19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
? AĞUSTOS 1983 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/11 Kartay: Birleşmeyi gerekli Tekirdağ 'Baştarafı 1. Sayfada) YANIT Tabii ABD bu ko yolundaki nodelidir diye isimlendirme ya nuda en önde gelen ülkelerden nlamaz" diyor ve devam ediyor: "Ekonomide bazı temel moleller vardır. Onlardan birisinin »enimsenerek hareket edilmesi ;erekir. Biz de bu modeller içinle karma ekonomi modelinin iirklye için daha etkin ve geçerti ılr model olduğuna inanıyoız." NÖNÜ YÖNTEMİ Kartay'Iarın Çankaya Mesa ütesi'ndeki evi sade eşyalarla löşenmiş. Betiil, Berrin ve Dürin adlarında üç kızı olan Cezni Kartay ile eşi Leman Kartay, alnız oturuyorlar. Leman Karay'm hazırladığı sabah kahvalısını yerken gözümüz kütüphalenin üzerindeki gümüş çerçeveli ıir fotoğrafa takılıyor. Saçları iyah ve genç bir Cezmi Kartay le diri görünüşüyle tsmet Inönii r anyana. Inönü eliyle bir yeri şaret ediyor, Kartay da oraya takıyor. O resmin hemen yukaısında Inönü'nün tek bir fotoğafı, Cezmi Kartay'a soruyoruz: "Ismet tnönü ile idareci olaak bir süre çalışmıştınız değil ni?" YANIT Evet. 1960 haziraıından 1966 şubatına kadar Maıtya valisiydim. tnönii'nün meelelere ne kadar saygılı ne kalar dikkatli baktığını gözlemek mkânına sahip oldum. SORU Sizin izleyeceğiniz ol tnönü'nün yolu mu olacak? YANIT Ismet tnönü poliik yaşantısında ve Tiirkiye'nin emokrasiye geçiş sürecinde biiük hizmetler vermiştir. Her adıfiını düşünerek atmıştır. Eğer 'iirkiye demokrasiye geçiş siireinde iken dikkatsiz adımlar olaydı herhalde o nedenle çok ziintiilii bazı sonuçlaria karşı arşıya kalınırdı. Ama tnönii'nün meselelere kiiliğiyle bakması ve ağırlığını lyması ayrı bir özelliğidir. O edenle O'nun yöntemiyle sounlan çözmeye kalkışmak aynı aşarıyı getirmeyebilir." :HURCH!LL, ROOSWELT "En beğendiğiniz yabancı potikacılar kimler?" diye soruyouz. Kartay şu yanıtı veriyor: "Şu an için dünya sahnesinde Jşiliğiyle çok etkin bir politikacı ;örmiiyorum. Ama bir dönemle kişilikleriyle damgalannı vurnuş politikacılar vardı. Churclill ve Rooswelt böyle politikaılardı. Ve ben onları çok takdir derdim.." SORU. Demokratik ülkeler çinde sistemlerini tam olarak »turtmuş ülkeler sizce hangileri|İ birisi. tsveç de aynı şekilde görülüyor. tngiltere kraliyetle idare edilmesine karşın sistemini oturtmuş bir iilke. Diğer Avrupa ülkeleri ayn ayn sorunlar içerisindeler. Ama demokrasi dediğiniz zaman, ki bu ekonomik yapıya baglıdır. tsviçre'deki uygulamalan demokrasinin çarpıcı örneklerinden biri olarak göstermek miimkiin. tngiltere kraliyet sistemiyle yönetilmesine karşın halktaki demokratik bilinçlenme nedeniyle örnek gösterilecek bir ülkedir. ABD, kısa zamanda da olsa belli bir siyasal yapıya ulaşıp birçok sorunlara demokratik kurallar içinde çöziim bulabilen bir iilke haline gelmiştir. Fransa'da da demokrasinin iyi uygulandığı rahatlıkla söylenebilir. Bir ara, "partiniz ambleminde yer alan zeytinin sof ranızdaki tiiketimi arttı m ı ? " sorumuza Kartay, "Biz zaten zeytini hiç eksik etmezdik. Ama sanırım biraz daha fazla tüketir olduk" şeklinde karşılık veriyor. Yaşamındaki ilginç bir anıyı anlatmasını istediğimiz zaman eşi Leman Kartay söze giriyor. "Eşim teftiş için Malatya'ya gönderilmişti. O zaman Malatya valiliğinin bahçesindeki yediveren giillerine, kayısı ağaçlarına, zerdali ağaçlarına bayılmıştım. Çok ama çok güzel bir bahçeydi ve içimden geçirmiştim, eşim keşke vali olarak bu ile atansa diye. Aradan bir süre geçti. Atamalar açıklandı. Eşim Malatya valisi olmuştu." 1920 doğumlu olan Cezmi Kartay, Malatya'da 6 yıllık valiliği sırasında 3.5 yıl da belediye başkanlığı görevini yürütmüş. Malatya'nın büyük caddelerinden birisinin adı "Cezmi Kartay Caddesi". Cezmi Kartay, bunu şöyle anlatıyor: "Bu Malatyalıların bir vefa duygusudur. Merkez valiliğine alındıktan sonra Belediye Meclisi çeşitli siyasi partilerden oluşmasına karşın ittifakla bu caddenin Cezmi Kartay Caddesi olması ve bana bir de fahri hemşerilik iinvanı verilmesi kararını almışlar. Bu benim yaşamımda en onur verici olaylardan biridir ve o isim verilen caddeyi geçen yıl bir vesileyle gittiğimde görmem mümkün oldu." "Eğer seçimlere katılabilirseniz hangi ilden adaylığınızı koyacaksınız" diye bir soru yöneltiyoruz. Kartay'ın yanıtı şöyle: "Şimdiden açıklamak dogru olmaz herhalde... Ama özellikle bir iiin beklentileri var. Siz de biliyorsunuz." Aşçılarm ilçesi Mengerfde lokantalar (Baştarafı 1. Sayfada) makamlık binası önünde yapılan bir törenle başladı. Direğe bayrak çekilmesinden sonra bando eşliğinde ilçe içinde bir yürüyüş yapıldı. Daha sonra, beyaz giysileri içinde ve yarım metre yüksekliğinde şapkalarıyla aşçılar önde olmak üzere ahçılık meslek okulunun inşaat alanına gidildi. Ülkemizdeki ilk Aşçılık Meslek okulu Mengen'de açılacak. Ve 1984 yılında hizmete girecek. Bu okulda öğrencilerin pişireceği "geçer n o t " alan yemekler aynı okul içinde kurulacak bir otelin lokantasında müşterilere sunulacak. Böylece ülkemizde sadece Mengen'de "numaralı yemekler yenebilecek". Festival programında bundan sonra ünlü aşçılarm hazırladığı öğle yemeği var. Festivalin çağrılısı olan bizler bu özel yemeklerden yiyeceğiz. Fakat ben bu kadar çok aşçı yetişen Mengen'deki lokantalar konusunda küçük bir araştırma yapıyorum. Mengenlilerin de itiraf ettiğine göre ilçe içindeki lokantalar sözü edilecek kadar önemli değil. İyi aşçılar ilçe dışına çalışmaya gittiklerinden Mengen lokantaları hemen hemen her yerde rastlanan türden. Hatta, bir iki Mengenlinin kaş göz arasında bize söylediğine göre, "biraz yengen" Mengen lokantalarının vasat düzeyde kalmasının bir nedenide, hemen hemen herkesin ahçı olması yüzünden lokantaların fazla ilgi görmemesi yani lokantada yemek yiyecek fazla kimse yok burada. Çünkü herkes kendi yemeğini kendi yapıyor. İlçede dolaşırken festival görevlileri tarafından bazı kişilerle tanıştırılıyoruz. Bir süre sonra anlıyoruz ki, Mengenlilere ne iş yaptıklarını sormaya gerek yok. Çünkü ya aşçı, ya emekli aşçı ya lokantacı veya benzeri bir mesleğin sahibi oluyorlar. Lise binasının sinema salonu bir sergi haline getirilmiş ünlü aşçılarm yağdan ve şekerden yaptıkları sanat yapıtlarını seyrediyoruz. önce şaşırtıcı örnekler var. Tümü şeker ve yağdan olmak üzere Marmara Etap'ın aşçılan Eyfel Kulesi ile otellerinin bir maketini yapmışlar. Divan Oteli aşçısı Kız Kulesini şekillendirmiş. Harbiye Orduevi'nin aşçısı bir savaş tablosuyla katılmış sergiye. Tanklar, uçaklar toplar ve askerler hep şeker ve yağdan üst katta ise bir Anıtkabir Maketi var. İçinde Ata'nın tabutu bayrağa sarılmış olarak görülüyor. ÖZEL VEMEK Sonunda yemek başlıyor. Sofraya tuz ve biber gibi şeyler konmamış. Ben önce bunların aceleden unutulduğunu sanıyorum fakat değil. Yapılan açıklamaya göre, aşçılar yemeklerin kıvamına o kadar güveniyorlar ki gerek görmüyorlar bunlara. Yemekte tavuk sarma, Uludağ kebabı, zeytinyağlı dolma, şekerpare Samsun tatlısı ve ünlü Mengen pilavı bulunuyor. Geçen yılki festivali bir "makarna festivaline" dönüştüren fabrika bu yıl katılmadığı için yemekte makarna yok. AYDIN USTA NE DİYOR? Bütün dünya'da "Mengen pilavı" adıyla tanınan pilavın yaratıcısı Aydın Yılmaz ile konuşuyoruz. 13 yaşındayken, bulaşıkçı olarak başlattığı uğraşıyı dünyanın dört bir yanında sürdürmüş, sonunda genç bir emekli olarak yine Mengen'de bulunuyor. Üç kırala (kıral Faruk, Haile Selasiye ve Şah Rıza) hiımet eden Aydın usta iyi yemek yapmanın kuralını "zevk ve arzu" diye açıklıyor. Yani yemeği yapan kişi bu işten zevk alacak bunu isteyecek. Yemeğin önce göze, sonra dama ğa, en sonunda da mideye hitap etmesi gerektiğini söylüyor. Eski ünlü aşçılar ne yapıyor? Bunlardan biriyle Mengen'de konuşuyoruz. Hilton Oteli'nin eski aşçısı, Kadir Çitak şimdi 72 yaşında. Eski anılarla, romatizma ve varisleriyle uğraşıyor. Çitak, her aşçının bir "spesiyalitesi" olduğunu söylüyor. "Her aşçı her yemeği yapar ama bazılannı daha iyi yapar" diyor. İşte bunlar o aşçının spesiyalitesi oluyor. Çitak'ın özelliği de baklava ve bazı hamur tatlıları... Gösterişsiz bir şekilde "haddim olmayarak leziz yapanm" diyor. Tadı tuzu yerinde olur. Baklavaya tuz konulup konulmadığını soruyorum. Tuzsuz baklava olmazmış. Usta aşçının evinde ise yemekleri eskiden beri karısı yapıyor. Nedcnine gelince "evde yemeği kadın yapar da onun için." Türkmen, Rogers ve (Baştarafı 1. Sayfada) günü Dvşişleri Bakanı tlter Türkmen'in özel bir gezi için Diyarbakır ve Van yöresine gitmesiyle başladı. Herkes gibi, her bakan da herhangi bir hafta sonunda Türkiye'nin herhangi bir köşesinde dinlenebilirdi. Bu kural elbette Dışişleri Bakanı Türkmen için de geçerliydi. Ne var ki Türkmen'in Diyarbakır ve çevresine gidişi önce "başkent'teki yabancı kaynaklar" tarafından duyuldu ve "ani bir gezi" olarak nitelendi. Arkasından da, akla gelebilecek olasılıklar birbirine eklenmeye başlandı... İlter Türkmen geçtiğimiz aylarda da 2 ani yurt dışı gezisi yapmış ve olay ancak geziden sonra öğrenilebilmişti. Bakanın Şam'a ve Beyrut'a ani ziyaretleri IranIrak savaşının değişik aşamalarında ve de Ermeni terörünün yoğunlaştığı ve Ermenilerin genellikle yerleştiği Lübnan ve çevresinde çeşitli planların hazırlandığ: zamana raslamıştı. îşte şimdi de Türkmen, Dışişlerinin açıklamasına göre, Diyarbakır ve Van'a "hafta sonu tatili için" gitmişti. Hem de ne zaman? Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz'in aniden Ankara'ya gelişinden iki gün sonra. Hem de ne zaman? Irak'taki ayrılıkçı grupların İran topraklarına geçtikleri bir sırada, bu grupların İran topraklarında örgütlenmeye başladıklarına ilişkin haberlerin yoğunlaştığı bir sırada. Ankara'da söylentiler bir anda alıp yürüdü. Türkmen Milli Savunma Bakanı olmadığına göre, Van ve Diyarbakır'da yaptığı incelemelerin amacı ne olabilirdi? Doğu sınırlarımızda olayların yoğunlaştığı bir dönemde "hafta sonu tatili için" Van Gölü kıyısında güneşlenmeye mi gitmişti? Türkmen Güneydoğu'da ne yapıyordu? Ustelik İran'ın Ankara'daki Büyükelçisi de hafta ortasında yine beklenmedik bir biçimde Tahran'a gitmrşti. Akla çeşitli olasılıklar geliyordu. Acaba Türkmen sınırda İranlı yetkililerle mi görüşüyordu? Özellikle Irak Başbakan Yardımcısı'nın Ankara ziyaretinden sonra bu gezi nasıl bir anlam taşıyordu? İranIrak savaşında tarafsızlığını büyük bir titizlikle koruyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dışişleri Bakanı Türkmen'e bu yonde yeni bir görev mi vermişti? Tum bu sorular başkentteki yetkililerce ya büyük bir suskunlukla ya da "bilmiyorum'Ma karşılanırken, cumartesi sabahı bir başka haber ortalığı iyice birbirine kattı. Ankara'daki Amerikan kaynakları, "Nato Başkomutanı General Rogers'ın aniden Ankara'ya geleeeğini" söylüyorlardı. Haber inanılacak gibi değildi. Tam lranlrak savaşının kızgınlaştığı ve Türkiye'de diplomatik trafiğin yoğunlaştığı bir sırada Nato Başkomutanı Rogers'ın Ankara'ya geliş amacı ne olabilirdi? Amerikan kaynaklarının verdiği bilgiye göre "Rogers'ın gelişinden Amerikalıların haberi yoktu. Yani onlara özel bir bilgi verilmemişti. Gezi önceden de planlanmış değildi. Rogers Nato Başkomutanı niteliğiyle geliyordu. Dolayısiyle Amerikalıların doğrudan bilgileri olmaması normaldi." Ancak, Rogers'ın ani ziyaretini hiç bir makam doğrulamadı. Hatta bir gazeteci olarak Brüksel'e kadar uzandık, araştırmalarımızı çok yönlü sürdürdük ama böyle bir ziyaret doğrulanmadı. Haber belki tümüyle gerçek dışı, ancak burada vurgulamak istediğimiz bir nokta var: Ülkemizin çevresinde olup bitenler Ortadoğu'da sanki yeni bir harita çizimini zorluyor. Türkiye bu olaylarda tarafsızhğını ve soğukkanlılığını korumayı elbette bilecektir. Dış basında yer alan iddia ve gerçek dışı haberlere iltifat etmiyecektir. Ancak bu arada kamuoyunu olaylardan daha çok haberdar etmek zorunludur. Çünkü gizlilik hem daha çok merak uyandırıyor, hem de bir yığın akla gelmiyen dedikodulara yol açıyor. Nato Başkomutamnın Ankara'ya aniden gelişi gibi... Bu nedenle Ortadoğu ve çevresindeki olup bitenler karşısında her Türk vatandaşının Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden beklediği, kendisinin daha çok haberli kılınmasıdır... kazasında 7 kişi öldü tstanbul Haber Servisi tstanbulTekirdağ karayolunda meydana gelen kazada 7 kişi öldü, 5 kişi de yaralandı. Istanbul'dan Tekirdağ'a gitmekte olan tbrahim Kanık (30) yönetimindeki 34 TF 538 plâkalı otomobil önceki gece saat 23 sıralarında Gümüşyaka köyünün Papazçiftliği mevkiinde, Şarköy'den lstanbul yönüne gelen Nizamettin Şensoy'un kullandığı 34 N 8722 plâkalı otomobille çarpıştı. Hatalı sollama ve fazla sürat yüzünden meydana geldiği bildirilen olayda her iki araçta bulunan Gülseren Yıldız (30) Şükrüye Yıldız (60) Hasibe Yıldız (45), Fahrettin tlkyaz (33), Nizamettin Şensoy (30), Celalettin Şensoy (53), Nezihe Şensoy öldü, tbrahim Kanık, Ergün Kanık, Alev Şensoy, Burcu Şensoy ve Sabahattin Şensoy yaralandı. Yaralılardan üçünün ayakta tedavi gördüğü, Alev ve Burcu Şensoy'un ise tedavi altına alındıkları bildirildi. Kumkapı'daki kazada ise, Mehmet Erkum, (39), araç çarpması sonucu can verdi. trafik Sultanahmet manzaraları Japon Dışişleri Bakanı bugün geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Japonya Dışişleri Bakanı Shintaro Abe, 24 saatlik bir resmi ziyaret için bugün akşam üzeri Ankara'ya gelecek. Yarın Dışişleri Bakanlığf nda yapılacak ikili görüşmelerden sonra konuk Bakan, Başbakan Biilend Ulusu'yu ziyaret edecek ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından da Çankaya Köşkü'nde kabul edilecek. Görüşmelerde iki ülke Dışişleri Bakanlarının bölgelerindeki son siyasal gelişmeler hakkında hükümetlerinin görüşlerini birbirlerine aktaracaklar ve TürkJapon işbirliğinin ekonomik, mali alanlarda geliştirilip güçlendirilmesi için alınması gerekli önlemleri görüşecekler. Türkmen (Baştarafı 1. Sayfada) Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz ile güney sınırında buluştuğu yolundaki iddiaların anımsatılması üzerine Türkmen şöyle dedi: . "Sayın Tarık Aziz ile Ankarada görüşmüştüm. Başka bir görüşjne ve buluşma kesinlikle yoktu r." İlter Türkmen, "Türkiye'nin arabuluculuk yapması konusunda bir tutum değişikliği olup olmadığı" sorusunu şöyle yanıtladı: "Tutumumuzu daha önce açıklamıştım. Bunda herhangi bir değişiklik yoktur." NATO'da görevü bir generalle bu gezisi sırasında görüşme yaptığı yolunda söylentiler bulunduğunun belirtilmesi üzerine Türkmen, "Ne diye Ankara dururken oralarda görüşeyim" dedi. Türkmen, gezi sırasında nereleri ziyaret ettiği sorusuna şu karşılığı verdi: "Van, Diyarbakır, Habur sınır kapısı ve sınır bölgesinde incelemeler yaptım. Bu gezi çok önceden, 7. kolordumuzun hazırladığı bir programla gerçekleştirildi. Özel ııiteliği dışında hiçbir amacı yoktur. Oraları, özellikle Van çok güzel, size de tavsiye ederim. Bir fırsatta gidip gezin." ••;..^ Duçe gibi "erkeksi" bir 'Baştarafı 12. Sayfada) eketini. Yengelerimden birinin nğlığını da anımsıyorum: " n e >lacak? Mason işte. (...) Kamera tüm alışkanlıklarını ıt yüz buruşturmalarını acıma>ızca vurgulasa da Mussolini buıu anlamakta gecikmeyecekti. Söylevlerinin filmleri tarih sıra>ına göre incelenecek olursa tüm lareketlerini, suskunluklannı ve <onuşma hızını etkili olma kayşısıyla nasıl çabucak denetlemeye başladığı görülecektir.(...) 1934 yılında (tarihleri ezbere /azıyorum, yanlış yaptıysam düzeltilmesi kolaydır) ttalyan krallık ordusu Birinci Dünya Savajı'ndan beri aynı olan üniformaırını değiştirecektir. •IADENİ BİR ABARTMA Mussolini resimlerinin tarihinde önemli bir dönemeç: Duçe'nin klasik görüntüsü, kellesinin kaygan yüzeyinin madeni bir abartılması işlevi gören miğferli görüntüsüne bırakır yerini. Miğferin altındaki çene daha bir belirgindir ve gitgide kaybolan kafanın üst bölümüne gözler dahil oranla kesin bir önem kazanır. Dudaklar yine kalkıktır (doğal olmayan, ama iradeyi belirleyen bir duruş), çene ya ileri çıkar ya yana doğru oynar. Miğferin altında biraz ezik kalma tehlikesi taşıyan profılden çekme yerine, resmî portre fotoğrafçıları, miğferin kenanndan bir bakış parıltısı yakalamayı sağlayan yüzün dörtte üçünü almayı yeğlerler. Yani miğferle birlikte, 1920'lerde Mussolini'nin temel öğesi olan düşünen kişi alnı kaçınılmaz biçimde yitip gitmektedir; böylece de kişi bir bakıma değişmiştir: Düşünen Dupe'nin yerini Komutan Duçe alır. ERKEKLtK SİMGESt Doğallıkla, başı açık Duçe portreleri de vardı. Belki Eric von Stroheim'dan esinlenen Duçe, kelliğini bir fiziksel kusurdan (bazı "kellikten önce" reklamlarındaki ilaçlar üslubunda) erkeklik simgesine dönüştürmeyi bilmişti. Yine hep 1930'larda, dahice fikri ensesindeki ve şaıklarındaki fazla saçları kestirınek olmuştu. Kırmızı onur onbaşısı fesli siyah parti üniformah, üzeri kartal kanatlı ve bereli resimleri de çok yaygındı. Etyopya'nın işgaliyle şefi yüceltme eğilimi doruğuna varacaktı. Onu karşılamak için başvurulan alışılmış "Selam sana Duçemiz" sözlerinin yerini, "Selam, tmparatorluğumuzun kurucusu Duçe'ye" sözleri aldı. O dönemde Duçe'nin görüntüsü, kendisini taklit eden rejimin ileri gelenlerini birer Mussolini kopyası haline getirecekti: Hepsi erkeksi bir kellikleri olduğuna inandırmak için kafalarını ve şakaklarını kazıtıyor, çenelerini yukarı kaldırıyor, enselerini şişiriyorlardı. Yine de, daha çok konuşurken kayınpederini taklit etmeye çalışan Galeazzo Ciano gibileri briyantine sadıkt'.lar. Ama Ciano da fotojenik değildi. Sonra savaş geldi çattı. Mussolini, kendine imparatorluk mareşali rütbesini verdirdikten sonra krallık ordusu üniformasını (kepli ve çizmeli dahili üniforma) sırtına geçirdi. El Alamein Savaşı'ndan sonra, ltalyan birlikleri geri çekilirken Mussolini'nin at üstünde, beyazlar giymiş, zafer kazanmışcasına İskenderiye'ye gireceği söylentisi bütün îtalya'da dolaştı. Arka planda askeri bozgun dururken, diktatörün kendini beğenmişliği öfke uyandırıyor, gösteriş tutkusu gitgide yersiz bulunuyordu.(...) Ve 25 temmuz 1943 günü (daha doğrusu iki ya da üç gün sonra) kalabalık durdurulamaz oldu: Faşist Parti merkezini bastı ve tahtmdan indirilen diktatörün resimlerini camdan aşağı attı. Babanın görüntüsü hakarete uğruyor, üstüne tükürülüyordu; savaşçı portresi yanan odun yığınının tepesine yerleştiriliyordu; alçıdan ve bronzdan yontular kaldırım taşları üzerinde sürükleniyordu... DRAMATtK FOTOGRAFLAR öykünün sonu mu, burada anlattığım? Hayır, bütün bunlardan bir buçuk ay sonra, hortlağa dönmüş ve traşı uzamış, kafasında çirkin bir şapka ve sırtında siyah kaput, Otto von Skorzeny' tarafından Compo lmperatore'den Brenner Geçidi'nin ötesine kaçırılan ve Hitler'e geri verilen bir Mussolini'nin dramatik fotoğrafları boy gösterdi. Ama diktatörden belleğimde kalan son görüntülerden biri, çağın en ünlü Ingiliz karikatürcüsü tarafından yapılmış (onun yaşamımda gördüğüm ilk karikatürüydü bu) ve bir müttefik uçağı tarafından partizanlara atılmış (gökten yağan ender şölenlerden biri) olan küçük bir gazetedeki karikatürüydü.(...) Görüntüde, Benito Mussolini ve Adolf Hitler, Arjantin'e kaçabilmek için kendilerini bir kadına soyduruyorlardı. Eski parlamenter Recep Dengin İstanbul'da öldti tSTANBUL, (a.a.) Eski milletvekillerinden Recep Dengin dün İstanbul'da öldü. 69 yaşında ölen Recep Dengin, 11. dönemde Ankara milletvekili olarak görev yapmıştı. Recep Dengin'in cenazesi bugün Şişli Camii'nde kıhnacak öğle namazından sonra Feriköy Mezarlığf nda toprağa verilecek. gün (Baştarafı 12. Sayfada) İKİ METREKAREDE YAŞAMAK Alman gençleri Michael Krüger ve Sabina Weistand minibüsün içinde her lürlü işlerini görebiliyorlar. (Fotoğraf: Beysun GOKÇİN) acil birimlerde hastaların sorumluluklarının önemli bölümünü omuzlarında taşıyan genç doktorlar ise, çoğu kez hastanın karşısına yorgun, uykusuz ve sinirli çıkarlar. Çünkü, servislerdeki sorumluluğununun yanısıra, haftada bir ya da iki kez gece nöbetlerine kalmak durumundadırlar. Gece nöbetine kalmanın anlamı ise, bazı haftalar 50 saati bulan ortalama 3540 saatlik arahksız çahşmadır. Önceleri "Asistan" kadrosunda yeralan, 2547 sayılı yeni Yüksek Öğretim Yasası'nın yürürlüğe girmesinden sonra "Araştırma Görevlisi" ya da " U z m a n " kadrolarında çalışmaya başlayan genç doktorlara ilişkin İstanbul'daki iki ayrı tıp fakültesinin dekanlanyla konuştuk. Sözkonusu doktorların 3540 saat süreyle arahksız çalıştırılmaları konusunda görüşünü sorduğumuz Prof. Dr. Kayahan, gençlerin bu tempodaki çalışmayı kaldıracak güçte olduklarını söylüyor ve "Bütün gece eglenip ertesi günü çalışıldığı olmuyor m u ? " diyor. Prot. Öner ise, doktor ya da sağlık elemanı olmaya karar verenlerin çalıştıkları sürece nöbet tutacaklarını başlangıçta kabul etmiş kişiler olduklarını kaydediyor. Oner, genç doktorların acil servislerdeki gece çahşmalarının nöbet mi, yoksa fazla mesai mi olduğu sorusunu "nöbet" olarak yanıtladıktan sonra özetle şunları söylüyor: "Fazla mesai normal 8 saatin üzerindeki çahşmadır. Sözettiğiniz nöbettir. Hekimler, hemşirelcr, laborantlar, eczacılar ve diğer sağlık personeli nöbete kalırlar. Çalıştığı kurumun kadro ve iş durumuna göre müsait olanlara ertesi günü izin verilir." öner, İstanbul Tıp Fakültesi hastanesinde nöbete kalan doktorlara ertesi günü izin verilmemesini ise doktor yetersizliğine bağlıyor. Aynı konudaki görüşlerini sorduğumuz Prof. Kayahan, askerlik hizmetinde de nöbet tutulduğunu söylüyor. Askerlerin nöbet tuttukları sürece hiç uyumadıklannı anımsatarak, buna karşılık acil servislerde yatak bulundurulduğunu, nöbetçi doktorların yoğun hasta olmadığı geceler uyuyabildiklerini belirtiyor. ÇALIŞMANIN KARŞILIĞI Polikliniklerdeki hasta muayenesi sırasında alınan para, fakülte döner sermayesinde toplanıyor. Polikliniklerde çalışanlar ise, çoğunlukla araştırma görevlisi ve uzman kadrolarında çalışan ve aynı zamanda uzmanlık öğrenimi gören doktorlar oluyor. Hastane döner sermayesine emekleriyle en büyük katkıyı sağlayan genç doktorlar, fazla mesaiye dönüşen gece nöbetlerinde hiç bir parasal karşılık verilmeden çalıştırılıyorlar. Minibtiste yaşayanlar ayda 10 bin liraya geçinnıenin yolunu buldu Magazin Servisi Franfurt'a 200 km uzaklıktaki Kassel kentinde yaşayan Michael Krüger ve kız arkadaşı Sabina Weistand Türkiye'de Türk'lerin yapamadığını başardılar ve bir ay boyunca asgari ücretin de altında bir para ile geçindiler. Michael Krüger ve Sabina We istand yaklaşık 6 haftadır ülkemizde "turist" olarak yaşıyor. Bu süre içinde tek kuruş otel ücreti ödememişler. Çünkü şu anda, Sultanahmet alanına park ettikleri minibüsün içinde yatıp kalkıyorlar. Yiyeceklerini de genellikle minibüslerinin içine yerleştirilmiş minik mutfakta pişiriyorlar. Aslında "Türkiye o kadar ucuz ki, arada sırada lokantaya bile gidiyorlar." Bu nedenle 6 haftalık gezinin tüm masrafla Irak, İran'ın içinde Bölgeye yığılan asker, silah ve (Baştarafı 1. Sayfada) ,araç gücüne bakılırsa hakimiyeti lümünü bu cepheye kaydırdığıuzun süre elinde tutmaya kararnızı söylüyorsunuz. Kuzeyde h. Hac Umran'da Mesut Barzani 10 saat sonra komutan ikinci ve yönetime başkaldıran Şii'ler bir brifing veriyor. "Humeyni ve ne olacak?" taraftarları İran'ın içlerine kadar Bakanın cevabı, "Kuzeyde yegirebilecek güçte olduğumuzu terli birliklerimiz var. Ayrıca kubir kez daha gördü. Ama bizim zey bölgelerimiz emniyette" olİran'ın bir karış toprağında bile du. Biraz sonra Sovyet yapısı hegözümüz yok," diyor. Biz ceplikopterle savaş yerine doğru haheden ayrılırken, Irak helikopreket ettik. terleri gece saldırısına başlıyor1 saat 20 dakikalık bir uçuşlardı. tan sonra cephe gerisindeki kaGördü|ümüz kadarı ile Irak rargâhtaydık. Geniş bir alanda birlikleri İran sınırının 45 kiloyüzlerce top ve roket çeken arametre içindeki alanda duruma balar, helikopterler, tanklar dutamamen hakim ve kolay kolay ruyordu. da bölgeyi ellerinden çıkarmak Karargâh gölün kıyısında küniyetinde değiller. çük bir kasabaya kurulmuştu. İlBağdat üstüne geldiğimizde gili subayın verdiği brifing de şehrin alışılmışın dışında pırıl pıBakanın basın toplantısı kadar rıl aydınlatıldığını gördük. Uykısa sürmüştü. Halbuki 3 ay öngulanan kısıntı 1 yıl sonra, kace Basra bölgesindeki cephede, zanılan zaferi kutlamak için bir komutanı 4 saat dinlemiş, kageceliğine de olsa kaldırılmıştı. ranlık bastığı için neyin ne olduğunu anlayamadan cepheyi terketmiştik. Bu kez tam tersine, bütün açıklamalar kısa ve netti. (Baştarafı 1. Sayfada) Yammıza kuru bir tayın ve bir kinalarını durclurabildi ve çelik dilim karpuzdan oluşan kuman kablo, geminin kuıtarılabilmesi yamızı alıp yaklaşık 25 kilomet için oksijen kaynağı ile kesildi. re uzaklıktaki Rüstemabad cepYetkililer, 65 metreyükseklikte hesine doğru yola koyulduk. bulunan çelik kablonun, enerji Çevre biraz engebeli ve çöl. Sı hattının Anadolu yakasında bucaklık 50 derecenin üstünde. lunan makinelerde meydana geAteş hattına 500 metre kala du len bir arıza veya şiddetli rüzgâr ruyoruz. Artık İran toprakların nedeniyle sarkmış olabileceğini, dayız. Sınırı 4 kilometre kadar olayın soruşturulduğunu bildirgeçmiş durumdayız. Biraz ileri diler. Tankerin fazla büyük olde Mehran Dehloran karayolu maması nedeniyle, 400 tonluk bir görünüyor. 200'e yakın tank ve yükü taşıyabilecek güçte olan çekariyer 10'ar metre ara ile bir lik kabloyu kopartamadığı bildihatta sıralanmış, Mehran Deh rildi. Kaza nedeniyle saat loran ve Mehram İlam karayo 09.35'de trafiğe kapanan İstanlunu bombalıyor. Amaç İran'ın bul Boğazı, öğle saatlerine doğbölgeye göndereceği yardımı en ru yeniden açılabildi. Kazaya uğgellemek. Toz duman ve kulak rayan Kıbrıs bandıralı Arkdurs ları sağır edici bombardıman 56 tankeri Ahırkapı açıklarına çekisaat kadar sürüyor. İran tarafın lerek, sorumluların ifadeleri dan tektük bomba sesleri duyu alındı. luyorsa da fazla tesirli değil. Geminin üzerine sarkan çelik Tankların üzerinde ateş hattına giden askerler yanımızdan ge kılavuz kablonun, enerji taşımaçerken elleriyle zafer işareti ya masına karşın, sürtünme sonupıyorlar. Gülümsemelerine bakı cunda meydana gelen kıvılcımlırsa moralleri yüksek. Bomba larla yangına sebep olabileceği sesleri arasında komutan çadır bildirildi. Böyle bir durumda süda brifing veriyor: "Ataklanmız per benzin yüklü tankerin kısa sonunda İran askeri dolu 20 as sürede yanmaya müsait olduğu keri araç, 2 tank, 2 tane 106 ve boğazda büyük bir facianın mm'lik top ve 23 çeşitli tipte araç yaşanabileceğini bildiren yetkililer, "bir mucize eseri" kazanın tahrip ettik..." Gördüğumüz kadarı ile Irak ucuz atlatıldığını söylediler. birlikleri İran'ın Mehran, Rüstemabad, Hürmüzabad, Bahin, Ehliyetimi kaybettim. Behrüzan, Farahabad, MansuHükümsüzdür. rabad, Firuzabad kasabalarında TUNA ALNITEMİZ duruma tamamen hakim. m (Baştarafı 1. Sayfada) diye Başkanı Mustafa Yeşilel'e "Kızlar okuyor mu burada?" diye soran Evren kendisini izleyen kadınlarda peçe bulunmadığını görünce bu kez "Sizin burada peçe filan yok değil m i ? " biçiminde başka bir soru yöneltti. Belediye Başkanının "Hayır yok" demesi üzerine "Çok iyi buna sevindim" dedi. Evren daha sonra köy imamı Ziya Sırlıoğlu'na "dinimizde peçe var mıdır?" diye sordu. tmam bu soruya karşılık olarak böyle bir şeyin olamayacağını söyleyince Evren, "Yüzler, eller açık olmalı" diye konuştu. Evren'in Çamlıdere'deki incelemeleri sırasında Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Başkanı Kemal Yiicel, Çamlıdere'de fabrika kurulamayacağını, bu nedenle Ağır Ceza Mahkemesi ile cezaevi açılmasını istedi. Cumhurbaşkanı bu istek üzerine gülerek, "Hakim açığı çok var. Keşke hiç hapishane olmasa, suç da olmasa" dedi! Evren kendisini izleyen gazetecilere de takılarak buralara geIip gelmediklerini sordu: " H a yır" yanıtı üzerine, "Gelip buraları niye yazmıyorsunuz? Hep politik şeyleri yazıyorsunuz. Dedikodular, siyasi haberler" biçiminde konuştu. Cumhurbaşkanı daha sonra Çamlıdere'den Çamkoru tesislerine geçti, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Gençlik Jzcilik Kampını bakımsız bulan Evren, "Burası iki yıl önce gezdiğim Keçiören Çocuk Bakım Yurdu'ndan daha fena ve haraptır" dedi. Evren incelemelerinden sonra Ankara'ya döndü. Evren rını (benzin harcamaları dahil) 600 mark olarak hesaplıyorlar. Yani ayda 400 mark harcamışlar ama söylediklerine göre bu paranın yarıdan çoğu benzine gitmiş. En az yarısının benzin masrafı olduğu varsayılırsa iki kişinin bir ayda harcadığı para 200 mark (yaklaşık 20.000 lira) ediyor. Bu para kişi başına bölününce Alman gençlerinin ayda 10 bin liraya geçinmenin yolunu buldukları ortaya çıkıyor. (Asgari ücret 10.500 lira civarında). SIRRI NEDİR? İki Alman genci asgari ücretin de altında yaşamanın sırlarını anlattılar; 1,5 x 2,5 m boyundaki minibüs hemen hemen içinde her türlü konforu olan bir ev veya otel odası hizmeti görebiliyor. Minibüsün arka tarafında açılıp kapanan bir koltuk var. Gündüzleri koltuk geceleri yatak işlevi görüyor. Ortada kalan boşlukta mutfak işleri görülebiliyor. Mutfak rafının altına yerleştirilen bir tüpgazla çaylarını yapıp, yemeklerini pişirebiliyorlar. "Bu arabada iki kişi nasıl yaşar?" diye düşünürken, Alman gençleri bizi daha da şaşırtan bir açıklama yapıyorlar. Aslında Kassel'den yola çıkarken 4 kişi imişler bu arabada. Fakat ikisi Antalya'da kalmayı yeğlemiş. 4 kişilik grup Ramazan ayı boyunca Konya Aksaray'da bir Türk dostlarının yanında kalmışlar. Bayram sırasında da "dervişleri" ziyaret etmişler. Bir siyasi (Baştarafı 1. Sayfada) rınca, dernekler üyelerinden ayda on liradan az ve bin liradan çok aidat alamayacaklar. Derneklerin taşınmaz satın almaları da Içişleri Bakanlığı'nın iznine bağlanıyor. Bu arada Içişleri Bakanlığı bünyesinde "dernekler özel denetleme grubu" oluşturulacak. Öğrenci dernekleri konusuna ağırlık veren tasarı, Yüksek öğretim ve Eğitim Kurumları'nda birden fazla öğrenci derneğinin kurulmasını yasaklıyor. Ayrıca, değişik okullarda olsa bile iki yıl sınıfta kalmış öğrenciler, öğrenci derneklerinin yönetimlerinde görev alamayacaklar. Çelik kablo "KtRLt DEĞtLtZ" Her iki çiftin anlattıklarına göre minibüste yaşamanın ilk koşulu "heryeri" kullanmak. Yatak altları, dolap altları, koltuk altları her yer bir işe yarıyor. Eğer bu koşullara uyulursa yaklaşık 2 metrekarelik bir alanda yaşayan iki kişi, isterlerse misafir bile çağırabiliyorlar küçük evlerine. Yemek ve uyku dışındaki gereksinmeler nasıl çözümleniyor? Örneğin temizlik, yıkanma, çamaşır, bulaşık? Her iki çifte göre bunlar hiç bir sorun yaratmıyor. Ya denizde, ya da su,buldukları her yerdeyıkanıyorlar. Sabahları yüz yıkama, diş fırçalama ve bulaşık işleri bir çeşmede çözümleniyor. Çamaşırlarını da ülkemizde çok bol buldukları Türk dostlarının evinde yıkıyorlar. "Kirli degiliz yani" diyor Irena Shares. Açık (Baştarafı 12. Sayfada) Bakanlığın taban puanları açıklamasından sonra, merkezi sınavlar sonucunda hiçbir okula kesin kayıt yaptırma hakkı kazanamayan adaylar, istedikleri okullara önkayıtlar için başvurabilecekler. ö n kayıt için başvurular öğrenci velisince okul müdürlüğüne bizzat yapılabilecek. öğrenci velisi başvuru dilekçesiyle birlikte öğrencinin Anadolu Liseleri tkinci Basamak Sınavıhın sonuç belgesinin noterde onaylı fotokopisini de okul müdürlüğüne verecek. Posta ile ön kayıt başvurusu yapılamayacak. ö n kayıtlar beş gün sürecek 19 ağustosta sona erecek. Sahibinden Kelepir Acele satılık zeytinlik. Darıca Çakıl Çeşme Mevkii'nde deniz manzaralı 4591 m 2 (Pafta 8, Parsel 5836) Tel: 5798822 • S.S.Y.B.'nın kimlik kartını Daha bıtirmedim. Geride hiçbir görüntüsünü bırakmadğı ni kaybettim. Hükümsüzdür. DR. ce kıyımlara sebep olduktan son MERAL (KAZANCIOĞLU) . ra, Mussolini'den de geriye ka ÖZENÇ lan son görüntüler ötdürülüşüBakırköy Nüfus ldaresi'nden nün görüntüleri. Ne görülmesi, ne anımsatılması güzel bu gö aldığım nüfusumu zayi ettim. rüntüleri Mussolini'ye özenen Hükümsüzdür.İLYAS ERGÜL herkesin çerçeveletip komodinNüfus cüzdanımı, Ortaokul lerinin üzerine yerleştirmelerini diplomamı, Sigorta kartımı kayve her gece bakmalarını tavsiye bettim. Hükümsüzdür. edciim. RECEP K1ŞLAC1K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle