. Ortalık birbirine karıştı. Yan sokağa dalan Osman Nevres kurşun yağmuru altında yıkıldı. Şehirde devriye gezen Amerikan askerleri üç gün sonra şehidin cesedini kaldırdılar. 9 Eylül 1919 İzmir'e Türk ordusu giriyor. Yunanlıları kurtarmak için körfezde bekliyen 64 parçalık filo müttefiklerin bayraklarını taşıyçr, İngiliz, Fransız, Amerikan savaş gemileri, alevler içindeki İzmir'i gözetliyorlar. ABD'nin savaş gemileri Türkiye'den çekilecek; ama ABD, Türkiye'nin bağımsızlığını uluslararası düzeyde belgeleyen Lozan Antlaşması'nı 10 yıl tanımayacaktır. 6 Şubat 1984 Uzun süreden beri (15 yıl) İstanbul'a ilk kez ABD 6'ıncı Filosu'ndan gemiler giriyor. Gazeteler Amerikan denizcilerinin kentte milyonlarca dolar döviz bırakacağını yazıyorlar. Sıkı güvenlik önlemleri alınıyor. Başbakan gazetecilerin sorduklannı yanıtlıyor: ' Herşey çok normal, turistik bir gezi yapıyor Amerikalılar..." Güvenlik önlemleri arasında karaya çıkan 2500 Amerikan denizcisi eğlenirken radyolarda günün önemli hab.eri birinci sırada yayınlanıyor: Lübnan'da çatışmalar büyudü. 6'ıncı Filo İstanbul'dan hemen aynlmak zorundadır; "Pavyon pavyon, gazino gazino, otel otel dolaşıiarak'' Amerikan askerleri toplanıyor. • 8 Şubat 1984 Sabah gazeteleri yazıyorlar: " Amerikan 6'ıncı Filosu dün apar topar Lubnan'a doğru yoia çıktı. Üç aya yakın bir süredir karaya çıkamayan 5 bin asker kurtlarını istanbul'da dökmeye hazırlanıyordu, hevesleri kursaklannda kaldı." * 10 Şubat 1984 Cumhuriyet gazetesinin manşeti: Amerikan topları Lübnan'da taş üstünde taş bırakmadı. ABD donanması önceki gece Vietnam Savaşından bu yana en büyük bombardımanı Dürzi ve Şii Müslümanlara karşı gerçekleştirdi. Köy ve kasabalarda yüzlerce ölü var. Hastaneler dolu, yarahlara bakılamıyor. New Jersey zırhlısı ve Caron destroyeri Müslüman kesimlehni yarım tonluk mermilerle dövdü. Bir haber daha: ABD Lübnan 'dan çekiliyor, Vaşington Emin Cemayel'i bıraktı. Tutucu gazetelerde tepkili yorumlar: ABD. kendisine güvenen ve bağlanan dostlanna bir kez daha ihanet etti. Arizona ve New Jersey Amerika'da iki eyaletin ve Amerikan donanmasında iki savaş gemisinin adlarıdır. Birincisi 1915'te İzmir önlerınde saldırgan ve işgalci Yunanlıları destekliyordu; ikincisi 1984'te Lübnan'da saldırgan ve işgalci Siyonistleri destekliyor. Tanrım! Ne değişmez politika!.. Neye yanarsınız bilmem ki? Vaşington'un Doğu Akdeniz'deki 70 yıllık inadına mı? "Kurtlannı dökmek için" İstanbul'a çıkan Amerikan denizcilerinin heveslerinin kursaklannda kalmasına mı? Yoksa Lübnan'da Amerikan toplarının ateşi altında ölüp giden yüzlerce kadın, çoluk, çocuk yaşlı, genç binlerce Müslümana mı? EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Selçuk Üniversitesi asistanları yakınıyor Bizler mütevazi şartlar altında hemen hemen tüm imkânsızlıklar içerisinde Konya Selçuk Üniversitesi'nde 1750 sayiü Üniversiteler kanununa göre Asistan, 2547 YÖK kanununa göre de Araştırma Görevlisi Kardosunda çalışmaktayız. 1. 6 Kasım 1981 tarihinden önce yürürlıikte bulunan 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu ve 1765 sayılı Üniversite Öğretim Elemanları Personel Kanunu gereğmce, Asistan kadrosuna atanarak görevimize başladık. 6 Kasım 1981 tarihinde çıkanlan 2547 sayıh YÖK Kanunu ile Asistanhk unvanımız elimizden aünarak daha alt bir Akademik kadro olan Araştırma Görevliliği kadrosuna indirildik. Aynca Devlet memuru olduğumuz halde birer yıllık sözleşmelerle çakştınunak zorunda bırakılıyoruz. 2. 1750 sayılı Üniversiteier Kanunu paralelinde 1765 sayılı kanunla is güçlüğü, temininde guçluk zammı, iş riski ve tam gitn ödeneği olarak ödenen, maaştmızın %80'i olan Üniversite tazmitatunız 13. Ekim 1983 tarihinde çıkanlan 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personeli Kanunu ile %40'a indirilerek mali bakımından mağdur duruma düşürüldük. Yukanda belirttiğimiz hususlann düzettilmesini bekliyoruz. KONYA SELÇUK ÜNİVERSÎTESİ AStSTANLARI Oylar Dağılacak... PİAR'ın araştırmalarına göre SODEP ile HP'nin yerel seçimde elde edecekleri oy oranı yüzde otuz beş yüzde kırk arasında... PİAR'tn daha önceki seçimde ileri sürdüğü sayılar az çok doğru çıkmıştı. Bu kez de ortanın solundaki iki partinin yüzde yirmi ile yüzde on dotaytannda bir sonuç alacaklannı tahmin ediyor. Ortanın soluna oy verecek seçmenler geçmiş dönemlerde CHP'ye oy verenler olacak. Bu da yüzde otuzla en çok yüzde kırk, ya da kırk beşe varabilecektir. Bakıyoruz, SODEP de HP de büyük ilierin, ilçelerin Başkan adaylıklanna ayrı ayrı kişiler seçiyorlar. Kamuoyunca tanınan bu kişillenn gerek partileri açısından gerekse kişilikleri yönünden seçmenden yakınlm görecekleri, önemli şayıda oy toplayacakları kuşku götürmez. Ama ne olacak? istenen, seçimlerde ortanın solundaki görüşe bağlı adaylann üstun çıkmasıdır, halk çoğunluğunun yararına, çağdaş yöntemlerte iş başaracağı umulan sol'daki adaylann seçimleri kazanıp işbaşına gelmesini sağlamaktır. Ankara'da Vedat Dalokay'ın SODEP'ten belediya baskanlığı adaytığı kesinleşmiştir. Halkçı Parti de Dr. Turhan Temuçin'i aday gösterdiğini açıklıyor. Istanbul'da da böyle bir durum söz konusu olacaktır. SODEP de, Halkçı Parti de istanbulluların sevecekleri, sayacaklan kişileri aday gcstereceklerdir. Aynı durum İzmir, Bursa, Konya, Adana, BalıkuGİr, Sıvas, İzmıt, Adapazarı vb. seçim bölgeleri için söz konusudur. Ortada yüzde otuz beş ile yüzde kırk beş arasında bir oy var. Bunu ikiye bölrnek apaçık bir yanlış, tarihsel bir yanılgı olmayacak mı? Souuçta iki sol parti de seçimde yenik düşmeyecek mi? Sağda da böyle bir bölünme söz konusudur denebilir. ANAP, Doğru Yoi, MDP ile Huzur Partileri'nin sağdaki oyları aralannda paylaşacakları söylenebilir. Sağdaki oylar iktidar partısi ANAP ile Doğru Yol arasında bölüşüiecektir. MDP'nin bu seçimde iyice silinmesi kaçınıimaz görünüyor. Huzur Partisi ise eski bir tutucu partinin aşırı yandaşlanndan başkasından oy alamaz. Demek ortada dört güçlü parti var. Dört parti yurttaştan oy isteyecek ve alacak. Sağda ve solda toplanan seçmen, bu dört partiyi bir çeşit elemeden geçirecek. Bu bir bakıma gereksiz partilerin tasfiyesi oiayıdır. Ya ANAP etkinliğini sürdürecek, ya da Doğru Yol öne geçecek. Ote yandan Halkçı Parti'nin de tek başına sol adına konüşmanın karşılığı olarak elde ettiği ana mühalefet durumunda katıp kalamayacağı, SODEP'in ortanın solunda 'tek başına' büyük bir güç olarak üstünlük sağlayıp sağlayamayacağı da bu yerel seçim sonuçlarıyla belirlenecek... Bu yerel seçimlerin Meclis'teki üç parti ile seçimlere sokulmayan partiler için büyük bir sınav olduğu kesindir. Solda kurulma hazıriıklan içinde görünen Demokratik Sol Parti ise 'gizli' bir güçtür. Ama DSP ancak bir kaç yıl sonraki genel seçimlerde etkinliğini duyurabilecektir. DSP'nin yandaşlan bu seçimde oylarını HP ile SODEP arasında bölüştüreceklerdir. Ama bu oylar "ödünç" oylar sayılmalıdır. Akıl şunu ister Ortanın solundaki iki partinin hiç değilse büyük kentlerde belirli bir anlaşmaya gitmelerini... Oy parçalanmasını önleyecek, çoğunluğu toplayabilecek, en iyi adayın seçilmesini sağlayabilecek bir olanağın yaratılmasını... Ankara'da Belediye Başkan adayları Dalokay ile Temuçin sevilen, sayılan kişilerdir. İkisi de deneyim sahibi, güvenilir insanlardır. Soldaki seçmen hangisine oy vereceği konusunda düşünecektir. Dalokay'ın yüzde yirmi yirmi beş, Temuçin'in yüzde on on beş oy alması, ya da tam tersi bir sonuç, kimseye yarar sağlamayacak, sağda oyları tek bir güçlü aday üstünde toplayabilen sağ seçmenler başarıya kolaylıkla ulaşacaktır. istanbul, İzmir için de durum böyledir. Bunu görüp anlamak o kadar zor değildir. Galiba bu yerel seçim bazı partilerin ve lıderlerin 'tasfiyesi' görevini de yapacak. Bu yüzden sağda ve solda yer alan tüm partiler aynı hızla, aynı güvenle, aynı coşkuyla seçimlere katılmaya hazırlanıyor ve karşılıklı anlaşmalar yapmaktan. ödünler vermekten kaçınıyorlar. "Hodri meydan" diyorlar. Onlar açısından mantıklı bir durum olabilir, ama seçmenler 'en iyi' adayın seçilmesini isterler, böyle oy dağınıklığı ile en iyi adayın seçileceği kuşkuludur. Kazanan ,az farkla üstün çıkacak, üstünlük sağlayan aday da çoğunlukla 'en iyi, en yararlı' aday olmayacaktır. . Buca Sanat etkinliklerine muhtaç Antik çağlardaki şehir devletlerine bir göz atacak olursanız, her şehir devletinin (Site) ortasmda bir tiyatro binası görürsünüz Demek ki, o zamanlarm insanlan tiyatroya önem verirlermiş. Bir toplumun gelişip yücelmesinde sanatın işlevi yadsınamaz. Kişilerin gelişip güçlenmesinde besinlerin yeri ne kadar önemli ise, kişilerin yücelmesinde sanatın katkısı o kadar önemlidir. Buca (tzmir), yüz bin nufuslu bir köykent. Bu kenti oluşturan insanların yarva dışanlardan gelip yerleşmiş Buca'ya, Fakat bu insanlanmız, sanatın sihirii gücünden yararlanamıyorlar. Buca'da doğrudüzgün bir sinema bile maalesef yoktur bu gün. Antik çağların yöneticileri sanata önem vermişlerdir. L'zay çağını yaşayan dünyamızda sanatın klasik işlevi aynen siırmektedir. O halde Buca'mızı sanat yoksulluğundan kurtarmalıyız. Bu beldenin havasını, suyunu içen yüzlerce varhklı insan yaşıyor bu kentte. Bu insanlanmızın katkılan mı olur, yoksa devletimizin güçlü eli mi. Birileri kurtarmalı bu yeşil, şirin beldeyi bu yoksuüuktan. Kişilerin yaşaması için sanat etkinliklerini izlemeğe gereksinmeleri vardır. SEROL ÖMERLER BUCA OPERA P A S I A N E S Î YENİDEN ACEJNCA HERŞEY SATIL1K ı Fek kişilik muzıkli ovun) DF.Nİ7. TİRKA1İ Ya£an\öncseıı: Macil Kupcr Muzik: Strpet Ö«»n İP.tesi 15.0018.(Ki" KENTKK TİVATRO'l Tel: 147 36 34 146 35 89 Harbiye HER ŞEY YENÎDEN BASLAYACAK... ÇAĞRI Amerikan Bord Heyeti ve Usküdar Amerikan Kız Lisesi'nden Yetişenler Derneği İZMİR, TALAS, TARSUS ve ÜSKÜDAR Amerikan Liselerinden yetişenleri ilk "ALK4A MATER" gecesinde* birarada gormekten mutluluk duyacaktır. *Utanhul Shcraton Otcli 1 Mnrt 1984 Pcrşcmbc, ^aat 20:00 Koktcvl ve akşam >cmeğı. BıİRİ için: GunJuzVıldnn Toprak 140 27 92 Şıma Bclik 164 73 90 Akşnm Ahmet Cıngi Î59 76 54 Son haşvuru tarıhı: 27.2.1984 Pa:artcsi Aıastırmacı Yazarlar aranmaktadır. Adaylann. özellikle fizik, biyoloji. tıp gıbi teknik alanlarda lisans oğrenirru gormuş olmalan ve iyi Ingılızce bılmelen gerekmektedir. İsteklilenn. özgeçmişlerirri ıçeren bir mektupla, 24 Şubat 1984 tanhine kadar P.K. 158 Levtntİstanbul adresinc, "Araştırmacı" rumuzuyla başvurmalan rica o'unur. Teknik konulu biryayında görev alacak PLM tTAP INTERNATIONAL HOTELS ETAPMARMARA OTELI TAKS M TEL: 1448850
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle