Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 23 EYLÜL 1983 Nadir Nadi SİRMEN Efendim, dün Vijana iJe ilgili ilk izlenimlerİDİzi, oradan gönderdiğiniz ilk yazıyı, şimdi geriye döniip baküğınızda. o yazı hakkında ne duşündüğiinttzıi, Viyana'daki Tiirk miizisyenlerini anlatmıştınız. Isterseniz, 1930'lar Viyanası üzerinde biraz daha duralım; biraz daha açalım konuyu. Çünkü Viyana bir zamanlann düşler ülkesi, koskoca bir İmparatorluğun merkezi ve 19. yüzyıl dunyasının en önde gelen iiç kenünden biriydi. NADtR NADİ Ben Viyana'ya Imparatorluk 1918'de yıkıldıktan 12 yıl sonra gittim. Kent değişmişti tabii. Eski canlıhğmı bilemem, onun için tam bir kıyaslama yapmak durumunda değilim, ama duyduklanmdan, okuduklanmdan ve görduklerimden edindiğim izlenim, 1930'lar Viyanası'nm eski canlıüğı ve parıltısıru kaybettiğidir. Ama dediğim gibi, yine de tstanbul'a oranla çok daha pınltıh bir Avrupa kentiydi. Avusturya 50 milyonluk bir lmparatorluktan 6 milyonluk küçük bir devlete dönüşmüştü. Eskiden bu imparatorluğun içinde Macarlar, Çekler, Polonyaülar, Sırplar, güneyde Slovenler vardı. Oysa ben oraya ayak bastığımda bunlann hepsi gitmiş, kalmış 6 milyonluk Almanca konusan bir grup. Babam Avusturya'nın bu durumuna bakarak, yazılannda hep "Viyana Devleti" deyimini kullanırdı. Ben Avusturya'da yaşadıkça, sorunlanna eğüdikçe, onlan inceledikçe anladım ki, Avusturya büyük bir kriz geçirmektedir. Bu dunım bir ölçüde Avusturya'nın imparatorluk niteliğini kaybetmesinden, bir ölçüde de, 1929 büyük Amerikan bunalımının etkilerinden doğuyordu. Bunalımı sokaklarda gözle görmek ojasıydı. O zamanlar yoksul bir 'ülke olan Türkiye'de görmediğiniz sahnelerle karşılaşıyordunuz Viyana'da. Biliyorsunuz Avusturya bir buğday memleketi değil, ekmek bulmak bile sorun oluyordu. Unun içine patates kanştınrlar, öyle ekmek yaparlardı. Halk yoksuldu. Işsizlik almış yürümüştü. Sokakta yürürken, temiz giyimli yoksul insanlar görürdüm. Adamın kravatı var, gömleğin yakaları yenmiş, orası burası dikilmiş bile olsa tertemiz, onun bunun yanına gider, gayet kibar tavırla; Işsizim, bana yardım eder misiniz? diye dilenirlerdi. Çok hazin manzaraydı tabii. Sonra sabahlan büyük otellerin önünde, çöp bidonlannın içinde, kemik, yenmemiş tavuk parçası arayan insanlar görürdüm. Opera'da, tiyatrolarda, perde aralarında sokağa çıkılır, sigara içilirdi. Birçok kez, perde açılır herkes içeri girerken, yerdeki izmaritleri toplayıp, onlardan yeniden sigara oluşturmaya çalışan kişiler de gördüm. Kriz bütün Avusturya'da bulunduğum süre içinde gittikçe arttı. Şunu da yinelemek isterim: O zamanlar yoksul bir ülke olan Türkiye'de böyle manzaralarla karşılaşılmazdı. VİYANA'DA BAHAR StRMEN Peki efendim, sayılan oldukça kabarık olan yoksullann dışında kalan Viyanalılar, çalışma saatlerinin dışında ne yaparlar, nerelere giderierdi? NADIR NADt Araba, özel araba nisbeten azdı o zaman Viyana'da, fakat bir nevi metro diyebileceğimiz, yani yan üstten köprülerin üstünden, yan da yer altından giden trenler vardı. Hafta sonlannda Viyanalılar bunlara binerek, civar köylere, kasabalara giderierdi. Baden'e giderlerdi... Hintabrühl'egiderierdi. VViener Neustad'a giderlerdi. Buralarda aubergelerde yemek yerler, bira içerlerdi. StRMEN Efendim isterseniz bu noktada bir saplama yapıp, bu olaylan anlatan 14 Mayıs 1931 tarihli yazınızdan kısa bir alıntı yapalım: "Bir ay teahhurla nihayet ilk bahara kavuştuk. Güneş tatlı bir hararetle tabiata renk ve hayat vermeye başladı Bir kaç haftadan beri Viyana parkları müthiş bir çocuk istilasına uğradı. Viyana'da bu kadar çok çocuk olduğunu tahayyul edememiştim (düşunememiştim). Kucakta, arabada, dadısının veya annesinin kolunda, onbinlerce çocuk yumurtadan yeni çıkmış civcivler gibi, ortalığı anlatıyor BİR YAZARIN İLK GAZETECİLÎK YILLARI "1930'lar Viyana'sı bir ekonomik kriz kentiydi. Sokaklarda temiz kılıklı adamlar, kibar bir tavırla dilenirlerdi. Sabahlan büyük otellerin önünde çöp bidonlarında yenmemiş bir tavuk parçası, kaynatılacak bir kemik arayanlara rastlardım" POLİTÎKA VE OTESI İTÎ MEHMED KEMAL Tiyatrolara ödenek istanbul Belediyesi, şehir tiyatrosuna ödenek ayırdığında, "Köprude alay a/ay insan dilenirken,tiyatıvyayılda bu kadar para aynlırmı?" diye şehir meclisinin üyeleri kınarlarmış. Yoksulluğun ayrı, tiyatroya ödenek ayırmamn ayrı ışler olduğunu bilmezlermiş. Hem de nerde? Bir Anadolu kasabasında değil, İstanbul'da oluyor bu işler!... Ankara'da kurulacak tiyatro okulunun başına bir Alman getirileceğinde de çoğu kişi, "Ne oluyor? Bizde tiyatro öğretecek adam mı kalmadı?" diye ayaklanmıştı. İsyan edenlerin gözüne baka baka Atatürk dönemı yöneticileri Karl Ebert adındaki rejisörü getırdiler ve tiyatro okulunu kurdular. Karl Ebert için belediye meclisi bütçesine değii, devlet bütçesine ödenekler kondu... Uygarlık savaşı, kavgaların en güç olanıdır. Karl Ebert yetkililere soruyordu, "Nasıl bir tiyatro istiyorsunuz?" Ardından ekliyordu 'Size bugünkü tiyatro gereksiniminizi var olan artistletie ve ara sıra Avrupa'dan getirtilecek yabana truplarla giderecek bir hazır tiyatro mu gereklidir? Yoksa Türk tiyatrosunu temelden kurmaya başlayarak ve ancak yıllardan sonra buyüyüp meyvesini ver&cek bir tiyatro mu gereklidir?" Bu iki sorunun yanıtı iyi verilmek isteniyordu. İkinci soru daha uygun bulundu ve yanıtı temelden başlayarak yeni tiyatroyu kurmak oldu. Gerçekten de, başta aşırı gelmekle birlikte, tiyatronun yeniden kurulması yabancı uzmanın ellerıne teslim edildi. Yeni öğrenci, yeni eğitim programı, yeni öğretmenler, hatta yeni yapılar isteniyordu Hepsi uzun çabalar sonucu bulundu. Cebeci çayırındakı Musıkı Muallim Mektebi'nin adını ve yerini Devlet Konservatuvarıaldı. Tiyatro, opera, bale, tüıiü müzik dallarmda çalışmalara başlandı. Birkaç yıl sonra Ankara Hak kevı'nin sahnesi, Devlet Tiyatrosu için uygulama sahnesi oluverdi. Bir perdelık, iki perdelik, bazan bütün oyunlar sahneleniyordu. "Ne oluyorvz?" diyenlere, ancak bu kadarının yapıldığı anlatılıyordu. Mele birkaç perdelik operaların ancak bir perdesi sahnelendiğinde gözlerde başarı ışıkları parıldıyordu. Öğretmen, öğrenci, sahne, ödenek, her şey bulunmuştu. Kimse de, bunlan ne diye buralara harcıyorsunuz diyemiyordu. Istanbul'daki Şehir Tiyatrosu kendi yolunda ilerterken, Ankara'daki de kendi çizgisınde yürüyordu. Aradan birkaç yıl geçti, artık yabancı bir uzmanın başta bulunması gereği de duyulmadı. Devlet Tiyatrosu'nun başına Ertuğrul Muhsin getirildiğinde kimse yadırgamadı. Karl Ebert gitti, Muhsin Ertuğrul geldi, Muhsin Ertuğrul gıtti, başkası geldi. Artık ulusal tiyatro kurulmuş oluyordu. Siyasal etkenlerın ve karışmaların ucu alındığında tiyatronun tartışması kendi yapısı içinde kalıyordu. Siyasal etkinlikler de ancak genel müdür değiştirmekten öteye uzanamıyordu. Bugün devletin özel tiyatrolara parasal yardıma girışmesi çok yerınde bir aşamadır. Kimse de çıkıp, "Hastanemiz yokken tiyatrolara neden para döküyorsunuz?" diye karşı çıkamaz. Karşı çıkan olursa kültür adına susturulur. Önemli olan devletin bu kültür yolunda destek olmasıdır. Bugün böyle bir aşamaya varmış olmamız da kıvanç verir. Devletin özel tiyatrolara parasal destek oluşunda tartışılacak olan yan, bu parasal yardımın hangı ölçülere göre yapıldığıdır. Kımseyi kayırmadan, araya iltimas gırmeden, hatır gönül kanştırılmadan bu yardımlar yapılırsa amacına erişilmiş olur... Yok, sanat değil de, siyasal yakıştırmalar önde gelirse, devletin parasal yardımı da bir süre için boşuna harcanmış gibi görünür. Şu çok fazla aldı, bu çok eksik aldı ... gibi tartışmalar elbette olacaktır Başlangıçta bazı yanlışlıklar yapılacaktır. Fakat iyi niyet, devletin özel tiyatrolara yardımı her türlü muhalefete karşın göze almasıdır. Bugün tiyatroya yapılan bu yardımlar yarın başka sanat dallanna kadar uzanabilır. Özellikle opera, bale gibi sanat dalları, devlet desteğı olmadan geliştirilemez. Opera ve bale de eleman sağlanması, yetiştirilmesi, yetkin duruma getirilmesi çok zaman ve çalışma ister. Doğrusu, pürüzleri, tartışmaları, bazılarının kayırılmış olduğu iddıalan bir yana, devletin tiyatrolara ödenek ayırmış olmasını kıvançla karşıladığımı bır daha belirtmek istiyorum. Başlangıçtır, sonu elbette iyiye doğru gidecektir. 'O zamanki Avusturyatııgiltere maçı ulusal bir olay olnuştu. Londra'daki maçı 43 kaybeden Avusturya milli takımı daha sonra biilün Avrupa'ya kafa tutacak "VVunder Team" yani Harika Takım adını alacaktı. Harika Takımın Prof Paul Meisner tarafından 1932 yılında yapılmış ve halen Viyana tarih muzesinde sergilenen yağlı boya yapıtı" 19301ar Viyana'sından görüntüler llginç bir tebrîk rekortmeni yeni yane taze şarap ısmarlarlar nıyorum miizik konusunu daha cıvıltıya ve neş'eye garkettiler de birinci ve ikinci mevkiler hedı. Bu şarap hafıfti, ama çarpar sonra etraflıca ele almakta yarar (boğdular). Bilhassa öğle vakti men hemen boş. O kadar ki, padı. Onu içerler eğlenirler, gezgin var. Bu arada, ben özellikle mektepten dönen afacanlann da zar günleri .zdihamı bir derececi müzisyenler gelir, dans hava Avusturya deyince meraklılann (hafıfletmek) inzimamıyla (katılmasıyla) Viya ye kadar tahftf lan çalarlardı. Onlan dinler, hemen aklına takılan bir konuna sanki bir çocuk şehri oluyor. edebilmek için banliyö trenlerindans ederlerdı. ya, futbola değinmek istiyorum. Butun kış kapalı odalarda buna de birinci ve ikinci mevki vagonHatta bir defasında lstanbuP Hatta Siz bir yazınızda uzun lan, hasretleMozart'm "Komm lan kullanmıyorlar. Bir amele ile dan gelen dostlarımla oraya git uzun Avusturya tngiltere maçınlieber Mai" (Gel sevgili mayıs) bir palron, fakir bir işçi kızı ile nini terennüm eden küçükler, zengin bir ıssiz kadın aynı va miştim. îçlerinde çok beğendi dan sözediyordunuz. Bakın 16 ğim bir de hanım vardı. Bu ha kânunuevvel 1932 tarihli yazınızşimdi doya doya mayısın zevkı gondayanyana, karşı karşıyaseyahat ediyorla/. Fakat, vagonlar nım bir kaç kadeh şarap içtikten da ydbaşı hazıriıklannı anlatıyor ni çıkarıyorlar. le çalışacağız!". Bu Avusturyaıngiltere maçı diyebilirim ki, butün A vrupa 'da son haftamn en büyuk hâdisesi oldu. Alman buhranı, iktisat buhranı, Cenevre Konferansları, herşey, ikinci plâna düştu. tngiltere'den Yugoslavya 'ya kadar heryerde günun mevzuunu bu maç teşkil edıyordu. Bunun uzerinden bir hafta geçtiği halde, gazetelerdeki akisleri hâlâ sönmüyor. Hıç bır sıyasî hâdise halkı bu kadar galeyana getirmemişti. Maçın bütün ta/sılatı A vusturya, Almanya, Isviçre, Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya 'da radyolar vasıtasıyla dakikası dakikasına neşrolundu. tçinde, radyo bulunan bütun kahvehaneler tıkhm tıklım meraklıyia dolu idı. Vazifeleri başından ayrılamayan banka memurları, berberler burolannda, dükkânlarında radyo tertibatı kurmuşlar, oyunun başlamasından uç saat evvel dinlemeye hazırlanıyorlardı. Sanki o gun için dünyada kriz falan kalmamıştı. Başta buranın en ciddi gazetesi olan "Frei Presse"de dahilolduğu halde bütün matbuat bu spor çarpışması hakkında baş makaleler yazdılar. Futbolcularla giden Viyanalı bir muhabtrin bana anlattığına göre o gün Londra 'ya tngiltere 'nin ve A vrupa 'nm muhtelif yerlerinden binlerce seyirci gelmiş. Gene aynı arkadaş anlatıyor, maçtan sonra otele döndükleri zaman ilk tebrik telgrafım tstanbul'dan almışlar. Bu telgrafBeyoğlu 'ndan çekılmiş 'ımiş ve Ziya <*)imzasını taşıyormuş. O akşam Londra 'daki Viyana sporcularma dünyanm dort koşesinden yağan 800 tebrik telgrafı arasında binnciliği kazanan bu Ziya Bey, her kimse ben de onu tebrik ederim. Şaka değil kırdığı rekor, d'ünya rekorudur. Hiçbir sahada kendimizi gösteremediğimiz bir zamanda tebrik şampiyonluğunu kazanabilmek az muvaffakiyet sayümaz doğrusu. Fakat işte bu da geçti. Mutad buhranlar tekrar birinci plândaki yerlerine yerleştiler. Burada kış kıyamet dehşet. Kaç gündür yerler karla örtülü. Soğuk karların beyaz düzlüğü üzerinde buhranın korkunç karanlığı ne kadar vazıh görünür: Odun, kömur parasından tasarruf etmek maksadıyle Maarif Nezareti, Darulfünun 'u (Üniversite) ve bütün resmîmektepleri şimdiden tatil etti. Sulh zamanında, böyle bir hâdisenin vukuu Avrupa tarihinde ilk defa görülüyor. Evet yeni seneye yaklaşıyoruz " SİRMEN Siz Avusturya'da futbol maçlarına sık sık gider miydiniz? Sporla ilgili miydiniz? NADtR NADİ Doğrusu Viyana'da bulunduğum süre içinde sporla fazla ilgilenmedim. Topu topu bir iki futbol maçına gittim. Bu tngiltere Avusturya karşılaşmasım da, o zamanlar Viyana'da çok büyük bir olay olduğu için yazmıştım. YARIN: PANSÎON NOSSEK NAZtLER SOSYAL DEMOKRATLAR * Pek muhtemelen bu Ziya Bey Yusuf Ziya Öniş'tir. "Benim orada bulunduğum yıllarda 50 milyonluk koskoca Avusturya Macaristan İmparatorluğu yıkılmış, Viyana çevresinde 6 milyon Almanca konuşan kişiden oluşan küçük bir ülke kalmıştı geride. Babam Avusturya^nın bu haline bakarak, yazılannda hep "Avusturya devletr deyimini kullanırdı." "Viyana'da Almancamı ilerletir ve universileye giderken, Cumhuriyel'e de surekli yazdar gönderiyordum." llkbahar, heryerde güzeldir. Fakat bilhassa Viyana'da kışla yaptığı tezattan (çelişkiden) olacak kendıni daha fazla hissettıriyor. Bunun kıymetini takdir eden halk bu 'en güzel aylar'dan azami derecede istifade etmeye çalışıyordu. Viyanalılar için guneşli birpazar gününü kaçırmak, bizim tasavvur edemeyeceğimiz büyük bir ziyandır. Şehrin dört tarafı A vrupa 'nın en güzel ormanlanyla çevrilmiştir. Her pazar gunü müteaddit garlardan beşer altışar dakikafasıla ile kalkan trenler bütun Viyana'yı bu ormanlara döker. Trenler bu kadar sık işledikleri halde, hepsi de tıklım tıkhm dolu. İktisadı tam manasıyla anlamış olan bu sosyalist memlekette halk lüzumsuz liiksün şiddetle aleyhinde. Trenlero kadaryenı, o kadar temiz ki... Camlar parıl parıl parlıyor, oturulacak yerler, duvarlar sanki bir gün evvel cilalanmış gibi. tnsan bu intizamı, bu temizliği bozmamak için yere ufak birköğıt parçası atmaya kıyamıyor..... Avrupa'mn çoktan anladığı tasarruf hakikatını bir an evvel anlamak mecburiyetindeyiz." GRİENSİGTE UNUTULMAZ BİR GECE StRMEN Bir de sanıyorum, Viyana deyince akla gelen yerlerden biri de Griensig... NADİR NADİ Evet Griensig'e de çok gidilirdi. Griensig Viyana'nm en eğlenceli ve en ucuz yeriydi. Sokaktan sosis, peynir, salam bır şeyJer alırlar, giderler o "auberge"lere otururlar, orada bira ısmarlarlar, yahut "Heungen Wein" denen sonra, çıktı masanın ustüne oynadı ve halk da kendisine eşlik ettı. Unutamadığım bir anıdır. Boyle şen ve içten eğlenceler olurdu. Viyana içinde, kibar denecek lokantalar Paris'e oranla tabii, çok daha azdı. Buyuk otellerin lokantalan çok revaçtaydı. Bir de, bugıin hâlâ var olan Drei Husaren (Üç Suvari) lokantası vardı. Bu Viyana'nın en kibar lokantasıydı. Ben oraya omrumde bir defa gidebildim. Belediye'nin altında "Belediye birahanesi" denen bir yer vardı. Orada bira içilir, patates salatası ve Viyana'nın unlu yemeği Snitzel ve bunun gibi şeyler yenirdi. Orası da çok kalabahk olurdu. Bir de tabii Viyana halkı müziğe merakhydı. SİRMEN Evet efendim. 9ave futbola dokunuyorsunuz: " Evet senebaşı geliyor. Tam olmağa doğru yeni bir adım daha hazırlayanlan şimdiden tebrik ederim. Ve eğer bu satırları okuyanlar arasında, hâlâ "an ihtiyarlıyoruz"diye üzulenler varsa bizim genç sporcularımızdan örnek almalanm tavsiye ederim. Bu kabil değil mi? Öyle ise bizim genç sporcular da dahil olduğu halde birlikte A vusturyalı futbolculardan ibret dersı alalım. Bakın adamlar, aylarca uğraşarak, didinerek tngilizlerı mağlup etmeye hazırlandıtar. Nihayet bütun dunyanın lakdirle karşıladığı serefli bir mağlubıyetten sonra memleketlerine döndüler ve daha gelir gelmez gazetecilere soylediklen ilk sözler şu oldu: "Gelecek sefer îngilizlerı yenmek için bütün kuvvetimiz KONUT İNŞAATI İLANI S.S. BİLECIK HALKI VE MEMURLARI YAPI KOOPERATİFİ BAŞKANLIĞINDAN 1 Kooperatifımız imar Iskân Bakanlığı kredisi ile Bilecek îstiklal Mahallesı Devlet Hastanesi arkasındaki arsasında 320 adec konut (8 Blok) inşaatını kapalı zarf usulu ile Bayındırlık Bakanlığı birim fıyatlarına göre dosyasındaki şartlarla ihaleye çıkarmıştır 2 Teklifler ınşaat yapım, emlak alıra vergısi, iskân ve işletme ruhsatı harçlan dahil olmak uzere teklıf alınarak ihale edilecektir. 3 Bu ışe ait ihale dosyası kooperatif merkezi olan Cumhuriyet Cad. Özel Idare Bınası altı S.S. Bilecik Halkı ve Memurlan Yapı Kooperatıfi BİLECİK adresinden görulebılir. 4 ihale dosyası, ihaleye girmek ısteyenlere S.S. Bilecik Halkı ve Memurları Yapı Kooperatifînden 5.000. TL karşıhğında verilecektir. 5 Teklifler, 15.10.1983 Cumartesı gunu saat 14'de Kooperatif merkezi olan Cumhuriyet Cad. Özel fdare Binası altı S.S. Bilecik Halkı ve Memurlan Yapı Kooperatıfi burosundan Yonetim Kurulu tarafından ihale saatinden bir saat önce alınacaktır. 6 thaleye iştirak edebilmek için aşağıda belirtilen belgelerle ihale tarihinden 5 gün once (10.10.1983) kooperatif merkezine muracaat ederek yeterlilik belgesi alınması gerekmektedir. 7 İhaleye iştirak edebilmek için isteklılerin, a) (B grubu) müteahhitlik karnesi b) Teknik araç bıldırgesi c) Teknik eleman bıldırgesi d) 1983 yılı Ticaret Odası faalıyet belgesi e) Şimdiye kadar bıtirdiği ve taahhüdu allında olduğu işlerin beyanı (Iş bitirme belgesi) 0 Banka kredi ve nakit durumu bildirgesi 8) Kooperatıfımiz 2490 sayılı yasaya tabi olmayıp yeterlilik belgesi verip vermemekte ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğıne yapmakta serbesttir 9 Telgraf veya postayla yapılacak müracaatlar kabul edilmeyecektir Keyfıyet ilan olunur. İ.E.T.T. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 0302 MERCEDES OTOBÜŞLERİ İÇİN 500 ADET ÖN AMORTİSÖR, 800 ADET ARKA ŞASE TAKOZU SATIN ALINACAKTIR 1. Yukanda yazılı malzemeler mektupla fıyat ve teklif isteme usulü ile ihaleye çıkanlmış olup, şannamede yazılı kanuni nisbetlere göre hesap edilecek teminatı ihtiva eden teklif mektuplan 6 ekim 1983 perşembe giinü saat 15.00'e kadar Metrohan 4'ncü katta bulunan Levazım Müdürluğü, Taşıtlar Kısım Şefliği'ne elden verilecektir. 2. Bu işe ait şartnameler Metrohan l'nci katta bulunan Merkez Veznesi'nden 1.000. TL. bedel mukabılinde satın almabilir. Basm: 24655 Alpdündar: Basm Yasa Tasarısını milletin temsilcileri görüşmelidir ANKARA, (ANKA) Halkçı Parti'nin îzmit ilinden birinci sırada milletvekili adayı iken veto edilen Danışma Meclisi üyesi Mustafa Alpdündar, önümüzdeki hafta DM Genel Kurulu'nda ele alınacak Basm Yasa Tasansı'nın milletin iradesiyle oluşacak yeni parlamentoda ele alınması gerektiğini söyledi. Alpdündar, konuya ilişkin soruları yanıtlarken, Danışma Meclisi'nin uzunca bir süredir tarafsızlığını yitirdiğini kaydederek, çok sayıda yasa tasarı ve teklifinin Genel Kurul'da 1015 kişiye düşen bir azınlıkla göruşulup karara bağlandığını kaydetti. Alpdündar şöyle dedi: "Herhangi bir thtisas Komisyonu'nun iiye tam sayısından da az olan bir toplulukla önemli tasarılan gönişüp fikir serdetmek ve yasa çıkarmak Danışma Meclisi'nin olusturulma amaclanna bence ters diişer. Zaten partileşme hareketlerine izin verildigi günden bu yana tarafsızlığını büyük ölçüde yitiren Danışma Meclisi'nin böylesine önemli bir tasarıyı görüşme cesaretini kendisinde gormemesi lazımdır. Aslında sadece Basm Yasa Tasarısı değil, tümü yasa tasarı ve tekliflerini artık Danışma Meclisi'nin değil, 6 kasundan sonra milletin oylanyla oluşacak temsikilerin ele alması doğru olur." SINAV HAZIRLIK 26 EYLÜL'DEN İTİBAREN Her PAZARTESİ gazete bayilerinde SINAV HAZIRLIK ÖSS'yi GARANTİ EDİYOR Yazışma adresi: Merkez Dersanesi Mesıhpaşa Cad No 22 Lalelı ISTANBUL Yeni dönem Almanca dil kursları başladı. 4.9.1983 tarihinde yayınlanan ılanımızda müracaatlar için verılen telefon numarası 144 66 68 olması gerekirken 144 66 88 olarak çıkmıştır. Düzeltır, özür dileriz. Adres : Alman Lısesi Beyoğlu Evlendirme Oairesi yani, Tünel İSTANBUL TÜRKALMAN EĞİTİM MERKEZİ