16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 Günhan Kurt'un "naht" sergisi İstanbuTda Kültür Servisi Çorlulu "naht" (ağaç işleme ve kesim) sanatçısı Günhan Kurt, 7. kişisel sergisini yann tstanbul'da Yapı Kredi Bankası Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde açıyor. Sergide sanatçımn altmış kadar yapıtı yer alacak. Kökenleri Selçuklu Türklerine kadar uzanan ve genellikle kıl testeresi ve oyma kalemleriyle yapılan oyma işleminden oluşan "naht" sanatıyla ilkokul çağından bu yana uğraşan Günhan Kurt'un sergisi 28 eylül tarihine kadar açık kalacak. "Naht" sanatını, "ağaca rah ve gonül güzelliği verme sanat" olarak tanımlayan Günhan Knrt, ekonomik zorîuk nedeniyle günümüzde "nahhatlığı" sürdürebilen sanatçılanmızın pek az olduğunu belirtiyor. Kurt, "naht" sanatını yalnızca Atıf Özbilen, Zeki Kuşoğlu ve kendisinin sürdürmeye çahştıklannı vurguladıktan sonra, bu dunımun yannlara kalacak kültür mirasımız açısından çok üzücü olduğunu söylüyor. Günhan Kurt, "naht" sanatıyla uğraşanların çalışma biçimini de şöyle dile getiriyor: "Biz çalışmalanmızda agacı öz tutanz. Duygu ve düşüncelerimizi ağaca ince bir biçimde işlemeye çalışınz. Duygu ve düşuncelerimiz, değişik niteükteki agaçlara geçer. Son olarak, işiediğimiz ağaç parçalannı yapıştınna yöntemiyle birleştirip yapıtımızı ortaya koyanz." Duyduk Gördük Japonyu'da yılda 3 milyar kitap satılıyor Time dergisi ağustos ayında Japonya üzerine bir özel sayı yayınladı. Özel sayıda, dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden birine sahip olan bu Doğu ülkesinde toplumsal yaşamın çesitü yönleri en ilginç özeltikleriyle anlatıbyor. Japon ekonomisi, kültürii, tarihi, sanatı, büim ve teknolojisi yanısıra, Japonya'da din, adalet, polis, sağhk, cinsellik, eğitim, basın veyayın konulannda zengin bilgiler veriliyor. Olağanüstü rekabetçi bir temele tayanan Japon eğitiminde orta öğrenimdeki öğrenciler yüda 240 gün okula gidiyor, her gün 5 saatlerini alan ev ödevi yapıyorlar. Hastalandıklan zaman anne veya babalanmn derslere girip not tutmalarına izin veriliyor. Smavlara girerken, başlanna üzerinde "mutlaka kazanacağım!" yazan bantlar takıyorlar. Ama belki de en ilginç ve en şaşırtıcı bilgiler Japonya 'nın basm veyayın hayatı ile ilgili olanlar... Genellikle bilindiğigibi, teUvizyon Japonlar için bir "mttli tutku. " Bir Japon ailesi günde ortalama 8 saat 15 dakika TV seyrediyor. (Bu süre ABD'de 6 saat 45 dakika). Japon evlermin % 98'inde renkli TV var. (ABD'de bu oran % 89). Dünyanın en büyük ve en zengin ve çesitli yayın yapan televizyon istasyonu olan NHK, devletten ve tüm siyasal kurumlardan bağansız olarak yönetilen, özerk bir kuruluş. Tek mali kaynağı, seyircilerin zorunlu olmayan (ama herkesin titizlikle ödediği) ödentilerine dayanıyor ve kesinlikle reklam kabul etmiyor. Yayın saatlerinin % 35 7 haber programlanna; % 40*ı kaUgrafi, gitar, iktisat, siyaset bilimi, yabancı diller gibi çeşitli konulara aynlan eğitici programlara; yalnızca % 24'ü eğlence programlanna tahsis ediliyor. Böyle olduğu halde ANDRZEJ WAJDA VE SAtT FAİK "Sinema Günleri 83" kapsamında gösterikn "Danton" ve "Orkestra Şefı" adlı filmlerijle ülkemiz sinemaseverierinin gönüllerini felheden Polonyalı yönetmen VVajda'nın Venedik'te gösterikn son yapıtı "Almanya'da Aşk"ta, Fassbinder'in "Lili Marien"inden tanıdığımız Macar oyuncu Anna Schygulla başrolde. VVajda, bu filmiyle de insan sevgisini yuceltirken, Sait Faik'in "Bir insanı sevmekle başla ber şey"sözterine, "Her kötü şey insanı sevmemekle başlar" sözterini ckliyor sanki. MUTLAKA KAZA\AC\C1M Japonya'da kücük çocuklar sınavlara girerken başlanna "Mutlaka kazanacağun" yazılı bantlar takıyorlar. NHK, reklam geUrleriyle yasa dan daha fazla. Ikinci büyük gayan diğer 99 TV istasyonunun zete Asahi Shimbun 12.1 miltümünden daha fazla izleniyor. yon; üçüncü büyük gazete MaiNHK'mn başansı kuşkusuz ül nichi 6.9 milyon satıyor. Japonkedeki % 100'lük okuryazarhk lar, "TV tutkusu"na nağmen, oranı ve genel olarak yüksek eği günde 125 değişik gazetenin toptim düzeyi ile yakından ilişkili. lam 68 milyon nüshasmı satın Ama kitleye dönük her şeyin"ni ahyorlar. (Burada 50 milyonluk teliksiz ve ucuz" olduğu şeklin Türkiye'de günlük toplam gazedeki yaygın önyargıyt da param >e satışlarınm yaklaşık 3 milyon parça eden bir basarı. olduğunu hatırlatalım.) Japonya'nın basın hayatı da Japonya 'da bir yıl içinde sabir başka âlem. 120 milyonluk tılan toplam kitap sayısı, inanılülkenin en çok satan gazetesi maz bir rakam! 120 milyon JaYomiuri Shimbun günde 13.6 pon yılda tam 3 milyar kitap samilyon nüsha satılıyor. Bu sayı tın alıyor. Ülkedeki 1.300 kitap220 milyonluk ABD'de 17 en hğın bu aumlardaki payı sadece büyük gazetenin toplam satışm yüzde bir. 40, Venedik Film ŞenliğVnden notlar Iki değişik örnek: Wajda ve Godard MEHMET BASUTÇU VENEDİK "Danton" ile Pransız Devriıni'nin sayfalanna jün bir yorum getiren Andrzej Wajda, bu kez yakın geçmişe, son Dünya Savaşı'nın acı gerçeklerine başanlı bir klasik sinema örneği olan "Almanya'da Bir Aşk" ile eğilirken, "Mostra'da son günlerin olayını, JeanLoc Godard, "İsinı, Kannen ' Ue yarattı. Savaş gerçeğinin her biri diğerinden daha korkunç bin bir yüzü o kadar çok işlendi ki sinemada, artık ne ele alınmadık konu kaldı, ne de denenmedik biçim, diyenler olabilir. Pek haklı değiller. Tarih boyunca insanlar hep Schygulla'run yorumladığı eşı cephede olan genç Alman annesini birbirlerine bağlayan tutku, tüm Almanlar tarafından kinle, nefretle, hoşgörüsüzlükle karşılanmıyor gerçi VVajda gibi, deneyimli kültürlü ve usta bir sanatçıdan bir ülkenin türn bireylerini "kölü insanlar" olarak gösterraesi zaten beklenemezdiancak yasalar.yönetmelikler toplum yaşamını kıskıvrak bağlamış Hem de yalnız savaş koşullannuı gerektirdiği önlemlerden oluşmayan, banş devrinden kalma, düzenin özünden kaynaklanan bir baskı söz konusu. Günlflk yaşamın en küçük ayrıntılarını bile yönetmeliklere bağlamış, insana güvenmeyen, temel özgürlükleri tümüyle yok sayan ve bütün bunları toplumu yüceltmek için yaptığını söyleyerek moral bir baskı kuran düzenlerde, sağlıklı bir toplumsal yaşamdan söz etmek olanaklı mı? Yanşmah bölümde izlediğimiz "Ateşli Yürekler'Mn yönetmeni Isviçreli Thomas Koerfer de son Dünya Savaşı'nın başka bir yönüne, tarafsız kalan, ama Almanya'ya silah satmayı sürdüren sini yüceltiyorlar. Sait Faik'in sözünü anımsamamak elde değil: "Bir insanı sevmekle başlar her şey."VVajda ve Koerfer ekliyorlar: "Her kötü şey insanı sevmemekle başlar." Sanat ve deneme sinemasının başyapıtı Wajda gerçek sevgisinin önemini haykınyor Örneğin, Alman kadınlarla ilişki kuran esirlerin nasıl asılacağı en küçük aynntılanyla madde madde belirlenmiş. Bu olayın Belki en başanh yapıtlanndan birini gerçekleştiren JeanLuc Godard, "İsim, Kannen" ile seçiciler kurulunun işini daha da güçleştirdi. Carlos Saura'nın Cannes'da beğenilen " Karmen'inden sonra, Francesco Rosi'nin şu sıralar İspanya'da çektiği, Merimee'nin yapıtına sadık bir uyarlama olan "Kannen 'den önce: Fransız "yeni dalga'sının bu ele avuca sığmaz, bitmek tükenmek bilmeyen araştın a ve yaratıcı doğasıyla yadırgatıcı, rahatsız edici isminin "Karmen" yorumunu izledik. Godard, nimlerinin hemen hepsi olay olmuş, hem ıshklarla, hem de yürekten alkışlarla karşılanmış bir yönetmen. Bu kez alkışlar ıslıklan, fazlasıyla bastınyor. Hem eleştiri gücünden, sınır tanımayan yaratıcı zekâsından, verimli araştırıcı yeteneğinden hiçbir şey yitirmemiş, hem de biraz daha oturmuş bir Godard var karşımızda. Sadece rahatsız etmiş olmak için rahatsız etmeyen bir Godard, müziksiz "Karmen" olamayacağını söyleyen, ama Bizet'nin müziği üzerine Beethoven müziği kullanan bir Godard... "tsim, Karmen"de oyuncu olarak da izlediğimiz yönetmen, ses ve ışık gibi teknik konulardaki çalışmalanna, araştırmalanna da yeni örnekler getirmiş. Bu arada diyalogların düzenini ele alırsak, ilk bakışta karmaşık görünen özgün bir yapıyla karşılaşıyoruz. Değişik sorular birinci aşamada havada kalıyor. Yanıt alabilmek için birkaç sahne daha ya da nimin sonuna dek beklemek gerekebilir. Gerçek yaşamda da kafamıza takılan soru çengellerine yanıtlar asmak belirli bir çabayı ve zamanı gerektirmiyor mu? "İsim, Karmen" sanat ve deneme sinemasının bir başyapıtı sayılabilir. Ancak tadına varabilmek, tümüyle kavrayabilmek için belirli bir sinema kültürüne ve birikimine gerek duyulan bu tür "akademik" yapıtlara, Cannes ya da Venedik gibi şenliklerin geniş seyirci kitlelerine seslenen büyük odüllerinin verilmesi, bitmez tükenmez tartışmalan yeniden gündeme getirmekten başka ne yarar sağlar acaba? Türk Folklor Kıırumu kütüphane ve müze kiıracak Kültür Servisi 1964 yılından bu yana Türk kültürüne halk oyunları, halk müziği gibi icra gruplanyla hizmet veren Türk Folklor Kunımu, bir folklor kütüphanesi ve müzesi kuracak. Türk Folklor Kunımu yöneticileri, Derleme ve Araştırma Grubu'nun çalışmalanndan oluşan Folklor Arşivi'ndeki malzemelerle, otantik olarak derlenmiş yüzlerce halk müziği ezgisini içeren kaset ve plak arşivinden yararlanarak bir folklor müzesi ve Cumhuriyet'ten bu yana Türkiye"de yazılmış bine yakın folklor kitabı ile dergilerden meydana gelen bir folklor kütüphanesi kurmak için çalışmalara başlarruş bulunuyorlar. Hem mavi, hem şeffaf, hem de naylon! Temel Ankara Resim ve Heykel Müiyi adamdı zesi Müdürlüğü, resim kurslan düzenlemiş. Bu tür kurslarm çok yararlı olduğu açık. Kurslar 1 ekimde başlayacak. Kayıtların ise 30 eylüle kadar yaptınlması gerekiyor. Müze yetkilileri yaptıklan açıklamada, kaytt için gerekli belgeleri açıklıyorlar. Dilekçe, vesikalık fotoğraf, nüfus cüzdanı sureti, vb. Hepsi tamam da, istenen belgelerin arasında çok ilginç bir şey göze çarpıyor. BaşvuranUmn yanlannda iki tane de "mavi sırtlı, biryuzü şeffaf naylon dosya" getirmeleri gerekiyor. Şimdi resim kurslan için başvurmak isteyenler, hafifçe gülümseyerek düşunüyorlar: Bu "mavi sırtlı, biryuzü şeffaf naylon dosyalar" herhalde belgelerin konması için istenmiyor. Peki, belgeler büyükçe bir zarfın içine de konamaz mı? Yoksa, Temel, namaz kılmasını bilmiyormuş. Günlerden bir gün, hocaya gitmiş, kendisine namaz kılmayı öğretmesini istemiş. Hoca da, Temel'in bu isteğine çok sevinerek namazı tüm aynntılanyla anlatmış; sonunda da, bir sağındaki iyilikleri kaydeden iyilik meleğine, bir de soktndaki kötülükleri kaydeden kötulük meleğine selam vermesi gerek tiğini söylemiş. Tkmel eve gelmiş, namaza durmuş. Hocadan öğrendiği gibi tamamlamıs namazu Sonra da önce sağına dönmüş: "Naber, nasılsın, iyi misin, hoş musun?" demiş. Ardından, soluna dönmüş: "Hadi oradan, ittir git, mendebur, gözüm görmesin!" her bürokratik işlemde insanlan zora koşmak ille de gerekli mi? Kimbilir, belki de yöneticiler kurslara mümkiın olduğu kadar az insarun başvurmasmı istedikleri için böyle bir koşul koymuşlardır.. HAYVANLAR İsmail Gülgeç 4 ÖDÜL ALAN BAŞYAPIT JeanLuc Godard'ın yukanda bir sahnesi gönilen"tsim, Kannen" adlı yapıtı Venedik'te Büyük Ödül'e deger bulundu. aynı aptallıkları yinelediklerine, savaşlann arkası kesilmediğine göre, sanatçılann bazı temel konulara yeniden eğilmelerinden olağan ne olabilir? Biçim sorununa gelince, sinematek raflan ne kadar dolarsa dolsun, yeni ve özgun yaklaşımlann bulunacağından kuşku etmemeli. Bu kısa ve genel değerlendirmeye Wajda da katılıyor olacak ki, son fılmi "Almanya'da Bir Aşk"ta eskitilmiş bir konuyu, esir bir askerle "diişman"ı sayılan genç kadın arasında gelişen sevgi ilişkilerini, insanların insanbklannı yitirdikleri savaş ortamında gördükleri tepkiyi, yaşadıklan dramı anlatıyor. Genç Polonyalı askerle, Hanna yaşandığı küçuk kasabanm içini dışını bilen, insanlannı tanıyan polis müdürü bile genç Polonyalı'nın asümasını istemiyor, ama elindeki tek olanak, suçlunun aslında "asil ırktan" olduğunu kanıtlamaya çalışmak... Benzerleri birçok ülkede yaşanmış yine Ikinci Dünya Savaşı sı rasmda alman askerlerle ilişki kurduklan için saçlan kökünden kesilen Fransız kadınlannı nasıl anımsamamalı? yaşanıyor ve ne yazık ki, yaşanacak olan bu dram aracılığıyla gerçek sevginin önemini haykıran VVajda, aynı zamanda Avrupa'yı ateş ve kana boğan Nazizm'in kendi halkını ne ahtapot kollu bir baskı altında tuttuğunu anımsatıyor. ülkesinin sonımluluklanna değiniyor. Genç Alman sinemasının Sanders, Hannke gibi yonetmenlerini anımsatan ağdalı, mesafeli yaklaşımıyla yer yer özenti kokmasma karşın, bütünüyle ilginç bir fılm olan "Ateşli Yttrekler"de olaylara yine bir Polonyalı'nın, zengin İsviçreli silah üreticisinin evine evlâtlık alınan yetim kıan gözleriyle bakılıyor. Dünya çapında silahlı çatışma olasılıklarının güç kazandığı, belli belirsiz bir korkunun, endişenin içten içe boy attığı gerilimli bir devrede geniş kitlelere seslenen sinema sanatçıları, bir savaşın beraberinde gelen acüara dikkatleri çekerek uyarı görevlerini yerine getiriyorlar. İnsan sevgi TARÎHTE BUGÜN Mümtaz Arıkan KOPRULU MEHMET PAŞA,SADRÂZAIİ\ 1656'DA BU6UN,OSMANUD£VL£T/HİN 8ÜYÜK Ö İ Û 14 Eylül &ADM2AMLIĞA SBTİeİLDİ. MRİSTİyAN ARNAVUT 8IR AILEDEN OEVÇ/KlL&İSl'SAN/IAH MEHM6T R.INDAKİ *KÖPRU*ICJÖnjNDE TİUAGA SAHlP OLMÜÇ AD/MOA O6APAM ALMIÇTI.PÜdÜST l/£ ÇAUÇMAN. OIAMAJUPAMTU&UJ&UN SAÜS/fJTILI BİR OEV& Sİ OLMASl NEPENİyLE PBVLET GÖR£VLERtNDE YÜK. SELİŞİ /UİŞÇ/KIŞU OIMUŞ71J.SOHUNDA, VALtDS7ü\ HANSULmN,ONU, PADı$AH M.MEHMET'E, SADZAZ4M 3CMASJ İÇİNÖNERPİ6İNC>E,YETMİ$ YAÇ/HIGEÇHİŞ İ. VEŞEC£Ğ' KAKAJİLAR/N TART/$/UU4K>tASl. KÖTÜ GÖYLEMTILSIIE KULAKASltMAUASl ÜSTL£AJMİŞTİ... p Özel tiyatrolara yapılan devlet yardıımna gösterilen tepkiler sürüyor Ne biracılara yurdım yupıldı, ne Ortaoyunculara Kültür Servisi Özel tiyatrolara yapılan devlet yardımınm yol açtığı tartışmalar sürüyor. Yardım almak üzere Bakanlığa başvurup da yardım alamayan bir başka tiyatro da Beyoğlu Küçük Sahne'de çalşan Ortaoyuncular... Alamadıkları devlet yardımı konusunda düşüncelerirü bu kez Ortaoyunculara soruyoruz... "Bize yardım yapılmamasını garip karşdadık. Türk tiyatrosuna, Türk sanatçısına yardım ya<lıyor ve biz amacı bu olan bir ^ardımdan yararalanamryoruz. Çok garip" diyor Ortao> uncular ve ekliyorlar: "Devlet yardımınm sahipleri mi belirli? Yoksa Türk Tiyntrosu'na mı bu yardım? Amacımız, niye bize yapılmadı da ona yapıldının tartışmasını yapmak değil. Sadece bir haksızlığın altını çizmek. Eger bu yardım Türk tiyatrosuna yapılı\orsa bize neden yapılmadı? Çunkü biz yülardır burada, bu sahnede biracılar ve videocular arasında tiyatroyu ken; di olanaklarımızla yaşatıyonız. Burayı bir müze baline getirmeye çalışıyoruz ve bize yardım yapılmıyor." Evet... Küçük Sahne bu y\\ 34. yaşma basıyor. Muhsin Ertuğrul, Cahit Irgat, Bölent Oran, Ahmet Üstel.Mücap Ofluoğlu ve Ferdi Tayfur gibi daha nice oynncu, yazar ve seslendirme sanatçısınm çalıştığı Küçük Sahne'de şimdi Ortaoyuncular çalışıyor. Üç yıl kapalı gişe oynayan "Şahlan da Vururiar", "Kahraman Bakkal Süper Markete Karşı", "Kiralık Konak", "Anna'nın Yedi Ana Günahı" gibi oyunları sahneleyenOrtaoyuncuîar'ın yeni sezonda oyn^yacakiarı oyunlar arasında "Anna'nın Yedi Ana Günahı" ve "Şahlan da Vururlar"ın dışında "Fırıncı Şükrü, Deli Vahap, Nuri ve Ötekiler", "En Büyük Romulüs Başka Büyük Yok" ve "Binbir Gece Cinayetleri" bulunuyor. Ortaoyuncular, ozel tiyatrolara yapılan devlet yardımı konusundaki duşüncelerini, geçmişlerini ve geleceklerini şöyle anlatıyor: "Videotu biracılaria kusaülmış Küçük Sahne, 34 >aşına basıyor. Bundan 34 yıl mukaddem, tranvaylar muntazam. Bizim Ferdi Tayfur diye bildiğimiz bir seslendirme ustası, ütüsüz pantolonla çıkılamıyor Beyoglu'na.. tşte şu karşıdan gelen Muhsin Ertuğrul Bey. tsveçli Bakire filminin oynadıgı sinemanın onunden geçip tiyatroya giriyor usul usul, sabah saat henüz onbir olmadan. Bir çöpçüyle kavga etmiş, burnundan şiir soluyarak Cahit Irgat geliyor, provası var. Münir Ozkulda gözlerinin içi gülen bir heyecan. Bülent Oran geçiyor, Çlark Gable haltetmiş, Ahmet Üstelin elinde "Fareler ve İnsanlar..." Degüstasyon'un önünde fötr şapkalarını nazikçe havalandırarak birbirlerini selamlıyor iki Malboracı tombalacı, kimi şık giyimli beyler. hafif zurna arabesk dinliyorlar bir longplay filmini izleyerek O'ranağbim'in. Akşam çökebilemeden beyaz kadın pazarlamacılan tutuyor köşeleri, Ne tranvay geçiyor, ne Muhsin Hoca, ne Cahit Baba. Çiçekpasajı çiceksiz, vazolarda plastik giiller. Dikkat buynın herkesler, Beyoğlu'nda son günler. Çok kanştı Beyoglu'nun işleri. Beyoğlu şıngır mıngır, kulağınız çın etsin Saiâh Bey. Ne kadar da egzotikleşti Küçük Sahne Beyoğlu'nda sanki baobap ağacı. Bir tiyatro 34. vidoyu çekiyor videolu biracılara, bizimkisi zor kumar, olsun. kurallar eşit ne biracılara devlet yardımı verildi, ne Ortaoyuncular'a. • Anna'nın Yedi Ana Günahı (Brecht • VVeill Şensoy) 1 ekimden başlayarak. • Fırıncı Şükrü, Deli Vahap, Nuri ve Ötekiler (Ferhan Şensoy) 21 ekimden başlayarak. • En Büyuk Romulüs Başka Büyük Yok (Dürrenmatt Şensoy) kasım 1983. • Şahlan da Vururiar (Ferhan Şensoy) aralık 1983. • Binbir Gece Cinayetleri (Ferhan Şensoy) ocak, 1983. diyonız. Beyoğlu'nda emektar Küçük Sahne'de. Hüzünlü susamsız simitlerin hüzünlü ve gayyur simitçileri ve 198384 merhaba." 1769'O* BU61IM,A1MAN gîlSİN VE KÂÇİFİ ALEXANDEK VONHUMBOLDTDOSDU.m SİR OSRENIM 6OR£N HUUBOL0T, ÖZELIİKLE âOTANİK VE CD68AFYAYA DÜ$KÜN0Ü.A8A$TIRMA VEKEÇIF İÇİN SITTİ6İSÜNEY AMEHİKA'DA,AMA2ON YÖBECİNDE VE AMO DA6LA&/NrH 8/ÜNMEYEN YE/ZL&İİN DE DOLAŞri.BU ARADA BÛYÛfC 8İG BİTKİ KOLEtCSİYONU OU/$TUKPIJ.DÖ HÜŞÜNDE, 6E2İSIYLE IL&1LI\Z9 OLT. ÜKBtRvnPrr ORTAYA ÇIKABACAKT/: 'KifANINCO&llAFyASr t829'OA BAŞKA BİR GE2IİÇ/N SİBİ8YA'YA6İOENHUMB0LPT,SO OA OLEA1E DEĞIN ÇALIŞr/. BILGIN VEK4SIFHUMBOLDT 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Yeni Türk Yunan Misakı Ankara 13 (Sabaha karşı saat 2'de telefonla) Türk ve Yunan ricali arasında iki günden beri devam eden müzakereler bu akşam itilâfla neticelenmiştir. Yeni Türk Yunan misakı yann saat 12'de Hariciye Vekâleti'nde imzalanacaktır. Dıinkti ve bugunkü müzakerelerde misakın tadili veya tevsii mevzuu bahis olmamış, Atina'da tespit edilen şeklin aynen imzası kararlaşmıştır. Türk ve Yunan ricali daha ziyade misakın ihtiva ettiği hükumlerin neticeleri hakkında görüşmüşlerdir. Misakın zannedildiğine göre 10 sene gibi uzun bir müddet mer'i olacağmdan bu zaman zarfında tatbikatta zuhur edebilecek her türlü müşkülât, hudiseler ve ihtimaller nazan dikkate alınmış, bunların halli için aynca bir protokol lanzimi kararlaşmıştır. Bu protokol hazırlanmaktadır. Yann imzalanacak olan misakın birinci maddesi iki devlet hudutlarının muştereken tekeffülune aittir. Üçüncü bir devleti istihdaf etmeyen bu madde sırf tedaful î mahiyettedir. Ikincı ve Üçüncü maddeler harici siyasette teşriki mesaiye ait olup beynelmilel konferanslarda müşlerek hareket edileceğini ve ikinci derece konferanslarda da tarafeynin muştereken temsil olunabileceklerini mübeyyindir. Dördüncü madde misakın 10 sene müddetle mer'i olacağını ve bu müddetin hitamına yakın iki taraftan bırisi 14 Eylül 1933 tarafından ihbar olunmadıkça kendiliğinden 10 sene müddetle daha devam edeceğini göstermektedir. Yunan Başvekili ile Başvekilimizin bugünkü göriişmeleri çok samimi olmuştur. Yunan Başvekili Ankara Palas'a dondüğü zaman fevkalâde memnun görünüyordu. Yunan gazetecilerıne muzakerelerin tam bir itilâfla neticelendiğini ve imzanın yann yapılacağını söyledi. 19331983 havale etmiştir. Heyet emrine iki tahsildar verilmıştir. Şimdiye kadar 100 bin lıra alacaktan ancak 6 bin lira tahsil edilmiştir. Kahıecı ve gazınocuların nazarı dıkkalıne * *ENÂLÂ*** EMEZMESı: • » KAMOI ZADE " • • ••« ' ' * ABOULVAHIT * 4 \»W« *•«*.<.• 3<*«4> • Belediye eski defterleri yokluyor Oktruva resminin lağvedildiği malumdur. Belediye sekiz kişilik bir tasfıye heyetı teşkil ederek bakaya oktruva resimlerinin tahsilini bu heyete Mı* kokulu kurabıye ve en»ai türiu çrsıllrr miıştrrılenınıl •th ha7,rd,r Tel 40053
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle