23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER hakkettirecek böyle bir suç işlediğini aklına bile getirmeden, kendi kendini öncü kuvvetleri tayuı edip Sancakı Şeriri de, ordunun kumandanmı da yüzüstü btraktın ve buraya koşup geldin. Büyük yararlıklar yapmış gibi de cadınna yan gelip yattın. Bu azarlara karşı tbrahim Paşa hık mık eder,bir iki özür ileri sürer, fakat bunlar bir işe yaramaz. Çavuşbaşma teshm edilir. Teşrifatçıbaşı Ahmet Ağa, günlüğüne şu satırları ekliyor: "Aynı saatte kendisine öteki dünyanm yolu hazırlanıp, bir daha açılmamak üzere hayat defteri kapatıldı." Gelelim günlüğün "25 Arahk PazarBelgrad" tarihli bölümüne: "Sadrazam Mustafa Paşa öğle namazmı kıhnak üzere seccadesini serdirmişti. tmamı Mahmut Efendi namaza başlamış, Sadrazam da başlamak üzere yerini alrmştı. Tam bu sırada sokaktan at sesleri duyuldu. Sadrazam pencereden baktı. Yeniçeri Ağası'nı ve arkasmdan Kapıcılar Kethüdası ile Çevuşbaşı'nın geldiğini görünce, Namazı kes imam efendi, bLrşeyler oluyor, dedi Sonra ellerini oğuşturarak odanm içinde aşağı yukan gezinmeye başladı. Gelenler derhal saraydan içeri girip yukan çıktılar. Kethüda AU Ağa durumu hemen anlayıp önlerine düştü ve doğruca Sadrazam'm bulunduğu odaya gir ladıktan sonra içoğlanına, Şimdi siz de dışarı çıkın ve diler. Yeniçeri Ağası kendisine yaklaşarak eteğini öptü. Kapıa dualarauzda beni hatırdan çıkarlar Kethüdası ile Çavuşbaşı ise mayın, dedi. Kürkü ile kavuğunu kendi sadece selâm verip el pençe dieliyle çıkardı ve sonra: van durdular. Sadrazam: Gelsinler, diye emretti. Bu Ne var? diye sordu. halıyı da alın buradan, cesedim Kapıcılar Kethüdası: toza toprağa bulansm isterim. Şevketlu Padişahımız sana Hah derhal kaldırıldı. emanet edümiş olan mührü HüCellâtlar içeri girip kementlemayunu, Sancakı Şerifi ve Kâ rini hazırlarken kendi eliyle top be Anahtan'nı geri istedi, diye sakalını kaldırdı. Kaderini kabul karşıhk verdi. ettiğini şu sözlerle belirtti: Sadrazam: Ferman Padişahımmdır, Ilmeğinizi güzel geçirin! diyerek koynundan mührü çıCellâtlar ihneği boynuna gekardı. Sancakı Şerif ile Kâbe cirdiler. İki ya da üç defa çektiAnahtannı mahfazalan içinde İer. O zaman Sadrazam ruhunu getirdi ve hepsini onlara teslim teslim etti. etti. Cesedini soydular. Aşağıya taSonra da: şıyıp saraym avlusunda bulunan Bana ölüm mü düşünüldü? eski bir çadırm içine koydular. Burada yıkamp kefenlendi. Ardiye sordu. kasmdan yine bu avluda cenaze Kapıcılar Kethüdası, Elbette, ohnası gerek, diye namazını kıldılar. Sonra ölüsü karşıhk verdi. Allah doğru iman tekrar aynı çadıra getirildi. Celdan ayırmadan ölmek nasip et lât gelip tabutun içinde başını kesti. Arkasından cenazeyi dışarı sin. götürüp sarayın karşısmdaki caBunun üzerine Sadrazam: minin avlusuna gömdüler. Allah Allahın dediği olur, karşı rahmet eylesin! hğını verdi. Sonra geri döndüler ve DefterSonra da: dar, ölü Sadrazamm geride bı Seccadeyi tekrar sersinler, rakmış olduğu malların listesini yapmaya başladı." diye buyurdu. ötekiler odadan çıktılar. Çünkü boğdurulan sadrazaEn küçük bir dalgınhk eseri mm bütün mali padişaha gidegöstermeksizîn, bütün ruhunu cektir. "Defteri dürüldü" deyivererek öğle namazını kıldı. Du minin bu işlerden kaynaklandıasını edip elleriyle yüzünü sıvaz ğını sanıyorum. 23 EYLÜL 1983 Mal LAstesi MELtH CEVDET ANDAY Papa II. Jean Paul'ün Avusturya'ya yapuğı ayaret sırasmda verdiği bir söylevde, Viyana'yı "Osmanluar'm şiddetli saldınlanna karşı tek kale" olarak nitcleraesi ve bununla yetinmeyerek, "yiyana'da sadece Viyana değil, tüm Avrupa ve Hıristiyanhk âlemi savunuimuştur" demesi, tarihsel bir olayın günümüze getirilmesi nedeni açısından yalnızca yorumlara yol açmakla kalmadı, şaşırtıcı da oldu. Gerçi II. Viyana Kuşatması'nın 300. yüdönümü dolayısıyla olaym bir güncelliği vardır, ama Osmanh împaratorluğu'nun yerini Türkiye Cumhuriyeti, Avusturya lmparatorluğu'tıun yerini Avusturya Cumhuriyeti almış bulunduğuna ve bu iki cumhuriyet bugün dostluk içinde geçindiklerine göre, o günleri ansıma ancak kültürel nitelikli olabilir ve duyduğumuza göre, Avusturyahlar da konuyu böyle değerlendirmişlerdir. II. Viyana Kuşatması'nm etkisi tarihçilerce nesnel olarak ele ahnabiür ancak; hele bu çağda, MüslümanlıkHırisüyanlık savaşımı biçiminde yorumlanamaz. Çağdışı din düşmanhğını canlandırmak istercesine konuşmayı Papa'ya yakıştıramadım. Ben bu yanmda okurlanma, çok ilginç bulduğum bir kitabın kimi sayfalanru aktarmak istiyorum. Söz konusu kitap Devleti Aliyye Teşrifatçıbaşısı Ahmet Ağa'nm "Viyana Günlüğü Kuşatması"dır. Richard F. Kreutel adh tarihçi önsözünde şöyle diyor: "Eser 1683 yıh seferinde tutulmuş bir günlüktür. Bu gtinlük 1928'de Istanbul'da basılan 'Silahdar Tarihi'nde çok geniş şekilde işlenmiş olarak karşunıza çıkmaktadır. Asıl günlük, kendisine her bakımdan çok yakın nitelikte kakme ahnmış iki kopya halinde bulunmuştur. Sadrazarrun teşrifatçıbaşınm Viyanaya yürüyüşte, kale önündeki kuşatma birüklerinde ve ordugâhta, sonunda yenilen ordunun cekilisi sırasmda bizzat gördüğü olaylan tasvir eder. Bu çok değerli notlann kuşatmayı ve kuşatmadan kurtarma savaşım kapsayan bölümü düzenlenerek elinizdeki şu kitap hazırlanmışur. Böylece Avrupah tarih araşüncdanna olaylar hakkında çok sağlam bir Türk kaynağı sunulmuş oluyorT Günlük, Esat Nermi çevirisiyle 1970 yıhnda Milliyet Yayınlan içinde yaytmlanmıştır. Bilindigi gibi, Polonya ve Almanya ordulannın Avusturya'ya yardım için savaş alaruna varması ile Osmanh ordusunda panik başlaı. Umutsuz durumda direnen Kara Mustafa Paşa'ya., Sipahi Ağası Osman Ağa, "Efendimiz kerem eyle! İş işten geçti. Fakat senin varhğın ordunun can damandır! Onu kurban ederseniı bütün tslam ordusu yok olur! Lütfet, çekip gidehm" dernesi üzerine Sancakı Şerirle Yaıuk Kaleâ'ne dönülur. Orada Sadrazam, Budun Beylerbeyi Vezir Koca Arnavut Ibrahim Paşa'run &avaş alanında herkesten önce bozulmakla kalmayıp, üstelik Yanık'a da bir gün önce geldiği haberini ahnca, "eski bir hesabı görmenin tam zamanı" olduğu kanısına vararak, veziri huzuruna çağutır, ona der ki: Behey Allahsız Koca mel'un! Bunca zamandır seni Padişahrauzın öbür veârleri yanında yüceltip, gayTetli ve sadık bir kul olduğunu soyleyip durdum. Senden ne zaman bir mektup gelse, içinde hep Viyana Kalesi kolayca ahnır, çok kuçük bir garnizonu vardır, buraya bir sefer açmak çok yerinde ve çok yararh olur sözleri bulunurdu. Şimdi ise, sen, savaş meydanında gâvura karşı hiçbir direnme göstermedin; herkesten önce kacmaya koyuldtın ve böylece tslam ordusunun toptan bozuhnasına sebep oldun. Ondan sonra da ölümü PENCERE Tarih Yinelenmez; Yenilenir 22 temmuz 1983 günü bu köşede yayınlanan "Oolaystz Saldırı" başlıklı yazıdan parçalar: "Dolaylı saldırı kuramı" bir ülkede Amerikan yanlısı hükümet için saldırı niteliğini taş;yan "yıkıcı eylemlere" kacşi ABD'nin silahlt müdahalesini öngörmektedir. Bugunün diliyle konuşursak, Ortadoğu'da "Amerikan Çevik Gücü" jandarma görevi yapacaktır. Dönemin Başbakanının "şükran duygutarryia" karşıtadtğı bu doktrinin ilk uygulaması 1958 yılında olmuştur. Otkesinde güçlenen ve başını Müsiüman yurtseverierin çektiği muhalefetfe başa çıkamayacağını anlayan Lubnan'm sağcı Hıristiyan Devlet Başkanı Şamun, çareyi Âmerika'yı yardıma çağırmakta bulmuştu. ABD 15 temmuz 1958'de Adana İncirlik üssünü kullanarak, Beyrut sahillerine çıkarma yaptı. Lübnan'daki "solcuMüslümanlar"ıezmek ve "sağcı Hıristiyanlar"a destek için girişilen silahh eylemi gerçekleştiren Amerikan kuvvetine Türkiye'yi kullandıran üçlü "BayarMenderesZoriu"dur ve tarihin sayfalanna bu kimlikle geçmişlerdir. Ancak Lübnan'daki "sağcı Hıristiyanlar"ın ve Falanjistlerin doğal müttefiki Taşnak Partisi'dir. Bupartinin terör örgütünü de "Ermeni Soykınmı Adalet Komandoları" oluşturuyor. 1958'de Falanjist Partisi'nin önde gelen tiderieri Cemayel'lerdi; bugün de Lübnan Cumhurbaşkanı Cemayel'dir. Şimdi Amerika, Eisenhower Doktrinini hortiatmak ve do/ay/ı saldın kuramını işleterek Türkiye'yi İslam ülkelerine karşı kullanmak için seferberdir. ABD, İsrail ile özdeşleşmiştir; Lübnan'a yönelik sjyaseti "sağcı Hıristiyanlar"la bütünleşmektedir. Bu sağcı Hıristiyantar kavramınm içinde, Ermeni Taşnak, Hınçak, Rangavar Partilerinin önemli yeri vardır. Lozan 'ı yırtıp Sevr'i gündeme geürmek isteyenlere destek için Doğu Anadolu'yu ABD'ye kullandırmak siyasetini Türkiye'de acaba kim benimseyebilir? Ve bu sryaseti benimseyecek olanların adı tarihe nasıl yazılır?" •k SAGL1K ARADABÎR YÖNETEN ERDAL ATABEK Çocuk ve çağdışı bir ayrım Okul çağının dönemeçlerine dikkat.. MEHMET SEMİH GEMALMAZ Hukukçu "Kişi" olarak çocutclara saygı duymanın göstergesi, onların özgürlük, eş'ıtlik ve hoşgörü ortamında gelişimlerini sağlayıcı düzenlemelerin getirilmesidir. İşte hukuk yapabilirlikleri sınırının bilincinde, öncelikle, kişi onurunu çiğner nitelemeleri kaldırmalıdır. Bugünkü hukuk sistemimiz çocuktan 4 grupta ele almaktadır: 1 Evlilik içi çocuklar. 2 Evlilik dışı olup da sonradan soydanlığın düzettilmesi ya da "Af Yasalan" kanaltyla soydanlığı düzeltilen ve evlilik içi çocuk konumuna getirilen çocuklar. 3 Evlilik dışı olup da babası belirlenemeyenler. Bu çocuklann babalan ile aralannda herhangi bir hukuksal bağ kurmaya doğal olarak olanak yok. 4 Evlilik dışı çocuklar olup da: a) Babalanyla "YARIM" da olsa "hukuksal bağ" kurabilenler, b) Babalanyla yalnızca "mali bağ" kurabilenler. İmdi neyi görüyoruz? Çifte eşitsizlik. Şöyle ki: 1 "Evlilik içievlilik dışı" çocuklar arasında genel ve yapay bir uçurum var. Çünkü, çocuğun babası hukuksal olarak belirlense bile, bu çocuklar sadece ve sadece evli olmayanların ilişkisinden dogduğu için yasakoyucu bu ilişkide çocuğun istenci sanki etkinrnişçesine soruna yaklaşmaktadır evlilik içi çocuklara göre farktı haklara sahip kılınmıştır. (Örneğin: Miras tan yarım pay alma ya da hiç pay almama gibi.) 2 Evlilik dışı çocuklar arasında da hiçbir mantığın açıklayamayacağı bir eşitsizlik var. a) Ancak sistemin aradığt çok sıkı koşutlar gerçekleşirse evlenme vaadi, nütuzu kötüye kutlanma gibi cpcukla babası arasında "yarım hukuksal bağ" kurulabiliyor. (Örneğin: Evlilik içi çocuklara göre mirastan yarım pay alma gibi.) b) Ya da çocukla babası arasında sadece "mali bağ" kurulabiliyor. (Örneğin: Çocuk babasmın nütusuna kaydedilmiyor ve mirasçısı da hiç otamryor.) Asıl antaşılması olanaksız mantık dışılık şudur: Gerek "yarım hukuksal bağ" ve gerekse yalnızca "mali bir bağ" kurulabilmesi için mahkemeye başvurulduğunda, davalı erkeğin babalığı, aynı kurallarta saptanacaktır. Nedir, birinci durumda çocuğun elde edecekleri ile ikincidekiler arasında kıyaslanmaz bir tutarsızlık ise varlığını sürdürecektir. En temel çözüm, çağdaş dünyada çoktan yadsınan yapay aynmı bırakıp "soydanlığın tekliği" itkesini benimsemektir. Açıkça adını koyarsak, bütün uluslar için olduğu gibi bizım için de bu bir "çağdaşlaşma" sorunudur. Bu çözüm bazı engellerte karsılaşmaktadtr. Başlıca karşı çıkış, "meşru ailenin" bu bağın kurulması ile temeünden sarsılacağı satsatasıdır. Eğer meşru aile temelinden sarsılacaksa bunun nedeni çocukla babası arasında kurulan "hukuksalbağ" değil, bizzat "zina" olayıdır. Kaldı ki, yasakoyucu acaba neden her 5 yılda bir kendini "tescil kanunu" çıkarmak zorunda hissetmektedir? Sonra bizim toplumumuzda da giderek artan bir yaygınlıkla karşımıza çıkan "evlilik dışı yaşam beraberliği" olgusunu hukukumuz sonuna dek görmemezlikten gelmekte direnecek midir? Laiklik ilkesinin bu çözümle zedeleneceğini savtayanlar ise herhalde "laik bir etik"i bile içlerine sindirememiş olanlardır. Çünkü, çocukla babası arasında her şeyden önce "etik" bir bağ olmak gerekir. Ne umut vericidir ki, aydın ve duyarlı hukukçularımızın çağdaş çözüme yönelik çabalan sürmektedir. Anayasa Mahkememiz oldukça yeni bir kararında (21 Mayıs 1981 günlü E: 1980/29 K: 1981/22) zina ürünü çocukların dava yoluyta babalanna yarım bir hukuksal bağ ile bağlanmalarını bile yasaklayan (MK. md. 31O/I1)yi, "eşitlik ilkesine" aykırı bularak iptal etmiştir. Gerçi (MK. md. 443)ün mirastan yanm pay almayı duzenleyen çağdışı duvarları hukuksal bir ayıp olarak varlığını sürdürmektedir. Ama Anayasa Mahkemesi'nin karan izlenmesi gereken yolun çocuklar arasında eşitliğin sağlanması olduğunu açıkca göstermiştir. Şimdi yasakoyucuya düşeni ise çağdışı aynmı kökten kaldırmak olsa gerekir. Medeni Kanun'un yenilenmesi amacıyla oluşturulan komisyonun bu konuda köktenci çözümü benimseyeceğinl ummak, küçük düzeltmelerle yetinmenin asal çözümü ne denli geciktirebileceğini görebilenler için, sıradan bir beklenti olmayı aşar niteliktedir. bk ve ortaokullar yeni ö£rcniın dönemine başlıyor. Okul ça|ı çocuğunun her dönemde soranlan var. tlkokulda ayn, ortaokulda ayn, lisede ayn. Çocuğun var mı, derdin var. Çocuk kücukken, "büyüs* de rahat etsek" diyorsun, büyüyor, bir de bakıyorsun ki kuçiiklükteki somnlar hiç de önemli defilmiş. Kimine yettşiyorsun, kinüne yetişemiyorsun, işte, büyüyüp gidiyorlar. Evet, çocuklar büyüyüp gidiyorlar, ama bizim etkilerimizi de büyütüp gidiyorlar. Aslmda, etkilerimizin, çevre etkilerinin "büyüyen çocuk" üzerindeki etkileri sandığırmzdan çok fazla. Şimdi, önümüzdeki pazartesi günü ilkokullar açılacak. Kızım ilkokula başlarken yaşadıklarırruz gözümün önüne geîiyor. Minicik çocuklar, ilk heyecanla, ilk telaşla sıralanıyorlar. Analann, babalann heyecaru onlardan fazla. Okul yöneticileri, öğretmenler deneyleriyle onlara yardıma olarak sınıüanna alıyorlar çocuklan. Analar, babalar da sınıflara doluyorlar. Çocukların içinde ağlayanlar, annesinin elini biTakmayanlar var. Öğretmen, anlayışh bir sesle, artık analann, babaların gitmeleri gerektigini, merak etmemelerini söylüyor. Pek dinlenmediğini gördüğü zaman da, üzerinde durmamayv yeğliyor. Görünen tabloya bakarsanız, yavrular okula değil de, sıkıcı bir kamp dönemine başhyor sanırsmız. Hep, böyle bir davranışın ne denli yanhş olduğunu düşünmüşümdür. Çocuk üzerinde ne kötü etkileri olduğunu, çocuğu yetersizliğe götürebileceğinı düşünmuşümdür. Ama, bir damlacık yavrucak, dayanamaz. Benden hiç avnlmadı. Yapamaz yavrucu|um. Ben onu alıştırıyorum. Elbette, bırakacağım okula. Ama, hemen defii. Anlayış göstermiyorsunuz. Çocuğu hemen bırakıp gitmek, hiç de dogru değil ki. Ben aynı karuda değilim. Bana öyle geUyor ki, dayanamıyan asıl büyükler. Benzer davranışlan yaşam boyunca çok gördüm. Kendi yetersizliklerini çocuklanna yansıtan büyükler, "bilemez ki, yapamaz ki, dayanamaz ki" diyerek çocuklan üzerinde görüş belirtirken, aslmda kendi "bitemediklerini, yapamadıklannı, dayanamadıklarım" açıklıyorlardı. Buna dikkat edelim. Çocuklanmızı, yanlış davranışlanmızla, yetersizliğe biz itiyoruz. Onlan kendimize bağımlı duruma getiriyoruz. Bundan, farkında olmadığımız bir doyum sağlıyoruz. Çocuğumuzun "bizsiî olamamasından", bizim dediklerimizden çıkmamasından hoşnut oluyoruz. Sonra da, kendini toplayamamasından, bir türlü karar verememesinden, yolunu çizememesinden yakınıyoruz. Oysa, böyle davranıp dururken, sonrasından yakınmaya hakkımız yok. Anlayışh davranmak başka şey, çocuğumuzu kendimize bağımlı kılmak başka şey. Anlayış ve hoşgörü akhn gereğidir, doğru davramşın gereğidir. Çocuğu kendine bağımlı kılmak ise, büyüklerin yetersizliklerinin, doyumsuzluklarının ürünüdür. îşte, bunlardan ötürü de, çocuğumuzu okuluna götürelim. Sımfına sokalım. Öğretmenini tanıyalım. Ona teşekkür edelim. yüyen çocuğun kişiliğini kazanmasmı sağlamak, geleceğe hazırlanmasım sağlamak, yararlı bir insan olmasını sağlamak. Jlkokulun son sınıflannda, ortaokulun ilk sınıflannda bulunan çocukların özel bir yaşam dönemeci vardır: Büluğ çagı. Bu çağ, in&anın çocukluktan erişkinliğe geçmesidir. İnsan yaşamının çok önemli bir dönemecidir. Çocuklanmız, artık olgunlaşma dönemine girmektedir. Bu dönemin, büyüklerin dikkatine, anlayışına özellikle gereksinmesi vardır. Bu dönem çocuğu, aşın duyarhdır, alıngandır, kendine dikkat etmeye başlamıştır. Çevrenin beğenisine ya da eleştirisine aşın duyarh davranır. Rastgele söylenmiş bir söz onu günlerce düşündürebilir, kırabilir. Böyle olmasına karşın, aynı zamanda da ataktır, kendinden beklenmeyen hareketler yapabilir. Çevresinden sıynlmaya, ayn özellikler kazanmaya çalışır. durgunlaşırlar. Bu davranış modelleri kahp değildir. Farkh kişilikler farklı davranışlar görülür, ama, temel davranış modelleri böyledir. tşte, bizim, çevrenin "aksilik ediyor, değişti, ne söylesem ters karşıhyor, neden böyle yapıyor bilmiyorum" dediği davramşların temelinde bunlar vardır. Şimdi bu dönem, biz büyüklerin çok, ama çok anlayışh olmamız gereken bir dönemdir. "Çok, ama çok anlayışh olmak", çocuklanmız ne isterse onu yapmak demek değildir. Ne yaparlarsa aman çok iyi olmuş demek de değildir. "Çok, ama çok anlayışh olmak"; dikkatli olmaktır, ilgili olmaktır, çocuklanmızın önem verdiği ve bize söyledikleri çalışmalanna ilgi göstermektir, destek olmaktır, arkadaş olmaktır, üzerlerine varmamak, biraz ken^ dilcrinebırakmaktvr. Unutmayahrr., çocuklanmız yeni kişiliklerins kazanmaktadır, görevimiz onlnra yardımcı olmaktır. O güÇocuklarımızu yanlış davranışlarımızla, ne kadar kendi kişilikleri ön yetersizliğe biz itiyoruz. Onlan kendimize planda olan ana, baba, artık çocuklanmn kazanmaya başladığı bağımlı duruma getiriyt)ruz. Bundan^ kişiliği ön plana geçirmenin, kendilerini biraz yana çekmenin farkında olmadığımız için doyum ustahğını göstermelidir. sağhyoruz. Çocuğumuzun '"''bizsiz Bunu yaparken de, çocukların hemen anlayacağı ve ters karşıolamamasmdan", bizim dediklerimizden layacağı yapay pöhpöhlemelerçıkmamasından hoşnut oluyvruz. le değil, doğal bir tavırla, doğru Bütün bu davraruşlann temel bir geTçeklikle davranmahdırlar. Hepsine başarı dileyelim. Sonra da cıkıp gideüm. Çocuğumuz so deki nedeni, bu çağ çocuğunun Çocuklannv taşımaya kalkmaruniannı çözmeye başlayacaktır. artık özgün bir kişilik kazanma mah, yanında yer alarak Sorunlannı kendi çözmeye ahşa çabastdır. Cinsel olgunlaşma dö desteklemelidirler. Okul çağının dönemeçleri caktır. Dönüşünde sevgiyle ku nemi başlamıştır. Erkek çocuklar erkek olduk bu kadar mı? "Dönemecler" decaklayalım. Okul dönemine uyumunu kolaylaştırahm. Yakınma lannı anlamaya başlamıştır. miştiniz de.. Elbette, bu kadar değil. larını eğer varsa dinleyelim. Ataktırlar, içleri içlerine sığmaz. Ama, abartmayalım. Okula git Bir şeyler yapmak isterler, ne ya Ama, okula başlayış çok önemmek istememesine sakm hak ver pacaklannı bilemezler. Grupla li. Çocuğun büluğ çağı çok meyelitK.Çocuğumuzdan önce şırlar, grup içinde kendilerini önemli. Bunlar dönemeçler. Elgöstermek isterler. Kızlarla ço bette, köşebaşları çok, kıvrımlar kendimizi deneüemeyi öğrenecukça arkadaşhklan bitmekte çok. Hepsine dikkat edilecek. lim • dir, yeni bir aıkadaşhğın nasıl Hepsinde çocuğa yardvm Peki, ama sorunlar bitrai kurulacağını bilemezler. Sıkıhr edilecek. yor ki. Her yaşın kendine özgü lar. bunahrlar. Ama, bilerek yardım edilecek. soranlan var. Çocuğumuz süKız çocuklan kız olduklannı rekli değişiyor. Bazen kendime, anlamaya başlarlar. Kabaran Ne çocuğumuzu taşıyıp onu güç"bu çocuğun nesi var, hiç de göğüslerini farkederler, sıkıhr süz yetiştireceğiz, ne de kendi böyle değüdi" diyorum. Giderek lar. Âdet görmeye başlarlar. Bu güçsüzlüğümüzü, yetersizliğimizi bize daha yakın olacağı yerde, da rahatsız edici gelir. Kendile çocuğumuza taşıtacağız. Herkes gitgide uzaklaşıyor. Ne sorsam rindeki değişikliği anlarlar, na ayn bir kişiliktir. Çocuğumuz da ters karşdryor, ne yapsam beğen sıl yorumlayacaklannı bilemez ayn bir insandır. Onu kendimîmiyor. Ne olacak böyle, ler. Erkek çocuklara karşı eski zin devamı olarak görmek, onu yapamadıklanmızın, başaramabilmiyorum. si gibi davranamazlar. Kendi dıklanmızın iistesinden gelecek Doğrudur, böyle olur. aralannda daha rahattırlar da bir yaşam mirasçısı olarak görAma, siz de görüyorsunuz "ço erkek çocuklar yanında biraz mek yanlıştır.. cuğumuz sürekli değişiyor''. Do yapmacık yapıyor gibi gelir onUnutmayalım ki, bilinçsizbir ğanın kurahdır bu. İnsan büyür, lara. İçlerine kapanırlar, daha az yardım, çoğu kez taşınmas» zor büyurken defişir. Amaç da, bü konuşkandırlar, ağırlaşırlar, bir yüktür. Cumhuriyet Yıllığı 12 Eylül 80 31 Arahk 82 841 günun olaylan, haberleri, yorumlan. önemli giinleri Cumhuriyet'lerinin tıpkı basımlan 2 cilt 2000 lira İsteme adresi: Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğluİstanbul • Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir.EM/N İGÜS. • Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. M. ZEKİ ÇAKIROĞLU. • Nüfus kağıdım ve TCDD banliyö tren karnm kaybolmuştur. Hükümsüzdür. ŞEREF ÇAPKINCl • Kimliâimi kaybettim. Hükümsüzdür. ZAFER ÇELİK • 119 No'lu gemici cüzdanımı kaybettim. HÜSEYİN GİRGtN • 34 KV 678 no.lu motosiklet plakamı kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT GÜRTEK. • Nüfus cüzdanımı kaybeıtim. Geçersizdir. RECEP ERTAS ERUYSAL. • Emekli Sandığı'ndan aldığım 14.675.00 sicil sayılı emekli karnemi kaybettim. Geçersizdir. NURDOĞAN ALİ. 22 temrnuzdan bu yana tam iki ay geçti. Dün Cumhuriyette sekiz sütunluk manşeti okudunuz: "ABD'nin Lübnan için istediği yardımı reddettik." ABD savaş gemileri kaç günden beri Lübnan'daki"so/cu Mü$~ lümanlar"a. ateş yağdırıyordu; bu yetmedi; Vaşington , "sağcı Hıristiyanlar"a destek için Türkiye topraklannı da tvullanmak istedi. Tarih yineleniyor muydu? Oysa çağdaş insanın çok iyi bildiği gibi "tarih yinelenmez" Yenilenir. Tarih bilinci körelen insan düşünemez; düşündüğünü sanır. Bir ülkenin tarih bilincine aykın dış politikası ulusal bağımsızlık kavramından soyutlanır; yabancı güdümüne girer. 1958 Türkiye' sinde böyle olmuştu. Ne var ki, tarihsel yasalar zamanla işleyecek, gelgitler olsa ve zikzaklar çizilse de insanın bilinci eninde sonunda okyanuslara akan ırmaklar ve nehirler gibi birleşerek bağdaşacaktır. 1958'den 1983'e değin çeyrek yüzyıl içinde İslam dünyasındaki ve Ortadoğu'daki degişimler, Türkiye'de uyutulmuş olan bilinçleri uyandırmış, geçmişimizin yanılgılan hızla değişen dünya politikasmdaki dürtülerle apaçık ortaya çıkmıştır. Bu yanılgılara yeniden düşemeyiz. * Ortadogu'da iki yarımada vardır. Anadolu yarımadası... Arap yarımadası. Emperyalist Batı'nın Anadolu yarımadası için çizdiği Sevr haritasını, biz ulusal bağımsızlık savaşıyla yırttık; Arap Yarımadası' nda emperyalizmin bastonu çöi kumlannın üstüne sömürgeci dünya gorüşünün haritasını hiçbir direnme görmeden çizdi. Ne var ki, Arap Yarımadası'nda emperyalizmin çizdiği harita, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, (yine emperyaUzmin istekleri doğrultusunda) değişti. Siyonizmin yayılmacılık siyaseti, Doğu Akdeniz kıyılanndan içeriye doğru Filistin halkını yurdundan sürerek genişledi. Çağdışı Arap şeyh ve emirliklerinde bile tepkiler yaratan bu süreç içinde İslam dünyasının iç çalkantıları ve topiumsal uyanışı Ortadoğu haritasının albaştan çizilmesi için gerekli tarihsel depremi yaratıyor. Bu büyük çalkantı içinde Türkiye, Atatürk devrimleriyle somutlaşan ulusal ve Lozan'la pekişen devlet bilincini uyanıktutmalıdtr. MALİYE BAKANLIĞI BÜTÇE KONTROLÖRLÜĞÜ GÎRÎŞ SINAVI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Üniversitemize ba|lı fakülte ve yüksek okullarda okutulan ders kitaplanndan mevcudu lükenmiş olanlannın, 1983 mali yılında yeni bastınlacak ders kitaplan ile dergiierin 30 Eytül 1983 günü saat 14.00'de Yükseköğreüm Kanunu Ihale Yönetmeliğinin 5. maddesine göre kapalı zarf usulü ile ihalesi yapılacakıır. Aşagıda gösterilen her grubun ihalesi ayn ayn yapılacak olup, her gruptaki kiıap ve dergileriu loplamı için bir fıyat teklif edilecekür. Söz konusu ihale şartnamesi ve kitap numuneleri İstanbul (Jniversitesi Rektörlügü BüıçePlan Müdürlüğünde görülebilir. (Adres, Baba Hasan Alemi Mah. Lülfü Efendi Sok. No: 20 Kat: 2 AksarayİSTANBUL). Ihaleye katılabilmek için 1003 vizeli Tıcaret Odası kayıı belgesini, şartrvamede istenilen diğer belgeler ile birlikte teklinerini içeren usulüne uygun olarak hazırlanmıs kapalı ve mühürlü teklif zarflarını ihale günü en geç saat 13.00'e kadar Beyazıt'ta bulunan Üniversiıemiz Merkez binasmdaki Satınalma Komisyonu Başkanlığı'na vermeleri gerekmektedir. Postadaki vaki gecikmeler kabul edilmeyecektir. V^erilen teklifler hiçbir şekilde iade edilmeyeceklir. Üniversitemiz 2490 sayılı yasaya labi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. Fakülte Adı Maliye Bakanhğı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nce 232425 kasım 1983 tarihleri arasında Ankara da Stajyer Bütçe Kontrolörlüğü yanşma sınavı yapılacaklır. SINAVA KATlLABlLMEK İÇİN: a Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak. b 1.11.1983 tarihinde 30 yaşmı doldurmarmş bulunmak, c Siyasal Bilgiler, Hukuk, İküsat, Hletme, İktisadi ve İdari Bilimler Faküliesi'nden (veyabu vasıflan haiz olduğu Milli E|itim Bakanlığı'nca tasdikolunan Yurtdışı Fakülte veya Yüksek Okullardan) birini bitirmiş olnv.k. Gerekmektedir. Sınavlara giriş şartlannı ve konularını gösteren broşür, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlü|ü Personel ve İdari İşler Dairesi ile Denetim Birimi Yönetialiği'nin Gazi Mustafa Kemal Bulvarv No: 6 Kat: 7'deki bürosundan sağlanabilir. İsteklilerin en geç 15 kasım 1983 günü akşamına kadar yukarıda belirtilen Genel Müdürlüğe belgeleri ile birlikte yaau olarak başvurmaları gerekmekıedir. SINAVA GİRİŞ BELGELERİ. 1522/11 /1983 tarihleri arasında Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Personei Şubesi'nden imza karşılığı elden verilecektir. Basın 24340 İLAN D1ŞİŞLERİ BAKANLlGrNA SINAVLA ŞOFÖR ALINACAKTIR 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu karan hükümlerine uygun olarak sözleşmeli statüde ve yurtdısı temsilciliklerimizde istihdam edilmek üzere Dışişleri Bakanh|ı'na sınavla şoför alınacaktır. Sınavı kazananlara ödenecek ücret, adayın atanacağı ülkeye göre tespit edilecektir. Adaylarda aranan nitelikler şunlardır: 1. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun değişik 48'nci maddesinde belirtilen şartlan haiz bulunmak. 2. Ortaokul rnezunu olmak. 3. En az yedi yıl ağır vasıta ehliyetine sahip olmak. 4. Sınavın başlangıç tarihinde 41 yaşından gün almamış olmak. 5. Askerliğini yapmış olmak. Sınav, sözlü (genel kültür) ve uygulamalı şekilde 17 ekim 1983 tarihinde saat 09.00"da Dısisleri Bakanlığı merkez binasında yapılacaktır. Sınavı kazananlar bilahare ilan edilecektir. Adayların en geç 7 ekim 1983 günü mesai bitimine kadar aşağıdaki belgelerle birlikte Personel Dairesi Başkanlığı'na yazılı olarak müracaat etmeleri gerekmektedir. Bu belgeler daha sonra ıadt edilmeyecektir. 1. Dilekçe (Damga pulu olmayanlar işleme konmaz). 2. Nüfus Hüviyet Cüzdanınm Noter'den onayh örneği. 3. Askerlik terhis belgesinin Noter'den onaylı örneği. 4. Ortaokul diplomasımn Noter'den onaylı örneği. 5. Savcılıktan alınacak iyi hal kâgıdı. 6. İki adet vesikalık fotoğraf. Sınavı kazananlardan aynca tam tesekküHü hastane Sağlık Kurı lu raporu istenir. Basın: 24747 İLAN SOS\\L SİGORTALAR KURUMU İSTANBUL SATINALMA BÖLGE MÜDÜRLÜGt'NDEN 1 Kurumumuî Ankara Hastanesi'nde kurulacak Hemodializ Merkezi ihüyacı 30 adet Sun'i Böbrek Ciha2i dövizi kurumumuzca temin edilmek sureü ile dış piyasadan teklif alma usulü ile satınalınacaktır. 2 Ihaleye iştirak etmek istiyen rırmalann tdari Şartname esaslan dahilındc hazırtıyacaklan teklif mektuplanm en geç 24.10.1983 pazarte&i günü mesai saati sonuna kadar Beyoglu Kalyoncu Kulluk Caddesi Mallı Han'daki müdürlüğümüze vermderi vçya aynı gün ve saaue bulundurmak üzere posta ile göndermeleri gerekir. 3 Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. 4 Bu işe ait tdari Şartname ek tdari Şartname ve mukavele örne|j mesai saatleri dahilinde 1 No'lu Satınalma Komisyonumuzdan ı.»,.,,rtilediiümiktarda almakta t. Orman Fakültesi 1.753.125, 52.000, 52.0OOr 1.757.50Or 2. Orman FaküHesi 46.000T 1.535.5OOr î. Orman Fakültesi 57.0OOr 1.900.000r 4. Işleıme Fakültesi lîO.OOOr 4.275.000^ 5. Ist. Tıp Fakültesi 64.000, 2.156.875= 6. Eczacılık Fakültesi 85 1.402.500* 56.000, 60 7. Eczacılık Fakültesi 64.000, 85 2.156.875, 8. Mühendislik FaküHesi 1.757.500, 52.000, 9. Siyasal Bilgiler Fakültesi 95 21 388.500, 11.000, 10. Cerrahpaşa Tıp FaküHesi 19 560.500, 16.000, 11. Hitoloji Atlası Teklifler forma birim fıyatı üzerinden verilecektir. Ödeme, kitap baskısı tamamlandıktan sonra kesin forma adedi belirlenip kabul edilen forma fiyatıyla çarpılarak bedeli odenecektir. Basın: 24516 Kitap Mik. 1 7 9 4 9 4 2 2 6 2 1 Forma Ad. 75 % 83 80 180 Tahmini Forma Bedeli 23.757, 18.5OOr 18.500, 23.750, 23.750r 25.375r 25.375r 25.375r 18.5OOr 18.5OO; 29.500, Keşif B«deli Geçici Teminat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle