19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎİTET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER derlerdi . O dönemde, Ankara'da görevli bir İtalyan büyükelçisi, eserinde Türkiye başkentinden söz ederken: "Akasyalar şehri Ankara.." diye niteliyordu. Ankara, şiirlerimize bile, bir "ihtilal ve dava şehri" olarak doğardı: "Bir dava şehriydi Ankara Her gün yeni şahlanışlara doğru Gözlerimiz uluklara bakardı... Anadolu ayazında üşiirdii ellerimiz Göniillerimizde ateş yanardı.." BAŞKENT VE JANSEN.. Şimdi gelin de, Ankara'nın ilk imar planına imzasını atan ünlü Prof. Jansen'in, Atatürk'e sorduğu şu soruyu anımsamayın: "Hiikümetleriniz, benim plaruraı uygulayacak gttçte midir?" O zamanki hükümetlerin bile uygulayamadıklan Jansen planı; politik hesaplarla öylesine değiştirildi ki: Profesör, başkente bir başka gelişinde, kendi planının önünde durarak büyük bir üzüntüyle sordu: "Bu imza benim midir?" Gerçekten, o masmavi göğüyle, bulvarlarındaki o yemyeşil akasya seliyle, bir zamanların heyecanh izci marşlanndaki "Güzel Ankara"sı; çirkin bir mimariye yenik düşmüş; "bahçeli ev" düzeni tarihe karışmış, "bitişik yapı düzeni" nin sevimsiz bir "beton yığını"na dönüştürdüğü, yeşilsiz ve mavisiz, kasvetli bir Ankara olmuştu artık... ŞAİR HORATİUS GlBİ.. Romalı şair Horatius (İ.Ö.50 yılları); Roma'nın havasını kirletenleri, şiirleriyle Tann'ya şikâyet etmişti. Bizler ise, Mustafa Kemal Paşa'nın Çankaya'daki "kartal yuvası"ndan: "Ah cânım, Ankara'm.." diyerek, seyrine doyamadığı güzel başkentimizi, bu hale getirenleri, ulusumuza az mı şikâyet ettik? Az mı savaş verdik? Bunca çabaya karşın, sonuç ne oldu? Ciğerlerimize çektiğimiz havaya bakıhrsa; sorun, "komisyonlara havale"den öteye pek geçmişe benzemiyor. 1984, ÇÖZÜME BAŞLANGIÇ YILI OLMALI.. Başkenti yönetenlerin, son iki yıldır içtenlikle uyguladıklan önlemleri teşekkürle karşılamakla birlikte; hiçbir idari önlemin, başkenti bu dramatik yaşamdan kurtaramayacağını kesinlikle bilmeliyiz. Halkı bıkıp usandıran demeçlere, yıllardır tartışılan yöntemlere ve önerilere gerek de yok. Sorun, açık ve seçik biçimde ortadadır: "|Çanak]tan başlayarak, adım adım, IMerkezi sisiemlle başkenti bu duman cehenneminin pençesinden kurtarraak.." Ankarahlann sağlığı, rüzgârlann insafına terkedilmemelidir. Ankara, tarihlere "terkedilmiş başkent" olarak geçmemelidir. Ankara, artık kendi halkının yakın ilgisiyle ve hükümetlerin ciddi cabasıyla, bu cehennemden hızla kurtarılmalıdır. Yeni hükümet için, 1984'te ilk hedef; "temel çözümlere başlamak" olmalıdır. TARİH ÖNÜNDE SORUMLULUK Tarih önündeki sorumluluğumuzla birlikte; "insanlara acımak" gibi insanal görevimizi de hiç unutmamahyız: Körpe ciğerlerini kükürtlü ve karbondioksitli dumanın kavurduğu onbinlerce minicik öğrencinin, her sabahki sessiz yalvarışlarını duymuyor musunuz?.. "Bizi niçin kurtarmıyorsunuz? Atatiirk'ttn, cumhuriyeti ve bu kenti bizlere emanel ettiğini unuttunuz mu?" Ve Atatürk; bu çocuk seslerini duymuş gibi, kaldırıyor başını Anıtkabir'den ve soruyor: "Neden bugiine dek bitirmediniz?" Ve biz, hâlâ başlamıyoruz.. Ankara Kalesi'ne çıkıp da kendimizi benzinle yaksak, başkentin çilesüıi mınldanan bu ölü rüzgâr, yıllar öncesi, bugünleri hazırlayan o vurdumduymaz, o acımasız gönülleri, bir parçacık olsun titretmeye yeter mi dersiniz? Duıııaıt Cehenneminde ŞİNASİ ÖZDENOĞLU Ankara, bu yeni yıla da, nice yıllardır yenemediği dramıyla birlikte giriyor: Ouman, kükürt, is ve hüzün.. Kokusuz çiçeklerinin, yapma çiçekler gibi anlamsızlaştığı; sinirli ve asık yüzlü insanlanmn bir ağıt dinler gibi, suskunluk içinde umutsuzlastığı bir kenttir kışın Ankara... "Var olma, ya da yok olma" yazgısı, zaman zaman Türkiye gündeminde yer alsa da, zehirli havasının yıllardır bir temel çözüme bağlanamaması; her türlü sabn taşıran bahtsızlığıdır Başkent'imizin... Her sonbaharda, heyecanh söylevlerle başlatılan "Kirli havaya karşı savaş" kampanyalan; kış boyu, yine komisyon toplantılarıyla, sempozyumlarla, TV programlarıyla, parlak önerilerle sürüp gider. Yaz gelince de, ilgililer; (sangi bu duman cehenneminde bir daha hiç yaşanılmayacakmış gibi) mavi göklerin ve denizlerin sarhoşluğunda, o felaket kitabının sayfalannı kapatıverirler. Sorunun asıl dehşet verici yönü de budur. "DAHA ÇOK YEŞİL, DAHA ÇOK ÇİÇEK.." 1979 ekiminde, Viyana'da, Türkiye'den gelen ve içlerinde üniversite hocalarının da bulunduğu bir dost grupla karşılaşmıştık. Ülkemiz kaynıyordu.. Kardeşin kardeşi bogazladığı günlerdeydik.. Bizim dost grup, "Stephansplatz"da, gösteri yürüyüşü yapan bir gençlik topluluğuyla karşılaşıyor.. Gençlerin, çevreyi yakıp yıkacakları korkusuyla gösteriyi izlemeye koyuluyor.. Oysa gençler, beklenenin aksine, halka yalnızca bildiriler sunup, sessizce dağılınca, bizimkiler tatlı bir suskunluk içinde donakalıyorlar... Viyanab gençlerin, kent belediyesinden istedikleri, özetle şöyle: "Daha geniş parklar.." "Daha çok yeşil alan.." "Daha bol çiçek.." Ünlü Alman şairi Goetbe ölürken: PENCERE 3 OCAK 1984 Ankarahlann sağhğı rüzgârlann insafına terk edilmemelidir. Kükürtlü ve karbondioksitli dumanla ciğerleri kavrulan çocuklara, geleceğin güvencesi olan varlığımıza bari acıyarak başkentimizi kurtaralım. "Işık.. Daha çok ışık.." demişti. Viyanalı gençler ise, hepimizi çok duygulandıran bu davranışlarıyla; yapıcı bir biçimde, kentlerinin "çevre sonınlanna" sahip çıkıyor, yönetimi uyarıyorIardı. DAVA ŞEHRf ANKARA... Evet, Gazi Mustafa Kemal'in, Curahuriyetle birlikte hepimize emanet ettigi "dava şebri Ankara"; 1950'lerden sonra, bir duman felaketine doğru adım adım yurürken; bu kentin insanları, niçin hep susmuş, hep beklemiş, ona sahip çıkmamışlardı? O Ankara ki, 1940'lann masmavi göğü ve tertemiz havasıyla; astımlılara bile şifa veren, aydınlık ve yemyeşil bulvarlanyla, yüzümüze güiümseyen pırıl pınl bir başkentti. 1940'lann başbakanlan ve dışişleri bakanlan; Türkiye'nin dış politikasından söz ederlerken; lsmet Paşa'nın pek sevdiği bir deyimi, sık sık yinelerlerdi; " Ankara'nın açık ve berrak semaa gibi açık politikamız.." HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Boğaziçi Konusunda Boğaziçi yine günün konusu. Yürürlüğe giren Boğaziçi Yasası'na ve getirdiği yeni imar düzenine karşı çıkan sesler yükseliyor. Karşı çıkanların çoğunluğu, daha önce planlarını onaylatmış olanların da yeni imar yasası kapsamma alınmasından yakınıyor, yurttaşın mülkiyet hakkının zedelendiğini ıleri sürüyorlar. İlk bakışta haklı görülebilecek bu görüşün geçersizliğini savunanlar da var. Konunun hukuk yanı tartışmaları bu yolda gelişirken, doğa açısmdan kimi görüşler de ileri sürülüyor. Bu gibiler "Boğaziçi, birkaç yüzyıl önceleri ıssız, hatta yer yer çorakiı, sonra sonra insan eliyle düzenlendi; yalı bahçeleri ve köşk korularıyla yeşiie kavuştu, yerleşim, yeşili ve güzeli getirdi" diyoriar. Ve "yeni imar yasasına dayanarak hazırlanan Boğaziçi yeni imar planı, Boğaziçi'ni yerleşime yeniden kapamaktadır" diye ekliyoıiar. Okuriarımdan Hasan Zincirli, bu konuda yazdığı mektupta şöyle yakınıyor: "Bu plana göre, ruhsatlı da olsa bütün inşaatlar durdurulmuş, bütün boş arsalar yeşil saha yapılmış ve kararnameden bir kaç ay evvel alınmış imar durumlanna uygun olarak bahçeli ev nizamı inşa edilecek evlerin ruhsat müracaatları iptal edilmiş ve bunlara yeni imardurumları bile verilmemiştir. Bu sıkışık duruma düşen arsa ve inşaat sahipleri yerlerinin istimlak edilmesini isteseler, cevapsız kalıyorlar. Yani, devlet baba inşaatı durduruyor. kamulaştırmıyor. fakat vergiyi de tam olarak istiyor." Boğaziçi yasasına ve buna dayanarak hazırianmış yeni imar planına karşı çıkanların haklı olmadığını ileri süren görüşler de var. Türkiye Turing Kurumu Genel Müdürü Çelik Gülersoy bu konuda şöyle diyor: "Medeni hukuka göre arsa sizindir. Kimse onun sınırlanndan içeri giremez. Fakat oraya bina yapmak Istediğiniz zaman, kanunun yaran konuşmaya başlar. Yapının boyu bosunun kentin özelliklerine uymasından tutun, cephe özelliklerine, hatta kullanılacak renklere kadar dizi dizi kısıtlamalar getirilır. Yeterince gelişmemiş ülkelerde ve hukuk düzenlerindeyse, bu sınırlamalar en alt düzeydedir ve mevcutlara da uyulmaz. Çünkü, medeni yerleşimlerde ve onu yansrtan hukuk düzenlerinde, yapının içinde bir avuç insanın oturduğu, amma onu dışardan seyredenlerin sayısının bir kent ve ülke nüfusu ka. ,dar olduğu kabul edilir. Bir kişinin binasını nasıl sözgelimi kibrrt çöpünden yapmak özgürlüğü yoksa, istediği yere istediği boyda bina yapma özgürlüğü de yoktur. Bunun birinci bölümünü her ilkel insan anlar. İkinci bölümünü anlamak için ise epeyce uzun medeniyet yıllarının geçmesi gerekmektedir." Kişi olarak benim de söyleyeceklerim var: Yakınma mektubunun bir bölümünü aktardığım sayın okurum, birşeyi unutuyor: Boğaziçi yarım yüzyılı aşkın süredir yazgısına bırakıldı. Bir başka gerçek de var. Ozel mülk sahipleri de, tüzel kişiler de Boğaziçi'ni diledikleri gibi sömürdüler, doğayı yok ettiler. Özellikle 1950 değişiminden başlayarak Boğaz bütün saldınya, toprak yağmasına açık tutuldu. Son yıllarda bir avuç aydının ve özellikle Türkiye Turing Kurumu'nun sesini yükseltmesi dışında, Boğaz'ı kimse savunmadı. Gerek kıyılar, gerek yamaçlar, varlıksızı ve yoksuluyla on binlerin saldırı alanı oldu. Boğaziçi'nin insan eliyte güzelliğine kavuştuğunu, daha önceleri çorak ve yeşil yoksunu bir su yolu olmaktan öte hiç bir niteliği olmadığını söyleyenler, ya bilgi yoksunu, ya da küçük çıkariannı doğru gösterme cabasıyla "gerçekten" kaçınan kişiler. Boğaziçi'ni yetmiş yıldan bu yana yakından ve içinden izleyen bir kişi olarak neler ve neler görmedim! Üsküdann Paşalimanı ve Şemsipaşa kıyılarına tütün depoları yapıldı. Kuruçeşme kömür depoları daha da büyütüldü. Boğaz'ın pırlantası diyeceğimiz Göksu'da fabrika kuruldu. Çubuklu yamaçlarına akaryakıt tankları yerleştirildi. Paşabahçe'de ispirto fabrikası kuruldu. Tarabya'nın en güzel kıyısına o hantal yapı, turistik otel diye oturtuldu. Kıyıların ve yamaçlann her yanı biçimsiz, sağlıksız yapılarta dolduruldu. Bunların en acı ve bağışlanmaz örneği, sağlık ve şehircilik açısmdan İstanbul'u koruması gereken hekimlerin ve mımarların sitelerıdir. Boğazı yok etme saldırısında stradan kişiler ve aydın kesim, dolayısıyia da olsa, işbirliği etmişlerdir. İstanbul'a çok uzaklardan gelen Mafia kişileri, Boğaz'ın en güzel yamaçlannı ve düzlüklerini silah zoruyla ele geçirip adlannı taşıyan sağlıksız mahalleler kurmuşlar ve görevliler seyirci kalmış, ya da işbirliği etmtştir. Kişi çıkarları her şeyin üstünde bilinmiştir. Yeni Boğaz Yasası en son bir umuttur. Ya titizlikle uygulanıp elde kalan en son parçalar kurtarılacaktır. Ya da...! Evet, ya da Boğaziçi büsbütün yokolacaktır. ÇOCUKLARA YENİYIL SÜRPRİZİ! benzersiz oyuncok kumborolor DISBANK'to... Dışbank'ta hesabı olanlar ve hesap açtıracaklar, kumbaralara kavuşacaklar... DISBANK TÜRK D1ŞTİCARET BANKASİ 30 aralık 1983 günlü gazeteierin başlıktarında kocaman puntolarla iki sözcük okunuyordu: İrrtilâl.. Devrim.. Okurken dudaklanm uçuklayayazdı. Ne olmuştu? Bir halk ayaklanması mı vardı? Çoğu holding yazarı, Işadamı, parababası sevinç çığlıklan atıyorlardı. İşin ıçyüzünü yazılanlan okr duktan sonra anladım. Meğer 29 aralık günü ekonomide ih lâl olmuş.. ^ Ya da devrim gerçekleşmiş. Çoktan beri '"Atatürk devrimleri" bile demeye dilimiz varmıyordu da "inkılâp" sözcüğünü yeglemiyor muyduk? İhtilâlciler "devletin müesses nizamını" devirmek isteyen sakıncah kişiler değil miydi? Devrimciler "kurulu düzeni yıkmak" istemiyorlar mrydı? Babıâli basınında en tutucu yazariar bile "ihtilâl oldu" diye şıkır şıkır oynuyorlardı. • Boş meydanlar şıkır şıkır oynayanlara kalmışken ters ve olumsuz şeyler söylemek can sıkar. "İnsan dünyada hayal ettiği müdctefçe yaşar." Cepte Marlboro; altta BMW, Honda, ya da Mercedes; cüzdanda binlerce dolar; akşam yemeğinde Fransız şarabı; vakti kerahette viski; sabah kahvaltısında Hollanda peyniri ve de zırt vırt Paris, Londra, Roma'ya gidip geldiğini düşleyen kişinin keyfini kaçırmaya ne gerek var. Şair demiş ki: Tepe tepe kullanıyorum Hülyalanmı. Bir anda bütün istediklerim, Kollanmın arasında sevdiğim kadın Para kasalar odalar dolusu Artık meteliğe kurşun değil Binliklere top atıyorum. Şu günlerde kuru sıkı atanlara söylenecek her söz karavanaya gider. Ne var ki insan zaman bulursa başını elleri arasına alıp bir hesaba dalmalı, ya da Rodin'in ünlü heykeli gibi eltni çenesine dayayıp düşünmelidir. Şimdi Doğru Yol Partisi'nde toplanan "muhterem zevat" vaktiyle kendileri için yapılan uyanlara kulak astılar mı? G&çmiş zaman olur ki nayali cihan değer. İşte o dönemlerde az mı söylendi, yazıldı: Yahu, yapmayın etmeyin; bu ekonomik gidiş Türkiye'yi ilerde cehenneme dönüştürür. Kimse dinledi mi? Şu koca ülkede ekonomik kargaşamn, toplumsal anarşinin ve karşılıklı terörün bir avuç insanın isteğiyle çıktığını ve büyüdüğünü sanmak aymazlıktır. En aşağı otuz yıllık bir gidişat ve yatırımın sonunda sağlıklı demokratik rejimin altyapısı yerıne bunalımın altyapısı oluşturulmuştur. • Artık aklımız başımıza geldi mi? Sanmıyorum. Ekonomik felsefemize bir bakın! Nasıl birdünya görüşü bu? Gayn meşru yollara trafik levhaları asarak kaçakçtlığı meşrulaştırıyor; lüks tüketimden ve görkemli hayattan toplayacağımız fonlarla kalkınmayı sağlamak umuduna kapılıyoruz. Parababalan kaçakçitara verdikleri haracı devlete vergi olarak öderlerse düze çıkarız, diye düşünüyoruz. Sırası değil, ama yine söyliyeyim: Bu ekonomik dünya görüşü bizi düze çıkarmaz, bayırdan aşağıya yuvarlar; ekonomik liberalizme götürmez, siyasal demokrasinin yollarını tıkar * Bu kez inşallah yanılırım Ama holding yazarlannın "ekonomıde ihtilâl" diye yazmalarına, ya da "devrim" sözcüğünü kullanmalarına alındım; alınan önlemleri "inkilâp" diye niteleseler daha yakışır; hem de ı'lı değil, i'nin noktasım koyarak inkilâp... İ'nin Noktasım Koyalım... İLAN DEVAStŞ SENDİKASI GENEL MERKEZİNDEN DEVAStş Sendikası'nın 11.11.1983 tarihinde yapılan Genel Kurulu'nda seçilenlerin ünvanlan ve isimleri 2821 sayılı yasanın 8. 9'uncu maddelerine göre duyurulur. Saygılanmla. GENEL BAŞKAN A. HAYDAR ATABAY GENEL YÖNETtM KURULL: 1 Genel Başkan: A. Haydar Atabay 2 Genel Sekreter: Hüsnü Koca 3 Genel Bşk. Yrd.: Abdullah Yılmar 4 Genel Bşk. Yrd.: Irfan Alemdar 5 Genel Bşk. Yrd.: Mehmet Koçyiğit 6 Genel Yönetim Kurulu Üyesi: Celal Etyemez 7 Genel Yönetim Kurulu Üyesi: Kasım Çırak DENETtM KURULU: 1 Başkan: Dursun Şahin 2 Hüseyin Kara 3 Necati Gücün ONUR KURULU: 1 Başkan: Yusuf Demir 2 Ahmet Can 3 Mustafa Sıtkı Akbaş Basm: 14729 ÎLAN SOSYAL DEMOKRATİŞ KONFEDERASYONU GENEL MERKEZİNDEN (Sosyal Demokratlş) Türkiye Sosyal Demokrat Işçi Sendikası Konfederasyonu'nun 24.12.1983 ve 25.12.1983 tarihinde yapdan Genel Kurulu'nda seçilenlerin ünvanlan ve isimleri 2821 sayılı yasaıun 8. 9*uncu maddelerıne göre duyunılur. Saygılanmla. GENEL BAŞKAN A. HAYDAR ATABAY GENEL YÖNETtM KURULU: 1 Genel Başkan: A. Haydar Atabay 2 Genel Sekreter: Fikret Çabuk 3 Genel Bşk. Yıd.: Yalçın Canbolat 4 Genel Bşk. Yrd.: Hikmet Gültekin 5 Genel Bşk. Yrd.: Şevki özbek DENETİM KURULU: 1 Haradi Şimşek 2 Hasan Hosça 3 Yusuf Demir ONUR KURULU: 1 Abdullah Yümar 2 Ahmet Küçük 3 Abdullah Koç Basm: 14730 ÇELIK HALAT VE TEL SANAYII A.Ş.'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR ŞirketimKİn 432.000.000. liralık sermayesini 2791 sayılı kanuna dayalı yeniden değerleme fonu ile cüzi bir kısım fevkalade yedek akçenin sermayeye dönüştürülerek 1.080.000.000. İiraya çıkanlmasıru ve bu iki karşılıklan oluşan yeni bedelsiz hisselerin, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın izin belgesindeki özel şarta müsteniden ortaklara 31.12.1982 tarihindeki hisseleri oranında tahsis ve hasredilmesini içeren 27.10.1983 tarihli genel kurul kararının ipta! edilmesi amacı ile bir dava açıldığı, tstanbul 5. Ticaret Mahkemesi'nin 1983/1021 sayılı dosyasına merbut bu dava ie ilgili duruşmanın 13.2.1984 günü saat 15.15'te yapılacağı ilan olunur. İDARE MKCLİSİ İLAN DEVLET ÜRETME ÇİFTLİKLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DÖRTYOL TURUNÇGİLLER DEVLET ÜRETME ÇİFTLİĞİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1983 yılı mahsulu 50 ton Cumhuriyet, 1380 ton Orso toplam 1430 ton tohumluk dışı buğday 24.1.1984 tarihinde salı günü saat 14.00'te Dörtyol'daki çiftlik idare binasında açık artnrma suretiyle satılacaktır. Şartname Ankara'da Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğünde, İstanbul, Bursa, Mersin, Adana, Gaziantep, Izmir ve Hatay Teknik Ziraat Müdürlüklerinde Izmir ve Mersin Ticaret Odası Başkanlıklannda ve Dortyol TurunçgiUer Devlet Uretme Çiftliği Müdürlüğü'nde mesai saatleri dahilinde görülebilir. Bu işin muhammen bedeli 41.470.000 lira, geçici teminatı 1244.100; liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte teminaüan ile birlikte müracaatlan ilân olunur. Basm: 30326 SÜMERBANK ALIM VE SATIM MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN BAHÇEKAPIİSTANBUL 30 KALEM KİMYEVİ MADDE SATIN ALINACAKTIR Camiamıza dahil muhıelif Fabrika ve Müesseselerimizin 1984 yılı ihtiyacı olarak 30 kalem kimyevi madde kapalı zarf usulü teklif temini suretiyle satın alınacaktır. 1 Kapalı teklif zarflannın üzerine 3100/84 dosya numaramız ve teklif son günü 16.1.1984 ibaresinin yazılarak en geç belirtilen tarih ve saat 17.30'a kadar Müessesemiz veya Istanbul Şubemiz Hollerindeki TEKLİF ATIM KUTUSU'na atılması veya ikinci bir zarf içerisinde aynı tarih ve saatte Müessesemizde bulunacak şekilde posta ile gönderilmesi lazımdır. Postadaki vaki gecikmeler kabul edilmez. 2 Verilecek tekliflerde dikkat edilmesi gereken hususlara uygun verilmeyen teklifler muteber addedilmeyip mukayese dışı bırakılacaktır. 3 Bu alıma ait liste ve diğer hususlan ihtiva eden şartname Müessesemiz Alım Müdürlüğü 111. Alırn Kısmından bedelsiz temin edilebiür. 4 Teklifler arasında şartlanmızla ihtiyacımıza en uygun olanlar tercih edilecektir. 5 Müessesemiz 2886 sayılı Devlet thale Kanunu'na tabi olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta, kısmen veya tamamen dilediğine vermekte serbesttir. Basm: 29933 SATIŞ İLANI İSTANBUL DEFTERDARLIĞrNDAN TURK HABERLER AJANSI MUHABİRLER ARIYOR TÜRK HABERLER AJANSI yurt düzeyindeki örgütlenmesini geliştirmek üzeredeneyimli, foıoğraf çekmesini bilen MUHABİRLER arıyor. ADANA, ANTALYA, ELAZ1Ğ, ERZURUM, ESKİŞEHİR, GAZİANTEP. İÇEL, KAYSERİ, KONYA, MALATYA ve VAN illerinde görev yapacak isıeklilerın aşağıdaki adrese yazılı olarak basvurmaları rica olunur. Türk Haberler Ajansı Genel Müdürlüğü BASIN SARAYI CAĞALOĞLU/İSTANBUL Dosya No: 28911130 Adet 28 CİBSİ Kuluçka Makinesi Değeri 56.000.000 TL. SATILIK DAIRE Çiflik Caddesinde denizmanzaralı,kaloriferli, asansörlü "Sarriiün: 195 21 • 1984 yılı 38795057 sicil nolu ocak devre çekimi zayi ettim. Hükümsüzdür. KAMÎL BULUT. • Özel güvenlik teşkilatı kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. İBRAHİM ALBAL Beyoğlu Vergi Dairesi'ne olan vergi borcundan dolayı Orhanlı Köyü Kartal mahalde tahtı hacze alınan ve yukanda cins ve evsafı gösterilen menkul malların 10.1.1984 gün ve saat 14.00'te mezkur mahalde 6183 sayılı Amme Alacaklanmn Tahsili Usulü hakkmdaki kanun hükümlerinin açık artlırma ve peşin para ile satılacağı, ancak verilen bedel tahmin edilen kıymetin %75'inden aşağı olduğu veya hiç alıcı bulunmadığı takdirde 2'inci satışın 17.1.1984 günü saat 14.00'te aynı mahalde yapılacağı ve fazla malumat almak isteyenlerin Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne müracaatlan ilan olunur. Basm: 30320
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle