25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 AĞUSTOS 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURÎYET/5 Özetle Yoko Ono bir dergiyi mahkemeye verai Beatles topluluğunun, iki yıl önce vurularak öldürülen şarkıcısı John Lennon 'un kansı Yoko Ono, kocasıyla çektirdiği çıplak fotoğraflan basan bir dergiyi mahkemeye verdi. Ono, fotoğraflann kendisine geri verilmesini ve dört milyon dolarbk (yaklaşık 920 milyon lira) bir tazminat ödenmesint istiyor. Buna karşılık, derginin avukatı, fotoğrafların 1980 yılında Allen Tannenbaum tarafmdan çekilmiş yüzlerce fotoğraf arasında olduğunu, basım haklannm da kendilerinde bulunduğunu beUrtti. Tannenbaum da, fotoğrafların Lennon'un şarkılanndan ve bir kankoca arasında geçen konuşmalardan oluşacak bir albüm için çekildiğini açıkladı. KAFKA VE GÖRMEDEN VURULDUĞU KADIN Franz Kafka'nın kendisinden 13 yaş küçttk Milena'ya yüzünü gönneden ftşık oldugu söylenir. "Sen Viyana'da, bense Prag'da korknyla..." diye yazar Milena'ya. Milena'nın bn fotografı 1930 yılında, Kafka'nın fotografıysa 1916'da çekilmiş. GORDUK KONUSTUK Yakın Pehen Yazarhk, çizerlik için kendini mesleğine ne kadar adarsan, öz yaşamından o kadar fedakârhk etmen gerekir. Yani insan daha çok yazınca daha az yaşar. Hâlâ bir hamm eördüm mü kravatımı düzeltirim. Belki de çok konuşkan olmam bu eziklik duygusunu aşma çabanndandır. ÇETtN ALTAN: Mürigln tadını bihniyorsan karpuzun sogugunu yemişsln neye yarar.. (Fotoğraf: Ender ERKEK) 14 yaşındaki balerin altın madalya aldı On dört yaşındaki Amerikalı balerin Katherine Healy, Bulgaristan 'm Varna kentinde düzenlenen 1983 Uluslararası Bale Yanşması 'nda yaptığı üç gösteriyle altın madalya aldı. Healy 'nin katıldığı gençler kategorlslnde Seçict Kurul tümüyle sosyaltst ülke temsllcilerlnden oluşuyordu. ödülün kendisi için büyük bir onur olduğunu söyleyen genç balerin, önümütdeki hafta Bolşoy Balesi'nin eski sanatçılan Leonid ve Valentina Kozlov'la birlikte bir ABD turnesine katılacak. Frankfurter Allgemeine Zeitung: Kafka hem kadınlaraı özlemini çeker, hem de onlara katlanamazdı dın arkadaşı Milena'yla ilişkisini anlatıyor. Yazmın aşağıda aktardığımız bölümleri, Kafka'nın kadınlara yaklaşımına ışık tutması açısından da ilgi çekici: "Kafka, yaşamı boyunca, kendi duyarlığına yanıt verecek, onu tedirgin etmeyecek, şaşırtmayacak kadınlara gereksinme duymuştu. Bu kadınlar onu korumalı, bütünüyle huzur içinde yaşatmalıydı. Hem onlann özlemini çeker, hem de onlara katlanamazdı Kafka. Hem onlan kucaklamak, hem de onlardan kaçmak isterdi... Kadınlar, onun gözünde, tıpkı yaşam gibi, zaman zaman nefret, kin ve korku uyandıran bir şeyleri cisimlendirirdi. Kafka'nın kadınlara karşı saldırgan eleştirilerinde, dünyaya olan başkaldırısı gizlidir... "Kafka'nın, kendinden 13 yaş küçük Milena'ya yüzünü görmeden vurulduğunu söylemek, bir abartma sayılmaz. Gerçi Milena'yı 1919'da Prag'da bir kahvede görüp konuşmuştur, ama hepsi o kadar... "Milena'nın, yalnızca yazınsal çalışmalarına değil, kişiliğine de ilgi duyduğunu Kafka pek az aynmsar. Mektupların odağını, Kafka'nın sızlanmaları, sıkıntıları oluşturur... Kafka, mektuplannda, Milena'ya uykusuzluğundan, acılarından, yaşama korkusundan, düşlerinden söz eder. Kendini yaşlı ve güçsüz görürken, Milena'ya genç, güzel, sağlıklı biri olarak bakar... "Kafka, Milena'yı yalnızca bir esin kaynağı olarak görmez, Milena aynı zamanda kendisinde oluşan bir cisim, bir yaşam arkadaşıdır. Kafka'nın Milena'ya sevgisini açıklaması, bir sonraki mektubunda ona acı çektiren bir olaya dönüşür. Daha sonra, 1921 nisanında, yakın dostu Brod'a şöyle yazar: 'Yalnız şerefim ve gururum yüzünden kendimi kapıp koyverdiğim bir aşk. Yanına yaklaşılmaz bir adamım ben'. Sevgisini açıklayarak Milena'ya sevgi dolu övgüler sunar Kafka. Aralanndaki uzaklığıysa, 'Çok tehlikeli bir yoldayım. Milena bir ağaç gibi dimdik duruyor, genç ve güzel. Gözleri, bu alçak dünyanın verdiği kederi yansıtıyor,' sözleriyle "Milena bu iltşkiyi uzun zaman sürdürecek kadar canlıdır, ama yalnız mektuplarda kalır ilişki. Milena buluşmak ister, Kafka'nın Viyana'ya gelmesi için çok uğraşır, ama Kafka bunun önüne geçer. Bir gun sonra yazdığı başka bir mektupta gelemeyişinin nedenini açıklar. Kullandığı dil sinirlidir: "Istemiyorum. Milena, bana yardım ediniz. Dediğim gibi, beni daha çok anlayınız! Viyana'ya gelmek istemiyorum, çünkü bu zorluğa kafaca dayanamam. Aklımdan rahatsızım; akciğer rahatsızlığım akıl rahalsızlığımın yalnızca bir yanı.' "Bir ara yazdığı mektuplar mutluluk doludur: 'Aşkla yüklü butün saatler senin için... seni düşünmek için... seni solumak için,' der Kafka. Bir başka mektubunda Milena'ya, 'Dünyanın kalabalıklığı içindeyiz, ama yalnız biz suçüstü yakalanıyor gibiyiz,' der ve ekler: 'Ya dünya çok kuçük ya da biz dev gibiyiz. Her fırsatta dünyayı eksiksiz duyumsuyoruz. "Milena Prag'a gelmek istediğini bildirir, ama Kafka onun bu isteğini doğru bulmaz: 'Gelme, sevgili, gelme. Yoksa yeniden geri dönmek zorunda kalacaksın.' Birçok rica, uyarı, red ve başka karışıklıklar Kafka ile Milena'yı AvusturyaÇekoslovakya sınırında, Gmünd lstasyonu'nda buluşturur. Çok kısa sürer bu buluşma. 1920 ağustos ayıortalarında Kafka üstesinden gelemediği bir şok geçirir ve Milena'ya Gmünd'e vardığını yazar. Ancak Kafka geri dönmelidir. Milena, Kafka'yla yaşamanın olanağını görememektedir. Ancak yazışmaları sürer... Sevgilerini hüzunlü bir biçimde dile getirirler: 'Dun seni dilşümde gördüm... Hep bir yerden bir yere gittiğimizi anımsıyorum. Ben sendim, sen debendin.' Bunları yazarken Katka yanılsama ıçınde değildir: 'Biz hiçbir zaman birlikte yaşayamayacağız, yaşayamayız.' 1921 ekim ayı başlarında, Kafka'nın en büyük hazinesini, 19101920 yılları arasında tuttuğu günceyi Milena'ya vermek istemesi üzerine buluşurlar. Bu armağan bir bakıma bir ayrılık armağanı mıdır, yoksa Kafka bu yolla Milena'nın ilgisini yeniden kişiliği üstüne mi çekmek istemektedir?... Ama Milena kendisinin hiçbir zaman iyi anlaşılmadığını, hiçbir zaman çok sevilmediğini sanmaktadır. Kafka kendi kendine acı çektirir, suçlandırır, kin besler, aşağılar... Kafka'nın bir kadına gereksinme duyması daha sonra tiksintiye dönuşur: 'Benim için sen bir kadın değilsin; bugüne kadar görmediğim çekingenlikte bir genç kızsın. Ellerim sana yeterli değil, ellerim cesaret edemiyor; kirli, pençemsi, güvensiz, sıcak ve soğuk eller.'..." Çetin Altan: Çok sıkılgan bir adamım Romantiyatro yazan ve gazeteci Çetin Altan salt edebiyat yapıtları ve günlük yazılarıyla değil, geniş bir dost cevresinde sohbetleriyle de tanınıyor. Zaman zaman 24 saat hiç durmadan konuşabildiği rivayet olunan Altan'ı salt "yazar" veya "düşiinür" değil, aynı zamanda "konuşur" olarak tanımlayanlar var. Yaptığımız konuşmadan sonra bu şekilde düşünenler arasına ben de katıldım. Sonuçta da, konuşmanın butunünü "gö'rdükkonnştuk" sütunlarına sığdıramadığım için küçük bir bölümunu yayınlamakla yetiniyorum. Şayın Çetin Altan kaç senedir yazı yazıyorsunuz? Bin dokuz yüz kırk altıdan beri profesyonel olarak..Aman bırak yahu... Nlye, memnun defil misiniz? Memnunum da.. şudur.. Bak ben sana söyleyeyim.. lnsanın benliği, hafızası kötüye çalmış olayları daha çok saklar.. Bunun da nedeni savunma güdüsünün belleği biçimlendirmesi.. Kötü yasanmış olaylar akılda kalır ki insan örnek alsın.. tyi şeyler ise o kadar saklanmaz. O bakımdan işe dönük olarak çektiği eziyetler, sıkıntılar daha çokmuş gibi gelir insana.. Bizim meslekte de daha çok tatsız olay vardır. Otuzkırk seneyi devirmiş olarak geçmişe bakınca ilk anda buruk olunuyor. Bu yüzden belleğin oyunudur, sen bakma.. Her gazetecide, her yazarda vardır. Siz kendhıtzi gareted mi, yoksa yazar mı sayıyorsıınuz en çok? Ne gazeteci, ne yazar.. Yazıyla geçinmekte olan bir kalem işçisi yazı işçiliğinin her dalında eser verir. Çeviri, gazetecilik, roman, tiyatro.. çeşitli dallara birden dağılarak... GAZETENÎN TİRAJI FAZLA Çetin Bey, yurt dışında da lanınmış bir kaç roman yazanmızdan birisiniz. Buna karşılık Türkiye'de daha çok gazeteci ohırak k«bul ediliyorsunuz. Bunun nedeni nedir? Bunun nedeni okuyuculardan gelen tepkiler.. Gazete, romandan, kitaptan daha çok okunuyor. Tirajı fazla bir kere.. Gazetenin tirajı da az ama yine de kitaptan fazla.. O yüzden daha ömürsüz yazılara daha çok ilgi gösteriliyor. Bir gazete yazısı yirmidört saatte ölıir, biter.. ama her gün yazınca.. Her gün yazıyorsunuz. Bu arada başka eserler de yazıyorsunuz. Günde kaç saatiniz yazmakla geçiyor? Çoktur.. çoktur.. Ortalama günde beş saat kadar çalışırım. Yazı, çizi.. hepsi.. Kolay mı yazıyorsunuz yazıiannızı.. "Mud" dediğimiz bir olay var. Zaman zaman açılma gösterir. Bazen zorlanırım. Aynı performansı yakalarsam.. Belki o zaman çok tekdüzeolurdu.. Çok tekdüze kalmamalıdır. Kendi salıncağını kendin kuracaksın.. Kaç saat çalışırsına gelince... Yazarhk çizerlik için kendini mesleğine ne kadar adarsan o kadar özyaşamdan fedakârhk etmek gerekir. Yani insan daha çok yazınca daha az yaşar. Çunku yaşama fazla kendini adarsan yazıya çiziye zamanın kalmaz. Üç akşam arka arkaya gecikemezsin. Bir yerde enerji azalır. O da işe yansır. Sporcularda da bu böyledir. Onlar da fazla dağıtamazlar. Dağıtırlarsa sporcu olamazlar. Olurlarsa bizim sporcularımız gibi olurlar.. DÜKKÂN KAPANMAZ Ariz Nesin Bey de yaptıfımız konusmada btınu söylemişti. Hep yaşamak uzerine yazıyorsunıaz, sonra yazdıgınız için yaşayamıyorsunuz. Bu bir çelişki degil mi? öyledır ama gazetecı dilediği gibi dinlenemez. Dükkânı kapatamaz. Bakkal dukkânı gibi kapatamazsın. Ama şu var: Her gün yapılan iş aynı değildir. Evet, makineyi tıkırdattığın için hep aynı ışmiş gibi geliyor ama değişik şeyler yazılıyor. BöyTe meslek çok azdır. Sanatta, manatta var sadece.. Diğer işlerde yoktur. Yani ayakkabıcı her gün değişik bir ayakkabı yapamaz. Ama yazar değişik şeyler yazar. Her gün değişik bir konu bulmak zor olmuyor mu? YAŞAM ÇOK GENİŞ Yoo.. Yaşam çok geniş. Kendini toplumda ağırlık kazanan konularla sınırlandırmazsan yaşam konularla doludur. Beylik düşünceler vardır.. Topluma "sağlıklı düşüıtce" diye şınnga edilmiş düşünceler vardır. Mesela her anababa "benim oglum çok zeki ama tembel" der. Hiçbir anababa "bizim oflan salak ama çalıskan" demez. Doğru mu bu teşhis? Değil.. Zekâ tembel olamaz. Zekâ dinamiktir. Tembellik enayilik demektir. Bunu yazdın mı al sana bir konu.. Sonra "erkek milletiz" diyoruz. Toplumun yarısını yok sayıyoruz.. övünüyoruz... Bu övünülecek bir olay değil.. Belki bir sakathk bile.. Bu bir konu mesela.. Şimdi "sünnet hijyeniktir" deniyor. Sünnet çıktığında hijyen bilinmiyordu ki hijyenik olsun. Yarım milyon çocuk sakat kalıyor sünnet olurken. Bunların aşk dünyasında neler oluyor? Bunları yazdın mı.. Yazar alışılmışın dışından olaya bakmalıdır. Zaten zıddı söylenemeyecek lafı söylemek de laf söylemek değildir. YÜKSEK SESLE SÖYLEYİNCE Çetin Bey, biraz da ünlü sohbetleriniz üzerinde durmak istlyorum. Her yerde sizin sohbetlerinizden söz ediliyor... Şimdi şu var: "Burada bu söylenir, burada şu söylenmez" diye kurallar var. Sanatçı, gazeteci, yazar içyüzü başka ile dışyüzü başkayı kendinde en çok azaltmış kişidir. Herkesin içten söylediğini yüksek sesle söyleyen adamdır. Bu da ilgi çeker. Konuşma konulannı genişletebilen kişi güzel konuşan diye tanınır. SIKILGANIM Romanlannızda, yazılannızda kadınlarla, özellikle gençliğinizde biraz başınız belaya girmiş gibi bir izlenim yaratıyorsunuz.. Beladaydı.. Benim kuşağımda buluğ çağı bir belaydı zaten.. Cehennemdi.. Görmezlikten gelinirdi sorunlarımız. "Önce ders çalış", "sırası degil", "ilerde adam olunca.." diyedoğaya karşı çıkılırdı. Aslında önemli sorunlardan biridir. Hem kendimde, hem de yakından tanıdığım çevrelerde örneklerini gördüğüm bu olaylan yazdım. Hâlâ etkisi vardır. Hâlâ bir hamm gördüm mü kravatımı düzeltirim. Çok sıkılgan bir adamım. Belki de konuşkan olmam bu eziklik duygusunu aşma çabasındandır. VtSKl UZERİNE Bir de viski olayınız vardı. Viski mi içiyorsunuz hâlâ? Aslında o sıralarda üstüme geldikleri zaman içmiyordum. Bizim toplum kendi bilmediğini çok pahalı ve lüks sanır. Bir zamanlar atlı arabaların tekerleklerine lastik takan devlet ricali.. Bakanlar falan için "lastikli arabalarda geziyorlar" diye laf çıkmıştır. Niye Beykoz pabucu gibi herkes bırbirine benzesin? Neoldu? Bana "viski Kültür Servisi Franz Kafka'nın 100. doğum yıldönümü bu yıl başta anayurdu Çekoslovakya olmak üzere birçok ülkede, tüm insanlığın acılannı yüreğinde duyup yapıtlarında yansıtan gerçek bir yazın ustasına layık bir biçimde kutlanıyor. Kafka'nın Alman dilinde yazan bir yazar olduğunu düşünürsek, 60 yıl önce ölen sanatçının Almanya'da da coşkun bir biçimde anılmasını doğal karşılamak gerekir. Bu Ulkede de Kafka'yla ilgili bilimsel metinler hazırlanıyor, yaşamöyküsüne ilişkin çalışmalar geliştiriliyor, el kitapları ve özel fotoğrafların hazırlan•nasına ağırlık veriliypr. Son günlerde Kafka Uzerine ilginç yazjlardan biri de, Federal Almanya'da çıkan Frankfurter Allgemeine Zeitung'da Marcel ReichRanicki imzasıyla yayınlandı. ReichRanicki, yazarın mektuplarından yola çıkarak, onun yaşamındaki en önemli ka "Berlin Alezanderplatz " Netv Yorkha Geçen yıl 36 yaşında ölen Alman film yönetmeni Rainer Werner Fassbinder'in 1980'de çevirdiği "Berlin Alexanderplatz" adhfilm New York 'ta bu hafta gösterilmeye başladı ve film eleştirmenlerince coşkuyla karşılandı. Alfred Döbtin'in 1929'da yayınlanan aym adh romanından Fassbinder'in sinemaya aktardığı yapıtın süresi 15 saat, 21 dakika. Film, Manhattanda bir sinema salonunda üçer saatlik bölümler haltnde göstertlecek ve göstertm beş haftada tamamlanacak. Robert Redford 2 yüdır ilk kez beyaz perdede Sinema sanatçısı Robert Redford, yaşlanmaya başlayan bir beyzbolcunun yaşamım oynayacağı "The Natural" filmine başlamak üzere New York'a glttt. Yaklaşık iki yıldır beyaz perdede görünmeyen Robert Redford, bu filmde rol almasının nedenini filmde Robert Duvall'in de oynamasıyla açıkladı. "KUçuklüğümden beri en çok sevdiğim spor beyzboldur" dlyen Redford, oynayacağt role çabuk alışacağını beltrtti. Bizde insanlar yaşamaya kızar. Bu dünyada yaşamak ayıptır, günahtır... tlle cennette yaşayacaksın... O yüzden iyi » » ı yaşayamıyoruz. Yaşayacağının en iyisini yaşamıyorsan dangalakhk ediyorsun demektir. Memduh Yükman, basına ve sinemaya uzun yıllarını vermiş bir ustaydı ÖZGÜR DtCLELİ Eski deyimiyle "Babıali", bugünün söyleyişiyle basın dünyası eski bir foto muhabirıni, sinema dünyası, öbür deyimiyle Yeşilçam, emektar bir görüntü yönetmenini yitirmenin acısını tattı. Bir dönem gazeteciliğimizin 1940'h, 1950'li yıllannm önde gelen foto muhabirlerinden, 1950'lerin ikinci yarısından 1960'ların ikinci yansma dek on yılı aşkın bir zaman diliminin başanh görüntü yönetmenlerinden Memduh Yükman yok artık. 58 yaşında yaşama gözlerini yuman Yükman, yakın dostlarının katıldığı bir törenle Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verildi. Memduh Yükman iki yönlü bir sanatçı ve fotoğrafçı, bir görüntü ustasıydı. Bir yönüyle basın dünyasına seslenmiş, öbür yönüyle sinema dünyasında etkin olmuştu. Yapıt vermişti. Tam 40 yıldır deklanşörlerle, merceklerle objektiflerle yoğrulnuştu. Film setlerinde, platolarda kamera başında gecelerini gündüzlerine ekler olmuştu. Bir yandan gazetecilik, bir yandan sinemacılık, durmadan çalıştı durdu. 40 yıl önceki gazetecilik, bugünkü gibi gelişmiş değildi. Ekmek gibi iş de arslanın ağzındaydı. Derme çatma karanlık odalarda, gelişmemiş ilkel fotoğraf makineleriyle iş görüldüğü o yıllarda Memduh Yükman, harikalar yaratan bir çalışma temposu içine girdi. Birçok gazete ve dergıde sayısız totoğraflan yayınlandı. 1925 yılında doğan ve Taksim Lisesi'ni bitirdikten sonra gazeteciliğe 1942 yılında 58 YAŞINDAYDI Bir dönem Babıali'yc hlzmet veren, uzun bir süre de Yeşilçam'ın önde gelen görüntü yönetmenleri arasında yer alan Memduh Yükman, 58 yaşındaydı. Piyanist Walter Landauer öldü Ünlü piyano ikilisi RavriczLandauer'in hayatta kalan üyesi Walter Landauer de Londra'da 73 yaşında öldü. Rawicz ise 1970 yılında ölmüştü. Polonyalı Rawicz ile A vusturyah Landauer, 1930'larda Ingiltere'ye yerleştlkten sonra ikipiyanoyla çaldıklan popüler klastk parçalarla yaygtn bir ün kazandılar. Maryan Ramcz ve fVatter Landauer'ln repertuvarlannda çok geniş bir beğeni anlayışım yansıtan 2000'den fazla yapıt bulunuyordu. KırmızıBeyaz Dergisi'nde başlayan Memduh Yükman'ın çalıştığı gazeteler arasında Hemşeri, Yeni Sabah, Vakit, Haber, Her Gün, Son Posta, Tasvir, Son Saat, Milliyet, Son Telgraf, Havadis, tstanbul Ekspres bulunuyor. Taşkın bir ruha sahip olan Memduh Yükman'a gazetecilik alanı dar gelmeye başladı. Ufkunu genişletmek, yapıtlar vermek istedi. Bir süre sonra kendini yerli sinemanın merkezinde buldu. Artık Babıali'den kopmuş, Yeşilçamlı olmuştu. Basın dunyası için yitikti ama, sinema dünyası için büyük kazanç olmuştu. 1955'li yıllann deyimiyle çok başarılı bir kameraman, görüntü yönetmeni oldu. 1963'lü yıllarda çalışmalannı hızlandırdı. Yılda 1012 film afişine adını yazdırdığı oluyordu. Türk Sineması'nın ölçülerine göre bu sayı doğal değildi. Ama bir filmi bitirir bitirmez hemen öbürüne atlayarak, durmadan çalıştı durdu. Memduh Yükman, son zamanlarda basın gibi sinemanın da etkin çalışma düzeninden uzaklaşmıştı. Fotoğraf makineleriyle ve kameralarla eskisi gibi yoğrulamıyordu. Renk ayırım işlerinde çalışıyordu. Ama fotoğrafçılığa ve sinemaya olan saygısını, tutkusunu yitirmemişti. Iki yönlü mesleğinin gereğini yerine getirerek yaşadı ve öldü. llk sıralar Nejat Saydam, Memduh Ün, Atıf Yılmaz gibi yönetmenlerin filmlerini çeken Memduh Yükman, sonradan Ülkü Erakalın, Dr. Arşevir Alyanak, Aram Gülyüz, Şinasi özonuk gibi yönetmenlerle çalıştı. Içlyor" diyenler şimdi yiskiyi cacıkla içiyorlar. Işin aslı şudur; rahmetli Dogan Nadi viski içerdi. Bana da ıkram ederdi, Park Otel'de falan... Oradan çıktı bu.. Geçenlerde yurt dışından geliyorum. Yeşilköy'de elimde naylon torba var. Bir, iki içki... Adamın biri, "Gene mi viski Çetin Bey?" dedi. "Hayır," dedim, "Irish Cream.. trlanda içkisi." Adam dedi ki, "Ben viski aldtm da daha iyisi var mı diye soracaktım." Bu olayı unutmamış.. Unutulmadı evet.. Küçük bir olaya takılıyor toplum... YAŞAMAYI BİLMEK Bizde insanlar yaşamaya kızar. Bu dünyada yaşamak ayıptır, günahtır. llle cennette yaşayacaksın. O yüzden iyi yaşayamıyoruz. Bir kere müzikten, edebiyattan, resimden zevk almayan adam yaşamayı bilemez. "Ben karpuzun soguğunu yiyorum" diyor. Muziğin tadını bilmiyorsa neye yarar. Aslı şu: Yaşayacağının en iyisini yaşamıyorsan dangalakhk ediyorsun demektir. Ama iyi yaşarken başkasının hakkını çalarsa o başka.. Onu demiyorum. Benim viskim üzerinde duranların kapısında Mercedes vardı. Mercedes ucuz mu? Çetin Bey, Milliyet Gazetesi'nden Günes'e neden geçtiniz? Yahu, bu işi de büyüttüler.. Herkes sordu. Ben profesyonel yazarım. Bu Babıali bir büyük konaktır. O odasında da otursan olur, bu odasında da otursan olur. Ne farkeder? Bunlar gazetelerle partileri karıştırıyorlar. Profesyonel gazeteci her yerde çalışır. Son sorom şu Çetin Bey. Seks dergilerinde sık sık röportajlarınız çıkıyor. Nerdeyse seks uzmanı kabul ediliyorsunuz.. Bakma yahu.. Onlar bedava yazar arıyorlar... TARtHTE BUGÜN Mümtaz Ankan BERLİN DUVARI! 1» CUMHU/tfYETr, BSGUM'/ İKtYEAYHNN HfirBOYUNCA 8İK DLM4I? O#C>Ü#MerE SAÇOiPt. ZT. OUNYA SAM$t SONUNM DO6U BLOKUNUN VOPİ&KLtR/NC* KALAN BEKLİM KEHTİNE AYRl «/* IKIYE AYRILMlŞ,DOSu yARlSt RfiıTİK ALMAHYtfyA, SATt YAgtSt İSE AB£>, İNGILTERE VE FKAUSA 'NİN OCTXK YÖUETİMıhlE 8IGAKILMIŞT7. İLTİ. CALARl EN6ELLEMEK AMAC/yLA INŞA EOİLEN PUVAR, BAT/DA'umNÇ OUVARl'APmAAMLACAK, PROTES. TDL4BA NEDEN OLACAtCTI. 13 Ağustos Sanatyapım kursları Geçtiğimiz mayısta fotoğraf sanatçısı tbrahim Demirel ve Mahtnut Tali öngö'ren tarafmdan Ankara'dakurulan "SanatYapınt", eylül ayında bir seramik ve batik kursu düzenledi. "SanatYapım"ın batik kursunu sanatçı Leyla Onat yönetecek. Daha önce düzenlenen tbrahim Demirel"in fotoğraf, Kayıhan Keskinok 'un resim, Mahmut Tali öngören'tn senaryo kurslan da sürüyor. Ekim aytndan başlayarak on beş günde bir sergt düzenlemeyi de planlayan "Sanat Yapım "m çabşma alanına fotoğraf ve resim satısı da giriyor. smru vE#itM/ç DEMOKRAT/K ALMANYA CUMHURİYET/ 13 Ağustos 1933 50 YIL ONCE Cumhuriyet Başvekilimiz dün sabah geldi Başvekil tsmet Paşa Hz. dün sabahki trenle Ankara dan gelerek Pendik yolu ile Yalova'ya gitmiştir. tsmet Paşa Hz. Pendik istasyonunda Meclis Reisi Kâzım Paşa, Millî Müdafaa Vekili Zekui, Maarif Vekili Reşit Galip Beylerle Fahrettin, Şükrü Naili Paşalar, Reisicumhur Hz. 'nin kâtibi umumileri Hikmet, Seryaver Celâl, Vali Muhittin, Neş'et ömer, KöprUlüzade Fuat, Sümerbank müdürü Nurullah Esat Beyler tarafmdan karşıtanmıştır. Başvekil Paşa Hz. vapur iskelesmden Ankara motörüne binerek Pendik açıklannda Ertuğrul yatında bulunan Reisicumhur Hz. 'ine mülâki olmuşlar ve kendileriyle beraber Yalova'ya gitmişlerdir. 19331983 Piyanist Peter Serkin "Siena Ödülü" aldı Amerikalı piyanist Peter Serkin, ttalya'da Chigiana Müzik Akademisi'nln genç müzikçüere verilen Uluslararası Siena ödülü'nü kazandı. Ünlü Alman plyanlst Rudolf Serkin'in oğlu olan Peter Serkin, 35 yaşında. Genç sanatçı 18 ağustosta düzenlenecek ödül töreninde Beethoven 'in bazı yapıtlannı yorumladıktan sonra yaklaşık bir buçuk milyon Türk Lirası tutanndakt ödülü ve Alman sanatçı Fritz Koenig tarafmdan yapıbnış gümüş bir heykeli alacak. irtifada olacağı tespit edilecektir. Yoğurt imalâthaneteri Belediyece yoğurt imal edilmekte olan yerler için yeni bir talimatname yapılmıştı. Bu talimatname teşrinievvel iptidasından itibaren mevkii tatbika konacaktır. Bu hususta şubelere tebliğat yapılmış ve şimdiden bu kabil yerlerin tetkik edilmesi, teşrinievvel iptidasında talimata riayet etmiyenier görültirse haklarmda takibat yapılması bildirılmiştir. NOVOTNi Bahçe ve Bırahanesi İJ^\ s ı.n..n ı rı !âtıf, en kıbar aile bahçesi Yeni yapı kanunu Yeni yapı ve yol kanununun sureti tatbikine ait tetkikata devam edilmektedir. Şimdi de sayfiyelerde ve tarihi abidelerle surlar civarında yapılacak binaların tarzı tetkik olunmaktadır. Bu kabil yerlerdeki inşaatm azami ne BiRA 20 KURUŞ ."Vîıs n u l ı ır.e Her nc\ı rakı En ıv ı \omekler HER AKŞAM M ü Z i K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle